![]() |
|
![]() |
#1 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Aydın Boysan
Aydın Boysan 17 Haziran 1921’de İstanbul’da doğdu. Öğretmen Nevreste Hanım ile muhasebeci Esat Boysan’ın oğludur. 1939 yılında Pertevniyal Lisesi’ni, 1945’te Güzel Sanatlar Akademisi’ni (Mimar Sinan Üniversitesi’nin Mimarlık Bölümü’nü) bitirdi. Mesleğini 1999’a kadar ara vermeden sürdürdü. Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer aldı; yönetim kurulu üyesi, ilk genel sekreteri ve İstanbul şube başkanı oldu. 1957-1972 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders verdi. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandı. Kendi kitaplarını basmak için Bas Yayınları’nı kurdu (1984-93). Aralıksız olarak on yıl Hürriyet ve üç yıl Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Yapıtları Mizah Paldır Güldür; Yangın Var; Umut Simit; Yalan; Oldu mu Ya!; Fısıltı; Dostluk; Aldanmak; Söylesem Bir Türlü. Gezi Dünyayı Severek I, II, III; Yollarda; Uzaklardan. Roman Yıl 2046 Uzay Anıları, Deneme-Anı İstanbul Esintileri; Leke Bırakan Gölgeler; Yaşama Sevinci; Sev ve Yaşa; Damlalar; Zaman Geçerken; Aynalar; Yüzler ve Yürekler; Felekten Bir Gün; İstanbul’un Kuytu Köşeleri; Neşeye Şarkı; Nereye Gitti İstanbul? |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Aydil Erol
25 Mayıs 1938'de istanbul Çengelköy'de dünyaya geldi. Ana ata yönünden Kastamonu Bozkurtludur. Safiye-Ahmet Erol'un büyük oğlu, adları "Ay" ile başlayan dört kardeşin (Ayfer, Aydil, Aynur, Aydın) ikincisidir, ilkokulu Çengelköy'de bitirdi. 1951 yılında Beyoğlu Erkek Orta Terzilik Okulu'nun 2'nci sınıfında, yani ortanın ortasında iken geçirdiği trafik kazası (daha doğrusu:Beşiktaş'ta Derya Kaptanı Barbaros Hayreddin Paşa türbesi önünde tramvaydan atlaması) yüzünden bir yıl kadar yürüyemedi. Yeniden yürüdüğü gün için:"Dünyaları verseler bu denli sevinmezdim!.." demekte, kendisini tedavi eden Dr. Nuri Sandıkçıoğlu'nu rahmetle anmaktadır.İyileştikten sonra, istemeyerek gönderildiği bu okulu bırakıp çalışmaya başladı.Okulu bıraktı ama okumayı değil!.. 20 yıl kadar trikotajcılık yaptı. İlk yazısı 1958'de Milliyet'te çıktı. Karakedi (2'nci çıkışı), Millî Yol, Tarla, Toprak, Ötüken, Kardaşlık (Bağdat, istanbul), Bilgi, Türkiye (1972, 1998, 1999), Defne, Tercüman, Devlet, Yeni istanbul, Babıâli'de Sabah, Son Havadis, Türk Dünyası Araştırmaları, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Türkeli (Ankara), Kurultay, B.Kurultay, Ayyıldız, Dil, Türk Kültürü, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Azat, Polemik, Şafak (Tekirdağ), Alkış (K.Maraş) vb yayım organlarında şiirleri, yazıları yayımlandı. Hafız Yusuf Cemil Ararat (Mahir İz'in Yılların Izi'ne bakıla), Nihâi Atsız, Arif Nihat Asya, Prof.Dr. M. Kemal Özergin'den görmüş olduğu unutulmaz teşvik ve yardımları minnetle anmaktadır. 1974 yılının sonbaharında (Yeni) istanbul gazetesinde günlük fıkra yazarı olarak gazeteciliğe başladı (10 ay kadar). 1 Haziran 1975-6 Eylül 1991 arasında Tercüman gazetesinde düzeltmen olarak çalıştı. 1977-1978'de Hergün gazetesinde 10 ay kadar günlük fıkra yazdı (Aydoğdu Ersin imzasıyla). Hamamizade ismail Dede Efendinin istanbul Akbıyık'taki evinin onarılıp Dede Efendi Müzesi hâline getirilmesi ilk defa onun tarafından teklif edildi:10 Ocak1978. 1983'te Bahar Erol ile evlendi. Bu evlilikten olan iki oğlu vardır ![]() "İlkokula 6 yaşımda başlamama rağmen, evlenmem de, gazeteciliğe girmem de geç oldu" demektedir. "Şarkılarla Şiirlerle Türkülerle ve Tarihî Örneklerle ADLARIMIZ" (Ankara 1989, 1992, İstanbul 1999) yayımlanan ilk kitabıdır ve Türk Dünyasnda sahasının en kapsamlı eseridir."Horyatlar" (istanbul 1990, 2000) ikinci kitabıdır. "Röportajlar" ve "Dosta Düşmana Karşı" mizahî eserleri ise baskıya hazırdır. Yazı hayatının kırkıncı yılı olan 1998'de sevenlerince AYDİL EROL ARMAĞANI çıkarıldı. Halen Yeniçağ gazetesinde çalışmakta, Ufuk Ötesi'nin yayın danışmanlığını yapmaktadır. 2002'de Mehmet Akif ve Ahmet Haşim adlı kitapları yayımladı. Adlar konusundaki çalışmalarından ötürü 2002 yılında Türk Dil Kurumu'nun adlar koluna üye alındı. Yayınladığı maniler arasında şu dörtlüğe yer vermesinden sonra, (Ufuk Ötesi, Nisan 2003, Yeniçağ 15.02.2003) Karen Fogg Çocukları deyimi basında geniş yankı gördü: Yediler sucukları giydiler gocukları memleketi satacak Karen Fogg Çocukları Bestelenmiş şiirleri Baş eğmeyiz feleğe, yâr ü ağyâre de biz Etmeyiz tenezzül bir gül için hâre de biz Ne sâkîden imdat, ne meyden şifa dileriz. Etmeyiz tenezzül bir gül için hâre de biz Segah Aksak şarkı, (1958) Beylerbeyli Kemençeci Hasan Fehmi Mutel (1885-1965) Çatlatır bülbülleri o nağme-i sazın senin Fetheder gönülleri asarın üstadım senin Vermiş Hak kabiliyet-i müstesna, hüner sana Yoktur naziri cihanda hüsn ü fehminin senin Hicazkâr Müsemmen şarkı (1957) Hasan Fehmi Mutel Erişti eyyam-ı nevbahar (Hasan Fehmi Mutel, Mahur Curcuna ş.) Gel buselerinde mest et bu gece (Hasan Fehmi Mutel, Mahur Aksak şarkı, 1954) Gül-gonca cemâlin bana bin cevr eder (Hasan Fehmi Mutel, Hicaz Türk Aksağı, şarkı, 1957) Seyredelim mehtabı gel seninle bu gece (H. F. Mutel, Nihavent Yürük Aksak Şarkı, 1954) Not: Birinci dörtlük, Hüseyin Rıfat Işıl'ın Rumeli Hisarı Mezarlığındaki mezar taşı yazısından esinlenerek kaleme alınmıştı: "Bazen ney olur, bazı da safi mey olurduk Gâhi neye meyler katarak hey hey olurduk Baş eğmedik asla feleğin kahrına bir gün Biz istemiş olsaydık eğer herşey olurduk" |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ayhan Songar
Bir Ayhan Songar vardı Türkiye 2 Temmuz 2001 İSTANBUL - Hocaların hocası Prof. Dr. Ayhan Songar'ı vefatının 5. yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Gazetemizde uzun yıllar yazdığı günlük köşe yazılarıyla hâlâ hafızalarımızda olan, dünyaca tanınmış tıp otoritesi Prof. Dr. Ayhan Songar, ruhu için okutulacak Kur'an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif'le yadedilecek. Yarım asrı bulan fiili doktorluğunun yanı sıra tasavvuf, tıp, musiki, sibernetik ve fotoğraf alanında da uzman olan Prof. Dr. Ayhan Songar, geçtiğimiz yüzyılın hezarfenleri arasında yer alıyordu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde Psikiyatri Ana Bilim Dalı'nı kuran ve aralıksız 34 yıl kürsü başkanlığını yapan Prof. Dr. Ayhan Songar, çağdaş psikiyatrinin de kurucuları arasında yer alıyordu. Kırk yılı aşkın süre aynı yastığa baş koydukları ve aynı yızahaneyi paylaştıkları eşi Dr. Reyhan Songar rahmetlinin tüm milli hareketlerin yanında ve gönüllü kuruluşların içinde olduğunu belirterek, "Aradan dört yıl geçmesine rağmen Türk milleti onun hizmetlerini unutmadı. Kadirşinaslığını gösterdi ve birçok şehrimizde caddelere, sokaklara, parklara, kültür ve tıp merkezlerine onun ismini verdi. Hâlâ ruhuna Fatihalar okunuyor. Bu konuda duyarlılığı olan herkese teşekkür ediyorum" dedi. Rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar, 1997 yılı başında prostat kanserine yakalanmış, Nisan ayı başında geçirdiği ameliyat da netice vermeyince kalp huzuru ile Rahmet-i Rahman'a teslim olmuş, dünyadan ayrılık vaktinin geldiğini belirterek, son bir köşe yazısı ile okuyucularından helallik dilemiş ve 2 Temmuz 1997 günü Hakk'a yürümüştü. Çağdaş psikiyatrinin kurucusuydu Babası İstiklal Harbi gazisi olan Prof. Dr. Ayhan Songar köklü bir aileden geliyordu. Aydınlar Ocağı, Türkiye Milli Kültür Vakfı ve Türk Edebiyatı Vakfı'nın kurucuları arasında yer aldı; ilk ikisinin başkanlığını da yaptı. Hayatı boyunca alkol ve uyuşturucu ile mücadele veren Prof. Dr. Ayhan Songar, Yeşilay Cemiyeti'nin de başkanlığını yaptı. Şiire merakı ile de bilinen Songar, Fuzuli'den Necip Fazıl'a Türk şairlerini ve şiirlerini çok iyi bilirdi. Dilde uydurmacılığa şiddetle karşı çıkardı. Türk dili ve düşüncesi üzerine nefis yazıları vardı. Uzun meslek hayatı boyunca önemli ödüller alan Prof. Songar, New York Bilimler Akademisi üyesiydi. Türkiye Tıp Akademisi ve Türk Nöro-Psikiyatri Derneği'ne büyük hizmetleri geçmişti. Müziğin hastaların tedavisinde etkili olduğunu bilen Songar, Viyana'da "Musiki Psikolojisi" dersleri de vermişti. Adli Tıp Kurumu'nda da uzun yıllar görev yapan Prof. Songar, bir dönem TRT yönetim kurulu üyeliği de yaptı. Gazetemizde 1989'da haftalık, 1991'den 1997'ye kadar da günlük yazılarını "Sohbet" köşesinde aralıksız sürdüren Prof. Dr. Ayhan Songar'ın 26 kitabı neşredildi. Yerli ve yabancı dergilerde yüzlerce ilmi makalesi yayınlanan Prof. Dr. Songar'ın kızı Neslihan, Tükiye'nin Bakü Büyükelçisi Ecvet Tezcan ile evli. Ayhan Songar Sefa Saygılı Türdav Yayınları “Böyle güzel insanları unutulmaya terk edemeyiz. Doç. Dr. Sefa Saygılı'nın hazırladığı bu kitabın ilk bölümünde sevenler ve dostları Ayhan Hocayı anlatıyorlar. İkinci bölüm yazı ve röportajlarından yapılan seçmelerden oluşmuş. "Ölüm Döşeğindeki Yazıları" başlıklı son bölümde ise, hiçbir kaynağa bakmadan sadece zihninin hazineleriyle yazdığı makalelerden bir demet bulunmakta. Hele son zamanlarda yalnız elini kıpırdatabildiği günlerde bile aksatmadığı bu yazılar, kitabı daha ilgi çekici kılmakta.” |
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ayşe Arman
HAKKINDA YAZILANLAR Teşhirci, saydam pervasız dürüst ve cesur OKTAY EKŞİ Hürportreler Hürriyet 2002 İlavesi O'nu anlatan doğru kelime teşhircidir olmalı. Ama o olumsuz anlamlar çağrıştıracağı için saydam demek daha uygun. Ayşe Arman'ı Ayşe Arman yapan pervasızlığıdır. Bu dürüstlük ve cesaret karşısında şapka çıkartılır. O öyle olduğu için mi dikkati çekiyor, dikkati çekmek istediği için mi öyle, çözebilene rastlamadık. Ama kesin olan şu: Ayşe Arman mutlaka dikkati çeker. Yazdıklarıyla dikkati çeker, -öyle anlaşılıyor ki- arkadaş çevresinde veya kendisini hiç kimsenin tanımadığı ortamda da o dikkati çeker. Ne yapar da dikkati çeker sorusuna yanıt vermek kolay değil. Gerçi o tipik bir ‘‘controversal figure’’dür. Yani her zaman tartışılır. Bu zaten yeter diyebilirsiniz. Ama asıl önemli olan kişiliğinin onu tartışılır yapan çizgisidir. Bu satırların yazarı, Ayşe Arman'ı, aynı çatı altında çalışan ve birbiriyle günlük düzeyde hemen hiç ilişkisi olmayan iki kişinin tanıyabileceği kadar tanıdığı için Ayşe Arman'ı tartışılır yapan şeyin ne olduğunu doğru şekilde saptayıp söylemesi kolay değil. Ama bu açıdan inanılmaz bir kolaylık söz konusu: Ayşe Arman'ın yazılarını okuyan herhangi biri, onun hakkında çok şey öğrenir. Çünkü o özel yaşamıyla ilgili en gün görmemiş gerçekleri bile okuyucunun önüne koyar. O yüzden Ayşe Arman'ı okurken, saklısı gizlisi olmadığı izlenimi edinirsiniz. Hatta bazen ‘‘birazını da kendine saklasa iyi eder’’ diyebileceğiniz kadar... O'nu anlatan tek kelime nedir? Doğru kelime teşhircidir olmalı. Ama o olumsuz anlamlar çağrıştırabilir. O nedenle saydamdır demek galiba daha uygun düşer. Belki de onu saydam yapan aslında özgürlügüne bağlılığıdır. Gerçekten kendi özgürlüğüne Ayşe Arman kadar bağlı ve saygılı bir kadın, bir yazar, bir kişi bulmak özellikle bizim toplumumuzda imkansız denecek kadar zordur. Yazılarından anlaşıldığına göre Ayşe Arman'ın belki tüm bunlardan daha önemli tarafı, kendisine veya başkalarına karşı hiçbir zaman ikiyüzlülük yapmayacak kadar dürüst ve özgüven sahibi bir kişi olmasıdır. Düşünün siz... Hangi kadın -veya erkek- yazarımız (üstelik halen evli olduğunu da vurgulayarak) eski yıllarda bir akşam yemeğe çıktığı erkek arkadaşı restoranın tuvaletine gidince, içinden geleni yapmak için onun ardından erkekler tuvaletine girdiğini, bir süre sonra dışarı çıkmaları gerekince kapı kilidinin dili düştüğü için birlikte içeride kalarak yardım istediklerini... Ve çıkarken fevkalade utandıklarını tüm açıklığıyla yazabilir. Bunlar toplumumuzun alışmadığı kadar pervasız yazılardır. Zaten Ayşe Arman'ı Ayşe Arman yapan bu pervasızlığıdır. Bu dürüstlük ve cesaret karşısında şapka çıkartılır. Sadece özgür ve bağımsız kişiliği Ayşe Arman'ı anlatmaya yetmez. O'nu başkalarından çok farklı kılan özelliklerinden biri, çalışkan, verimli ve titiz bir yazar olması, ayrıca akide şekeri gibi tatlı bir üsluba sahip bulunmasıdır. O yüzden Ayşe Arman'ın yazdığını hiç okumayabilirsiniz ama okumaya başlayınca bitirmeden bırakamazsınız. Çünkü yazdıklarında kendi iç dünyasını veya günlük gerçeklerini anlatıyormuş gibi yaparken bakarsınız ki sizi de anlatıyor. Zaten iyi yazar insanı iyi yazar, iyi gazeteci olayı iyi yazar. Ayşe Arman ikisini de iyi yaptığı için iyi bir ‘‘gazeteci-yazar’’dır. Bu çizgileriyle Ayşe Arman gazeteciliğimizin, hem çağımızı hem de geleceğimizi temsil eden örneklerinden biridir. |
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Aytek Namitok
6 Ocak 1892'de, Kafkasya’nın Adigey yöresinde Panejukay köyünde doğdu. Orta öğrenimini Stavropol Lisesi’nde yaptıktan sonra 1916'da Petersburg Üniversitesi Hukuk Fakültesinden, 1921'de de Sorbonne(Fransa) Üniversitesinden mezun oldu. Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Petrograd Barosuna kaydolarak avukatlığa başladı. 1917 İhtilalinden sonra da Petrograd'da kalarak "Birleşmiş Kafkasya Dağlıları Birliği"nin temsilcisi oldu. Bu sıfatla Geçici Hükümetin Halk Eğitim Bakanına Bağlı Şura üyesi, bu Şuranın Rus olmayan halkların okul işlerini idare eden Komisyon mümessili olarak çalıştı. Bütün Rusya Kurucu Meclisi'nde seçim kanunlarını hazırlayan özel danışma kurulunun görüşmelerine katıldı. Üyesi bulunduğu demokratik birlik tarafından Rusya Cumhuriyeti Meclisi'ne seçildi. Rusya'da Bolşevik anarşisinin başlaması üzerine Kafkasya’ya döndü. Kuban Meclisi ve Hükümeti'nin adli işlerden sorumlu memur üyesi oldu. Aynı yıl Kuban Parlamento delegasyonu üyesi olarak Paris Barış Konferansı’na gönderildi. Kafkasya Bolşevikler tarafından işgal edildikten sonra Paris'te kaldı. 1921-1922 yıllarında Prag'da, Mayıs 1924'e kadar da Türkiye'de yaşadıktan sonra tekrar Paris'e döndü ve 1942 yılına kadar Paris'te yaşadı. Kafkasya halklarının tarihi, Adige dili ve folkloru konularında araştırmalar yaptı. Profesör Aytek Namitok, 1936'dan başlayarak "Societe de Linguistique a la Sorbonne" üyesi ve "Societe d'Etudes Mediterraneennes" in kurucularındandı. "Bulletin de la Societe de Linguistique a la Sorbonne" ve "Revue de l’Histoire des Religions" dergilerine yazı yazıyordu. Prof. G.Dumezil ile birlikte hazırladıkları "Fables de Tsey İbrahim" (Tsey İbrahim'in Fablleri, Paris 1939) adlı kitap Fransa Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bastırılmıştır. Bu yıllarda yayınladığı "Origines des Circassiens" (Adigeler'in Kökeni, 1. Cilt, Paris 1939) adlı önemli eserinin ikinci cildi ise yayınlanamamıştır. Prof. A.Namitok, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya'da "Kuzey Kafkasya Milli Komisyonu (Komitesi)"nde yer alıyor ve "Institut für Kontinental-Europaische Forschung" kurumunun bilim üyesi olarak Kuzey Kafkasya tarihi üzerinde çalışıyordu. Savaştan sonra Almanya'da kurulan Müslüman Komitesi Başkanlığı’na seçilen Prof. Namitok, bu ağır dönemde Fransa’daki ve Avrupa’nın diğer ülkelerindeki çeşitli elçiliklerle temasa geçerek yurttaşlarına önemli hizmetlerde bulunmuştu. Daha sonra kendisi de onlardan bir grupla birlikte 1949 yılında, eşi Hayriye Melek (Hunc) Hanım’ın da yaşamakta olduğu Türkiye'ye göçetti. A.Namitok, "Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsü" tarafından Münih'de İngilizce olarak yayınlanan "Caucasian Review" (Kafkasya Dergisi) başta olmak üzere Batı'da İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça vs. dillerde çıkan bilimsel dergilerde yayımlanan ve Kafkasya halklarının dil, edebiyat ve tarihini inceleyen birçok makalenin yazarı idi. Bu makalelerinde, Kafkasya halklarının tarihini tahrif eden Sovyet sahtekarlarını ortaya çıkarıyor ve eleştiriyordu. Bu nedenle ona 1938 yılında Moskova Devlet Üniversitesi’nin özel bir seminerinde "Anglo-Amerikan ve Türk Ajanı" damgası vurulmuştu. Bütün muhaceret döneminde, ilmipedagojik çalışmaları yanında arasız siyasi faaliyette de bulunmuştu. Son yıllarında İstanbul'da "Kuzey Kafkasya Milli Merkezi"nin Başkanıydı. Münih'deki(Almanya) "Sovyetler Birliğini Öğrenme Enstitüsü"nün de asli üyesi ve İstanbul Pedagoji Enstitüsü Fransız Dili Kürsüsü profesörü olan Aytek Namitok, 27 Temmuz 1963'de İstanbul'da öldü. |
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Azmi
Azmi (Araştırmacı-Şair) Yusufeli, 27 Nisan 1907 - Ankara, 11 Kasım 1987 Yusufeli’nin Erkinis (şimdiki adı Demirkent) köyünde doğdu. Asıl adı Mustafa Adil Özder’dir. 1. Dünya Savaşı (1914-1918) döneminde ailesiyle birlikte Sungurlu’ya göçtü. Öğrenimine orada devam etti. 1920 yılında ailesi yeniden Yusufeli’ne döndü. 2 yıl kadar babasından ders alan Azmi, daha sonra Ersis Merkez Numune Mektebi bünyesinde sınavlara katılarak ilkokulu bitirdi. 1923 yılında ise Erzurum Dar-ül Muallimin Mektebine girip 1928 yılında mezun oldu. Halk şiirine küçük yaşlardan beri ilgisi olan Azmi, okul yıllarında şiir yazmaya ve aşıklık geleneğini öğrenmeye başladı. 60 yıla varan öğretmenliği ve Kültür Bakanlığında çalıştığı döneminde dolaştığı ve görev yaptığı her yerde halk kültürüne ilişkin araştırmalarını sürdürdü. Yüzlerce makalesi ve yazısı değişik yerlerde yayımlanan Azmi, hemen her konuda şiir yazdı. Kendi çağdaşlarından Efkari, Müdami gibi birçok aşıkla karşılaştı ve bu karşılaşmaları belgeledi. Ayrıca 16. yüzyılda yaşamış Bektaşi şairlerinden bir Azmi daha bulunmaktadır. Azmi’nin »Yusufelili Muhibbi« (1940), »Türk Çoruh’ta Kurtuluş ve Anavatana Kavuşma Anlamı«, »Doğu İllerimizde Aşık Karşılaşmaları« (1965), »Yusufelili Aşık Muhibbi ve Mevlid-i Şerif« (1968), »Yazı ve Resimlerle Çevre İncelemesi, Artvin İli 1« (Abdullah Aydın ile birlikte, 1969), »Artvin Folkloru 1« (1970), »Artvin ve Çevresi, 1828-1921 Savaşları« (1971), »Tarihte Çıldır (Ahıska) Atabeyleri ve Torunları« (1971), »Resimli Artvin İli Bilgileri 1« (1971), »Muhibbi ile Esmahan Hikayesi« (1976) adlı kitapları yayımlanan Azmi’nin özellikle Artvin ve Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde önemli çalışmaları oldu. Yaptığı araştırmaların çoğu yayımlanma olanağı bulamamasından ötürü ya kendi arşivinde ya da Milli Kütüphane ve HAGEM bünyesinde saklanmaktadır. Azmi’nin şiirlerinin bir bölümü Hayrettin Tokdemir tarafından »Yusufelili Azmi« (1997) adıyla yayımlandı. |
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bahaeddin Hurş
Dağıstanlı (Çoh köyünden) asker, toplum adamı ve yazar. Askeri okullarda okuyarak subay çıktı. 1917 Devrimi sonrasında Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin ulusal ordusunda görev aldı. Kafkasya’nın Kızılordu tarafından işgali üzerine yurdunu terk etmek zorunda kalarak Türkiye'ye iltica etti. Daha sonra Polonya'ya giderek Polonya ordusunda görev aldı ve Kurmay Albay rütbesine kadar yükseldi. 2.dünya savaşında Almanlara esir düştü. Kuzeni Hasan Arslanbek'in (Magoma başkanlığındaki Kuzey Kafkasya Milli Komitesi üyesi) girişimiyle kurtuldu. Polonya ve diğer Avrupa ülkelerindeki Kafkasya politik örgütlerinde ve bunların yayın çalışmalarında görev aldı. "Gortsı Kavkaza" (Kafkasya Dağlıları) ve "Severnıy Kavkaz" (Kuzey Kafkasya) gibi dergilerde yayımlanan Kuzey Kafkasya’nın askeri tarihine ilişkin "Gergebil Savunması", "Ahulgoh Avulu", "Saltı Savunması", "Dağıstan'da 1843 Yılı Askeri Harekatı" gibi makaleleri, bu konuların bir kurmay görüşüyle yazılmış en güzel örnekleridir. "Kuzey Kafkasya Milli Yayınları" arasında yayımlanan "Ahulguh" (Rusça, 1938) kitap halinde yayınlandığını bildiğimiz tek eseridir. İkinci Dünya savaşı sonunda iltica ettiği Mısır'da ölmüştür. |
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bakunin
Hakkında yazılanlar 1.Bakunin Sam Dolgoff Kaos Yayınları Tarihin en çalkantılı dönemlerinden biri olan 19. yüzyılda yaşayan Mihail Bakunin, eylemi ve kuramıyla en çok tanınan, en derin iz bırakan anarşist şahsiyetlerin başında gelir. Özgürlük ile otorite arasındaki amansız mücadeleye koca bir ömür adayan Bakunin, yıllarca ayaklanmadan ayaklanmaya, barikattan barikata koşturup durdu. Öte yandan, asi kişiliği ve eylemci pratiği haklı olarak onu bir düşünürden çok bir eylem adamı kimliğiyle öne çıkardığından, devrimci mücadeleye kazandırdığı teorik derinlik zamanla geri planda kalmıştır. Oysa Bakunin, felsefi ve teorik kavrayışlılığı, isabetli öngörüleri ve son derece yerinde saptamalarıyla düşünce ve eylemi bütünleştirerek anarşist hareketin gelişiminde kilit bir rol üstlenmiştir. İşte bu yüzden, dostları da düşmanları da, onun anarşizmin önde gelen bir kuramcısı ve eylemcisi olduğu noktasında hemfikirdiler. Bakunin'in teorik gücü, devleti ve otoriteyi ustaca ve en ince ayrıntısına kadar deşife etmiş olmasından kaynaklanır. Yüz elli yıl önce, Marx tarafından temsil edilen bilimsel sosyalistlerle sürdürdüğü tartışmalarda, her türlü devlet düşüncesinin kölelikten başkabir şeye yol açmayacağını ısrarla vurgularken günümüzde olup bitenleri parlak bir zihin berraklığıyla öngörmüştür. Bu çalışmada da görüleceği gibi Bakunin, bugün cebelleşmekte olduğumuz temel toplumsal sorunları daha o günlerde gündeme getirmiş ve anarşizmi, insanlığı evrensel özgürlüğe götürecek yollardan biri olarak önermiştir. Üç devlet tarafından ayrı ayrı ölüm cezasına çarptırılmış, doğduyu yer olan Rusya'da 13 yıllık hapis ve sürgün yaşamından sonra Sibirya'dan kaçarak Avrupa barikatlarındaki mücadelesine devam etmiştir. Bu çalışma, Mihail Bakunin'in anarşizmini ana hatlarıyla ortaya koyan en kapsamlı çalışmalardan biridir. Kitabın sayfalarını aralamaya başladığınızda, Bakunin'in bu fırtınalı yaşamından süzülüp gelen çarpıcı düşünceleri, gecikmiş bir burukluk eşliğinde benliğinizi saracaktır... |
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Barasbi Baytugan
Toplum ve siyaset adamı, yazar. 15 Mayıs 1899 yılında Kafkasya’nın Kuzey Osetya yöresinde doğdu. Orta öğrenimini Terekkale'de (Vladikavkaz) yaptı. Petersburg'da gece okuluna devam etti (1916-17). Rus devriminden sonra Kafkasya'nın önce Beyaz, sonra da Kızılordu tarafından işgali üzerine General Vrangel'in kuvvetleriyle birlikte Kırım'a geçti. Kırım'ın da Bolşeviklerin eline geçmesi üzerine Türkiye'ye sığındı. 1922 yılında, Çekoslavakya hükümetinin Kafkasyalı mültecilere tanımış olduğu olanaklardan (burs) yararlanarak oraya gitti ve Brno kentinde yüksek öğrenimini tamamlayarak ziraat mühendisi oldu. Bu arada Prag'da oluşturulan "Kafkas Dağlıları'nın Dayanışma Derneği"nde görevler üstlenerek Prag ve Brno kentlerinde seminerler verdi. Avrupa ve Yakındoğu ülkelerinde örgütlenerek Kafkasya bağımsızlığı için faaliyet gösteren "Kafkasya Dağlıları Halk Partisi" (Narodnaya Partiya Gortsev Kavkaza) adlı örgüt içinde yer alarak İkinci Dünya Savaşı'na kadar bu Parti'nin çalışmalarında görevler üstlendi. 1928 yılı başında Paris'e giderek burada parti organı olarak yayınlanan ve Çerkaski'den sonra birkaç sayı kolektif düzenlemeyle çıkan "Gortsı Kavkaza" (Les Montagnards du Caucase) nın idaresini 25. sayıdan itibaren yüklendi. Kafkasyalı'lardan başka, "Gürcü, Azeri, Ukrayna ve Türkistan örgütlerinin de içinde yer aldığı "Promethee" adlı siyasi hareketin organı olarak Paris'de Fransızca yayınlanan "Promethee" dergisinin redaksiyon komitesinde çalıştı. 1930 yılında "Gortsı Kavkaza" (Kafkasya Dağlıları) dergisi bütünüyle Polonya'ya taşınarak orada yayınlanmaya başlayınca 0 da Varşova'ya gitti ve daha sonra "Severnıy Kavkaz-Şimali Kafkasya" adıyla Rusça-Türkçe yayınlanmaya başlayan bu derginin sorumlu yöneticiliğini üstlendi. Bu dergilerin devamı olan, ama politik gereklerle ve çok sayıda Kafkasyalı göçmenin yaşadığı Türkiye'ye ulaşabilme gayesiyle sürekli isim ve yönetici değiştirmek zorunda kalan Rusça-Türkçe "Put Svoboda ![]() ![]() B. Baytugan, İkinci Dünya Savaşı başlayınca diğer Kafkasyalı liderlerle birlikte Berlin'e gitti (1942). "Son ![]() Yukarıda belirtilen dergilerde ve başka yayınlarda Kafkasya’nın tarih, kültür ve politik sorunlarıyla ilgili çok sayıda yazıları yayınlanmış olan Barasbi Baytugan'ın bir yazısı da "Kuzey Kafkasya" (Samsun 1973) adıyla Türkiye'deki Kafkas Kültür Derneklerinden biri tarafından basılmış bulunmaktadır. Mülteciler arasında aktivite bakımından hiç kimse Barasbi Baytugan kadar faal olamadı. Yaşamı boyunca politik çalışmaların içinde yer alarak kalemini bırakmayan KDB'den sonra KDHP bünyesinde yer alarak partinin yayın organlarını yöneten, konferanslar veren Baytugan, bu arada "Instytutu Wschodniego w Warszawie" (Varşova Şark Enstitüsü)'nın ciddi bir yayını olan "Wschod"'un (Şark) redaksiyon kurulunda bulundu. 1986 yılında Münih’te öldü. |
![]() |
![]() |
![]() |
#10 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Aug 2005
Konum: ManisA
Yaş: 39
Mesajlar: 7,074
Teşekkür Etme: 5 Thanked 16 Times in 15 Posts
Üye No: 4
İtibar Gücü: 3533
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bedri Rahmi Eyüboğlu
1911'de Trabzon Görele'de doğdu. 21 Eylül 1975 Pazar günü İstanbul’da yaşamını yitirdi. Türkiye'nin en usta ressamlarından. Trabzon Lisesi’ni bitirdi. Lise yıllarında öğretmeni Zeki Kocamemi'nin ilgisiyle resme yöneldi. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdi. Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı'dan ders aldı. 1931’de diplomasını almadan okulu bırakıp Fransa’ya gitti. Djon ve Lyon'da özel atölyelerde çalıştı. Ardından Paris'e geçti. 1933’te İngiltere’ye gitti, aynı yıl yurda döndü. 1934'te yaptığı 30 resimle yurtiçi ve dışında sergilere katıldı. 1936’da Güzel Sanatlar Akademisi’nden diplomasını birincilikle aldı. Aynı yıl akademinin resim bölümünde Leopold Levy'nin asistanı oldu. Ses Dergisi'nde sanat ve estetik konusunda düzenli yazılar yazdı. Şiire lise yıllarında başladı. İlk şiirleri 1932'den sonra Varlık, Yeditepe, Ses, İnsan gibi dergilerde yayınlandı. İlk şiir kitabı "Yaradana Mektuplar" 1941'de basıldı. Şiirlerinde de resimlerinde olduğu gibi halk edebiyatının zengin motiflerinden esinlendi, yararlandı. Yalın bir dille, içten lirik şiirler yazdı. ESERLERİ ŞİİR: Karadut 1948 Tuz 1952 Üçü Birden 1953 Dördü Birden 1956 Karadut 69 (1969) Dol Karabakır Dol (bütün şiirleri 1974) GEZİ: Canım Anadolu (1953) Tezek (1975) Delifişek (1975) MONOGRAFİ: Nazmi Ziya (1937) DENEME: Yaşadım (1977 ölümünden sonra) Resme Başlarken (1977 ölümünden sonra) |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|