www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 07-09-2007, 10:15 PM   #1
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

Hür Bir Esir

17. yüzyılda Ruslarla yaptığı savaşı kaybederek Osmanlı Devleti'ne sığınan İsveç Kralı 12. Charles(Demirbaş Şarl)' ın, Türklerden gördüğü alicenaplık karşısında Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü. Kurtuldum Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde su, ardımda düşman, tepemde ateşler püsküren güneş. . .

Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu, yine kurtuldum. Fakat bugün esirim. Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar yaptılar, beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm ve istediğimi yapıyorum. Lakin yine esirim asaletin nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli , bu kadar yüksek kalpli, bu kadar asil ve bu kadar nazik milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak bilseniz ne kadar tatlı" diyerek şükranlarını ifade ettiğini...(l94)

Yirmi Yüzlüler

Viranelerin yascısı" milli şairimiz Mehmet Akif Ersoyun cemiyetteki bozuklukları görüp, insanlar arasındaki münasebetlerdeki riyakarlık ve sahte tavırlar karşısında dayanamayarak:

Artık iki yüzlüleri sever oldum çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım " diyerek hayıflandığını....(195)


450 Yıllık Çevre Nizamnamesi

Çevremizin gitgide yaşanmaz hale gelip bunun ekolojik felakete yol açan neticelerinin hergün biraz daha fazla ortaya çıkmasıyla birlikte çevreyle ilgili haftalar tertip edip, hukuki düzenlemelerin gündeme yeni yeni gelmesine karşılık, Osmanlı Devleti'nin bizden tam dört buçuk asır önce, meselenin ehemmiyetini idrak ederek Çevre Temizliği Nizamnamesi " hazırlayıp uygulamaya koyarak problemi çözdüğünü. . .(196)

Lüks Gemi ve Tuvalet

Büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'e sahilde rastlayan bir hayranının :

Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eşsiz... Ama şu.... . .... tarafın olmasa!" diyerek tenkit etmesi üzerine Necip Fazıl'ın tebessüm ederek:

Şu Boğaz'dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu değil mi. İşte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardır" cevabını verdiğini... (197)



Abdülhamid'in Haremi

ll. Abdülhamid Han'ın karısı Müşfika Sultan'ın, kocasının vefatından sonra ve kızının da Avrupa'ya sürgün gitmesi üzerine, İstanbul'da yıllarca yalnız yaşadığını...

Ayşe Sultan'ın annesini defaatle Avrupa'ya yanına çağırmasına rağmen gitmediğini ve bunun sebebini soranlarafendim pek kıskançtı. Harem ağaları bile başlarını kaldırıp yüzüme bakmaktan men edilmişti. Avrupaya gittiğimi yüzümü yabancı erkeklerin gördüklerini kabrinde hissederse güceneceğini, azap duyacağını düşündüm. Onun için de kalbime taş basarak yıllar yılı dar-ı dünyada evladımın hasretine katlandım" diye ibretli bir şekilde cevap verdiğini. . .(198)

Oğlumdan Devlet Sorumludur

16 Nisan l992'de, polisin yaptığı bir operasyonda öldürülen Dev-Sol militanı Sinan Kukul'un babası Musa Kukul'un, gazetelere verdiği beyanatta: "Oğlum benim yanımdayken inanıyordu. Namazını kılıyordu. Onu devlete güvenip yatılı okula verdiğimde kaybettim

Tavuk bile kesemeyen oğlum, nasıl bu yola düştü? Sormak istediğim devlet yatılı mekteplerinde okuyan bir çocuk nasıl oluyor da devlet aleyhinde yönlendirilebiliyor. Sinan 'dan ben değil, devlet sorumludur" dediğini.. .(199)

Bismark'ın Parlemento Anlayışı

Alman birliğinin kurucusu büyük devlet adamı Prens Otto Von Bismark'ın(1815/1898), Sultan ll. Abdülhamid'in Meclis-i Mebusan'ı kapattığını öğrendiğinde, kendisine Padişah adına nişan getiren Ali Nizami Paşa'ya:

İyi ettiniz de meclisi fesheylediniz. Bir devlet millet-i vahideden (tek bir miletten) teşekkül etmedikçe, parlemento o devlete ve millete yarardan çok zarar getirir... " dediğini. .

Uyumayan Konsüller

Roma İmparatorluğu'nda konsüllük mak****** sabahleyin seçilip, akşamki toplantıda azledilmiş olan Kreante için meşhur hatip Çiçeron'un :

"Roma'da öyle gayretli devlet adamlarımız vardır ki.

konsüllüğü zamanında asla gözlerini kapayıp uyumadı diyerek sistemi istihza ederek eleştirdiğini...(251)

Asalet Tesbiti

Fransa Kralı XIV. Lui'nin bir bilim adamını memuriyete tayin etmeye karar vermesi üzerine önce onun asaletini öğrenmek isteyip soyunu sorduğunda, bilim adamının gayet veciz bir şekilde:

"Efendimiz.! Kitap okuyup ilim öğrenmekten aile şeceremin adlarına hafızamda yer ayıramadım. Fakat muhakkak ki Nuh'u n Oğlundan birisinin torunuyum!" cevabını verdiğini...(252)

Şehit Oldu İki Gazi

Hasırcızade Mehmet Ağa ismindeki Antepli bir şairin. beldesinde Müslümanlığı yeni kabul eden fakir bir Hristiyan için iane (yardım) topladığını ve kendisinin de bu fakir Hristiyana o devirde "Gazi" adı verilen altınlardan iki tane verip ardından da:

"MüsIüman oldu bir kafir, şehit oldu iki gazi... "
mısrasını söyleyerek oldukça hoş bir latife yaptığını... (253)

Vatan İçin Öldürmek

İron Mike, yani "Demir Mayk" olarak bilinen dört yıldızlı general J . H . Michaels'. ın, Kore Savaşı sırasında emrine verilen 27. piyade tümenini cepheye sürerken:

"Arkadaşlar, siz buraya vatanınız için ölmeye gelmediniz. Siz burada karşı taraftakilerin vatanları için ölmelerini sağlamak üzere bulunuyorsunuz..." diye haykırarak askerleri moralize ettiğini . . . (254)

Mevlana ve Atom

Büyük İslam mütefekkiri Mevlana Hazretleri'nin, kendisi fizikle hiç iştigal etmemesine rağmen, kalp gözü ile alemi seyreden bir mutavassıf olarak, yıllar önce bize atom parçacıklarının varlığını ve atomun parçalanabileceğini:

"Bir zerreyi kesersen, içinde bir güneş Ve güneş etrafında dönen gezegenler bulursun şeklinde sembolik ifadelerle haber verdiğini . . . (255)

Elmadağı Suyu

Mevlana' nın Mesnevi'sinin şarihi Ankara Valisi Abidin Paşa'nın, Ankara yakınlarındaki Elmadağının şifalı ve leziz suyunu şehre getirmek için teşebbüse geçerek projesini yaptırıp parasını da hayırsever vatandaşlardan topladıktan sonra Sultan ll.Abdülhamid'den mektupla iradei şahane (müsaade) istediğini

Sultan Abdülhamid Han'ın ise Abidin Paşa'ya verdiği cevapta:

"Çok hayırlı bir işe teşebbüs etmişsiniz, tebrik ederim.

Dinimizde bir canlıya, bir insana,hele bir Müslümana su vermek çok sevaptır. Fakat!...Bunun sevabını ben almak isterim. Paraları sahibine iade edin ve hemen işe başlayın. Masraflarını ben kendi özel mülkümden karşılayacağım', diye yazdığını . . . (256)

Abdülhamid'in Ruhaniyatından İstimdat

31 Mart ihtilalinin ideologluğunu yapan Rıza Tevfik'in, Abdülhamid Han'ın tahttan indirilmesinden kısa bir müddet sonra, koca Devlet-i Aliye'nin, imamesi kopmuş tesbih taneleri gibi darmadağınık olduğunu görüp bin pişmanlık içinde..

"Nerdesin şevketli Abdülhamid Han?

Feryadım varır mı barigahına? Ölüm uykusundan bir lahza uyan şu nankör.. bak günahına Tarihler adını andığı zaman Sana hak verecek, hey koca Sultan; Bizdik utanmadan iftira atan, Asrın en siyasi Padişahına. "diye "Abdülhamid'in Ruhaniyetinden İstimdat şiirini yazdığını . (257)



Abdüihamid Han 'ın Kültür Hizmetleri

Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın Cennetmekan Fatih Sultan Mehmed'den sonra eğitim ve kültüre en fazla ehemmiyet veren padişah olduğunu...

Varlığından yeni haberdar olan Yıldız Sarayı Kütüphanesi'ndeki bir albümden öğrenebildiğimize göre, Abdülhamid Han'ın İstanbul'da büyük bir kültür projesi gerçekleştirmek istediğini . . .

Bu projeye göre Abdülhamid Han, Sultanahmet meydanına muhteşem bir kültür sitesi kurmayı düşünüp, bunun mimari projesini hazırlatmak üzere Fransa'dan şehircilik mütahassıslar getirttiğini Albümde sayfa sayfa resimleri görülen bu projeye göre Sultanahmet Camii'nin karşısına Osmanlı Ulum Akademisi. Sol tarafa Milli Kütüphane ve Ayasofya'ya yakın noktaya da yepyeni bir Darülfünun binası düşünüldüğünü... (258)

Kitaplardan Baraj

Büyük İslam seyyahı İbn-i Batuta'nın yazdığına göre 1258'de Moğolların Bağdat'da 24.000 ilim adamını öldürdüğünü .

Şehirdeki kütüphanelerdeki yüzbinlerce kitabı çıkartıp Dicle nehrine attığını ve bunların çokluğundan dolayı adeta nehrin önünde bir baraj oluştuğunu.

Bunun üzerine Moğolların, ırmağın taşmasından korkup geri kalan kitapları cayır cayır yaktıklarını... (259)

Tarihteki Korkunç Sahtekarlık

Tarihteki en büyük bilim skandallarından birisinin de Piltdown adamı olduğunu...

1908 de çıkartılan, maymun ve insan arasındaki zinciri tamamlayan halka olduğu iddia edilen kafatasının sahte olduğunu

Maymun çenesine kafatasının eklenip, kemiklerin kimyevi yollarla eskitilerek yapılan bu sahtekarlığın ancak 1950 yılında ortaya çıkartılabildiğini ...(260)

Hayalperest Emeller

Sultan Abdülhamid Hanı iktidardan uzaklaştırdıktan sonra başa geçen İttihatçıların, hayalperest emellerle Osmanlı ordusunu cephelerde kırdırıp tükettiğini...

Pervadi'de bulunan ordumuza Başkumandanlıktan gelen bir şifrede:

Türk ordusu Kafkasyaya girdiği zaman 300 bin silahı Türkle ordumuza katılacağını bize söylemiş olan Batumlu Aslan Beyi bulunuz ve behemahal Kafkasyaya girmeyi sağlayınız. `diye yazdığını...

Ordunun başında bulunan Halil Bey'in de Başkumandanlığa gönderdiği cevabi şifrede:

Batumlu Aslan Bey karargahımızda misafirdir. Ancak on adamı vardır ve canını kurtarmak için bize sığınmıştır diye cevap verdiğini...(261)
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 07-09-2007, 10:15 PM   #2
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

Huzur Beldesi

1835 yılına kadar dünyanın en büyük şehri kabul edile Osmanlı Devleti'n payitaht merkezi İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman'ın hükümdarlık yaptığı 46 yıl boyunca (1520 1566)yılda ortalama sadece 1 (bir) cinayet vakasının kaydedildiğini...! (262)



Bir Dahinin Endişeleri

l908'de ilan edilen İkinci Meşrutiyet'ten sonra açılan Meclis-i Mebusan da 127 Türk milletvekilinin bulunmasına karşılık 139 diğer etnik gruplardan(Rum, Ermeni, Yahudi, Arap, Arnavut vs.) milletvekili bulunduğunu...

O zamanın anayasasına göre Padişah'ın ancak sadrazamı (Başbakan) ve şeyhülislamı tayin etme yetkisinin bulunduğunu. . .

Otuzüç yıl devleti dahice idare eden ve Meşrutiyet"in ilan edilmesiyle birlikte yetkileri elinden alınan Sultan Abdülhamid Han'ın, Meclis-i Mebusan'ın bu tehlikeli durumunu görüp devletin sürüklendiği uçurumu farkederek henüz daha sadrazam olmayan Talat Paşa'yı çağırıp, büyük bir teessürle:

'... Görüyorsunuz mecliste Türk mebuslarının sayısı, meclisin yarısı kadar bile değildir. Bu Türk mebusları arasında da elbette muhalifler bulunacaktır. Türk olmayanlar, sayılarını artırmak için ellerinden geleni yapacaklardır, Böylelikle ekseriyet onların eline geçince, Harbiye Nazırı Artin, Bahriye Nazırı Dimitri... olabilir.

Ermeni bir başkumandan ile Rum bir amiralle bu devleti nasıl idare edebilirsiniz? Hiç olmazsa, bu iki hayati makamı, devletimizin mahvolmasını isteyen bu insanlara, benim emrim olarak bırakmayınız..." diyerek yapılan çok önemli bir yanlışı düzeltmeye çalıştığını... (263)

Gaspedilen Gemilerimiz

Osmanlı Devleti'nin 1913 yılında İngiltere'ye parasını peşin olarak yatırarak iki adet büyük zırhlı ısmarladığını...

Sultan Osman" ve "Reşadiye" ismi verilen bu zırhlılar için büyük bir kısmı halktan toplanarak yaklaşık 6.775.000 altın lira ödendiğini...

Fakat l. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla birlikte İngilizlerin bize bu zırhlıları teslim etmeyip paramızı da geri vermediğini . . .

Bugün zırhlıların karşılığı olarak İngiltere'den alacağımız olan bu paranın, tazminatıyla birlikte yaklaşık 32 trilyon lirayı bulduğunu yani 1992 yılı bütçe açığımıza tekabül ettiğini . . . (264) Biliyor muydunuz?



Padişah Bazusu

Orta Çağ savaş silahlarından küre biçimindeki ağır vurucu silahlara 'topuz" dendiğini ve bunun da özelliklerine göre Bozdoğan', Sepşer ve Salık" diye üç kısma ayrıldığını

Topkapı Sarayı'nda sergilenen ve bugünün insanının havada sallaması oldukça zor olan Sultan III. Mehmed'e ait olan bir salığı, Sultan Mehmed'in bir defada tam 300 kere salladığını. . .(265)

Geleceğin Bediüzzaman'ı Nasıl Yetişir?

Seyyid Hüseyin Arvasi'nin, müridelerinden olan geleceğin " Bediüzzaman"ı küçük Saidin annesi Nuriye Hanım'a: Senin bütün çocuklarının bu kadar zeki olmalarında, senin onları

terbiye sistemindeki metodun nedir?" diye sorması üzerine bu mübarek ananın:

'Hayatımda, kadınlığa mahsus şer'i mazeretler dışında, hiçbir vakit teheccüd kaçırmadım ve çocuklarımı abdestsiz emzirmedim" cevabını verdiğini...(266)



Haçlı Katliamı

İnsanlık tarihinin en kara lekelerinden biri olan I. Haçlı Seferi (1099) sırasında Frank lider Raymondıun, Maaratün Numan şehrini işgal ederek 100 binden fazla Müslümanı kılıçtan geçirdiğini ve ardından şehri yıktığını...

Aynı ordunun kısa bir müddet sonra bir salgın ve açlık illetine tutulduklarını ve o günleri yaşayan bir şahidin yapılanların korkunçluğunu :

Öylesine kıtlık vardı ki, adamlarımız bir süre önce öldürdükleri kimselerin butlarından parçalar kopartıp; ateşte kızartıyor ve daha tam pişmeden vahşi ağızlarıyla eti silip süpürüyorlardı" diye yazdığını...(267)

Köpekler İçin Vakıflar

İtalyan kökenli Dominik papazı Ricoldo de Monte Croce'nin, doğuyu Hristiyanlaştırmak gayesi ile 13. yüzyılın ikinci yarısında çıktığı seferde İslam alemini dolaştığını ve Türk topraklarında gördükleri karşısında hayretler içinde kalıp:

"Müslümanlar vakıf kurmada çok cömerttirler. Hatta hayır işlemek için Hristiyan esirlerin de özgürlüklerini satın alırlar. Ve sevaplarını ölmüş ana ve babalarının ruhlarına bağışlarlar .

Müslümanlar, köpeklerin doyurulması için bile mal varlıklarından pay ayırırlar. Türkiye'nin ve İran'ın birçok kentinde köpeklerin doyurulmasını vasiyet etmiş olanların, vasiyetlerinde köpeklere ayırdıkları payın gayesine uygun kullanılmasını sağlayan köpek bakıcıları vardır" diye yazdığını. . .(268)

İslamoğlu Selman

Sahabelerin bulunduğu bir mecliste, oradakilere atalarının, dedelerinin kim olduklarının sorulması üzerine sıra İran asıllı bir sahabe olan Selman-ı Farisi Hazretleri'ne gelince onun:

Ben İslam'a girdikten sonra soy sop aramam. Ben İslam oğlu Selman'ım " cevabını verdiğini .

Bu güzel cevaptan son derece etkilenen Hz Ömer,.ın de.

"Bütün Kureyş bilir ki babam Hattab, Kureyşin önde gelenlerinden biriydi. Böyle iken ben İslamoğlu olan Selmanın kardeşi İslamoğlu Ömerim." dediğini. . .(269)



Batının Bilim Hileleri

Batının birçok şeyde öncü olduğu gibi bilime hile karıştırmakta da öncü olduğunu...

Modern astronominin babası olduğu iddia edilen Kepler'in(l571-1630), gezegenlerin dairesel değil eliptik yörüngelerde dolaştığı tezini desteklemek için hesaplarında tahrifat yaptığını. . .

Newton'un(1642-1727) kendi evrensel çekim teorisini desteklemek için ses hızında değişiklik yaptığını...

19. yüzyılın büyük kimyageri John , Dalton un( 1 804- 1805) yaptığı deney sonuçlarında hile yaptığını...

Aynı zamanda bir papaz olan modern genetiğin kurucusu Gregor Mendel'in de deney sonuçlarında değişiklik yapıp hile karıştırdığını. . .(270)

Haya Abidesi

21 Eylül 1520 cuma akşamı Hakk'ın rahmetine kavuşan Yavuz Sultan Selim Han'ın naşının yıkanması hadisesini, Reisü'l Küttab Hüseyin Bedayiul-Vakayi " adlı eserinde:

"Naşı yıkarken sağ eli ile iki kere setr-i avret ettiğini müşahede ederek her biri hayret edip tekbir ve salavat getirdiler." diye yazdığını...(271)

SuItan Ahmet Resim Galerisi ( ! )

Ressam İbrahim Çallı'nın(1882- 1 960) , 1926 yılında devrin Maarif Vekili Mustafa Necati'ye müracaat edip, İstanbul'da ressamların resimlerini sergileyebilecekleri büyük bir yerlerinin olmadığını söyleyerek ondan, ecdadın muhteşem eseri Sultanahmet Camii'ni resim galerisi olarak kendilerine tahsis etmesini istediğini...

Ayrıca caminin içinin loş olup resimleri iyi göstermeyeceği düşünülerek kubbelerinde delikler açılmasını teklif ettiğini . . .

Maarif Vekili' nin bu teklifi kabul ettiğini fakat gelen tepkilerden dolayı bu akıllara durgunluk veren tasarıdan vazgeçildiğini. . .(272)


İnönü ve Masonluk

Daha önce kapatılan mason derneklerinin, İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanı olduğu dönemde serbest bırakılıp yeniden teşkilatlanmasına izin verildiğini ve hatta eski mallarının iade edildiğini fakat aynı muamelenin Türk Ocağına yapılmadığını...

Alınan izinle masonların l948'de Tepebaşı'ndaki binasın da Türk Mason Derneği" adıyla yeniden faaliyete başladığını...(273)

Marks ve Türkler

Komünizmin fikir babası Karl Marks'ın 16 Eylül 1853 de arkadaşı Engels e yazdığı mektupta Türkiyede toplum yapısını değiştirmek için halkın şurunda devlet' diye şekillenmiş o sosyal hayat inancı ve kısaca manevi değer olarak ne varsa öncelikle silmek şarttır" diye yazdığını...(274)

Çin İşkencesi

Çin idaresinde bulunan Doğu Türkistan'da Müslümanlara istediği gibi evlat edinme hakkının verilmediğini...

Kırk haneli bir köy halkını, bir yıl içinde sadece üç çocuk doğurma izninin verilip bunların da kimler olacağının daha önceden isim alınarak tesbit edildiğini...

Bunlar haricinde birinin hamile kalması halinde zorla kürtaj yaptırıldığını veya bir insanın dört yıllık kazancına tekabül eden altından kalkılamaz bir cezaya razı olmak zorunda kalındığını. . .(275)

Batıda Kelp Kültürünün Hükümranlığı

Sadakat, vefa ve sevgi hissinin yok denecek kadar azaldığı batıda yapılan bir araştırmaya göre, ortalama . yüz aileden altmışının , beslediği hayvanını karısından veya kocasından daha çok sevdiğini ortaya koyduğunu...

Bugün batıda, köpekler için özel mezarlıkların, özel şampuan ve kremlerin, özel sağlık sigortalarının ve üye kartlı öze kulüplerin bulunduğunu. . .(276)

1924 Türkiyesi'nin Manzarası

1924 Türkiyesi'nde devrin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin bütün eğitim meselelerini hallettikten sonra(! ) Avrupa'ya gidip vızır vızır Atatürk'ün resmini yapacak ressam aradığını...

A. Kamp isimli bir ressama, ortalama memur maaşlarının 50 liraya olduğu bir dönemde 10.000 liraya Mustafa Kemal'in resminin yaptırldığını. ..(277)

"Anneni Çöpe Attık"

Şimdilerde milletvekilliği yapmakta olan Mümtaz Soysal' ın karısı vefat ettiğinde, çocuğunun: Babacığım. anneme ne oldu, ona ne yaptılar?" diye sorması üzerine, Soysal'ın: 'Yavrum' annen bir çorap gibi eskidi ve onu çöpe attık..." diyerek o şefkate muhtaç çocuğunun kalbinde derin yaralar açtığını. . .(278)

Sebil Gibi Türk Kanı

5 Mayıs l9l9'da İzmir'i işgal etmek için çıkartma yapan Yunan askerlerini karşılayan metropolit(papaz) Chysosto mos'un askerlere hitaben:

Asker evlatlarım, Elen çocukları! Bugün ecdad topraklarının yeniden fethetmekle İsa'nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle onlara karşı olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım" diye tam bir barbara yaraşır şekilde konuşarak binlerce masumun kanının dökülmesine öncülük ettiğini. . .(279)
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 07-09-2007, 10:16 PM   #3
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

Ahiret Seferi

Yavuz Sultan Selim'in, Mısır seferinden İstanbul.a döndüğünde, İstanbul İskenderiye deniz yolunun ortasında çok tehlikeli bir korsan ocağı ola Rodos şövalyelerinin üzerine sefer yapılmasını isteyen vezirlerine:

Bizim şimdiden sonra sefer-i Ahiret'den gayrı seferümüz yoktur" diyerek vefatının yaklaştığını hissedip haber verdiğini ve hakikaten de kısa bir müddet sonra da vefat ettiğini...(280)

Felç

Yirmiyedinci Osmanlı Padişahı I. Abdülhamid(17 25 17 89) döneminde Tuna boylarında Osmanlı-Rus Savaşı devam ederken, savaşın komutanı Koca Yusuf Paşadan padişaha bir mektup gelip, mektupta Özi kalesinin düşmanın eline geçtiği ve 25 bin masumun Ruslar ta-

rafından vahşice katledildiği" haber verildiğini...

Günlerdir, vatanından koparılan topraklardan dolayı içi kan ağlayan müşfik padişahın bu haber üzerine Ah, mel'unlar!" diye bağırarak aniden tahtından yere yıkıldığını ve üzüntüsünden felç gelip Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu. . .(281)


Okumaya Doyamadığım En Leziz Eser

Yahya Kemal Beyatlı' nın biraz midesine düşkün biri olduğunu ve günün birinde sık sık gittiği Abdullah Efendi lokantasında yemek listesini eline alıp:

Tatar böreği... İç pilav... Zeytinyağlı enginar... Kuzu çevirme... Yoğurtlu kebap... Badem tatlısı... Kaymaklı baklava. .." gibi yemek isimlerini okuduktan sonra yanında bulunan sofra arkadaşına listeyi gösterip:

İşte, Türkçe'de okumaya doyamadığın en leziz eser!.. dediğini . . . (282)



Enteresan Belgeler

1938 yılında Ankara'da İngiltere büyükelçisi olarak vazife yapan Percy Lorainenin İngiliz Dışişleri'ne yolladığı Notes on Lea Turkish personalities". (Önde Gelen Türk Şahsiyetiyle ilgili Notlar) ismini taşıyan ve üzerine "Gizli , kaydı düşürülmüş raporunda dönemin Türk büyükleri için:

İsmet İnönü: Kendini Gazinin altında görüyor ve herkesi asmak istiyordu..."

Celal Bayar: şimdiye kadarki karakteri lider olma özelliği göstermiyor ama Sadık bir ikinci kişilik olma özelliği var. " Abdülhalik Renda: Kabinenin Ramazan ayında oruç tutan tek üyesi. Anlaşma peşinde koşan yabancı firma temsilcileri tarafından çok sevilir..."

Ahmet Ağaoğlu: Kafkas kökenli bir Yahudi'nin oğludur. Rus gizli servisinde çalıştı. 1914'de Ruslar adına Bakü 'de Ermeni katliamını organize etti... "- Ali Fuat Paşa: Berlin kongresinde Türk delegeliği yapmış. Alman bir dönmenin torunu... "

- Edip Tör. Gümüşhane milletvekili, Ankara'daki masonların lideri, Açıkgöz ve sivri biri. 1926'da Mekke'deki İslam kongresinde Türkiye'yi başına şapka takarak temsil etti .

- Celal Nuri Kemalist bir yayın organı olan İleri' gazetesinin sahibi. Saman altından su yürüten biri. Kominist eğilimli olduğu düşünülüyor." Falih Rıfkı Atay: Atatürk'ün gözde yazarlarından ateşli bir batı taraftarı. Çok içki içer, iyi briç oynar." - Hasan Saka: 1921 1922 arasında Maliye Bakanlığı görevini yürüttü. O zamanlar bolşevik sempatizanıydı. Büyük konuşan bir külhanbeyi gibiydi. " Kazım Özalp: General, 1922'de Savunma Bakanı poker hastası. . . " - Saffet Arıkan: İnönü ve Bayar hükümetinde eğitim bakanı. Büyük ihtimalle Yahudi kökenli." - Reşit Saffet: Lozan görüşmelerine katılan Türk barış delegasyonunun genel sekreterliğini yaptı. Panislamlıktan panturancılığa döndü. Karaktersiz bir adam olarak tarif edilebilir. İçtiğinde seçkin bayanlara sarkıntılık eder... " vs.

diye yazdığını. . .(283)


Kan Davası

Doğuyu Hristiyanlaştırmak gayesi ile Orta Çağ'da İslam dünyasına misyonerlik faaliyetleri için sefere çıkan Toskar papaz Ricoldo'nun, İslam dünyasında gördüklerini, 1301'de döndüğü Floransa'da kaleme aldığını... Yazdıkları arasında kan davası (kısas) ile alakalı olarak:

Bir Müslüman bilmeden veya kötü niyetle bir başka Müslümanı öldürdüğünde, öldürülenin oğlunun öç alması çok nadir görülür. Ölenin ve öldürenin ortak dostları bir araya gelir, cinayeti işleyeni alıp, öldürülenin oğluna götürürler. ölenin oğlu, katili, babasının mezarına götürür ve şöyle der Babamı öldürdün, fakat seni öldürmem babamı geri

getirmeyecektir. Bir müslümanın kötü bir şeyse niçin iki Müslüman ölsün' diyerek konuyu Allah'a havale edip, katilin de saçlarını keserek serbest bırakırlar" diye yazdığını. . .1284)



Osmanlı Hukuku

Mohaç Savaşı'nda Türklere esir düşen ve daha sonra Osmanlı ülkesinde gördüklerini Türklerin Gelenek ve Görenekleri" isimli kitapta toplayan Macar asıllı Bartholomaus Georgi- evic' in, Osmanlı adalet anlayışı ile alakalı olarakürkler ve Hristiyanların hakimleri aynıdır. Müslümanlar arasından seçilen hakimler ayrım gözetmezler, herkese aynı adaleti uygularlar.

Öldüren öldürülür. hırsızlık yapan, veya zorla birşey alan asılır. Pazarda sütünü satan bir kadının sütünü içen ve parasını ödemeyen bir "lenitzeren"(yeniçeriye) de aynı kaide uygulandı. Ben buna Şam'da şahit oldum" diye yazdığını. . .(285)

Avrupa' da Türkler

Bugün Avrupa' da yaşayan 2 milyon 420 bin Türk'ün Danimarka nüfusunun

yarısına ve Lüksemburg nüfusunun altı misline tekabül ettiğini...

Günümüzde AET sınırları içinde 44. 500 civarında Türk iş adamı bulunduğunu ve bunların 1992 hesaplarına göre kuruluş sermayelerinin 7 milyar markın üzerinde ve yıllık cirolarının da 28 milyar markı bulduğunu...

622 bin Türk gencinin de AET ülkelerinde orta öğretim ve üniversite tahsili gördüğünü... (286)



İnsanlara Takılan At Koşumları

İtalyan kökenli Dominik papazı Ricoldo de Monte Cro ce' nin doğuyu Hrıstiyanlaştırmak için 13. yüzyılın ikinci yarısında çıktığı seferde, rastladığı Türkler ve Yunanlılar hakkında bilgi verirken :

Güvenilir kaynaklardan öğrendiğimize göre, Yunanlılar Türklerden öyle çekinirlermiş ki, tohum ekmeye, ormanda çalışmaya veya bir başka iş yapmaya giderken birbirlerini bağlayabilecekleri at koşumları olmaksızın kentlerinden ve surlardan dışarı adım atmazlarmış..." diye yazdığını. . .(287)

Vatan Aşkı

Amerikalıların Japonya üzerine iki atom bombası atıp Japonları mağlubiyete uğratması üzerine, Japon halkının kitleler halinde imparatorları Hirohito'nun sarayının önüne gelerek harakiri" yapıp meydanı kan gölüne döndürdüklerini...

Amerikalı general Mc Arthur' un Hirohito' nun sarayına koşup Bu saçmalığı durdurun!" demesi üzerine, Hirohito' nun balkondan halka seslenip:



Ey Japon milleti!

Gerçekten yenildik. Bugün önümüzde iki yol var. Birincisi harakiri. Ben de size katılacağım. Ama ikinci bir yol daha var ki, o da şu: Amerikalılarla mücadelemize devam edelim. Askeri cenahta yenildik. Onlara ekonomik bir savaş açalım. ülke ekonomisini canlandırıp doların sırtını yere vuralım. Tercih sizin!" dediğini ve Japonların ikinci yolu tercih edip, bugün birçok alanda Amerikalıların sırtını yere getirdiklerini. . .(288)

20. Yüzyıl Japon Amerikan Savaşları

Pearl Harbour baskınından yarım yüzyıl sonra Amerika Birleşik Devletleri ile Japonya arasındaki savaşın bir başka sahada devam ettiğini . . .

Psikoloji profesörü olan ünlü Japon yazarı Shyu Kishida'ya göre Amerikan şirketi battığında, Japonların bir Amerikan uçak gemisi batırmış gibi sevindiklerini...

Amerikan General Motor şirketinin 70 bin işçiyi işten çıkaracağının haberi Tokyo borsasının ekranına yansıdığında genç Japon brokerlerin(simsar) zafer işareti yaptıklarını... (289)



İsim Kültürü

Toplumumuza yerleşmiş isim kültürünün bir parçası olarak göbek adı koymak" diye bir geleneğimizin olduğunu...

Yeni doğan bir bebeğin, eğer yaşamazsa onun kavmiyetin i" belirlemek yani Müslüman olarak ölmesi için kulağına Ezan-ı Muhammedi" okunup esas ismi verilinceye kadar geçerli olmak üzere göbeği kesilirken hemen bir isim konduğunu. . Bu göbek adının genellikle erkek olursa Mehmed , veya Ali"; kız olursa da Fatma veya Ayşe" konulduğunu.. (290)

Süleyman

İleride Avrupalı kralların üzengi öpmek için sıraya geçecekleri büyük bir devlet adamı olacak olan Kanuni'nin doğum haberi Yavuz Sultan Selim'e ulaştırıldığında, huşu içinde Kur'an okumakta olan baba Yavuz'un okumakta olduğu Kur'an-ı Kerim'den başını kaldırarak: Adını Süleyman koydum " deyip Kur'an okumaya devam ettiğini...

Ve o anda okuduğu ayetin mealinin de (Neml Suresi 30. ayet) O muhakkak ki Süleyman'dandır ve O (mektubun ilk satırı) Bismillahirrahmanirrahim,dir" olduğunu. (291)

Alparslan' ın Göz Yaşları

Malazgirt zaferi ile Anadolu kapılarını Türklere açan Büyük Kumandan Alparslan' ın saray mutfağında hergün elli koyun veya keçi kesilerek fakirlere dağıtıldığını.

Sultan'ın divanında sayılamayacak kadar çok fakir kimselerin isimlerinin kayıtlı olup bunlara muntazaman maaşlarının verildiğini. . .

O Koca Sultan'ın bazen tevafuk eseri hasta ve fakir bir

kimseyi gördüğü zaman son derece hassasiyete kapılarak teessüründen ağlayıp derhal yardımına koştuğunu... (292)

Milli Kanunlarımız

17 şubat l926'da İsviçre Medeni Kanunu,nun Türkçeye tercüme edilerek Türk Medeni Kanunu" olarak kabul edildiğini...1 Mart 1926'da da, İtalya Ceza Kanunu' nun Türkçeye tercüme edilerek Türk Ceza kanunu olarak kabul edildiğini ... (293)



Diş Kirası

Osmanlı medeniyetinin güzel ananelerinden biri olarak. hali vakti yerinde olan ailelerin Ramazan'da iftara davet ettikleri misafirleri uğurlarken diş kirası " adı altında bir miktar para veya kıymetli eşyayı hediye ettiklerini...

Tanzimat ricalinden Rıfat paşa ,nın bir Ramazan sonu kahyasının getirdiği diş kirası hesabını tetkik ederken yekünün 5000 altın olduğunu okuyup Çok şükür bu Ramazan'ı ucuz atlattık" dediğini. . .(294)

Cumhurbaşkanlarının Maaşları

Mayıs 1994 para değerlerine göre; 1928 yılında Cumhurbaşkanının maaşı 2800 cumhuriyet altınına (bir cumhuriyet altını: 25OOOOOtl.) yani 7 milyar liraya tekabül ettiğini...

1987 yılında ise Cumhurbaşkanının maaşının 12 Cumhuriyet altınına yani 30 milyon liraya tekabül ettiğini.... (295)

İstanbul'a Verilen Değer

Çağ açıp çağ kapayan büyük dahi Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul' u fetheder

etmez hemen imar faaliyetlerine giriştiğini...

İstanbul'un en güzel yerlerinden biri olan Haliç'in dolmaması için her iki yakada

da tırnaklı hayvanların otlatılmasını menettiğini.

Toprağın yağmurlarla akıp giderek Haliç'i doldurmaması için de Haliç'in kenarlarına(sırtlarına) ağaç ve ayrık kökleri diktirdiğini...(296) Biliyor muydunuz?

Düşmanım Yoktur
Benim Nefsimden Gayrı

Hz. Mevlananın Mesnevi'sinde anlattığına göre Hz. Ömer (ra) ile görüşmeye gelen Rum elçisinin, şehre girer girmez halifenin sarayının nerede olduğunu sorması üzerine halktan birinden alifenin sarayı yoktur görüşeceksen işte ileride hurma ağacının altında yatmaktadır" cevabını aldığında hayretler içinde kaldığını... Bu Rum elçisinin Hz. Ömer'e getirdiği hediyeler arasında bir şişe çok tesirli bir zehir bulunduğunu ve elçinin, Hz. Ömer'e: Bu çok tesirli bir zehirdir Birkaç damlası bile düşmanlarınızı yok eder" demesi üzerine Halife Hz Ömer'in: Benim nefsimden gayri düşmanım yoktur" diyerek elçinin şaşkın bakışları arasında şişedeki zehirin hepsini bir yudumda içtiğini ve Allah'ın izniyle de hiçbir şey olmadığını...(297)



Osmanlı'da Savaş Disiplini

Mohaç Savaşı'nda( 1 528) Türklere esir düşen ve daha sonra 1535'de kaçarak kurtulan Macar asıllı Bartholomeus Georgievic'un 1544 yılında yazdığı Turcarum ritu et caere"De moniis" (Türklerin Gelenek ve Görenekleri) isimli eserinde Türklerin savaş gelenekleri ile alakalı olarak:"Savaş zamanında öyle sıkı bir disiplin vardır ki, hiçbir asker adaletsiz birşey yapmaya cesaret edemez. Adaletsizlik yapan hiç acımaksızın cezalandırılır. Gözcüler ve düzen sağlayıcılar vardır. . .Geçip gidilen yolların kıyısındaki bağ ve bahçelerde sahiplerinin izni olmaksızın, bir elma bile koparılamaz. İzinsiz koparanın cezası ölümdür. İran seferine katıldığımda gördüm: Ortalıkta dolaşan bir at, birinin tarlasına girdi diye bir sipahinin atı ve uşakları ile birlikte başı vuruldu" diye yazdığını. . .(298)



Sanata Ve Sanatkara Verilen Değer

Osmanlı padişahlarının ilim ve sanata büyük kıymet vererek bu uğurda gayret gösterenleri maddi manevi desteklediklerini . . .

Veli" lakaplı Sultan II. Bayezid'in, büyük hat sanatkarı Şeyh Hamdullah'ın sanatına olan hürmetinden ve sevgisinden dolayı, hat üstadının yazı meşkederken hokkasını tutup, rahat etsin diye sırtını yastıkla beslediğini...(299) Biliyor muydunuz?

İp Kıtlığı

Devrimleri yerleştirmek için İstiklal Mahkemeleri'nin binlerce masum insanı darağaçlarında sallandırdığını ve sadece Kara Ali isimli bir celladın beşbinden fazla insanı astığını...

Bu meselenin Ankara'da ip kıtlığı başgöstermiştir.İpsiz kalanların Ankara İstiklal Mahkemesi'ne müracaatları " diye mizah haline getirildiğini...

Zulüm Zulüm Üstüne

İstiklal Mahkemesi'nin salkım salkım astığı insanlarla ilgili davaları yakından takip eden bir gazetecinin, başına giymiş olduğu şapkasından dolayı, mahkeme reisi Kel Ali (Ali Çetinkaya) tarafından: Anandan şapkalı mı doğdun?Gavur musun be herif!" denilerek tekme tokat merdivenlerden yuvarlandığını...

Aynı şahsın Atatürk'ün ilk defa Kastamonu'da şapkayı giymesi üzerine hemen bir şapka bularak protokoldaki yerini aldığını. . .(301/a)

Yine aynı şahsın, İskilipli Atıf Hoca'yı, hükümetten izin alarak yazmış olduğu Frenk Mukallitliği kitabından dolayı,savcının üç sene ceza istemiş olmasına rağmen idama mahkum ettiğini ve asılırken de Sehpanın yanına gelip mazlum Hoca'nın kafasına şapkayı geçirerek Giy domuz!" diye insanlık dışı muamelede bulunduğunu. .. (301/b)



Hilal, Lale ve Allah

Lale, hilal ve Allah(cc) lafızlarının ebced değerinin aynı olduğunu ve bundan dolayı kültürümüzde laleye apayrı bir değer verilip sevgi beslenildiğini... (302/a)

Özellikle Osmanlı kültüründe, lalenin oldukça yoğun bir alaka görüp bir lale soğanının bin altına kadar müşteri bulabildiğini ve zamanın padişahı III. Ahmed'in bir ferman yayınlayarak bu fiyatlara bir sınırlama getirmek zorunda kaldığını. . .

Bir devre adını veren bu tefekkür simgesi çiçeğin o dönemde 1108 çeşit renkte üretildiğini...(302/b)

Bağ-ı İrem' de Gül-ü Muhammed Açtı

Kosova fatihi dervişmeşreb Gazi Murat Han'a 30 Mart 1432 sabahı Edirne Sarayı'nda bir erkek çocuğunun olduğuna dair müjdeli haberi getirdiklerinde Murat Hanın önündeki Kur'an-ı , Kerim den Sure-i Muhammed "i okumakta olduğunu...

Şair ruhlu Sultan'ın, bu müjdeli haber üzerine okumakta olduğu Kur'an-ı Kerim'den başını kaldırıp: Bağ-ı İrem'de gül-ü Muhammed açtı." diyerek, geleceğin bir çağı kapayıp yeni bir çağ açacak olan Fatih'in adını "Muhammed", yani Mehmed" koyduğunu...(303)
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 07-09-2007, 10:16 PM   #4
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

Bir Yabancının Hac Düşünceleri

18. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelerek intibalarını yazan Hristiyan tarihçi M. A Ubucini'nin Müslümanların Hac ibadetini araştırdıktan sonra kendi dini ile kıyaslayarak:

"Hac aslında sadece büyük Müslüman ailesinin dağınık fertlerini birbirine bağlamak hedefini gütmüyordu; Hac bilhassa, bu ibadeti yapmakta olan Müslümanlara, aynı imanı taşıyan kimseler arasında hüküm sürmesi gereken eşitlik kavramını hatırlatmak için tesis edilmişti. Biz Hristiyanlar böyle bir eşitlik örneğini, bu yüce ahlaki eşitliği gösterebiliyor muyuz? Değil kilisenin içinde, mezarlarımızda bile bu ulu eşitlik kavramından tek eser yok. Buyurun bir camiye girelim .. Orada Allah'ın şanına yakışmayan, lüzumsuz ve boş süslemeler,resimler,heykeller yok yalnızca şunlar var.

Duvarların üzerine işlenmiş bazı Kur'an ayetleri,bir mihrap,bir kürsü ve müminler için tertemiz sergiler. Hiçbir şeref kürsüsü hiçbir özel yer ve hiçbir derece farkı göremezsiniz. Müslüman mabetlerinde .. Sadece ibadet eden insanlar vardır ve ibadetten alıkoyacak veya ibadet edenleri rahatsız edecek hiçbirşeye rastlayamazsınız diye yazıp İslam'ın eşitlik anlayışına olan hayranlığını ifade ettiğini.(3O4)

Namusum Üzerine

10 Nisan l928'de İsmet İnönü ve 120 arkadaşının teklifi üzerine Anayasa'dan bütün dini terimlerin kaldırılması hakkında bir kanun çıkarıldığını... " Buna göre: Devleti dini ,dini İslamdır kaydı kaldırıldığını ve milletvekillerinin yemin şeklinin değiştirilerek vallahi" demek yerine namusum üzerine" tabirinin kullanılmasının kabul edildiğini...(305)

Boğazdan Geçmeyen İlaç

Bediüzzaman Hazretleri'nin hasta olduğu zamanlar kulandığı Optalidon ilacı bitince yanındakilerden birine yüz kuruş verip eczahaneye gönderdiğini...

İlacın fiyatı yüz on kuruşa çıktığı için o kardeşin cebinden on kuruş ilave edip ilacı alarak Üstad'a getirdiğini...

Bediüzzaman Hazretleri'nin ilacı içmek için ağzına aldığı halde bir türlü yutamadığını ve bu işe birkaç defa daha teşebbüs edip bir türlü ilacı yutmaya muvaffak olamayınca ilacı alan

kardeşi çağırarak ilacı kaça aldığını sorup da on kuruşu onun ödediğini öğrenince, üstad'ın on kuruş daha verdikten sonra ilacı rahatça yutabildiğini ve ardında da oldukça ibretli bir şekilde:

Kardeşim, işte görüyorsun.. başkasının malını yiyemiyorum. Boğazımdan geçmiyor" dediğini..(306)

Çekiç

Lenin ile birlikte kominist ihtilalini gerçekleştirip binlerce insanı katleden ve yine binlerce insanın sürgüne gitmesine sebep olan Troçki'nin(1879-1940), her ihtilalin daha sonra kendi çocuklarını yediği gibi, kendisinin de sürgüne gönderilip Sığınacak ülke bulamadığını...

Hayatı orak-çekiç" davası ile geçmiş bu Sovyet liderinin daha sonra Meksika'da bir çekiçle beyni parçalanarak öldürüldüğünü. . .(307)

Nazım Hikmet'in Pişmanlık ve Arayışları

Tanınmış komünist Türk şairi Nazım Hikmet Ran'ın (1902/1963), hayatı boyunca komünist ideoloji peşinde koşturarak zikzaklar içinde geçen bir ömür sürdüğünü...

ömrünün son yıllarına doğru, arkadaşı Mustafa Mehmed'e, arayış içinde ve pişmanlık dolu olduğunu ifade ettiğini...Mustafa Mehmedin onunla Romanyadaki beraberlikleri ile alakalı olarak:

1960'lardan önceydi. Nazım Hikmet Romanya'nın davetlisi olarak Bükreş e gelmişti. İsteği üzerine Bilimler Akademisinden beni buldular. Nazım Hikmet'in kaldığı otele gittim. Açık olan radyosundan Türkiye'yi dinliyordu. Sohbet sırasında saatine bakarak bana Bu gece Kadir Gecesi' dedi ve benden kendisini Türklerin bir araya geldikleri camiye götürmemi istedi. Ben o gecenin Kadir Gecesi olduğunun bile farkında değildim. Bir an tereddüt ettim ama Nazım'ın ricası Romanya'da bir emirdi. Rus eşi Vera, ben ve Nazım taksiyle caminin bulunduğu semte yöneldik. Arabayı rica ve minnetle caminin bulunduğu parka sokabildik.

Biz camiye girdiğimizde Türkler mevlid okuyorlardı. Nazım mevlidi dinlerken coştu ve cemaate hitaben bir konuşma yaptı.

Konuşmasında: Ben komünistim ama sizin burada bir araya gelmeniz beni çok duygulandırdı' dedi. O sıralarda kalp yetmezliğinden muzdarip olduğundan ben heyecanlanmasından dolayı bayağı endişelendim. Gerçekten de endişelerim yerindeydi. Konuşmasından sonra kendisini kriz yokladı. Eşi Vera ile ben Nazım'ı dışarıdaki banklardan birinin üzerine yatırdık. Vera yanında bulundurduğu ilaçlardan verdi ve daha sonra koluna girerek güç bela taksiye bindirdik

Ben Nazımın Romanya'da camiye gittiğini şimdiye kadar saklı tuttum. İşte ilk kez anlatıyorum..." diyerek Nazım'ın pişmanlık dolu hikayesini gözler önüne serdiğini. . .(308)



İlme Hürmetin Böylesi

Fatih Sultan Mehmed Han döneminde ilme ve alime muazzam bir kıymet verildiğini...

Fatih'in hocalarından Molla Hüsrev'in Ayasofya'da derse başlamadan önce talebeleri tarafından Hoca' nın evine gidilip atına bindirilerek, arkasında da talebelerinin eşliğinde camiye getirildiğini. . .

Zamanın Ebu Hanife'si addolunan Molla Hüsrev, camiye girdiğinde, hürmet ifadesi olarak takrimen ayağa kalkıldığını ve hoca dersini bitirdiğinde talebeleri tekrar onu atına bindirerek evine kadar bıraktıklarını... (309)

Hasaneyn'in Ruhu İçin

Gençliğinde güçlü ve kuvvetli iken, savaş meydanlarında düşmana karşı kılıç sallayarak hizmet eden yeniçerilerin , artık sakalına ak düşüp de kılıç sallayacak dermanı kalmadığı zaman da, sırtlarına meşin bir su kırbası geçirip elde bir kalaylı tas alarak sokak sokak gezinip Kerbela'da bir yudum suya hasret giden "Hasaneyn'in(Hz. Hasan ve Hüseyin) ruhu için" su dağıtıp sevap kazanmaya çalıştıklarını. .. (31O)

Aziz Mahmud Hüdai' den İstenen Keramet

Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri'nin İstanbul' un Üsküdar semtine gelip zaviyesini kurmasından sonra , Sultan I. Ahmed'in bu gizli nur hazinesini keşfederek eteğine yapıştığını...

Bu Gönül Sultanı'nın birgün sarayda abdest alırken, Padişah 1.Ahmed'in abdest suyunu döküp annesi Valide Sultan'ın da havlu tuttuğunu...

Bir ara Valide Sultan'ln boşta bulunup kendini tutamayarak: Efendim, ne olur bize bir keramet gösteriniz" demesi üzerine tebessüm eden Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri'nin gayet latif bir şekilde devrin padişahı abdest suyumu döküyor validesi ise havlumu tutuyor. Bundan büyük ne keramet istersiniz.? cevabını veridiğini..(311)



Siyaset Şekerlemesi

Üstad Bediüzzaman Hazretleri'ne, Sünuhat, Rumuz ve Tuluat gibi "Eski Said"lik dönemi eserlerindeki mevzularla alakalı olarak "Neden ulvi hakaik-i diniye ile beraber, bazı mesail-i siyasiyeyi kitaplarında dercediyorsun?" diye sormaları üzerine Bediüzzaman,ın :

"Çocuğa ilacı içirmek için bir şekerleme gösterilir. Ta ki ağzını açsın, ilaç öylece , içirilsin. Efkar -ı amme dahi siyaset için ağzını açmış bekliyor. Ben de tiryakı(ilacı) içirmek için bazen siyaseti de zikrediyorum. diye cevap verdiğini... (312)



Osmanlı' da Musiki

Musikiyi mehter ile savaş meydanlarından, tasavvufi tekke musikisi ile birçok hastalığın tedavisine kadar pek çok yerde kullanan Osmanlı Cihan Devleti temsilcilerinin, ayrıca bu sanatı çeşitli sosyal müesseselere kadar soktuklarını...

Ayasofya imaretine bağlı kalenderhanede(tekke) ve Edirne'deki ll. Murat imaretinde olduğu gibi bizzat sema ve musiki cemiyetleri için vakfiyelere maddeler konulduğunu. .. (313)

İlk Boğaz Köprüsü Projesi

Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlama düşüncesinin ilk olarak bundan yaklaşık bir asır önce (1900), dahi padişah II. Abdülhamid tarafından ortaya atılıp projelendirildiğini . . .

Avrupa'nın güney, güneybatı ve merkezindeki demiryollarını bu Boğaz Köprüsü ile Bağdat demiryoluna bağlamayı düşünen cennetmekan Abdülhamid Han'ın F. Arnodin isimli bir Fransız'a hazırlattığı bu dev köprüye ait projede, minareler, kubbeler kuleler ve askeri , savunmayı temin edecek topların yer aldığını...

Yine Abdülhamid Han'ın, bu köprüyle bağlantılı olarak oldukça ileri görüşlü bir bakış açısıyla çevre yolları projesi çizdirdiğini . . . (3 14) Biliyor muydunuz?



Fasulya Aşı Yemeye Razı Olmak

Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un hayatında hiç boyun eğmeyip, kimseye eyvallah etmediğini...

Umumi seferberlik zamanında (1914) bir arkadaşı ile oturup fasulya aşı yerken nezaret erkanından birinin çıkagelip ona, yazılarında fazla ileri gitmemesini nazikçe söylemesi üzerine Akif'in pürhiddet yerinden fırlayıp:

Nazırına söyle, kendilerini düzeltsinler. Bu gidiş devam ettikçe bizi susturamazlar. Ben fasulya aşı yemeğe razı olduktan sonra kimseden korkmam!" diyerek pervasızca cevap verdiğini. . .(315)



Tasavvufta Şeriata Bağlılık

Said Harraz Hazretleri'nin: Zahiri hükümlere aykırı düşen her batın batıldır"diye vecizeleştirdiği tasavvufta Allahın emir ve yasaklarına uymanın gerekliliğini, yine bir başka sufi olan Bayezid-i Bistami Hazretleri 'nin de:

Havada uçan insanlara mı hayret ediyorsunuz? Leş yiyen kargalar da havada uçmakta. Su üzerinde yürüyen insanlara mı şaşırıyorsunuz?Balıklar da suda yüzmekte. Önemli olan Allah'ın emirlerine uymak kaçınmaktır,, sözleriyle vurguladığını...(316)

Amerikan Hayat Felsefesinin Özeti

Meşhur Amerikalı yazar Mark Twain'e: "İnsan hayatının gayesi nedir? . Nasıl zengin olabiliriz?" diye sormaları üzerine onun .

"Eğer becerebilirsek *********ce, mecbur olursak namuslu yoldan. Tek ve gerçek tanrı kimdir? Tanrı paradır. Altın, dolar ve hisse senedi, Baba, oğul ve ruhları" cevabını vererek Amerikan hayat felsefesini formüle ettiğini...(317)

Nasreddin Hoca' nın Merkebine Ters Binmesinin Hikmeti

Türk halkının nüktedan hazır cevap ve zeki bir fıkra kahramanı olarak tanıdığı Nasreddin Hoca'nın(1208-1284 ), aslında medresede ders veren büyük bir müderris ve ayrıcada kadı olduğunu. . .

Talebeleri arasında oldukça sevilen Nasreddin Hocanın, ders verdiği medreseden merkebine binip evine giderken dahi talebeleri tarafından yalnız bırakılmayıp yolda kendisine sualler sorulduğu,..

Hem yol alıp hem de talebelerin sorularına cevap veren Nasreddin Hoca'nın, sual soran talebelerine arkası dönük olarak cevap vermenin İslami edebe aykırı olacağından dolayı,merkebine ters binip, talebeleri ile yüz yüze gelerek ders verdiğini. . .(318) -

Moskova Önlerinde Fetih Tuğları

Rusya'nın başkenti Moskovanın yaklaşık 150 yıl Türk hakimiyetinde kaldığı . . .

Moskova'nın merkezindeki altın kubbeli kilisenin Türk hakimiyetinden kurtuluşun şerefine inşa edildiğini... (319)

Ecdadın Ticaret Ahlakı

Yabancı bir kumaş tacirinin Osmanlı ülkesine gelerek bir kumaş imalathanesinin mallarını beğenip hepsini almak istedikten sonra, mal sahibinin kumaş toplarını denklerken bir top kumaşı ayırdığını görüp bu hareketinin sebebini sorması üzerine, Osmanlı esnafının "Onu sana veremem, kusurludur" cevabını verdiğini.

Yabancı tacirin "Ziyanı yok, önemli değil" demesine rağmen Osmanlı esnafının o kumaş topunu vermemekte direterek: Benim malımın kusurlu olduğunu söyledim biliyorsunuz. Fakat Siz onu kendi memleketinizde satarken, alıcılarınız orada benim bunları bize söylemiş olduğumu bilmeyeceklerdir. Böylece de müşterilerinize kusurlu mal satmış olacağım.

Neticede Osmanlı'nın gururu şeref ve haysiyeti rencide olacak, bizi de hilekar sanacaklardır. Onun için bu sakat topu asla size veremem... diyerek kumaşı vermeyişinin sebebini izah ettiğini... (320) Biliyor muydunuz?

İmamı Azam ve Yarım Milyon Meselenin Hükmü

Hanefi mezhebinin kurucusu çağının yetiştirdiği dev kamet İmam-ı Azam Hazretleri'nin kitap ve sünnetten beşyüzbin meselenin hükmünü çıkartıp dörtbin fetva verdiğini. .. (321)

Okumanın Dayanılmaz Cazibesi

Bir ülkenin kültürel yönden kalkınmışlığının, o ülkede bir yılda fert başına tüketilen kağıt miktarı ile ölçüldüğünü...

ABD'de kişi başına bir yılda tüketilen kağıt miktarının 391 kilo olmasına karşılık, aynı rakamın Avrupa ülkelerinde ortalama 90 kilo olduğunu ve ülkemizde ise bu. rakamın sadece ve sadece 18 kilo olduğunu... (322)

Üstad Türkiye'de Okuma Çığırını Açtı

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri' nin talebelerinden Bayram Yüksel ağabeyin, Hasan Basri Çantay'ı ziyarete gittiğinde Çantay' ın, Bayram ağabeye dönerek:

"Kardeşim, sizleri tebrik ediyorum. Bizler Üstad'ın sayesinde müellif olduk. Korkumuzdan ne eser yazabiliyorduk Ve nede kimseye birşey anlatabiliyorduk.

Üstad Hazretleri Risale-i Nuru telif etmeye başladı.

Türkiye'de bu sayede okuma çığırını açtı..."diyerek bir hakikati ifade ettiğini...(323)
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 07-09-2007, 10:16 PM   #5
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

Dördüncü Murat'ın Sporculuğu

Osmanoğulları'nın onyedinci padişahı olan Bağdat Fatihi IV. Murat'ın çok kuvvetli biri olduğunu...

Bir gün sarayda Murat Han'ın, musahibi Musa Paşayı sağ eliyle kuşağından tutup kaldırarak ve öylece Has Odayı dolaştırdığını ve sonra da en küçük bir yorgunluk ve tıknefeslilik göstermeden, paşayı kaldırdığı gibi tek elle yavaşça zemine bıraktığını. . .

Bir cirit mızrağı ile, arka arkaya konan dokuz kalkanı bir atışta deldiğini . . .

200 okkalık bir gürzü kolayca kaldırıp salladıktan sonra fırlatabildiğini . . .

Savaş zamanlarında metrise girip topla nişan alıp düşmana isabet kaydettiğini...

Ve İstanbul Okmeydanındaki kemankeşlik müsabakalarda 1070,5 gez (706. 5 cm) mesafeye okunu ulaştırıp rekor kırdığını ve okun düşdüğü yere rekorunu belgeleyen menzil taşı dikildiğini . . . (324/a)



Musul'da bulunduğu bir sırada oraya gelen Hint elçisinin tüfek ve kılıç kar eylemez diye hediye ettiği fil kulağından yapılma üzeri gergedan postu kaplı çok sağlam siperi(kalkann ) el mızrağı ile ortasından deldiğinı ve içini altın ile doldurup elçiye geri hediye ettiğini... (324/b)



İslam'ın Boğazına Geçirilmeye Çalışılan İp

İlk olarak Avrupa'yı ümit Burnu üzerinden doğuya bağla yan deniz yolunu keşfetmesiyle dünya sömürgecilik tarihinde yeni bir dönem açan "İsa tarikatı şövaIyesi" Portekizli denizci

Vasco da Gama(1460-1524)'nın Güney Hind adalarına ulaştığında :

"İşte şimdi İslam'ın boğazına ipi geçirdik. Bu ip çekilmeye devam edecek, neticede boğaz sıkılacak ve Müslümanlık ölecektir. " dediğini . . . (325)

Eski Bir Hamam Kitabesi

Eski İstanbul' un hamam kitabelerinden birinde karakter temizliğinin ehemmiyetini vurgulamak için:

"Tıynetin na pak ise, Hayr umma sen germabeden Önce tathir-i kalb et, sonra tathir-i beden."Yani (Kötü huylu, kirli karakterli bir kimse isen, hamamdan bir şey bekleme. Temizlik istiyorsan evvela kalbini temizle, sonra da bedenini..) diye yazdığını...(326)

Bir Ahlak Kahramanıydı

Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un yakın dostu olan Mithat Cemal Kuntay'ın, Akif'le olan arkadaşlık münasebetini anlatırken yıllarca onun kusurlarını ve falsolarını araştırdığını ve otuzbeş yıl sonra onun karakterini kağıda dökerken, hayranlık hisleri içinde :

"İlk tanıdığım zaman ona inanmadım. Bir insan bu kadar temiz olamazdı. Fena aktör melek rolünü oynamaktan bir gün yorulacaktı. Gayri tabii bir faziletten yorulan yüzünü bir gün görecektim. Fakat otuzbeş sene bugün gelmedi.

Otuzbeş sene onun yanından her çıkışımda kendime hep bu sualleri sordum: Bu tevazu, kendi kendini inkar edercesine nasıl çıkıyordu? Mahrumiyetlerden yılmayan seciyesiyle kendisini nasıl kahraman sanmıyordu.? Onu yakından tanıyanlar için, her geçen gün, nasıl onun lehine geçen bir gün oluyordu? Onun temizliği yanında insan kendi günahlarından muzdarip olurken , o, kendisinin sizden başka olduğunu nasıl görmüyordu?

Onda bütünlük vardı; Kininde de, evlatlık, babalık, kardeşlik kuvvetini alan dostluğunda da, bütünlük... Dostunu, sevmek kelimesinin noksansız mefhumuyla seviyordu: Öldüğü zaman düştüğü zaman, dünya aleyhine döndüğü zaman, yanında olmadığı vakit ve sevmeyenlerin yanında bulunsa bile' diye yazdığını...(327)

Çile İle Kemale Eren Büyük Ruhlar

Milletlerin önüne düşüp onları aydınlığa çıkaran nice büyük şahsiyetlerin ömürlerinin bir bölümünün hapishanelerde çile ve işkence içinde geçtiğini ve böylece onların olgunlaşan ve aydınlanan gönülleriyle milletlerin diriliş yolunda birer ışık kaynağı haline geldiğini...

Büyük İmam Ebu Hanife Hazretleri' nin zindanlara atılarak saygısızca hırpalanıp inim inim bir hayat yaşadığını...

Ahmet Bin Hanbel Hazretleri' nin adi bir insan gibi tartaklanıp bayağı bir işkencelere maruz bırakıldığını...

Serahsinin El-Mebsut isimli koca kamusunu hapsedeldiği kuyu dibinde telif edip meydana getirdiğini . . .

Bediüzzaman Hazretleri'nin bir cani gibi muamele görerek memleket memleket sürgüne gönderildiğini...

Campanella 'nın zindanda Cervantes in esarette, Dostoyevski,nin de kürek mahkumu iken kendilerini keşfederek milletlerinin gönüllerinde ölümsüzlüğe ulaştıklarını... 1328)

Bediüzzaman,ın Emirdağı

Devrin hükümeti tarafından Bediüzzaman Hazretleri' nin sürgün olarak ikamet ettiği Emirdağ' da iftira ve fesat çıkarmakla vazifelendirilen vicdanlı bir komiserin, şehre geldikten sonraki ilk intibalarını :

"Çarşıya çıkıp kahvaltı için peynir ve zeytin aldım. Bir dükkandan da tereyağı aldık. dükkan sahibi tereyağını tartarken, yağı koyduğu kağıt kadar da, terazinin öbür kefesine kağıt koydu. Doğrusu bu hali ben başka bir yerde görmemiştim. Bediüzzaman işte Emirdağı'nı böyle yapmıştı diyerek hakperest bir şekilde anlattığını... (329)



Çalıntı Deve Katarı

Bir şairin , Vezir İbad'ın huzuruna gelip her beyiti bir divandan alınmış her nüktesi bir şairden çalınmış bir kaside getirip okuyunca, şiir literatürü çok geniş olan vezirin:

"Bizim huzurumuza öyle bir deve katarı getirdin ki, eğer bir adam onların yularını çözecek olsa, her biri bir sürüye gider!.' diye veciz bir söz söyleyerek şaire hatasını hatırlattığını . . . (330)


Yavuz'un Tevazuu

Büyük Cihangir Yavuz Sultan Selim'in günde üç saat uyku uyuyup tahta kaşıkla tek çeşit yemek yediğini...

Herhangi bir saray halkından ayırt edilemeyecek kadar sade giyindiğini ve bunun sebebini soranlara:

"Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim Padişahımız(Allah c.c.) vücudun dışına değil, içindeki cevhere(imana) bakar" diye veciz bir cevap verdiğini. . .(33ı)


"Çocuğunuza Kur'an Telkin Ettiniz mi?"

İşadamı Sakıp Sabancı' nın, kızını batı standartlarında tahsil yapması için İngiltere'deki Harward kolejine kaydettirdiğini. . .

Okul idaresinin, kolejin çeşitli bölümlerini Sabancı'ya gezdirdikten sonra kiliseyi göstererek:" Burası da dini ibadet yeri " deyip "Senin kızın Müslüman olduğu için dini ibadet günlerinde Kur'anı Kerim getirsin, istediği günlerde okusun. Siz Kur'an okumasını kızınıza telkin ettinizmi?" diye sorduklarını . . . Sakıp Sahancı' nın daha sonra bu hadisenin değerlendirmesini yaparken :

"Allah var, doğrusu ben kızımla beraber Kur'an-ı Kerim getirmemiştim. Kızıma da telkinde bulunmamıştım çok utandım. Sırtım terledi. O 'gavur' dediğimiz bana verdiği dersten çok mahçup oldum. Adeta yüzüme bir şamar patlamıştı. Ve Türkiye'ye geldiğimde kızıma hemen bir açıklamalı Kur'an-ı Kerim gönderdim." diyerek kızına dini bilgiler öğretmediğinden dolayı mahcubiyetini itiraf ettiğini. (332)

Kur'an'a Aşk Derecesinde Hayranlık

Fransa nın en tesirli gazetelerinden Figaro'nun Prof. And ile yaptığı bir röportajında ona:

"Kur'an'a karşı duyduğunuz aşk derecesindeki hayranlığın sebebini açıklayabilir misiniz?" diye sorması üzerine, Andre Miquel , in :

"Montpellier'de bir kitapçı dükkanında, en eskilerden olan Savary'nin bir Kur'an tercümesini gördüm. O sıralar 17 yaşındaydım.

Metindeki mesajda Allah'ın birliğinin açıkça ve kıskançca savunulması ve Allah'ın tarifi üzerine İslam'ın yüksek düşüncesi beni bir başka dünyaya götürdü. Tercümeye bile yansıyan metindeki müstesna edebi değerler beni tarifi . imkansız bir hayranlığa boğdu. Bu heyecanı hiçbir zaman kaybetmedim" diye cevap verdiğini...(333)

Rus Çarı'na Tokat Gibi Cevap

İmkansızlıklar içinde Kafkasya dağlarında yıllarca sürdürdüğü özgürlük mücadelesinden sonra Ruslara esir düşen Kafkas kartalı Şeyh Şamil'in büyük bir törenle Petersburg'a getirilip, şerefine büyük balo düzenlendiğini ve Çar ll. Aleksandr'ın.Şamil' e bu baloyu nasıl bulduğunu sorması üzerine Büyük İmam'ın:

"Çar hazretlerine meçhul değildir ki Cenab-ı Hak dünyayı Hristiyanlara ve ahireti Müslümanlara vaad buyurmuşlar. O İlahi 'Cennet'e gidemeyeceğinize göre, dünyayı Cennet'e çevirmekte çok isabet buyurmuşsunuz" diye müthiş bir cevap verdiğini . . . (334)

Çağın Doruğuna UIaşmış Müslüman Mühendis

Batılı kaynakların "Çağın doruğuna ulaşmış Müslüman mühendis diye tarif ettikleri Ebul İz el-

Cezeri'nin(l 136/1206), kendisinden tam 800 yıl sonra ortaya çıkacak olan sibernetik bilimini ve otomasyon teknolojisini bularak böylesine sistemler kurulabileceğini tesbit edip, inşa ettiği makinelerle de bunu ispatlamış bir İslam alimi olduğunu... (335) Biliyor muydunuz?

Dualarla Arşa Uzanan Ordu

Alim, adil ve dindar bir şahsiyet olmasının yanı sıra cesaret ve isabetli kararlarıyla sultanların başarılarında büyük hisse sahibi olan Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün, otorite ve dirayetle yirmisekiz yıl boyunca taçlandırdığı vezirlik makamını ve hayatını bir Batıni fedaisi tarafından hançerlenerek kaybettiğini...

Büyük nüfuzu sebebiyle muhalifleri tarafından sık sık sultana şikayet edilen Nizamülmülk için bir defasında: "Nizamülmülk her yıl fakirlere, sufilere 300 bin dinar veriyor. Eğer bu para orduya tahsis edilse, İstanbul'u bile fethetmek mümkün olur" diye Sultan'ın kulağına fısıldanınca, Melikşah'ın durumu Nizamülmülk'e sorduğunu ve bu büyük vezirden:

"Ey alemin sultanı ! . Allah sana ve bana, kullarından hiç kimseye nasib olmayan lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Buna karşılık sen, Allah'ın dinini yükseltmeye çalışan, O'nun Aziz Kitabı'nı hamil bulunan kimselere yılda 300 bin dinar sarfetsen çok mudur?

Sen askere her yıl bunun iki katını harcıyorsun. Halbuki onların en kuvvetli ve en iyi nişancısının oku bir milden ileri gidemez. Ben ise sarfettiğim bu para ile öyle bir ordu techiz ediyorum ki, onların orduları ta arşa kadar gider ve Allaha vasıl olmalarına hiçbir engel yoktur cevabını aldığını...(336)

Batılı Gözüyle Türkler

Birçok batılı yazarın, Osmanlı'yı muhteşem yapan dinamikleri öğrenmek gayesi ile bizim topraklarımıza seyahatler tertip ettiğini. . .

Bunlardan biri olan Edmondo De Amicis'in İstanbuI adlı eserinde Türklerin özellikleriyle alakalı olarak:

Türkler, uzak ve belirsiz bir şeyleri düşünen insanların görünümüne sahipler. Hepsi de sabit fikre dalmış filozof veya bulundukları yeri ve çevrelerindeki şeyleri fark etmeksizin yürüyen uyur gezerler gibi görünmektedirler.

Hepsi de büyük ufukları seyretmeye alışmış kimseler gibi ileriye ve uzaklara bakan ve gözlerinde ve ağızlarında belli bir üzüntü ifadesi vardır" diye yazdığını...(337)

İslam' ı Parçalama Planları

Napolyon Bonapart'ın sömürmek gayesi ile gittiği Mısır'ı işgali sırasında beraberinde getirdiği "Yakın Doğu Toplumu ve Kültürü " kitabının yazarı bir Fransız araştırmacısının:

"Biz her İslam ülkesinde İslam öncesi kültürleri ortaya çıkarmak için toprağı kazdık. Tabiatıyla, İslam öncesi inançları Müslümanlara . giydirmek mümkün değildir. Fakat çocuklarını, İslamiyetle o eski medeniyetler arasında mütereddit kılmak bize yetiyordu" diyerek sinsi düşüncelerini ortaya koyduğunu . . . (338)

Enteresan Bir Tüzük

Osmanlıda esnaf ve sanatkarlar hakkındaki tüzüklerden "hamamcılar" ile ilgili kısmında:

... Kafir başını ve uyuş başını tıraş ettiği ustura ile Müslümanların başını tıraş etmeyeler, onun

gibilerin usturaları ayrı ola. Ve natır (hizmetli), futayı (peştemal) pak ve temiz tuta ve ad****** göre futa vere. Delikli ve kısa futa olmaya ve kafire ayrı futa vereler. Verdikleri futanın ayrı işareti ola. Ve kafir yüzünü sildiği rida ile Müslüman yüzünü silmeye. Velhasıl Müslümanların her nesnesi ayrı ola. Eğer inad ederlerse muhkem ta'zir edip haklarından geline " diye yazdığını...(339)

Fakir Ama İzzetli Bir Hayat

İstiklal marşımızın yaslı şairi Mehmet Akif Ersoy'un hayatının hep fakr u zaruretler içinde geçtiğini...

Memleketinden ayrılıp Mısır' a gittiğinde evinde eşya n****** sadece birkaç kanepe, iki demir ayak üzerine konulmuş bir kaç tahtadan ibaret karyola vazifesi görür birşey bir hasır seccade, bir nalın ve bir divit bulunduğunu .

Ve bu büyük üstad' ın evden eve taşınırken konu komşu eşyalarını görmesin diye *******i taşındığını . . . (340)
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 07-09-2007, 10:17 PM   #6
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

in Şın a Girdiğinde

15 Aralık l516da Şama giren Yavuz Sultan Selim Han'ın,metruk halde bulunan Muhyiddin-i Arabi'nin türbesini ortaya çıkarttığını ve vefatından önce "Sin (Selim), Sin a (Şam) girdiğinde benim kabrim ortaya çıkacaktır diyen Muhyiddin Arabi'nin kerametinin gerçekleştiğini...(341)

Tokat

Bursa'yı Yunanlılar işgal ettiğinde Pir Emir türbesine bakan türbedarın, mezarı bastonla dürtüp.

"Ya pir Bursa'yı Yunanlılar işgal etti, kalk kurtar dediğini ve türbedarın gece rüyasında Pir Emir Hazretlerini görüp, Emir in kendisine :

"Behey ahmak, vatanı düşmandan kurtarmak ölülerin değil dirilerin hakkıdır!" diyerek hışımla bir tokat aşkettiğini , .

ve türbedarın korku içinde uyandığında çenesinin yamulmuş olduğunu gördüğünü ölünceye kadar çenesinin düzelmediğini. . .(342)

Büyük İbret

1971 öğrenci hadiseleri başladığında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde namaz kılan öğrencileri mescidde döven militanların daha sonra Nurhak dağlarında, hem de dövdüğü Müslüman öğrencinin babasının tarlasında askeri kuvvetler tarafından öldürüldüğünü . . . (343) .



Çocuğunu Satılığa Çıkaran Kadın

Çok zor şartlar altında devleti 33 yıl dahice idare eden Abdulhamid Hanın Osmanlı tahtından indirilmesinden sonra Osmanlı Devleti'nin başına Balkan gailesi açılıp, Sırp Yunan.

Bulgar ve Karadağlı çapulcuların İstanbul önlerine kadar gelmeleri üzerine, binlerce kilometre ötedeki Müslüman Hintli kardeşlerimizin , İslam'ın son hür kalesi olan Hilafet merkezi Osmanlı'ya yardım elini uzatmak için çırpındıklarını...

Genç kızların çeyizlerini, ihtiyarların cenaze masrafları için bir köşeye ayırdıkları paralara kadar neleri varsa ortaya dökdüklerini, , , Bu yardım toplama kampanyası sırasında Peşaver'de çok fakir bir kadının, verecek birşeyi olmaması üzerine kucağındaki mini mini yavrusunu halka gösterip onu satılığa çıkartıp, karşılığında alacağı parayı Osmanlı'ya yardım için vereceğini ilan ettiğini . . . (344)

Kur'an'ın Tazeliği

Bir batılı düşünür olan Bernard Shaw'a "Sizce yeryüzünde en ilgi çekici hadise nedir?" diye bir sual sorulduğunda, Shaw'ın :

"Yeryüzünde bunca kavga ve düşünce karmaşasına rağmen Kur'an'ın tazeliğini korumasıdır" diye cevap verdiğini,.. (345)



Cemiyetin Ahlaki Yapısının Çimentosu

Dini inanç ve manevi değerlerin gençleri sapmalardan ve aşırılıklardan koruyarak cemiyetin ahlaki yapısının çimentosunu oluşturduğunu . . .

Ruhi tatminsizliğin sapık cereyanlara dönüşerek akıl almaz derecede suç nisbetini artırdığı ABD'de, eski başkanlardan Ronald Regan'ın:"Sınıflarda dua etmek için verilen önergeyi destekleyeceğini ve okullarda, Allah'a imana ve disipline başvurularak anarşi ve uyuşturucu madde alışkanlığının sokağa atılacağını " ifade ettiğini...

Yine Regan'ın, "Kutsal kitabın on emrine uygun olarak yaşamak için daha çok gayret sarfedersek "alkolizimle ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelede hükümetlerin harcadığı milyonları tasarruf edeceğiz" dediğini... (346)

İlk Dışkı Yedirme Hadisesi

İnsanlara dışkı yedirme hadisesine ilk defa CHP iktidarı döneminde rastlanıldığını

1947 yılında Demokratik Parti'li bir kooperatif başkanının hükümet tarafından vazifeden alınmasına karşı çıkan İsparta'nın Senirkent bucağı halkıyla, Jandarma kuvvetleri arasında çıkan çatışmalarda jandarmaların köylüleri dayaktan geçirerek, dışkı yedirme idrar yaptırdıkları şapkayı başına geçirme ve yere yatırıp üstüne binerek dolaşma gibi işkenceler uyguladıklarını . . . (347)

Ulu Çınarın Serencamı

Şanlı Osmanlı Devleti'nin 1299 yılında kurulup 1922 yılında tarihe intikal ederek benzersiz bir şekilde 623 yıl gibi uzun bir süre varlığını sürdürdüğünü...

Bu Kerim Devlet'in, kuruluşundan 230 yıl sonra Viyana kapılarına dayanarak, bir mille ve devletin; başka ırk, başka dil, başka din ve başka kültür dünyasına, bu kadar kısa zaman içinde böylesine hakim olup tesir edişine tarihte başka hiç rastlanılmadığını . . .

Fakat aynı tarihin, bu bu koca Osmanlı Devleti'nin 46 yıl gibi çok kısa bir süre içinde mahvoluşundaki süratine de şahit olmadığını...(348)

27 Mayıs Darbesinde Amerikan Parmağı

27 Mayıs hareketinin gerçekleştirilerek Adnan Menderes ve Fatin Rüşdü Zorlu'nun işbaşından uzaklaştırılmasını herkesten fazla Amerikalıların istediklerini...

NATO'ya girerek Türkiye'de Amerika Birleşik Devletlerine üs açan Menderes hükümetinin, bunun karşılığı olarak Amerika'nın teknik imkanlarından faydalanarak ülkemizi kalkındırmayı düşündüklerini, fakat Amerikalıların mükellefiyetlerini yerine getirmeyip savsaklayarak Türkiye'den azla idare etmesini istediklerini . . .

Bunun ilk örneği olarak, Türkiye için zirai alanda büyük bir atılıma sebep olacak olan traktör alımı meselesini Amerikanın kabul ettiğini, fakat bunları verirken, yapılan anlaşmada, bu traktörlerin pamuk ekimine tahsis edilen tarlalarda kullanılamayacağı yolunda bir hüküm koymak istediğini...

Oysa, o yıllarda Türkiye'nin ihracatında en büyük iki kaleminden birini pamuğun teşkil ettiğini...

Dünya pamuk piyasasının bir numaralı üreticisi olan ABD'nin, pazardaki payının yüzde 1-2 nisbetinde bile düşmesine tahammül edemediğini Menderes ve Zorlu'nun, ABD'nin bu sinsi politikasının farkına vararak ilişkilerde daha dikkatli bir tavır aldıklarını ve dolayısı ile menfaati zedelenen Amerikalıların DP iktidarını gözden çıkardıklarını . . . (349)

İlim Aşkının Yaptırdıkları

İlim aşkıyla yanıp tutuşan büyük alim Cahız'ın (V.255/ 866), kitap almaya para . .

yetiştiremediği için . kitapçı dükkanlarını *******i kiralayıp sabaha kadar gözünü kırpmadan kitap okuduğunu

Müslümanlar ve Kağıtçılık

Müslüman Arapların İ'la-yı Kelimetullah adına çıktıkları Orta Asya seferleri sırasında, 134/751 yılında Semerkand yakınlarında meydana gelen bir savaşta çok sayıda Çinli'yi esir aldıklarını ve daha sonra bunlardan kağıtçılık sanatını öğrendiklerini . . . .

Böylece Müslümanların 178/794 yılında Bağdat şehrinde dünyanın ikinci büyük kağıt imalathanesini kurduklarını ve daha sonra da kağıt imalatının 900 senesinde Kahire'ye, 1100'de Merakeş'e ve 1144te de Endülüs'e ulaştığını...

Buradan da Avrupa Hristiyan alemine geçerek ilk olarak 1268 yılında İtalya'da kağıt imalathanelerin kurulup üretime geçtiğini. . .(351)

Evren Paşa ve Osmanlıca

12 Eylül ihtilalinin baş mimarı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, bir mevzu münasebetiyle Osmanlıca'nın mükemmelliğinden :

"Ben Osmanlıca yazıyı rahat okurum ve bütün notlarımı eski yazıyla tutarım. Bunun Atatürkçülüğe aykırı bir tarafı yok. Bir kere ortalıkta kaldığı zaman herkes okuyamıyor. İkincisi bir çeşit steno olmuş oluyor. diye bahsettiğini...(352)

Fatih İle Napolyon Arasındaki Fark

Adı dünya tarihindeki büyük kumandanlar arasında anılan Napolyon Bonapart'a, Saint Helena adasında hapis bulunduğu sırada "Kimler büyük adamdır?" diye sormaları üzerine Bonapart'ın Fatih Sultan Mehmed'den bahsederek:

"Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. 'Niçin?' derseniz, bana pek acı gelen bir gerçeği açıklamam icap eder ki o da şudur..

Ben kılıçla fethettiğim yerleri, hayatta iken geri vermiş bir bedbahtım. O ise, fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır" diyerek bir hakikati ortaya koyduğunu...(353) Biliyor muydunuz?

Uluğ Bey ve Rasathanesi

Büyük İslam astronomu ve devlet adamı Uluğ Bey' in 11394/1449), Semerkant'da kurmuş olduğu rasathanesinde,yeryüzünün güneş etrafındaki tam devrini yani bir yılı, 365 yeryüzünün güneş gün 6 saat, 9 dakika, 6 saniye olarak hesapladığını...

Aradan asırlar geçip 20. yüzyılın en modern cihazları ile yapılan hesaplarla, Uluğ Bey'in hesapları arasında sadece 58 saniye farkın bulunduğunu... (354)

Vah Türkistan

Rusların Türkistan'ı işgal etmesinden önce, ülkede korkunç bir cehalet ve bağnazlığın hüküm sürdüğünü...

Rus saldırganlara karşı ülkesini savunmak için silahlarına sarılanlara karşı :

"Elinizdeki silahlar domuzyağı ile yağlanmıştır. İsam'da domuza da domuz yağına da dokunmak haramdır" diye, milletin silahlarını ellerinden atmalarına sebep olacak akıl almaz fetvalar yayınlandığını...(355)

Fatin Rüştü Zorlu'nun Fanatizmi

29 Ağustos 1955'de başlayan Kıbrıs Konferansı öncesin de, Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'nin Londra'ya gönderdiği raporda, Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdü Zorlu hakkında:

1910'da doğdu. İnsafsız ve alaycı fakat yetenekli.Türk menfaatlerini korumada fanatizm derecesinde dikkatli. Batıcılık kisvesi altında muhtemelen bir yabancı düşmanı ve inatçı bir müzakereci... " diye yazıldığını...

"Türk menfaatlerinin korunmasında fanatizm derecesinde dikkatli..." denilen bu Menderes hükümetinin Dışişleri Bakanı'nı ise bizim, darağacında sallandırarak mükafatlandırdığımızı(!). . .(356)

Kasırgadan Seher Yeline

İtalyan şairi Tasse 'nin, Türkleri tanıdıktan sonra, onlar hakkındaki görüşlerini hayranlık içinde:

Deviren, kırıp-döken, silip-süpüren yaman bir kasırgayı seher gibi yumuşatmak mümkün müdür? Korkunç dalgalarını kabarta kabarta yürüyen bir denizi birden sakinleştirmek kabil midir.?Yıldırımı güle çevirmek imkanı var mıdır? İnsanlar bu sorulara 'hayır, hayır' demekte tereddüt etmez değil mi? Halbuki ben, kasırganın seher yeline,Coşkun denizin sevimli bir göle, yıldırımın güle inkılap ettiğini gördüm. Türkten bahsediyorum. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bır yıldırıma benzeyen Türk, dost yanında ve silahsız kalmış bir düşmanın karşısında bir seher yelidir,bir güldür" diyerek ifade ettiğini.. (357)
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 07-09-2007, 10:17 PM   #7
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

İslamiyeti Islah Projesi !

1928 da İstanbul İlahiyat Fakültesi'ne mensup bir heyet tarafından 'İslamiyeti İslah" adı altında bir proje hazırlandığını. . .

Bu projenin bazı maddeleri arasında: "İbadetin lisan Türkçe olmalı mabetlerde sıralar elbiselikler tesis edilmeli ve temiz ayakkabı ile girilmeli. Mabedlere musiki aletleri konulmalı. . ." vs. gibi hezeyanlar bulunduğunu..

Heyette oldukları halde bu hıyanet projesine Babanzade Ahmet Naim ile Ferit Kam'ın imza koymadığını . (358)

Coşkun Kırca'nın Fatin Rüşdü Zorlu'ya Ettikleri

27 Mayıs devriminden sonra dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdü Zorlunun Yassıadada 6 7Eylül hadiselerinin tertipçilerinden olmakla suçlanıp yargılandığını...

Yüce Divan'da kendi isteği ile kamu tanıklığı yapan o zamanın NATO ikinci katibi Coşkun Kırca'nın , Zorlu 'yu suçlamak için gerçekleri çarpıttığını ve Zorlu'nun bu davadan altı yıl hapse mahkum olduğunu... .

Coşkun Kırca'nın bunu yapmaktaki gayesininin, davanın sanıkları arasında bulunan kayınpederi Fuat Köprülü'yü kurtarmak olduğunu ve bu uğurda her çareye başvurmayı meşru gördüğünü. . .(359)

Abdülhamid Han'da Yerli Sanayi Düşüncesi

Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid Han'ın sade olmakla birlikte giyiminin kendine has bir zarafeti olduğunu, hatta yeni elbise giyenlere karşı: "Benimki sizinki kadar şık değil ama, halis Türk malı Hereke kumaşıdır. " diye övündüğünü...

Kendisine bir yabancı firma tarafından yeni çıkartılan otomobillerden biri hediye edileceği zaman, "Ben bozulduğu zaman yedek parçası memleketimize imal edilmeyen makinayı kullanmak istemem." diyerek almayı reddettiğini ve böylece sanayi politikası bakımından hala bugün bile geçerli olabilecek bir görüşü dile getirdiğini...

Fakat hadiselere atgözlüğü ile bakan bazı tarihçilerin Abdülhamid Han'ın bu korumacı metodunu hiç hesaba katmadan , onun, vehimlendiği için arabayı kabul etmediği safsatasını yaydıklarını. . .(360)

Padişahlı MasaI Yasağı

Yeni Cumhuriyet düzeniyle birlikte, eskiye ait değer hükümlerinin ve bunları temsil eden şahısların hafızalardan silinmesi için olağanüstü gayretler sarfedildiğini...

Prof. Pertev Naili Boratav ın o dönemin panoramasını çizerken konu ile alakalı olarak:

"Bir Maarif şurası'nda, hatırlarım, çocuk kitapları meselesi üzerinde tartışılırken, 'Masallarda padişahtan söz edilmesi, çocukların cumhuriyet düzenine olan bağlarını gevşetebilir. padişahsız, şehzadesiz masallar yazılmalı çocuklar için biçiminde düşünceler ortaya atılmıştı." diyerek binlerce yıllık ananevi halk kültürünün ürünleri olan anonim masallarımızın ortadan kaldırılmak istenildiğini... (361)

Ismarlama Milletvekili

1931 yılında 2. Ordu Müfettişi Fahreddin Altay'a, Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreteri Recep Peker'den bir telgraf gelip, telgrafta kendisinden bir "köylü meb'us" bulmasını istediğini. Gönderilen telgrafta, ısmarlanan meb'usun özellikleri ile alakalı olarak :

"Paşa hazretlerine,

Konya'dan bir çiftçi meb'us yapmak kararındayız. Reisi cumhur hazretleri arzu edilen evsafta bir namzet bulunması işinin bizzat zat-ı devletlerine havalesini irade buyurdular. Namzette arzu edilen evsafın esaslarını aşağıda yazıyorum:

Namzet mütegallibe olmamalı, kimsenin adamı bulunmamalı, az çok arazi ve çift çubuk sahibi olmalıdır. Civar veya tensib buyurulacak köylerden bizzat görülüp seçilmesi hususunda zat-ı devletlerinin zahmet ihtiyar buyurmalarını rica ederim. Eskiden askerlik yapanlar tercih edilebilir Esaslar şunlardır.

1- Namzet meb'us seçildikten sonra da çiftçi kalacak, hayatını terketmeyecek, mesleğine daima sadık kalacaktır.

Meb'usluğunda, tatil zamanında yine mesleğine merbut kalacak, tatilinde köyünde aynı hayat tarzını yaşayacaktır

2- Behemehal milliyetperver olacak, beynelmilel her cereyana aleyhtar bulunacak, gerek meclisteki hal, vaziyet söz ve faaliyetinde ve gerek meslekdaşları ile temaslarında daima bu nokta-i nazarı takip edecek.

3- Cumhuriyet Halk Fıkrası'na ve onun bütün prensiplerine, akidelerine, hareketlerine tam sadakat sahibi olacak ve meb'usluğu müddetince bu vaziyetini muhafaza edecek,mutaassıp olmayacak.

4- Meclis'teki hayatında hal ve vaziyeti ve kıyafeti esas memleketindeki gibi olacak, meclis içtimalarına ve her yere kasketi, poturu ile gelecek, gündelik hayat tarzını değiştirmeyecek, yalnız merasim günlerinde herkes gibi frak-jaketredingot giyecek.

5- Yeni harflerle az çok okur-yazar olacak, bu hususta eksikliği varsa meclisteki hizmeti esnasında çalışıp tamamlayacak.

6- Konuşkan, zeki ve akl-ı selim sahibi olacak, çok yaşlı ve mütegallibe olmayacak.

7- Mücadele-i Milliye'de bir lekesi olmamalı, muhitinde nazar-ı dikkati calip bir kusur ve sevimsizliği bulunmamalı.

Milli Mücadele'de hizmet etmeleri ve intibahatta ve diğer vesilelerle fırkamıza hizmet etmiş olması arzu olunur. Hiç olmazsa muarız bulunmamış olmalı, fırkaya kaydı yoksa derhal yaptırılmalıdır" diye yazıldığını...

Fahreddin Altay'ın bu siparişi alır almaz Konya'nın merkez ilçelerinde günler süren aramalar sonucunda aranan vasfa uygun biri olarak Mustafa Lütfi Bey'i bulduğunu ve bu ısmarlama zatın mecliste sekiz yıl milletvekilliği yaptığını . (362)

Osmanlı 'ya Karşı Batının Çirkin Yüzü ve Pis Oyunları

Batılıların emperyalist gayeli entrikalarına karşı 33 yıl fasılasız mücadele veren büyük siyaset dahisi Abdülhamid Han'a, gayelerine vasıl olamayan bu batılılar tarafından akla hayale gelmedik iftiralar atıldığını...

Albert Vandal'ın "Le Sultan Rouğe" (Kızıl Sultan) sloganının, maşası haline gelen Jöntürkler tarafından benimsendiğini .

Yine Osmanlı düşmanı İngiliz Başbakanı Glodstone' un Sultan Abdülhamid için uydurduğu "The Great Crimminal" (Büyük Cani) yakıştırmasının Jöntürkler tarafından pek beğenilerek devrim tarihçiliği terminolojisine kazandırıldığını...

Beş parasız yurt dışına kaçan bu Jöntürkler'in Sultan Abdülhamid 'e karşı Avrupa'nın (hatta ABD'nin) toplam 29 büyük kentinde 160 gazete yayınladıklarını.

Aynı zaman zarfında bütün Osmanlı Devleti sınırları içinde 125 gazete çıkarıldığı hesaba katılırsa batılı emperyalist güçlerin Osmanlı'yı parçalamak için böylesine büyük maddi finansman ortaya döktüklerini... (363)

İnönü Devri Basın İstibdadı

Gazeteci yazar Ziyad Ebuzziya'nın 1940-47 yılları arasın da çıkarmış olduğu Tasvir efkar" Tasvir " gazetelerinin ve devrin tek parti idaresi tarafın onaltı defa kapatıldığını...

Bunların çoğunda sadece görülen lüzum üzerine" veya"kapatılmıştır" sözleriyle yetinilip kapatma sebebi bildirilme tenezzülü ve cesareti göstermeyip, ekseriyetle de bu kararların telefonla bildirildiğini . . .

Yine Ziyad Ebuzziya'nın Tasvir-i Efkar gazetesi, devrin milli şefi İnönü'nün eşi Mevhibe İnönü'nün Ankara' da bir okuldan çıkarken çekilen resminin gazetenin üçüncü sayfasına konulmasının hakaret sayılarak on gün kapatıldığını...

Yine bu yıllarda, zamanın Matbuat Umum Müdürü Selim Sarper in,. Bir gazetenin şeref yerinin sağ üst köşe mi? Sol üst köşe mi?" olduğunu tartışarak, İnönü'nün resmini ve hakkında çıkacak haberlerin buraya konulmasını, aksi takdirde gazetelerin kapatılacağını ihtar ettiğini . . (364)

İstiklal Marşımıza Hücumlar

"Dindar bir adam yazmıştır" diye değiştirilmeye ve hor görülmeye başlanan "İstiklal Marşı"mıza karşı ilk hücumların İsmet İnönu hükümeti zamanında ve Cumhuriyet Halk Partisı nin yayın organı gazeteler tarafından organize edildiğini . İlahi takdire bakın ki, bu milli marşımızın kırkiki yıl da yirmibir defa değiştirilmek istenilmesine rağmen o günden bu güne hiç bir faninin ve eli dilinin bunu başaramadığını. . .(365) Biliyormuydunuz?

Cumhuriyet Aydınının İnanç Tablosu

Zekeriya Sertel'in l927'de çıkardıgı Resimli Ay mecmuasının düzenlediği "inanç" konulu ankete cevap veren yazar Reşat Nuri Güntekin'in:

Dünyaya gözlerimizi kapar kapamaz başka bir dünyaya doğacağımızı, bütün düşündüğümüz, istediğimiz, sevdiğimiz şeyleri orada bulacağımızı ümit etmek çok güzel şey.

. Fakat ben bu saadeti çoktan kaybettim." diye ümitsiz bir cevap verdiğini . . .

Selim Sırrı Tarcan'ın, "Mahşer'e, Cennet ve Cehennem'e inanacak kadar safdil olmadığını söylediğini...

Abdullah Cevdet'in ahiret inancını tamamen reddederek bu inancın "ecdaddan intikal etmiş hasletler" olduğunu beyan ettiğini . .

Ve ilahiyat pröfesörü ve müstakbel CHP başkanlarından Şemseddin Günaltay'ın ise "İnanç" ile alakalı olarak "dünya, yalnız dünya" felsefesiyle görüyorsunuz, hep dünya işleriyle meşgulüm" cevabını verdiğini...(366)

Milli Koruma Kanunu

Cumhuriyet sonrası ekonomiyi savaş şartlarına göre düzenlemek için çıkartılan "Milli Koruma Kanunu" ile memleketimizde tam bir sefalet döneminin başladığını...

Bu "Milli Koruma kanunu"na göre 40 dönümden az arazisi olan küçük çiftçilerin bütün öküzlerine devletçe el konulduğunu. . .

Tarım ürünlerinin büyük bir bölümüne devletçe el konulduğundan , Trakya bölgemizin köylerinde açlıktan ölenlerin olduğunu. . .

Toprak Mahsuleri Ofisi'nin yeni kurulmasından dolayı depolanamayan buğdayların tren yolu kenarlarında çürümeye terk edildiğini . . .

Başbakan Şükrü Saraçoğlu'nun: "Zengin ve paralı adamlar için bir mesele mevcut değildir" diyerek bu durumu itiraf ettiğini. . .

Vurguncu ve stokçular zümresinin türeyip, Saraçoğlu'nun ardından Başbakan olan Refik Saydamın bile evinde çuvallarla stoklanmış malların bulunduğnu... (367)

Osmanlı'nın Dayısı

Osmanlı Devleti'nin Cezayir Beylerbeyi Dayı Hasan Paşa ile ABD Cumhurbaşkanı George Washington arasında 1795'te yapılan bir anlaşmaya göre, Dayı Hasan Paşa'nın Amerikan gemilerini vergiye, daha doğrusu haraca bağladığını...

ABD'nin yabancı dille(Türkçe) yapmış olduğu bu ilk ve tek anlaşmaya göre Amerikalıların 12 bin Cezayir sikkesi veya 642 bin ABD altını vergi(haraç) vermeyi kabul etmek zorunda kaldıklarını. . .(368)

Fatih'in Topları

Büyük dahi Sultan Mehmed'in, İstanbul'un fethi için balistik hesaplarını bizzat kendisinin yaptığı, yaklaşık 17 ton bakır kullanılarak dökülen ve 1,5 ton ağırlığındaki mermileri 1000 metre uzağa atabilen "şahi" adını verdiği muazzam toplar döktürdüğünü...

50 çift manda ve 700 askerle iki ayda Edirne'den İstanbul yakınlarına getirilebilen bu, o zamana kadar misli görülmemiş topların ilk deneme atışları yapılmadan önce yakında bulunan kimselerin dillerini yutmamaları ve gebe kadınların çocuklarını düşürmemeleri için şehrin her tarafına münadiler salınarak topların atılacağı zamanın ilan ettirildiğini... (369)

Osmanlı Düşmanlığının Böylesi

Cumhuriyet'in ilanından sonra 3 Mart 1924 tarihinde 431 sayılı kanun ile Hilafet'in kaldırılıp Osmanlı hanedanına mensup kimselerin yurt dışına sürgü gönderilmesine karar verildiğini. . .

Bu konunun mecliste görüşülmesi sırasında bazılarının hiç olmazsa kadınların memleketten çıkartılmamasına dair bir teklif ileri sürmesi üzerine, mecliste bulunan bazı meb'usların masaların üzerine çıkıp tepinerek "Olamaz!" diye haykırdıklarını...

Topçu İhsan namındaki ecdad düşmanı bir kendini bilmez birinin de :

"Osmanlı hanedanının hepsi sürülmelidir. Ne erkeği kalsın ne kadını... Hatta ölülerinin kemiklerini bile mezarlarından çıkarıp atmak lazım gelir." deme utanmazlığını göstererek, Horasan'dan kopup gelerek Söğüt'e yerleşip oradan da koca bir cihan devleti çıkaran Osmanı Hanedanı için böylesine haysiyet kırıcı teklifler ortaya atabildiklerini...(370)

Ütopya ve Türkler

Hristiyan Avrupa'nın akıldışı yönetimi karşısında arayış içine giren batılı filozofların "Yaşayanlara kusursuz bir düzen içinde var olma imkanı sağladığını kabul edilen ideal ülke ütopya" arayışı içine girdiklerini...

Bu filozoflardan biri olan Tommaso Campanella' nın, 1602'de bu gaye ile La Citta del sole (Güneş Ülkesi) eserini yazdığını ve bu eserinin hayata uygulanabilirliğini ispat sadedinde :

"Güneş ülkeyi yer yüzünde bulmak mümkün mü? Fikir hürriyetine, vicdan hürriyetine, lisan hürriyetine ilişmeyen Türklerin mevcudiyeti hiç olmazsa yarın böyle bir ülkenin olacağını zannettiriyor bana . .

Madem ki; düşünceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur ve adil Türkler var, üzerinde yalnız hakikatin, adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü bir Güneş Ülke niçin vücut bulmasın!..." dediğini...(371)

Avrupa ve Biz

Cumhuriyet'in 10. yılı münasebeti ile düzenlenen bir mitingde konuşan hatibin bir ara coşarak:"On yılda Avrupa'yı on asır geride bıraktık!. ." diye haykırması üzerine, şair Yahya Kemal Beyatlı'nın esefle dizine vurarak:

"Yahu, şu Avrupa ile bir türlü beraber olamadık. Ya geriye kalıyoruz, ya geçiyoruz..." dediğini...(372)

Kıyamete Kadar Çan Sesi Dinlemek

Ahmet Vefik Paşa' nın, Rumelihisarı' nın üst tarafında kurulan "Robert Kolej" adlı misyoner yuvasının arsasını Amerikalı protestan misyonerlere sattığını...

Bu zatın, öldüğünde vasiyet ettiği gibi Eyyüb Sultan 'a gömülmek istediğini, fakat zamanın padişahı Abdülhamid Han'ın buna kat'iyen müsaade etmeyerek:

"Protestanlara arsa satan adam, kıyamete dek onların çan sesini dinlesin" diyerek Eyyüb Sultan'a değil, sattığı arsanın hemen önündeki Rumeli mezarlığına gömülmesini emrettiğini. . .(373) Biliyor muydunuz?
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 07-09-2007, 10:17 PM   #8
jockeя
Administrator
 
jockeя Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 8,106
Teşekkür Etme: 20
Thanked 155 Times in 28 Posts
Üye No: 1
İtibar Gücü: 70000
Rep Puanı : 434913
Rep Derecesi : jockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond reputejockeя has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Ünvan : Admin
Varsayılan

Orta Çağ Avrupasında Kitap

Orta Çağ'da İslam dünyasında 10 milyon mevcutlu dev kütüphaneler bulunduğunu . İslam dünyasının 10. yüzyılda, hem derlemelerin zenginliği, hem de kütüphanecilik yöntemleri bakımından Avrupa kütüphaneciliğinden 200-300 yıl ileride olduğunu...

Aynı Orta Çağ Avrupası kütüphanelerinde kitapların raflara zincirlerle bağlandığını ve okuyucu kitap okumak istediği zaman bu kitabın rahleye zincirlerle bağlanarak verildiğini...

Daha da ileri gidilerek kitapların demir parmaklıklar arasından okutulduğunu . . . (375)

Manidar Bir İtiraf

ultan Abdülhamidin II. Meşrutiyet'in ilanından onbeş gün sonra Meclisi Mebusan azalarına bir ziyafet verdiğini...

Bu mühim hadiseyi, o akşamki ziyafette bulunmuş olan İttihatçıların meşhur kalemşörü ,Abdülhamid düşmanı Hüseyin Cahit(Yalçın)'ın "Meşrutiyet Hatıraları"nda:

"Abdülhamid ile görüşen Avrupalılar onun pek çekici ve bağlayıcı bir nezaketi ve şahsiyeti olduğunu öteden beri yazarlardı. Bunu dalkavukluğa ve menfaatperestliğe hamlederek inanmazdık. Fakat bu gece Abdülhamid'deki büyük cazibeyi ben de yakından gördüm. Ziyafet sonunda hemen bütün mebusların kalbini kazanmıştı" diye itiraf ettiğini.. .(376)

CHP' nin İhtilal Metotları

27 Mayıs 1960 darbesinden önceki dönemde CHP ve iktidardaki DP arasında "ilan edilmemiş bir savaş"ın olduğunu ve DP yönetimine karşı muhalefetini sertleştiren İnönü' nün iktidara darbe tehditlerinde bulunduğunu...

İsmet İnönü'nün o zamanki demeçleri arasında:

Seçim güvenliği üzerinde ısrar edeceğiz. Vermezsen gideceksin hem de çok fena gideceksin. (17 Ekim 1958),

"Biz ihtilal ve inkılap rejiminden geldik." (18 Ekim 1958),

"Sabık Başbakan olmaktan korkan zatın korktuğu en kısa zamanda başına gelecektir. " (17 Ocak 1960)gibi yakışıksız ifadelerin bulunduğunu . . .

Mayıs 1960'a yaklaştıkça demeçlerin daha da sertleşerek:

"Biz ihtilal metodlarını izleriz.",

"Biz ihtilalden yetişmiş insanlarız.", "Eğer insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa, ihtilal mutlaka olur". ,

"şartlar tamam olduğu zaman, milletler için ihtilal meşru haktır. ",

Eğer ihtilal ,Vatandaş için başka çıkar yol yoktur' kanaati zihinlere yerleşirse, meşru bir hak olarak kullanılacaktır. Bundan kaçınmak mümkün değildir." şekline dönüştüğünü...

27 Mayıs darbesinin liderlerinden Orhan Erkanlı'nın da, yıllar sonra hatıralarında bu sözlerin kendilerini nasıl etkilediğini:

'İsmet Paşa'nın Meclis'te 'Şartlar tamam olduğu zaman ihtilal meşru olur' dediği günün gecesi, İstanbul'da bulunan arkadaşlarla toplanarak bu sözün manasını değerlendirdiğimizi hatırlarım. Bizim için en önemli problemlerden biri, İsmet Paşa faktörü idi. O gece anlaşıldı ki, paşa bizimle olmasa dahi, ihtilalin karşısında vaziyet almayacaktır. Bu sonuç bize güç ve hız verdi.

Paşanın bizim örgütümüzle direkt bir irtibatı hiçbir zaman olmamıştır. Eminim ki haberi olsaydı bizi resmi makamlara bildirirdi. Fakat bizim için bu sözler birer yeşil ışıktı. Paşanın da durumu bizim gibi görmesi, maneviyatımızı yükseltiyordu" diyerek itiraf ettiğini... (377)

Rumeli Hisarının Planı

Planları başta Fatih Sultan Mehmed olmak üzere Mimar Muslihiddin tarafından çizilen ve inşaatında Koca Sultan ın , bile taştaşıdığı Rumeli Hisarı'nın, altı bin işçinin geceli gündüzlü vecd ve iman havasının lezzeti ve heyecanı içinde çalışması sayesinde yüzotuziki gün gibi akıl almaz bir zamanda bitirildiğini...

Hisarın planına kuş bakışı nazar edildiği zaman, Arapça 'Muhammed" yazısı okunacak şekilde olduğunu. . .

Bu muazzam abidenin "Mim" harflerinin olduğu yerde kulelerin , "Ha " ve "Dal" harflerinin olduğu yerde ise istihkamların yer aldığını... (378) Biliyor muydunuz.?

Hassa Tacirleri

Zaman şeridini biraz geriye çevirip baktığımızda , İstanbul sokaklarında başı bereli, ince tel gözlüklü Yahudilerin "eskiciii " diye bağırarak para kazanmaya çalıştıklarını ve Karaköy'de çöp bidonuna atılmış balık kafalarını toplayıp, eve götürerek karınlarını doyurduklarını İnşaat işlerini Ermeni kalfaciyanların, tuğlacıyanların yapıp , demircilerin ve kömürcülerin Rumlardan olduğunu...

Aynı dönemde Osmanlı tüccarlarının Hassa Tacirleri" ünvanıyla Çin , Yemen , Moskova, Avusturya arasında padişah fermanının gölgesinde gümrüksüz ve ülkesine girdiği devletin koruması altında ticaret yaptıklarını...

Milletlerarası ticaret yapıp "Hassa Taciri" ünvanını almanın ancak ehl-i namus, dürüst Müslümanlara has olduğunu...

Bunların, yurt içinde derbentler tarafından güvenlikleri sağlanıp, Yurt dışında da padişah fermanıyla emniyet içinde dolaştıklarını ve mallarına zarar geldiğinde devlet tarafından tazmin edildiğini. . .(379)

İnönü Ansiklopedisi ve Bir İtiraf

İsmet İnönü'nün Milli Şef ve Değişmez Genel Başkan" ünvanıyla anıldığı dönemde, Milli Eğitim Bakanlığı'nca 1943 yılının Cumhuriyet Bayramı'ndan itibaren "lnönü Ansiklopedisi " adıyla neşrine başlanıp, daha sonra "Türk Ansiklopedis i" adını alan bu eserin ancak kırk yılda tamamlanabildiğini...

Bu ansiklopedideki 'Sultan Vahdeddin" maddesinde:

Zeki ve bütün tarihi belgelerden anlaşılacağı üzere son derece namuslu" diye yazılarak, resmi görüşün rağmına hakikatin ifade edilebildiğini...

Ancak bu gerçeğin, bir devlet ansiklopedisinde bu şekilde itiraf edilmesinin bazı kimseleri oldukça tedirgin ettiğini...

CHP Kocaeli milletvekili İsmail Arar'ın TBMM başkanlığına bir takrir (önerge) vererek ansiklopedideki bu maddenin kim tarafından yazıldığını Milli Eğitim Bakanlığı'ndan açıklamasını istediğini . . . (380)

Hüsnü Hatta Verilen Değer

Osmanlılarda ilim ve sanat erbabına verilen ehemmiyetin bir göstergesi olarak hüsn-ü hat (güzel yazı) erbabına pek ziyade hürmet edildiğini . . .

Çoğu Osmanlı kibarlarının, konaklarına her gün bir hattatı davet ederek Kur'an-ı Kerim, Buhari veya şifa-i şerif gibi kitaplardan hiç olmazsa bir-iki satır olsun mutlaka yazdırarak teberrük edildiğini (mübarek sayıldığını)...

Ve birçok Osmanlı zengininin, hüsn-ü hatla kazanılan parayı, asıl helal para gözüyle bakarak hiç ihtiyaçları olmadığı halde kitap yazıp para kazandıklarını ve vefat ettiklerinde techiz ve tekfin masraflarının bu paradan karşılanmasını vasiyet etiklerini. . .(381)

Çarşafa ve Peçeye Dair

Cumhuriyet devrinin meşhur edebiyatçılarından Yakup Kadri Karaosmaoğlunun, 1913 yılında yazıp, on yıl sonra neşretiği Kadınlık ve Kadınlarımız" adlı eserine de aldığı

"Çarşafa ve Peçeye Dair" isimli yazısında bunlar hakkındaki fikirlerini :

"Bu çirkin asrın ve bu çirkin muhitin yegane süsü, yegane güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir. Yalnız bunlardır ki, gözlere hala bakmak tahammülünü, bakmak arzusunu veriyor. Niçin ondan müşteki (şikayetçi) gibisiniz? O mazrufa bu zarftan daha muvafık ne olabilir?

Sizi böyle gördükçe bir kadının nasıl böyle giyinebileceğini düşünüyorum ve çarşafsız, peçesiz bir kadın tahayyül edemiyorum . .. " diye başlayan çok güzel bir yazı ile ifade ettiğini...

Yine Yakup Kadri'nin bu yazıyı neşrinden bir müddet sonra "Hakimiyet-i Milliye" gazetesine başyazar olduğunu..

Daha sonra "Ulus" adını alarak Halk Partisi'nin yayın organı haline gelen bu gazetede yazılarına devam eden Yakup Kadri'nin, 'Kıyafet Devrimi" yapıldıktan sonra yüzseksen derece çark ederek ülkesi ve ülkesinin değerleri ile göbek bağını koparıp çarşaf ve peçenin Türk cemiyeti üzerinde bir kara leke olduğuna dair" yazılar yazabildiğini...(382)

Yakup Kadri'nin Vasiyeti

Hayatı hep zikzaklar içinde geçmiş olan Cumhuriyet devrinin meşhur yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun öldüğü zaman okunan vasiyetnamesinde:

"Karımdan ve dostlarımdan son dileğim, ölümümden sonra ne resmi ne de dini merasim isterim. Hastaneye kaldırılacak cesedimin doğrudan doğruya mezarlığa nakli..." diye yazdığını . . . (383)

Hürmetin Böylesi

"Muhammed" isminde çok sevdiği bir hizmetçisi bulunan 'Putkıran" lakaplı Hindistan fatihi Gazneli Mahmud 'un, bu hizmetçisini devamlı ismiyle hitap ederek çağırdığını. . .

Gazneli Mahmud'un, bu hizmetçisini günün birinde kendi ismiyle değil de, babasının ismiyle çağırması üzerine kalbi kırılan hizmetçisinin böyle davranmasının sebebini sorması üzerine Peygamberimiz,in(sav) delicesine aşığı olan Gazneli Mahmud'un: .

"Evladım, hergün sana 'Muhammed' isminle hitap ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok, 'Muhammed' ismini abdestsiz söylemekten haya ediyorum. Onun için seni babanın ismiyle çağırdım. " diye cevap verdiğini... Biliyor muydunuz?
jockeя çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Bunları Biliyor Muydunuz? styla45 Tarih 1 06-05-2009 06:23 PM
Bunları Biliyor musunuz? passion Eskiler (Arşiv) 11 05-12-2008 08:10 AM
Bunları biliyor muydunuz? [TBL] KέžmдИ Eskiler (Arşiv) 0 01-03-2007 12:42 PM
Bunları Biliyor musunuz? aLeMDaR Eskiler (Arşiv) 0 11-25-2006 11:37 PM
Resulullah (S.A.V) hakkında bunları biliyor muyuz? temürmelik Eskiler (Arşiv) 0 10-22-2006 03:41 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:44 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.