![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Ölülerin Karanlık İstasyonu: Giriş
Agoni Halinde Her Şey 1/: Ben, Ve sen, Ve ölüler... Peşlerinde topraklı kefenleri, Elleri buzdan yüzlerini çizmekte... *** Karanlık son istasyonun kozmik girişi... Şifreler halinde bütün sırları karanlıkların. Dızmanların yüzleri kar(a) maskeli, Bu diyarın her şeyi agoni halinde, Ya da ezoterik bir doğumun evveli... 2/: Asırlık aşkı ve altmış yıllık yaşamı, Şeffaf bir yağmurluk gibi bürünmüştüm belleğime. Asırlardır uyuklayan bir manitu’ydum sanki. O köhne ve kendi kendine yeten tarihler, Sağımda solumda can çekişiyorlardı. Agoni halindeydi sanki her şey. Eski bir aşka fuzuli okuyordum. Çünkü aykırı şiirlere hamile olan, Zamansız bir zamanın rahmindeydim, Milatların birinde... 3/: İşte burada başlıyordu, Yok yok, burada bitiyordu her şey. Ben de kaydını tutuyordum şiir diliyle, Başlayan veya biten naylondan yaşamların, Ya da plastikten aşkların... 4/: Ben de bir Yozgatlıydım, Ahmet’tim, Kemik, sinir ve ettim... Ya da ben öyle sanıyordum. Aldanıyordum... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#2 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Pikassosever Yozgatlı
1/: “Hüff! ” çektim on dört elif miktarınca, Ve son aşkımı anımsadım, Ve yaşamımın en keskin virajını... Anlık hazların ayıplığını sırlamak için, Gayretkeş bir hamaratlıkla çabaladı ellerim. Ah soyka yüreğim! Söz dinle ve gir kümesine... *** Aşkı bir battaniye gibi bürünmüş bir rahimdeydim. Barbayani’nin izbe mekanındaydım ya da. Ya şişko meyhane zangoçu on dört köşeydi, Aşkın ve yaşamın bu deminde. Ya da ben kubik prizmalardan izliyordum tüm olan biteni. İberik’te, Ve İspanya’da, Yani tüm cihanda... 2/: Oysa ben bir Pikassosever Yozgatlıydım, Barselonalı matador çırağı Ahmet’tim, Sayın ki küçük bir arenada safi kemik, sinir ve ettim... Ya da öyle sanıyordum. Aldanıyordum... 3/: İçiyordum onun ve benim *******imizi dolduran, Gençlik anılarının en boğamsı ve inekimsisini. Ve unutulan aşkımın efektif tombulluğunu. Yazmaya durmuştum, Kendi şiirimin aşkını ve yaşamını. Sıra Karmen’deydi... Ya da öyle sanıyordum. Aldanıyordum... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#3 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Sırlarına Bürünen Kral
1/: Ben de bir hepitopu bir nefeslik Yozgatlıydım, Karanlık ve kan içinde kemik, sinir ve ettim... Ya da ben öyle sanıyordum. Aldanıyordum... 2/: Köhne gezegen ışıkları yol boyuydu. Batakhane yaratıklarının en irisinden daha irisi, Diri diri yüzüyordu bir heroinmanın ince yüzünü. Günbatısı köşedeki tarih sayfasında, Sırlarına bürünen bir kraldı babam, Ve beni büyütüyordu kırbacını şaklatarak. *** Ve masal gibi bir aynadaydı anılarım. Anam, Dayım, Ve amcalarım... Önümdeydiler ve ayaklarını sürüye sürüye, Bir başka ölüye yol gösteriyorlardı sıratta. 3/: Aşkını kaya sanıp parçalayan Ferhat... O da benim gibi içiyordu yaşadığı her şeyin, Sanal siluetini koyup, Vicdanı, aşkı ve yaşamı, Gılmanın elli beşinci sayfasının kıyıcığına. Ağzında kalan camdan yıldız kırıklarını, Bir petrol borusu kadar uzun bileğine siliyordu arada sırada. Kerkük Yumurtalığın nabzı kesiliyordu zamansız. Ve karanlık çöküyordu Ortadoğu’ya. Ay’a bir haller oluyordu. Bir imam beni karanlıkrahme koyuyordu: “Nasıl bilirdiniz? ” “İyi iyi...” “Erkişi niyetine...” “Hüvel baki...” Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#4 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Yaşadıklarımız Bir Beşgendir
1/: Ben de bir Yozgatlıydım eş’ar bulvarında. Bir yanımda kıvamlı bir şiir hamuru vardı, Diğer yanım üzüm şırası ki papaskarası, Ya da ecel şerbeti... İçiyordum, Babadan kalık Avanos testimi dikerek boğazıma. Karanlıkrahmin ayazına dayanmanın, Yoktu ki başka yolu... 2/: İçiyordum sayfa sayfa bütün birikimimi. Çünkü zor zanaattı bizimkisi, Yazmaya durmuştum kendi şiirimin aşkını ve yaşamını. *** Yaşadıklarım bir beşgendi hepitopu. Ya da beşgen bile değildi de, Zavallı ben topyekün hendese sanıyordum. Boğulduğum sığ şahdenizi sahilini okyanusluyordum, Gölet nedir bilmeyen çöl sakinlerine. *** Yani şiirin amelesi yine her zamanki gibi açtı, Ve buna rağmen, Çoraklığına çifte su verilmiş masif bir gururdandı. Ben sandığım şairse bir sokak kancığı gibi yalanmaktaydı, Ve yaltaktı varsıl anılarıma ne yazık ki benim. 3/: Yani, Ben de zavallı bir Yozgatlıydım, Var sayın ki Ahmet’tim, Biraz kemik, az sinir ve bir çuval ettim... Ya da ben öyle sanıyordum. Aldanıyordum... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#5 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Yeniçeri Kösleri Nevbet Vuruyor
1/: Ben de bir kapıkulu Yozgatlıydım, Tımarlı sipahi beyi Bekiragaoğlu Ahmet’tim, Kılıç kadar kemik, şeşber kadar sinir ve kalkan kadar ettim... Ya da ben öyle sanıyordum. Aldanıyordum... *** Aşkın incecik baranisinin altındaydım. Bir cizvit keşişinin karanlık duyguları, Bir konup, bir havalanıyordu kafama. Ve onun iliğe işleyen soğuk manastırındaki, Anadan doğma izbe odasında mahkumdum karanlığa. Kutupların günışığından gizlenen, Kaçak sabaha karşısı gibi eksi bilmem kaçtaydım. Ya merihteydim, Ya da marstaydım... Geceyi bürünmüş bir rahimdeydim. Beynimin 45673inci sektöründeydim. 2/: Yeniçeri kösleri nevbet vuruyordu. Barbayani gidisi savaşları büküp büküp, Meşruti monarklara sahte galebe çilingirinde kase yapıyordu, Evde kalık hamarat kızlar misaliydi şiirden geçen uyaklar, Ayaklar, ayaklar, ayaklar... Sağa, sola, yukarı ve aşağı akıyorlardı. Akşamsa eski bir şarap gibi çöküyordu, Kadehlerin dibine safi tortu olarak. Oturmuştum fıçıların en vereğen yerine, Ve içiyordum bütün kutsal anaların irinle karışık sütlerini. Yazmaya durmuştum, Kendi şiirimin aşkını ve yaşamını. Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#6 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Rüya:0176...Bir İzbe Mekandaymışız
1/: Siz de sayar mısınız rüyalarınızı? Ya da hayallerinizin icmalini tutar mısınız örneğin? Hem sayarım ben, hem de tutarım, Bir sırrımı vereyim mi? Hem de yazarım ertesi sabah.... 176ıncı rüyamı görüyordum mesela dün gece, Eski bir sultan, yeniçerileri meşe külü ile makyajlayıp, Asakiri mansure yapıyordu Selim’lerin bilmem kaçıncısına. *** Bir izbe mekandaymışız gırtlağımıza kadar, Memleketin en kokuşmuş köşesi olmuştu yıldız harmanı. Bir vandal muharip, (ki yüzü yanık) Bir vulgar savaşçı, (ki cesareti bir anlık) Bir ********* cengaver... (ki hayınlık damarında kan gibi) Patates burunlu herkesi doğruyorlardı kıymık kıymık. “Ulan ben aşıkadamım (anasınıbellediklerim.) .” “Şiir yazarım tarih ve coğrafya ve fizik üstüne.” “Burnumun patata kadar iri oluşundan size ne? ” Dinleyen kim? Duyan nerede? 2/: Lebaleb asabiyet kesmişti içeri, Gözü dönmüş zebaniler ancak küllerimi affediyorlardı. Onun için ozonu delik atmosferde dolaşıyordum, Böylesine başıboş ve berduşi. Bu arada boş durmuyor içiyordum, Dumanladığım “Güzelavratotu” üstüne mersiyeler diziyordum. [(Ah el kızı ah! Şimdi tandır başında sarmaşmak vardı...) diye, Utangaç dizeler geçiyordu bir kervanın peşinden...) ] *** Kesmiyordu güzelavratotu, Işığı damla damla damıtarak kanımdan, Yazmaya durmuştum şimdi de şiirin en çifte su verilmişini, Yani tam rutubet gerekiyordu yağmur için havada. Yaşlı bir meyhaneciye usulca, Bir “grand alexander” söylüyordum senfonik notasıyla. Bilge barmen pembe bir hınzır gibi yağlı ve tezek kokuluydu, Ve gülüyordu gevrek gevrek fa diyez telinden hançeresinin. “İskender desene küçük, en yoğurtlusundan.” diyordu; “Sen Kanlıcalı değil misin? ” diye de ekliyordu kıç tarafından. Burarak boynumu: “Öyleydim.” diyorum. Sonra: “Ama haritamı son depremde kaybettim be baba.” Ardından: “Sevdalı rüyalarımı da aha burada...” 3/: Vuruluyordum yüzü yanık vandala... 176ıncı rüyamı görüyordum ya... Rüya bir yana, fakir bir yana... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#7 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Canım Mengenede Sıkılıyor
1/: Bir şinto mistiğinin bin yıllık yolculuğundaymışım. Ya bin yıldır açmışım, Ya da az önce Yozgat’ta yemişim arabaşını... Yani paradokslar ortasındaymışım. *** Alemi sagirden arta kalan ebruli bir bozonun hızını, Ve altları mor ve pörtlek gözlerinin ölü bozunu, Taa ciğerime işleterek ve hırıltılı bir sesle şintolu: “sana çok yakışacak kuantumda dükkan işletmek.” diyordu bilir bilmez. Sonra da kendi kuru ve kemikli eliyle, Kendi burnunun süveş kanalını karıştırıyordu yandan yandan. Canım bir mengenede sıkılıyordu son dülgerin eliyle, Vicdansızca bir “Ziyanın ağıtı” türküsü tutturuyordum, Ve düşüyordum bütün hatıralarımın kan ve barut denizine. Rüyalarımın 0194’üncüsüne sülüs kestiriyordum, Uğraş dinine kadar zorlu, Hayal bacak arasına kadar yollu mu olacaktı ne? Anne üşüyorum, “Hayırdır inşallah” desene... 2/: “Ulan Marduk! ” diye bağırıyordu, Anımsadıklarının yakası yağlı bir uzak anı. Bana mı? Anama mı? Yoksa yan masadaki bayana mı idi ettiği sinkaf? “Af buyurun ama...” diyecek oluyorum gibi... ....yok yok, olmamak en iyisi... Ücretini ödemek için davrandığım kalyon şarabı, Nedense ağzımdan boşalıyordu şahdeniz dalgası gibi. Hatta gide gide umman denizine karışıyordu kızılırmak, Oysa ilkokul örtmenim karadeniz’de son bulur, Diye belletmişti caretta keratalarının döl göçünü. *** Ceplerimde para arandığımı gören fizan sürgünü Şen bir kahkaha bırakıp: “Hey sen, ” diye devam ediyordu. “Kendini yorma, kardeşinin hediyesi olsun sana. “Allah Allah... Rüyanın böylesini de ilk kez görüyor(d) um.” “Dur daha nelere şahit olacaksın şiiroğlanı...” “Ne şiiroğlanı mı? ” *** Ahanda şu yanda, Bir andre dorya kalyonunda, Sinbat ağzıyla: İskele alabanda, Moralı puştlar da şimdilik marihuana içiyorlardı... Bir izbandut korsan ise ağzında kalan canan kırıklarını, Kıllı bileğine siliyordu köpüren bir hırsıyla. *** Haykırıyordum... “Bu kaçıcı rüya? Ey düşlerimin katibi...” Yanıt alamıyordum hiçbir cihetten, Ne sandviç adalarından, ne de hint’ten yemen’den... Kaçak geçmek için diğer düşüme sınıra yaklaşıyordum. Moralı puştlar bana yaklaşıyorlardı... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#8 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Gog ve Mogog Seddi Oyuyor
1/: Ben ve Şahabettin koyun güderdik Kenan’da... Ve merak ederdik koyungözlerinin sarışın irisini, Taç yapraklarını kopartarak en yakın yıldızın, falına bakardık birbirimizin. Elifba okurduk geven dikenlerinin üzerine yayılarak, Bazen de ilmihal ki mızrağı nah bu kadar... Bazı bazı türkü çığırırdık son notayı bükerek, Dudağımızı organik pense yaparak cımbızlardık. Arada bir de cifir yıldıznameden... *** Derdi ki şahmaran gözlü bir köy kocakarısı: Rüyasını çözebilse sarıldığı kazıktan firavun, Yusuf da kurtulacak kuyudan, Züleyha da uyuduğu uykudan... Doğru muydu ne? Baksanıza a göbeller, Gene buldum kendimi bir kaknüs kanadında, Yani Kenan'da Şahabettin ve ben... *** Sıfır iki yüz dörtteymişim ya tarihinde rüyamın, Bir yüzü Yusuf üzerimdeki yorganın, Bir yüzü düz bastı Ramses askeri, Ki bin atlı, bin bir yaya... Keten kirişli mancınık, Kaya... kaya... kaya... *** Sıfır iki yüz dörtte, bir karanlık kilisedeymişim... Bir sahte azizenin meryemi edasıyla urbasını, Korkutucu bir şapel silueti gibi bürünüşü ilgi odağımdı. Rüyadan içeri muharipler dalıyordu, batman batman kinleri ellerinde... Gözlerim anama bakıyordu: “Gündüz niyetine...” şaşkınlığımla Sahte azize sandığım ikon belki de anamdı, Ama yağma yoktu, Burası ardıç hezenli bir barbi meyhanesiydi son karede, Ve içerisi silme ucuz şarap baronlarıyla doluydu, Bu yüzden görmüyordu göz gözü... Çinlisi, çinsizi, yetimi, öksüzü, Ve Şahabettin ile ben kabartıp kulakları göz yerine, 'Güm güm'lere bakıyorduk ilk kez duymanın tedirginliğiyle. Çin ilinin tay hanedanına mensup son tigini son haliyle, Can sıkıntısını ortaya koyuyordu, “üf”ilen, Gog ve mogog seddi oyuyordu bildiğim kadarıyla. 2/: Ne oldu bilmem, Şahabettin'e danıştım, o da bilmiyordu, Ne dinsiz Gog'u, ne de imansız Mog'u... Son nişanlım girdi birden rüyaya anadan üryan... Siyah saçları özensizce arkaya atılarak beş parmakla taranmış, Ve kaygın bir yazmayla bağlanmıştı şişko kasaba yosmasının. Firavunun ala atlı cengaveri habire ona sulanıyordu. Suluzırtlak mısır savaşçısının şakaklarında, Spaniş çingene kadınlarından boyalı carmen artığı, Ve korsikalı bir dilberden aldığı ışılak öpücük atıkları vardı. Hareketine bağlı olarak yanıp dönüyordu bir südafrikalının altın dişleri. Bense sayın ki efkarı bürünmüş bir rüyazedeydim bu sahifede. Dikiyordum tepeme biriktirdiğim bütün “amen”leri. Bir de anamı arıyordum düş arafında, tabii ki: “Gündüz niyetine.” *** Oysa ne gündüzü vardı zamanın, ne de hüzünlü gecesi, Düz ve ebruli bir bulvardı alnacımızdaki sisler arasında... Şimdilik kazmaya durmuştum kendi şiirimin caddelerini, Belki en çarpıcı imgeyi bulurum diye, Bir de yeknasak külhanileşiyordu hançerem: 'Anam nerde ey firavun askerleri...' Neredesin hayın Şahabettin? *** Merhamet iğdişi ve ********* bir savaşçı, Timsah gönü kalkanının yuvarlak yüzünü geriye atarken, Palaskasını satın aldığı çingeneleri hatırlıyorlardı aniden. Alışverişte aldanmıştı anlaşılan o ki. Dişlerinin arasından sövüyordu bir onlara, bir anama, bir bana. Ama niye bana ki? Bu arada bir cerrah, Organ bekleyen aristokratlara mavikan damarı yapıyordu, Bilmem kaçıncı rüyamda gördüklerimden, Aort ise, firavun ve askerlerinden, Çin tigininden şahdamar, Ve diğerlerinden metrelerce kılcal... *** Gog ve Mogog'da ha deldi ha delecekti seddi, Şiddetli bir tarrakanın ivmesine kapılmıştı mahlukat. Şehabettin saçlarından tutuşmuştu son aşkının ateşine, Sıra bana ulaşmamıştı henüz sisli bulvarda, Şimdilik anama bakıyordum umudumu eme eme, Beklediğim bir şey daha vardı cam kenarında: 'Nerdesin ey uyuşuk sabah? '. “Gündüz niyetine ya da hayırdır inşallah...” Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#9 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Baalbek Ruhbanının Aşkı
1/: Bir Baalbek ruhbanının aşkına şahit oldum, Doldum gırtlağıma kadar asit yağmurlarıyla... Çünkü o ruhban ki bir gözü bana kayıktı, Diğer gözü tıpkı ana ve katırtırnağı yeşili... Kalbini tutan eli aşkını yoğurmada çarşamba *******i, Boştaki 0297’inci rüya örmede başıma.... *** Baalbek üç yüz fit kalınlığında sisti, Keten ve torah kokan yahuda harmanisi gibi vurgundu, Kentin taş kalpli, mermer bedenli efendisi Baal. Seyyarelerin yüzü her zamankinden daha beyazdı, Hatta kanı çekilmiş gibi donuktu bu gece bence, (Ya sizce? diyeceğim ama şiirinşahı ucuz bir kafiyenin mokuna düştüğümü hemen anlayacak ve şiiristan vizemi derhal iptal edecekti. Ve de haklıydı. Bu yüzden “Ya sizce demiyorum arkadaşlar. Şahit olun.) Silueti ruhbanın cansız ve ürkek ve helecanlı, Yansıyordu en yakın enlemdeki camın karanlığına. Ben anama bakıyordum. Bir bulabilsem ve “Gündüz niyetine,” dedirebilsem... Neredesin ey Kösem sultan? *** Bu kaçıncı rüya? (Kaçsa kaç ulan. Sen kendini kurtarmaya baksana...) İskender’in kafiristan’ından arta kalan, Makedon kırlarının donsuzlarının siluetleri, Uzadıkça uzuyor Veziristan’a bu aralığında yaşadık sanılanların. Bir çara bir çariçeye yaltaklanan son rüyanın ortasındaymışım ya, Aynalar fakiri yanıltmıyorsa, Biraz da acemice alınmış kaşları hafifçe çatıktı Katerina’nın. Merakla onu süzüyordum imbiğimden son şiirimi mırıldanarak. Ve içiyordum bütün kutsal anaların anılarla karışık sütlerini Kitabın son gecesindeki yemeğinden çalınan kutsal kaselerden. Burada her nesne yarı saydamdı dut gibi, Her şey bana İsa’nın yoksul askerlerini anımsatıyordu. “Amen” diyordu biri arkamdan, Sesi bir bozkır suretli anama, Bir de Mariya Magdelana’ya çalıyordu. Ben se dönüp dönüp arkama bakıyordum. Bir bulabilsem anamı ve “Gündüz niyetine,” dedirebilsem... Kapıldığım mengeneden kurtulacaktım... Neredesin ey Kösem sultan? *** Orta incelikteki dudaklarının iki ucu aşağıya doğru Dönüp duruyordu bir başka sahte mariya magdelana’nın. Roma valisinin’nin mariya mürüya iplediği yoktu bu gece. Bense şimdilik yazmaya durmuştum, Kendi şiirimin “Gündüz niyetine,” diyecek anasını... Neredesin ey Kösem sultan? *** Ya sonra mı? Açın okuyun Belucistan Tarihinin son babını, Orada yazmış olacak Torahın son ruhbanı sanırım... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#10 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57938
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Emnertuk Nerdut Menererde
1/: Harappalı bir cani İndüs nehrinde yıkıyordu ellerini, En son öldürdüğü adama sinkaf ederek: “Emnertuk nerdut menererde butre mentırek, Besdar ternan herdev hesdare kenruhnini...” (Anladınız değil mi?) *** Ari metropolün en netameli yerinin az uzağındaymışım, Ayaklarımın arsız bir sokakla birleştiği köşede başlıyor yaşam, Fıstıkî yeşil boyalı camdan mahlukat burçak toplama telaşına, (“Lan Vasko dö Gama, Destursuz giriş yapmasana masaldaki aynama...”) Ve belediyeden kaçak inşa edilen 0297’inci rüyamda, Ruhsatsız ve tek kat camlı yedek kafalarını sallamada, Göğüslerinin kuzey steplerine bakan penceresinden, Moskova knezliğinin yuvarlak hatlı ihraç malları. Ve silikon yumuşaklığındaki kubbeli mekanları, Ayarsız altın arayıcıları işgal etmede... “El Dorada nerede? ” “Kim yahu bu Ramirez? ...” 2/: Az ötemdeki bir tabak arsız çerez, Rakı kokulu randevu evlerini gözlemede belli belirsiz. O da ot içiyordu ve bir budistti zannımca. Çünkü portakal rengine bayılıyordu. *** Aryan cani savaşçı telaşlıydı, Nedendir ve nicedir tiki atıyordu sağ yanağında, Ve biraz da vandaldı son dünya harbinden kalan alışkanlıkla, Taşkınlıkla sukunet yan yana gibiydi dağarcığında... 3/: Ben de bu arada bir dalıp 0297’inci rüyama, Bir 0825’inci perona göz atıyordum... Budist yoldaşım omuzlarından kayan unutuyordu, Belindeki Mersin turuncusu maşlakhasının yakasından tutup, Balık burcuna ya da terli Adriyatik kıyılarına doğru çekiştiriyordu, Bir Harappa atlısı kısrağının dizginlerini bana veriyor gibiydi. Bir başka Hint süvarisi ise üşüyen ellerini Tekrar tekrar koynuna sokuyordu bu gecenin. 4/: Harappalı bir cani İndüs nehrinde yıkıyordu ellerini, En son öldürdüğü adama sinkaf ederek: “Emnertuk nerdut menererde butre mentırek, Besdar ternan herdev hesdare kenruhninişim...” (Anladınız değil mi? Öldürdüğü adam benmişim.) *** “Hayırdır inşallah,” dedim uyanınca yatağımın içinde, O da ne? Kan var ellerimde... Anneeeeeee! Ahmet Yozgat |
|
|
|
![]() ![]() |
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|