![]() |
![]() |
#21 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() b) Savunma Sistemleri
Hastalıkların yayılmasının asıl nedeni vücudun savunma sisteminin zayıf kalmasıdır. Vücudunuz bakterilerin, virüslerin sürekli saldırısı altındadır. Savunma sisteminiz çöktüğünde, bu saldırılar mağlup edilemez ve küçük bir mikrop, bulduğu boşluğu kullanarak ilerler. Bildiğiniz AIDS virüsünün tek düşmanı savunma sistemidir. İnsan bu virüsten değil, bu virüs yüzünden meydanı boş bulan basit bir mikrobun meydan okumasından ölür. Ruhsallığımızın da bir savunma sistemi vardır. Ruhsal olarak ayakta ve diri olmak istiyorsak, dışarıdan gelen ruhsal saldırıları mağlup edecek bir güç düzeyine sahip olmamız gerekir. Saldırılar: Hakkınızdaki nefretler, öfkeler, telepatiyle gelen kötü mesajlar, nazar veya büyü gibi ruhsal etkiler; kendi karamsarlığınız, öfkeniz, intikam duygunuz, kıskançlığınız, lânetiniz, bedduanız. Bunun karşısında destekleriniz de vardır: Size yönelen sevgiler, dualar, dostluklar; sizin ürettiğiniz ümitler, sevgiler, yardımlar, ruhsallığınızı güçlendirecektir. Siz bu çatışma alanı içerisinde yaşıyorsunuz. Eğer güçsüz düşüren duygu ve tutumları üreten eminlik durumları geliştirmişseniz, azalan ruhsal enerjiniz, belli bir eşiğin altında kontrolünüzü kaybetmenize neden olur. Enerjiniz eşiğin altına düşerse, küçük bir sinek vızıltısı, en basit bir gerginlik, fırtına koparmanıza neden olur. Musluktan sızan bir damla suyu, başınıza damlayan koca bir tokmak gibi algılarsınız. Ruhsal savunma sisteminiz çöktüğünde, bedeninizi oluşturan sistemi kontrol eden fiziksel savunma sisteminiz de çöker veya paralel olarak zayıflar. Ruhsal hastalıklar beraberinde fiziksel hastalıkları da taşır. Gerçek güçsüzlük ruhsaldır ve güçsüz insan başarılı olamaz.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#22 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() c) Duygular
Davranışlarımızı duygularımıza, duygularımızı da inançlarımıza borçluyuz. İnsanın tercihlerini belirleyen acı ve zevk duygusunun tepesinde, neyin acı ve neyin zevk olduğunu tanımlayan inançlar vardır. Zarar verici inançlar sürekli zarar veren duygular üretirler; zarar veren duygular, hayatın her saniyesini işkenceye dönüştürür. Güçlendirici inançlarsa, olumlu duygular üretirler ve olumlu duyguların hâkimiyeti altındaki hayatın her saniyesi mutlu geçer. Mutluluk veya mutsuzluk hayatın nasıl geçtiğiyle, insanın neler elde ettiğiyle ilgili değildir; insanın neler hissettiğiyle ilgilidir. Bosna’da savaş çocukları kurşun yağmurlarının altında, olup bitenlerden habersiz oynuyorlardı. Anne babaları, yıkılan binalarının yanında, geleceklerini yeniden nasıl inşa edeceklerinin acısıyla gözyaşı dökerken, olup bitenlerden ertesi gün ilgilerini koparan masum deprem çocukları, çadırların etrafında eski oyunlarını sürdürüyorlardı. Bir çocuk çamurların arasında mutluyken, bir kral tahtında mutsuz olabilir.s
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#23 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() d) Davranışlar
Eleştirildiğinizde öfkelenmeniz; akşam salonunuza girer girmez televizyonunuzu açmanız; acı veren bir olayı tekrar tekrar hatırlamanız; işe gitme saatiniz gelince kendiliğinden yatağınızdan kalkmanız; araba kullanabilmeniz, yazabilmeniz, okuyabilmeniz. Herkes hayatını, farklı alışkanlıkların yönetimine terk etmiştir. Seminerlerde, vücut dili üzerinde çalışırken, arkadaşlara, “sürekli tebessüm edin” deriz. Sözleşiyoruz ve çalışma başlıyor. Bir dakika sonra bazıları tebessümü bırakmış, otomatik somurtkanlıklarına ısrarla geri dönmüş oluyorlar. Bilincinizi kullanarak nasıl davranırsanız davranın, belli aralıklarla bilincinizden kopacaksınız; inanç kalıplarınızın belirlediği derin bilincinizin yönetimine terk edileceksiniz. İşte dalgın aralıklarda yaptığınız, derin bilincinizin size asıl yaptırdığıdır. Davranışlarımızın çoğunun otomatik olduğunu görüyorsunuz. Zararlı inançların ürettiği davranışlar da zararlı olacaktır. Bir insanın gerçek yüzü, dalgın zamanındaki yüzüdür. Yüzü taş gibiyken sizi görünce birden tebessüm eder; siz ayrıldığınızda eski haline döner. Gerçek mutlu yüz, sadece dalgın zamanda tebessüm edebilen yüzdür. Bilinçli zamanlarda, acıya ağlamakta, sevince gülmekte serbestsiniz; bilinçsiz zamanlarda ne yapıyorsunuz? İnançlarınız size ne yaptırıyor?
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#24 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() e) Fizik Vücut
Her alışkanlık, insan vücudunda farklı bir şekil ve biçim üretir. Belki boyunuzun uzunluğunu değiştiremeyeceksiniz; ama omuzlarınızın dikliği veya kamburluğunuz geçmişinizi ele verecektir. Şu hikâyeyi hafife almayın: Kambur bir kral kamburluğundan çok eseflenmiş, bu sorununu yok etmeyi yıllar boyunca hayal etmiştir. Sonunda kambur olmayan bir heykelini yaptırıp sarayının kapısına diktirmiştir. Her sabah erkenden o heykelin karşısına geçip, kendisini dimdik hayal etmiş, yıllar sonra kamburluğu yok olmuştur. Bu gerçeği fark ettiğim 1994 yılında, “Pencere” köşemde yayınlanan bir deneme, “Nasıl güzel olunur?” başlığını taşımıştır. Fiziğiniz kendiliğinden değişmiyor, onu değiştiren ruhunuzdaki değişimdir. Çirkin olduğuna inanarak üzülenin yaratıcısına gösterdiği nankörlüğün karşılığında çirkinliği arttırılıyor; güzel olduğuna inanarak sevinenin gizli şükrü karşılığında da güzelliği arttırılıyor. Aynı anne babanın çocuklarının birbirlerine veya akrabalarına ne kadar benzediklerinin farkındasınız. Çünkü ortak genetik kodları taşıyorlar. Ama farklı yaşantılarının gelecekte fiziklerini değiştirdiğinin de farkında mısınız? Aynı köyde doğarlar, birisi şehre göçer, sanat ve edebiyatla dolu 40 yıl yaşar. Diğeri, yakıcı Güneşin altında toprakla meşgul olmuştur. 40 yıl sonra simalarını bir araya getirdiğinizde, aralarındaki büyük görünüm farklılığı dikkatinizi çekecektir. Bu farklılık, basitçe saçlarından veya bıyıklarından kaynaklanmaz. Cildin rengine ve yüz kaslarının yapılanmasına kadar işlemiştir. Uzun yıllar uyumlu bir evlilik sürdüren eşlerin birbirlerine ne kadar benzediklerine hiç dikkat ettiniz mi? Eğer aralarında tam bir davranış ve düşünme uyumu varsa, zihinsel ve duygusal olarak 30 yıl boyunca birbirlerini kopyalamışlarsa, kesinlikle birbirlerine benzeyecekler. Yalnızca duygusal olarak değil, fiziksel olarak da. Eğer bu tür aileleri karışık sıralarda oturtursanız, dikkatli bir bakışla eşlerini tespit edebilirsiniz. Bülent Ecevit’le Rahşan Ecevit’i, cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le eşi hanımefendiyi yan yana getirin. 1998 yılında Hürriyet gazetesinde ilginç bir haber okudum. Amerika’da “kedi güzeli” yarışması yapılmış ve kazanan kedilerin, sahipleriyle birlikte çektirdikleri resim gazetede yayınlanmıştı. Haberin başlığında, kedilerin sahiplerine benzemelerindeki ilginçlik vurgulanıyordu. Resme dikkat ettim: İnanamazsınız, kedinin yüz hatları insanı veya insanın yüz hatları kediyi bu kadar andırabilir mi? Her fizik bir inancın ürünüdür. Değişen inançlar, fizikleri de değiştirecektir. Çünkü insan fiziği o insanın ruhunda neler olup bittiğini anlatacak şekilde yaratılmıştır. Bir insan, ruhunda olup bitenleri değiştirdi mi, fiziğinde olup bitenler de değişmek zorunda kalacaktır. Güçlü inançları ve derinlikli ruhları olan insanların yüzlerinde, saygı ve sevgi şimşekleri çaktıran bir şeyler vardır. İçlerindeki ruh, vücutlarının en küçük hareketini çarpıcı şekilde yapılandırmıştır. Fiziğin değişimi budur; birisinin yüzüne baktığınızda, cesedinden çok ruhunu görürsünüz.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#25 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() 4. Tereddüt Yıkıcıdır
İman yapar, şüphe ve tereddüt yıkar. İnanç üretmenin, şüphe tahribatın çekirdeğidir. Her çekirdek, dal budak salmanın sürekli bir yolunu arar. Gerçekleşmeyeceğine inandığınız hedefin(11) gerçekleşmesi imkânsızdır. Endişe ve şüphe, başarılarla perde ardında savaşan en güçlü savaşçıdır. Beni sevmezse, terk ederse, fakirlikten kurtulamazsam, iş bulamazsam, hastalık ömür boyu sürerse... Böyle endişelerin ruhunuza hâkim olmasına izin verirseniz, terk edecek, sevmeyecek, kurtulamayacaksınız. Hayallerinize saldıranlar, aslında kaderinizle savaşıyorlar. Dale Carnegie’nin anlattığı bir hikâyede, yıllarca iplerde dans eden bir ip cambazının aklına bir gün, ”ipten düşüp öleceği gelmiş,” bu endişeyle yaşarken çok geçmeden düşüp ölmüştür. Türkiye’nin bir numaralı komedi ustası Kemal Sunal, uçakla ilişkilendirdiği ölüm korkusunu yıllarca ruhunda canlı tutmuş; bu yüzden, uçağa bindiği gün, hayata veda ettiği gün olmuştur. Şüphe ne kadar fazlaysa, iman gücü o kadar azdır. İman, ruhsal gücünüzü artırırken, şüphe azaltır. Eminlik durumuyla size sunulacak tüm destekler, şüphe durumuyla tahrip edilir. Şüphenin en büyük nedenlerini merak ediyorsunuz. Şüphenin asıl kaynağı, gerçek imkânlarımızın sınırlı olması değil, potansiyeli sınırsız olan imkânlarımızı kendimize mal ederek sınırlandırmamızdır. Arkasındaki orduyu göz ardı ederek, tek başına hâkim olmaya kalkan bir asker gibi davranmamızdır. Bakalım:
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#26 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() a) Yaratıcıyı Küçümseme:
“Acaba yapabilir miyim” demek, “acaba Yaratıcı yapmamı sağlayabilir mi” demektir. Farkında olmadan kudretini sorguladığınız Yaratıcının, neler yapabildiğini ilân eden Güneşin altında yürüyorsunuz. Bize düşen yapmaya kalkışmak ve Yaratıcımızın hizmetimize sunduğu tüm imkânları amacımız uğrunda sevk etmektir. Einstein’a atfedilen şu söze, ebedi hayatla birlikte düşünüldüğünde katılıyorum: “İnsanın kaderi, hak ettiğidir.” İnanmadığınızı hak etmezsiniz. Sınırsız kudretin yapabilme gücünden şüpheye düşen, kendinden de şüphe etmeye mahkûmdur. b) Yaratıcılığı Üstlenme: Başarabileceğinizden şüphe etmenize neden olan düşünce, kendinizi gücün kaynağı sanmanızdır. Eğer kendinizde aradığınız sınırsız gücü göremiyorsanız, başarabileceğinize nasıl inanırsınız? Biz neyi hak ettiğimize bakacağız, ne kadar güçlü bir dâhi olduğumuza değil. Güneşle ilişkisi kopan Ay karanlık; Yaratıcıyla bağı kopan insan yokluktur. Nemrut kadar güçlü bir kralı demir kapının anahtar deliğinden odasına girip, burnundan beynine tırmanan bir sinek devirdi. Kendimizi gücün yaratıcısı gibi gördüğümüzde, zaman zaman yaşayacağımız çaresizlikler, tüm başarı inancımızı sarsacaktır. Ayçiçeğinden ders almalıyız. Yaşadığı her gün boyunca, sabahtan akşama kadar, Güneşe dönmeye bıkmadan devam eder. Kurak günlerde sararan ve hatta kısmen kuruyan yapraklarına rağmen, her gecenin serinliğinde yeniden dirilir; yağmursuz göklere eseflenmez, intihara kalkışmaz. Damarlarında bir damla can kalsa da, ilk fırsatta onu evrene sunar. Bıkmaz, korkmaz, vazgeçmez. Oysa insan, varlığına can katıldığında, müthiş bir coşkuya girer; harekete geçer ve “evet yapıyorum” diye haykırır. Sonra da karanlık bastırır, şiddetli bir yorgunluğun veya ihanetlerin altında kalır; “hayır, yanılmışım, yapamıyorum” der. Eylemlerinizi yaratan siz misiniz? Neyi kendi başınıza başardınız ki, neyi başaramayacağınızı sanıyorsunuz? Lokmayı bile siz çiğnemiyorsunuz. Yaratıcının sinir sisteminize yerleştirdiği kanunlar sayesinde çiğnemeye niyet ediyorsunuz, sizin adınıza çene kaslarınıza beyninizden elektro-kimyasal emirler gönderiliyor ve çiğniyorsunuz. Dişlerinizin sertliğini siz mi yarattınız? Lokmayı ağız içinde çeviren dilinizin kaslarını gerçekten siz mi yönlendiriyorsunuz? Ya yuttuktan sonra olup bitenler? Bu kadar basit işi bile kendi kudretiyle yaratmayan, elbette hiçbir şeyin yaratıcısı değildir. O zaman dayanacağımız güç, kendi imkânlarımız değil, çünkü tam olarak kendimize ait hiçbir imkânımız yok. Ama evrene sınırsız işler yaptıran kudretin bunu bize de yaptırabileceğini bileceğiz.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#27 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() c) Görevleri Karıştırma:
İnsan kendi göreviyle Yaratıcının işini birbirine karıştırabilir. Yapamayacağımızı sandığımız, kendi görevimiz mi, yoksa Yaratıcının işi mi? Korktuğunuz nedir: Buğday ekememek mi; Yoksa buğdayın başak vermesini sağlayamamak mı? Ekini siz ekeceksiniz, mahsulü de siz toplayacaksınız; ama mahsulü yaratmaya gücünüz asla yetmeyecektir. Yeryüzüyle tanışalı asırlar geçti ve insan bir tek buğday tanesi yaratamadı. Yani ders çalışamamaktan mı, yoksa sınavı kazanamamaktan mı korkuyoruz? Yanılıyoruz; bizim görevimiz sınavı kazanmak değil, sınavı kazanmayı hak edecek bir bilgi ve tecrübe birikimi üretmek ve sınava girmektir. Başardığımızda, sonucu yaratan zaten biz olmayacağız. “Ben yaptım” diyenler kasıtlarında dikkatli olsunlar. Sorumlusu olmadıkları sonuçları üstlenirlerse, inançlarını sarsarlar.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#28 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() d) Olumsuz Genelleme:
Şüphe, bireysel olaylardan genel hükümler çıkarmamıza neden olur. Bir şeyi şimdi yapamamayı, hiçbir zaman yapamamak olarak tercüme eder. Şimdi yapamamak, hiç yapamamayı gerektirmez. Bir arkadaşım, “ben şair olamam” demişti; acaba bebekken ona sorulsaydı, “ben yürümeyi öğrenemem” diyecek miydi? Bugün yapamayacağını düşünen, yarın yapamamasına destek oluyor. Bugün başaramayacağını inanan, yarınki başarısıyla savaşıyor. Kaybettiren tuzak tam burada işte: İki farklı “yapamamak” vardır; birisi, şu anda yapamayacağını bilmek, diğeri hiçbir zaman yapamayacağına inanmaktır. Hayatınız, yapamayacağınıza inandıklarınızla hapsedilecektir. Hayali sınırlarınızı asla aşamayacaksınız. Acı olan, yapamamak olgusunu genelleyerek kabul etmemiz, hiç yapamayacağımızı sanarak, tüm hayatımızı ipotek altına almamızdır. Tüm genellemeler, karşıt düşünce çekirdeklerinin araya girerek kök salmasına engel olurlar. İnsan şimdi yeterince zeki olmayabilir; ama, “ben zeki olamam” derse, zekâsının gelişimini durdurur. Bir yıl boyunca her gün kendinize zeki olduğunuzu söylerseniz, zekânızdaki gelişmelere şaşıracaksınız. Her zenginin fakir olduğu yılları vardır. Sabancı’nın geçmişine bakın. Her zekinin zekâsından şüphe edildiği zamanları vardır. Einstein’ın çocukluğuna bakın. Eğer o zamanki durumlarını genelleselerdi, bu zamanki durumlarına geçiş yapamayacaklardı.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#29 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() 5. Somut Tecrübeler:
Buraya kadar gelen bölümler boyunca size çeşitli örnekler sunmaya çalıştım. Bu bölümde, iman gücünün üretebileceği sıradan veya sıra dışı bazı deneyimlerle, anlatımı daha da anlaşılır hâle getirmek istiyorum: a) Popüler Deneyimler: Türkiye’de çok kişi İsviçre’den gelen bir gurubun şovunu izledi. Uzun bir inşaat demirinin iki ucuna gırtlaklarını dayandırıyorlar, gırtlaklarının gücüyle demiri eğiyorlardı. Sonra da ateşlerin üzerinde dans ediyorlardı. “İnanırsanız, yaparsınız” mesajını veriyorlardı. Arkasından Hollanda’lı Emile Ratelband, verdiği seminerde, inanmanın etkisini gösterileriyle anlattı. Ateşin üzerinde yürüyen adam, seminere katılan bazı kişilerin kırık cam parçaları üzerine atlamalarını sağladı. Ayaklarının altında ezilen camın ayaklarını kesmemesi şaşırtıcı geliyordu. ATV ana haber bülteninde, Yahudi asıllı İngiliz, Uri Geller, bir telepati gösterisi yapmıştı. Ali Kırca, kimseye göstermeden kağıdına bir şekil çizmiş, sonra da Geller’den, çizdiği şekli, telepatiyle keşfedip çizmesini istemişti. Canlı yayında Geller’in çizdiği şeklin ve boyutlarının Kırca’nınkiyle tıpa tıp aynı olduğunu gördüğünde, Kırca ikna olmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Bu anlattıklarımın hepsini izledim.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() |
#30 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Konum: BeyCoast
Mesajlar: 7,003
Teşekkür Etme: 26 Thanked 333 Times in 269 Posts
Üye No: 4853
İtibar Gücü: 2998
Rep Puanı : 16800
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() b) Bilimsel Deneyler:
İnsan ruhunun doğa kanunlarını aşabileceğini anlatan, California Üniversitesinden Prof. Robert E. Ornstein’in kitabından, onun itibar ettiği deneyleri örnek göstereyim(12) Menninger Vakfı’nın desteğiyle yapılan bir çalışmada, bir Yoga ustası aynı elinin iki farklı noktasında vücut ısısını zihin gücüyle kontrol edebilmiş ve aradaki ısı farkını 11 dereceye kadar çıkarabilmiştir. Tibetli bazıları, telkinler yoluyla vücut ısılarını buzları eritebilecek kadar yükseltebiliyorlar. Bir inanç düzeyi vardır ki, bilinçli tekrarlanması güçtür; ama, mümkündür. İnsanın ebedi hayatta tam olarak eline verilecek olan ruhsal yeteneklerin Dünya hayatında bile nasıl kontrol edilebildiğini görmek için size Marlo Morgan’ın Avustralya’nın yerli Aborijin kabilelerinden biriyle birlikte geçirdiği dört aylık yolculuğu anlattığı “Bir Çift Yürek” romanını okumanızı öneririm(13) . O kitapta göreceklerinizden daha olağanüstü örnekleri İslam tarihinde görebilirsiniz. Abdülkadir Geylani(ks), sofrada kemikleri kalan tavuğa, şahitlerin huzurunda, “Allahın izniyle kalk” demiş; tavuk yeniden ete kemiğe bürünerek sofradan kalkıp yürümüştür.(14) Ornstein, bilimin henüz yabancı olduğu bu gerçeklerden bir senteze ulaşmaya çalışırken, şu çelişkili itirafta bulunuyor: “Son zamanlarda bazı araştırmalar, her ne kadar etkileri daha parlak olgularca sık sık engellense de, bâtıni geleneklerin, gizli çevresel güçlerin bizi etkilediği şeklindeki düşüncesini onaylamaktadır.”(15) Sıradan hayatı derinden etkileyen çevresel güçler mi var? Hayır, sadece tek kaynaktan doğan bir güç var ve bu, Kudret ışığına ayna olan ruhunuzdan maddesel âlemin işleyişine sürekli devşirdiğiniz güçtür. Yaratıcının gücüdür. Bu gücü, melekler, Hz. Hızır, veliler ve hatta hayvanlar bile kullanabildiği gibi, siz de kullanabilirsiniz. Ancak Dünyadan ayrıldıktan sonra, temiz yaşamışsanız zaten kavuşacağınız bu gücü geliştirmek amacıyla, özellikle Dünyanın bu son asırlarında hayatınızı tüketmemenizi öneririm.
__________________
M@D_VIPer Nickten Öte..Bir Markadır... Her Gidişin Bir Dönüşü,Her Bitişin Bir Başlangıcı Vardır..!!! |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hastalarda Ruhsal Sorunlar Artıyor | GooD aNd EvıL | Revir | 0 | 04-18-2009 01:24 PM |
Biyopsi fiziksel ve ruhsal travma yaratıyor | Tilki_Andre | Eskiler (Arşiv) | 0 | 09-21-2007 05:13 PM |
Ruhsal işkence fiziksel kadar sarsıcı | M@D_VIPer | Eskiler (Arşiv) | 1 | 07-01-2007 11:40 AM |
Ruhsal işkence, fiziksel kadar sarsıcı | iktisat_58 | Eskiler (Arşiv) | 0 | 04-05-2007 03:20 PM |
Garip Ancak Gerçek Bir Ruhsal Yolculuk | walsman07 | Eskiler (Arşiv) | 1 | 09-19-2006 02:16 PM |