![]() |
|
![]() |
#1 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sevgili torunum Yilmaz,
(Bizim yasadigimiz donemde cocuklara dedelerinin adini koymak gibi adet vardı bu aliskanlik hala suruyorsa, bu isimde bir torunum olabilir ama ben bu gelenegin bitmis olmasini umarim, zira sirf dedesinin adi Şuayip diye hayati kayan yavrucaklar var.) Sana bu mektubu iki bin yilindan yaziyorum. Gazeteden istediler. Sen simdi gazete nedir, diye sorarsin! Biz bu yillarda haberi kagitlara yazip dagitiyoruz. Kabul ediyorum, cok zor ve cok ilkel bir yontem ama o kadarda kotu durumda degiliz canim, gecen gun deden buyuk bir fiyakayla internette chat yapti. Henuz geyik muhebbetinde kullaniyoruz bilgisayari ama olsun. Ayrica ben senin yasindayken buyuk buyuk dedemin bana yazdigi mektup iki ton agirligindaydi! Magaranin duvarina kazimis, getiren arkadas az kalsin gocuk altinda kaliyordu. Yani beterin beteri var Yilmaz'cigim. Aslinda bu mektubu sana biraz da ozur dilemek icin yaziyorum. Benden once yasamis cok akilli ve huzunlu bir Kizilderili'nin soyledigi "bu dunya bize atalarimizdan kalmadi, cocuklarimizdan odunc aldik" sozunu anlamasina anladik, hatta bir suru kartpostal da yaptik, cok guzel grafik tasarimlarla yazdik bu akilli adamin lafini ama yine de herseyi berbat ettik. Enerji lazimdi ve tepemizde gunes bazen on saat cayircayir donerdi ama biz kendimizi bir golgeye atip nukleer salakliklarla ugrasirdik. Yani su anda okul arkadaslarinin bazilarinin uc tane kulagi varsa bunda hepimizin sucu var. Ama sen benim torunum olduguna gore mutlaka yapmiyorsundur ama sakin o cocuga "kulagini ac da beni iyi dinle" turdunden kulak memesi kivaminda sakalar yapma. (Mektubun bu acikli bolumunun aynisi buyuk buyuk dedemin bana yazdigi mektupta da vardi maalesef. Umarim senin yazacagin mektup da boyle bir bolum olmaz.) Evet iklimi de degistirdik. Kitaplarda ya da bilgi kaynagi olarak ne kullaniyorsaniz iste onda yazanlar dogrudur. Bir ara dort mevsim vardi. Mesela bunlardan bir tanesinin adi bahardi ki inanamazsin butun insanlarda hatta hayvanlarda bile asik olma ihtiyaci uyandirirdi. Tabi bu durum kimi kazalara da yol acmiyor degildi ama yine de omrun en guzel mevsimiydi. Sonra yaz... O muhtesem kamasma... Ama hala anlamiyorum ayni yerde hem iseyip hem nasil yuzdugumuzu. Sevgili Yilmaz , iki bin yilina gelene kadar cok aptalca seylerle mucizevi isleri birarada yapmis insanogullarindan sadece birisi olarak ve buyuk deden olma sifatiyla sana soylemek istedigim sudur: Ben bilimkurgu sevmem. Bizde gelecegi duslerken abartma adeti vardir. Inanmazsin benim cocuklugumda Uzay 1999 diye bir televizyon dizisi vardi ve orada anlatilanlar gercek olsaydi benim gecen sene Jupiter'deki yazligima tasinmam gerekiyordu ama su anda en buyuk numaramiz yukariya binlerce uydu gondermis olmamizdir. Antenin hallicesi iste... Ben yuz yil sonra isinlanmayi bile becerse insan, insan kalacaktir diye dusunurum.(Isinlanma bizim bilimkurgucularin buldugu bir laf, alay edeceksin onlarla, et) Sevgili Yilmaz, ucan arabalara bile binsen, onur her insana lazimdir. Onurunu ve asik olma yetenegini asla kaybetme. Buyuk deden bunlara dikkat ederdi. Gozlerinden operim. Haa bu arada 2071 yilinda saniyorum buyuk bir tantanayla Turkler'in Anadolu'ya girisinin bininci yili kutlanmistir. Merak ettim Malazgirt'in yolu da yapildi mi? Deden Yilmaz Erdogan
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bir helpdesk kardeşimizin bir başka helpdesk in başına gelenlerin hikayesi:
Mesaj: "Tüketici hakları konusunda Müşteri her zaman haklı mı? sorusunu irdelerken çeşitli çlkelerdeki mahkemelik olayları arastırmışlar ve buldukları belgelerden birisi. Olay gerçek... WordPerfect (Bilmeyenler için yazıyorum, bilgisayarı -elektrikli- daktilo gibi yapan bir programın yapımcısı)... Bu şirketin müşteriye yardım hattında banda alınmış bir telefon konuşmasını okuyacaksınız: Bu konusma sonrası WordPerfect görevlisi işinden kovuluyor. Kovulan görevli WordPerfecti kendisini "Gerekçesiz" işten çıkardığı için mahkemeye veriyor. İste bu konuşmanın deşifresi. -WordPerfect yardım hattı, buyrun, nasıl yardımcı olabilirim. -WordPerfect`te bir sorun oldu. -Nasıl bir sorun? -Yazı yazıyordum, birden bütün kelimeler gitti. -Gitti mi? -Yokoldu! -Ekranda şu anda ne görüyorsunuz? -Hiç bir şey. -Hiç bir şey mi? -Yazdığım hiç bir şey ekrana çıkmıyor. -Hala WordPerfect programında mısınız yoksa programdan çiktınız mı? -Bunu nereden bileyim. -Ekranda bir "C" harfi görüyormusunuz? -Bir "hece" mi.. -Boşverin. Ekranda yanıp sönen bir çizgi var mı? -Söyledim ya hiç bir şey yazmıyor. -Monitor üstünde yanan bir lamba var mı? -Monitör ne? -Ekranı olan yer, televizyon gibi.. Çalıştığını gösteren küçük bir lamba var mı? -Bilmiyorum. -Monitörün arkasına bakın, oraya bir elektrik kablosu giriyor olması lazım. Görebiliyor musunuz? -Evet. -Harika, o kabloyu takip edin duvarda elektriğe bağlı mı bana söyleyin. -Bağlı. -Harika. Monitörun arkasına bakınca baglı olan tek kablo mu gördünüz, yoksa iki tane mi? -Görmedim. -Tekrar bakar mısınız, ikinci bir kablonunda bağlı olması lazım. -Evet buldum. -Tamam, şimdi onu takip edin bilgisayara bağlı mı diye bakın. -Kabloya ulaşamıyorum. -Ulasmayın, bağlı mı diye bakabilir misiniz? -Olmuyor. -Bir şeyden destek alıp eğilip bilgisayarın arkasına baksanız... -Eğilmek dert değil, karanlık oldugu için bakamıyorum. -Karanlık? -Ofisin işıkları kapalı, pencereden gelen ışık yetmiyor. -Ofisin ışıklarını yakın. -Yanmaz. -Neden? -Elektrikler kesik. -Elektrikler mi kesik. Tanrım..! (kisa bir sessizlik) Bilgisayarın kutusu, kitapları herşeyi duruyor mu? -Evet dolapta. -Şimdi bilgisayarı sökün, aynen aldığınızdaki gibi paketleyin ve aldığınz dükkana iade edin. -Durum bu kadar kötu mü? -Korkarim öyle! -Peki tamam. Onlara ne diyeceğim? -"Ben bilgisayar kullanamayacak kadar aptalım" diyeceksiniz. işte böyle, kolay gelsin....."
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan çocuklar, büyüklerin değil kendi kafalarının, çocuk dünyalarının tanımladığı, büyük bir güven duyup, büyük bir umutla bağlandıkları "çocukların tanrısı"na bir dolu mektup yazmışlar.
Eric Marshall ve Stuart Hample adlarında iki yazar da bu mektuplar arasında uzun bir çalışma yapıp bazılarını kitaplaştırmışlar. Çoğu inanılmaz saflık ve ciddiyet içinde. Ama yine de ister istemez gülümsetiyor insanı. (Lütfen bunları sadece küçük çocukların yazdığını unutmayın, kesinlikle dini herhangi bir yön aramaya çalışmayın.) - Sevgili tanrı, geçen hafta Newyork'a gittiğimizde Sen Patrick Kilisesini gördüm. Bayağı güzel bir evde oturuyorsun (Frank). - Sevgili tanrı. Eğer ben tanrı olsaydım, bu kadar iyi olmazdım. Bunu aklından çıkarma (Michelle). - Canım tanrı. Kucaklaşmayı sen mi buldun? Çok güzel bir şey (Brenda). - Sevgili tanrım niçin hiç TV'ye çıkmıyorsun? (Kim). - Sevgili tanrı öğretmen günlerin önce kısaldığını, sonra uzadığını söyledi. Artık bir karar vermelisin (Mindy). - Sevgili tanrı. Eğer öldükten sonra yaşayacaksak, niye öldürüyorsun? - Sevgili tanrı sen zengin misin, yoksa sadece ünlü mü? (Steven). - Sevgili tanrı bu soğuklar ne işe yarar? (Rodaw). - Sevgili tanrı yeni öyküler yazamaz mısın? Yazdıklarının hepsini okuyup, bitirdik ve yeniden başa döndük (Terry). - Sevgili tanrı yağmur yağdığında ne kadar süreceğini nereden biliyorsun? Kitabını okudum ve beğendim. O kadar fikirler nereden aklına geldi? (John). - Doktor olmak istiyorum. Ama o aklına gelen nedenden değil (Fred). - Niçin daha sonra yeni hayvanlar bulup göndermedin? Hâlâ eskileri ortada dönüp dolaşıyorlar (Johny). - Şu her gün ezip durduğum karıncaların umarım sence bir önemi yoktur (Alis). - Gönderdiğin bebeği geri almazsan, odamı temizlemem (Joy). - Kiliseye sözüm yok, ama kuşkusuz daha iyi müzikler yazabilirsin. Umarım yazdıklarıma kırılmazsın (Dostun Barry). - Eğer hiç kimse bilmeyecekse, iyi olmanın ne yararı var? (Mark). - Sevgili tanrı hıncımı aldım, teşekkürler (Raymond). - Ne olur beni kuş yap. Söz veririm senden uzun süre bişi istemiycem (Lee). - Bi kere kar yağdırdın okul kapandı. Bi daha yapsana (Guy)
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Fransa McDonald's personel danışmanlığını yapan DHR firmasına yapılan ''gerçek'' bir iş başvurusu.
1) Adınız Soyadınız: Herve JANCQUEUR 2) Yaşınız: 28 3) Şirketimizdeki hangi pozisyon için başvuruyorsunuz? Mümkünse yatay bir pozisyon için. Eğer daha ciddi bir cevap istiyorsanız, ne iş olsa yaparım. Şart öne sürebilecek durumda olsaydım, burada olmazdım. 4) Düşündüğünüz ücret: Yıllık 800 bin Frank maaş artı şirketin yüzde 3 hissesi Eğer bu mümkün değilse, siz bir ücret önerin, ben size evet yahut hayır diyeyim. 5) Eğitiminiz: Var!!!!!!!!!!!!!!!!!!! 6) Son İşiniz: Sadist bir şefin deneme tahtası olmak. 7) Son ücretiniz: Hak ettiğimin çok altında. 8) Önemli başarılarınız: Arakladığım kalemlerden muhteşem bir koleksiyonum var; evde sergiliyorum. 9) İşten ayrılma sebebiniz: Bak soru 6. 10) Size ulaşabileceğimiz saatler: Fark etmez. 11) Çalışmak istediğiniz saatler: Pazartesi, salı ve perşembe 13.00�15.00 arası. 12) Öne çıkan özellikleriniz var mı? Olduğunu söyleyenler var . Ama bunu bir fast-food'da değil de, daha romantik bir yerde konuşsak...... 13) Şimdiki işvereninizle görüşebilir miyiz? İşverenim olsa burada olmazdım dedim ya.... 14) Fizik durumunuz 20 kilogramdan fazla taşımanıza engel mi? Belli olmaz, ne taşıdığıma bağlı... 15) Otomobiliniz var mı? Evet, ama soru yanlış sorulmuş. ''Çalışır durumda bir otomobiliniz var mı?'' diye orsaydınız, cevabım farklı olurdu. 16) Daha önce bir yarışma veya bir madalya kazandınız mı? Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum. 17) Sigara içiyor musunuz? Otlanacak bir enayi bulabilirsem. 18) Beş yıl sonra ne yapmayı hayal ediyorsunuz? Bana tapan, zengin bir fotomodelle Bahama Adaları'nda yaşamayı. Bir yolunu biliyorsanız bunu beş yıl beklemeden de yapabilirim. 19) Yukarıdaki bilgilerin doğruluğunu taahhüt ediyor musunuz? Hayır, ama sıkıyorsa aksini iddia edin. 20) Sizi bu başvuruyu yapmaya iten gerçek sebep nedir? Birbiriyle tutarsız iki cevabım var: * İnsan sevgisi, hümanizm ve tüketicilerin iyi beslenmesine katkıda bulunma arzum. * Gırtlağıma kadar borca batmış olmam.. Sonuç: Herve Jancqueur işe alındı.. 1980'li Yıllar
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() 30 #49818 Zeytinbey Jun 04 10:45:00 2004, Subject: kampuscell
muhtemelen okumussunuzdur ama okumamis olanlar vardir mutlaka.. 19 MayIsta 1 Gun boyunca cekilen SMS ler bedava idi. Bu bedavalIk icinde kampuscellciler arasInda dolasan mesajlar. ![]() -el mesaju nafileten minel keyful alemel kampusu insallah,biukril turkceline alel bayramul genclikiyye fi amelul cazibeten Gonderen:ARAPCELL -SayIn abonemiz bugun de bedava sanIp attIgInIz tum mesajlarIn kontorleri sizden soke soke alInacaktIr.Vay ben duymadIm,yok ben bilmiyordum demeyin.(SurprizCell) -Yavru maymun annesine sorar:Anne biz neden bu kadar cirkiniz annesi der ki ah yavrum sen bu mesajI okuyanI gorsen halimize sukredersin. -Bok yaz bosluk bile bIrakmadan 222'ye gonder bedava mesajIn bokunu cIkar -Gunumuz toplumunda homoseksuellik oldukca normal ama tamamiyle kabullenilmis degil buna destek vermeliyiz!sende benim gibi yap,bu mesajI bir i*neye gonder -Siz sutlac kadar tatlI,lahmacun kadar sIcak,cig kofte gibi yakIcI, dolma gibi cekici,bulgur pilavI gibi asil,asure gibi karIsIk ve icli kofte gibi mukemmelsiniz. -Surun! Olunceye kadar surun ailende surunsun yedi sulalende surunsun hep surunun olunceye kadar surunun.Surun kolanyalarI... -yarIn tum yurt genelinde ogle namazIna muteakip turkcell icin sukur namazI kIlInacaktIr, tum kampuscelllileri bekliyoruz... -ellerin semaya gonullerin duaya uzandIgI ve kampuscellliler icin tum mesajlarIn bedava oldugu bu mubarek 19 mayIs genclik ve spor bayramInI kutlarIm... -gelecek ramazan, kurban, cocuk, genclik bayramInI, kandillerini, dogum gununu, babalar gununu, dunya aids gununu, trabzonsporun kurulus yIldonumunu, ampulun, telefonun icadInI... falanI flanI simdiden kutlarIm... -HABERCELL - parmak felcinden hastahaneye kaldIrIlan bini askIn ogrenciye mesaj sendromu tanIsI kondu, turkcellden acIklama bekleniyor... -saat 23.45 itibariyle 2349 tane mesaj attIgInIzI tespit edilmis ve ne kadar belesci oldugunuz anlasIlmIstIr, aboneliginiz iptal edismitir, turkcell abone merkezi... -KAMPUSCELL - gencler size bi iyilik yapalIm dedik a.. koydunuz yeter artIk mesaj cekmeyin bugunun yarInIda var intikamcell cok yakInda turkcell de... -2266 - sayIn kampuscell abonemiz, isin .okunu cIkardInIz bi daha yaparsak iki olsun, ayIp vallahi yaptIgInIz... -TURKCELL MUSTERi HiZMETLERi - sayIn abonelerimiz kIsa surede bu uygulamanIn ... koydugunuz icin uygulama sona erecektir, bayram diye zktiniz sebekeyi... -TURKCELL - sayIn abonemiz bedava mesajlarda gormemislik sInIrInI asmIs bulunuyorsunuz, bundan sonraki her mesajInIz icin 8 kontor dusecektir, saygIlar...
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sesini duydugunuz anda avuclariniz terlemeye kalbiniz deli gibi carpmaya ba$liyorsa...
Bu a$k degil HO$LANMAKtir Ellerinizi ondan cekemiyor surekli dokunmak sarilmak istiyorsaniz.. Bu a$k degil ARZULAMAKtir Yaninizda bir tek o oldugu icin onu istiyorsaniz.... Bu a$k degil YALNIZLIKtir Herkes onunla olmanizi bekledigi icin onunlaysaniz... Bu a$k degil SADAKATtir Size sicak, yakin davrandigi icin onunlaysaniz... Bu a$k degil KENDINE GUVENSIZLIKtir Uzulmesini istemediginiz icin onunlaysaniz... Bu a$k degil ACIMAKtir Ona deger verdiginiz icin hatalarini ho$goruyorsaniz.. Bu a$k degil ARKADA$LIKtir Butun gun ondan ba$ka hicbir$ey du$unmediginizi soyluyorsaniz.. Bu a$k degil KOCA BIR YALANdir Onun iyiligi icin kendinizden cok $ey feda edebiliyorsaniz... Bu a$k degil YARDIMSEVERLIKtir O uzgunken sizin de kalbiniz aciyorsa... I$te bu A$Ktir Tarif edemediginiz bir cekim yuzunden ondan bir turlu kopamadiginizi du$unuyorsaniz.. I$te bu A$Ktir O herkese guclu gorunmesine ragmen icindeki zayifligi hissedebiliyorsaniz.. I$te bu A$Ktir Ba$kalarini da cekici bulmaniza ragmen hic pi$manlik duymadan onunla kalmaya devam edebiliyorsaniz.. I$te bu A$Ktir
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Yönetim dersleri 1:
Bir gün bir tavşan, ağaç dalında boş boş oturan baykuşa sordu: -Senin gibi bütün gün boş boş oturabilir miyim? -Tabii, neden olmasın. Tavşan da öyle yaptı. Birdenbire bir kaplan ortaya çıktı ve tavşanı yedi! Boş boş oturmak için çok çok yüksekte oturuyor olmanız gerek... ---------------------- o ---------------------- Yönetim dersleri 2: Hindi: Şu ağacın en üst dalına çıkmak istiyorum ama hiç gücüm yok.. İnek: Neden benim dışkımdan biraz yemiyorsun? Onlar besin deposudur. Hindi bir parça dışkı yedi ve gerçekten bunun İlk dallara ulaşacak kadar enerji verdiğini farketti. Ertesi gün biraz daha yedi ve ikinci dala ulaştı Birkaç gün sonra ağacın en üstüne çıkmayı başardı. Aniden bir çiftçi ağacın tepesindeki hindiyi farketti ve onu vurdu. (Afedersiniz) Mok yemek sizi en üste çıkartabilir. Ama orda kalmanızı sağlayamaz... ---------------------- o ---------------------- Yönetim dersleri 3: Vücut ilk kez bina edildiğinde hangi organın müdür olacağı tartışması başlamış. Beyin, vücudun bütün işlevlerinin kendisine bağlı olduğunu, o olmazsa vücudun yaşayamayacağını söylemiş. Ağız, yemek yemezse vücudun açlıktan öleceğini söylemiş. Eller, dışarıdaki bütün işi yapanın kendisi olduğunu söylemiş. Birden Döt ortaya atlamış ve müdürün o olması gerektiğini söylemiş. Bütün organlar ona gülmüş. Buna kızan döt faaliyetlerini durdurmuş. Bir gün, iki gün derken organlar artık dayanamamışlar. Ve döt müdür olmuş. Müdür olmak için beyne sahip olmanız gerekmiyor. Herhangi bir döt bunu yapabilir. ---------------------- o ---------------------- Yönetim dersleri 4: Küçük bir kuş kışı geçirmek üzere güneye gidiyordu.. Hava çok soğuktu ve kuş donarak yere düştü. Yerde öylece yatarken bir inek geldi ve üzerine bir parça dışkı bıraktı. Donmak üzere olan kuş dışkının sıcaklığıyla ısındı. Çok mutlu oldu, neşe içinde şarkı söylemeye başladı. Ordan geçmekte olan bir kedi kuşun sesini duydu. Onun nerde olduğunu keşfetmekte geçikmedi. Kuşu dışkıdan sıyırdı ve yedi! 1. Üzerinize mok atan herkes düşmanınız değildir! 2. Sizi moktan kurtaran herkes dostunuz değildir! 3. Mokun içine düştüyseniz çenenizi kapalı tutun!
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Dünya nüfusunu, mevcut halkların nispetlerini muhafaza ederek,
100 kişilik bir köy kadar küçültebilseydik bu köy şöyle olacaktı: 57 Asyalı, 21 Avrupalı, 14 Amerikalı (Kuzey,Orta,Güney) ve 8 Afrikalı. Bunların 52'si kadın, 48'i erkek olacaktı. 30 beyaz, 70 beyaz olmayan, 30 Hristiyan, 70 Hristiyan olmayan, 89 heteroseksüel, 11 homoseksüel. 6 kişi, bütün servetin % 59'una sahip olacaktı ve bunların hepsi ABD kökenli olacaktı. 80 kişi kötü evlerde yaşayacaktı, 70 kişi okuma-yazma bilmeyecekti, biri ölmek üzere, biri de doğmak üzere olacaktı. 1 kişi bilgisayar sahibi, 1 kişi de (evet, sadece 1 kişi) üniversite mezunu olacaktı. Şimdi şunları göz önünde bulundurun: Eğer bu sabah hastalıklı değil de sağlıklı uyanmış iseniz, bir hafta sonrasını göremeyecek olan bir milyon insandan daha şanslısınız. Bir harp tehlikesi ile, işkence görmek ihtimali ile,aç kalma Korkusu ile karşı karşıya değilseniz, 500 milyon insandan daha iyisiniz. Buzdolabınızda yiyeceğiniz, üzerinizde elbiseniz ve başınızı sokup uyuyabileceğiniz bir eviniz varsa, dünyadaki insanların % 75'inden daha zenginsiniz. Bankada ve cüzdanınızda para varsa,dünyanın en imtiyazlı%8'iarasındasınız. Birisi sizi düşündü ve bunu gönderdi,ve çünkü okuma yazmabilmeyen 2 milyar kişiden biri değilsiniz. Paraya ihtiyacın yokmuş gibi çalış. Kimse seni üzememiş gibi sev. Kimse seni seyretmiyormuş gibi danset. Kimse seni dinlemiyormuş gibi şarkı söyle. Bu mesajı dostlarına gönder. Göndermezsen hiçbir şey olmaz. Gönderirsen, belki bunu okuyan birisi gülümser.... .... Veya... .... Veya sen gene her zaman yaptığın gibi nereye olduğunu bilmeden,kan ter içinde koşmaya ve hayattan şikayet etmeye devam et!
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bir varmış....
Uzun yıllar önce tüm insani duyguların yaşamakta olan bir ada varmış. İyimserlik,üzüntü,bilgi,gurur.... Ve diğer duygular gibi sevgi de. ***** Günlerden birgün bütün duygulara adanın batacağı bildirilmiş... Bunun üzerine herkes gemisini hazırlayıp adayı terketmiş. ********* Sadece sevgi son ana kadar beklemek istemiş. Ada batmadan önce sevgi yardım istemiş. ************** Önünden lüx bir gemiyle geçmekte olan zenginliğe sormuş: "Beni götürebilir misiniz?" "Yapamam.Gemim altın ve gümüşlerle dolu.Sana yer yok!" ******************** Sonra önünden şahane bir gemiyle geçmekte olan gurura sormuş: "Benim götürür müsün?" Gurur:"Seni götüremem.Gemim kusursuz.Benim mükemmel gemimi bozabilirsin!" **************************** Sonra yanından geçmekte olan üzüntüye sormuş: "Üzüntü lütfen beni götür" "Ah sevgi!O kadar üzüntülüyüm ki, yalnız kalmalıyım. ************************************ Sonra yanından neşe geçmiş. Fakat halinden o kadar memnunmuş ki,sevginin kendisine seslendiğini bile duymamış... ******************************************* Aniden bir ses:"Gel sevgi seni götüreyim"demiş. Bu konuşan kişi yaşlı bir duyguymuş. Sevgi o kadar mutlu ve müteşekkir kalmış ki, ismini sormayı dahi unutmuş... ************************************************* Kurtulduğu zaman herşeyi bilen bilgiye sormuş: Bana yardım eden kişi kimdi? Bilgi "zaman" demiş. ************************************************** ***** Sevgi:Neden bana yardım etti? Bilgi:"Sadece zaman sevginin hayatta önemli olduğunu anladığı için!!!" ************************ Nice insanlar vardır,zengin. Ne yazık ki,zenginliği ve bencilliği yüzünden dostları olmaz. Ancak ölüm vakti gelirken aklına gelir, Sevginin hayatta önemli birşey olduğu. Nice insanlar vardır,geniş evlerde,büyük otomobillerde yaşar. Ne yazık ki geriye kalan bir avuç topraktır. **************************************** Bu sayfayı bir dostuna gönder. Gönder ki, Onların senin için ne kadar önemli olduğunu anlasınlar. Tüm dostlarına gönder. Göndermiş olduklarına da gönder. Sana geri geldiğinde çevrendeki arkadaşlarının gerçek arkadaş olduğunu anlarsın.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Thanked 355 Times in 320 Posts
Üye No: 44033
İtibar Gücü: 57903
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bir aceminin Azerbaycan maceraları
Aşağıdaki yazıyı kimin yazdığı meçhul ama gayet ilginç... (editor notu : maillistlerde dolaşan bir metindir. burda da olsun istedim.) Azerbaycan'ın adını işyerinde telaffuz etmeye başladığımızda yani 1992-1993 yıllarında, orası bizim için kapalı bir kutuydu. Azerbaycan, çok çok eski olan Rus cihazlarından oluşan haberleşme ağını yenilemeye, köylerine, kasabalarına telefon hizmeti götürmeye çalışıyordu. Tabii dünyaya pencerelerini açtıktan sonra da ilk iş olarak; dil, kültür, din birliği olan kardeş ülke Türkiye'den yardım istemişlerdi. Bizler de Türkiye'nin en önemli iki telekomünikasyon şirketinden biri olarak güzel projeler yapmak için kolları sıvadık. İlk defa Direktörümüzün Azerbaycan ile telefon konuşmasına şahit olduğumda şok oldum. Konuştuğu kişi dönemin Haberleşme Bakan Yardımcısı' ydı ve bizim patron, hiçbir samimiyeti olmamasına rağmen "sen" diye hitap ediyordu. Azerice'de "siz" kavramı yoktu. Görüştüğünüz kişi Bakan da olsa "sen" diye konuşabiliyordunuz. Birinci dersimizi aldık. Karşılıklı görüşmeler için Bakü' ye gittik. Havaalanında dakika bir, gol bir hatamı yaptım. Üniformalı birini göstererek, Azerice'de benden daha tecrübeli bir arkadaşıma "bu adam subay mı?" diye sordum. Arkadaş: "sus, adamı peşimize mi takacaksın, burada subay bekar demek" dedi. Bizdeki "subay" ne demek söylemedi. Bizi karşılayan Azeri arkadaş, arabaya binerken kendisinin dalda (arkada) gideceğini benim de kabaga (öne) oturmamı söyledi. Otelin önüne gelince şoför; "abla sen burada düş, ben arabayı saklayıp gelirim" dedi. Yani ben ineceğim, o da park edip gelecek. Sonra düşmenin inmek yerine her yerde kullanıldığını "merdiveni boşver, gel asansörle düşelim" dediklerinde daha iyi kavradım. Ama bunu bilmeyen arkadaşlarımız Azerbaycan Havayolları ile yaptıkları bir uçuş sonunda, Bakü' ye beş dakika içinde düşecekleri anonsu ile hayatlarını film şeridi gibi bir-iki saniye izleme fırsatını bulmuşlar. Bir diğerimiz de Bakü' ye telefon edip montaj ekibimizin varıp varmadığını öğrenmek istemiş, telefondaki Azeri: "uçak Bakü üzerinde fırlandı, fırlandı, Sumqayit' e düştü" demesiyle feryat figan ortalığı birbirine katmıştı. Anladık ki uçak Bakü' ye inememiş, bir iki tur atıp, başka bir şehre inmiş. Azeriler çok misafirperver. Herhangi bir ikramı reddetmek çok ayıp. Sizi ağırlamak için paralanıyorlar. Altı saat boyunca yemek yenilebiliyor. Bizi o dönemin gözde bir lokantasına götürdüler. Adı Gülistan. Ordan burdan konuşulurken, çok değerli bir şairlerinin başka bir ülkede rahmetli olduğunu ve sümüklerini Bakü'ye getirmeye çalıştıklarını söylediler. Biz yine anlamsız anlamsız bakınca, sümüğün kemik anlamına geldiği ve Türkçe sümüğün karşılığının da "burun suyu" olduğu anlaşıldı. Sonra bana sümüklü et (pirzola) sipariş edildi. Şu anda Bakü'deki Migros yani ???????? Store'un camlarında "sümüklü et şu kadar, sümüksüz et bu kadar" ilanlarını görmek mümkün. Bu arada garson yanımıza yaklaştı ve yan masadaki adamların arkadaşımızı Sefer Bey'e okşattıklarını söyledi. Tabii okşanmaya maruz kalmış arkadaş da kolay kolay okşanacak bir tip değil. Bıyıklı ve iri cüsseli olan arkadaşımız acayip bozulup, "kim okşatmış beni, bu da ne demek" şeklinde horozlandı. Okşatmanın - benzetmek olduğunu zar zor anlayarak rahatladık. Rus kızların dansları ve "Ada Vapuru Yandan Çarklı" şarkısı eşliğinde yemeğimizi bitirdik. Ertesi gün seherde bizi otelin kabağından aparacaklarını söylediler. Yani sabah, otelin önünden alınacaktık. Sezen Aksu, İbrahim Tatlıses acayip rağbet görüyordu. Bir de o zamanlar Cuma akşamları TRT'de yayınlanan "Bir Başka Gece" programı çok seviliyordu. Hatta Cuma *******ine denk gelen düğünlere "Bir Başka Gece" programı süresince ara veriliyor, düğün ahalisi TV salonuna geçerek hep birlikte programı seyrediyordu. Sonra düğüne bırakılan yerden devam ediliyordu. Daha da enteresanı önemli bir iş toplantısının ortasında üst-makamın ofisinin (genelde her ofiste irice bir TV var) kapısı tık tık çalınıyor, departmandaki sekreterler sessizce kenara diziliyor ve sabah saatlerinde verilen Brezilya dizisi hep birlikte seyrediliyordu. Tabii bizim toplantı devam ediyordu etmesine ama Azeri yöneticisinin gözleri de sık sık televizyona kayıyordu. En zevklisi Azerbaycan-Türkiye futbol maçını Azeri televizyonundan, Azeri spikerin anlatımıyla seyretmek: Türk Milli Yığma Komandoları. Türkiye Milli Takımı anlamında. "Türk kapıcısı (kaleci) topu gapı aralığından depti, yirmibirinci dakka olmasına rağmen maç heç heç (0-0) devam etmekte" gibi sevimli cümlelere rastlıyorsunuz. Ya da bir Amerikan filmini Azeri dublaj ile seyretme şansını yakaladıysanız Robert Redford'un "men yahsiyem, istemirem. Sen nicesin?" şeklinde konuşmasına gülmekten kırılıyorsunuz. (Bu arada Arap ülkelerinden birinde iş için bulunan arkadaşım bir filmde: R. Hudson'a barmenin ne içeceğini sorduğunu ve onun da elhamdüllah oruçluyam dediğini söyledi. İnanamadım, yazmış da olabilir). Bu arada bizler de onları Türkiye'ye davet ettik. Hatta bir yöneticinin eşi rahatsızlandı ve doktora götürmek görevi bana düştü. Amerikan Hastanesi'nden randevu aldık. Kadın; "oynaklarım, sümüklerim, kıçım ağrıyor, derman yuttum geçmedi" dedi. Doktorda Hakan Şükür bakışları oluştu. Yani "eklemleri, kemikleri ve bacakları ağrıyor ve ilaç almasına rağmen geçmiyor" dedim. Neyse tahliler filan, derman bulundu.
__________________
Buraya Kadarmış .. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|