www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Her Telden > Din Bilimleri > Hıristiyanlık

CevaplaCevapla
 
Konu Seçenekleri Görünüm Şekli
Eski 06-09-2009, 12:11 PM   #1
despina
Geçerken Uğradım
 
despina 'in Avatari
 
Kayit Tarihi: Jun 2009
Nerden: Tinos, Ellinikh Dimokratia
Yaş: 35
Mesajlari: 65
Teşekkür Etme: 0
Thanked 1 Times in 1 Post
Üye No: 83585
Rep Power: 1151
Rep Puanı : 885
Rep Derecesi : despina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to behold
Cinsiyet : Bayan
Belirlenen 3-Essiz Bir Karakter

Bundan birkaç yıl önce pek fazla tanımadığım bir gençten bir mektup aldım.
"Büyük bir gerçeği keşfettim" diyordu. "Yüce Tanrı'nın iki tane
Oğlu vardır. Birincisi İsa Mesih, ikincisi de benim." Mektubun üst tarafındaki
adrese bir göz attım. Tanınmış bir akıl hastanesinden gönderilmişti.

Büyüklük, hatta Tanrılık kuruntusunu taşıyan sayısız kişi gelmiş geçmiştir.
Akıl hastaneleri, kendilerini Sezar, Napolyon, Atatürk, ya da İsa Mesih sanan
delilerle doludur. Oysa bunların iddialarına inanan yok. Kendilerinden başka
hiç kimseyi aldatamadılar. Tek tük hastane arkadaşları dışında izleyicileri
yok. İddia ettikleri kişiye hiç de benzemedikleri için kimseyi kandıramıyorlar.
Karakterleri, iddialarını desteklemiyor.

Ne var ki Mesih İnanlısı'nın inancı bu yönden büyük bir destek görüyor. Şöyle
ki, İsa'nın karakteri, iddialarını pekiştiriyor. Sözleriyle davranışları arasında
herhangi bir çelişki yok. Kuşkusuz böylesine aşırı iddialar, gerçekten de üstün
bir karakteri gerektirir. Biz de İsa Mesih'in, bu aranılan eşsiz karakteri göstermiş
olduğuna inanıyoruz. İsa'nın yaşayışı, sözlerinin doğruluğunun kesin bir kanıtı
değilse de, onları büyük ölçüde sağlamlaştırmaktadır. İddiaları da karakteri
de O'nun her bakımdan bir benzeri daha olmayan bir kişi olduğunu gösteriyor.
Bir yazar durumu şöyle dile getirmiştir.

"Eşsiz bir kişidir O; kendisinden önce yaşamış olan kişilerden ne denli
farklıysa, kendisinden sonra gelenlerden de o denli farklıdır."1

Bir diğeri ise şunları yazar:

"İçimizden gelen bir sezgiyle O'nu başkalarıyla aynı kefeye koyamıyoruz.
O'nun adını Konfüçyüs'le başlayıp Goethe ile biten bir listede okuduğumuz zaman
irkiliyoruz; sanki inanca karşı değil de, namusa karşı bir haksızlık işlenmiştir.
İsa, dünyanın "büyükleri"nden değildir. İstersen Büyük İskender, Büyük
Şarl, Büyük Napolyon'dan söz edebilirsin. Ama İsa, Büyük İsa değildir; İsa tektir.
İsa'dır. O'na bir şey eklemek olanaksızdır. O, bizim incelememize konu olamayacak
kadar yücedir. İnsan doğası gereği olan tüm kurallarımızın altını üstüne getirir.
Eleştirimizi tersyüz eder, ruhumuzu hayranlık içinde bırakır. Charles Lamb şöyle
demiştir: 'Eğer Shakespeare bu odaya girecek olsa, hepimiz onu karşılamak için
ayağa kalkarız. Ama İsa içeri girse, hepimiz yere yıkılır giysisinin eteğini
öpmeye çalışırdık. "'2

Biz, İsa Mesih'in karakter bakımından tek olduğunu göstermek istiyoruz. O'nu
gelmiş geçmiş insanların en büyüğü olarak benimsemek bizim için hiç de yeterli
değildir. İsa'dan başkalarıyla karşılaştırma yaparak söz edemeyiz. Bu bir karşılaştırma
sorunu değil, bir denkleştirme sorunudur. Sonsuz yaşamı arayan zengin gence
İsa, "Bana neden iyi diyorsun?" dedi. "İyi olan yalnız biri var,
O da Tanrı'dır." Biz orada olsaydık, "İşte, tam onu demek istedik"
derdik. "Sen sadece başka insanlardan üstün olduğun için iyi değilsin.
Tüm insanların en iyisisin! SEN GERÇEKTEN İYİSİN. Tanrı'ya özgü salt iyilikle
iyisin."

Bu noktanın önemini atlamayalım. İnsanlar arasında günah, doğuştan tutulduğumuz
bir hastalıktır. Doğduğumuzda günah hastalığı benliğimize zaten yayılmıştı.
Üstelik dünyaya gelen herkes aynı hastalığa yakalanmıştır. Öyleyse Nasıralı
İsa günahsızsa, bizim bildiğimiz insanlardan değildi. Kusursuz bir yaşam sürdüyse,
bizden kesinlikle farklıydı. O, insanüstü, doğaüstü bir varlıktı.

"İsa'nın karakteri, en şaşılacak mucizesinden daha da yüceydi."3

"İsa'nın günahlı insanlardan farklılığı küçük bir şey değil, son derece
şaşırtıcı bir gerçektir. Bize kurtuluş sağlayabilmesinin ön koşuludur. Mesih'in
bizim Kurtarıcımız olabilmesinin kaynağı, O'nun günahsızlığıdır. Günahsız olmasaydı,
O'nun da bizim gibi günahtan kurtulması gerekirdi."4



İsa Mesih'in günahsızlığıyla ilgili kanıtları dört başlık altında özetlememiz
herhalde yararlı olacaktır.

İsa Mesih'in Kendisi İçin Tanıklığı

Bir iki olayda İsa Mesih, kendisinin hiç günahı olmadığını doğrudan doğruya
açıkladı. Zina ederken suçüstü yakalanan bir kadın kendisine getirildiğinde
İsa, kadını suçlayanlara şöyle meydan okudu: "Aranızda günahsız olan, ona
ilk taşı atsın" (Yuhanna 8:7). Kadının suçlayıcıları hiçbir söz söyleyemeden,
birer birer uzaklaştılar. Bu olaydan az sonra İsa, bu kez kendisini eleştirenlere
yine meydan okudu: "Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir?"
(Yuhanna 8:46). Yanıt veren olmadı. İsa onların suçunu ortaya çıkardığı zaman
kaçtılar. Ama onları kendisini suçlamaya çağırınca İsa, kendinden emin bir şekilde
eleştirilerini bekledi. Onların hepsi günahlı, O ise günahsızdı. İsa, Babası'nın
isteğine en ince ayrıntısına kadar uyarak yaşadı. "Her zaman O'nu hoşnut
edeni yapıyorum" dedi. İsa'nın bu sözlerinde böbürlenme yoktu. Gösteriş
yapmaksızın, kendisinde olmayan bir erdemi takınmadan, gerçeği olduğu gibi söylüyordu.

Aynı şekilde İsa Mesih, verdiği öğretişlerle kendini tüm insanlardan ayrı bir
sınıfa koyuyordu. Kuşkusuz, tapınakta dua eden dindar da bunu yapmak istemişti:
"Tanrım, öbür insanlara benzemediğim için sana şükrederim" demişti
(Luka 18:11). Kendini beğenmiş dindar yüzeysel doğruluğuyla övünüyordu. Oysa
İsa, kendi eşsizliğine rağmen gösteriş yapmadı. Buna dikkat çekmeye gerek yoktu.
O'nun eşsizliği, suçsuz karakteri ortada, apaçık bir gerçekti. Öyle ki, İsa
bu konunun üzerinde durmaya bile gerek görmedi. Bütün insanlar kaybolmuş koyunlar
durumundaydı; İsa ise iyi Çoban olarak onları aramaya ve kurtarmaya gelmişti.
Tüm insanlar günah hastalığına tutulmuşlardı; O ise hastaları iyileştirmeye
gelen göksel doktordu. Bütün insanlar, günah ve bilgisizliğin getirdiği ruhsal
karanlığa gömülmüş haldeydi; O ise onların Kurtarıcısı olarak dünyaya gelmiş,
suçların bağışlanmasını sağlamak için kendini eşsiz bir kurban olarak sunacaktı.
Tüm insanlar aç kalmışlardı; O ise yaşam ekmeğiydi. Bütün insanlar suçları içinde
ölmüşlerdi; O ise Kendisine inananlara yaşam ve diriliş olacaktı. Bütün bu benzetmeli
anlatımlar, İsa Mesih'in karakter yönünden eşsizliğini vurgulamaktadır.

İncil'de İsa'nın Şeytan tarafından denendiğini okuyorsak da, günah işlediğini
görmüyoruz. Öğrencilerine, suçlarını itiraf etmelerini buyurduğu halde, kendisi
hiç suç itirafında bulunmuyor. O'nda herhangi bir suçluluk bilinci, Tanrı'dan
kopma duygusu sezilmiyor. Halk arasındaki çalışmalarına yeni başladığı zaman
Yahya'nın duyurmakta olduğu "tövbeyi gösteren vaftizi"ne uyduğunu
görüyoruz. Oysa Yahya, İsa'yı vaftiz etmeye çekinmişti. İsa ise tövbeye gereksinmesi
olduğu için değil, "tüm doğruluğu yerine getirmek için" vaftiz olmayı
uygun gördü. İleride tüm insanlığın suçlarını üzerine alacak olan İsa, daha
başlangıçtan kendini suçlu insanların yerine koyuyordu. Ne var ki, kendisiyle
gökteki Babası arasındaki ilişkide bir kopma hiçbir zaman söz konusu olmamıştır.

İsa'nın kendi içinde herhangi bir eksiklik duymaması ve Tanrı ile kesintisiz
bir paydaşlık sürdürebilmesi, özellikle iki nedenle dikkate değer. İlk olarak
İsa, ahlaksal konularda keskin bir sezgiye sahipti. "İnsanın içinden geçenleri
biliyordu" (Yuhanna 2:25). İncil'in birçok yerinde İsa'nın, insanların
iç çekişmelerini, dile getirilmeyen sorularını okuyabildiğini görüyoruz. Durumu
yanılmaz bir açıklıkla yorumlayabildiği için din adamlarının ikiyüzlülüklerine
de kesinlikle karşı çıkıyordu. Onların özü sözü bir olmayan hallerinden tiksiniyordu.
Eski zamanların peygamberleri gibi, böylelerinin başlarına gelecek olan yıkımları
bildiriyordu. Gösteriş ve düzenbazlık, İsa'nın gözünde iğrenç şeylerdi. Ne var
ki, her durumu algılayan gözü, kendinde hiç suç görmüyordu.

İsa Mesih'in kendini günahtan tümüyle uzak, temiz ve suçsuz görmesi, ikinci
bir nedenle de şaşırtıcıdır. Bu durum, bütün Tanrı adamlarının kişisel deneyimlerine
ters düşmektedir. Gerçek Mesih İnanlısı, Tanrı'ya yaklaştıkça kendi günahlılığını
daha net görebilir. Bu biraz da bilim adamının durumuna benzer. Bilim adamı
her ne kadar yeni bir buluş yapsa da, kendisini daha nice sırların beklediğinin
bilincindedir. Aynı şekilde, Mesih'e yaklaşan imanlı, karakter yönünden kendisiyle
Mesih arasındaki uçurumun ne denli büyük olduğunu daha iyi anlar.

Okuyucumuzun kişisel deneyimi bu gerçeği doğrulamak için herhalde yeter. Bu
da yetmezse, herhangi bir Tanrı adamının yaşam öyküsüne bir göz atmasını öneririz.
Bir örnek verelim. 19. yüzyılın başlarında David Brainerd, Amerika'nın Delaware
bölgesindeki Kızılderililer arasında Tanrı'nın müjdesini yaymak için olağanüstü
bir çaba harcıyordu. O yıllardan kalan mektupları ve anı defterleri, Brainerd'in
İsa Mesih'e olan bağlılığını gösteriyor. Daha 29 yaşındayken ölümüne yol açacak
olan korkunç ağrılar ve zayıflığa karşın, kendini tümüyle Mesih'in işine verdi.
Ormanların içinde at üzerinde yolculuk ediyor, dinlenme fırsatı bulamadan konuşmalar
yapıyor, açık havada yatıyordu. Mazbut bir aile yaşamından yoksun olmasından
yakınmıyordu. Anı defterleri, hep Kurtarıcısına övgüler ve Kızılderili kardeşlerini
ne kadar sevdiğini belirten sözlerle doludur.

David Brainerd, birinci sınıf bir aziz olmalıydı diye düşünebiliriz. Yaşamı
herhangi bir günahla lekelenmemiştir. Ne var ki, Brainerd'in yazılarını okuduğumuzda,
iç benliğinin "çürüklüğü"ne ne denli üzüldüğünü de görmekteyiz. Mesih'e
olan sevgisinin ve dua yaşamının eksikliğinden yakınmaktadır. Kendisinden, "zavallı
bir kurt" ve "dille anlatılamayacak kadar da değersiz bir alçak"
gibi benzetmelerle söz ediyor. Brainerd'in bunları söylemesi, bir aşağılık kompleksinden
ileri gelmiyor. Ama o denli Mesih'e yaklaşmıştı ki, kendi günahlılığını, eksikliğini
olanca açıklığıyla görebilirdi. Buna karşılık Tanrı'ya çok yakın yaşayan İsa
Mesih'te hiçbir suçluluk bilinci yoktu.



Dostlarının Tanıklığı

Kendini beklenilen Kurtarıcı ve Tanrı'nın Oğlu olarak gören İsa Mesih'in kendi
suçsuzluğuna inandığı bellidir. Oysa bu konuda da yanılmış olamaz mıydı? Acaba
İsa'nın öğrencileri ne düşünüyorlardı? O'nun karakteri konusunda aynı görüşte
miydiler?

İsa'nın öğrencilerinin tanıklığının geçerli sayılamayacağı düşünülebilir. Tarafsız
olmadıkları, her zaman O'nu olduğundan daha iyi, daha parlak gösterdikleri ileri
sürülmüştür. Oysa öğrencilerin tanıklığını böyle geçiştirmek haksızlıktır. Bu
adamların anlattıklarım hesaba katmak zorundayız. Üstelik tanıklıklarına güvenmemiz
için birkaç neden vardır.

İlk olarak, bu adamlar üç yıl boyunca İsa ile birlikte oturup kalktılar. İçtikleri
su bile ayrı gitmiyordu. Küçücük bir kayıkla sıkışık vaziyette yolculuk bile
yapmışlardı. Hatta paralan bile ortaktı. (Böyle bir durumun ne tür çekişmelere
yol açabileceği bellidir!) Öğrenciler bazen birbirlerini çekemiyor, kavga ediyorlardı.
Ne var ki, kendilerinde buldukları suçları hiçbir zaman İsa'da bulamadılar.
Böyle bir ortamda kişinin kendi kusurlarını gizlemesi neredeyse olanaksızdır.
Oysa İsa Mesih'in günahsızlığına dair en etkili tanıklığı yapan Petrus ve Yuhanna,
O'na en yakın olanlar arasındaydılar. İsa, bunlara bazı ayrıcalıklar vermiş,
kendini daha belirgin bir şekilde tanıtmıştı.

İsa'nın öğrencilerinin tanıklığına güvenmemiz için ikinci bir neden daha var.
Bunlar, çocukluk yıllarından beri Kutsal Yazılar'ın öğretişiyle yetişmiş olan
kişilerdi. Tevrat, Zebur ve peygamberlerin kitapları, tüm insanların günahlılığını
öğretmektedir:



"Hepsi saptı,

Sanki yozlaştı,

İyilik eden yok,

Bir kişi bile!" (Mezmur 14:3; 53:3)

"Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, her birimiz

kendi yoluna döndü" (Yeşaya 53:6).

Böyle kesin öğretişle yetişmiş olan öğrenciler, herhangi birinin günahsız
olduğunu kolay kolay ileri sürmezlerdi.


Üçüncü olarak, İsa'nın öğrencilerinin tanıklığının dolaylı olması, söylediklerini
daha da güvenilir ve inandırıcı kılıyor. İsa Mesih'in günahsız olduğunu kanıtlamak
için kampanya açmıyorlar. Bu konuda söyledikleri, bir çeşit "yan öğretiş"
oluyor. Başka konulan işlerken İsa'nın günahsızlığına, herkesçe bilinen bir
gerçekmiş gibi yalnızca şöyle bir değinirler.

Petrus İsa'yı, "kusursuz ve lekesiz bir kuzu" olarak betimliyor; sonra
da O'nu hiç "günah işlemedi, ağzından hileli bir söz çıkmadı" sözleriyle
tanımlıyor (1.Petrus 1:19; 2:22). Yuhanna ise, tüm insanların günahlı olduğunu
kesin olarak bildiriyor. Günahı olmadığını ve suç işlemediğini ileri süren kişi,
hem yalancı durumuna düşmüş, hem de Tanrı'yı yalancı yerine koymuş olur. Bununla
birlikte Yuhanna, suçlarımızı ortadan kaldırmak için dünyaya gelen İsa Mesih'te
hiç "günah bulunmadığını" bildiriyor (1. Yuhanna 1:8-10; 3:5).

Petrus ve Yuhanna'nın tanıklıklarına, Pavlus'un ve İbraniler mektubunun yazarının
ifadelerini de ekleyebiliriz. Bunlar İsa'yı, "hiç günah bilmeyen,"
tersine "kutsal, suçsuz, lekesiz, günahlılardan ayrı" biri olarak
tanıtırlar. Nitekim "her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir"
(2.Korintliler 5:2l;İbranilere 7:26;4:l5).



Düşmanlarının Tanıklığı

İsa'nın düşmanlarının bu konuda ne düşündüklerine gelelim. Kuşkusuz bu kişiler
için taraf tutmak söz konusu olamaz. İncil'de, İsa'nın düşmanlarının O'nu sürekli
gözetlediklerini, sözlerinde tuzağa düşürmek için uğraşıp durduklarını okuyoruz.
Tartışmayı mantıklı düşüncelerle kazanamayan kişinin, çoğu zaman rakibini kötüleme
yoluna başvurduğunu biliyoruz. İnandırıcı kanıtlar ortada yoksa, çamur atmak
yeterlidir. İşte, İsa'nın düşmanları, bu tür kötülemelerden hiç çekinmediler.

Markos, İsa'ya karşı yöneltilen dört eleştiriyi anlatır (Markos 2:1; 3:6). Yapılan
ilk suçlama "küfür" konusundaydı. İsa, bir kişinin günahlarını bağışlamıştı.
Düşmanlarının anlayışına göre böyle bir söz, küfür niteliğinde bir böbürlenmeydi.
İsa, Tanrı'nın özel yetkisini ele geçirmeye kalkışmıştı. Ne var ki, İsa'yı eleştirenler,
temelde yatan sorundan kaçıyorlardı. O, gerçekten Tanrı ise, suçları bağışlamak
da O'nun hakkıydı.

İsa'nın düşmanları, O'nu, adı kötüye çıkmış kişilerle oturup kalkmakla da suçladılar.
Günahkârlarla dost oluyor, üç kağıtçılarla yemek yiyordu. Hatta kötü kadınların
kendisine yaklaşmasına bile izin veriyordu. İsa'nın çağdaşı olan hiçbir din
adamı, böyle davranışlarda bulunmazdı. Onlar böyle aşağı sınıflardan elden geldiğince
uzak kalmaya dikkat eder, istemeyerek bunlardan biriyle karşılaştıklarında ise
irkilirlerdi. Üstelik böyle yapmakla kendilerinin daha iyi olacaklarını sanırlardı.
İsa'yı eleştirenler, O'ndaki yumuşaklık ve alçakgönüllülüğün değerini anlayamazdı.

Üçüncü olarak, İsa'nın müjdesinin "hafif" olmasından yakınıyorlardı.
İsa, dindarlıklarıyla tanınan Ferisiler ya da Yahya'nın öğrencileri gibi oruç
tutmuyordu. O'nu, "yiyip içen, obur ve ayyaş" biri diye eleştirdiler
(Matta 11:19). Böyle bir suçlama ise ciddi bir yanıta değmez. İsa'nın coşkun
bir sevince sahip olduğu doğrudur; ama inancı ciddiye aldığından da kuşku duyulamaz.

Dördüncü olarak, İsa'nın kutsal sayılan Şabat Günü'nü "bozması" düşmanlarını
küplere bindiriyordu. İsa, Şabat Günü'nde hastaları iyileştiriyor, tarladan
geçen öğrencileri başaklan koparıp yiyorlardı. Ferisiler'in gözünde ürün biçmekle
eşdeğerde olan bu davranış, Şabat Günü'nde çalışmama yasasına aykırıydı. Bununla
birlikte İsa'nın, Tanrı'nın yasasına uymadığı söylenemez. Kendisi hem Kutsal
Yasa'ya boyun eğdi, hem de muhalifleriyle yaptığı tartışmalarda Yasa'nın hakemliğine
başvurdu. Tanrı'nın, Şabat Günü'nü insanların iyiliği için yarattığını bildirdi.
Ama kendisi, "Şabat Gününün de Efendisi" olarak, insanların boş geleneklerini
bir yana atıp Yasa'yı gerektiği şekilde yorumlama ve uygulama yetkisini kullandı.

Bütün bu suçlamalar, ya önemsiz ayrıntılarla ilgilidir ya da sorunun temel gerçeğinden
uzaktır. Öyle ki, İsa Mesih idam isteğiyle yargılanacağı zaman, düşmanları yalancı
tanıklar bulmak zorunda kaldılar. Hatta O'na karşı uydurabildikleri tek suç
ahlaksal değil, siyasal nitelikteydi. Tutuklu olarak yargıç önüne çıkarıldığında,
suçsuzluğu tekrar tekrar anlaşıldı. Romalı vali Pilatus, birkaç kez kaçamak
yoldan durumu idare etmeye çalıştıktan sonra, halkın önünde ellerini yıkayarak,
"Bu adamın kanından sorumlu olmadığını" bildirdi (Matta 27:14). Kral
Hirodes de İsa'da hiçbir suç bulamadı. Hain Yahuda bile, İsa'yı ele vermek için
başkâhinlerden aldığı parayı derin bir vicdan azabıyla iade ederek, "Suçsuz
birini ele vermekle günah işledim" dedi (Matta 27:3, 4). Sonra İsa'nın
yanında çarmıha gerilen haydutlardan biri, İsa'ya söven arkadaşına karşı çıkarak,
"Bu adam hiçbir kötülük yapmamıştır" dedi (Luka 23:41). Son olarak,
İsa'nın acılar içinde ölümünü seyreden Romalı yüzbaşı, "Bu adam gerçekten
doğru biriydi" diyerek hayranlığını belirtti (bkz. Luka 23:47).



Kendini Veren Sevgi

İsa Mesih'in karakterini değerlendirirken tümüyle başkalarının tanıklıklarına
dayanmak zorunlu değildir; biz de kendi yorumumuzu yapabiliriz. İsa'nın kendisi
için iddia ettiği, arkadaşlarının güvenle bildirdiği, düşmanlarının istemeyerek
de olsa tanıdığı ahlaksal yetkinliği, kusursuzluğu İncil'in her tarafında gözler
önüne serilmektedir.

Bu konuda karara varabilmemiz için bize yeterince bilgi verilmiştir. İncil yazılarının
İsa için çizdikleri portre geniş kapsamlıdır. Yazılanların büyük bölümü, İsa'nın
halk arasındaki üç yıllık hizmetiyle ilgilidir. Bununla birlikte, çocukluk dönemine
de kısaca göz atmamıza olanak verilmiştir. Nasıra Kenti'nde geçen ve İsa'dan
fazlaca söz edilmeyen yıllara değinen Luka ise iki ayrı yerde, O'nun normal
bir şekilde beden, akıl ve ruh yönünden geliştiğini, hem Tanrı'nın hem de insanların
beğenisini kazandığını belirtmektedir.

İsa'yı, bir yandan kendi öğrencileriyle baş başa iken, bir yandan da gürültülü
kalabalıkların içinde sürüklenirken görüyoruz. Celile bölgesindeki çalışmaları
sırasında, O'nu zorla kral yapmak isteyen bir halk kalabalığının kahramanı olarak
karşımıza çıkıyor. Daha sonra ise Kudüs'teki tapınakta Ferisiler ve Sadukiler
tarafından sorguya çekilmesine tanık oluyoruz. Ne var ki İsa, başarıdan başarıya
koşarken de, yalnız başına terk edilmişken de, hep aynı İsa'dır. Kendi İçinde
tutarlıdır. Değişken huyları yoktur.

Çizilen portre, her zamanki gibi dengelidir. İsa, akılca dengesiz birine hiç
de benzemiyor. Öğrettiği gerçeklere bütün varlığıyla inanmasına rağmen fanatik
değildir. Öğretişi bazılarının hoşuna gitmiyor; ama kendisinde herhangi bir
anormallik sezilmiyor. Tanrılığı kadar, insanlığı da açıkça görülüyor. O da
tüm insanlar gibi yoruluyor, acıkıyor, susuyor. Bütün insanlarda bulunan sevgi
ve Öfke, sevinç ve üzüntü duygularını duyuyor. Tam bir insandır. Ama yalnızca
insan değildir.

Her şeyden önce, İsa'da hiçbir bencillik izi yoktur. Bu özellik, karakterinin
diğer bütün yönlerinden daha fazla gözümüze çarpar. İsa Mesih, kendisinin yüce
Tanrı olduğuna inandığı halde, alçakgönüllü davranışlar sergiliyor. İsa'da herhangi
bir kendini beğenmişlik belirtisi yoktur.

Birbirine aykırı görünen bu iki gerçeğin bir arada olması bizi şaşırtıyor. İsa'nın
öğretişi tümüyle kendine yönelik olduğu halde, davranışlarında bir bencillik
yoktu. Bütün evrenin Efendisi olduğunu bildiği halde, herkesin hizmetkârı oldu.
Dünyayı yargılayacağını söyledi, ama öğrencilerinin ayaklarını yıkadı.

Hiç kimse İsa'nın gösterdiği özveriyi gösterememiştir. Cennetin sevincini, dünyanın
üzüntüleriyle değiştirdi. Günah sorununda sonsuz bir dokunulmazlığı vardı; ama
cennetin görkemini bile bile bırakarak bu dünyanın kötülüğünü yakından tanıyıp
acı çekti. Bir köylü kadından, önemsiz Beytlehem köyünde dünyaya geldi. Daha
bebekken Mısır'da sürgün gibi yaşadı. Hiçbir özelliği olmayan Nasıra Kenti'nde
büyüdü, annesini ve evdeki diğer çocukları geçindirmek için marangoz tezgahında
çalıştı. Otuz yaşına gelince evi barkı, malı mülkü olmayan gezici bir vaiz olarak
asıl görevine başladı. Basit balıkçılarla ve adı kötüye çıkmış vergi görevlileriyle
arkadaşlık kurdu. Cüzamlı hastalara dokunduğu gibi, fahişelerin kendisine dokunmasına
da izin verdi. Hastaları iyileştirerek, güç durumda olanlara yardım ederek,
öğretiş vererek kendini başkaları uğruna verdi; hiçbir şeyini esirgemedi.

O'nu yanlış anladılar, yanlış yorumladılar. İsa, kendi çıkarlarını arayanların
ve birtakım önyargılara saplanmış olanların saldırılarına uğradı. Kendi halkından
birçokları O'nu hor gördü, O'nun vaatlerini aldırmadı, arkadaşları bile O'nu
yüzüstü bıraktı. Sırtını kırbaçladılar, yüzüne tükürdüler, başına dikenli bir
taç geçirdiler. Ellerini ve ayaklarını çarmıha çivileyerek idam ettiler. Korkunç
acı veren çiviler çakılırken İsa Mesih, kendisine işkence yapanlar için dua
ediyordu: "Baba, onları bağışla. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar"
(Luka 23:34).

Böyle bir Kişi bizim kavrama gücümüzü aşmaktadır. Bizim sürekli başarısızlığa
uğradığımız alanda O başarıya ulaştı. Tam anlamıyla kendini tutmasını biliyordu.
Hiçbir zaman kötülüğe karşı kötülükle karşılık vermedi. Gücenmedi, sinirlenmedi.
Kendini tutmayı öylesine başarıyordu ki, insanlar ne düşünseler, ne söyleseler,
ne yapsalar, kendi çıkarına aldırmıyor, kendini Tanrı'nın isteğine ve insanların
iyiliğine adıyordu. "Kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine
getirmek için gökten indim" demişti. Yine Pavlus'un yazdığı gibi, "Mesih
bile kendini hoşnut etmeye çalışmadı."

Kişinin kendini düşünmemesi, kendini Tanrı'ya ve insanlara hizmet uğruna adaması
İncil'deki anlamıyla sevgidir. Sevgi kendi çıkarını aramaz. Sevginin özü, özveridir.
İnsanların en kötüsü bile zaman zaman böyle bir soyluluk parıltısıyla süslenir.
Oysa İsa Mesih'in yaşamı, hiç sönmeyen bir sevgi ateşiyle parıldıyordu.

İsa, kendi çıkarını aramadığı için günahsız ve kusursuzdu. Gerçek sevgi işte
budur. Tanrı sevgidir.



----------------------------------------------------------------

1. John Stuart Mill'den aktarma; W.H.Griffith Thomas, Mesih inancı Mesih'tir,
1948, s. 15.

2. P.Carnegie Simpson, Mesih Gerçeği, 1952, s. 19-22.

3. A.L. Tennyson'dan aktarma; a.g.e., s. 62.

4. James Denney, Tanrıbilim Üzerinde Çalışmalar, Hodder and Stoughton,
1906,s.41.
despina Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
Eski 11-22-2009, 04:24 PM   #2
biqboy
ÇaKaL Üye
 
biqboy 'in Avatari
 
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11
Teşekkür Edilme: 32
Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1390
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi : biqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Belirlenen

Paylaşım için saol
__________________
biqboy Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
CevaplaCevapla


Bu Konudaki Online üyeler: 3 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 3)
 

Mesaj kurallari
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Acik
[IMG] kodlarAcik
HTML kodlari Kapali


Saat Dururmu GMT +3. Şimdiki Zaman 02:11 PM.

Powered by vBulletin Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.