![]() |
|
![]() |
#1 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Nov 2005
Konum: Ç.KALE/BİGA
Yaş: 44
Mesajlar: 5,907
Teşekkür Etme: 594 Thanked 2,624 Times in 685 Posts
Üye No: 3332
İtibar Gücü: 3948
Rep Puanı : 132808
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() MUHTEVASI
Manas Destanı'nın ana temasını, Manas'ın Kırgız Türkleri için vermiş olduğu özgürlük mücadelesi ve onları bir bayrak altında toplama ülküsü oluşturur. Temel ideoloji öz yurdundan uzaklaşan ve dağılan halkı bir bayrak altında birleştirme olduğundan, hadiseler bu ideolojiye paralel olarak Manas'ın dış düşmanlara karşı vermiş olduğu mücadeleler ile bağlantılı olarak anlatılıyor. Manas Destanı öncelikle Nogaylar devri Kazak- Kırgız ortak hayatlarının sonra 1100 yıllık Kırgız Türklüğünün daha sonra bütün Türk alemini benzeştiren değerler dünyasının edebi ve ebedi sembolüdür. Nogaylar, eski Türk boylarından biridir. Bugün Nogaylar dağınık bir coğrafyada hayatlarını idame ettirmektedirler. Bir kısmı Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde; bir kısmı Dağıstan'da; bir kısmı Stavronal eyaletinde ve Çeçenistan'da yaşamaktadırlar. Tarihte 15-17. asırlar Nogayların; Kazaklar, Kırgızlar, Karakalpaklar ile komşu olarak onlarla sıkı bağlar kurarak yaşadıkları zamanlar diye tanınır. Bu zaman Orta-Asya Türk halklarının destanlarında da "Nogay Çağı" diye belirtilmiştir. Türklerin içtimai hayata bakışlarını, diğer milletlere karşı aldıkları tavırları gösteren ilk edebi metin Orhun Abideleri’dir. Orhun Abideleri'nde "aç milleti doyurmak, çıplak milleti giydirmek, yoksulu bay kılmak, dağılmış birbirinden uzaklaşmış, esir ve köle olmuş boyları toplulukları derleyip hür ve bağımsız bir devlet kurmak” ülküsü yer alır. Paralel duygu ve düşüncelere Manas Destanı'nda da rastlamak mümkündür. Manas Destanı'nın teşekkül ettiği coğrafi mekan dikkat çekicidir. Tanrı Dağları’nda Isık Göl ve çevresinde hayatlarını idame ettiren Kırgız Türkleri, Manas Destanı'nı kendileri için kutsal bir emanet görmüşler ve bugüne kadar getirmişlerdir. Kuzeydoğu Türkleri için Ötüken ne derece önemli ise Güneydoğu Türkleri için de Tanrı Dağları aynı ölçüde kıymete sahiptir. Eski Türk destanı olan Alp Er Tonga destanından bizi haberdar eden ve bu destandan bize bazı parçalar ulaştıran Kaşgarlı Mahmut da Tanrı Dağları'ndan gelmiş ve Türklüğe karşı gösterdiği engin sevgisi ve bağlılığı bu dağlara bağlı ananelerden mülhem olmuştur; Türklere dair yüce Tanrı’nın sözlerini naklettikten sonra "onları (Türkleri) yeryüzünün en yüksek yerine, havası en temiz ülkelerine yerleştirmiştir" diye izahındaki "yüksek yer" şüphesiz Tanrı Dağları’dır. Alp Er Tonga'dan bahseden diğer bir Türk müellifi, Balasugunlu Yusuf Has Hacip'tir. O da Tanrı Dağlarının oğludur. "Oğuz Destanı"ndan, "Dede Korkut Destanı"ndan, "Ergenekon"dan bahseden ve 17. asrın en büyük Türkçüsü olan Ebulgazi Bahadır Han da Tanrı Dağlarında dolaşmıştır. Onun rivayet ettiği destana göre, "Türk'ün babası oğullarına buyurdu ki; Türk'ü kendinize hakan biliniz. Onun sözünden dışarı çıkmayınız... Türk pek akıllı ve terbiyeli kişidir." Babasının ölümünden sonra dünyayı dolaştı. Nihayet bir yeri beğenip oraya yerleşti. Bu yere "Isık-Köl" denilir. "Isık -göl" halk etimolojisine göre "sıcak göl" demek ise de, "mukaddes göl" manasına gelen "Izık -Kol" denilmiş olması daha uygun bulunmuştur. Manas Destanı, Türklerin çok eski tarihlerden beri kutsal olarak benimsedikleri coğrafi mekanda (Isık Göl, Tanrı Dağları) teşekkül etmiştir. Manas Destanı, muhtevası itibariyle göçebe ve savaşçı Kırgız Türklerinin hayatını bütün ayrıntısı ile yansıtır. Kırgız Türklerinin mitolojileri en eski dini telakkileri evlenme ve düğün adetleri, eğlenceleri, sevinçleri, üzüntüleri, tabiat ve düşmanları ile mücadeleleri, cenaze merasimleri, şölenleri ... bu destanda ana hatları ile kendisine yer bulmuştur. Manas Destanı'nın ilk parçasından bugüne kadar eski geleneksel motiflerin bütün varyantlarında aynı şekilde ele alındığı çeşitli araştırmalar ve incelemeler neticesinde görülmektedir. Kırgız Türkleri'nin çeşitli dönemlerdeki duygularını, düşüncelerini, ızdıraplarını, sevinçlerini yansıtan Manas Destanı'na, her dönemde yeni unsurlar eklenerek zenginleştirilip, geliştirilmiştir. Destan, en eski devirlerden günümüze kadar meydana gelen hadiselerin hiçbirini dışarıda bırakmamış her devirde cereyan eden önemli hadiseleri bünyesine dahil etmiştir. Manas Destanı'nda muhtelif kültür tabakaları görülmektedir. Bunun sebebi, Manas Destanı'nın çok eski devirlerden beri Kırgızlarla beraber hayatını sürdürmüş olmasıdır. Bundan dolayıdır ki tabakalaşma bakımından diğer milli destan ve hikayelerimizden daha karışıktır. Çünkü bu destanı meydana getiren Kırgız Türkleri'nin hayat tarzları da normal seyrini takip etmemiş, bir devirde ziraat ve şehir hayatına geçerken daha sonra göçebe ve avcılık hayatına gerilemişlerdir. 8. asırda yüksek bir kültüre malik olan Kırgız Türkleri, 9. asırda göçebe ordular halinde görülmüşlerdir. Aynı devirde çeşitli yabancı kültürlerin tesiri altına da girmişlerdir. Bir taraftan Çin, Hind, Tibet kültürleri, diğer taraftan İran - İslam kültürü, son asırlarda ise Avrupa -Rus kültürü. Manas Destanı'nda bu kültürlerin tesirleri görülmektedir. Kırgız Türkleri'nin etnografyası yanında destanın bütün bölümlerinde savaş hadiselerine geniş yer verilmiştir. Manas Destanı'nda anlatılan savaşlar asıl destandaki olaylardan ziyade, 16-17. yüzyıllarda cereyan eden Kırgız Kalmuk savaşları, belki Orta- Asya ve Doğu Avrupa Türklerinin putperest Kalmuk ve Çinlilerle yaptıkları savaşlardır. Kalmuk istilası bugün Nogay, Başkurt, Kazak, Kırgız, Özbek destanlarında anlatılan eski savaşlara ait hatıraları unutturmuştur. Bu savaşlarda Nogaylı boylarda olan alpler unutulmaz kahramanlıklar göstermiş olacaklar ki destanlardaki efsanevi alpler dahi Nogaylı sayılmaktadır. Nitekim Manas Destanı'nın baş kahramanı da Nogaylıdır. Bu durum destanda "Sarı Nogay Er Manas" mısrası ile dile getirilmektedir. Eski destanlarda anlatılan savaşları ve düşmanları yerine 16. yüzyıldan sonraki Kalmuk- Oyrat savaşları geçtiği gibi destanlardaki inanç ve adetler yerini müslümanlıktan gelen bazı efsane ve menkıbelere bırakmıştır. Bununla beraber bu destanlarda eski destanların kahramanları, inançları ve motifleri de muhafaza edilmiştir. Nogay halkı ile ilişkilerin kuvvetli olduğu devirler, Manas Destanı'nın meydana gelmesinde çok etkili olmuştur. Manas'ın Nogay boyundan olmasıyla ilgili motife destanın bütün nüshalarıyla birlikte Seyfeddin'in eseri olan Mecmatü't- Tevarih'te de rastlanır. Manas adı, 16. yüzyılda Tacikçe yazılan bu eserde Toktamış Han'ın arkadaşı olarak geçmektedir. Mecmatü't-Tevarih adlı eserde Manas, Kalmuk Colay'a karşı müslümanlar safında savaşmış ve ele geçen Kalmukların müslüman olmalarına vesile olmuştur. Orazbakoğlu varyantında Kaplan Manas tarafından Nogay ismi şu şekilde zikredilmektedir: Şöhretli yerim Nogay diyerek Bu iş nasıl kolay olur diyerek Kaplan Manas Bahadırı Halkı için kaygı çekerek Destanda yer alan kahramanların savaşı her varyantta benzer özellikler taşır. Manas'ın Colay ile savaşı, onbir Duu-du ile olan savaşı Tekes Han'ı yenmesi, Akunbeşim'i yenmesi, Altay'dan Ancıyan'ın göçü Manas'ın Kaşkar'ı kendine karatması, Şooruk Han'ı yenip kızı Akılay'ı alması gibi savaş hadiseleri "Manas"' destanının ananevi konularını oluşturan olaylardır. Destanın konusunu, destanın teşekkül ettiği zamandan 19. yüzyıla gelene kadar Kırgız Türkleri'nin yaşamış olduğu tarihi olaylar meydana getirmektedir. Bunun içindir ki destan her devre ait vakaları kapsamaktadır. Destanın zengin bir içerik kazanmasında Türk boylarının ortak ataları olan Hunların, Gök Türklerin tesiri olmuştur. Kırgız Türkleri'nin Çinlilere, Kıtaylara, Kamuklara karşı verdikleri bağımsızlık mücadeleleri çok geniş bir şekilde destanda yer almaktadır. Bu mücadelelerin sembolleşmiş başbuğu Manas'tır. 840 yılında Uygur Kağanlığı ile yapılan ve Kırgız Türkleri'nin zaferi ile sonuçlanan savaşta, Külük Buga Tarkan adlı bir Uygur komutanı Kırgız Türkleri'nin safına askerleri ile birlikte geçerek, Uygurların mağlubiyetinde önemli ve tarihi bir rol oynamıştır. Bu tarihi hadisede dikkati çeken nokta Manas Destanı'ndaki Kalmuk prensi Almambet ile Külük Buga Tarkan arasındaki benzerliktir. Destanda Almambet Kırgız Türkleri'nin safına geçmiş ve Manas'ın en yakın arkadaşı olmuştur. Tarihi bir hadisenin Manas Destanı'na yansıtılmasına başka bir örnek de şudur: 1517 tarihinde Çağatay hanlarından Sultan Seyid Han Kırgız Türklerine saldırır. Bu devirde Kırgız Türklerine önderlik yapan Muhammed Kırgız'dır. Bu saldırı esnasında Muhammed Kırgız'ın yardımcıları kendisine ihanet eder ve Kırgız orduları mağlup olur. Tarihçi Muhammed Haydar bu hadiseyi şu şekilde nakletmektedir; Kırgız sürüleri Seyid Han tarafindan ele geçirilir, yardımcıları tarafından ihanete uğrayan ve düşmana teslim edilen Muhammed Kırgız ise esir olarak Kaşgarya'ya götürülür. Manas Destanı'nda da bu şekilde yapılmış bir ihanete dikkat çekilir. Destanda ihaneti yapan hainlerin başı Kançora'dan bahsedilir. Kançora Manas'ın oğlu Semetey'in en yakın yardımcısıdır. Fakat iktidar hırsı Semetey'e ihanet ile sonuçlanır ve Semetey düşmana teslim edilir. Manas, asırlar boyunca Kırgız Türkleri'nin başından geçen tarihi hadiselerin sanatkarane bir biçimde ortaya konulduğu bir eserdir. Manas'ın idealleri Türk cihan hakimiyeti mefkuresine paralellik göstermektedir. Destanın özünde, bağımsızlık ve milli birlik savaşı veren bir destan kahramanının şahsında Türk devletlerinin birlik mücadelesi yatmaktadır. Değişik coğrafyalara sürülen Kırgız Türklerinin ümidinin ve dileğinin Talas'a ulaşmak olduğu, destanın başından sonuna kadar vurgulanan temalarından biridir. Destandaki iyi kahramanların şahsi görüşüne göre, insanların arzuladığı bütün güzellikler Talas'ta yani Kırgız yurdunda bulunur. Bu nedenle Talas'tan çıkan her kahraman vatanseverdir. Onların halk ve vatan için yaptıkları mücadele de bu epik vatan içindir. Talas'ı düşman ele geçirdiğinde halkın hayatında trajik ve sıkıntılı bir zaman başlamıştır. Talas Kırgız Türkleri için "Ata Vatan”ı simgeleyen bir ideolojidir. Manas birçok epizotta Türklerin bulunduğu her yeri "il"i, kendi yurdu sayar. İslam memleketlerini kafirlerden kurtarmak için savaşır mücadele verir. Manas Destanı'nda İslamiyet, kahramanların ve Kırgız Türkleri'nin kimliğinin tarifinde belirleyici bir unsur olarak yer almaktadır. Bu unsur zamanla bir ülkü haline dönüşmekte ve Manas'ın mücadelesinin esasını teşkil etmektedir. Destanın temel ideolojisine göre Manas kafirlerle savaşıp islamın yolunu açacak; sonunda komşu bütün kavimleri Kırgızların bayrağı altında toplayacaktır. Destanda alplerin at koşturdukları coğrafi alan çok geniştir. Bu coğrafya, Pekin (Beecin) şehrinden Kırım'a Orhun ırmağından Rum ülkesine, Hint ülkesinden Kuzey Buz denizi kıyılarına kadar uzanmaktadır. İç feodal çarpışmaları ile dış/Oyral-Cungar, Kalmuk / yağmacı saldırıların geçtiği devirler XI- XVIII. yüzyıl Manas Destanı'nın gelişmesinde önemli etkenleri olan karmaşık dönemlerdir. Bunlar destanın klasik durumuna gelene kadar gelişmesini gösteren anlamlı dönemler olmuşlardır. Manas metinlerinde, Manas ve neslinin en büyük düşmanı Çinliler ve Kalmuklar olmuşlardır. Bu iki devlet sürekli Kırgız Türklerine saldırmış ve eziyet etmişlerdir. Bu milletlerle yapılan savaşlar, mücadeleler destanın ana konularından birini teşkil etmektedir. Tarihi bilgilere göre, Türkçe konuşan halklar, yüzlerce yıl Batı Moğolistan'da Çungarya'da yaşayan Oyratları, Kalmuklar olarak adlandırmışlardır. Ruslar da onları "Kalmuk" adıyla tanımışlardır. Manas Destanında diğer bir mücadele de iç çekişmeler olarak yaşanmıştır. Jirmunsky'e göre; iç çekişmelerin yoğun bir şekilde tezahür ettiği devir, Manas'ın oğlu Semetey'in dönemi olmuştur. Semetey ve Seytek bölümlerinde kendi çıkarlarını devlet ve millet çıkarlarının üstünde gören ve bu çıkarlar için ülkede kargaşaya sebep olanlara duyulan nefret dile getirilmiştir. Kendi öz kültürünün dışında başka bir kültürün değerler sistemi ile yetişmiş ve o kültürün tesirinde kalmış ferdin vatanı ve milleti için felaket olacağı fikri destanda işlenmiş en çarpıcı konulardan birisidir. Cakıp Han'ın kardeşi Köz Kaman Kalmuklar içinde yetişmiş ve oğulları da orada terbiye görmüşlerdir. Bunlar Manas'a gelmişlerdir; ancak Manas'ın annesi bunu kabul etmemiş ve şu ifadeyi kullanmıştır: Adı Burbulcun olandan ne hayır! İsmi Dubrulcun olandan ne hayır! Kalmuklarla, yani Manas Destanı'ndaki Kırgız Türklerinin baş düşmanlarından birisi ile Manas'ın mücadelesi sırasında bu kardeşler, Manas'a, Kırgız Türklerine ihanet ediyorlar. Manas Destam'nda bilgelik müessesesine verilen ehemmiyeti görmek mümkündür. Bu insanlara derin saygı gösterilmektedir. Bilgeler devlet adamı, komutan yetiştirir; zor durumlarda ortaya çıkarak konu hakkında fikir beyan ederler. Müşavirler, Manas, Semetey ve Seytek'in danıştığı, fikir aldığı insanlar konumundadır. Oğuzlardaki Dede Korkut'un, Gök Türklerde Tonyukuk'un görevini Manas Destanı'nda bilge insan Bakay üstlenir. Cakıp Han Manas'ın her yönden (dini, siyasi, askeri ) eğitilmesi görevini bilgili ve tecrübeli Bakay Han'a verir. Bakay Han bilgeliğin, tecrübenin sembolüdür. Manas'ın bir bilge tarafından muntazam bir şekilde eğitilmesi önemlidir. Çünkü Manas ilerde ordular yönetecek ve bir milletin geleceğini tayin edecektir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Nov 2005
Konum: Ç.KALE/BİGA
Yaş: 44
Mesajlar: 5,907
Teşekkür Etme: 594 Thanked 2,624 Times in 685 Posts
Üye No: 3332
İtibar Gücü: 3948
Rep Puanı : 132808
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Manas'ın çocukluğu, yetişmesi üzerine erişebildiğimiz kadarıyla Radlof’un rivayeti dışında diğer rivayetlerde fazla durulmamaktadır. Yalnız Radloff’un rivayetlerinde babası Cakıp'ın onun yetişmesi için zengin, kültürlü, savaşçı ve dindar bir kişi olan Bakay Han'ın eğitimine verdiğini görüyoruz. Bakay Han eğitmekle kalmayacak her zaman onu gözetip kollayacaktır.
Manas bir han olarak halkına karşı sorumluluklarını yerine getirmekte, bütün halkını zengin etmekte, attan yaya, aştan aç, dondan çıplak, baydan yoksul koymamaktadır. Biz bu anlayışı Türk milletinin abidevi eserlerinden olan Orhun Abideleri'nde "Aç milleti doyurdum, çıplak milleti giydirdim, yoksulu bay kıldım, dağılmış, birbirinden uzaklaşmış, esir ve köle olmuş boyları, toplulukları derleyip hür ve bağımsız bir devlet kıldım" şeklinde rastlamaktayız. Türk dünyasının sahip olduğu bu iki metinde görüldüğü üzere, Türk devlet anlayışında "Han halk için vardır" anlayışı hakimdir. Han yoksul halkı zengin eder, açları doyurur, çıplakları giydirir. Eski Türk geleneklerinde halk Han'a kutsal insan gözüyle bakardı. Çünkü onlar sıradan insanlardan farklıdır ve adetleriyle Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcileridir. Hanlar olağan üstü bir şekilde doğar ve büyürler. Destan kahramanı yani epik kahramanın sahip olduğu ideolojiye, halk için çarpan yüreğine bakılarak değerlendirilir. Bu kahramanlar bünyelerinde barındırdıkları hususiyetleri ile halkın dilinden düşmezler, ağızdan ağıza dolaşırlar ve bir epik alan içerisine yerleşip pek çok kahramanın hareketlerine yön veren temel motivasyon kaynağı olurlar: Kaplan Manas Bahadırı Halk için Kaygı çekerek Kadir mevlam korusun diyerek Dirseği yere değmedi Sinirinden gözüne uyku girmedi Manas Destanı’nda bölümleri birbirine bağlayan kuvvetli bir bağ vardır. Bu bağ halkı ve vatanı sevmektedir. Temel ülkü, halkın huzurlu, vatanın hür ve barış içinde olması için gerekirse ölmektir. Türk kahramanlık destanlarında kahramanlar olağanüstü hususiyetler taşır. İslamiyetten önceki Kök-Tengri, Buda ve Mani dini çevrelerinde teşekkül eden Türk destanlarında merkezi kahraman Tanrı tarafından olağanüstü güçlere sahip olarak yaratılmış ve dünyayı nizama sokacak bir yiğit olmak üzere memur edilmiştir. Bögü-Kağan ve Oğuz Han'dan farklı olarak Manas'ın doğumu dua ile olmuştur. Manas'ın doğumu ile ilgili motifler her varyantta farklı özellik gösterir. Orozbakov varyantında; Manas'ın doğumundan önce, Akımbek'in atı Toruncak'ı aramaya gittiği sırada Mendibay adlı çocuğa rastladığı ve bu çocuğa Manas'ın tuğları hakkında haber verdiği anlatılmaktadır. Cakıp, Cıyırdı, Böktölöt kahraman bebeğin doğumu konusunda düş görmektedirler. Karalaev rivayetinde ise; Çin hanı Esenkan, Manas'ın doğacağını ve onun kendisine zor bir düşman olacağını önceden falcıdan öğrenir. Han adamlarını Manas'ı bulup öldürmeleri için görevlendirir. Cusup Mamay rivayetinde uzun zaman çocuğu olamayan Cakıp, ormanda bir ev yapar ve kısır karısını bu evde yalnız bırakıp gider. Çünkü inanışa göre ormanda yalnız başına bırakılan kısır bir kadının çocuğu olabilirmiş. Çıyırda gebe kalır ve bir kız çocuğu olur. Bu kız çocuğuna Karlıgaç ismini koyarlar. Ancak ikinci kez Çıyırdı'nın ormana bırakılması gururuna dokunur. Çıyırdı köyüne döndükten sonra tekrar gebe kalır. Henüz doğmamış olan Manas ormandaki Çıyırdı'ya yiyeceğini götüren Magdim'ın oğluna ve yaşlı Adılbek'e görünerek gelecekteki kahramanlarını haber verir. Destanda, Manas merasim ile liderliğe kabul edilir. Bu törende kutsal olarak kabul edilen unsurlara rastlamaktayız. Manas, Kırgız Türkleri tarafından kutsal kabul edilen Koşay Alp'in huzuruna gelir. Bu inanışına göre bu Alp'ı Tanrı'nın kanatları gölge olup korumaktadır. Tanrı'nın gölgesindeki Koşay Alp'in huzurunda Manas ve kırk yiğidi diz çöküp onu selamlarlar. Koşay Alp de altından yapılmış kuşağını onun boynuna dolar. Halk doksan kara boğa kurban eder. Destanda nesiller arası bağlantı kesintisiz bir şekilde görülmektedir. Destana ismini veren Manas Kırgız Türkleri'nin bağımsızlığı için mücadele vermiş sonra ise onun ülküsü, oğlu ''Semerey" ve torunu "Seytek" ve ondan doğan "Kenen", "Alımsarık" ve "Kulunsarık" tarafından sürdürülür. Burada kahramanlara yol gösterip, gelecekteki görevini iyiyi, kötüyü anlatan, Bakay, Sarıtaz, Kanıkey gibi bilge insanlar vardır. B.M. Yunusaliyev'in fikrine göre "Destanın hacmi onun nesiller arasında korunan devamlılık ve tekrarı ile bağlantılıdır. Manas hakkında söylenen destan sona erdikten sonra, onun oğlu Seytek hakkında hikayeler söylenir. Destanda kahramanın ecdadı her zaman anılır ve önceki neslin faaliyetleri ile sonraki neslin görevi birbirini tamamlar. Doç. Dr. Aynek Caynakova Manas'ı oluşturan destanlarda aynı olan geleneksel kompozisyonu şu şekilde şemalaştırmıştır: DESTANDAKİ GELENEKSEL OLAYLAR: 1. Manas'ın doğumu ve çocukluk çağı 2. İlk kahramanlıkları 3. Manas'ın Kanıkey ile evlenmesi 4. Büyük Sefer 5. Manas'ın ölümü SEMETEY'DEKİ GELENEKSEL OLAYLAR: 1. Semetey'in doğumu ve çocukluk çağı 2. Semetev'in ilk kahramanlıkları 3. Ayçürök ile evlenmesi 4. Konurbay'a karşı savaşı 5. Semetey'in ölümü ve kayboluşu SEYTEK BÖLÜMÜNDEKİ TEMEL OLAYLAR: 1. Seytek'in ailesinin dağılması 2. Seytek'in doğumu 3. İç düşmanlarla karşı yapılan savaş 4. Seytek'in evlenmesi 5. Dış düşmanların zaferi Yukarıda görüldüğü gibi her biyografik bölüm kendi içinde olayın başlamasına ve sonuçlanmasına etki eder, fakat aradaki asıl ideoloji ve onu harekete geçiren asıl kahramanın sosyal durumu aynıdır. Her tekrarın sonuca ulaşması için önceden sakin hayat sona erer. Halkı bu durumdan kurtaracak olan cesur oğulun geç olması veya hiç olmaması bütün Kırgızları üzer. Bu sırada gelecek olan kahramanın anne ve babası, soylarının devamsızlığı olasılığından dolayı çok üzgündür. Türk destanları içinde Köroğlu, Oğuzname'de de Manas'ta olduğu gibi kahramanların idealleri soylarından türeyenler tarafından devam ettirilir. "Daireleşme" adım verdiğimiz bu özellikleri ile söz konusu eserler epos seviyesine ulaşmışlardır. Kahraman olarak doğan Manas ölür; ama onun idealleri ölmez, Manas Destanı bitmez. Ayrıca Manas dairesine ya doğrudan bağlı olan veya onun tesirinde tasnif edilen, Er Töştük, Toltay, Seytek Köbön Batır, Çoyun Alp gibi hacmi pek fazla olmayan destanlarda bulunmaktadır. Bu özellikleri ile Manas Destanı; Oğuz Destanı ve Köroğlu ile birlikte epos niteliğine sahip 3 destanımızdan birisidir. Manas'ın ataları hakkında bilgilere çeşitli Manas metinlerinde rastlamak mümkündür. Manas'ın ecdadı hakkında ortaya konulan soy ağacı her varyantta farklılık arz eder. Bu soyağacı varyantlarda şu şekildedir: Sagımbay Orazbakoğlu varyantında; Karakan-Oğuz Han- Alanca-Baygur-Babırkan-Tüböy- Kögöy-Nogay- Cakıp Karalayev varyantında; Tügölkan-Babbırkan-Böyön-Cayan-Nogay-Balakan-Cakıp Radloffve Çokan Velihanoğlu'nda; Manas'ın atalarından biri Bögöykan olarak, Karakan'da Cakıp'ın olarak babası geçer. |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Nov 2005
Konum: Ç.KALE/BİGA
Yaş: 44
Mesajlar: 5,907
Teşekkür Etme: 594 Thanked 2,624 Times in 685 Posts
Üye No: 3332
İtibar Gücü: 3948
Rep Puanı : 132808
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Bu şecerede geçen "Karahan" ismi dikkat çekicidir. Oğuz Destanı'nda Kara Han Oğuz Han'ın babası, Manas'ın ise dedesidir. Manas babası Cakıp Han'a ecdadını sorduğunda o şöyle cevap verir: "Ecdadımız Kırgız Türkleridir. Onlar, Çinlileri kovup büyük bir coğrafyaya hükmetmişlerdir. İlk atamız Karahan'dır. Karahan'dan bütün Türkler türemiştir. Karahan'ın oğlu Oğuz Han'dır; biz de onun neslindeniz." Destanda Kırgız Türkleri soylarını Karahan'a bağlamıştır.
Radloffa göre Manas Destanı'nda tabiat üstü olaylar ve korkunç bir masal dünyası tasvir edilmiyor, aksine toplumun duyguları ve hayatı, bu toplumu oluşturan fertlerin temayülü ve ülküsü terennüm ediliyor. Manas Destanı'nın kahramanları, meziyetleri ve zaafları ile gerçek kişilerdir. Destanda geçen bazı olağanüstü olaylar en çok süs olarak kullanılmışlardır. Destanda genellikle mübalağalar ve olağanüstülükler savaş tasvirlerinde ve kahramanların savaş hazırlığı yaptığı bölümlerde göze çarpmaktadır. Manas'ta kahramanların mücadeleleri, kahraman tasvirleri, kahramanlık ve kahramanlara ait unsurlar (kıyafet, silah, at) geniş bir şekilde ele alınır. Bir milletin geleceği bu şahısların göstereceği olağanüstü kahramanlıklara bağlıdır. Kahramanlar fiziki üstünlükleri yanında birer fazilet abidesidir. Adaletlidirler, dürüstdürler, verdikleri sözleri yerine getirirler. Madde ve mana birleşerek ideal bir insan tipi meydana gelmiştir. İdealize edilmiş kahramanlar her şeyi ile normal insanlardan farklıdırlar. Her birinin yanında yardımcı ve onları koruyan bir ruh mevcuttur. Destanda Manas'ın silahları şu şekilde tasvir edilmektedir; zırhını Çin, Rus ve Kalmuk ustaları özenerek yapmışlar; kılıcı yapılırken kömür için ormanlar yakılmış; kılıcının suyu verilirken Başat ırmağı kurumuş; kılıcını kışın iç yağı ile, yazın yeşil otlarla sarmışlar, nihayet insan kanı damlatarak tavını ikmal etmişlerdir. Hikaye edilen vakalar ise harikulade olaylar değil Kırgız hayatının kendisidir. Destanda alplerin, silahların, savaş meydanlarının, atlarının tasviri yanında tabiat tasvirleri de kendine yer bulmuştur. 1968'de vefat eden saz şairi Bekmurat Manas Destanını genişletmiş, destanda Kırgız Türkleri'nin merkezi olan Aladağ dağlarının ve Talas havzasının güzelliklerini terennüm etmiştir. Manas Destanı, gerek hacmi gerekse muhtevası itibariyle şaheserlik basamağına yükselmiş, nadir destanlardan birisidir. Bu özelliği ile Türk dünyasının ve Kırgız Türkleri'nin gurur kaynağı olmuştur. Türk destan geleneği içinde Manas Destanı ve diğer Türk destanları birçok açıdan benzerlik göstermektedir. Çünkü hepsi aynı folklorik anlayıştan kaynaklanmaktadır. Türk dünyasına ait diğer büyük destanlar (Oğuz Han Destanı, Dede Korkut, Köroğlu) ile Manas Destanı'nın ihtiva etmiş olduğu motifler paralellik göstermektedir. Bu paralellikler, hadiselerde, hadiselere bakış açılarında, hadiselerin tasvirlerinde, kahramanlara, varlıklara yüklenen manalarda kendini göstermektedir. Manas Destanı'nın; Hakas Destanı Altın Arıg, Nogay Kahramanlık destanları, Ediye Batır, Çora Batır, Dede Korkut Destanı ve birçok Türk Destanı ile çeşitli yönlerden benzerliği bilim adamları tarafından incelenmiş ve dikkatlere sunulmuştur. Destandaki bazı kahramanların diğer Türk destanlarındaki kahramanlar ile aynı adı taşıdığı görülmektedir. Oğuz Destanı'nın Reşideddin rivayetinde Oğuz Han'ın babası şeklinde gösterilen Kara Han Manas Destanı'nda Yakup Han'ın babası olarak geçmektedir. Böyön Han'ın balası Gayretli doğan Kara Han Kara Han'ın balası Gayretli doğan Cakıp Han Manas Destanı'nın ana kaburgası, diğer Türk destanlarına benzemektedir. Türk boyları farklı coğrafyalarda hayatlarını sürdürseler de ortak değerlere sahiptirler. Bu ortak değerler onlara kültürel bütünlük sağlar ve coğrafi sınırları ortadan kaldırır. DESTANIN HACMİ Manas Destanı, hacmi bakımından dünyanın en büyük destanlarından biridir. Elli civarında zengin varyant ile bir milyona yakın mısra olarak günümüze kadar gelen Manas Destanı'nın, "Manas", "Semetey", "Seytek", "Alımsarık", "Kulunsarık" olmak üzere 5 dairesi mevcuttur. Manas Destanı, edebiyat dünyasının diğer büyük destanlarından olan; Odysey'in 12110 İlyada'nın 15693 mısra olduğu düşünülürse bu destanlardan yaklaşık 20 kat 100.000 beyit tutarındaki Maharabata'dan ise 2,5 kat daha büyüktür. Manasçılardan yazılıp alınan varyantların sayısı yaklaşık altmıştır. Sagımbay Orazbakoğlu varyantı 1922-1926, Rodloff Varyantı 1862-1869, Sayakbay Karalayev varyantı ise 1936- 1956 yılları arasında tamamlanmıştır. Rodloff’un tespit ettiği Manas Destanı Colay ve Er Töştük epizodlarıyla beraber 19,368 mısradır. Rusya'da meydana gelen devrimden sonra Kırgız Türkleri'nin aydın gençleri, Rus bilginlerinin de yardımıyla, Manas Destanı'nın üstüne eğilmeye başladılar. 1917-1924 yılları arasında bu destanın 400,000 mısra tutan metni tespit edildi. Bu metinlerden üç epizod yayınlandı. Bunlar; 1. Semetey'den bir bölüm Manas'ın oğlu Semetey hikayesinden bir parça, Arap harfleriyle Kırgız Türkçesiyle 3620 mısradır. 1925'te Moskova'da basılmıştır. Manasçı Tımbek rivayetidir. Tespit eden Arabayoğlu'dur. 2. Büyük Çin Seferi epizodu (Kırgız Türkleri buna "Çon Kazat" yani "Büyük Gazavat" derler.) Bu kısmın Rusçaya çevirisi yayınlandı. Manasçı Sagımbay Orozbakoğlu rivayeti aşağı yukarı 28,000 mısradır. 3. Er Töştük epizodu. Rus harfleriyle Kırgız Türkçesiyle 13,200 mısra, 1956'da Frunze'de basılmıştır. Manasçı Sayakbay Karalayev rivayetidir. Sayakbay Karalayev'in rivayet ettiği Manas metni 400,000 mısradır; Orazbakoğlu'ndan ise 1922-26 yıllarında 250,000 mısra tespit edilmiştir. Rodloff’un tespit etmiş olduğu "Semetey" bölümünün iki rivayetinin içeriği kısaca şöyledir: "Manas'ın ölümünden sonra Semetey ve annesi Kanıkey, Manas'ın kardeşleri Abeke ve Köböş ile babası Cakıp tarafından kötü muameleye maruz kalırlar. Kanıkey bu yüzden oğlu Semetey ve Manas'ın annesi Çokan ile (başka rivayetlerde Çıyırdı ismi ile geçer.) Cakıp'tan kaçar ve kendi babasına sığınır. Semetey, Abeke ve Köböş'ün yaptığı kötülüklerin intikamını almak için geri döndüğünde annesi Kanıkey bu iki küstah adamı öldürür ve Çokan da kendi kocası Cakıp'ı öldürür." Bunlar Rodloffun 1078 mısrayı ihtiva eden ilk rivayetinin içeriğidir. Rodloff’un kaydettiği ikinci rivayet, Semetey'in en sevdiği iki arkadaşı Külçoro ve Kançoro ile yaptığı icraatlara dayanır. Almambet'in oğlu Kançoro ise kahramanın ölümüne sebep olan bir haindir. Semetey bölümünün bu rivayeti serinin üçüncü bölümü olan Seytek'e kadar devam eder. Seytek, Semetey'in Ayçürök'ten olan oğludur. O, büyük annesi Kanıkey'i tutsaklıktan kurtarır ve babasının cinayetinin intikamını almasına yardım eder. Ayçürök, Akınkan'ın kızıdır ve Kököş 'ün oğlu Ümütöy'le nişanlıdır. Ayçürök kuğu kızının özelliğini taşır, ama bu durum Radloff’un rivayetinde sadece ima edilmiştir. Arkadaşlarının yardımıyla Semetey, Ayçürök'ün gönlünü almayı başarır. Radloffun bir araya getirdiği "Semetey" bölümünün bu iki rivayeti dışında, Kırgız ilim adamları tarafından değişik rivayetler kaydedilmiştir. Ancak bu rivayetlerden sadece, Sayakbay Karalayev, Togolok Moldo ve sapak Rismendeev rivayetleri eksiksizdir. Sayakbay Karalayev'in rivayeti iki cilt halinde yayınlanmıştır. Sayakbay Karalayev'in rivayetinin konuşu kısaca şöyledir: "Manas'ın kardeşlerinden Köböş, Manas'ın ölümünden sonra Kanıkey'le evlenmek ister. Bu evliliği önlemek için Kanıkey, Bakay, Cıyırdı ve Semetey ile Buhara'ya babası Temirkan'ın yanına kaçar. Semetey'i Kanıkay'in ağabeyi İsmail büyütür ve Semetey Bakay ile birlikte ilk defa Talas bölgesine gider. Burada büyük babası Cakıp'ı babasının kız kardeşi Kardigaç'ı ve iki amcası Abike ve Köböş'ü görür. Ardından Buhara'ya geri döner ve Talaş bölgesinde bulunan Kırgızlar'a karşı büyük bir ordu toplar. Sonradan meydana gelen çatışmada Abike, Köböş ve Cakıp ölürler. Manas'ın 40 yareni kaçar, ama Semetey onların peşini bırakmaz ve hepsini öldürür. Semetey'le Çinkoca arasındaki tartışmadan sonra, Çinkoca Toltay'a kızı Ayçürök'ü vermesi için Akankan'a baskı yapmada destek olur. Ama Ayçürök bir kuğu kılığına girip kaçar ve Semetey'i eş olarak seçer. Ayçürök Semetey'in dikkatini çekmek için onun beyaz renkli doğanı Akşumkar'ı çalar. Semetey Külçora ve Kançora ile doğanını aramaya başlar. Sonunda Ürgençte Ayçürök'e rastlar ve onunla evlenir.” Sonraki bölümlerde Çinkoca ve Toltay, Semetey ve arkadaşlarına karşı düşmanlıklarım sürdürürler. Çeşitli çatışmalar sırasında Manas ve Semetey'in düşmanları Toltay, Çinkoca, Konurbay ve Neşkara öldürülürler. En sonunda Ümötöy'le yapılan savaşta Semetey de şehit olur. Karalayev'in rivayetinde bölümler ve bölümlerin hacmi şu şekildedir: 1. Manas, 84514 mısra 2. Semetey, 316157 mısra 3. Seytek, 84697 mısra 4. Kenen, Alımsarık, Kulunsarık 15186 mısra Destana Manas'ın ataları hakkındaki hadiseleri anlatan bir masal ile başlanılan Karalayev varyantında; atalarının devrinde ülke bütünlüğünün düşmanlara karşı nasıl korunduğu tasvirler ile anlatılmaktadır. Kırgız Türklerini bir bayrak altında bütünleştiren Karakan'ın vefatından sonra Kıtay ve Kalmuk hanları Molta ile Alooke'ye mağlup olup Kırgız'ın başkaldıran alpleri dağılıyor, Cakıp'la Akbalta Altay'a sürgün olarak gönderiliyor. Cusup Mamay'da Manas rivayetinde Kırgız Türkleri'nin ataları Enesay'dan çıkmıştır ve Cakıp'ın babası Oruz Han öldükten sonra Kalmuk Hanı, Kırgız Türklerine savaş ilan ederek, onları her yöne dağıtmıştır. Gerek Karalayev gerekse Mamay'ın rivayetlerinde temelde birleşilen konu Kırgız Türklerinin değişik coğrafyalara sürgün edilmesi ve öz vatanlarından uzaklaştırılmalarıdır. Soyakbay'da Kırgız Türkleri Ala-Dağ'dan; Mamay'da ise Enesay'dan Altaylara sürülmüştür. Manas Destam'nın muhtevasında yer alan İslami unsurlar, Sagımbay Orozbakoğlu ve Yusuf Mamay rivayetlerinde daha belirgindir. Hz. Peygamber'in tüfeğinin Bakay vasıtasıyla ona emanet edilmesi Hz. Ali'nin kılıcının Ak Kojo tarafından ona getirilmesi gibi hususlar, diğer islami motiflerle birlikte kahramanın gücünün pekiştirilmesi önemli olmuştur. Manas Destanı’nın "Büyük Sefer" babı 12 epizodu ihtiva etmektedir. Eserin tamamı 159 sayfadan müteşekkildir. Bu 12 epizod şunlardır: 1. Seferin ilanı 2. Manas'ın orduya hitabı 3. Manas'ın zevcesi Kanıkey ile görüşmesi 4. Sefere azimet 5. Almambet'in kumandan tayin edilmesi 6. Keşif 7. Tilki ve Arkor ile karşılaşma 8. Tek gözlü devle mücadele 9. Dev cüsseli Kanışay kadınla mücadele ve onun imha edilmesi 10. Konurbay'ın mağlubiyeti 11. Madı Han ile mücadele 12. Harbin sonu "Büyük Sefer" epizodunda büyük düşman olan Çin'e yapılacak sefer konu edilmektedir, ilk planda silahlar, atlar, sefer hazırlıkları tasvir edilmektedir. Ordunun başkomutanı olarak Bakay tayin edilir. Sonra Manas orduya hitap eder. Bu epizotta Almambet'in Çinliler hakkında söylediği bazı sözler manidardır. Mesela; Çinlilerin hilekar bir millet olduğunu ve sivri kargılarla onları yenmenin mümkün olamayacağını söyler. Türk tarihinin derinliklerinde ilk Türk devletinin (Hun, Gök Türk) Çin entrikaları sunucunda bölünüp yıkıldığını görmekteyiz Büyük Türk devletleri Çinlilere karşı silah gücüyle galip gelmişler ancak Çin entrikalarına mağlup olmuşlardır. Bu mevzuya en anlamlı örnek olarak Bilge Kağan'ın Çinliler için Orhun Abidelerinde söylemiş olduğu hikmetli sözleri verebiliriz: "Çin'in tatlı sözüne, yumuşak ipeğine aldanıp pek çok Türk yok oldu...Türk milleti yok olsun diye oradaki kötü kişiler onları kışkırtır dururmuş. Uzak kavimlere kötü hediyeler verir, yakındakilere ise iyi hediyeler vererek onları böyle teşvik edermiş. Bu sözü dinlemeyip onların yakınlarına varan pek çok bilgi bilmez (cahil) kişi öldü." |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Nov 2005
Konum: Ç.KALE/BİGA
Yaş: 44
Mesajlar: 5,907
Teşekkür Etme: 594 Thanked 2,624 Times in 685 Posts
Üye No: 3332
İtibar Gücü: 3948
Rep Puanı : 132808
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() MANASÇILIK
Kırgız Türkleri'nde Manas Destanı'nı ezbere bilme yeteneğine haiz olan ve bu yeteneği meslek edinen destan anlatıcılarına "Manasçı" adı verilmektedir. Kırgız Edebiyatı Terimler Sözlüğü'nde manasçının tanımı; "büyük destan Manas'ı meydana getiren geliştiren halk arasından çıkan kabiliyetli insan" şeklinde yapılmıştır. İlk manasçılar, bizzat Manas'ın yarenleri olan "Irçı Iramanoğlu" ve "Caysan Irçı"dır. Bu alpler Manas'ın kahramanlık hikayelerini destanlaştırmışlardır. Bu geleneği Tolubaycınçı ve Toktogul Irçı devam ettirmiştir. Efsanelere göre ilk olarak Manas'ı onun çorolarının (silah arkadaşlarının) biri Irama'nın Irçı Uul'un (oğul) Manas vefat ettiğinde ağıt şeklinde söylediği rivayet edilmektedir. Destandan öğrenildiği kadarıyla Irçı Uul'un (Ozanoğlu ) asıl ismi Karatay Tüp adlı Issık Göl'ün doğu tarafındaki bölgede Kalmuklar'ın Orgo Han'ın vezirlik yapan Kazak kökenli Iraman'ın oğlu olduğu söylenmektedir. Orgo'yu Manas mağlup ettiğinde Orgo'nun hanımı Samankül Iraman'la Karatay'ı yanına alarak iki oğlu için merhamet ve bağışlama dilemek için Manas'a gider. Manas onları bağışlayarak serbest bırakır. Fakat Karatay'in belagat ve sanat yüklü konuşması hoşuna gider ve çoro olarak yanına alır. Irçı Uul, Manas öldüğünde onun menşei ve başından tarihi olayları bir şiir şekline döker. Türk destan geleneği içinde destan anlatıcılarına değişik Türk boylarında farklı isimler verilmiştir. Bunlar: 1. Saha Türkleri'nde "olonghosut" 2. Hakaslarda "Haycı" 3. Altay ve Şoorlorda "Kaycı" 4. Tuvalarda "Toolçu" 5. Kazak ve Karakalpaklarda "Cırav" 6. Özbek ve Türkmenlerde "Bagşı ve Bahşı" 7. Başkurtlar'da "Sesen" 8. Tatarlarda "Çiçen" 9. Tofalarda "Ülegerçi" 10. Azerbeycan Türklerinde "Aşıg" 11. Kırgız Türkleri "Manasçı, Irçı, Çomokçu, Akın" Yukarıda sayılan destan anlatıcılarından "Manasçı" terimi dikkat çekmektedir. Çünkü diğer Türk boylarında yer alan destan anlatıcılarından hiç biri anlatmış oldukları destanın adı ile isimlendirilmemiştir. Manasçılık, Kırgız Türklerinde mesleklerin yücesi sanatların en üstünü olarak kabul edilir. Bu mesleğin kendine has özellikleri vardır. Meslek icracılarının bir takım özel yeteneklere sahip olması gerekmektedir. Çünkü Manas Destanı Kırgız Türkleri'nin tarihini, kültürünü, dinini, dilini, birikimlerini aksettiren ve bir sanatkarın sahnede icra ettiği muazzam bir oyun olma özelliğine sahiptir. Manasçının, Manas Destanı'nı çok iyi bilmesinin yanında geniş bir kültüre de sahip olması gerekmektedir. Manasçı ozanlar, ilk olarak destanı çeşitli yönleri ile özümserler. Daha sonra da iç alemlerine yansıyanlarla birlikte yaratıcılık kabiliyetleri ile destana kendilerinden bir şeyler katarak destanı yorumlarlar. Özgün bir söyleyişe ulaşan bir manasçı, yeni bir Manas varyantı meydana getirir. Manas'in günümüze kadar ulaşmasında manasçıların katkısı büyüktür. Gök Türk kağanlığı devrinden günümüze kadar birçok olay ve kahramanın Kırgız halkının vicdanındaki tesirleri Comokçu'nun ağzından bu destanın bünyesinde günümüze taşınmıştır. Bu özelliği ile Manas, eski, orta ve yakın çağlardaki olay ve kahramanların hatıralarını sözlü gelenekte muhafaza edip yaşatan nadir Türk destanlarından biridir. Abdulkadir İnan'a göre Manas Destanı yüzyıllar boyu sürüp gelen "manasçı" denilen saz şairlerinin kolektif eseridir. Her devrin "manasçısı" bu destana kendi devrinden bazı unsurlar ilave ederek destana zengin bir muhteva kazandırmışlardır. Kırgız Türkleri'nin unutmadığı bir çok ünlü manasçı vardır. Bunlardan birisi Keldibek adlı manasçıdır. Söylentilere göre manasçı 1750 yılında doğmuştur. O, Manas Destanı'nı terennüm etmeye başladığında çobanlar sürülerini bırakıp obaya dönerler, hayvanları da arkalarından Manas'ı dinlemeye gelirler, kurtlar bile sürülere dokunmazlarmış. Manasçının anlatım tekniği ve üslubu onun ustalığını belirleyici bir etken olmuştur. Türk boylarının destancılık geleneklerinde görülen mektep oluşumu, manasçılık geleneğinde de vardır. Manasçılar stil ve üslup bakımından birbirinden ayrılırlar. Manasçılık mekteplerinin teşekkülünde usta-çırak müessesesi önemli rol oynamıştır. Manasçılık mektepleri hakkında ilk bilgi veren Muhtar Avezov olmuştur. Avezov bu mektepleri ikiye ayırmıştır. Bunlar: a- Narın Mektebi b- Karakol Mektebi Daha sonra Kalim Rahmatilün manas mekteplerini 3 kola ayırmıştır. Bu mektepler: a- Isık- Köl Mektebi b- Tiyanşan Mektebi c- Tüştük Mektebi Manasçılık mektepleri üzerinde çalışan son araştırmacı Prof. Dr. Raisa Kıdırbayeva'dır. Kıdırbayeva manasçılık mekteplerini 4 kola ayırmıştır. Bunlar: a- Çuy Mektebi b- Isık-Köl Mektebi c- Tiyanşan Mektebi d- Tüştük Mektebi Bu mekteplerin temsilcileri olan manasçılar ise şunlardır: l. Çay Mektebi: Keldibek, Balık, Naymanbay, Akmat 2. Isık-Köl Mektebi: Nazar, Çoyuke Sayakbay, Şabay Acizov, Mambat Cokmorov'dur. 3. Tiyanşan Mektebi: Sagimbay, Şabak, Irısmendiyov, Bayımbet, Abdırahmanav, Togolok, Bağış Tımbek, Aktan Tınibekoğlu 4. Tüştük Mektebi: Canibay Kocake, Dosu Taşmetov, Kalbek Cumaagulov, Togaybek, Muratov ve Çal kadıkoy. Bu tasnif manasçıların yetişmiş oldukları coğrafi bölgeler esas alınarak oluşturulmuştur. Manasçılıkta aşamalar vardır. Kırgız Sovyet Ansiklopedisi'nde yapılan tasnife göre, Manasçılar, Manas'ı tam olarak bilip bilmemelerine, anlatım tekniklerine, destan okuma yeteneğine göre dörde ayrılır. Bunlar: 1- Çon Comokçu ( büyük manasçı) 2- Çunagı manasçı (gerçek manasçı) 3- Camakçı manasçı (vasat manasçı) 4- Üyröncük manasçı (çırak manasçı) Manas'ı başından sonuna kadar bilen, söyledikleri yeni bir varyant sayılan, destanın ana muhtevasından kopmadan hadiselere yeni unsurlar katan, kopuzu mükemmel bir şekilde çalan ve sanatkarane bir üsluba sahip olan manasçılara "Çon Comokçu" ismi verilir. Bu gruba destanı söyleyen en tanınmış manasçılar dahildir. Keldibek, Tımbek, Çoyoke Sagimbay ve Sayakbay bu sıfata layık görülmüştür. Destandaki hadiseleri iyi bilen ancak destanın muhtevasına kendiliğinden ilaveler yapamayan manasçılara "Çımgı Manasçı" adı verilmiştir. Gerçek manasçılar destanın bir bölümünü iyi bilirler. Örneğin M. Musulmankolov. Togolok Moldo, Ş. Rismendiyev gerçek manasçılardır. Üyröncük manasçı ise büyük manasçılardan destan söyleme ustalığım öğrenme ve destanda geçen olayları zihne yerleştirme aşamasında olan gençlere verilen isimdir. Manasçılık geleneği ile aşıklık geleneği arasında bazı paralellikler görülmektedir. Bu paralelliklerden biri atışma, diğeri ise görülen rüya neticesinde mesleğe başlamaktır. Akınlar halk önünde atışmaya Manas'la katılırlar. Manas'ı en güzel kim anlatırsa atışmayı o kazanır. Manasçılık geleneğinde manasçılar destanı görmüş oldukları rüya neticesinde anlatmaya başladıklarını dile getirirler. Manas okumaya başlamadan önce hemen bütün manasçılar: "Düş gördük, düşümüzde Manas da vardı, onu için Manas Destanı'nı okumaya başladım" derler. Manas, rüyalarına girdiği insanlara o günden sonra kendisini, kendi tarihini, destanını anlatmasını telkin eder. Görülen rüya neticesinde destancılığa ve aşıklığa başlama motifi Türk dünyasında oldukça yaygındır. Manasçılık mesleğinde usta- çırak müessesesi esastır. Çırak destanın bölümlerini, Manas'ın geçmişini, kopuz çalmasını, manasçılık için gerekli bütün esasları ustasından öğrenir. Çırak ustasının her türlü hizmetinden sorumludur. Ünlü manasçılardan Tımbek Congbaş'ın; Sagimbay Keldibek'in; Sapak Balık'ın; Akbat Sagımbay'ın çırağı olmuştur. Sonuç olarak Kırgız Türkleri'nin destancılık geleneğinde, Türk dünyası destancılık geleneğine paralel olarak destancılık mektepleri vardır. Bu mektepler ve bu mekteplere bağlı manasçılar Manas Destanı gibi bir büyük eserin bu güne kadar gelmesinde ve dünya edebiyatının sayılı eserleri arasına girmesinde büyük rol oynamışlardır. |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Forum Demirbaşı
![]() Üyelik Tarihi: Nov 2005
Konum: Ç.KALE/BİGA
Yaş: 44
Mesajlar: 5,907
Teşekkür Etme: 594 Thanked 2,624 Times in 685 Posts
Üye No: 3332
İtibar Gücü: 3948
Rep Puanı : 132808
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Ergenekon Destanı Ergenekon
Ergenekon Destanı, en eski Türk destanlarından biridir. Düşmanlarına yenilen Türklerin Ergenekon adını verdikleri dağlık bir bölgeye sığınmalarını; yüzyıllar sonra demir dağları eriterek güçlü ve kalabalık bir millet olarak tekrar eski yurtlarına dönmelerini ve intikam almalarını konu eder. Her 21 Mart’ta tekrarlananan demir dövme merasiminin kökeninde, Türklerin Ergenekon’dan çıkış kutlamalarının bulunduğu yaygın kabul gören bir inanıştır. ERGENEKON DESTANI Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. Yabancı kavimler birleştiler, Türklerin üzerine yürüdüler. Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler. Düşman gelince vuruşma başladı. On gün savaştılar. Sonuçta Türkler üstün geldi. Bu yenilgi üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular. Dediler ki: ''Türklere hile yapmazsak halimiz yaman olur!'' Tan ağaranda baskına uğramış gibi ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Türkler, ''Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar'' deyip artlarına düştüler. Düşman, Türkleri görünce birden döndü. Vuruşma başladı. Türkler yenildi. Düşman, Türkleri öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler. O çağda Türklerin başında İl Kagan vardı. İl Kagan'ın da birçok oğlu vardı. Bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. İl Kagan'ın Tokuz Oguz (Dokuz Oğuz) adlı bir de yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. Kayı ile Tokuz Oguz tutsak olmuşlardı. On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayıp kaçtılar. Türk yurduna döndüler. Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular. Oturup düşündüler: ''Dört bir yan düşman dolu. Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım.'' Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler. Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu. Türklerin vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler. Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. Derisini giydiler. Bu ülkeye ''Ergenekon'' dediler. Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oguz'un birçok çocukları oldu. Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oguz'un daha az oldu. Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler. Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken. Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. Aradan dört yüz yıl geçti. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. Dediler ki: ''Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon'dan çıkalım. Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım.'' Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: ''Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir. Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın altını, üstünü, yanını, odun kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. Odun kömürü ateşleyip körüklediler. Tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu. Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladı ki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın kutsal ayının kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar. Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türklerin bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler yapılır. Bir parça demir ateşte kızdırılır. Bu demiri önce Türk kaganı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar. Ergenekon'dan çıktıklarında Türklerin kaganı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi. Börteçine bütün illere elçiler göderdi; Türklerin Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi. Ta ki, eskisi gibi bütün iller Türklerin buyruğu altına gire. Bunu kimi iyi karşıladı, Börteçine'yi kagan bildi; kimi iyi karşılamadı, karşı çıktı. Karşı çıkanlarla savaşıldı ve Türkler hepsini yenerek Türk Devleti'ni dört bir |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Türk Amatör Resim Arşivi 2 (Süper Türk Kızları Karşınızda) | ozqr | Türk Adult Resimler | 2 | 04-06-2010 12:59 AM |
Türk Amatör Resim Arşivi 2 (Süper Türk Kızları Karşınızda) | ozqr | Türk Adult Resimler | 0 | 02-08-2010 06:55 PM |
Türk Amatör Resim Arşivi 1 (Süper Türk Kızları Karşınızda) | ozqr | Türk Adult Resimler | 0 | 02-08-2010 06:54 PM |
Terör Türk nişanlısını öldürdü bakıcısı Türk hemşireyle evlendi / 13 mayıs | M@D_VIPer | Eskiler (Arşiv) | 0 | 05-13-2007 10:49 AM |
Türk azgin lezbiyenler,ve 2 türk gizli cekimi (3 yerli video) | ferdifon | Adult eski arşiv | 0 | 11-11-2006 09:02 PM |