www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Adult (+18) Yetişkinlere Özel > Adult eski arşiv

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-02-2008, 02:43 PM   #1
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Bir Tutam Tuz! ... (Düz Yazı)

“Dil bir özgürlük aracıdır” diyerek girelim söze. Oysa aynı dil, hakim gücün sesi de olabilir pekala. Bir bakıma değişimin alt yapısını hazırlarken, diğer taraftan statüko’ya hizmet vermek suretiyle değişimi pekala engelleyebilir.

O halde “dil”den sanatsal anlamda nasıl yararlanmalı?

Dil, düşünceyi yaratırken aynı zamanda onu etkileyip yönlendirir. Bir başka deyişle fikrin oluştuktan sonra, “dil”e geri dönerek onun zincirlerini çözmek ve otoriteye başkaldırmasını temin etmek gibi bir görevi olduğunu varsayıyorum. İşte ancak o zaman, “değişim-etkileşim-yeniden değişim” sürecinde etkin bir rol oynayacağını farz ediyorum. ”Dil” derken yalnızca konuşma ve yazma dilini kast etmiyorum tabii ki. Müzik, resim, heykel, tiyatro, sinema, mimari; hatta giderek medya ve teknoloji de dahil olmak üzere tüm görsel, işitsel ve yazınsal uğraşı alanları ve genelde sanatın bütün dallarının dilden yaratıcı ve yenileyici bir araç olarak faydalanmasından söz ediyorum. Eğitim alanındaki kullanımı ise şimdilik konumuz dışında. Zira orada resmi ve sistemin müesseseleriyle birlikte ortaya koyduğu tercihleri devreye giriyor. Ben burada özel-özerk kurum ve kişilerin sorumluluk anlayışını; dilin özgürleşmesini ve aynı zamanda özgürleşme sürecine olan katkısını sorguluyor ve vurgulamaya çalışıyorum. Bilincin gelişmesine koşut olarak ulaşılan bir durumdur bu. Kısaca demem şu ki, sorumluluk en başta BİLİNÇ geliştirmeyi kapsıyor.

Tek başına dil fazla bir anlam taşımaz. Bilinçle birlikte belirli bir amaca yönlendirildiğinde ise “çok şey” olabilir. Elle tutulur ve işlevsel bir araca dönüşür. Statüko’ya karşı bir duruşa sahip dil üretmenin hiç de kolay olmadığını biliyorum. “Eski” yıkıldığında ve “yeni”ye geçiş döneminde genellikle bir kaos ortamı oluşur. Bunu engellemek ise yeni oluşumun ön hazırlığını ve planlamasını iyi yapmakla mümkündür ancak. Ana amaç, değişimin doğasında taşıdığı sancıyı asgariye indirgemek olmalıdır.

Tarih boyunca büyük değişimler bazen kaba kuvvete, bazen de iktisadi zenginliğe bağlı olarak doğmuşlardı. Gerçekten kalıcı olan atılımlar ise ancak belirli bir birikim ve donanım düzeyine ulaşıldıktan sonra sağlanabilmiştir. Bundan da önemlisi, bu tarz açılımlar kendi toplumlarına hizmet verirken yeterli birikime sahip olmayan toplumlarda ise yalnızca özenti ve örnek teşkil etmeleri itibariyle büyük patlamalara sebep olmuşlardır. “İç”ten gelen (intrinsic) doğal gelişim ile “tepeden inme”- adapte edilmiş; alıntı veya hazmedilmemiş değişim arasındaki fark da burada yatar.

Sanata dönelim tekrar. Sanatın temel amaçlarından birinin değiştirmek, düzeltmek, iyiye doğru yenilemek olduğunu düşünürsek eğer, sanatçı statüko’yu yıkma eyleminde başarısız oluyorsa, işte o zaman güçlü bir sanatsal tepki; yani isyan ve başkaldırı doğar. Sanatçı bazen sistemi sıfırlamak ve yeniden kurmak ister. Hatta zaman zaman anarşist bir profil bile çizebilir. Bir anlamda kaotik olan bu dönemin en hoş tarafı ise üretim açısından oldukça verimli olmasıdır. Taşların yerli yerine oturduğu gelişmiş toplumlarda sanatsal tembellik ve kısırlaşmadan söz edildiğini hepimiz duymuşuzdur. Yıkılacak duvarlar ve kırılacak çemberler yoksa eğer, sanat ve sanatçı işlevini büyük ölçüde yitirir. Veya “bilinçli bir birikim” yoksunluğu söz konusuysa, yıkımdan sonra yeniden yapmak imkansız hale gelir çünkü yeterli malzeme mevcut değildir.

Özellikle günümüzde teknoloji ithal edebilirsiniz. Ve hatta “know-how” da. Ama sanatsal bağlamda köklü ve derin bir değişim sağlayacak beyin ve yetenek ithalinin oldukça zor ve imkanların kısıtlı olduğunu düşünürsek eğer, sonuçta sistemin tıkanıp kalması kaçınılmazdır. O halde yaratıcı insan faktörünü görmezden gelmemek lazım. Kullanacak; özümseyecek; yeniden yaratacak ve bu arada değişim sancılarını azaltacak kişi yine insanın kendisi değil midir? Yaratıcılığı ile değişime ivme kazandıracak olan, aralarında şairin de bulunduğu sanatçı kesiminin önemi yadsınamaz demek istiyorum! ...

“İlahi Komedya” ile Papalık monarşisine acı bir eleştiri getiren Dante için Engels şöyle diyordu: “Dante, hem ortaçağın son, hem de modern çağın ilk şairidir”. O’nu izleyen ve yeniden doğuşu simgeleyen Rönesans ise ortaçağ skolastik felsefesine karşı dirençli bir duruş ve başarılı bir başkaldırıydı.

Ancak bu iş SAĞLAM BİR ZEMİN ÜZERİNDE yapıldı. O devirde bir yandan batının taşınabilir serveti Roma’ya akarken, diğer yandan da doğunu bilgi birikiminden alabildiğine yararlanılıyordu. Sonuçta güçlü ve özgün bir sanat ortamı doğdu. Rönesans’ın çok önemli bir figürü olan Leonardo da Vinci’nin anatomi, hidrolik, kanatla uçuş, helikopter, asma köprü proje ve eskizlerine bunca yıl sonra bile hala kafa yorabiliyorsak eğer, o dönemin koşullarına ve bilgi birikimine dikkatle ve büyüteçle bakmak gerekir diye düşünüyorum.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Bilimin temeli de dildir. Mısırlı’lar “pi” sayısını bilmemiş olsalardı, gökbiliminde bu denli gelişme olur muydu acaba? James Watt sayesinde buhar enerjisi (1765) hidrolik enerjinin yeni almamış olsaydı; dokuma makineleri icat edilmese ve büyük edebiyatçılar toplumsal sancıları, çocuk işçilerin madenlerdeki acılarını eserlerinde dile getirmemiş olsalardı, 18. YY’da Sanayi Devrimi’nin beşiği haline gelen sömürgeci Büyük İngiltere sonuçta sosyal bir devlet kurabilir miydi dersiniz?

Bir bakıma her şey insana – toplumsal irade görevlerini yerine getirmiyorsa dahi - insanın kendine yaptığı yatırımla birlikte yüklediği anlama gelip dayanıyor. Bu açıdan bakıldığında, şair de alışılagelmiş kalıpları kırmayı, kısır döngülerden kurtulmayı ve nihayet kendi içinden çıkmayı bir biçimde öğrenmelidir. Üstelik bunu insan ve hayata dair duygusunu, heyecanını, tutku ve hayallerini yitirmeksizin yapmak zorundadır. Taşıdığı sosyal ve sanatsal sorumluluğun bir gereği olarak…

Bakarsınız karınca kararınca, bireysel çabalarla çorbaya eklenen azıcık tuz yemeğin lezzetli olmasını sağlayabilir. Denemeden kim bilebilir ki! ...

Parmaklarınız arasında BİR TUTAM TUZ ve bilinciniz açık olsun dostlar…

Bazen aynaya yakından bakmak lazımdır diye düşünüyorum.

Ne de olsa, her düşün altında bir gerçek yatar! ...


(28 Nisan 2004)

(HAYAL Dergisi, Ekim 2005)

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:43 PM   #2
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Bir Tür Başkaldırıdır Absurdite (DÜZ YAZI)

sarmallara direnen sizi
sizinle bırakan ben
ve siz
beni benimle bırakan
ne iyi ettiniz!


Çemberlerin kırıldığı bir ülkeden söz etmek istiyorum sizlere. Hırçınlığın ölü güzlere teslim edildiği ve “kış güneşi günleri”ne yavaş ve sessiz adımlar attığımız o yerden…

İnsan bir kuyu madem, duygu neden olmasın? Tıpkı toprak gibi. Ne ekersen onu verir. Sonsuza uçmakla, dipsize inmek midir aradaki fark? Anlaşılmaza budalaca anlamlar yüklemekte mi yoksa bütün mesele?

-Uyum paketleri tamamlanamadı henüz. Yılan hikayesine döndüler. Bitenler de orasından burasından yırtık nedense! Yama da tutmuyor üstelik. Canım sıkılıyor doğrusu…

Çölün tükendiği yerde, (“Çölün tükenmesi”; ne hoş bir ifade değil mi? “Çölün bittiği yer” demiyorum bakın. Gide gide çölü bitirebilir ama tüketemezsiniz. Keşke bütün çöller tükenebilseydi! Her neyse, söze devam edelim.) yaşamın sırrı, bitkinin toprağa gömdüğü yoksul yumrusunda gizlidir: Ananın süt dolu memelerine heyecanla uzanan bebeğin titreyen dudaklarında; efendisini tutkulu gözlerle izleyen köpeğin soran bakışlarında; baharın hediyesi yağmura karşılık dallarıyla göğe tırmanan bir ağacın mutlu ve devingen kifaflanmasında; bir bedenin taze tohumlar döllemek üzere arzuların doruğunda kendisini bir başka bedene gözü kapalı sunmasında...

-Faiz dışı fazlada takıldık kaldık. Göstergeler güzel; TEFE, TÜFE, Çekirdek enflasyonda manzara iyi görünüyor. PEKİ, YANLIŞ NEREDE arkadaşlar? KOBİ’ler halen can çekişiyor. Üç yıldır bağırmaktan dilimde tüy bitti! Piyasa durgun…

Neyse, işimize bakalım biz.

Bırakış ve bırakılışlar insanı sadeleştiriyor ve hatta basitleştiriyor. Hayatını yumrusuyla sürdüren çöl bitkisi gibi aynen. Yumrusuz bitki tez ölür! (Bunu duvara yazmak lazım.) Soruyorum size, nereye kadar gidebilirdiniz parçalanmadan veya esir düşmeden çöl vahşetine? Çölü sevmek yeterli olur muydu yaşamak için? Yumruya bakarım ben, yumruya!

Yalnız bıraktık ve bırakıldıysak eğer, büyümek içindi; sınamak içindi kendimizi. İnzivanın verimlisi anlamlı olanıydı bizce. Eh, biraz da bizim dışımızda bir şeylerin büyümesini bekliyorduk tabii. Büyüyenler büyüdü ama sayıları çöl bitkileri kadar azdı. Bu yüzden, neredeyse kırk yıldır keşişler gibi, gidip gelip inzivada karar kılıyoruz.

Aslına bakarsanız, kalabalıktan kopmak yürek ister. Kendi sesinize dayanma gücüne sahip olmalısınız her şeyden önce. Sonuçta bedelini ödeyerek bir güzellik yaptık kendimize. Hayatın insan kıyan makinelerinden tabana kuvvet kaçarak bir yaprağın solgun yeşil damarına sığınmış bulduk canımızı. Su olup aktık kendi yatağımızda. Fena mı oldu? Bu yolun sonu kaçınılmaz olarak deniz. Ölü de olsa fark etmez. Önemli olan “amaç”…

-Türk Lirası çok uzun zamandır gereğinden fazla değerli. “Dalgalanan (floating) kur”. İşte suçlu o. Asmalı hemen! (Bu arada “dalgalı kur” tanımlamasından hiç hoşlanmadığımı belirtmeliyim. Hiç değilse “yüzen kur” deseler bari.) Kur'u astık diyelim. Sonra nasıl ayıklayacaksınız bu pirincin taşını muhterem efendiler?


sarmallara direnen siz!
sizi sizinle bıraktım
beni kendimle
bütün hikaye bu işte!

Geçmişe firari olmadık ama geleceği kurmaktı görevimiz. Yaşamak kadar şarttı! Dokunulmadıkça, acıyla tanışılmıyor. Acıyı sevebilmek de bir ayrıcalık ve aynı zamanda eğitim meselesi. Bu ekolojik ve ekonomik sistemde “aşk”, şiirin dışında nerede duruyor peki? Resmin ana ögesi olmadığı kesin. Belki de fona sürgün edilmiştir. Bunca acı arasında şimdilik sadece lüks olduğu için... Sonraya da vakit kalmaz zaten. Ömür böylece tükenir gider. Hepinize geçmiş olsun! Amaaaa, aşk var ve orada, dekorun bir parçası olan pencere pervazına tutunmuş hınzırca gülüyor. Replikler bazen acıklı, bazen komik, bazen sıra dışı da olsalar aşkı terennüm ediyorlar.

Vurdumduymazların umurunda mı peki? Önce kazanmak ve aşkı kazancın bir parçası gibi görüp “bonus” olarak istiyorlar. Emeksiz alınan bir hediye puanı işte. Aşk da insan gibi, para gibi bu denli ucuzlamış demek ki! Ucuz şiir gibi aynen. Manzarayı sevmedim. İzninizle ben inzivama döneyim…

-Kur dengelerine bakınca mideme kramplar giriyor. İthalatçı için kısa vadede sorun yok. Açık sonradan vuracak. Borçlanma maliyetleri düşüyor ancak dövize endeksli inşaat ve turizm sektörlerinde gün batmakta, haberiniz olsun. İhracatçı ise yokuş aşağı frensiz iniyor. Yürek Selanik!

Şeytanla dansa devam ey millet!

Güz durgunluğu ve kış ölümlerinde ayakta kalabilmenin bildiğim tek yolu başkaldırarak tutunmaktı. Gücünü kendi köklerinden alan ve metabolizma hızını asgariye düşürüp yaşamını sürdüren Masai Mara örneğini pek severim. Acımasız avcıların yasaklandığı bir doğa ülkesinde yağmurları beklerken minimumda yaşamak; ama yaşamak. Çünkü canlı, yaşamak için var. Oyunun ön koşulu, yaşamak!

Kuru gürültüsüz büyümek ve büyürken yaşamak bir tür başkaldırıdır. Ölüme karşı!

sarmallara direnen sizi
sizinle bırakıyorum
çoğalmanın sırrına doğru
akıyorum…

Anladıysanız eğer, anlamı var demektir.
Anlamadıysanız, unutun gitsin!


(03 Ekim 2003) - 'Deliler(!) İçin Denemeler' dosyasından...

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:43 PM   #3
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Biraz Sen Biraz Ben Yürek Yüreğe

uçan kuşun teleğinde
fırtınada pusulasız her teknede
biraz sen vardın
biraz ben

limanlardan toplardık kaybolmuşluğu
aşınmamış heveslerdi suda taze nefeslerimiz
yareler kusardı boynu kıldan ince küskün koylar
suyun tenine dağlanırdı izlerimiz
gurbete yadigar verirken ömrü
rotayı yitirmiş kuş sürülerine benzerdik biz

mükerrer mevsimlerin boynu bükük esmerliğinde
siyah-beyaz bütün karelerinde eski resimlerin
biraz sen vardın
biraz ben

gittiğimiz yolların yoktu dönüşü
onlara öksüzdük biz
hangi tutuklu kentin
hangi kayıp surlarına gitti gençliğimiz?

sıkıca sarıl şimdi güz sarmaşığım
sözümü tutacağım ben!
sımsıkı dolanacağım sana
biraz sen
biraz ben
yürek yüreğe el ele
zamanın önüne geçmeliyiz

yeter ki unutulmasın yaşananlar
yeter ki yasaklı kalsın sevdaya acılar! ...


(5 Şubat 2004)

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:43 PM   #4
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Bizans Oyunları

elinden tutuyorum acıyı bir çocuk gibi
bir ucundan ötekine parkta dolaşıyoruz
bir oyuncak veriyorum hediye
bin ışık yakıyorum bebek gözlerine

önce maviye boyayıp evreni zihnime nakşediyorun sonra
rüzgar çanları asıyoruz göğe
masallar dinliyoruz ilahi komediden
çocuk mu gezdiriyorum, ben mi geziyorum bilmiyorum
acı eskitiyorum!

eşim dostum arkadaşım “bilge” soruyor:
'görüyor musun? '

'şahin gözlerim görüyor, meraklanma'
bizans oyunları izliyorum
ama ne oyunlar
bizans halt etmiş yanında!

durduk yerde acı eskitmenin alemi var mı şimdi
başka türlü dayanılmıyor manzaraya
ey çocuk! tut elimden dolaşmaya gidiyoruz
acı eskiteceğiz eskitebildiğimiz ölçüde

başka türlü katlanılmıyor dünyaya
başka türlü kaldırmıyor midem bu kahpeliği
tuzaklar kuruluyor şahin gözlerime

dayanamıyorum, acı eskitmeliyim acele!


21 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:43 PM   #5
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Borç*

pıtraklar doğurduğun dal uçlarında
kılıca tahvil edilecek matem
sonsuzun çavlanına karışacak gecesi hüznün
tuza gelecek sinsi yumuşakça

tersyüz edeceksin bir gün uçurumu
kan izlerini geçmiş pençelerin
gömülecek o gün ölülerimiz
savrulacak küller taze bir yolculuğa

nedendir celladın ipinde bunca yağ
bunca sıyga neden
hayata eksik düşüyorsa son arzu
unutma yüklüdür yağmur
zemheri giydirme bir daha buluta

bitmemiş vaadi var suyun
ödenmemiş bir borç

bir sen
bir ben
bir de aşka! …

…..
(*) Ağustos sıcağında üşüyenlere, Word’de unutulmuş dizeler….


(24 Ağustos 2004)

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:44 PM   #6
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Boş Odalarınız Ve Siz!

boş odalarınız vardı sizin
bomboş odalar başkalarına
size doluydu onlar
kendinize özel yalnızca

kim bilir neler biriktirdiniz
nasıl döşendiler
kimler misafirdiler
kuytu bölmelerinden fışkırarak beyninizin
duygu hamaklarından ağan cennetinizdi onlar

tutkular koymuştunuz içine
hayaller ve yakıcı arzular
özel konuklarınız oldu mutlaka
gönlünüzce sere serpe sevdiniz
okşadınız mesela
durdurulmuş saatlerinde gecenin
aşkın destanını yazarken siz
onlar size ait oldular!

kırıldığınız bir gündü anımsayın
başınız dertteydi yine aşkla
eskimeyen bir fotoğrafla hayalinizde
oraya kapanmıştınız da
isyana boyamıştınız duvarları
kan akmıştı düşlerinizden

bir başka gündü
çok sevmiştiniz birini
böylesi sevilmemiştiniz hiç
haykırıyordu yüreğiniz
sevdanız ağlıyordu
arzudan acıyordu bedeniniz
boş odaları kucaklıyordu teniniz

kimleri almış olursanız olun odalarınıza
hasreti sulayan göz yaşları
tutkulu nefesiniz
yüksek voltajlı koşumsuz istekler
ve yasak sevişmeleriniz kadar gerçekti onlar!

artık sizindiler
onlar sizin oldular!


(06 Ekim 2003)

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:44 PM   #7
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Boşluğun da Bir Anlamı Var! ...(Düz Yazı)

Gençlik yıllarımda bana matematik dersleri veren bir hocam*dan söz etmek istiyorum size.

İçine, onlarca defter doldurduğu büyücek bir çantayla gelirdi eve. İki veya üç soruyu açıklayarak çözümledikten sonra defteri bir kenara koyar ve bir yenisini kullanmaya başlardı. Ders sonunda bana bıraktığı defter sayısı genellikle 6-7’yi bulurdu. Bir gün dayanamayıp bunun bir israf olduğunu belirttim ve ondan şöyle bir yanıt aldım;

“Yazdığım sayfalar benim neler yaptığımı gösteriyor. Boş sayfalar ise, senin neler yapabileceğini…Devamını sen doldurmalısın! ”

Böylece boş sayfaların bir amacı olduğunu öğrenmiştim. Zamanla, geride kalan sayfaları doldurmaya çalışır ve enerjimi tüketirken, aslında dolanın ben olduğumu fark etmeye de başladım. Demek ki, boş bırakılan bir alan anlamlı olabiliyordu. Sonuçta o sayfalarda çözümlenenler alışılagelmiş, sıradan matematik problemleriydi ama ben, matematiğin evreni tümüyle kucaklayan soyut bir düzen, bir ahenk, bir armoni ve dolayısıyla müziğin kendisi olduğunu kavramıştım. O günlerden sonra, dinlediğim her müzik eserinde matematiksel bir yapı ve kurgu arayarak matematik ve müziği beynimde birleştirir hale geldim. Matematik, içimle adeta bütünleşmiş ve ruhumda yepyeni melodiler oluşturmuştu.

Yıllar sonra çağdaş eserlerin sergilendiği bir müzede, Miro’nun bir tablosu çıktı karşıma. Miro, tuvalin bir köşesine küçük bir figür kondurmuş ve geride kalan kısmı tek renge boyayarak resmi neredeyse boş bırakmıştı. Tablonun önünde oldukça uzun süre çakılıp kaldığımı hatırlıyorum. Gözlerimi dikerek baktığım nesnede sadece boşluk yoktu. Orada aynı zamanda matematik öğretmenimin bıraktığı kareli defterleri görüyordum. Miro, sanki geçmişi yineliyor ve “Bu boşluğa iyi bak! Yapabileceklerin burada gizli…” diyordu. Miro – matematik - kareli defterler ve duvardaki tablo birbirine karışarak içselleşiyor ve yine aynı müziği duyuyordum. Şöyle bir şarkı söylüyordu;

“Boşluğun da bir anlamı var! ”

Demek ki bizi besleyen ve güçlü kılan şey, boşlukları doldurmak için yaratılan tinsel müzikti. Sonra da bizden dışarıya yansıyan…

O halde üretim; özellikle de sanatsal üretim, tek başına pek bir şey ifade etmiyordu. Üretilen eser, içeride bestelenen müziği dışa vuruyor ve taze yansımalara veya suda yeni halkalar doğmasına neden olabiliyorsa eğer, bu sürecin sonunda “boşluk” yepyeni bir anlam kazanıyordu. Yaratıcılık da buydu işte!

Bir defasında, bir şiirimde “şair, kainatı büyütürken “ demiştim. Oysa eksik bir ifadeydi bu. “İnsan, kainatı büyütürken” demem gerekirdi. Asıl olan, üreterek boşluğu doldurmak; böylece yeni ve genişletici bir hareket başlatmaktı. Bu ise, bir anlamda hepimizin göreviydi. En azından daha yaşanası bir dünyada yola devam etmek için…

Böylesi bir düşüncenin çekirdeği matematik ve onun beyinde yarattığı müzik bile olsa, dikkate alınmaya değerdi bence. Çünkü ışık tutarak yol gösteriyordu bize.

Söyleyin şimdi bana; ruhumda besteler yaratarak, çoğalma ve çoğaltmaya yönelten bu bilim dalı; yani “matematik” sevilmez mi hiç?

Ben bir 'matematik aşığı'yım!

……………..

(*) Mahir Hocama saygılarımla…..

(16 Ekim 2003) - 'Gençler İçin Denemeler' Dosyasından.

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:44 PM   #8
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Bozkırda Kan

bozkırda daldık uykuya
kurudu çeşmeler bir bir
hükümsüz artık gül
mağdur aşkın ellerinde
ne yazık düşürüldüğü yerde

aşılasan gülleri ne fayda!
eksen nadide fidanlar
dökme su kar etmez bitanem
çatlamaz bozkırda tohum
gövermez diz boyu ekilende bile

kendini delerse insan çarmıhta kanar gülistan

hazin bir vedadır gül
bozkırda kan var şimdi kanlı bir aşkın ellerinde


(16 Temmuz 2003)

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:44 PM   #9
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

BU BiR TECAVÜZDÜR! ...BU BiR TECAVÜZDÜR! ...BU BiR TECAVÜZDÜR! ! ! ...(Düz Yazı! ...)

Canımla uğraşırken ve ailemde şu sıra hayati sorunları olan dört kişinin canı ve dertleri ile uğraşırken bile suskun kalamayacağımı anladım! ...

Bir web sitesinin reklamlarla ayakta durduğunu ve hayatiyetini sürdürmek zorunda olduğunu sanırım hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz. Ancak, bu web sitesi öncelikle bir san’at sitesi olduğunu iddia ediyorsa eğer, her şeyden önce san’ata karşı saygılı olmayı da bilmelidir! ...Üstelik burası okul gibi bir site. Ben dahil pek çok kişinin, şiiri ciddiye alarak yazmaya başladığı ve bir anlamda kendini geliştirdiği bir yer. Gençlere örnek teşkil edecek ve ilkeleri olması gereken sanal bir ortamdan söz ediyorum.

Antoloji.com yöneticileri, sizlere sesleniyorum! ...

X Hanım, Y Hanım, Z Bey adlarınızı vermeme gerek yok. Sizler kendinizi bilirsiniz. Yöneticimiz rahatsızlığımızın farkında değil mi? Değilse bile Sayın Editörler, sizler neden uyarmıyorsunuz? ...

Sayfalarımız işgal edilirken, san’at adeta tecavüze uğruyor. Şiirlerimiz, maç nakli sırasında önemli bir gol pozisyonunda aniden giren anlamsız ve dikkat dağıtıcı reklam bantlarını andırır bir biçimde reklam istilası altındadır. “Güzel bayan” mış! ! ! ...Utanç duydum! .. Aynen şöyle diyordu;

'Güzel Bayan,
Her türlü ilişki için doğru adres. Aradığını bul, bulamadığını ara! ..'


Yok yaaa! ...Soruyorum size, gönül postası mı burası? Dünyanın neresinde, hangi heykelin, hangi tablonun üstünde veya altında, hangi kitabın “chapter” aralarında reklam yer alır, söyler misiniz? Özellikle de böylesi? Daha da önemlisi, san’atçıya böylesi bir saygısızlık nerede yapılır? Neden yapıldığı ise belli. Para. Bu konudaki haklılığınıza bir diyeceğim yok ama site içindeki diğer boşlukların ve de edeplice kullanılması kaydıyla! …

Artık şiir ve yazı yüklemek istemiyorum. İçimden gelmiyor. Sayfamdaki kirlilik beni had derecede rahatsız ediyor.

Bir süre protestoları izleyip susmayı tercih ettim. Bir yararı olur mu bilmem ama ben de kendi hassasiyetimi bu biçimde dile getirmeyi uygun gördüm.

Yazı ve şiirlerimi; beynimin, ruhumun ve kalemimim emeğini gönül ferahlığı ile asacağım; tecavüze uğramamış tertemiz bir sayfa istiyorum sizlerden! ! ! ...

Saygılarımla.

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 10-02-2008, 02:44 PM   #10
GooD aNd EvıL
Aşmış Üye
 
GooD aNd EvıL Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98
Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57933
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi : GooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond reputeGooD aNd EvıL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Bu Çiğ Süt Emmişlik Yok Mu!

bu çiğ süt emmişlik yok mu, bu yalan dolan
kesin öldürecek beni

it eniği kadar olamadık gitti
o yüzdendir çok sevişim itleri
keşke köpek olaymışım
ne olur rabbim bana bir söz ver
öteki sefer dört ayaklı geleyim dünyaya
bu kiracılık çok ağır
bu yük çok fazla

bir ite “can” demek nedir anlar mısınız
üzülür küfreder kızar mısınız ya da
kah bir sevgili
kah ana rahminden kopan evlat
kah bir dosttur “can”
köpek yüreği berrak bir nehir en saf sudan

ondan öğrendim kalp taşımayı

ne ister bir köpek bilir misiniz:
ölürken gözlerinin içine ruhunu akıttığı bir dost
sıcak bir dokunuş, sevgi dolu bir ses
küçük ödüller uğruna
masumiyeti yitirmiş meymenetsiz heveslerden habersiz
ebediyen paylaşılan son nefes

hepsi bu işte!

bu çiğ süt emmişlik var ya bu pislik
en çabuk o öldürecek beni
“en hızlı gidendi” yazacaklar cesedimin üstüne
varsın içime kaynasın, içimde kanasın deli kanım
hıyanetin her türüne aşinayım
cerahate alışkındır damarlarım

vefasızlık hoyratlık ikiyüzlülük
ne dersen de, adını bir şeyler koy işte
zayıfsın ey insandan doğma ve bencil alabildiğine
var git yoluna, var git kendini eğle
sol yanında bir köpek kalbi taşımıyorsan
senin suçun ne!

var git yoluna ey insan
varıp gideyim yoluma...


(9 Nisan 2004)

Naime Erlaçin
__________________
Buraya Kadarmış ..
GooD aNd EvıL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:29 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.