Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Çaresizliğimiz

ağlayaduralım çaresizliğimizle
biryerlerde mi hata yaptık
yoksa bilinçsizliğimiz mi
sevgiyle sarılmasını mı unuttuk birbirimize
akşam güneşi gibi solgun gözlerimize
bakalım bir
yoksa aynayı mı unuttuk

derken tam bulduk
elimizden sıyrılan
burkulan yüreğimiz
güz rüzgarının önündeki
solgun yapraklar gibi
çaresizliğimiz

_erenköy 7ekim2003
_sevgiliye isyan yt:haziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Çıkmaz Sokaklar

bulanık suda balık avlayıp
puslu yollarında yürüdük bu kentin
sanal sevgilerle avunur olduk
türkülerimizi unutup
başkalarının gaydalarında oynadık
sorgulamayı unutup
yürüyecek kaldırım aradık
sokaklarında

bir karış toprak bulamadık
bir ağaç dikecek
boyumuzdan büyük hayaller ürettik
ve tükettikçe tükettik

_erenköy 9ekim2003-
_sevgiliye isyan yt:haziran2004-

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Denizin Üstünden Doğdu Güneş

____dost ressam muammer durmuş için-

senin gözlerinde okudum
geçmişin kan kokan acısını
ve de yarınların aydınlığını
sende eriyişini gördüm
kördüğüm yollardaki buzların
2000 yılını seyrettim resimlerinde
kilit vurmadan geçmişe ve geleceğe
gün oldu daldık seninle
şu koca kentin uyuz caddelerine
en güzel türkülerimizi
söyledik geceye
duymadılar bizi
anlamadılar bizi

şarabın acı tadında
eritmeye çalıştık öfkemizi
sevdamız büyüdü inadına
biz öfkeden kaçtık
öfke bizi yakaladı

bir gün doğumu
haykırdım birden
çiz bana bu günün resmini diye
şiirlerimin suretini çıkar kağıtlara
sen çizdin
ben yazdım
sonra birden aydınlandı
denizin üstünden dünya

vur dedim bu güne damganı
vur dedin bu güne damganı

_t:istanbul temmuz1973
_köz yt:1973
_sevgiliye isyan yt:haziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Dışardan

ölümcül
bir çığlık gibi inerken
mapushaneye akşam
kırılası demirler
bin yıl geriye götürür

bir çocuk sesi
bir fincan kahve
ya da sevgilinin başak saçlarıdır
bir türkü gibi gözlere gülen
sonra da
karanlığa
bıçak bıçak dökülen

_çağ ekim-kasım1976 sayı:14-15
_sevgiliye isyan yt:haziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Direnç

şimdi sırasıdır
bir türkü söylemenin
dipdiri
bir türkü ki
özgürlükten
bağımsızlıktan yana
velhasıl yaşamaya dair



gün günden daha ağır
gün günden daha çekilmez
olsa da yakısmaz bize boyun eğmek
ve de geri dönmek

çılgınca nağralar atarak
ve de tozu dumana katarak
gelse de üstümüze ölüm
granit bir dağ gibi
karşısındayız zulmün

_çağ kasım1977 sayı:27
_SEVGİLİYE İSYAN yt:haziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Doğacak Çocuğuma Şiir

türkülerle
ağıtların
birbirine karıştığı bir zamanda
bir çığlık atacaksın dünyaya
toprakta patlayan tohumun
sevincini yaşayacaksın
ve ben seni
yeni açan bir çiçek gibi karşılayacağım
ve de okşayacağım birkaç saçını
yüreğimde dereler çağlarken
gül kokan dudaklarından
ananın ak sütü dökülürken
anlayacaksın
'başlamıştır kavgan'
ve yılmadan yürüyeceksin yolunu
ine çıka
düşe kalka
yüreğinde sönmeyen
umutla


_yazım t:üsküdar 1977
_numune mayıs2003 sayı:3
_sevgiliye isyan yt:haziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Duyar mısınız

duyar mısınız
bir makinanın ustalığında
yorgun soluk alışlarımızı
ellerimizin anaçlığında
duyar mısınız
tohumun topraktaki kavgasını
türkülerin köroğlusunu
ve sonbahar yorgunu balarısını
duyar mısınız
mahpus damlarını
ve sızılı anaları
ve yurdumun
dağlarını ovalarını
meyveye durmuş ağaçlarını

_istanbul 1975
_sevgiliye isyan yt:haziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Eğer Geri Dönerse Zaman

ıslak ve yorgun bir istanbul akşamı
ıslak ve yorgun bir istanbul akşamında
ıslak ve yorgun bir adam
damla damla olmuş her umut tomurcuğu
dökülür geceye bıçak bıçak

eğer geri dönerse zaman
gene yazarsa takvimler 3 temmuz 1970 i
kaçacağım sonu olmayan yollar boyu
ıslak ve yorgun bir adam var dedim
ıslak ve yorgun bir istanbul akşamında
ağlamaklı
bitkin
ve sarhoş
bir şarkı dökülür dudağından geceye
bitmeyen *******in tutsaklığında
ses vermez anılar ve 3 temmuz 1970

bir baykuş öter dalları arasında
en güzel şiirlerin okunduğu ağacın
bu sıra ölüme bir nağra atar
ıslak ve yorgun adam
ıslak ve yorgun bir ıstanbul akşamında
bir kahkaha sarar boşluğu
alaysı öldürücü

umut türküleri susar
ak bulutlara doğru yükselir ağır ağır
yeni bir günün başlangıcındayız şimdi
bir şarkı boyu yükselir güneş
bir şarkı boyu mutluluğa hasretken ben
ve bir yaprak daha düşer zaman
öfke dağları aşmıştır çoktan
ve bir adam kaybolur
ıslak
yorgun ve sarhoş istanbul'da
sarhoş ve olgün umutlarla

_iskenderun kasım1971
_köz yt:1973
_sevgiliye isyan ythaziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Elimi Uzatsam Deniz

oturmuşuz iğde ağacının altına
vermişiz sırtımızı ida dağına
elimizi uzatsak deniz

yakınsın bana yüreğim kadar
sevgimiz dağlar kadar
ve bizim yüzümüzde
sevdanın en mahsunu

_güre 10ağustos2003
_sevgiliye isyan yt:haziran2004

Zeki Ergin

[GooD aNd EvıL]

***Emek

ey alınteri
ey emek
seni sana anlatacağım bu gün
anlatacağım kutsallığını
yaratıcı ellerinin

sen karşımda
gene bir buda görkemiyle duruyorsun
ve ben sana türküler yakıyorum
gün 24 saat
ve sen destanlaşıyorsun

buğdayın soframda
nar gibi bir somun ekmek oluşu kadar
yakınsın bana
bir spermin
ana rahminde oluşumu gibi
değişiyor herşey
ve senin kerpeten ellerin
yaratıcı ellerin
toprağı pençe pençe
çeliği balyoz balyoz
biçimlendiriyor
ve benim ozan yüreğim
ırmaklardan akan sularla doluyor doluyor

suyun akışına yön veren sen
çeliğe can veren sen
alınterinle yüklendi ak bulutlar
alınterin
viski şişelerini soğuttu beylerin
keyiflerine keyif kattı
doymak bilmeyen beylerin
karınlarını doyurdu
sonunda sana sen değil
gene beyler ferman buyurdu
ey alınteri
ey emek

sen gene eriyorsun
ağustos sıcaklarında ter ter
sen gene üşüyorsun
karakış *******inde tir tir
ve sen gene açsın
eriyorsun
ey alınteri
ey emek

ey alınteri
ey emek payına düşmeli seninde
bir somun ekmek
yaptığın asfalt yollarda yürümelisin
yaptığın evlerde oturmalı
yaptığın arabadan seninde olmalı
dünyaya
yaşamaya gülmelisin
ey alınteri
ey emek
dudaklarında
kahroluşun simgesi değil umudun
mutluluğun
yaşamın güzelliği parlamalı
yıldız yıldız
güneş güneş

_tek-met-iş mayıs1975 sayı:39
_sevgiliye isyan yt:haziran2004

Zeki Ergin