![]() |
|
|
|
|
#1 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Tüm Yollar Masallara Çıkar
1/: Ne zaman giysem, Ayağıma sihirli pabucumu Tılsımlı asamı alsam elime Düşerim önümde kıvrılan yollara, Yollar ulaşır masallara. 2/: Ben giderim üşenmeden, Hiç düşünmeden onlar da gider. Ardımda güneşle uzayıp kısalır gölgem, Önümde kovaladıkça kaçan hayallerim, Çın çın eder, tin tin eder... Düşerim heyecan ile önümdeki yollara, Yollar ulaşır masallara. 3/: Ne zaman doğrulsam yerimden. Puslu ve rüya gibi bir akşamüstü. Sağ elimi gözlerime siper etsem, Süzsem dağların üzerine gerilen ufukları, Bulutların mor renkli saçlarını tarasam. Sihirli pabuç ayağımda Elimde tılsımlı asam İlişir gözüm görkemli dev saraylarına, Düşerim heyecan ile önümdeki yollara, Tüm yollar ulaşır Kaf dağlarına. Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#2 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Üç İşaret Semahı
1/: Ay canlar canı ey! Dinimizle tuttuğumuz kozmik deftere, Can da canan da üç işaretle yazılır: A, şe ve ke... *** Göğsümüzdekine güvenmemiz tez getirir nihayeti kapımıza. Şahsi tarihimizde, Delirmişliğimizin de bir hududu vardır, Uzanır eşkin taylar burcuna dek ara vermeden. İçimizdeki mahpus damak cidarımızı yalar, Ve iştah ile yakalar bizi, büyüttüğümüz heyula işaretler. 29, 30, 31 ve 32 de olsa harf sayısı alfabelerde, Can da canan da üç işaretle yazılır ancak: A, şe ve ke... *** 'Hayır canlar istemem hayır! 'ın anlamı nedir? Nedir Füsus'un gizemi Araboğlu Muhittin destanında? Ya da çöl kokan satırlarında neler iniler Nesimi Seyyit? ... İsteriz sırra dair ne varsa, ağlayarak giderken kurban olmaya, Ol sebepten bir ayinde bile pek çok yıldız kayar semadan. Kül ve ter fışkıran her hücremizden, Delişmen arzularımızın atlıları koşuşur dörtnala. Beynimize dolanan her koşuda, asumanın uçuk mavi yaygısıdır, Gözümüzde burgulanan ateşten parmak ise, Bir fani pirin ikazıdır sadece yaşamın akıl ermez düsturunca. Can da canan da üç işaretle yazılır bu düsturda: A, şe ve ke... 2/: Tutar bağlarsa bir kafası kıyak peyiğin avazı, Orta yerde kıskıvrak beni ve cümlemizi cem'an bire, Habire yıldız doğar her sabah bitiminde. Bize şu karşıki akşam üstlerinin el edişi var ya, Cümlemiz onun dayanılmazlığına dayanırız boşlukta durup. Gölgemizi uzatıp arzumuzu kısaltırız ama yine de, Yüz yıllar alır ulaşmamız beklenen yere. Ol yerde bile can da canan da üç işaretle yazılır: A, şe ve ke... *** Durur, Ve donar Ve kalır zamanın harmanında bir an, meyyitse yürek. Yalnızlığın ten yakan kançılaryasında lahuti mührün şekerrengini, Ve yok olmayı kalabalıklar ortasında tadar her can. Yollanır güneşe boynu bükük selamlar, Sımsıkı yan yanalığımız açılır kainat eninde. Dönsek de eksenimizde revan olduğumuz yoldan, Dönmesek de buruluruz ışığın kirmanında... Zira ol revanda can da canan da üç işaretle yazılır: A, şe ve ke, Kurbanız bir tekine... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#3 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Zebercet Şah Semahı
1/: Dönerse can, Menzili ırak olmaz. Aha şuracıktadır arzın ekseni, Celalettin kirpik ucunda canın, Mansur pamuk pamuk atmada alemleri.. *** Öyle ise biz de döneriz. Neredeyse sabah atımızı oralara süreriz, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız. Ah yüreğimiz, Yüreğimiz ah kan içinde gezinen, Vesezinleyen aşk ve ışk'a dair ne varsa bu alemde... Burada bu akşamları da siyaha boyamışsa gaflet ustaları, Ama pas tutmaz muharipler uyanırlar erkenden, ilk yürek atımında, Ve sürünürler nurdan kefenlerin turkuvaza çalan beyazlığını. Beyazın aşk ve ışk'a kestiği bir andır ki bizimkisi, Hakik taşlarıydı sanırız izimizle öpüşen. Bir yarı gece de geçti elimize zebercet şahı. Gaflet ile dövüşen mahmur yüreklerimizin azalan gücü, Kurban verdi on ikinci konakta son muhafızı. Böyle anlarda, Bir pir ki sakalında mevsimlik bulutlar gezinen gökyüzüdür, Ve yağmurlara binerek hallaç olur pamuklar diyarında, Karanlıklar yayılır perde perde dam aralarına, Tan yerinde parlayan ayna ise ilk aslanın gözüdür. Mahmuzlarımız çivilenir arzın böğrüne, Neredeyse sabah, atımızı oralara süreriz çünkü, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız... 2/: Ne olaydı? Zaman denen burgaç gibi biz de, Ve neler olaydı yıllar evvelinde gizemli bir denizde, Bela'nın kuzuları yüzseydi... Ve gözlerinde meşaleler yanan meydanın şahı, Kutlu libaslar giyinseydi kefen yerine... Ya bir bayrak çırpınışıyla gezinse Horasanlı yitik can, Ya da kan ve kum ve tarih harmanında bir zıpkın rüzgar esse. Yüreğinde taş kaldırımları döşeli karayağız hakimler, Ya da yeşil bir tekinsizlikte dağlanan gözler, Durulsaydı Sıffin'de, Hurmalar şerbete dursaydı muallanın bereketinde... Dönseydi Şam, Çünkü dönmedeydi her zaman Sıffin'den arta kalan öksüzler. Öyle ise ömür dönümümüzde biz de döneriz turna kesilip, Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz, Ve yetimler neredeyse orada döner semahımız, Ahımızla saltanatı da yakarız, Hariçte bekleşen kararmış ardıç ağaçlarını da... 3/: Tuttuğumuz her bir kınalı parmak kılavuzumuz olur, Bu belki sonuncu kıvrılışımızdır katardaki hız ile, Bir daha uğramaz o pembe düşler derelerin çakıl taşlı yatağına, Miadı tamamlanmış bir demir zincirdir zaman yatak ve taşta... Delişmen gözlerinde çiçek açan altın kızlar diyarının, Uzaklardan uzanan beyaz entarili çöl çiçekleri, Ne susamışlığımız ve ne de acıkmışlığımızdır bizi bağlayan, Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız... 4/: Pınar başucundayken oruca durur aşkın adamı, Yani aşk ile kuruyan dudak ölüm ile halleşir, Muharrem kervanı zor yol alırtakvimlerin mekansız yollarında, Ancak yüreklerden tez geçer. Eğer ummanlar köpürüp kurutmazsa çölün şikayetini, El aman karanlıklardan ay can... Bilin ki, Neredeyse sabah biz atımızı oralara süreriz, Ve turnalar neredeyse orada döner semahımız... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#4 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Alın Size Bin Kelvin fisyon ve Aşk
1/: Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Bir gümrükte kesilmişti önümüz. Sarmal şehre giremiyorlardı mikrodalgalar. Ancak kuzeyden gelen barbar takımı on üç parsek ilerliyordu. Ne ben gireyim, ne de argon kütle çekime. Diyorduk ya: Füzyon üşütür bizi. Alın size on beş bin kelvin fisyon öyle ise. Ne kütle ne de dijital zaman kayzeriydi tahta çıkan emperyal devirlerde. Ne de bu sektörde. Ya da nereden gireceksiniz kinetik yasaklamalara? Ayrıcalıklı değil hiç kimse... 2/: Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Pozitron diye bir şeydi karşılaştığımız harpçi. Ve soruyordu bize kutsal yolu. Biz de ne kördük ne de topal neticesi. Oysa herhangi bir yerden girebilirdi radyoaktif fiziğe. Yani izan kitabının yalancı aşk zamanına ya da. Ama bizim şiirimize asla! Daha doğrusu artık girmek istiyorduk biz de samanyoluna. Ama bir türlü bunu beceremiyorduk biz. Ve zavallı nötrinolar. Muhtaçtık bir atomik nefese... 3/: Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Araftaydık. Siz ise arasatta... Bizim şiir yazıcıları da ara evredeydiler şimdi. Yani sorana yolun tersini işaret ediyordular. Ancak paralak ölçüler içinde kalarak. Yüreğimize egemen oluyordu bir kızıl dev. Ve üç yüz elli kilo parsek bir ölçümle doldurduğumuz kahrımızdı evrendeki. Ve fizikteki. Ve metasimyadaki. Ve atomertesi... 4/: Dedik ya ey ehli şiir... Alın size on beş bin kelvin fisyon ve aşk öyle ise... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#5 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Uçan Halı Ne Yapar?
1/: Uçan halı gezmek ister: Yola çıkar canı her sıkıldığında. Yolu uğrar ilk önce İsfahan'a, Orada durmaz, yönelir Şam'a. Güzelim Bağdat şehri aha şuracıkta Tam bin bir seneden beri Uçan halıyı beklemekte. 2/: Uçan halı gezmek ister: Havaya kalkar canı her sıkıldığında *******den bir geceyi Keser makasla bir atlas kumaş gibi Altın iğneye takar ibrişim ipliği Parçaları ekler uç uca. Bir tek lacivert geceden, Bin bir tane gece yapar. 3/: Uçan halı gezmek ister: Dalar ilk geceye canı her sıkıldığında. İkinci gecede uğrar Şehrazat'a Onun yanında durmaz, yönelir Sinbat'a Alaattin aha şuracıkta Tam bin bir seneden beri Uçan halıyı beklemekte. 4/: Uçan halı gezmek ister: Bir tek karanlık geceyi kırpar. Bin bir tane masal gecesi yapar. Masalları ekler uç uca. Bin bir gece içinde gider uça uça... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#6 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Aşk Ovasında Dumansız Ateş Sakini
1/: Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Sular yarıldı. Ardı karardı okyanusların. Marz adlı bir Zombardı okyanustan doğrulan. Ve Atlantis... Ateş krallarının gözlerinde turkuaz bir soyutluk. Ve boz rengin yanıp söndüğünü görüyordu Mu'nun uçsuz bucaksız ovalarında dumansız ateş sakinleri. Sonra çatal dilleri ile kırmızılar geliyordu kutuplardan. Ardından turkuvaz derili huriler... Serin ekvator yöresine. Yalaz renkli atlarını meşale kılıp... Ve dünyanın ateş ırmaklarından sulaya sulaya. Oysa haksızdılar davalarında... 2/: Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Alt zamandan bir başka ırk... Kırık mızraklılar ya da. Onların da uniform ölçüleri orta bir kararlılıktaydı. Şiir yazıcıları da susuzdular. Ve birer bardak istiyorlardı. İlk ve kızıl Volga’nın dolaylarından ilk günahlarını işlemek için. Kızıl gezegenin yeni müdavimlerindendiler onlar da bundan böyle. Ve soyut türkülerdi lisanları. Karşı kabileden olan yanmaz ateş canları teber tebere. Aksi ve asi... Şimşek ibrişim iplikler abalarında... 3/: Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Şifasız bir bunalımdı bulutlardaki. Zaman canla yarış halinde. Ölüm ve doğum iç içe. Ama hem aspirini biliyorlardı tayifeyi latif. Ve hem de aynı anda heroin diye bir şeyi... Bir başka ilacın daha muhtevasını ex tabletlerine dönüştürüyordu simya dilinde ruhban. Işık diyarına yolluyordu ardından. Tayf ölçümleriyle yine endazedeydik. Çünkü bizdik ve acizdik. O anda şiir yazıcıları gazel derdinde... Şifalara gebe arzhanenin biraz daha genişlediğini hissediyordular. İlk dalga boyu salınımları zihnimizi sallıyordu galiba bizimse. Lokman şifalı ot aramada arzın ilkel savanlarında... 4/: Dedik ya ey ehli şiir... Dumansız ateş sakinleri aşk ovalarında... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#7 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Uçuruma Düşen Kedi
1/: Kuyruğu saçaklı bir kediydin. Mahallenin sevimli maskotu, Sokak köpeğinin üvey kardeşi, Sokak çocuğunun kankasıydın. 'Uçuruma uçan kedi, Tutun ağacın dalına! 'Biz geldik, Koynunda yattığın kankan geldi Seni oradan kurtarmaya.' 2/: Çizgi gözlü bir kediydin. Bir sabah erken acıktın, Bir farenin peşine düştün. Av oldu fare önde, Sen avcı oldun arkada... Önce evler arasında, Sonra kırlarda... Sürdü bu inatçı kovalamaca Taa bir uçurumun kenarınaca. 'Uçuruma uçan kedi, Tutun ağacın dalına! 'Biz geldik, Bak kardeşin hav hav geldi Seni oradan kurtarmaya.' 3/: Burnu bıyıklı bir kediydin. Bir sabah erken... Kargalar 'gak gak! ' derken, Kurbağalar 'vrak vrak! ...' Yüksekçe bir yarın kenarında, 'Eyvah! ' ayağın kaydı, Teker meker yuvarlandın. 'Uçuruma uçan kedi, Sıkı tutun hayata! 'Bak biz geldik. Can düşmanın fare geldi.' Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#8 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Bir çiçek oğlanın sergüzeştiydik
1/: Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik... Daire daireydi sefirot. İç içe su dalgaları... Dopler kayması sırasında duyduğumuz öfkemizden besleniyordu elips. Macellan bulutlarından akansa yağmur değildi. Kırk kalvin ateş... Otuz parsek kızıl volkan mağmasıydı. Vizyona çıkıyorduk kendi gözlerimizden akarak. Haydi Habıl gör bizi yüreğinden bakarak... Bil ki biz sandığın ateş değil. Biz bizdik... 2/: Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik... Kozmolojiks nurlanma anıydı. Yüreğimize kapılar açılıyordu. Alnımıza koridorlar. Nükleik mimarimize doldurduğumuzsa dehşetengiz tay sesleriydi belki de. Kanımız ve canımızdan ivmeleniyordu astronun macerası. Astro zamanın kıpkısa tarihini yazıyordu. Terimizle kazdığım kızıllık saflığımızdı bilene. Aşkın yüzündeki allıktı ilk işimizin acemiliği. Bu yüzden teke tektik... 3/: Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik... Aşıktık. Ama aşk zamanını uyuklayarak geçiriyorduk. Bir çiçek oğlanın içrek teslimiyeti... Ve sufi sergüzeştiydik. Bir demir leydinin günahı ya da... Her ahı duyardık da kardeşimizi asla. Çünkü marihuana dumanı gibiydi başımız. Öylesine hindikuş... Öylesine hu ve huş... Ol nedenle okült ilahilerle ritmik devinimlerdeydik. Sekiz parsek sis bürünmüştük terkimize. Yalnız bir aşk ve ışk hanesindeydik. 4/: Dedik ya ey ehli şiir... Bir çiçek oğlancığın aşk tütsülü sergüzeştiydik... Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#9 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Uğur Böceğim
1/: Kim bastı parmak parmak? Bu kırmızı puanları sırtına De bana uğurlu uğur böceğim. 2/: Kim dikti parmak parmak? Beyaz gömleğinin üstüne Bu kırmızı puanları De bana uğurlu uğur böceğim. 3/: Kim yaktı parmak parmak? Minnacık ellerine bayramda Kınayı nokta nokta De bana uğurlu uğur böceğim. Ahmet Yozgat |
|
|
|
|
|
#10 |
|
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57932
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
Bir Galaktik Aşk Kulübesi Burası
1/: Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir... Gelin yanıma kuzeyliler. Diyordu ya kutup yıldızı. Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir. Sizi de saklar bizi de... Her dediğini duyuyordum o son prensin. Dahası duymuyor hissediyordum. Çünkü herhangi bir ses değildi dinlediğimiz türküleri ırlayan. O an ulaşamıyordu yöremize son dağın son nefesi. Meri'deydi kökü gog ehlinin de belki? Herkes kendi ülkesinin derdindedir şimdi bilin ki. Ve bu ses herkesin ortak ünlemesidir... 2/: Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir... Sırılsıklamdık. Saçaklarımızda ateş buzları tutmuştu kamaleyin. Bir kaç milyarlık ışık yılıydı yorgunluğumuz. Dağların kulağına fısıldamalıyız. Ki kar ve gölge gerek bizlere. Tepedelenli Kamil Paşaya ise samur kürk... İstemdışı oluşur her hareket bidayette. Ve birkaç adımdır atılır birim zaman içinde. Yavru galaksilere doğru devrilir yağmur bulutları. Ben de devrilirim. İşte buradır mantık... Arkası faydasız felasife... Bin bir yanımız ise ateş dalgalı bir denizdir... 3/: Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir... Kararmış suretlerle ışığın arkasından yürüyorduk. Usul ve gevrek... Ateşler üfleyerek. Dağlı Albaniler zil takıp oynamada. Ve tıklım tıklım güzergah kenarında. Krallarının ardında post bürülü dızmanlar. Kılıçlar sivri dilli yıldırım... Önlerine dolanansa alüminyumdan bir zırh. Kabaralı kumaştan sisli pelerininin önü ise yırtıktı... Arkası kraterler vilayeti oluyordu tarihin bu kıyısının. Bizim bekleştiğimiz durak burası. Yani sayın ki Alamut kalesidir... 4/: Dedik ya ey ehli şiir... Burası korunaklı bir galaktik aşk kulübesidir... Ahmet Yozgat |
|
|
|
![]() ![]() |
| Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|