www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 02-26-2009, 05:58 PM   #1
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Asakir-i Mansure-i Muhammediye


Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması üzerine, Sultan II. Mahmut'un emriyle kuruldu. Yeni eğitim kurallarıyla yetiştirilen, askerlik kurumuna verilen addır. Bu yapının başına ilk olarak "Serasker" unvanıyla eski Yeniçeri ağalarından Ağa Hüseyin Paşa getirildi.

Asakir-i Mansure-i Muhammediye Tertip adı verilen sekizer birlikten meydana gelir. Her tertibin başında "binbaşı" adında bir komutan bulunurdu. Bu binbaşılar "baş binbaşı" ya bağlıydı. Her tertip on altı "saf" tı. Her saf bir yüzbaşının komutasındaydı. Her yüzbaşının ikişer "mülazim" yardımcısı vardı. Her tertipte bir top bulunurdu.

Toplara "topçubaşı" denilen bir subay komuta ederdi. On altı saftan oluşan tertiplerin sekizi sağ ve sekizi sol olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Bunlara "sağ kolağaları" ve "sol kolağaları" atanmıştı. İki yıl sonra bu örgüt yeniden düzenlenerek "tertip" lere "alay" ve komutanlarına "miralay" dedindi. "Saf" deyimi "bölük" olarak değiştirildi. Her alay binbaşı komutasındaki üç taburdan meydana getirilmişti.

Sol ve sağ kolağası adını alan iki subay, bir katip, bir sancaktar, her bölüğe "yüzbaşı" ve "mülazim" lerden ayrı olarak bir "başçavuş" ve bir "bölük emini" atanmıştır. Her alayda "miralay" yardımcısı bir "kaymakam" bulunurdu. İki alay bir "mirliva" nın ve üç alay bir "ferik" in komutası altındaydı. Miralayın üstü subaylara "paşa" denirdi. Asakir-i Mansure-i Muhammediye'nin en büyük komutanı "müşir" di.

__________________
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:58 PM   #2
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Aşar Vergisi (Öşür)


Osmanlı'da tarım ürünleri üzerinden alınan onda bir oranındaki vergi. Aşar, Arapça'da onda bir anlamına gelmektedir. Tanzimat'tan önce tımar ve zeamet sahipleri için sahipleri tarafından tahsil edilen aşar, yerel gereksinimlerin karşılanması ve asker beslemesi için kullanıldı.

Vergi, esasen ve genel olarak onda bir oranı üzerinden tahsil edilmekle beraber bölgeye, vergi yükümlülüğüne ve ürün türüne göre değişen oranların uygulandığı da olmuş, yüzde elliye varan oranların uygulandığı görülmüştür. Verginin ayni olarak, diğer bir ifadeyle ürünün belirli bir kısmını almak suretiyle tahsil edilmesi, imparatorluk dönemindeki ekonomik ve sosyal yapıya uygun düşmüştür, çünkü pazarın gelişmediği kapalı bir ekonomide, ürünün fiyatının tespiti ve nakde çevrilmesi, dolayısıyla verginin para olarak tahsili çok zor olacaktı. Bu bakımdan aşar, uzun dönem başarılı bir vergi yapısı göstermiştir.

Daha sonraları uygulanmasında ve tahsilinde bir takım haksızlıklar yapılmış, vergi halk üzerinde bir baskı ve zulüm aracı haline gelmiştir. Yapılan değişiklikler ve ıslahatlar da bir sonuç vermemiş, verginin uygulamadaki sakıncalarını gidermek mümkün olmamıştır.

İlkel bir vergi niteliğinde olmasına rağmen aşar, kalkınmanın ilk aşamalarında ve tarımın milli hasıla içindeki payının çok yüksek olduğu dönemde, bu sektör üzerindeki en önemli vergiydi. Sermaye birikimi olgusu açısından dünya uygulamasına bir göz atıldığında, ilk birikim aşamalarında tarım kesiminin rolünün çok önemli olduğu görülür. Gerek kapitalist Batı Avrupa ülkelerinde, gerek Sovyet Rusya'da tarımdan sanayi kesimine kaynak aktarımı, sermaye birikiminde hayati bir rol oynamıştır.

Cumhuriyet döneminde de bir süre uygulamada kalan aşar, 17 Şubat 1925'te kaldırıldı. Kaldırılmadan bir yıl önce, 1924 yılında, 27.5 milyon lira ile bütçenin dörtte birini oluşturuyordu. Aşarın bu önemli katkısına rağmen kaldırılmasının nedeni, verginin köylü ve tarım ürünleri üzerinde yoğunlaşan aşırı yükünü azaltmak ve tahsilinden doğan bir takım haksızlıkları engellemekti.

Aşarın kaldırılması ile sermaye birikimi ve ekonomik kalkınma aşamasında ciddi sonuçlar yaratılmıştır. 1925 yılında yapılmış olan bu değişiklik, uzun dönemde sadece tarım dışı sektörleri değil, aynı zamanda tarım sektörünü de olumsuz yönde etkilemiştir.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:58 PM   #3
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Bahriye Nezareti


Osmanlı İmparatorluğu'nda, deniz kuvvetlerinin hazırlığından ve yönetilmesinden sorumlu bir makamdı. Önceleri donanma komutanlığıyla bahriyeye ait bütün idari ve mali işler kaptan-ı deryanın sorumluluğu altındaydı. Sonradan deniz kuvvetleriyle ilgili işler, yeni kurulan Bahriye Nezareti'ne devredildi.

Bu nezaretin başına getirilen kimseye de "bahriye nazırı" denildi. Daha sonra, 1876'da kaptan-ı deryalık yeniden kurulduysa da bu makam, aynı yıl içerisinde yine Bahriye Nezareti adını aldı.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:58 PM   #4
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Barbaros Hayreddin Paşa


1478 yılı civarlarında Midilli'de doğdu. Babası Yakup Ağa, bir Osmanlı sipahisiydi ve 1461 yılında Midilli'nin fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet ile birlikteydi.

Asıl adı Hızır olduğu halde Barbaros ve Hayreddin lakaplarıyla tanınır. Batılılar, havuç rengine çalan kırmızı sakalından dolayı, ağabeyi Oruç'a verdikleri "Barbarossa" adını daha sonra Hızır için de kullandıklarından Barbaros diye tanınmış, Hayreddin lakabını ise kendisine Yavuz Sultan Selim takmıştır.

Barbaros Hayreddin Paşa, kardeşleri İlyas ve Oruç ile beraber birçok deniz savaşında bulundu. Diğer kardeşi İshak ise Midilli'de kaldı. Barbaros Hayreddin Paşa, Cezayir seferine Oruç Reis ile birlikte çıktı. Cezayir'in fethedilmesinden sonra Oruç Reis, Cezayir'e Bey oldu.

Barbaros Hayreddin Paşa, İshak ve Oruç Reisler şehit olunca Cezayir Beyliği'ne atandı. Beylerbeyi ünvanını alan Barbaros Hayreddin Paşa, İstanbul'a gelip 1534 yılında Kaptan-ı Derya oldu. Bir çok zafer kazanan Barbaros, Avrupa'da nam saldı. Avrupalılar, çocuklarını Barbaros geliyor diye korkutur hale geldiler.

5 Temmuz 1546 tarihinde vefat eden Barbaros Hayreddin Paşa, sağlığında Beşiktaş'ta yaptırdığı medresenin yanındaki türbesine defnedildi. Onun ölümü için "Mate reisü'l-bahr-Denizin reisi öldü" denildi.

Barbaros Hayreddin Paşa zamanında Osmanlı denizciliği gücünün zirvesine ulaşmış, onun okulunda yetişen değerli denizciler ve teşkilatlı tersane sayesinde bu güç, varlığını bir süre daha devam ettirmiştir.

Barbaros Hayreddin Paşa, alim ve cesur bir komutandı. İri yapılı ve kumral tenliydi. Saçı, sakalı, kaşları ve kirpikleri çok gürdü. Ömrü denizlerde geçtiğinden; Rumca, Arapça, İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca gibi Akdeniz dillerini çok iyi bilirdi. Çinili Hamam kendisine aittir. Oğulları Mehmed Paşa, Hasan Paşa ve Vali Paşa'dır.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:58 PM   #5
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Berlin Antlaşması


1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında imzalanan Ayestefanos Antlaşması'nın yerine, İngiltere, Avusturya-Macaristan, Fransa, Almanya, Rusya ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan antlaşmadır. Avusturya dışişleri bakanının yapmış olduğu resmi açıklama ile 13 Haziran'da Berlin'de bir kongre toplandı. Kongrede alınan kararlar, İngiltere ve Avusturya-Macaristan'ın çıkarları dikkate alınarak imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre:

Sırbistan, Karabağ ve Romanya'nın bağımsızlıkları koşullu olarak kabul edildi.

Girit, Osmanlı Devleti'ne bırakıldı.

Rusya, Doğubeyazıt ve Eleşkirt'i Osmanlılara bıraktı.

Bulgaristan, bağımsız bir prenslik oldu ve özel koşullarla Osmanlı Devleti'ne bırakılan Doğu Rumeli ve Makedonya vilayetleri üçe bölündü.

Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya ödemesi gereken savaş tazminatı 802.500 franka indirilerek taksite bağlandı.

Bosna-Hersek, Avusturya-Macaristan'a bırakıldı.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:58 PM   #6
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Buçaş Antlaşması


Hotin antlaşmasından sonra, Lehistan ve Osmanlı Devleti arasında elli yıl süren bir barış süreci yaşanmıştı. Osmanlı himayesindeki Ukrayna Kazaklarına saldıran Lehliler, barışı bozdular. Sultan Dördüncü Mehmed ve Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, Ukrayna kazaklarının yardım istemesi üzerine, Lehistan seferine çıktılar. Osmanlı ordusunun ard arda kazandığı başarılardan sonra, Lehistan barış istedi.

İmzalanan Bucaş antlaşmasıyla (18 Ekim 1672), Podolya Osmanlılara geçti. Lehistan Kırım Hanına vergi ödemeye devam edecekti. Ayrıca Lehistan her yıl Osmanlı Devleti'ne 22.000 altın ödemeyi kabul ediyordu.Lehistan meclisinin, bu antlaşmadaki para maddesini kabul etmemesi üzerine, 4 yıl süren İkinci Lehistan seferine çıkıldı.

Bazı kalelerin fethedilmesi üzerine, Lehistan elçisi, Podolya ve Ukrayna'nın iadesi şartıyla antlaşma istediyse de bu kabul edilmedi. Bu arada Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın hastalanması üzerine, 1675 yılında Lehistan serdarlığına İbrahim Paşa tayin edildi.

Sultan Dördüncü Mehmed, Köprülü Fazıl Ahmed Paşa ile birlikte Edirne'ye döndü.İbrahim Paşa, kısa sürede 48 kale ve palangayı fethedince, Lehistan tekrar antlaşma istedi. 27 Ekim 1676'da Zarawno'da imzalanan antlaşma ile 22.000 altından vazgeçilmek şartıyla, daha önce Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından imzalan Bucaş antlaşmasının maddeleri aynen kabul edildi. Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa antlaşmanın imzalandığı haberini aldıktan bir süre sonra 3 Kasım 1676 tarihinde vefat etti.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:59 PM   #7
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Celali İsyanları


Yavuz Sultan Selim döneminde binlerce taraftarı ile ayaklanan Yozgatlı Celal, Osmanlı Devleti için büyük problem olmuştu. Bu isyanlar bastırıldı ise de Anadolu'da meydana gelen iç isyanlar ve karışıklıklara yine Celali İsyanları denildi. Sultan Birinci Ahmed döneminde Celali İsyanları tekrar patlak verdi.Bunların en önemlileri;

Tavil Ahmed
Canbolatoğlu
Kalenderoğlu
Deli Hasan
ayaklanmalarıdır. Bu sırada Sadrazam olan Kuyucu Murad Paşa son derece sert bir askerdi. Acıma nedir bilmezdi. Bunları bastırmak için çok şiddet gösteriyor, hatta şuçlu ile suçsuz ayırımı yapmadan "ibret osun" diye masumları da öldürtüyordu. Öldürttüklerini açtığı kuyulara attırmak gibi bir alışkanlığı olduğundan kendisine "Kuyucu" lakabı takıldığı söylenir. Kuyucu Murad Paşa'nın ısrarlı ve sert politikaları sonunda Celali İsyanları zor da olsa bastırıldı.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:59 PM   #8
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Cem Sultan


3 Mayıs 1481'de Fatih Sultan Mehmed'in ölümü üzerine Amasya'da bulunan Şehzade Bayezid ve Konya'da bulunan Cem Sultan'a sadrazam Karamani Mehmed Paşa tarafından ulaklar gönderildi. Ancak Cem Sultan'a gönderilen haberci, yolda Anadolu Beylerbeyi Sinan Paşa tarafından yakalandı.

Cem Sultan, babasının vefatını dört gün sonra öğrenebildi. Bu olayların yaşanması üzerine yeniçeriler ayaklanıp Karamani Mehmed Paşa'yı öldürdüler (4 Mayıs 1481). Şehzade Bayezid'in, İstanbul'da bulunan oğlu Korkut'u saltanat naibi ilan ederek onu tahta çıkardılar.

Şehzade Bayezid, 21 Mayıs 1481 günü İstanbul'a varır varmaz devlet idaresini eline aldı. Cem Sultan ise 4000 kadar askeriyle birlikte 27 Mayıs 1481'de İnegöl önlerine geldi. Sultan İkinci Bayezid, Ayas Paşa idaresindeki bir orduyu Cem Sultan'ın üzerine gönderdi.

28 Mayıs'ta yapılan savaşı kazanan Cem Sultan Bursa'da padişahlığını ilan etti. Kendi adına hutbe okutarak para bastırdı. Çok geçmeden Sultan İkinci Bayezid'e bir mektup gönderen Cem Sultan, Osmanlı topraklarını eşit olarak paylaşmayı teklif etti. Kabul edilemeyecek bu teklif karşısında harekete geçen Sultan İkinci Bayezid, ordusuyla birlikte Cem Sultan'ın üzerine yürüdü.

Yenişehir Ovası'nda yapılan savaşı kaybeden Cem Sultan, Konya'ya geldi. Burada da kalamayacağını anlayan Cem Sultan, yanına ailesini de alarak Kahire'ye doğru yola çıktı. Kahire'de iken Hac mevsiminde Hicaz'a gitti. Hac'dan sonra tekrar Kahire'ye gelen Cem Sultan, ağabeyi Sultan İkinci Bayezid'den bir mektup aldı. Bu mektupta, padişahlıktan vazgeçtiği takdirde kendisine bir milyon akçe ödeneceği belirtiliyordu. Ancak Cem Sultan bunu kabul etmedi. İkinci bir teklifi de geri çeviren Cem Sultan, tekrar ülkesine döndü.

27 Mayıs 1482'de Konya'yı kuşatan Cem Sultan, Sultan İkinci Bayezid'in yaklaşması üzerine kuşatmayı kaldırarak Ankara'ya gitti. Oradan da tekrar Mısır'a gidecekti, ancak yollar tutulmuştu. Bu sırada Rodos şövalyelerinden Pierre d'Aubusson onu Rodos'a davet etti.

29 Temmuz 1482'de Rodos'a giden Cem Sultan, yapılan antlaşma gereğince istediği zaman adadan ayrılacağını düşünüyordu. Ancak sahtekar şövalyeler buna hiçbir zaman izin vermediler ve Cem Sultan esir hayatı yaşamaya başladı. Cem Sultan'ın Rodos şövalyelerinin eline düşmesi, hem kendisi hem de Osmanlı tarihi için talihsiz bir olay olmuştur.

Cem Sultan daha sonra, Fransa'ya gönderildi. Cem Sultan'ın Fransa'dan başka bir ülkenin eline geçmesini Osmanlı Devleti açısından sakıncalı gören Sultan İkinci Bayezid, Fransa'ya bir elçi gönderek Cem Sultan'ın Fransa'da tutulmasını istedi.

Cem Sultan'ı kullanmak isteyenlerden birisi de Papa VIII.Innocent'di. Papa, Cem Sultan'ı bahane ederek Osmanlılara karşı bir haçlı seferi düzenlenmesini istiyordu. Ancak bunda başarılı olamayınca Cem Sultan'a Hıristiyan olma teklifinde bulundu. Buna karşılık Cem Sultan ona şöyle cevap verdi: "Değil Osmanlı Saltanatı, hatta bütün dünyanın padişahlığını verseniz dinimi değiştirmem".

Cem Sultan, ağabeyi Sultan İkinci Bayezid'e yazdığı bir şiirinde ona şöyle seslenir: "Sen bister-i gülde yatasın şevk ile handan, Ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne" (Sen gül döşenmiş yatakta neşeyle gülerek yatarken, ben zahmet ve eziyet içinde küle batayım, neden)

Sultan İkinci Bayezid ise ona şöyle cevap verir: "Çün rüz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet, Takdire rıza vermeyesin böyle sebeb ne, Haccacü'l-Haremeynüm deyüben da'va kılarsun, Ya saltanat-i dünyeviye bunca taleb ne" (Bize ezelden saltanat kısmet imiş, sen ise kadere rıza göstermedin buna sebep ne, Hacca gittin kendini temizlemek davasına düştün, peki dünya saltanatı için bunca hırs niye"

Cem Sultan vakası Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayezid'in Timur'un elinde esir düşüp, demir ****se hapsedilmesinden sonra ikinci büyük trajik hadisedir. Rumeli'den tekrar Osmanlı topraklarına gelmek isteyen Cem Sultan, 13 yıl esir hayatı yaşadı. En son Papa'nın elinden Fransız Kralı tarafından kurtarılmış, ancak büyük bir ihtimalle zehirlendiği için bir hafta içinde yolda vefat etmiştir.

Papa'nın bir haçlı seferine kumanda ederek Osmanlı devleti ile savaşma teklifini reddettiğinde Papa, dilini anlamadığını zannettiği Cem Sultan'a:"Öyleyse burada it gibi sürün" demesine karşılık olarak Cem Sultan, Papa'ya şöyle demiştir: "Sizin elinize düşen itten beter olmayacağızdı da, ya nice olacağızdı" ve Papa'yı utandırmıştır.

Cem Sultan'ın bakım masrafları için Papa, Sultan İkinci Bayezid'den yılda 40.000 altından fazla para kopartmayı başarmış, Cem Sultan'ı serbest bırakma tehditleriyle de Osmanlı fetihlerini durdurmuştu. Bu olay ileride Şehzade katli için de önemli bir mesnet teşkil etmiştir.

Cem Sultan, bunca olaydan sonra 25 Şubat 1495'de vefat etti. Sultan İkinci Bayezid bu olaya çok üzüldü ve üç gün yas ilan etti ve Cem Sultan'ın gıyabında cenaze namazı kıldırdı. Sultan İkinci Bayezid Cem Sultan'ın naaşını alabilmek için çok uğraştı. Vefatından 4 yıl sonra 1499 yılının Ocak ayında Cem Sultan'ın cenazesi Osmanlı topraklarına getirilerek Bursa'da kardeşi Şehzade Mustafa'nın yanına gömüldü. Böylece yıllar süren macerası sona erdi ve en azından cenazesi kendi topraklarına defnedildi.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:59 PM   #9
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Cerbe Savaşı


Turgut Reis'in İspanyollar'ın elinde bulunan Cerbe adasını kuşatması üzerine, Andrea Doria komutasındaki bir Haçlı donanması İspanyollara yardıma geldi. Yapılan Cerbe Deniz Savaşında büyük bir zafer kazanıldı. Cerbe Osmanlılara geçti (1559).
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 02-26-2009, 05:59 PM   #10
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12107
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Darphane


Ortadoğu ve Anadolu'ya yerleşen Türklerin 9. yüzyıldan itibaren kurdukları irili, ufaklı devlet ve beyliklerin çeşitli kasabalarında, madeni para basılmış ve para basılan mahallelere "Darphane" denilmişti. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşuna kadar belirli ve devamlı bir darphane yeri mevcut olmamıştır.

Bu nedenle, İstanbul'un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından Beyazıt Camii civarında kuruşan Darphane, Türk Darphanesi'nin kuruluşuna başlangıç sayılmıştır.

İlk kuruluşun kesin tarihini veren bir belge mevcut olmadığından, Fatih'in burada kendi adına bastırdığı ilk Türk Altını'nın tarihi olan 1467 yılının da Türk Darphanesi'nin ilk kuruluş tarihi olarak kabul edilebilir.

Bu ilk kuruluş genişletilerek, 1596 yılında Beyazıt'ta Simkeşhane isimli hana taşınmış ve ilk muntazam şeklini almıştır. İstanbul'un fethinden sonra hızla genişleyen imparatorluğun para ihtiyacını karşılamak için mevcutlara ek olarak çeşitli mahallelerde geçici darphaneler kurulmuştur.

Sayısı 40'ı bulan bu darphanelerin başlıcalarının faaliyette bulunduğu yerler; Bursa, Edirne, Amasya, Erzurum, Konya, İzmir, Serez, Sofya, Şam, Bağdat, Tiflis, Mısır, Tunus ve Cezayir'dir. Ancak İstanbul'daki darphanen, devletin ana darphanesi olma özelliğini devam ettirmiş ve 1843 yılında diğer darphanelerin faaliyetine son verilerek, bu tarihten sonra yalnız İstanbul'daki darphanede para basılmıştır.

Topkapı Sarayı içindeki eski darphane binası, Sultan 3. Ahmet zamanına rastlamaktadır. 1723 yılında Simkeşhane'den Topkapı Sarayı sahası içinde faaliyete geçirilen darphane, 1832 yılında yeni atelyelerin inşa ve ilavesiyle genişletilmiş ve ayrıca darphane bahçesinde hünkar dairesi yapılmıştır.

8 Temmuz 1967 tarihinde şimdiki yerinde (Yıldız-Beşiktaş) açılışı yapılan üçüncü kuruluş projeleri üzerindeki ön çalışmalar, 1953 yılına kadar uzanmaktadır. O yıllarda, madeni para taleplerindeki artışların sonraki yıllarda daha da yükseleceği düşünülerek, yeni binanın inşaası, yeni makineler satın alınması kararlaştırılmıştır.

Yeni darphane binasının inşaasına, 1961 yılı ortalarında başlanmış, bu arada yeni makineler de satın alınarak 1967 yılında hizmete girmiştir.

Tarihçelere göre Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk üç devlet iktisadi kuruluşu olarak; savaş toplarını döken Tophane, savaş gemilerini yapan Tersane, Hazine için gerekli paraları basan Darphane gösterilir.

Tarihsel ve geleneksek önemle bu ölçüde değerli tutulmuş Darphane Müdürlüğü, 1845 yılından itibaren "evrak-sahihe" ye damga vurmak amacıyla kurulan Matbaa Müdürlüğü ile 1933 yılında birleştirilmiştir.
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:47 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.