![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Sakın Unutmayın...!!!
OLUR YA UNUTURSAM... Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldı. "Eski gazeteniz varmı, bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandalatler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de size kakao yapayım." dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum. Oturma odasında ki sessizlik dikkatimi çekti. Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve "Bayan, siz zenginmisiniz?" diye sordu. "Zengin mi? Yo hayır!" diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım." dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte birşey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler. Başımızı sokacak evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu... Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu. Ben unutmayacağım... DÖRT KELEBEK Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler. Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve: --Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş.. İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş… Demiş ki: --Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey! Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş… Şöyle demiş: --Ve bu ateş yakıcı bir şey! Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş. ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek "poff !" diye ortadan kayboluvermiş... Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş… Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!... Dökeceğim sana ne varsa ne yoksa içimde, Özlem ateş şimdi gönlümde söndürmeyeceğim.. Gözyaşım aksın sonsuza dek durdurmayacağım!! Vazgecmeyecegim Senden hicbir zaman vazgecmeyecegim Sen benden gecsende Seni her zaman sevecegim sen beni sevmesende sadece seni düsünecegim ben senin aklina gelmesende sadece senin icin atacak bu kalbim sen bunu bilmesende yalniz senin icin ölecegim sen benim icin ölmesende HER AN AKLIMDA .. HERGUN RUYALARIMDA .. HAYAL ETTIGIM TEK KISI.. OLUMUNE SEVDIGIM.. HAYATIMIN ANLAMI.. DELI GIBO OZLEDIGIM.. TEK ISTEYIGIM... !!..SENSIN..!! SENI COK SEVIYORUM ASKIM.. sensız bır dunyada yasamaktansa senın yanında hemen ölmeyı günesın dogusunu sensiz görmektense senın yanında kor olmayı isterımm ben senle hayata merhaba dedım senlede olurum hayata veda ederımm bana benı bırak deme sakın benı oldur ama senı asla ama asla sevmedım deme sakın bılıyorum ben sıır yazmasınıda bılmıyorm sadece uygularımı analta bılırım sandım sana vede butun ınsalara canım bebeyımm Kimse Bana Aşık Olmasın Kimse bana aşık olmasın.... Etten ve kemikten biriyim sizler gibi Sadece düşündüklerimi görür, Hissettiklerimi yazarım Kimse bana aşık olmasın.... Sizler gibi soluk alıp veren biriyim *******i uyuyan, gündüzleri bekçi Yıldızlardan kopan biriyim gözleri benekli Kimse bana aşık olması.... Kelebeklerden kıskanmasın kimse beni Onlar kadar yaşayan, Yaşadıkça ölen biriyim
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#2 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Konuşmadan gözlerinle,
Beni sevdiğini söylesen.. Yüreğime gözlerini, Ölene dek mühürlesen!!! Hiç hesapta yoktu, bakardık gökyüzü umman, bakardık, aşktı yaşadığımız bulutlara dek uzanan, Yakışmıyor cepheyi terk edişin, mert dayanır, namert kaçar sevdiğim. Fazla sürmez hatanı fark edişin, hasret eken , hüsran biçer sevdiğim... Ben ağlardım gün batımlarında. Bir sen bilirsin birde ağaç dalları. Yapraklar hüznüme koşardı, rüzgar feryadıma, sen acı bir tütsü olur dolardın yüreğime. Merhaba anne, Yine ben geldim. Merak etme okuldan çıktımda geldim. Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de Onun için söylüyorum. Geçen hafta öğretmen, Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı solumu. Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi Ağrıyan yanımın neresi olduğunu Şimdi iyi biliyorum anne. Hani geçen geldiğimde Şuram acıyor işte şuram demiştim de Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne Bak şimdi söylüyorum Şuram işte, Sol yanım çok acıyor anne. Hem de her gün acıyor anne her gün. Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü. Elinden tutup okula getirdi. Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi. Bende ağladım, Ağladım hiç de utanmadım. Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim. Yalan söyledim anne. Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne. Bugün bende saçım örülsün istedim. Babam ördü ama onunki gibi olmadı. Dantel yaka istedim. Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi. Bari okula sen götür dedim. "kızım, iş" dedi. Bende banane dedim, ağladım. "kızım, ekmek" dedi babam. Sustum ama okula giderken yine ağladım anne. Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne. Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi. Babam hepsini birlikte yıkıyor. Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. Üzülmesin diye söylemiyorum ama Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. Hava kararıyor, ben gideyim anne. Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi. Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum. Kim bozuyor toprağını, Çiçeklerini kim koparıyor. İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme. Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım. Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını Şu kavanozda biriktirdim. Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum. Her sabah onu öpüyor kokluyorum. Kimseye söyleme ama anne Bazen de konuşuyorum onunla. Ne yapayım seni çok özlüyorum anne. Ha unutmadan, Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. Ben babama yazdıracağım. Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne. Senin adın geçince sol yanım acıyor anne. Hiç bir şey yutamıyorum. Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne. Ben gidiyorum anne, Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp. Mutlaka gel anne, Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. Sol yanım acıyor anne. İşte tam şurası, Sol yanım çok acıyor anne. Seni çok özledim, Anne çook... OLUR YA UNUTURSAM... Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldı. "Eski gazeteniz varmı, bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim, ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandalatler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de size kakao yapayım." dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işleri yapmaya koyuldum. Oturma odasında ki sessizlik dikkatimi çekti. Bir an kafamı uzattım içeriye küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu. Erkek çocuğu bana döndü ve "Bayan, siz zenginmisiniz?" diye sordu. "Zengin mi? Yo hayır!" diye cevaplarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız ve fincan tabaklarınız takım." dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi, ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte birşey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler. Başımızı sokacak evimiz vardı. Bir eşim vardı ve eşimin de bir işi, bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri halının üzerindeydi hala. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur ya; unutuveririm ne denli zengin olduğumu... Siz sakın unutmayın ne kadar zengin olduğunuzu. Ben unutmayacağım... Yasak sevgilim sevişmek bize yasak Ağlama ne olur ayıp ağlamak Yasak sevgilim ellerin bana yasak Günah öpüşlerin sesin yasak Çağırma beni ah göndermiyorlar Aşkı bilmiyorlar aşkı sevmiyorlar sevgi yasak Yarım sevgilim bölündük sayılara Artık anılara dönmek yasak Canım sevgilim sevişmek bize yasak Ağlama ne olur ayıp ağlamak Çağırma beni ah göndermiyorlar Aşkı bilmiyorlar aşkı sevmiyorlar sevgi yasak Kimse bilmesin istiyorum sana olan aşkımı… Saklasam seni yüreğimin en güzel, en gizli köşesine, kendimce sevsem… El değmeden, göz değmeden, söz değmeden; tertemiz bir aşka sevsem seni, ömür boyu sürse yeni yağmış karlar gibi lekesiz, sessiz, kimsesiz… Yaklaştırmasam sana sözleri, sesleri, gözleri… Bedeller ödetmesem, ödesem de ödetmesem… Üzmesem seni, üzülsem de üzmesem… Ezdirmesem sevdamı, ezilsem de ezdirmesem… Çünkü bilmiyorlar sevmeyi… Aşkı bilmiyorlar… Suçlu sayıyorlar birbirine yanan iki yüreği, suçluyorlar… Filmlerde olur sanıyorlar; iki kişilik dünyayı… Bu yaşamda kurdurmuyorlar… Sadece sevmek yeter diyorum.. Yetirmiyorlar… Sorularla yoruyorlar, yorumluyorlar, değiştirmeye çalışıyorlar… Kendimce yaşamak istediğim ne varsa, alıp kendilerince bir aşka zorluyorlar… Başka renklerle lekeliyorlar Gecemi.. *******imi çalıyorlar… Seni alıp gizlesem yüreğimde… Gözlerimde… *******imde… Herkesten gizlesem istiyorum… Gelip buluyorlar… Oyunlarımı bozuyorlar… Çağırma beni sevgilim… Göndermiyorlar.
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Bir gece bahar bulutu ağlaya ağlaya diyordu ki:
Bu hayat durmayıp ağlamaktan başka bir şey değildir. Hızla koşan bir şimşek parıldadı ve dedi: yanlış düşünüyorsun, hayat bir anlık gülümsemedir. -------------- Sevgi; Birini sevmekse, Aşk; Onun uğrunda ölmektir. Sevgili; Seni bırakıp gitse de, Yeniden dönebilendir.... ----- Hangi günün gecesidir / yazı kışta kılan bilir Gün içinde görünmeden / günü suya salan bilir Dağlar düze iner birden Aşkı sonsuz kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir Göl göl olur damda biri / çentik atar günlerine Sel sel akar diğerleri / güneş güler tenlerine Biri bine döner birden Yolu yakın kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir Rüzgar çocuk sesleriyle / mavi bir düş kurar gökte Sözde türkü dalda çiçek / olur açar her yürekte Gözden perde iner birden Düşü gerek kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir - Pardon! Acaba sizi sevebilir miyim? Üretim değil, üretime nispet, tüketim dünyası bu! Ne bulursak tüketiyoruz. Çünkü üretim sağda kalıyor, tüketimin sollayan zevkinin yanında. Bakınız... Dünya bile içeriğini yavaş yavaş tüketmiyor mu? Ama asıl tüketilen dünyanın ta kendisi değil mi? Dünya bunun farkında mı peki? Elbette... Durup durupta doğal afetlerle kafa tutması nedendir dersiniz? Tabii ki farkında. Bir ev sahibi düşünün. Sizi üzerinde yaşatıyor. Üstelik verebildiğiniz önemli bir katkıda yok denebilecek kadar az ona! Tam tersi, onun size bahşettikleriyle geçinmektesiniz. Buna can mı dayanır? Buna dünya mı dayanır? İÇİMDEKİ ÖZLEM Ne çok özledim seni Ne çok arıyorum seni İncir altı balık teknemizde Herkez duydu bir sen duymadın Acıya hüküm giymiş sevdamın ayak izlerinden Sokaklarda seni arıyorum Ne çok özledim seni Mavinin getirdiği bulutlarda Gözlerinin yoksunluğunu hissediyorum Gecenin titrek kanatlarında hüzne çalarken Deniz mavisi Ben bi çare Yanıl ayak dolaşır Seni ararım Artık ne gecem ne gündüzüm var Sensiz sokaklarda dolaşıyorum KAYBOLURCASINA... Bulaşmasam sana... Öyle ara ara bulaşmasam... ..ve sende bir nevi dursan yerinde.. durup durup kanamasan....!! hayat her gün yeni bir konu gibi başladı.. giriş..gelişme..sonuç.. ne girişler umrumdaydı.. ne gelişmeler.. sonuç hep hüsrandı..bunu bilirim.. bugünde hüsrandı kocaman.. hala yalnızım bak..! hala bulamadın beni... Aglamasam Bir sabah hıçkırıkla uyansan Pencerelere koşup güneşi arasan Umudun kenarını kemire kemire Akşamı alsan odana Beni ne kadar seversin kim bilir... Sonbahar olsan, bütün kış sana ısınsam Yağmur düştüğünde pencereme Geldiğini anlayıp koşa koşa Kısa kollu yüreğimle yollara koşsam Döktüğün yaprakların kuruluğuna aldırmadan Avuçlarıma alıp yüzüme sürsem Gözyaşlarımla yaprakların ıslansa Bu sonbahar gelsen Gelsen de artık ağlamasam... Ceyhun YILMAZ İşte karşımdasın. Başımı kaldırıp sana bakıyorum. Bakışıyoruz. Gözlerinin koyuluğuna vuruluyorum. Karanlığında apaydınlık oluyorum. İçime serinlik veriyor varlığın. Gözlerin anlamlı, gözlerin ılık, gözlerin taze, gözlerin gözlerim oluyor, gözlerim gözlerin. Bakışlarında tüm dünyanın güzelliği okunuyor. Bana tüm dünyanın güzelliğini verseler senin gözlerinin güzelliğine değişmem. Gülümsüyorsun. Dudaklarındaki tebessüm tüm yüzüne yansıyor. Gözlerine de tabii. Bu tebessümle yaşama tekrar doğduğumu hissediyorum. Susuyoruz bir zaman. Sana bakıyorum, seni görüyorum. Vazgeçiyorum sözcüklerden. Sözcükler bu anı bozabilir diye korkuyorum. Konuşmuyorum. Seni seyrediyorum. Senin başını eğip te düşündüğün bir zaman. Düşünceliliğinde seni seyrediyorum. Geldin, geldin işte. Geldin ve gecemin yalnızlığını böldün. Gecemin güneşi oluverdin... YAKILACAK ADAM Bilmeliydim bir sabah çekip gidecegini bilmeliydim Ve sen daha kirmadan bu askin kalemini Ben herseye eyvallah deyip Cekip gitmeliydim bu sehirden Ben yakilacak adamim bu sehirde Sana böyle yandigim icin Ben asilacak adamin bu sehirde Seni böyle sevdigim icin Oysa neleri ögretti hayat bana Sirtimdan vurulmayi Gülerken aglamayi Ac susuz yasamayi Daha neleri ögretti hayat bana Bir sana yalvarmayi ögrenemedim Birde seni unutmayi Ben yakilacak adamim bu sehirde Sana böyle yandigim icin Ben asilacak adamin bu sehirde Seni böyle sevdigim icin Sen sahte mutluluklarin süslü prensesi Sen sosyetik barlarin imarik sokak kedisi Sen mutlulugumun korkak faresi Sen hep ayni *******in Sen hep ayni masalarin Sen hep ayni sarkilarin Vazgecilmez mezesi Senin cirit attigin bu sokaklarda Ne gezer askin vefanin gölgesi Cek git artik Burada bitsin Bu askin hikayesi.. Oysa bir yudum mutlulugun icin Yollarina bir ömür serdim Oysa bir gelisin icin Sokaklarina binlerce sabir ektim Hasretse hasret, aciysa aci En kralini cektim Yalniz vede tektim Senin bir tas oldugunu nerden bilecektim Biliyorsun evet biliyorsun Seni bebekler gibi sevdim Seni cicekler gibi sevdim Seni melekler gibi sevdim Cünkü sen tapilacak kadindin bu devirde Oysa ben Sana böyle yandigim icin Sana böyle kandigim icin Seni böyle sevdigim icin Asilacak adamim bu sehirde Yakilacak adamim bu sehirde Git artik git , güle güle.. --Ahmet Selcuk İlkan-- Sen uyurken daha hasretinle sabahlarım, Gelmek için nice zaman bekliyorum yollarını. Yalnız sabah açılmıyor *******im ise tan a hasret, Yatamaz oldum o yatakta sen ve ben olmayınca. Aklımda sen elimde ise kalem düşünüp dururum çaresizce, Nasıl kahırlara bulanırım bir bilsen sessizce. Güneş günüme ay ise geceme doğmuyor, Boyun bükmüş laleler güller solgun açmıyor. Çarem kalmadı gel de derdime dermen ol, Sele döndü göz yaşlarım lakin hiç durmayacak. Ne ana ne baba sevilmiyor senin gibi Hiç kimsenin yokluğu aranmıyor da sensizlik çekilmiyor. Yaşamak seninle güzel gülmen ise bir ömre değer, Ben sende neşeliyim seninle deli dolu sevebilirim. Seninle hayatı hisseder sensizlikte ise derbeder, Sensiz yaşam olsa da yıldızlar,sabahlar,çiçekler... Gel de gör aşkınla geldim ne hallere, Yandım bir kere söndürmez ne dere nede şelale. Sen sevgi için doğmuşsun anandan, Aşk ile bezendirilmiş gelmişsin oradan. Nasıl vazgeçilir ki senin gibi yardan, Dünyaları verseler ayrılamam senin gibi candan. Güller açar yanağında,bal damlar dudağından, Aşkımızın hasreti kömür gözlerinde yandığından... Ah melek ruhlum şiirlerimde seni yazmalıyım, Ama öncesinde Ferhat gibi dağları yırtmalıyım. Mecnun gibi çöllerde yanmalıyım, Sonrasında sana aşkımı anlatmalıyım
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
GÜLLER AGLAR İÇİMDE
Ne zaman ayrılık saati gelse En vazgeçilmez yerinde yaşamın Duysak ayak seslerini akşamın Ve sokaklardan elayak çekilse Bir ürpertiyle duyarım o zaman Seni çağıran sesi uzaklardan Ne zaman ayrılık saati gelse Bir gariplik çöker içime birden Kalan tek anı gibi bir devirden Durmadan çalınır o gamlı beste Sanki bilir dem hazin öykümüzü Bulutlar ağlar, kararır gökyüzü Ne zaman ayrılık saati gelse Bir çaresizliğe anlatır gibi Birden değişir gözlerinin rengi Mavi solar, koyulaşır yeşilse Sarınca ruhunu eski bir hüzün Uçar gider pembeliği yüzünün Ne zaman ayrılık saati gelse Uzatsan özlemle dudaklarını Tüm ağaçlar döker yapraklarını Ne çiçek kalır ortada, ne bahçe Sadece uğultusu o rüzgarın Ve bir umut kırıntısı: Belki yarın Ne zaman ayrılık saati gelse Bir fırtına çıkmaşcasına, büyük İçimdeki güllerin boynu bükük Bir zaman kalakalırım öylece Neden sonra gittiğini anlarım İçimde güller ağlar, ben ağlarım... Ümit Yaşar Oguzcan AL SENDE DURSUN Çok zor gelecek bana bu ayrılık Bilemem Yaşayabilirmiyim sensiz bir fiil Bitmiştir aramızdaki aşk Ve koymuştur noktayı Aramızdaki aşka bu şiir. Bu şiiri sana yazdım ayrılırken Al sende dursun Bir şarkımız olmadı söylediğimiz Bari bir şiirimiz olsun Bir hayalım vardı senle aşka dair Başlangıç hemen hemen aynı Ama sonu bu değil Bir hayalım vardı aşka dair Eni konu bir delikanlı sevdası Ne masaldı Ne bir sihir... Uğur Arslan Bahar değil... Sonbaharda zaman Bir sevda sesi var...çok uzaklardan Tatlı bir hüzün...Buruk bir sevinç Acı gülümseme dolu o mahzun dudaklardan. Gün acı... Gece acı... Hayat acı belki sen olmayınca Aşk güzeldir yalnızken bu sessiz akşamlarda Bahar bile, Bahar bile hoş değil inan, Çünkü sonbaharda zaman Hüzünlü bir gülüş bir haykırıştır kalan Acı gülümseme dolu o mahzun dudaklardan Yavru bir kuş, Kanadı kırılmış azgın rüzgarlardan Uçup gidecek... Gelmeyecek bir daha Kimbilir ; belki kaçıyor Umarsız,tükenmiş,yokolmuş ümitsiz bakışlardan Hüzünlü bir gülüş,bir haykırıştır kalan Acı gülümseme dolu o mahzun dudaklardan Sakla Yamalarını Kalbim... ne gül ne yarın! gül, küle karılmış günlerin tortusunda yarın vurulmuş yatıyor bugünün avlusunda sakla yamalarını kalbim insanlar büyüdükçe günler kısalır günlerimiz gibi aşklarımız da yittikleri duraklarda kalırlar sakla yamalarını kalbim kendini bıçak gibi ışıyan yeni güne bağışla yürü arkana bakma ama umursa bazen anılara en çok yakışan elbise birkaç damla gözyaşıdır unutma....... Sen Bana Hep İyi Geliyorsun ne zaman kendimle baş başa kalsam senli düşlere dalıyorum bitmesini hiç istemediğim bir rüya gibi sen bana hep iyi geliyorsun ne zaman sıkılsam seni düşünürüm ellerinden tutup mor dağlara çıkarım kar sürerim yüzüne sevgili için koparılmış kırçiçeği gibi sen bana hep iyi geliyorsun ne zaman daralsam seni düşünürüm omzuna dayarım başımı buzlarımı eriten yanıklarımı serinleten nefes gibi sen bana hep iyi geliyorsun ne zaman artsa ağrılarım seni düşünürüm anamın titrek sesiyle can demesi babamın şevkatle okşaması yaralarıma merhem gibi sen bana hep iyi geliyorsun ne zaman özlesem seni düşünürüm hayranı olduğum yıldızla resim çektirmek sevdiğim kişiyle sevişmek gibi sen bana hep iyi geliyorsun ne zaman öfkelensem seni düşünürüm birbirine geçer dişlerim kızgınlığıma bebek gülmesi gibi sen bana hep iyi geliyorsun ne zaman endişelensem seni düşünürüm öldü diye sana koşarken burnunun bile kanamadığını görmek gibi sen bana hep iyi geliyorsun ne zaman kendimle baş başa kalsam sensiz oluyorum beni sensiz bırakma sen bana hep iyi geliyorsun....... Sence Sevilecekmisin..? sensizliğim bir akrebin hain gülüşlerinde büyüdü sabrımın sığ duraklarında kök saldı sevmiyorum derken biçildi gidiyorum derken ise savruldu zaten sen dokunduğunda zehirlerdin tüm güzelliklerimi ki ben o zehrin yangınıyla kendimi en serin mavilerde bile avutamayacağımı bilirdim …………. uzakta da olsan aşksın(aşkımsın) yinede sevileceksin yokluğun gün gibi gerçek sensizlik canımı alamıyor bir nefeste e r i t i y o r yine zamansız düş görüyorum ………… gel(me) ...
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#5 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Ne Zaman “Seni Seviyorum” Desem...
Ne zaman “seni seviyorum” desem, Kadınsı bir yalnızlık rengine bürünüyor, Sesimde sığıntı umut heveslerim. Telvesinde bir akşamın, Seni arıyor falcı bakışlarıyla hüzün. Yüreğim kabarıyor, Yıldızlar karaya vuruyor, Karanın haberi olmuyor yükünden. Yudumlarken acıyı kahve, gözlerimden, Aynalı bir geçmiş ısınıyor şakaklarımda, Yağmurlar damla damla üşüyor. Ne zaman “seni seviyorum” desem, Bu şehir üzerime yürüyor. Biliyorum ki yanmaktan korkuyor, yakılmaktan. Kapanmamış sokakların kanlı izlerinde, Zamanın gölgesi uyanıyor, yüzümün yamalı yerinden. Her merdiven boşluğundan atıveriyor kendini, Ne ütü ne de dikiş tutmayan sevdam. Tırabzanlara takılıp kalıyor olasılıklarım Ve soruyu işaret ediyor, Göz göze gelmekten kaçındığım anlamsızlıklar. Devrildi devrilecek gibi duruyor kaldırımlar üzerime. Sendelerken yorgun düşlerim, Tozu kalkıyor bedenimden telaşlarımın. Sonra, hangi mevsimi giyinsem büyük geliyor. Ne zaman “seni seviyorum” desem Yangınlar kilitli kalıyor ay ışığında. Tebeşir tozu ateşlerine mahkum meydanlarım. Yanmıyorum, yanılıyorum Kıvılcım taklidi yapıyor ateş böcekleri Kanmıyorum, kanıyorum. İçimden tuttuğum gidişler bir bir gerçek oluyor. Üfledikçe söndürülmüş mumlara, Eriyor dudaklarım, Çok katlı bir pastanın en üst katında. Yenmiyorum, yeniliyorum. Ne zaman “seni seviyorum” desem Gri dumanlar çöküyor ciğerimin başına, Eteklerimde ise çiçeği burnunda yeşiller. Çocuk oluyorum, hiç koşulmamış yollarda Ki kolları rüzgara aşina. Sonra rüzgarla rüzgar oluyorum. Dokunduğum yabancı bozkırlarda Tanıdık, bildik izler bırakıyorum. İçim içimden taşıyor içimi içime Ben anlatamıyorum, kimse de anlamıyor. Bir kurşun daha kiralıyorum silahıma. Hem katil hem de ceset oluyorum aynı kurşunla. Yine pişman oluyorum satın almadığıma Ne zaman “seni seviyorum” desem Demini almıyor çayım, Açık ve şekersiz içiyorum, hasretin gibi. Alışkanlıklarım aklıma geliyor, Aklım ise alışkanlıklarıma gidiyor Fakat bir türlü karşılaşamıyorlar nedense! Eski şarkıların tozunu alırken, Hep yüreğimi kanatıyorum. Yorgun nakaratlarda tekrarlanıyor hatalarım. Özrümü kabahatimden daha pahalıya satmak isterken Hepsi birden elimde kalıyor. İşte bu yüzden, Ne zaman “seni seviyorum” desem Yanımda olmuyorsun.......
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#6 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Bir yıldız yağmuru ıslatır beni.
Düşerken damlalar o gül yüzüne... Her damla gözyaşı sorarken seni, Yıldızlar döşerim ayak izine. Kuruyan dallara gözyaşı yürür... Yapraklar titreşir yol verir dağlar. Yıldız kümeleri yere dökülür, Şehrayine döner karanlık yollar. Artık ne gam keder ne acı ne dert... Umutla yeşeren her mevsim bahar. Ve gün gün ruhlarda büyüyen hasret, Solgun yürekleri sonsuza boyar Rıfkı Kaymaz Küçük bir dünyanin içine gizlenmissin Sadece hissedebiliyorum seni Tipki senin beni hissedebildigin gibi Bazen bütün umutlarimi ,bütün sikintilarimi Oradan sana söylüyorum Tipki senin bana söyledigin gibi Içimizin karanligini bosaltiyoruz bazen Bazen de iki kelime saklayabiliyoruz Seni böyle hissetmek, seni böyle sevmek güzel Bir bakiyorum bir adim geliyor, Bir bakiyorum kilometrelerce uzaksin *******i seni düslüyorum yine Küçük bir makinenin içinden Biliyorum ayni yerdeyiz ayni seyi dinliyoruz Hissedebiliyoruz ayni seyi Elimde sana dair hiçbir sey yok Sadece yani basim da çalan minik bir radyo Bilmiyorum su an ne haldesin Ve de evin neresindesin Belki salon da koltuga oturmus, Belki odanda yatagina uzanmis Ayni seyleri düslüyoruz Gecenin bizim için hazirladigi güzelligi dinliyoruz Ben bu gece çok hüzünlendim Göz yaslarim yanagimda kaldi Bir ananin acisini paylasti göz yaslarim Bir sevgilinin siirinde duygulandim Ama bunlarin hepsinde seni düsledim Tipki senin beni düsledigin gibi erkan kültekin Ters yönde ömrümün diğer yokuşundayım, Ters yönde ömrün en uğursuz kıyılarında Kim bilir hangi yağmurdan kalan Bir çiğ damlasıyım, Kurumuş bir ırmağın unutulmuş yatağında... Önceden bir sihirdi o ! Yok oldu ! Bir ışıktı...geldi, gitti, söndü !.. Oysa, sana ebediyen esir gelmiştim Gerilimden yüreğinin hafifliğini Özlemiştim, Beyhude serinliğini. Sinsice güneşin özenle yaktığı Şakaklarında sakladığı / yanık lekelerine özenmiştim ! Yüzündeki sımsıcak kışları sevmiştim Buharlı camlarımda Nemli havasını kırık gülüşlerinin Islak dudaklarında... Bir sihirdi o...Yok oldu ! Bir ışıktı...geldi, gitti, söndü ! Zincire vurulan ufuklarda Yırtarken yaşam sahte güzelliğini, Ölümsüz şarkılar vardı Yaşanacak dehşete inat, Bitimsiz / akıp giden. Bir tarih sızıyordu Azınlık yüreğimizden. Sanki doğuştan biliyorduk Kaç adım bahar, Kaç adım ölüm olduğunu, İliklerimize kadar işleyen O tarihin dayanılmaz Soğukluğunu... Her mevsimin güzelliği Bizde en güzeldi, Mayıs’ta o ilkbahar başka bir bedeldi... Başka bir bedel ! Cesur değildik belki / ancak Daha az korkak Vazgeçmek mi ?.. Asla yoktu Yolumuz bildik Azınlığın gerçek yüzünü O rejimde öğrendik ! O ürperti işte düştü yüreğimize Tırmanırken tarihin yokuşunu, Gözlerimize çekilen demir perdeler Bir ömre bedeldi, Bir ömre bedel ! Arkamıza baktığımızda Mayıs gerçeğinden gelen Ne bıraktığımız izler Ne de...alın terimizle beslenen Toprak görünür, Her Mayıs’ta o ilkbahar... Ecdadınla övünür ! SEVGİM SANA EMANET Şimdi gidiyorum Yüreğimde gül gibi Vazgeçemediğim kavgam gibi Sevdan sana emanet Elimde şerefim Bağrıma bastığım umudum gibi Sevdam sana emanet Gözlerimde esmer akşamlar gibi Haykıramadığım acım gibi sevdam Sana emanet Koynumda toprak gözlerin gibi Sarılıp öpemediğim tenin gibi Sevdam sana emanet Şimdi gidiyorum Yüreğim sana emanet MURAT BASBAYRAK Özledim Seni Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir... Beynimi uyuşturuyor özlemin... Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum. Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp sürekli bir boşluğa dönüşüyor. Sabahlara seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup seninle baş başa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü... Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken... Ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken... Hasta olduğunda, o korkunç kriz *******inde günler, ******* boyu nöbet tuttuk başında... O şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek... "Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun böldü sevincimizi: "Yaşayamaz artık bu evde... Yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli... Ve kendine yeni bir hayat çizmeli..." Bilsen ne zor, gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana... Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek... Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek... "Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sana ne zor... Sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden, sesin, kokun hala beynimdeyken... Seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek... Ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna, birlikte güneşlendiğimiz onca yazı, yan yana titreştiğimiz onca kışı, paylaştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına, arkadan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor... Ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek... Yokluğunu beklemek, ne zor... Bunları düşündükçe, şu anda uzaklarda bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engelleri aşıp, terk edilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları, yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geliyor içimden... Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum. Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terk etmişlere özgü bir terk edilme korkusunu da yüreğimin derinliklerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve "Dön bebeğim" demek istiyorum: "Geri dön... Kulüben seni bekliyor..." Bu Dünya Kimin Dünyası? Yol üstünde biten çalı, Bu dünya kimin dünyası? Ak çiçekli ayva dalı Bu dünya kimin dünyası? Gediklerde esen poyraz, Yaprakları dalda koymaz Gözler doysa gönül doymaz Bu dünya kimin dünyası? Her gün eski her gün yeni Tükenmez gidip geleni Canevimden vurdu beni Bu dünya kimin dünyası? Kar yağar kaybolur izler Her nakış binbir sır gizler Ufuklara dalan gözler Bu dünya kimin dünyası? Toprak basar kucağına Güneş çeker sıcağına Atar derdin ocağına... Bu dünya kimin dünyası? Abdurrahim Karakoç
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#7 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
RÜZGARLA BİR
Hangi günün gecesidir / yazı kışta kılan bilir Gün içinde görünmeden / günü suya salan bilir Dağlar düze iner birden Aşkı sonsuz kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir Göl göl olur damda biri / çentik atar günlerine Sel sel akar diğerleri / güneş güler tenlerine Biri bine döner birden Yolu yakın kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir Rüzgar çocuk sesleriyle / mavi bir düş kurar gökte Sözde türkü dalda çiçek / olur açar her yürekte Gözden perde iner birden Düşü gerçek kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir YAŞAMAK engin denizlerin sessiz karanlığında umut ışığıdır yaşamak düşleri gerçek yapmak gökten yıldız çalmak bağlamak kanayan yarayı bir sevdalı gözde boğulup ağlamaktır doyasıya yaşamak bir kış gecesinde iliklerine kadar donmaktır yaşamak o buğulu camlardan dalgaları izlemektir gemi güvertesinde yorulup off! çekmektir derinden bir dilim ekmek, bir yudum su sevipte sevilmemek sevilipte sevememek özlemek,yollarını gözlemek sevgiliye sarılıp öpüp okşamak başımı omzuna koyup uyumaktır yaşamak... İnsan İnsan En güzel Ney çalan değil Ne çaldığını bilen, düşünen insandır Sınırlarını aşmadan zamanlamanın Kendi olanaklarından bir şeyler yaratan Melodisinden gerçek nağmeler sunan insandır En güzel insan Cehaletin koyu karanlıklarında bile Beyninin sesini yüreğinden süzen Ve yüreğini ellerinde tutan insandır Sorma bana seni sorma Anlatamam söyleyemem kimseye Sen yoktun zaten hayatımda Hiç olmadınki yanımda.. Kötü günümde yoktun, İyi günümde de yoktun Sen hiç yoktun zaten hayatımda.. Gidişin ani oldu zaten Tıpkı geldiğin gibi ani oldu... Geldiğine sevinemedimki Gidişine üzüleyim... Sen bir anlık hayaldin benim için Bir anlık güzel bir rüya.. Seninle geçmişi yaşadım bir an Mutlu oldum çocuklar gibi.. Sonra bir gün hiç acımadan Mızıkçı çocuklar gibi Topunu alıp gittin işte... Biri var biliyorum İçinde binlerce yaş olan ama hiç ağlamayan Biri var biliyorum Gülmeyi çok seven ama hiç gülemeyen. Biri var biliyorum Aşkı herkesten çok seven ama aşık olamayan Biri var biliyorum Sevmeyi herkesten iyi bilen ama hiç sevmeyen. Biri var biliyorum Yalanı hiç sevmeyen ama hayatı yalan olan Biri var biliyorum Yaşamayı çok seven ama yaşayamayan. sahinyenilmez Arif Ay Gökyüzü Saatleri III bakışından yakaladım seni duruşundan su gibi akışından sesinin ağaçlar kuşlar cümle bulutlar geçti hüznünden yakaladım seni saçlarımda eski zaman karıncaları ve ilk ışıkları çeşmelerin yüzün yüzüme değer gibi yıldızlar akşamından yakaladım seni sevinç mi telaş mı tahtaya kalkmış çocuk gibiyim karşında IV yaz akik bir güldü yanağında soldu ve bitti sende mi esti bu rüzgar savrulur saçların da şimdi yapraklar tümden nefti bir düş horozudur güneş her saat seninle kurulur masaya bir güzel ıssızlıklardan ıssızlıklara öter en tetik yerindesin sabahın kuşlar uçuruyor bakışların (Bin Yılın Destanı) Ahmet Telli Kalbim Unut Bu Şiiri Uğuldayan ve hep uğuldayan Bir orman kadar üşüyorum şimdi Yanlış rüzgarlar esiyor dallarımda Yanlış ve zehirli çiçekler açıyor Kanımda kocaman gözleriyle bir cığlık Su ve ses kadar beklediğim Ne kaldı geride,bilmiyorum Uzanıp uyumak istiyorum gölgeme Yine sarılmak o kocaman gozlerin Uğuldayan rüzgarlarına Bir acıyı yaşarım bi zehirden Çicekler üretirim kömür karası Uçurum kadar bir yalnızlık Yaratırım kendime,atlarım Anısı yoktur küçük rüzgarların Yapraklarım yok artık kuşlarım yok Büsbütün viran oldu dağlarım Ezberimdeki türküler de savrulup gitti Ömrümün karşılığı kalmadı sesimde Sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü Yanlış daha baştan yanlış Bir şiirdi bu,biliyorum Ye belki ömrümüzün yakın geçmişi Bu kadar doğruydu ancak, kimbilir Kalbim unut bu şiiri
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#8 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Ahmet Arslan
Anladım Aşkın Sonunu İlk önce bakışlarınla tanıştım. Gözlerindeki parıltıya alıştiı, ve yalnızlığımı yenmeye çalıştım, çalistim ama, aramıza koyduğun mesafelere takıldım. Senin buhranlı *******ime ışık saçmanı ben mi istedim? İkide bir karşıma çıkmanı, elimi tutmanı ben mi söyledim? Yoksa gönlümün her an seni anmasını ben mi arzuladım? Ben yalnız bir kuru ümide, bir sıcak sevgiye sarılmayı diledim. Bir hasret ki, günden güne vücudumu sarıyor, sanki kör testereyle kalbim parçalanıyor. Umudunu yitirmiş ellerim tutunacak dal arıyor. İdrak içinde bedenim hakka yöneliyor. Sende bir yıldız gibi kaymışsın ne çıkar? Sevginin kaynagi o, sevmemeye imkan mı var? Sahte sevgilere kanarak kalmışım bizar... Yaradana bir gün dönmemeye çare mi var? Ömür Hayatı Nasıl Yaşadığındır Hayat elli-altmış günden ibaret yaşamışsan yalnız yirmibir gece ve her gecede bir an süresince ömür üç-beş hatıradan ibaret Bu gün de bitti bitecek sessizce bilmem kaç gece daha tüketince bir kaç hayır bıraktıysan gerince yaşam inişin, çıkıştan ibaret Duyguların feri bir bir sönünce son günlerin ilk günlere dönünce uzak yolların sonu görününce hayat bir kaç iniltiden ibaret Eğlencenin zevki sona erince harcadığın yerleri bilmeyince evladın mirasını bekleyince ömür boş bir avuntudan ibaret Dilin bildiğinden fazla deyince hiçkimse elinden emin değilse Gözlerin baktığında görmeyince yaşam küllenmiş alevden ibaret Engeller sıra sıra belirince ufukta ümitsizlik görününce ellerin dermanını yitirince hayat baki isyanlardan ibaret Özünle sözün hakta birleşince için dışına sirayet edince emaneti yerine getirince ömür gül bahçelerinden ibaret Her tad başka damağın lezzetince her şeye şükür, kulluk değerince kim sürmüşse bir ömür, izzetince yaşam sayısız nimetten ibaret Gerçekler gözönüne serilince birden ölüm sarhoşluğu gelince son bir damla yanakta süzülünce hayat basit bir idrakten ibaret seni düşünüyorum sorgusuna kapılıyorum yitik zamanlarımın seni düşünüyorum martıların kanat seslerine irkiliyor durgunluğum seni düşünüyorum bir dostun sitemi saplanıyor ansızın seni düşünüyorum ay ışığı sızıyor geceme seni düşünüyorum tutsak mektuplarımın sıcaklığı carpıyor yüzüme seni düşünüyorum dağ yücesi kekik kokusu serpiliyor şiirlerime seni düşünüyorum tütün kokuyor özlemin saat sabahın dördü seni düşünüyorum gözlerim buğusunda pencerelerin seni düşünüyorum üşüyorum Seni seviyorum diyebiliyorsam Bu sende bütün insanlığı , Bir anlamda bütün canlı olan herşeyi, Ve yine sende kendimi seviyorum demektir Sevgi bir yıldızdır yanıp sönen , Masmavi bir düştür gökyüzünde hiç ölmeyen , Sevenlerin mumudur sevgi , Eriyip de hiç bitmeyen. Hayatta üç şeyi sevdim; seni, kalbimi, ümit etmeyi... Seni sevdim, sensin diye, kalbimi sevdim, seni sevdi diye, ümit etmeyi sevdim, Belki seversin diye Her akşam seni düşünürüm yıldızlara bakarak Ama milyonlarca yıldızın yerine seni tercih ederim Hep kalbimin tek hakimi olarak.... İçim o kadar senle doldu ki... İnsanlar seni gözbebeklerimde görürler diye bakmaya korkar oldum Sen dünyaya sürgün bir meleksin Ve ben seni o kadar çok seveceğimki Bir daha cennetine dönemeyeceksin Ne seni unutmak gibi bir çaba var yüreğimde, Nede aşkımı körükleyen bir rüzgar , Ne seni görmeden durabilecek kadar güçlüyüm, Ne de kaybetmeye dayanacak kalbim var. Gözlerini kapa kendine bak... Korkmak... Her şeyden her dakika birşeylerden korkarak yaşamak sevginin sürgüsünü çekerek yaşamak senin acılarınla yaşamak... Bırak şimdi tüm kederlerini bir sokak labasının altına Yabancı bir çocuk gibi şehre bak,denize,köprülere Kendine bak bulabilirsen. Üşüyorsun... Teninde ki sevgisizlik seni o kadar üşütüyor ki kim dokunsa yaşanmamış hayatlara dokunuyor Mutsuzsun... Kalbine vurulan sürgü yüzünden mutsuzsun... Gözlerini kapa şimdi, bir deniz bul bulabilirsen kendini bırak sonra gelen kişilere bak... Gözlerini kapa kendine bak.... İnsan Olmak Kolay Değil Durup durup bana sorma Bunu bilmek olay değil İnsan doğduk insan ama İnsan olmak kolay değil Kalpten başka bir yolu yok Aşktan başka bir dalı yok Kitabı yok okulu yok İnsan olmak kolay değil YÜreğinde sevgi yoksa Gözlerinde şefkat yoksa DÜnyalar da senin olsa İnsan olmak kolay değil Neler gördÜk bu dÜnyada Neler verdik bu uğurda Sultan olmak kolaydı da İnsan olmak kolay değil! * Yaşam Dile Gelince ÖLÜM aldırmam ölüme gelecekmiş bir gün varsın gelsin hoş geldin bile derim ama giderse sevdiğime and olsun ki, o ölümü yerle bir ederim *** AN adını biz koyduk zamanın içinde bulunduğun an’a ister dün de, istersen yarın eğer bugün dersen yaşadığını anlarsın... *** SAFRA hayata kör bakarsan karışamazsan özüne dışına atar seni safra atan deniz gibi *** BARIŞ kavgayı severim en çok da barışmasını barışmayacaksak sevdiğim seninle niye kavga edeyim... *** ZOR seni sevdim ben söylemesi kadar kolay değildi sevmek seni Yunus Güzel
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
İki Bıçak
İki bıçak seç kendine Biri yaralamak için Biri öldürmek Pusu kur gözleri Karanlık gölgesine Biri sevmek için Biri ihanet İki yürek seç kendine Biri yaşamak için Biri gizlenmek Bir korkak, bir kaçak, bir firar Kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk Murathan Mungan Acı bir hayat. Bir tek senin aşkın mı aşk? Sen misin sevda yanığı kaçak Ben seni sevdim seveli yandım Yandım,yandım sende söndüm Hayat bana bir dargın bir barışık Her günüm senle karma karışık Çakmak, çakmak gözlerinde ışık Senin sevdan bende, barut fişek Ulaşılmayı beklerken ayrılık İkimizin kaderi olsa gerek Bana ayrılık yazan felek Sensizliğini bana giydirecek Yapma be sevdam ağlama artık Bu kader senin değil benimdir Sana gelen bu ayrılık, firak Bende oluyor acı bir hayat Alaaddin Uygun ARIYORUM ********************* Sonu olumsuzluk ekli Sözcükler kullanıyorum Anlatılmamış,söylenmemiş Düşünülmemiş sözcükleri bulamıyorum “Hiçbir söz yoktur ki,daha önce söylenmemiş olsun. Diyen bilgeye inat arıyorum Bulana dek Kullanılmış sözcüklerle Sesleniyorum Hiç bir yanıt alamıyor Olumsuzluk içeren sözcüklerle Kendime sesleniyorum: Aramadı,sormadı,gelmedi Ayrılık Ayracı Bütün ayraçları kaldırdın Ama unuttuğun bir şey vardı yine de Çiçekleri sulamadın Gökyüzü sarardı o zaman Bulutlar kirlendi Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu Ve birden ayrımsadık ki Ayrılık orda başlıyor Tam da susuşların birbirine eklendiğiyerde Ezberlenecek hiç bir şey yok bu dünyada Kirletilmemeiş bir bulut bile yok artık Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışında Yaşadığım kentte sana benziyor git gide Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor Ya da erteletiyorum biletimi son anda .......... .......... Ahmet Telli Gece Ve Ayrılık Üstüne Gece yine karanlık yine sensiz Bu kaçıncı geçen gecemdi sensiz Yoksun sen ne hayalin ne de bir iz Böyle bitmemeliydi aşkımız bence Sen gittin ben bir günde kocadım Sensiz hiçbir yerde rahat bulmadım Belki de şimdiden silindi adım Bilmem sende ağlar mısın her gece Her ayrılık benim ruhumu yıkar Sen gidersin ardından canım çıkar Sanma yıllar geçince şu gönül senden bıkar Sensiz her an hayat bana işkence Düşün ben miyim sen misin unutan Sadece bendim sözlerini tutan Benden değilse bile Allah’tan utan Nasıl gideceksin ahrete ölünce Sen gittin hala kurumadı gözümde yaşım Sen gittin şimdi başladı gönül savaşım Sen gitmeyecektin nerdensin yoldaşım Ben bir kez severim sevince. Şimdi gidiyorsun, git Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim, Onlar da gitsin İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden Sevdiğimiz şarkıları da Pencereme konan yusufcukları da Bana karanlığı bırak Beni bırak, beni böyle bırak Böyle ansızın, böyle yakışıksız Böyle anlamsız, böyle dağınık Öyle kapıda susuşun Öyle sarsak, öyle serkeş, Öyle çerkeş duruşun Koy beni sensizliğe Ve otursun içime kül gibi kor yangının. Şimdi gidiyorsun, git Hadi git Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git Hadi kanatma Hadi yıkma Hadi dokunma Zaten ben seni öylesine sevmiştim Şimdi gidiyorsun, git Bütün sabahları üşüdüğüm Bütün gördüğüm senli günlerim, Onlarda gitsin. İçimde bir şarkı Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat Kapat gözlerimi, sevdiğim anılar da gitsin İbrahim Sadri Yağmur yağardı biz ağlaşırdık Kaldırımlar boyunca Bir hüzün vardı sanki aramızda Susardık ay batınca Birden yüzün solardı Birden gözün dolardı Birden bırakarak ellerimi Uzun uzun ağlardın Yalan bu sevdalar Yalan bu gözyaşları Yalan bu ayrılıklar yalan Solan bir çiçekten Kırılan bir yürekten Başka ne var elde kalan Yıllar uzardı mahzunlaşırdık Hasretin kollarında Yollar tozardı kavuşamazdık Dağların yangınında Birden rüzgar eserdi Birden efkar basardı Birden sarsılarak bir dağ gibi Fırtınalar Koparırdı Yusuf Hayaloğlu OLUR Bir oğlun olur, bakarsın ,büyütürsün elin olur... bir kızın olur, bakarsın ,büyütürsün gelin olur.. bir ağaç dikersin, geride burakılmış, en büyük eserin olur... Şanal Öztop Seni ,sensiz yaşamak ne demektir biliyormusun yoksa sen hasretin kucağında, inleyen mecnunu duyuyormusun... kaf dağının arkasında olsan bile kulaklarımda çınlar sesin şifalı bir ot gibi sarar, bedenimi ılık nefesin... ne o ağlıyormusun, sil gözlerindeki yağmur bulutlarını bu dünya ağlıyanların değil, gülenlerin dünyası... sen hiç duydunmu, gercekleşen fakir rüyası... ağlama sil göz yaşlarını, korkutur beni bu sessizlik.. yaşarken ölmek demektir, sensizlik... Şanal Öztop
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
|
|
#10 |
|
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2863
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
uykumun kıvrımlarına gizlenmiş rüyalarım
bir film bobini gibi hangi gece hangisi gösterime girecek belirsiz ve ben seyredıyorum sadece elim kolum dilim bağlı habersizce çekilmiş bir fotoğrafım çıkıyor karşıma sürüngen bakışıyla izlenen bir kuş gibi panik ve ürkek ağlayan kendisi olduğu halde acı çekiyorum demeyi bilmeyen bir bebek oluyorum aşağıdan yukarı bakınca hain sırıtışlara dönüşen gülüşlerin altında hiç bir hareketim götürmüyor beni istediğim yere tam konuşacakken kan ter içinde kalıyorum geri dönsün istiyorum uyanıklık unutuşlar ve kahkahalarla dolu olarak hayatın enerji deposu ölümün habercisi uykularımın kıvrımlarına gizlenmiş rüyalarda savunmasızım Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende surdum, Senden tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin; Nimettensin, nimettensin! Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde senliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin. Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber. Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi fark edemezsen, Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. Cahit Sıtkı Tarancı GİDEN GELMEZ İşittim ki, benim için ağlıyormuşsun, Hala adım düşmüyormuş dudaklarından! Geçenlerde bir yolcudan beni sormuşsun, Metruk, ıssız bir manastır gibiymiş odan! Çamlıklarda tek başına geziyormuşsun, Gözyaşların anıyormuş eski günleri... Ümidini siyah ufuklarda yormuşsun, Sanmışsın ki, giden günler gelecek geri! Artık ela gözlerinin altı çürümüş, Bahçemdeki kuşlar gibi susmuş kahkahan! Kalbin bir dal mevsimin hüznü bürümüş... Akşamları son yolcular geçerken kırdan Nazarların dalıyormuş, yıllardan beri Bir seyyahın bekleniyor gibi haberi! Yusuf Ziya Ortac BEN HAYATTA EN ÇOK BABAMI SEVDİM Hayatta ben en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla -ha düştü,ha düşecek- Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici-hep,hep acele işi!- Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezberledim gurbeti Sevinçten uçardım hasta oldum mu 40 ı geçerse ateş,çağrırlar İstanbul'a Bir helalleşmek ister elbet,diğ'mi,oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oyununu Ohh dedim,ğögsüne gömdüm burnumu En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin Daha başka tür aşklar,geniş sevdalar için Açıldı nefesim,fikrim,canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim. Can YÜCEL // SENİ ARIYORUM // Bu sehrin butun sokaklarina sinmis yalnizligim Sensizligin kosebaslarindayim Avuclarimda kirik dokuk pismanliklar Avuntusuz cikmazlara dogru yuruyorum Butun umutsuzluklarima inat Yine seni ariyorum Dudaklarimda bildigin o islik Sokak lambalarina siginiyorum Hafifden bir yagmur agliyor benimle Bir deli ruzgar saclarimda Yalnizlikdan usuyorum Bulamiyacagimi bile bile Yine seni ariyorum Anlatacak nelerim var bir bilsen Icimde ihtilaller kopmus Kendimi surgune verdim Mutlulugum coktan iflas etmis Beni savunmak sana dustu Seni ariyorum Yarim kalmis siirlerim gibisin Yasanmamis cocuklugumsun anilarimda Oylesine eksigim sensiz Oylesine sahipsiz Iste butun umutlara havlu attim gidiyorum Icimde gec kalmisligin caresizligi Cocuklar gibi agliyorum... Ve gel gor ki her damla gozyasimda Yine seni ariyorum..... AHMET SELCUK ILKAN... Beni Unutamazsın *************************** Beni unutamazsın bilirim, beni unutamazsın Denizin durgunluğu, gözlerimi Coşkunluğu, saçlarımı hatırlatır Kulaklarını tırmalar sesim, hayatından silemezsin Beni unutamazsın bilirim. Parkın tozlu yollarında yalnız dolaşacaksın Mutsuz gökyüzünde bir iki yıldız tutacak karanlığına Delikanlının biri uzanacak ellerine ansızın Çaresizliğine, yalnızlığına irkileceksin Ve daha sonra tarakta kalan saçlardan anlayacaksın ihtiyarladığını Dudaklarının pembeliği solacak Cilası çıkmış bir mobilya gibi eskiyecek güzelliğin Kahrolacaksın! Ve bir gün gelip beni anlayacaksın. Oysa; vakit çoktan geçmiş olacak Ama sen yine de sözlerime aldırma Gözlerin zamansız ıslanmasın Çünkü artık çocuk değilsin Güneşin nereden doğduğunu bilirsin Başka bir İstanbul olmadığını bilirsin Ve seni nasıl sevdiğimi bilirsin Ama gitmek istiyorsan yine de sen bilirsin. Ahmet Selçuk İlkan Ben Sana Mecburum ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum büyüdükçe büyüyor gözlerin ben sana mecburum bilemezsin içimi seninle ısıtıyorum ağaclar sonbahara hazırlanıyor bu şehir o eski Istanbul mudur karanlıkta bulutlar parçalanıyor sokak lambaları birden yanıyor kaldırımlarda yağmur kokusu ben sana mecburum sen yoksun sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan kimi zaman ellerini kırar tutkusu birkaç hayat çıkarır yaşamasından hangi kapıyı çalsa kimi zaman arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor eski zamanlardan bir cuma çalıyor durup köşe başında deliksiz dinlesem sana kullanılmamış bir gök getirsem haftalar ellerimde ufalanıyor ne yapsam ne tutsam nereye gitsem ben sana mecburum sen yoksun belki Haziran'da mavi benekli çocuksun ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor bir şileb sızıyor ıssız gözlerinden belki Yesilköy'de uçağa biniyorsun bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor belki korsun kırılmışsın telaş içindesin kötü rüzgar saçlarını götürüyor ne vakit bir yaşamak düşünsem bu kurtlar sofrasında belki zor ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden ne vakit bir yaşamak düşünsem sus deyip adınla başlıyorum içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin hayır başka türlü olmayacak ben sana mecburum bilemezsin. Atilla İlhan
__________________
Eskidendi O .
|
|
|
|
![]() ![]() |
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 2 (0 üye ve 2 misafir) | |
|
|
Benzer Konular
|
||||
| Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
| Şiir Arşivi...[creamng] | ¢яєαмιηg | Eskiler (Arşiv) | 72 | 10-26-2007 02:59 PM |
| By PirincBurgeR'in ŞiiR Arşivi ! | PirincBurgeR | Eskiler (Arşiv) | 317 | 08-19-2007 05:59 PM |
| Şiir Arşivi | GooD aNd EvıL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 08-19-2007 11:41 AM |
| ...::: WwW.CaKaL.Net & VaGrAnT_AdAnALı Özel Şiir Arşivi :::... | VaGrAnT_AdAnALı | Eskiler (Arşiv) | 204 | 07-28-2006 08:03 PM |
| ...::: WwW.ÇaKaL.NeT Şiir aRŞiVi :::... | VaGrAnT_AdAnALı | Eskiler (Arşiv) | 4 | 06-20-2006 10:56 AM |