06-09-2009, 12:09 PM | #1 |
Geçerken Uğradım
Kayit Tarihi: Jun 2009
Nerden: Tinos, Ellinikh Dimokratia
Yaş: 35
Mesajlari: 65
Teşekkür Etme: 0 Thanked 1 Times in 1 Post
Üye No: 83585
Rep Power: 1151
Rep Puanı : 885
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Bayan
|
1-Dogru Yaklasim
DOĞRU YAKLAŞIM
"Başlangıçta Tanrı..." Kutsal Kitap'ın bu ilk sözü yalnızca yaradılış olayına bir giriş değildir. Bu iki sözcük, Kutsal Kitap'ı bir bütün olarak anlamamıza olanak tanıyan bir anahtardır. Bize, Kutsal Kitap inancının, Tann'nın kişisel girişimin'den kaynaklanan bir inanç olduğunu anlatmaktadır. İlk adımı Tanrı'nın Kendisi atmıştır. Hiç kimse Tanrı'dan önce davranamaz. İlk adımı her zaman O atar. Her olayda, "başlangıçta" O hazır bulunur. Daha insan yokken, Tanrı harekete geçti. İnsan Tanrı'yı aramadan önce, Tanrı insanı aramıştır. Kutsal Kitap'ta Tanrı'yı arayan insanı değil, insana elini uzatan Tanrı'yı görüyoruz. Birçokları Tanrı'yı, çok uzaklarda bir taht üzerinde oturan, yaklaşılmaz, ölümlü insanların sorunlarıyla ilgilenmeyen bir varlık olarak görmektedir. İnsanın ancak çok yalvarıp yakarması üzerine Tanrı'nın harekete geçtiğine inanırlar. Böyle bir Tanrı görüşü tümüyle yanlıştır. Kutsal Kitap bize, insan henüz Tanrı'ya yönelmeyi aklından bile geçirmemişken harekete geçmiş olan bir Tanrı'yı tanıtmaktadır. İnsan karanlıkta kaybolmuş, günah bataklığına batmışken Tanrı tahtından kalkar, tanrısal yüceliğini bir yana bırakır ve Kendini alçaltarak insanı kurtarıncaya dek uğraşır. Tanrı'nın bu ileriyi gören, egemen girişimi birçok konuda gözümüze çarpar. Evreni ve onun içindeki her şeyi yaratarak ilk girişimde O bulundu: "Başlangıçta Tanrı yeri ve göğü yarattı" (Yaratılış 1:1). Aynı şekilde Tanrı, Kendini açıklama konusunda da ilk adımı atmıştır: "Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi" (İbraniler 1:1). Bu son çağda da kendi özünden olan İsa Mesih1 aracılığıyla bize seslenmiştir. İnsanları suçlarından kurtarıp özgürlüğe kavuşturma girişimi de yine Tanrı'dan gelmiştir: Tanrı, "halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı" (Luka 1:68). Tanrı yarattı. Tanrı konuştu. Tanrı eyleme geçti. Kutsal Kitap'ın öğretişi, Tanrı'nın bu üç yönde bulunduğu girişimlerde özetlenebilir. Bu kitapta, bu üç konunun son ikisiyle ilgileneceğiz. Mesih İnancı, İsa Mesih'in tarihsel kişiliğiyle başlar. Eğer Tanrı konuştuysa, dünyaya olan son ve en önemli sözü İsa Mesih'in kendisidir. Eğer Tanrı eyleme geçtiyse, en yüce eylemi, İsa Mesih aracılığıyla insanları suçlarından kurtarmasıdır. Tanrı, İsa Mesih'te hem konuşmuş, hem girişimde bulunmuştur. Bir söz söyledi, bir iş yaptı. Demek ki Mesih İnancı, yalnız birtakım dindar sözlerden ibaret değildir. Bir yığın dinsel düşüncenin derlenişi, kuralların bir araya toplanması demek değildir. Mesih İnancı, İncil sözcüğünün Grekçe'deki gerçek anlamıyla "iyi haber-Müjde" demektir. Tanrı'nın, "Kendi Oğlu, Rabbimiz İsa Mesih ile ilgili müjdesidir" (Romalılar 1:1-4). Mesih İnancı temelde, insana "bir şeyler yapsın" diye bir çağrı da değildir; her şeyden önce, Tanrı'nın bizim gibi sıradan insanlar için yapmış olduklarının bir duyurusudur. Tanrı Konuştu İnsan, doymak bilmeyen bir merakla yaratılmıştır. Aklı dinlenmek nedir bilmez ve sürekli olarak bilinmeyeni araştırmakla meşguldür. Sonsuz bir enerjiyle bilginin peşinde koşar. İnsanın yaşamı bir keşif seferidir. İnceliyor, araştırıyor, ama bir çocuğun sürekli olarak sorduğu "neden?" sorusundan hiç kurtulamıyor. Ne var ki, insanın aklı Tanrı ile ilgilenmeye başlayınca şaşırır kalır. Adeta, karanlık bir boşluğa atlamış gibi olur. Derin sularda çaresiz çırpınır durur. Buna da şaşmamak gerek. Tanrı sınırsız bir Varlık, bizlerse sınırlı yaratıklarız. Tanrısal Varlık bizim kavrama yeteneğimizi aşıyor. İnsan beyni her ne kadar deneye dayanan bilimler için çok yararlı bir işlev görüyorsa da, bu konuda yetersiz kalır. Sınırlı aklımız, Tanrı'nın sınırsız aklına asla erişemez. Bizi O'na eriştirecek bir merdivenimiz yok; aramızda geniş ve ölçülmez bir uçurum duruyor. Eyüp'e şöyle soruldu: "Tanrı'nın derin sırlarını araştırabilir misin?" Hayır, bu olanaksızdır. Tanrı bu durumu düzeltmek için bir girişimde bulunmasaydı, biz tamamen çaresizlik içinde kalırdık. İnsan, sonsuza dek Tanrı'yı tanıyamayacaktı. İsa Mesih'i yargılayan Pontius Pilatus gibi, "Gerçek nedir?" diye soran, ama yanıtını beklemeyen, hatta bir yanıt alacağını bile ummayan acınacak durumda bir varlık olacaktı. Doğal yapısına uygun olarak insan yine de tapınacaktı. Ama sunaklarının hepsinde, Pavlus'un Atina'da gördüğü sunaktaki gibi, "bilinmeyen tanrıya" diye yazılmış olacaktı (Elçilerin İşleri 17:23). Oysa Tanrı konuştu. Kendini açıklamak için girişimde bu lundu. İnsan aklının erişemeyeceği sırları Tanrı'nın Kendisi açıklamıştır. Tanrı'nın bu açıklaması, bir ölçüde doğada gerçekleşmiştir: "Gökler Tanrı'nın görkemini açıklamakta, Gökkubbe ellerinin eserini duyurmakta." (Mezmur 19:1) "Tanrı'ya ilişkin bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir. Tanrı hepsini gözlerinin önüne sermiştir. Tanrı'nın görünmeyen nitelikleri -sonsuz gücü ve Tanrılığı- dünya yaratılalı beri O'nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir" (Romalılar 1:19-20). Buna Tanrı'nın "genel" ya da "doğal" açıklayışı denilir. Şöyle ki, doğa yoluyla her yerde herkese yapılan bir açıklamadır. Ne var ki, bu kadarı yeterli olmuyor. Kuşkusuz Tanrı'nın varlığı, bir ölçüde de tanrısal gücü ve yüceliği bu yolla belirleniyor. Oysa insanın, Tanrı'yı kişisel düzeyde tanıyabilmesi ve suçlarının bağışlanıp Tanrı ile canlı bir ilişkiye girebilmesi için daha geniş ve daha etkin bir açıklanış gereklidir. Tanrı'nın Kendini kutsallığıyla, sevgisiyle, insanı suçlarından kurtarabilen gücüyle tanıtması gerekirdi. Nitekim Tanrı bunu da yapmıştır. Tanrı, özel habercileri olan peygamberler ve elçiler aracılığıyla Kendi bildirisini insanlığa iletmiştir. Buna "özel" açıklayış diyoruz. Bu aynı zamanda "doğaüstü" bir açıklayıştır. Şöyle ki bu özel bildiri vahiy yoluyla verildi, İsa'nın kişiliğinde ve O'nun başardığı kurtuluş işinde sonuca ulaştı. Kutsal Kitap, bu özel açıklayışı "Tanrı konuştu, Tanrı söyledi" sözleriyle belirtmektedir. İnsanlar olarak bizler, birbirimizle en rahat şekilde konuşma yoluyla haberleşiriz. Aklımızdaki düşünceyi sözlerimizle açığa vururuz. Bu durum, kendi sınırsız aklını bizim sınırlı aklımıza açmayı uygun gören Tanrı için daha da geçerlidir. Peygamber Yeşaya'nın belirttiği gibi, "Gökler nasıl yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin yollarınızdan, düşüncelerim düşüncelerinizden yüksektir" (Yeşaya 55:9). Tanrı, düşüncelerini bizim anlayabileceğimiz sözlerle açığa vurmadıkça, onları anlamamız mümkün değildir. Böylelikle Tanrı'nın sözü peygamberler aracılığıyla insanlara açıklandı. Son olarak da İsa Mesih'in yeryüzüne gelmesiyle "Söz insan olup aramızda yaşadı" (Yuhanna 1:14). Korint'teki imanlılar topluluğuna yazan Pavlus, bu gerçeği şöyle açıklamıştır: "Mademki dünya Tanrı'nın bilgeliği uyarınca Tanrı'yı kendi bilgeliğiyle tanımadı, Tanrı, iman edenleri saçma sayılan bildiriyle kurtarmaya razı oldu" (l.Korintliler 1:21). İnsan, Tanrı'yı kendi bilgeliğiyle değil, Tanrı'nın Sözü aracılığıyla tanıyabilir; kafasında kurduğu düşüncelerle değil, tanrısal açıklayışla gerçeğe erişebilir. Tanrı Kendini, bizlere İsa Mesih'te açıklamıştır. Bu yüzden Mesih İnanlısı, inanmayanlara, boş inanca saplanmış olanlara kesin açıklamada bulunabilir. Pavlus'un Atinalılar'a duyurduğu gibi, "Sizin bilmeden tapındığınız bu Tanrı'yı ben size tanıtayım" diyebilir (Elçilerin İşleri 17:23). Bilim ile inanç arasında süregelen çekişme büyük ölçüde bu noktanın değerlendirilmesinden ileri gelmektedir. Deney yöntemi inanç konusunda pek geçerli olmuyor. Bilim gözlem ve deney sonucu ilerler; fiziksel duyuların verdiği bilgilere dayanır. Oysa fiziksel yasalarla bağlanmayan inanç konusuna gelince iş değişir. Tanrı'ya dokunamayız. O'nu görmeyiz, duyamayız. Ne var ki gün geldi, Tanrı konuştu; görülebilen, dokunulabilen bir insan bedenine büründü. Yuhanna, birinci mektubuna şöyle başlar: "Yaşam Sözü'yle ilgili olarak başlangıçtan beri var olanı, işittiğimizi, gözlerimizle gördü ğümüzü, ellerimizle dokunduğumuzu duyuruyoruz" (1. Yuhanna 1:1-3). Tanrı Eyleme Geçti İncil'in iyi haberi, "Tanrı konuştu" bildirisiyle bitmiyor. Aynı zamanda Tanrı'nın harekete geçtiğini bildiriyor. İnsanın kişisel gereksinimi böyle olduğundan, Tanrı bu iki yönde de girişimde bulundu. İnsan hem bilgisizdir, hem de suçludur. Bu yüzden Tanrı'nın Kendisini açıklayıp yalnızca bilgisizliğimizi gidermesi yeterli olamazdı. Bizi suçlarımızdan kurtarmak için de bir çözüm yolu sağlaması gerekiyordu. Tanrı eski zamanlardan itibaren bu durumun çözümünü hazırlamaya başladı. Mezopotamya'nın Ur kentinde İbrahim'i çağırdı, onun soyundan kendine özel bir ulus seçti. Bu ulusu Mısır'da kölelikten kurtararak Sina Dağı'nda kendileriyle bir antlaşma yaptı. Onları çölden geçirerek vaat ettiği topraklara götürdü, kendi halkı olarak yönetti ve eğitti. Bütün bu olaylar Kutsal Kitap'ın Eski Antlaşma kısmında anlatılmaktadır. Ne var ki, bütün bunlar Tanrı'nın İsa Mesih'te gerçekleştireceği kurtuluş için birer hazırlık niteliğindeydi. İnsanların, yalnız Mısır'daki kölelikten ya da Babil'deki sürgünlükten değil, günahın getirdiği ruhsal kölelikten ve sürgünlükten de kurtulması gerekiyordu. İsa Mesih'in dünyaya gelmesinin asıl nedeni buydu. O, Kurtarıcı olarak geldi. "Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak."(Matta 1:21). "'Mesih İsa günahkârları kurtarmak için dünyaya geldi' sözü, güvenilir ve her bakımdan kabule layık bir sözdür" (l.Timoteos 1:15). "Nitekim İnsanoğlu, kaybolanı arayıp kurtarmak için geldi" (Luka 19:10). İsa Mesih, sürüden tek bir koyunun uzaklaştığını fark edince, onu buluncaya dek arayıp duran çobana benzetildi (Luka 15:3-7). Mesih İnancı, kurtuluş inancıdır. Yeryüzündeki dinlerin hiçbirinde, Tanrı'nın kaybolmuş günahlı kişileri sevip onları kurtarmak için uğraştığı, onların uğruna ölüme bile gittiği bildirisiyle denkleştirilebilen başka bir bildiri yoktur. İnsana Düşen Karar Tanrı konuştu, Tanrı eyleme geçti. Tanrı'nın bu söz ve eylemleri Kutsal Kitap'ta yazılmış bulunuyor. Birçokları için iş bununla bitiyor. Tanrı geçmişte ne söylediyse ve ne yaptıysa tarihe karışmıştır; onların umurunda değil. Yüce Tanrı'nın söyledikleri ve yaptıkları, tarihten kişisel deneyime, Kutsal Kitap sayfalarından gerçek yaşam düzeyine geçmesi gerekirken, geçmemiştir. Tanrı konuştu; biz O'nun sözünü dinledik mi? Tanrı harekete geçti; biz O'nun gerçekleştirdiği kurtarıştan yararlandık mı? Bizden beklenen karşılık bundan sonraki bölümlerde anlatılacak. Şimdilik bir noktanın üzerinde durmakla yetineceğiz: Tanrı'yı aramamız gerekiyor. Tanrı kaybolmuş koyunu arayan çoban gibi bizi aradı. Şimdi de aramaktadır. Biz de O'nu aramalıyız. Nitekim Tanrı, insanların Kendisini aramamalarından yakınıyor: "RAB göklerden bakar oldu insanlara, Akıllı, Tann'yı arayan biri var mı diye. Hepsi saptı, tümü yozlaştı İyilik eden yok, bir kişi bile!" (Mezmur 14:2, 3). Bununla birlikte İsa, "Arayın, bulacaksınız" dedi. Aramadıkça bulamayacağız. Çoban, kaybolmuş koyunu buluncaya dek aradı. Biz daha mı az gayret göstereceğiz? Tanrı, Kendisinin arayanlar tarafından bulunulmasını istiyor. Tanrı'yı var gücümüzle aramamız gerek. İnsan, doğal yapısıyla tembeldir. Oysa bu öylesine ciddi bir konu ki, doğal tembelliğimizi ve umursamazlığımızı yenip kendimizi tümüyle O'nu aramaya vermeliyiz. Ciddi olmayanlara karşı Tanrı'nın sabrı tükenir, ama "kendisini arayanları ödüllendirir" (İbraniler 11:6). Alçakgönüllülükle aramalıyız. Bazıları için tembellik, bazıları içinse gurur bir engeldir! Tanrı Kendini bize açıklamadıkça, sınırlı aklımızla, kendi çabalarımızla O'nu hiçbir zaman bulamayacağımızı kabul etmemiz gerekir. Aklımızı kullanmaktan vazgeçelim demiyorum. Tersine, Mezmur yazarı, katır gibi anlayışsız olmamamızı söylüyor. Aklımızı çalıştırmalıyız. Ama aklımızın sınırlı olduğunu unutmamalıyız. İsa şöyle der: "Baba, yerin ve göğün Rabbi! Bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük çocuklara açtığın için sana şükrederim" (Matta 11:25). İsa'nın çocukları çok sevmesinin nedenlerinden biri işte budur. Çocuklar öğretiş almaya hazırdırlar. Gururlu, kendini beğenmiş, eleştirici değildirler. Bizim de küçük bir çocuğun açık, alçakgönüllü, öğretiş almaya hazır olan tutumuna ihtiyacımız var. İçtenlikle aramalıyız. Kutsal Kitap, Tanrı'nın Sözü olma iddiasını taşımaktadır. Bu kitabın sayfalarında Tanrı Kendini açıklamaktadır. Bu bildiriye önyargı taşımadan yaklaşmamız gerekiyor. Her araştırmacı, konusuna birtakım önyargılarla yaklaşmanın ne denli tehlikeli olduğunu bilir. Ne var ki, birçok kişi İncil'e kararlarını önceden vermiş olarak yaklaşır. Oysa Tanrı'nın Sözü, içtenlikle arayana yöneltilir: "Beni arayacaksınız, bütün yüreğinizle arayınca beni bulacaksınız" (Yeremya 29:13). Böylece önyargılarımızı bir yana bırakıp Kutsal Kitap'ın bildirisinin gerçek olabileceği düşüncesine yüreğimizi açmalıyız. Tanrı'nın sözünü dinleyerek aramalıyız. En ağır koşul da budur. Tanrı'yı arayacaksak, yalnız düşüncelerimizin değil, tüm yaşamımızın değiştirilmesini göze almalıyız. İncil'in bildirisi yaşamımızın her yönünü ilgilendiren bazı koşullar içermektedir. Bildiri, gerçekten Tanrı'nın Sözü ise, bu koşulları da benimsemek zorundayız. Tanrı'yı herhangi bir şeyi inceler gibi inceleyemeyiz. O'nu bir mikroskobun altına ya da bir dürbünün ucuna koyup "ne ilginç!" diyemeyiz. Tanrı ilginç değildir. Tanrı insanı altüst eder! İsa Mesih de öyle! Tanrı'yı aklımızla inceleyelim derken, Kendisinin bizi ruhta incelediğini anladık... Aristo'yu okuruz ve akıl yönünden olgunluk kazanırız. İsa'yı inceleriz ve ruhumuzda en derin anlamıyla rahatsız oluruz... Yüreğimizde ve istemimizde, İsa ile ilgili belirli bir tutum takınmak zorunda kalırız... İnsan, İsa'yı akıl yönünden tarafsızlıkla inceleyebilir; ama ahlâk yönünden tarafsız olamaz... Bir seçim yapmak zorundayız. İsa ile dolaysız olarak kurduğumuz ilişki bizi bu noktaya getirmiştir. Bu araştırmaya çalışma odamızın rahatlığı içinde başladık. Şimdi ise, kişisel bir karar vermeye zorlanıyoruz."2 Kendisini benimsemeyen bazı kişilerle konuşan İsa şöyle demiştir: "Eğer bir kimse Tanrı'nın isteğini yerine getirmek istiyorsa, bu öğretinin Tanrı'dan mı olduğunu, yoksa kendiliğimden mi konuştuğumu bilecektir" (Yuhanna 7:17). Söz açıktır: İsa Mesih'in gerçek mi yoksa bir yalancı mı, öğretişinin insandan mı yoksa Tanrı'dan mı olduğunu bilebiliriz. Ama Tanrı Sözü, ahlaksal bir koşula dayanmaktadır. Yalnız inanmaya değil, Tanrı'nın Sözü'nü dinlemeye de hazır olmalıyız. Tanrı isteğini bize açıklayınca, ona uyma niyetinde olmamız gerekmektedir. Okuldan ayrılmış, Londra'da işe yeni girmiş olan bir genci anımsıyorum. İkiyüzlü olmak istemediği için kiliseye gitmekten vazgeçtiğini söylüyordu. Artık inancının temellerine inanmıyordu. Genç bütün açıklamalarını bitirdikten sonra kendisine şu soruyu sordum: "Senin tüm sorularına akıl yönünden doyurucu yanıtlar verecek olsam, yaşayışını değiştirmeye razı olur muydun?" Hafifçe gülümsedi, yüzü kızardı. Gerçek engel akli değil, ahlâkiydi. Arayışımızın işte bu tutumla sürdürülmesi gerekiyor. Tembelliği, gururu, önyargıları ve günahı bir yana atıp ne pahasına olursa olsun Tanrı'yı aramaya koyulmalıyız. Arayışımızı engelleyebilecek tüm etkenlerden bu son ikisi, akıldaki önyargılar ve ahlaksal boyun eğmezlik, en zor aşılan engellerdir. Her ikisi de korkudan ileri gelir: Korku ise gerçeğin en büyük düşmanıdır. Korku, arayışımızı felce uğratır. Tanrı'yı bulmak ve İsa Mesih'i benimsemekle, benliğimizi rahatsız edici bazı sonuçlar doğacağını biliyoruz. Yaşam görüşümüzü tümüyle yenilemek, yaşayışımızı kesin bir biçimde değiştirmek zorunda kalabiliriz. Bu iki yönden duyduğumuz korkaklık yüzünden gerçek arayıştan çekiniyoruz. Aramadığımız için de bulamıyoruz. Bulmak istemediğimiz için aramıyoruz. Çünkü aramadıkça, bulamayacağımızı biliyoruz. Yanılmış olabileceğini bir an için kabul et. Mesih İsa belki de gerçektir. Sen de Tanrı'yı alçakgönüllülükle, içtenlikle ve itaatle arayan bir kişi olmak istersen, O'nun özel açıklayışı olma iddiasındaki Kutsal Kitap'a yaklaş. Özellikle İncil'in, İsa Mesih'in yaşamını anlatan bölümlerine yanaş. Tanrı'ya Kendisini sana kanıtlama ve gösterme fırsatını ver. Tanrı'nın seni ikna etmesi halinde inanmaya ve O'nun Sözü'nü dinlemeye hazır olarak gel. İncil'i okumaya Markos ya da Yuhanna kısmından başlasan iyi olur. Bir bütün olarak etkisini hissetmek için bir oturuşta baştan sona dek okuyabilirsin. Sonra yavaş yavaş her gün bir parça okuyarak derinlemesine incelersin. Okumadan önce de Tanrı'nın yardımını dile. Şöyle dua edebilirsin: "Tanrı, eğer varsan (emin değilim) ve benim duamı duyabiliyorsan (bundan da emin değilim), gerçeği içtenlikle aradığımı belirtmek istiyorum. İsa Mesih gerçekten dünyanın Kurtarıcısı mıdır, bana göster. Beni ikna edersen, O'na Kurtarıcım olarak inanacağıma, Efendim olarak izleyeceğime söz veriyorum." İçtenlikle böyle bir istekte bulunan hiç kimse hayal kırıklığına uğramaz. Tanrı hiçbir insana borçlu kalmaz. İçtenlikle yapılan arayışa saygı gösterir. Dürüstlükle arayan herkesi ödüllendirir. İsa Mesih'in sözü açıktır: "Arayın, bulacaksınız." |
11-22-2009, 04:24 PM | #2 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1391
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Paylaşım için saol
|
Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1) | |
|
|