www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 12-28-2006, 11:43 AM   #11
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Aşk Budur!
Öyle tesadüfler vardır ya: Bir otobüs durağında poşetlerle beklerken, rastlaşırsınız aniden...

"Bu o..." diye içiniz titrer. Bir zamanlar yüreğinizi yakan aşık, sarkmış göbeği, ağarmış saçlarıyla karşınızdadır... İki elinde iki çocuk...

- Nasılsın?

- İyiyim... Ya sen?...

- Kızın amma da büyümüş... Benim de var 10 yaşında...

- Annen, baban?..

- Babamı kaybettik. Annem hasta...

- Mutlu musun?

Sessizlik...

- Telefonumu vereyim, ararsın belki...

İki yanakta iki masum buse; biri eski sevgiliye, diğeri onunla birlikte yitip giden maziye...

"- Kimdi o amca anne?.."

Yüreğinizde belli belirsiz bir iç çekme ve aklınızda hınzır bir soru işareti:

"Acaba?.."

*****

Aliye ile Ramazan' in aşk hikayesinde buna benzer bir hüzün gizliydi. Gerçi öyküleri, önce hakli olarak bir "tip rezaleti" olarak yansıdı Milliyet' in manşetine...

Ancak Ayşegül Aydoğan' ın haberi en az ilki kadar hazindi: Polis memuru Ramazan Bey, öğretmen Aliye Hanım'a 1954'te Karabük'te evlenme teklif etmiş. Annesine bakmak zorunda olduğundan kabul edememiş Aliye... Bir başkasıyla evlenmiş Ramazan... Üç çocuğu olmuş, ancak Aliye' yi hep aklında, göğsünde saklamış.

Gün gelmiş, eşi göğüs kanserine yenik düşmüş. Ailesi "3 çocukla bir başına bas edemezsin, evlen" diye tutturmuş. O da "Yıllar önce bir sevgilim vardı, evlenirsem onunla evlenirim" demiş.

17 yıl sonra gençliğinin Karabük' üne dönmüş ve Aliye'nin peşine düşmüş. Öğretmenlik yaptığı okulda bulmuş onu... Müdürün odasında beklemeye koyulmuş. Aliye odaya girip de eski aşkını karşısında görünce şaşkınlıktan dışarı kaçmış. 17 yıl önceki teklifi yinelemiş Ramazan:

"- Evet" demiş bu kez Aliye öğretmen...

28 yıl evli kalmışlar. İkinci baharı yaşamışlar. Malum, ikinci bahar, "son" bahardır. Orada aşk, hayatla cilveleşmekten çok, hayat denilen çileyi birlikte göğüslemektir.

71 yıllık yorgun kalbi teklemiş bir gün Aliye'nin... Ramazan bir ambulansla hastaneye yetiştirmiş eşini... Kabul etmemişler, paraları yok diye... Sonra bir başkasına... Yine ret... Aliye Hanım ölümün eşiğinde duyuyormuş Ramazan Bey' in çırpınışlarını; "Allah'ım bunlar ne yapıyor" diye ürperiyormuş. Ramazan Bey "ilk göz ağrım gidiyor" diye sızlanıyormuş için için...

"Ona bir şey olursa ben ne yaparım?.."

Sonunda Ramazan Bey'in yeğenlerinin parasıyla bir özel hastaneye yatırabilmişler. Sağ eli sımsıkı eşinin avucunda...

"İlk bahar"da çoğunlukla imkansızlıktır aşkı filizleyen, besleyen; "son bahar"daysa fedakarlık...

Bütün Dünya dergisinde vardı; çocuklara "Aşk nedir" diye sormuşlar. Söyle demiş afacanlardan biri:

"Anneannem sırtından hasta olmuştu. Eğilemediği için ayaklarına oje süremiyordu. Dedem devamlı elleri titremesine rağmen ananemin ayaklarına oje sürüyordu. Bence aşk budur."
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:43 AM   #12
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Aşka ve Terke Dair

Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...

En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişlerinizin sebebi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.

Göz yaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...

Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz; "Ölmek var, dönmek yok"tur.

Lakin gün gelir anlarsınız içten içe bir şeyin kanadığını...

Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından burasından eleştirmeye koyulursunuz: "Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."

Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.

Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya..." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirilerin kapısı; açıldıkça bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından.

Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.

O, sevgisizliğinize yorar bunu. İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.

"Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler...

Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya,bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...

Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar, mahkum eder.

Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...

"İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşayamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.

İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz...

"Madem öyle"nin çağı başlar ondan sonra...

Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde günah sizden gitmiştir.

Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...

Daha özgür olacağınız limanlara demirlersiniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni. Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...

Gurur duyar onlarla, koynunda besler gözünü oysunlar diye...

Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "Bana ne... Kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre. Ama sonra... Ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da bir kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...

Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz, türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...

Karşı nehrin kıyısından hasret şiirler haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...

Dönüp "Seni hâlâ seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden... Dönemezsiniz. Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.

Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...

Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.

Sürünür gidersiniz.
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:44 AM   #13
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Bahar Getirdim Sana

“Neyi arıyorsan sen, O’sundur” der Mevlana.. Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık.... Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır. Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslında, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü... Her aşkta kendimizi ararız, o yüzden bulduklarımız benzerimizdir.

Resimlerini yan yana koyun sevdiklerinizin ve dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size... Aşk denilen kaleydoskobun buzlu camına gözünüzü dayadığınızda, binbir cam rengarenk ışıklar saçarak döndüğünde, her seferinde bambaşka şekiller ördüğünü görürsünüz. Her camda, farklı bir renginiz vardır; her şekilde sizden bir parça...

Aşklarınız hülasanızdır. Sevdiginiz her adam, beğendiğiniz her kadın farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam paralar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz... Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizdeki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki sizin ilhamınız, tenindeki sizin yansımanızdır.

Yoksa halâ bir sevdiğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır... Aşk, narsizmdir. Sevda, çevrildikçe içinizin farklı ışıklarını yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.

Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz. Narcissusu’u bilirsiniz; Öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya dayanazmazmış kendine... Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran... Bir gün ırmak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü. Uzanıp, iyice bakmak istemiş. Tam gördüğünde kendisini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya... Yeryüzünün en güzel insanının
öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için O’nu her bahar açan gözel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş, Narcissus, nergis olmuş.

Kıssadan hisse, benden size tavsiye, taze bir nergis verin bugün sevgilinize... Sonra da, nerede baharsa mevsim, rotasını oraya çevirip içinizdeki eski baharlara koşan bir gezgin gibi “Bahar getirdim sana” deyin.

Baharın elinizde olduğunu unutmadan.. Gözlerindeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz; dikkat edin de hayran olup düşmeyin... Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin...


Can DÜNDAR
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:44 AM   #14
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

EĞER


Eğer ;

O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...

sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,

ve O, her durduğunuz yerde duruyor,

her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,

hüzünlendikçe ağlıyorsa...

dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu

bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...

hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,

O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...

her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...

her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...

bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez

özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,

iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...

iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...

eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın

O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...

kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...

özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...

hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...

O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,

vuslat sehere denkse...

gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;

bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...

uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...

dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,

bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...

Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,

sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...

...o halde bugün sizin gününüz!..

"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.


Can Dündar
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:45 AM   #15
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Öylesine Bir Mektup


Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca?

Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine.

Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim.

Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum.

Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.

Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.

"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da.

Neler yazmışım diye merakımdan.

Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:45 AM   #16
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Aşk Deprem Gibidir


Ne zaman kimi vuracagini asla bilemezsiniz.

Gece yarisi aniden, dipten yukselen coskulu bir dalga gibi kabarir içinizde.

Toprak ayaginizin altindan kayiyor gibi olur ve en hazirliksiz oldugunuz anda bütün siddetiyle vurur.

Sarsilir, neye ugradiginizi sasirirsiniz.

Heyecan,korku, kararsizlik, cesaret, aci, ofke,huzun,merhamet, siddet kaplar bir anda dunyanizi. Es dost yardima kossa da kolay toparlanamazsin.

Bittiginde agir bir enkaz birakir geride.

Daha kotusu, "tamamen bitti" sandiginiz sarsinti, hafif bir siddette artci soklar halinde yillarca surebilir.

Kalbinizdeki kirik hat ara sira yoklar yeniden...

Can Dündar
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:45 AM   #17
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Ruhumuzla Buluşmak


Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.

Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyor ve sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar.

Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor; “hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? “

Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki; “çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetismesini bekledik...”

Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı, niye mutlu olmayı beceremediğimizi, niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve “niye” ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabını açıkça veriyor İnkalar’ın yaşlı torunu.

Çünkü bu aptal hayat içinde o kadar hızla yol alıyoruz ki, ruhumuz çok arkada kaldı, hatta onu nerelerde unuttuğumuzu bile hatırlayamıyoruz. Çocuğunu kaybeden annelerin çılgınlığında bir sağa bir sola saldırıyoruz hepimiz, ama bir farkla, biz neyi aradığımızı bile bilmiyoruz... Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki cok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi? Çevremiz de kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hic kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur. Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki?

Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden icimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz. İşte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp,çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz... Gerçekte hIz çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe , ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük. Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor. İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!

Bence doğanın kara bir laneti bu. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor. Milan Kundera “yavaşlık” adlı kitabında; ”yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur” diyor.

Telefon hızlılık mesela, konusulanları, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Ben kendi adıma her zaman yavaşlıktan yanayım. Mesela uçaklardan hiç hoşlanmam, yeni bir şehre, yeni bir iklime hazırlanmaya, hatta hayal kurmaya bile vakit bırakmıyor bana ”Küt” diye başka bir hayatın içine giriveriyorum. Ve en kötüsü de dönüşler, daha ayrılığın hüznünü bile yaşamadan İstanbul’da olmak sahiden de cok tatsız. Tabii ki ruhumun beni terk edip oralarda kalması da cok normal. Oysa trenler karanlık geceyi yırtan keskin düdüğü, uykuda olanlara yolculuk düşleri gösteren kara trenler... Dağları bölen, nehirlerle yarışan, köprülerden geçen, agaçları selamlayan, cocuklara el sallayan, güne bakanlara göz süzen, geçmişin hüznünü, geleceğin umudunu yaşatan, yolcularına yepyeni dostluklar hazırlayan kara trenler var bir de.

Uçak değil, tren olmak istiyorum. Böylece ruhum benden hiç ayrılmaz. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok. Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık. Aceleye ne gerek var?

Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş...
Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, basarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...


Can DÜNDAR
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:46 AM   #18
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Vazgecis...


Enstrüman seçmek için bir karar almam gerekiyordu.
Ya keman çalacaktim ya piyano; ya flüt çalacaktim ya da akordeon....

Olmadi, hepsini istedim, hiçbirinden vazgeçemedim.
Yillar geçtikten sonra her enstrumani iyi
çalabiliyorum; ama hiçbirinde virtüöz degilim.

Bir enstrümanla isim yapamadim. Ne kemanla taninan
bir eserim var, ne de piyanoyla..
Bütün enstrumanlari iyi çaliyorum, ama kimse tanimiyor beni.

Basarili olmak için her sey degil, bir sey lazimmis.
Basari bir verismis; bir seyi alabilmek için
birseyi vermek, digerlerinden vazgeçmek gerekiyormus.
Keske kemani seçseydim ve digerlerinden vazgeçseydim.

Karima da hayati zindan ettim, sevgililerime de...
Hiçbirinden vazgeçmedim.
Yani... Evlilik sadece birisi için karar almak ya,
digerlerinden vazgeçmek... iste evlenirken ben bunu anlamadan
evlenmisim.
Evlendikten sonra baska kadinlarin da oldugu
bir hayati yasamaya devam ettim.
Içlerinden bazilarini daha çok sevdim;
ama ne onlardan birinde, ne de karimda karar kilabildim.

Yillar sonra simdi yapayalnizim...Ne karim kaldi, ne de digerleri...
Keske birini gerçekten seçebilseymisim, ama, yapamadim.

Tipki enstruman seçimi gibi hepsini istedim ve sonuçta elim bos
kaldi.
Almak için birakmak gerekiyormus.
Dolu dolu bos yasamak.
Hayatim boyunca yapacak çok isim oldu; hepsini yapmayi istedim.
Hangisinde 'en iyi' yim? simdi bakiyorum,
kazananlar, basarili olanlar hep bir tek þey yapmislar.
En iyi olmak için önce seçmek ve digerlerini birakmak gerekiyor.
Iste de böyle, özel yasamda da...
Bu seçimi yapmamiz gerekiyor; çünkü mutlaka bazilari daha uygun...

Bir ara ekonomik sIkintiya düstüm. Tasarruf gerek.
Basladim her seyden %10 kesmeye, ne
anlamsiz bir ugrasmis bu. %10 daha az peynir yemek, çay içmek..
Bu tasarruf çok aci verdi bana, her an
hissettim. Her seyden %10 kesmek tabiatima uygundu tabii.
Çok sonradan anladim; sadece taksiyle dolasmayi
biraksam yetermis! Her kalemden %10 degil, etkili kalemi
bulmak gerekiyormus.
Yani, orada da seçim yapmak gerekiyormus...
'Her seçim bir kaybedistir' Her tercih bir vazgeçistir çünkü...
Sabah ise gitmekle, yatakta nefis bir
miskinlik firsatindan vazgeçmis olursunuz.
Kalkar kalkmaz hayat bin seçenegi dayar burnunuzun ucuna...
'Ne giysem' telasindan, ögle yemeginde
'Ne alirdiniz? ' diye basucunuzda biten garsona,
hangi kanaldaki filmi izlesem' kararsizligindan 'bize oy verin' diye
bagirisan partilere kadar her sey, herkes, her an sizi israrla bir
tercihe zorlar.
Yastiginiza teslim olmussaniz, belki disarda
isil isil bir günden vazgeçmis olursunuz.
Bahar esintileri tasiyan bir elbise belki o gün
yasaminizi isildatabilecekken agirbasli bir sadelige karar
vermekle muhtemel bir tanisikligi tepersiniz.
Belki yemediginiz musakka, ismarladiginiz Izmir köfteden daha
lezzetlidir.
Ya da öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur.

Ama yasam, vazgeçtiginiz seye iliskin ipucu vermez.
Geri dönüp, o günü gökkusagi desenli
bir elbiseyle yeniden yasama sansiniz yoktur.
Bu seçim oyununda vazgeçtiginiz sey, seçtiginizden
daha degerliyse pismanlik kaçinilmazdir.
Ama neyin degerli oldugunun karari da yine size aittir.
Ve vazgeçtiginiz sey bazen bir saray, bazen söhret sahnesinin
pariltili neonlari da olsa, çogu zaman gözünüz hiç arkada kalmaz.
Çünkü duvarlarina sevdiginizin kokusu sinmis bir
ev ya da sevdiginiz kadinla paylasamadiginiz
bir saray, sizin icin borsada kolay feda edilebilir degerlerdendir.

Hayata bir baska gözle bakmayi ögrendiyseniz, bu seçimde
kazandiklarini sananlara yalnizca aciyarak gülümsersiniz.

Her seyin siradanlastigi bir dünyada
bazen kaybetmek en dogru seçimdir.
Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçistir.

Can Dündar....
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 12-28-2006, 11:46 AM   #19
KέžmдИ
Daimi Üye
 
KέžmдИ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KaDıKöY/MaBeD
Yaş: 35
Mesajlar: 513
Teşekkür Etme: 50
Thanked 62 Times in 45 Posts
Üye No: 25089
İtibar Gücü: 1485
Rep Puanı : 3206
Rep Derecesi : KέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond reputeKέžmдИ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim,

yeni
yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş.

İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak
için de kölelerini hiç dinlenmeden
çalıştırıyormuş.

O zavallı kölelerden biri, birgün pek bitkin
düştüğü için

dayanamaz ve zalim krala:
- Niçin bu kadar acele ediyorsunuz
efendim?

Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı
hiçbir zaman içemeyeceksiniz ki !.. deyivermiş.


Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış.
Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten
sonra,
kral köleler de dâhil herkesin hemen
toplanmasını emretmiş.
Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden
yapılmış şaraptan bir bardak getirilmesini emretmiş. Daha önce kehanet
gösterisinde

bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış.
Şarap bardağını eline alarak:
Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiçbir zaman
içemeyeceğimi

tekrar iddia edebilir misin? diye sormuş.
köle Belli olmaz efendim. İçebileceğinizi
söyleyemem.

Çünkü dudak ile bardak arasındaki mesafe çok
uzundur.

O arada başınıza neler gelebileceğini de
bilemem!
Köle sözlerini bitirir bitirmez,

içeri kralın
adamlarından biri girmiş.
Bir yaban domuzunun bahçeye girdiğini ve

asmaları kırıp döktüğünü söylemiş.

Kral elindeki bardaktan bir damla dahi içmeden

hemen dışarı fırlamış.

Bahçede domuzun bulunduğu yere koşmuş.

Kral ve domuz arasında öldüresiye bir mücadele
başlamış.


Sonunda yaban domuzu mızrak gibi azı dişleriyle,

Sisam kralının karnını yarıp ölümüne sebep
olmuş. Kral bostanda, bardak masada kalmış...
Şu söz bu olayı güzel bir şekilde ifade ediyor:

Nasip ise gelir Hint'ten Yemen'den,

Nasip değil ise ne gelir elden?"

Kalbinize yakın
bulduklarınızı çantada keklik sanmayın.

Sıkıca asılın onlara tıpkı hayata asıldığınız
gibi...

Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır..

Hayatı çok hızlı
koşmayın,

nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi
unutmayın.

Hayatın bir yarış değil, her saniyesinin tadı
çıkarılması
gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan
çıkarmayın.

can dündar...
__________________
†ђэ мди †ђд† GOĐ Ђдś foяgo††эи...




KέžmдИ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
sevdaya hasret şiir gibi GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 04-30-2008 06:23 PM
şiir gibi bir geceydi....! GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 02-23-2008 09:29 AM
şiir yazmak gibi birşey GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 02-16-2008 05:11 PM
Şiir Gibi GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 10-16-2007 04:12 PM
Dİndar ¢яєαмιηg Eskiler (Arşiv) 0 07-11-2007 02:34 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:33 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.