|
Revir Sağlık bölümü, Burada hastalıklar hakkında bilgi bulabilir sağlık konularını tartışabilirsiniz. |
|
Konu Seçenekleri | Görünüm Şekli |
06-08-2010, 08:38 PM | #51 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
YAĞ İNJEKSİYONU
Yağ injeksiyonu, lipoinjection, lipofilling gibi terimlerin anlamı birbirine yakın olup, bir bölgeden alınan yağ dokusunun bir başka bölgeye dolgu yapma amacı ile kullanımını ifade eder. Yağ injeksiyonunun başlıca uygulama alanları, vücut hatlarını düzeltmek, yüzdeki yaşlılık çizgilerinin belirginliğini azaltmak, dudakları dolgunlaştırmak ve zayıf yüzlere daha dolgun bir görünüm vermektir. Vücut hatlarındaki düzensizlikler, vücudun normal yapısından, bazı doğumsal ve edinsel hastalıklardan ya da liposuction ile kontrolsüz bir şekilde yağ dokusu alınışından kaynaklanabilir. Vücudu saran yağ dokusundaki herhangi bir sebepten kaynaklanan zayıflık ya da eksiklik vücut hatlarında da düzensiz bir görünüm oluşturur. Yağ injeksiyonu (ya da lipofilling) uygulamaları ile yağ dokusunun eksik ya da zayıf olduğu bölgelere, yağ dokusu ile dolgu yapılarak daha düzgün bir görünüm kazandırılabilir. Yağ injeksiyonu yüz bölgesinde en sık olarak yaşlılığa bağlı belirginleşen yüz çizgilerini hafifletme amacı ile uygulanır. Bu uygulama, nedeni ortadan kaldırmaya yönelik değil, görüntüyü iyileştirmeye yönelik bir uygulamadır. Yüzdeki çizgilenmeler yaşlandıkça ortaya çıkar. Yaşlanma süreci hiçbir şekilde durdurulamaz, engellenemez ve sonuç olarak yüzdeki dokular sarkmaya başlar. Dokuların sarkması ile oluşan çizgilenmeler ve katlanmalar, ancak yüz germe ameliyatları ile düzeltilebilir, yağ injeksiyonu ise bu görünümü sadece kamufle edici niteliktedir. Yağ injeksiyonu işlemi, yüz germe ameliyatları ile kombine edilerek her ikisi de bir arada uygulanabilir. Kombine girişimlerde, yağ dışında, yapılan ameliyattan artan dokuları da kullanabilme imkanı olduğu için doku injeksiyonu da yapılabilmektedir. Kombine girişimlerde elde edilecek sonuçlar çok daha çarpıcıdır. Yağ injeksiyonu, tüm yüze ya da sadece dudaklara daha dolgun bir görünüm kazandırmak için de uygulanabilir. Yüzü zayıf görünen kişilere yanak, ağız çevresi ve çenesine yapılan injeksiyonlar ile daha dolgun bir yüz görünümü verilebilir. Aynı şekilde sadece dudakların dışarıdan görünen kısımlarının içine yapılan injeksiyonlar dolgun bir dudak görünümü verir. Yağ dokusu dışında, yüz bölgesinde kullanmak üzere dolgu için üretilmiş collagen, silikon gibi hazır preparatlar da mevcuttur. Bu gibi hazır preparatlar, uygulanışından sonra geç dönemde olumsuz sonuçlar doğurmasından dolayı gün geçtikçe daha az kullanılır hale gelmiştir. En güvenilir teknik, kişinin kendi dokularının kullanıldığı tekniktir. Yağ injeksiyonu için kullanılacak yağ dokusu liposuction işlemi ile elde edilir. Yağlar, liposuction tekniği ile vücutta yağ dokusunun fazla olduğu herhangi bir bölgeden alınabilir. Alınacak miktar, injeksiyon yapılacak doku miktarına göre değişir. Girişim, yapılacak işlemin büyüklüğüne bağlı olarak lokal ya da genel anestezi altında planlanır. İyileşme süresi, yapılan girişimin niteliğine göre değişir. Ameliyattan sonra rahatsızlık verecek derecede ağrı şikayeti olmaz, injeksiyon bölgesinde hafif ödem (şişlik) ve morarma oluşabilir, ödem ve morarma 7-10 gün içinde kaybolur. İnjeksiyon sonrası ilk injeksiyon yapılan yağların yaklaşık yarısı vücut tarafından emilir, kalan yağ miktarı ise kalıcıdır. Doku injeksiyonu yapıldığında, vücut tarafından emilim oranı ise çok daha azdır. |
06-08-2010, 08:38 PM | #52 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
SAÇ EKİMI
Saç dökülmesine neden olan birçok faktör vardır. En sık karşılaşılan saç kaybı şekli, tıbbi olarak androjenik alopesi adı verilen ve cinsiyet hormonlarının etkileri ile ortaya çıkan erkek tipi saç kaybıdır. Androjenik alopesi dışında yanık, travma ve bazı hastalıklar sonucu da saç kaybı ortaya çıkabilir. Saç kaybı genellikle ya başın tepe kısmından, ya da alın bölgesinde şakak üstlerinden başlar ve zamanla başın önce tepe kısmına, daha sonra da arka kısımlarına doğru genişler. Son aşamada sadece dökülmeye karşı en dayanıklı bölgeler olan kenar kısımları ve ense bölgesinde saç kalır. Bu bölgelerdeki saçlar, cinsiyet hormonlarının saçlar üzerindeki etkilerine karşı daha dirençlidirler. Dirençli bölgelerdeki saçların da dökülmesi tam bir saç kaybına yol açar ki, bu durum son derece ender rastlanan bir durumdur. Saçların, başın her bölgesinde dökülmeye farklı derecelerde direnç göstermesinin nedenleri ise net olarak bilinmemektedir. Saç çizgisinin belirlenmesi Enseden alınan şaçlı deri Tek tek ayrılmış saç telleri Ekim işlemi Saç kaybını önleyen ya da dökülen saçların yerine yeniden saçların çıkmasını sağlayıcı nitelikte kesin çözüm üreten tıbbi bir tedavi henüz geliştirilmemiştir. Ancak cerrahi olarak uygulanabilecek bazı yöntemler ile bu sorun giderilebilir. Uzun yıllardır alopesinin cerrahi olarak giderilmesine yönelik birçok teknik geliştirilmiştir. Bu tekniklerin büyük bir kısmı günümüzde uygulanmamakta olup, son yıllarda, en modern ve en yeni teknik olan mini ve mikro greft yöntemi popüler hale gelmiştir. Kliniğimizde saç ekimi için en modern ve en doğal görünüm kazandıran mini ve mikro greft tekniği uygulanmaktadır. Mini ve mikro greft yöntemi, çok olan yerden alıp az olan yere transfer etme esasına dayanır. Saçların dökülmeye karşı en dayanıklı olduğu ense bölgesinden 1.5-2 cm. genişliğinde ve 10-12 cm. uzunluğunda şerit şeklinde, içinde saçları da içeren bir deri çıkarılır. Şerit şeklindeki derinin çıkarıldığı alan, karşılıklı deri kenarlarının birbirine yaklaştırılarak dikilmesi ile kapatılır. Çıkarılan saçlı deri, operasyon ekibi tarafından her birinin içinde 1-6 saç teli kalacak şekilde, sayısı yüzlerce ya da birkaç bin olacak kadar ince ince doğranır. 1-2 saç teli içeren parçalara mikro greft, 3-6 saç teli içeren parçalara mini greft adı verilir. Doğrama işlemi tamamlandığında ekim yapılacak bölgeye küçük çaplı delikler açılır, mini ve mikro greftler açılan delikler içine yerleştirilerek ekim işlemi tamamlanır. Operasyon, lokal anestezi altında, işlem yapılacak bölge uyuşturularak yapılır. Ekim yapılacak alanın genişliğine göre 3-6 saat sürebilir. Ekim yapılacak alan geniş bir bölge ise ilk yapılan ekim bazen yeterli olmayabilir, böyle durumlarda 2 ya da 3 seanslı operasyonlar planlanır. Kişi, operasyonun bitiminde evine dönebilir, hastane bakımı gerektirecek bir işlem değildir. Operasyonun ardından kişiyi rahatsız edecek derecede ağrı olmaz, hissedilen ağrı, ağrı kesici ilaçlar ile rahatlıkla kontrol edilebilir. Kişi, ameliyattan 4 gün sonra banyo yapabilir. Ekim yapılan saçlar, canlılıklarını korurlar. Normal saçlar gibi uzarlar. Ancak operasyondan sonraki ilk birkaç hafta içinde ekilen saçlarda geçici bir dökülme olabilir, ancak bu dökülmenin ardından aynı noktalardan yeni saçlar çıkacaktır. Saçların tekrar çıkması ve normal uzama sürecine girmesi yaklaşık 6 ay zaman alır. Ense bölgesinden alınan saçlar, dökülmeye karşı dirençli oldukları için, ekim yapıldıktan sonra da bu özelliklerini korurlar, yani ekilen saçlar kalıcıdırlar. Ekim yapmak için saçlı derinin alındığı ense bölgesinde ise dışarıdan bakıldığında saçların arasında kaldığı için fark edilmeyen ince bir çizgi şeklinde iz kalır. |
06-08-2010, 08:39 PM | #53 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
DERMABRAZYON
Dermabrazyon, deri yüzeyindeki pürüzlü görünümü azaltmaya yönelik olarak uygulanan deriyi zımparalama işlemidir. En sık olarak iyileşen sivilcelerin bıraktığı izlerin ya da deriden kabarık yara izlerinin azaltılması için uygulanır. İşlem, derinin en yüzeysel tabakasının soyulması şeklindedir. Derinin yüzeysel tabakası soyulduğunda, oluşan yaranın iyileşmesiyle daha pürüzsüz, gergin ve taze bir deri tabakası ortaya çıkar. Ameliyat, dermabrazyon uygulanacak bölgenin genişliğine bağlı olarak lokal ya da genel anestezi altında yapılır. Lokal anestezi altında ameliyat yapıldığında kişi aynı gün evine dönebilir. Genel anestezi altında ameliyat yapıldığında -ek bir ameliyat uygulanmamış ise- kişi aynı gün ya da ertesi gün eve dönebilir. Ameliyatı takiben rahatsızlık vermeyecek derecede hafif yanma hissi şeklinde ağrı olabilir, ancak ağrı kesici ilaçlar ile rahatlıkla kontrol altına alınabilir. Derinin soyulmasına bağlı olarak işlem yapılan bölgede açık yara olacaktır. Yara, giysilerle örtülü olmayan bir bölgede ise herhangi bir bandaj uygulanmaz, üzerine uygun pomatlar sürülerek açık bırakılır. Yara giysilerin içinde kalan bir bölgede ise, giysilerin yaraya temas ederek zarar vermemesi için uygun bir şekilde sargı ya da bandaj ile kapatılır. Ameliyatı takiben birkaç gün içinde banyo yapılabilir. Yaraların iyileşip kapanması 5-10 gün sürer. İyileşmiş bir yara taze bir deri örtüsü ile kaplandığında pembemsi bir renkte olur. Pembemsi renk zamanla soluklaşır ve birkaç hafta içinde normal deri rengini alır. |
06-08-2010, 08:39 PM | #54 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
YARA İZİ REVİZYONLARI
Travma, geçirilen ameliyatlar, yanık, bazı cilt infeksiyonları yara izi oluşturan nedenlerin başında gelir. Deri üzerinde oluşan yaralar, yaralı bölgenin kendi orijinal dokusu, yani deri dokusu ile onarılmazlar. Yaralar, vücut tarafından oluşturulan ve orijinal dokudan farklı, fibröz doku olarak adlandırılan özel bir onarım dokusu ile iyileşir. Deri üzerinde yara izi olarak görünen doku, normal deri dokusu değil, fibröz dokudur. Yara izlerinin deri üzerinde, deriden farklı bir görünüm oluşturmasının nedeni budur. Buradan, derinin tüm katlarını içine alan her yaranın, yerinde bir iz bırakarak iyileşeceği ve yara izlerinin hiçbir şekilde ortadan kaldırılamayacağı sonucunu çıkarabiliriz. Yaraların iyileşmesi, kişiden kişiye oldukça farklılık gösteren bir özelliktir. Yara iyileşmesinin özellikleri, kişinin yaşına, ırkına, genetik faktörlere, yaranın vücut üzerinde bulunduğu bölgeye göre farklılıklar gösterir. Yara izleri görünümü etkileyecek şekilde oluştuğunda, yapılabilecek bazı girişimler ile belirginliği azaltılabilir, kamufle edilebilir, ancak tamamen yok edilemez. Uygulanacak cerrahi yöntem yara izinin özelliklerine göre farklılıklar gösterir. Geniş bir yüzeyi kaplamayan, kalın bir çizgi şeklindeki yara izleri, cerrahi olarak çıkarılıp, estetik görünümü daha iyi, daha ince ve daha az belirgin bir iz bırakacak şekilde hassas teknikler uygulanarak tekrar dikilebilir. Deri üzerinde geniş bir yüzeye sahip hafif pürüzlü olan yara izlerine dermabrazyon uygulanarak yüzey, daha pürüzsüz bir hale getirilebilir. Deri üzerinde geniş bir yer kaplayan, yüzeyi oldukça düzensiz ve kötü görünümlü yara izlerinin revizyonu için doku genişletici uygulamaları düşünülebilir. Doku genişleticiler, yara izinin çevresindeki normal deri ile kaplı bölgeye yapılan bir ameliyat ile yerleştirilen, ihtiyaca göre çeşitli şekil ve boyları olan, silikondan imal edilmiş, balon şeklinde malzemelerdir. Uygun şekil ve büyüklükteki doku genişletici, yerleştirilmesini takiben haftada birkaç kez bir enjektör aracılığıyla içi bir miktar serum ile şişirilir ve doku genişletici şiştikçe üzerini örten normal deri de genişler. Şişirme işlemi ofis ortamında uygulanabilen bir işlemdir ve ağrılı değildir. Şişirme miktarı, yerleştirilen doku genişleticinin hacmine göre ayarlanır. Şişirme süresi doku genişleticinin hacmine ve her seferinde içine verilen serum miktarına göre değişir, ortalama 1-2 aylık bir süredir. Bu sürenin sonunda yara izini örtmeye yetecek kadar normal deri bollaştığında, ikinci bir ameliyat ile yara izi çıkarılır, doku genişletici de çıkarılır ve doku genişleticinin üzerinde bollaşan normal deri, çıkarılan yara izinin üzerini kaplayacak şekilde örtülür ve dikilir. İki aşamalı bir operasyon ile geniş bir yüzeyi kaplayan kötü görünümlü yara izi, yerini ince bir çizgi şeklindeki yara izine bırakır. Yaralar, bazı kişilerde, deri yüzeyinden dışarıya doğru taşacak şekilde kabarık, oldukça sert, kaşıntılı, kırmızı renkli, kötü bir iz bırakarak iyileşir. Bu şekilde gelişen yara izi oluşumuna keloid denir. Keloid, kişinin yaşı, ırkı, genetik yapısı, yaranın vücut üzerinde bulunduğu bölge gibi faktörlere bağlı olarak gelişir. Bir yara iyileşirken keloid gelişeceği hissedildiğinde, steroidli pomatların kullanımı, silikon krem ya da silikon bandaj uygulamaları ile keloid gelişimi durdurulabilir. Keloid geliştiğinde özel durumlar olmadıkça ameliyat ile revizyon düşünülmez. Çünkü ameliyat ile oluşturulan yara iyileşirken tekrar keloid gelişir. Böyle durumlarda keloidin içine uygulanan steroidli ilaç injeksiyonları ve silikon bandaj uygulamaları daha akıllıcadır. Ameliyat, ancak geniş yüzeye yayılmış, oldukça sert, kişiye rahatsızlık veren ve ameliyat dışı uygulamalara yanıt alınamayacak keloidlerin revizyonu için düşünülebilir. Oluşan her yara, insanın biyolojik yapısından kaynaklanan nedenlerden dolayı yerinde az da olsa bir iz bırakarak iyileşir. Yara izlerinin yok edilmesi mümkün olmasa bile uyguladığımız teknikler ile yara izlerini daha az belirgin ve daha az dikkat çeken bir hale getirmek mümkündür. |
06-08-2010, 08:39 PM | #55 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
BOTOKS İNJEKSİYONU
Botoks (Botulinum toksini), Clostridium botulinum adlı bakteriden elde edilen bir toksindir. Botoks, sinir uçlarında iletimi sağlayan maddelerin salınımını engelleyip, sinirler ile sinirlerin ulaştığı organlar arasındaki iletimi durdurarak etkisini gösterir. Sinir iletiminin durması, sinirin ulaştığı organın işlevlerinin azalmasını ya da tamamen kaybolmasını sağlar. Botoks’un etki mekanizmasından tıpta birçok alanda yararlanılmaktadır. Plastik cerrahi alanında ise genellikle mimik kaslarının hareketleri ile ortaya çıkan yüzdeki çizgilenmeleri azaltmak ve aşırı terleyen bölgelerdeki terlemeyi azaltmak amacı ile kullanılır. Mimik kaslarının yıllar boyunca çalışması, üzerini örten deri üzerindeki kıvrımları belirgin hale getirir ve böylece yüzdeki dinamik çizgilenmeler ortaya çıkar. En sık ortaya çıkan dinamik çizgiler, alın, kaşlar arası, göz kenarları ve ağız çevresinde görülür. Alın ve göz kenarlarındaki çizgiler kişiye daha yaşlı bir görünüm, kaşlar arasındaki çizgiler ise kişiye çatık kaşlı, kızgın bir bakış ifadesi verir. Mimik kaslarına botoks uygulanarak bu kasların hareketleri zayıflatılabilir, kas hareketlerindeki azalma, üzerindeki derinin, kas hareketleri ile katlanmasını ve katlanmaya bağlı çizgilenmeyi de azaltır. Bu şekilde yaşlı ve kızgın olarak görünen yüz ifadesinde de belirgin bir düzelme sağlanır. Botoks, ter bezlerine uygulandığında, ter bezleri ile sinir uçları arasındaki iletim de durdurularak ter bezlerinin çalışması azaltılabilir. Vücudun en çok terleyen bölgeleri, avuç içleri ve koltuk altı bölgesidir. Aşırı terleme ve buna bağlı ter kokusu şikayeti olan kişilerin terleyen bölgelerine botoks uygulandığında şikayetlerinde düzelme sağlanır. Botoks, injeksiyon şeklinde uygulanır ve ağrılı bir işlem değildir, injeksiyon anında hafif bir ağrı hissedilebilir. Mimik kaslarının hareketlerinde azalma istendiğinde mimik kaslarının içine, terleme şikayetinin azalması istendiğinde deri içine injeksiyon yapılır. Botoks’un etkisi injeksiyonu takiben ilk hafta içinde ortaya çıkar ve etki süresi 3-9 ay olmakla beraber ortalama 6 aydır. Botoks, etkisini yitirdiğinde uygulama tekrarlanabilir. 2 yıl boyunca düzenli olarak botoks uygulanan kişiler uygulamaya aynı düzende devam ettiklerinde kaslarında belirgin bir zayıflama ve buna bağlı yüz ifadesinde değişim olabilir. Bu nedenle uygulamaların 2. yıldan sonra daha uzun aralıklarla yapılmasında yarar vardır. Botoks’un sağlık üzerine ciddi bir yan etkisi yoktur. Uygulama sonrası geçici bir şişlik, morarma, nadiren de geçici olarak göz kapağında düşüklük yapabilir. Botoks’un gebelik ve emzirme döneminde zararlı bir etkisinin olup olmadığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle gebelik ve emzirme döneminde botoks uygulamalarının yapılmaması önerilir. Sinir-kas sistemine ait hastalığı olan kişilerde (Eaton-Lambert sendromu, myastenia gravis gibi) uygulanmamalıdır. |
06-08-2010, 08:39 PM | #56 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
KİMYASAL PEELING
Kimyasal peeling işlemi, cildin yıpranmamış, sağlıklı olan tabakasını örten yıpranmış tabakanın, soyulmasını ve dökülmesini sağlayarak, zemindeki daha sağlıklı ve daha canlı tabakanın ortaya çıkarılması işlemidir. Sonuç ise daha canlı, daha taze, daha gergin ve düzgün bir cilttir. Peeling işlemi, özel peeling solüsyonlarının cilde sürülmesi şeklinde uygulanır. Bu solüsyonlar, cilt üzerine sürüldüklerinde deri yüzeyine hafif bir yanık oluşturur, derinin en yüzeysel tabakasındaki hücreler arası bağları zayıflatır ve bu şekilde hücrelerin dökülmesini sağlayarak etkisini gösterir. Yüzeyel tabakadaki hücrelerin dökülmesi, yeni deri hücrelerinin yapımını hızlandırır ve cilt yüzeyi daha taze hücreler ile kaplanmış olur. Peeling işleminin yararları: Cilttki güneş hasarı ya da yaşlanmaya bağlı oluşan ince kırışıklıkların hafiflemesini ve azalmasını sağlar. Cildin yumuşaklığını ve canlılığını arttırarak daha taze, gergin ve genç bir görünüm sağlar. Sivilcelerin tedavisini sağlar. Sivilce izlerini hafifletir. Ciltteki yüzeysel lekelerin kaybolmasını sağlar. Peeling işlemi, ofis ortamında yapılan, 5-10 dakikalık bir işlemdir. 2-4 haftalık aralar ile tekrarlanmalıdır. Peeling etkilerinin cilt üzerinde fark edilebilmesi için en az 6-8 seans uygulanmalıdır. Cildin kazanmış olduğu formu koruması için 6-8 seanslık uygulamayı takiben her 2 ayda bir uygulamanın tekrarlanması önerilir. Peeling işleminin sakıncalı olduğu durumlar: Allerji ve bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklar Egzama, dermatit gibi cilt hastalıkları Uçuk benzeri viral cilt hastalıkları Güneşe karşı aşırı duyarlılık Yara iyileşme problemleri Açık yara varlığı Yakın zamanda geçirilen operasyon, laser uygulaması ve radyasyon tedavisi Bu gibi durumlarda peeling işlemi önerilmez ya da işlem, sakıncalı durum ortadan kalkıncaya kadar ertelenebilir. Birkaç haftalık aralar ile ayıracağınız bır kac dakka ile son derece taze, pürüzsüz ve canlı bir cilde sahip olabilirsiniz. |
06-08-2010, 08:39 PM | #57 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
YARIK DUDAK YARIK DAMAK
Yarık dudak ve damak, gebeliğin ilk aylarında bebeğin gelişimi sırasında yüz bölgesindeki yapıların birleşmesindeki kusur sonucu ortaya çıkar. Yüz bölgesindeki yarıklar en sık olarak dudak, sert damak ve yumuşak damak bölgesinde görülür. Dudak ve damak yarığı ayrı ayrı olabildiği gibi bir arada da görülebilir. Dudak ve damak yarıkları, bebeğin anne rahmindeki gelişimi sırasında oluşur. Bebeğin normal gelişiminde hamileliğin 5 - 6. haftalarında dudaklar birleşir, 10. haftasında ise damak birleşir. Yarık ile sonuçlanan dudak ve damağın birleşme kusuru, her yeni doğan 700 – 1000 bebekten birinde görülür. Tek başına yarık damak görülme sıklığı ise daha düşüktür. Yarık dudak ve damak oluşmasının kesin bir nedeni olmamakla birlikte, genetik faktörler, çevresel faktörler, gebelik sırasında annenin ilaç kullanımı, anneye ait hastalıklar, annenin sigara ve alkol alışkanlığı, infeksiyon, folik asit ve B vitamini eksikliği bu duruma yol açabilir. Yarık dudak ve damaklı doğan bebeklerin bir kısmında yarık dudak ve damak dışında vücutlarında başka bir takım doğumsal anomaliler de görülebilir. Bu nedenle yarık dudak ve damak kusuru ile doğan bebekler, doğduktan sonra ayrıntılı bir genel muayeneden geçirilmelidirler. Dudak yarıkları, dudakta basit bir çentiklenme şeklinde çok hafif olabildiği gibi, burun deliğinin içine dek uzanan tam bir yarık şeklinde de olabilir. Bazen yarık, diş etinin kemiğini de içine alabilir. Dudak yarıkları tek taraflı da olabilir, çift taraflı da olabilir. Damak yarıkları ise küçük dilden başlar ve öne doğru uzanır. Bazen sadece yumuşak damakta yarık olabilir, bazen ise tam olarak öne kadar uzanarak sert damağı da içine alabilir, hatta dudağa kadar da uzanabilir. Yarık dudaklı bebekler, ciddi bir sıkıntı ile karşılaşmaksızın meme emerek normal bir şekilde beslenebilir, ancak yarık damaklı bebeklerin beslenmesi problemlidir. Bebek, damağı açık olduğundan dolayı memeyi emmekte zorluk çeker, bazen de emme sırasında bebeğin hava yollarının tıkanması, sütün boğazına kaçması ya da emdiği sütün burnundan akması söz konusu olabilir. Bu yüzden yarık damaklı bebeklerin beslenmesi özel ilgi gerektirir. Yarık damaklı bir bebeği beslemek için en uygun ve basit yöntem, bebeği, yumuşak ve sıkılabilir plastik bir biberon kullanarak annenin memesinden sağılan süt ile beslemektir. Yarık damaklı bir bebeğin beslenmesinde dikkat edilmesi gereken konular: Memeden süt sağmak için uygun pompa Yumuşak, sıkılabilir plastik biberon * Anne memesinden sağılan süt, yumuşak plastik biberon içine doldurulur. * Bebeğe verilen sütün solunum yollarına ve östaki borusuna kaçmadan direk olarak midesine gidebilmesi için, bebek beslenirken yarı dik pozisyonda tutulmalıdır. Bebek yatar durumda iken beslendiğinde, verilen süt, östaki borusuna kaçarak kulak iltihaplanmasına yol açabilir. Bebek beslenirken başı midesinden daha yukarıda kalacak şekilde tutulmalıdır. * Normalde bebekler, emme ve soluk alıp vermeyi normal bir ritim ile sürdürmeyi öğrenirler. Bebeği besleyen kişinin, biberonu sıkarak sütü verirken bebeğin bu ritmine uygun bir ritim izlemesi gerekir. Bu alışkanlığı kazanabilmek ve biberonu sıkma kuvveti ile ne kadar süt boşalabileceğini tahmin etmek için, içi su dolu biberonu boş bir kap içine belirli bir ritimde uygun bir kuvvet ile sıkarak alıştırma yapabilirsiniz. Bebeğinizi beslerken onun çene hareketlerinin ritmini takip etmelisiniz. Bebeği besleme pozisyonu * Bebekler beslenirken yuttukları hava sonucu midede oluşan gazın çıkarılması gerekir. Yarık damaklı bebekler ise normal bebeklere göre beslenirlerken daha fazla hava yutarlar. Annenin bu konuda daha duyarlı olarak, bebeğin gazını daha sık olarak çıkarmasını sağlaması gerekir. * Damak yarığı olan bebeklerde, beslenmeleri sırasında aldığı besinler burnundan çıkabilir. Bu durumda burundan çıkan besinler, yumuşak, temiz bir bez ile silinerek temizlenir ve beslemeye devam edilir. Beslenme bittikten sonra burun içinde kalan bir miktar süt damla damla tekrar gelebilir. Bu durum endişelenilecek bir durum değildir, sadece temizlemek yeterlidir. Her beslenmenin ardından bebeğin ağız ve burun çevresini dikkatlice temizlemek gerekir. Damak yarığı olan bebeklerde orta kulak iltihabı oluşma riski normalden biraz daha fazladır. Damağın yarık olması besinlerin orta kulağa kaçmasını kolaylaştırır, ve bu nedenle hafif ya da orta dereceli işitme kaybı oluşabilir. Kulak yoluna kaçan besinler iltihaplanma oluşturursa bebekte kulak ağrısı ve ateş yükselmesi şeklinde kendini gösterir. Bu durum uygun bir şekilde tedavi edildiğinde işitme kaybı geçicidir, düzelir ve iyileşir. Ancak uygun tedavi uygulanmadığı takdirde işitme kaybı kalıcı olabilir ve konuşma bozukluğuna da yol açabilir. Bu nedenle damak yarığı olan bebeklerin düzenli olarak çocuk hastalıkları uzmanı ve kulak burun boğaz uzmanı tarafından düzenli olarak kontrol edilmesi gereklidir. Besinlerin kulak yollarına kaçtığı tespit edilirse bu durum genellikle ilaç ile tedavi edilebilir, ancak bazen küçük bir girişim ile kulak yollarında biriken sıvıların drenajı gerekebilir. Dudak yarığı olan bebekler, büyüdüğünde konuşma ile ilgili problem yaşamazlar. Damak yarığı olan çocuklar ise normal çocuklara göre biraz daha yavaş konuşabilir, sesler burnundan çıkıyormuş gibi duyulur ve bazı sesleri çıkarmada zorluk hissedebilir. Bebek henüz konuşmaya başlamadan uygun bir şekilde tedavi edildiğinde genellikle konuşma bozukluğu gelişmez. Buna rağmen konuşma bozukluğu gözlenirse ek cerrahi girişimler ya da konuşma terapisi gereklidir. Yarık dudak ve damak olgularında, yarık olan kısım diş etlerini de içine alabilir. Diş etlerinde var olan yarık, dişlerin normal gelişimini de etkiler. Yarık olan kısımda süt dişlerinde ve kalıcı dişlerde eksiklikler, ya da dişlerin yerleşiminde bozukluklar izlenir. Ortodontik tedavi gerektiren bu durum, uygun bir tedavi planı ile düzeltilebilir. Dudak Yarığının Tedavisi Yarık dudak Operasyon plan Birleştirilmiş dudak Ameliyat izi ve son hali Dudak yarığının ameliyat ile tedavisi için en uygun zaman doğumdan 3 ay sonrasıdır. Ameliyat tam teşekküllü bir hastanede genel anestezi altında yapılır. Ameliyat yaklaşık 1,5 – 2 saat sürer. Yarık olan kısmın her iki yüzündeki deri, yarık hattı boyunca kesilir. Dudak kasları ve burun kanatları normal pozisyonuna getirilir. Dudağın dış kenarı tam karşılıklı gelecek şekilde yaklaştırılır, yarık hem iç hem dış dikişler ile kapatılır. Ameliyattan 1 – 2 gün sonra hastaneden çıkabilir. Burunda da olabilecek şekil bozuklukları ileri yaşlarda düzeltilebilir. Ameliyatı takiben bebek huzursuzluk yaşayabilir. Bu durum verilecek ilaçlarla giderilebilir. Bebek ameliyattan sonraki ilk saatler serum ile beslenir, daha sonra ağız yolu ile küçük bir kaşık kullanarak beslenebilir. Ameliyat bölgesinde ilk dönemlerde şişlik, hafif morarma, sızıntı olabilir. Sızıntının temizlenip yaranın temiz kalması sağlanmalıdır. İlk günler, ameliyat yarasının mikrop kapmaması için antibiyotik tedavisi uygulanır. Dikişler ameliyattan 6 – 8 gün sonra alınır. Birkaç hafta süreyle bebeğin elleriyle ameliyat bölgesine dokunmaması için kol hareketlerini kısıtlayıcı bir kıyafet ya da ellerine eldiven giydirilebilir. Ameliyattan sonraki ilk haftalarda kırmızı renkli belirgin bir ameliyat izi görünmesi normaldir. Yara izinin rengi zamanla giderek soluklaşacak ve belirginliği de gün geçtikçe azalacaktır. Damak Yarığının Tedavisi Operasyon planı Onarılmış damak Damak yarığının ameliyat ile tedavisi için en uygun zaman doğumdan 9 – 12 ay sonrasıdır. Ameliyat tam teşekküllü bir hastanede genel anestezi altında yapılır. Ameliyat yaklaşık 1,5 – 2 saat sürer. Yarık olan kısmın her iki kenarı yarık hattı boyunca kesilir. Damak kasları ve yarık kenarları orta hatta doğru normal pozisyonuna getirilir. Yarık hem iç hem dış dikişler ile kapatılır. Ameliyattan 1 – 2 gün sonra hastaneden çıkabilir. Ameliyatı takiben bebek huzursuzluk yaşayabilir. Bu durum verilecek ilaçlarla giderilebilir. Bebek ameliyattan sonraki ilk saatler serum ile beslenir, daha sonra ağız yolu ile küçük bir kaşık kullanarak ve berrak, tortusuz sıvı gıdalar ile beslenebilir. İlk günler, ameliyat yarasının mikrop kapmaması için antibiyotik tedavisi uygulanır. Ameliyat dikişleri kendi kendine erir, ayrıca dikiş almaya gerek yoktur. Birkaç hafta süreyle bebeğin parmaklarını ağzına sokmaması için kol hareketlerini kısıtlayıcı bir kıyafet ya da ellerine eldiven giydirilebilir. Bazen başarılı bir ameliyatı takiben de damak yarığı onarılmış çocuklarda konuşma bozukluğu gözlenebilir. Bu durum çocuğun bazı sesleri çıkarabilmesinde karşılaştığı zorluktan kaynaklanır. Konuşmada zorlukla karşılaşan çocuk, kendisi için daha kolay olan, ancak başkaları tarafından anlaşılması daha zor olabilen bir konuşma tarzı geliştirir. Yumuşak damağın, yutağın arka duvarı ile tam olarak temas edememesi ile konuşma sırasında ağızdan çıkması gereken hava buruna kaçak yapar, kelimeler düzgün olarak telaffuz edilemez. Özellikle "p", "b", "t", "d", "s", "ş", "ç", ve "f" sesleri düzgün olarak çıkarılamaz. Konuşma burundan konuşuluyormuş gibi hissedilir. Konuşma bozukluğunun düzelmesi için bir konuşma terapistinin yardımı gerekir. Konuşma terapisti çocuğun ailesinin çocuğa karşı yaklaşımında rehberlik eder ve aynı zamanda çocuğun normal konuşma becerisini kazanabilmesine yardımcı olur. Unutulmamalıdır ki, yarık dudak ya da damak onarımı tedavinin daha ilk adımıdır. Burada en önemli faktör ailenin çocuğa vereceği destektir. Çocuğa sevgi ve anlayışla yaklaşmak, kendisini özürlü bir insan gibi hissetmesini engelleyecek ve kendine olan güvenini arttıracaktır. |
Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1) | |
|
|