![]() |
![]() |
#181 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Enik’e Kemik
postadan bir mektup geldi, yazamayan kalem kusmuş savaştan aldığı rantını, özel kuryesiyle yollamış köpek gine aç kalmış, enik daha, küçücük bir yavru hırlaması neyse salyası olmasa, dönüp bir kemik atardım ite bana düşmez iti sevmek, iti sevsem arkasından kurtu arkasından çakalı severim, çok geç anladım, çook geç statüko: iti sevmek liberalizm: görmezden gelmek faşizm: itle kurtun, kurtla çakalın estirdiği terör aradım bir kemik buldum, acil postaya verdim gitti bir köşesini açmış postacı, kokusuna toplanmış itler el üstünde varmış yerine, etrafında sürüyle köpekle bir kutu içinde bir kemik, ite mi, kurta mı, çakala mı yetecek pişmanım hakim beğ, vallahi billahi pişmanım bilseydim tırla yollardım, buralarda it az, kemik çok köpeklerini kurt, kurtlarını çakal yiyip ziyan olmazdı artık asabilirsin beni…, suçum çok büyük, çook enik doymamış rantına, köpeklerse birbirine girmiş bir dost selam göndermiş, kurtlar kan istiyor diye pusulasına işlemiş bugün başım gözüm üstüne dost, başım gözüm üstüne… Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#182 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Enişüri Solmayan Resim
seni anlatmak, anlamak seni tanımaktır o kutsal emeği seni anlatmak, kavuşmaktır özgürce dünyanın öbür ucundan da olsa berrak sularına Munzur’un seni anlatmak, anlamaktır seni kimsesizliği, yalnızlığı, yoksulluğu çileli büyüdüğün toprağı, ülkeyi bin dokuz yüz otuz sekizi… inadına yaşattığın umudu… seni görmek yıllar sonra çerçevesiz, solmayan bir resimde canlı, dipdiri ayakta dururken elinde kürek, akan sular içinde yaşamın kaynağını bulmaktır toprağın üstüne çıkardığın suda seni taşıyan gururu seni anlatmak doğurmak için bağrında bin bir çiçeği okşadığın, suya kavuşturduğun toprağa, ağaca el verip sen gibi nezaketle konuşabilmektir dilini bir emekçi ki, nasırları patlarken üst üste kanayan parmaklarının sızısını yüreğine versin, o öpülesi ellerin gördüğü, çektiği çileyi dosttan, düşmandan, çocuklarından saklasın evine götüreceği bir lokma ekmekle çocukların güleç yüzünü derman etsin derdine… bilesin Memo, bilesin seni anlatmak için durmadan ölümlere vuran seni anlamaya çalışan bir yürek korkarım yaşlanıyor zamansız söyle, bir resim vurur mu insanı bir resim tutup da silkeler mi insanı beni sardı işte, vurdu alnımın çatısından, gözlerim aktı yaramı kanatmak değil, öldürmek için değil elbet bu senin resmin, kendine getirir adamı görmek, anlamak, haykırmak için… vuruldum bir gece vaktinde, vuruldum bir kazma, bir kürekle koca bir yaşamı kazanan sızısı yüreğime saplanan o nasırlı ellere ansızın, bir gece vaktinde, vuruldum bilmeyen bilmese de olur bu saatten sonra tanımayan zaten tanımaz emekçiyi sen ki, bir tek toprak tuttu elini bir ömür ve dokuz çocuğun yüküyle bir tek suya kavuşturduğun toprak güldü yüzüne Dersim’in yetim delikanlısı tırnaklarınla kazandığın yaşamı kutsal bildiğin emekle, alın terini ve yere düşürmediğin yüreğin… o toprakta şimdi seni anlatmak dünden daha zordur bugün sırılsıklam çarpılmak gibidir poyraza ya da hırçın dalgalarına kapılmak gibi çırılçıplak o engin o mavi denizin içinde kalmaktır tek başına senin bakışın, onurun, bin yıl tutar insanı bu cehennemde, dimdik ayakta nice bin yıl… anlamak, anlatmak için o kutsal emeği çıkarmak için sabaha bir bir konuşmak mı elinin değdiği toprakla heceler yabancı, kelimeler yetişmiyor resmine o bir kareye sığdırdığın duruşuna… inan ki dar geliyor göğsümün kafesi pişirmeye çalışıyorum sözleri ayaklar çıplak, ama alnının teri kurutur tenine vuran suyu hangi kalem yazabilir ki seni tanıyan, tanımayan hangi kalem sızısını akıtır ki kağıda… biliyor musun, gülüşünü özledim öyle bütünleşirdi ki o nasırlı ellerinle öyle masum, öyle içten, öyle sıcak… bin dert olsa üstümde, bir bir çıkarıp atardı içimden hani, ne getirdiğin ekmekteydi gözüm ne yaptığın oyuncaklarda ne de kavgalara meydan okuyuşunda o gözlerinden okuduğum acısını, çilesini içinde saklayan gülüşünü bir bir fidelercesine yarınlara yüreğimin ortasında tutuşturulmuş bir meşale durmadan, ordan oraya savurur beni kavgaların geliyor aklıma biz küçükken, annemle ettiğin kavgalar… alışmıştık, sinirler dinince biten kavgalarındı bunlar ve köyün çeşmesinden sitille taşıdığın suda köylüler gelirdi üstüne, kadın işini yapıyor diye sen ki her zamanki ağır başlılığınla erkek dediğin derdin, yükünü hafifletmeliydi kadının söz biterdi orda, söz biterdi seni nasıl anlatmalı otuz sekizin yetim kalmış delikanlısı seni nasıl anlatmalı tanıyan hangi çocuk bir şeyler almadı ki senden işte karşımdasın, gözlerin üstümde hala başını kaldırıp bakmazdın kadına eğilir dilim, gözlerim akar konuşamam, biliyor musun bir tek ölüm yakışmadı sana diğerlerinin hakkından geldin kendince hala varmıyor dilim, varmayacak da hala görmüş de değilim boylu boyunca uzandığın toprağı ağır gelir Memo, inan çok ağır gelir bana sen ki, otuz sekizin delikanlı çocuğu ekmeğini bölüştüğün kuşlar, diktiğin fidanlar aşıladığın o **** ağaçlar, yürüdüğün yollar toprağın yüzüne çıkardığın sular… duyuyor musun, seni konuşurlar, seni bilmem nasıl anlatmalı, bilmem nasıl hani doyurabilseydin kendini hani çilesiz bir tek günün olsaydı hani seni vuran askerin yüzüne dikilip ‘anlaşıldı asker ağa mahkemeliktir bu iş’ derken ya da benim yüzümden en azından ağaran saç, sakala bakmadan kelepçelenmeseydi o nasırları patlamış ellerin bağlanmasaydı o yaşlı, o sahipsiz gözlerin… saç, sakalından utanmadan o çiğ, o arsız adamlar o kirli elleriyle dokunmasalardı sana bu kadar koymazdı bana işte, yarattığın bir yürek kuş gibi çırpınıyor önünde belki sen gibi küreğe dokunmadan eli belki okşamadan toprağı gün gün, hücre hücre eritirken kendini anlamak, anlatmak için, kimin umurunda seni, otuz sekizin delikanlı yetim çocuğu… bak okşadığın toprağa, yeşermiş diktiğin ağaçlar meyvede dallarında yuvalanmış kuşlar peşi sıra ötüşür adını kazırcasına (Enişüri) Kızıl Pınar’a Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#183 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ernesto
Gücüm yetmiyor Ernesto Bilesin Boynu bükük biriyim ben Gücüm yetmiyor bu dünyaya Sen gittin gideli Kendime bile Artık söz geçiremez oldum Ernesto, Ernesto Yüzyılın çivileri paslanmış Gıcıldayan kalasın sesinde Kendini tüketerek giden Çürüyen kapitalizmi görüyorum Ve bu yüzyılda, Ernesto Kapitalizmden kurtuluyoruz desem İnsanlık adına Abartmış mı olurum, Gençler resimlerini Ernesto Gögüslerinde taşıyorlar Kapitalizmin göbeğinde Karanlıkları yara yara Işıldıyorsun Ernesto, Ernesto. Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#184 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Faili Meçhul Zaman
belli ki kar yağmura karıştı donuk bir rüzgar vuruyor sırtıma sus diyorlar gün görmüş insanlar titremeseydi elleri başka diyecekleri olurdu onların bir gün elbet bir gün yağmur karıştığında kara kar ki güvenmesin kendine toprağa örtünmüş diye büktüğü doğrudur söğüdün boynunu eğilmiyor işte meşenin bir dalı lakin kardelenler gülüyor diyorum arada bir, sen de olmasan duramam bu sert kayaların arasında kim bilebilirdi ki donuk rüzgarı bakarsın yağmura karışan bu kar tümden kara da çevirebilirdi... ona doğru eğiliyor mevsim eğer ölürsem böyle bir havada kim üstlenir dersin faili meçhul deme sakın hüzün kokar havası yağmur mu, kar mı söyle hangisi bedenimi örtecek asileşmiş damarım. (3.k.) Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#185 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Fare Kedi Oyunu
fare kediyle oynuyor oynamakta neymiş kediyle dansa kalkmış içten içe ağlıyor kedi fareyle oynuyor müziksiz dans mı olurmuş nininay, nininay karnı zil çalıyor kıs kıs gülüyor midesinde yeri hazır ikisi de aç karnına kelimelerin yeri yok gücü yeten yetene farenin dansı bitiyor kedi oyunun sonunda kurbağalar seyirci bunlar yabancı mı seyrededursunlar **** söğüt ağaçlarının kucağında kurbağa gölü ne fare biter ne kedi Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#186 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Garip Dünya
Dünya dünya dünya, ne garip dünya sağdan sola, sağdan sola dönüyor dünya gecenin sabaha çıktığı bu dünya şafağın geceyi deldiği bu dünya güneşin etrafında, güneşin etrafında dönüyor dönüyor dönüyor sağdan sola, sağdan sola bu dünya dönüyor hangi rüzgardan sonra, hangi rüzgardan sonra yerine oturur bu dünya şu deli gönlümü dağlara vursam çıkarıp, çıkarıp suyunu güneşe versem alıp ta götürür mü geldiği yere uslanır mı, uslanır mı bilmem şu deli gönlüm dünya dünya dünya, bir garip dünya sağdan sola, sağdan sola dönüyor bu dünya karanlığı yırtarcasına karanlığı yırtarcasına bu dünya karanlığı yırtarcasına bu dünya ecel terlerinde, ecelden kaçsam karanlık bir gecede tutar mı beni de dünya dünya dünya sağdan sola, sağdan sola dönüyor bu dünya genç bir fidan olsam çıksam boz yazıda meyveye dursam her gelen yolcuya bir gölge olsam dünya durmuyor sağdan sola, sağdan sola dönüyor bu dünya şafağın karanlığı kovduğu dünya işte yaşıyoruz dere tepe düz ovalarda yaşanacak bir dünyanın hasretini, hasretini, hasretini... hasretini çekiyoruz hep bir arada dostlar ağlaşır gelecek gelecek gelecek gelecek günler için umut yarışır dünya dünya dünya... ne garipsin sen dünya sağdan sola dönüyorsun güneşin etrafındasın sıcaklığını vere vere, yarınlarımıza güldüğümüzde hep beraberce gülmüş olacağız, insanız, insanız... insanca yaşamak, bir tek gayemiz... dünya dünya dünya sağdan sola dönen dünya... dünya dünya dünya, şu garip dünya dönüyor dünya, dönüyor dünya sağdan sola, sağdan sola haydin dünya, paradan kurtul silahtan kurtul, savaştan kurtul esaretinden, tüm zorbaların dünya dünya dünya artık sıra sende kendini bul be dünya... (Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap) Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#187 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Gece Akardı Üstüne
Çakmak çakmaktı gözlerin Gecenin karasına gömüldüğünde, Çoban yıldızı kaymıştı Ay kaçmıştı havai fişeklerden. Açlığını karanlığa bırakmıştın Geceye gömüldüğünde mavi yoktu. Duman çökerdi üstüne Doğaya yanık tenin kokusu sinerdi Ve çetebaşları ulumaklıydı. Tan vaktiydi, Kan akardı kuşun kanadından Tepede bir meşe ağacı, Vurgunuydu ora acılarının Düşünürdü acısını kuşun Yaprağı rüzgarın sürtmesindeydi. Dudaklarında doğardı yarının ezgisi Birleşirdi ezgili yüreklerle Kanadında gece kuşunun. Çeteler gelirdi üzerine, Gece karanlığa gömüt, gece cılıktı Yaprak sallanırdı esen rüzgarda, Yarına bir dinleti çıkardı Ve gece, akardı üstüne, hoyratca... Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#188 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Geceydi
Geceydi El - ayak çekilmişti sokaktan Feryatlar içinden alınan çocuklar Parçalanmış oyuncaklarıyla Üçer - beşer istiflenircesine Astarı yamalı, yaması yırtık pırtık Bir yatağa sığdırılırlar, Geceydi Alabildiğince sessiz Ve ayazdı, her yer kuru soğuk Çocukların feryatları konardı Parmaklarının uçlarına Ve yasaktı, hareketleri yasak Yasaklı dilleri çeliği eritir gibi sıcak Bu havalarda Kanatlanıp uçarcasına Bu topraklarda, Geceydi Varlıklılar derin uykulardaydı Belki, Sıcaktı yatakları o vakit, Bu şehrin sokaklarında Yine de dolaşırdı insan dediğin, Tutulmuş köşe başlarından Üstüne üstüne, koşarcasına Akıp gelen o kara gölgeleri Saymazsan eğer, El - ayak çoktan çekilmişti sokaklardan Bir de *******ini alan nice izlenmelerden Sınamalardan, sınavlardan geçip Tüm *******in içinden seçtiğin, O biricik yıldızın düşerdi Kaş ile göz arasında, kaybederdin. Geceydi Sessizdi sokaklar, yitip giderdin Ayak seslerinin betona vurmasından öte Bu gecenin karanlığında, yere düşerdin Hiç ama hiç kimse Pencerelerindeki perdeleri aralamazdı bile, Yasaklanmış sözcükler, dörtlükler Kimlikler, adresler kaybolurdu Koparılırdı, ******* boyu El, ayak çekilirdi bu topraklarda. (Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap) Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#189 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Geldiğin Yere Git
önce kirlet durma kirlet o paslı gözüne kestirdiğin her şeyi sonra temizle üst üste temizle o kirli ellerinle, oh ne ala sobalık odun mudur ki yakarsın be adam üzerinde çalıştığın insandır insan korkularını önce verirsin o öcülü masallarınla öcü dediğin ele avuca mı geldi, sen misin yoksa ekmekle suyun yanında özgürlükse istedikleri insanca barışsa, senin o kanlı ellerinden damlayan kana rağmen öcülerini de, masallarını da koynuna al ve de git burdan nereden geldiysen oraya... Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() |
#190 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57922
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Gelip Geçerdi
Kobralar Kobralar gelip geçerdi üstünden Sen dinlerken ülkeni Esen rüzgarda, Çığlıklar içinde sesler gelirdi Çığlıklar içinde Orman tüterdi. Kan kokusu, Yanık kokusu Ve duman... Karışırdı rüzgara, Vururcasına kobranın kanatlarına. Çıkardın, Bir ışıktan Bir yol boyu Gidip yollara çıkardın Metropolden Asfaltlı yollardan Patikaya inerdin, Yaşam kazanılırdı Bir harebede bulsa da kendini, Ardı sıra sürüklerdin ayağını Umutla Umut Tutsak düşmezdi... (Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap) Ercan Cengiz |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|