04-30-2010, 09:07 PM | #1 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Yazarların Bıyografileri
Abay
Kazak Tarihi Abay Kunanbayev Çağdaş Kazak edebiyatında Abay Kunanbayev’in yeri ise çok ayrıdır. Abay, İlk eğitimini özel hocalardan aldı. Daha sonra Semey’de medrese eğitimi gördü. Arap, Fars ve Rus edebiyatlarını yakından tanıdı. Ayrıca klâsik Osmanlı şâirlerine de vâkıf oldu. Çok iyi bir eğitim almış olduğundan ve çok dakîk gözlemlere sahip bulunduğundan dolayı halk arasında kabul görmeye başladı. Kazakların hayatlarını tenkidî bir süzgeçten geçirerek lirik şiirler yazdı. O, Kazakları çağdaş bir eğitime yönlendiriyor, onları göçebe hayat düzenlerini bırakarak yeni meslekler edinmeleri konusunda teşvik ediyordu. Şiirleri halk tarafından Kazak bozkırlarında ezbere okunuyordu. Kunanbayev, fikirlerini daha çok düz yazılarla ifade etmekteydi. Kara Sözder “Halk Sözleri” adıyla bir kitapta toplanan nesirlerinin çoğu 1890’lı yıllarda kaleme alınmıştır. Abay, günümüzde de, hemen hemen her Kazak tarafından bilinmekte, şiirleri her yerde söylenmekte ve fikirlerine çok önem verilmektedir. Kazakların meşhur edebiyatçılarından Muhtar Avezov (1897-1961), 4 ciltlik büyük romanının adını Abay Jolı “Abay Yolu” koymuştur. Avezov, romanında Abay’ın Kazaklar için yapmak istediklerini, Kazakların gerçek medeniyete nasıl ulaşacaklarını anlatmaktadır. O, Abay’ın Kazakların yollarını aydınlatıcı bir rehber olduğunu herkese göstermiştir. Onun yolundan giden genç nesil, büyük Kazakistan’ı meydana getirecektir. Yani Kunanbayev, Kazaklar için, takip edilmesi gereken büyük bir fikir adamıdır. Mahabbatpen jaratkan adamzattı Sen de süy Allanı janan tetti Adamzattın berin süy bavrım dep Jane hak joli osı dep ediletti “(Allah) insanı muhabbetle yarattığı için Sen de o Allah’ı canından tatlı sev İnsanların hepsini ‘kardeşim!”diye sev. ‘Hak yolu budur.’ diye (insanlararasında) adaleti gözet.” (Abay Kunanbayev, Abaydı Okı, Tanırga “Abay’ı Oku, Tanı”, Almatı 1993.) Kazak Edebiyatının Belli Başlı Temsilcileri Bünyamin ÖZGÜMÜŞ Yağmur Sayı : 16 Temmuz - Ağustos - Eylül 2002 x HAKKINDA YAZILANLAR BİR SÖZ SANATI USTASI KAZAK MİLLİ ŞAİRİ ABAY KUNANBAYOĞLU* Yard. Doç. Dr. Abdulvahap Kara Ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un Goethe ve Tolstoylar ile kıyasladığı Abay (İbrahim) Kunanbayoğlu, kendi halkını tüm yönleriyle eserlerine yansıtabilen ender şair ve yazarlardan biridir. Özellikle Kazak edebiyatında yeni bir çığır açmasıyla tanınan Abay sadece Türk kültürüne değil, dünya kültürüne mal olmuş bir şahsiyettir. Bu sebeple, 1995 yılı UNESCO tarafından bütün dünyada “Abay Yılı” olarak ilan edilmiştir. Bu etkinlikler dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de kutlanmıştır. Bu çerçevede Zeytinburnu Belediye Başkanlığı ile Kazak Türkleri Vakfımızın ortaklaşa düzenlediği etkinlikte, ilçemizde bir caddeye onun adı verilmiştir. Daha sonra bu cadde de inşa edilen ve İstanbul’umuzun güzide okullarından biri olan İlköğretim okulumuza onun adı verilmiştir. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, 21 Mayıs 2003 tarihinde, ilçemize şeref vererek, bu okulun açılış törenine bizzat katılmışlardır. Bu da bize Abay isminin Kazak Türklerinde ne derece büyük bir saygı uyandırdığını göstermektedir. Edebiyat ve kültür araştırmacıları Abay’ın hem manzum ve hem de nesir yazılarında, Kazak kültürünü her yönüyle ortaya koyduğu konusunda hem fikirdirler. Abay’ın yetiştiği çevreye baktığımızda bunun bir tesadüf olmadığını görmekteyiz. Çünkü Abay hem iyi bir aile ve hem de iyi bir okul eğitiminden geçmiştir. Aşağıda bahsedeceğimiz gibi, Abay’ın çocukluğu eğitimde aile ve çevrenin etkisini bize açıkça göstermektedir. Özellikle sevgi, şefkatle ve ilgi yumağı içinde büyüyen çocukların daha iyi yetiştiğini görmekteyiz. Abay aldığı eğitimde, sadece mensup olduğu Türk-İslam kültürünü öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda Rus ve dünya kültürünü de yakından tanımıştır. Böylece çevresindeki olaylara her zaman geniş açıdan bakabilmiş ve ardında kalıcı eserler bırakabilmiştir. Kazakların Argun boyundan gelen Abay’ın babası Kunanbay Öskenbayoğlu’dur. Kunanbay’ın dört eşi vardı. İlk eşinden Hüdaverdi (Kudayberdi), ikinci hanımı Ulcan’dan Tanrıverdi (Tanirberdi), İbrahim (Abay), İshak ve Osman, üçüncü hanımı Aykız’dan Halilullah ve İsmail isimli çocukları dünyaya geldi. Kunanbay’ın dördüncü hanımı olan Nurhanım’dan hiç çocuğu olmadı. Bu yüzden Abay bir şiirinde “atadan altav, anadan törtev”, yani “babadan altı, anadan dört kardeşiz” demektedir. 22 Ağustos 1845’te dünyaya gözlerini açan Abay, annesi Ulcan’dan ziyade, babaannesi Zere’nin elinde büyüdü. Abay’ın dedesi Öskenbay (1778-1850) zeki ve adil bir Kazak Beyi idi. Adaletli yönetimi dolayısıyla, halk arasında “haklıysan Öskenbay Bey’e, haksız isen Erali Bey’e git” şeklinde bir deyim oluşmuştu. Öskenbay Bey, orta yaşlara geldiğinde, beylik yetkilerini ikinci oğlu Kunanbay’a devretti. Kendisi ise sadece oğluna zaman zaman tecrübelerini aktarmakla yetindi. Dedesi Öskenbay 1850’de öldüğünde, Abay beş yaşındaydı. Babaannesi Zere ile birlikte dedesinin cenaze merasimine katıldığı tarihi kayıtlardan öğreniyoruz. Zere nine, çok akıllı, iyi huylu, kalp kırmaktan çekinen bir kimseydi. Ayrıca edebiyata ve şiire düşkündü. Abay’ı hikaye, masal ve destanlar anlatarak büyüttü. İşte Abay’daki edebiyat aşkı bu şekilde yerleşmiş olmalıdır. Çünkü, Abay daha çocuk yaşlarda hikaye ve destanlara ilgi duymaktaydı. Eve gelen misafirlerin bu konulardaki konuşmalarını can kulağıyla dinlemekteydi. Zere nine, torunları içinde en çok Abay’ı sever ve şımartırdı. Hatta torununu İbrahim diye adıyla değil, şımartarak Abay diye çağırmaktan haz alırdı. Böylece zamanla İbrahim isminin yerini Abay aldı. Zere nine, kocası Öskenbay’dan çok sonra, 1873 yılında öldü. Abay’ın annesi Ulcan da (1810-1887), Zere gibi, kültürlü ve iyi mizaçlı bir kimseydi. Şefkatli ve alçakgönüllü bir karaktere sahip olan Ulcan aynı zamanda hazır cevap ve hatipti. Annesinin bu özellikleri Abay’a da geçmiştir. Abay ilk eğitimini köyün imamı Gabithan Molla’dan aldı. 10 yaşına geldiğinde, babası Kunanbay onu Semey’deki Ahmet Rıza medresesine yatılı verdi. Abay burada dini bilgilerin yanısıra Arapça ve Farsça öğrendi. Çok zeki olan Abay dersleri hocalarının ilk anlatışında kavrardı. Böylece ders çalışmak için ayrıca bir zaman harcamazdı. Bu da onun boş vakitlerini arttırıyordu. Abay ders dışı saatlerini, edebi eserler okumakla değerlendirdi. Medrese kütüphanesindeki Doğu’nun klasikleri olan Nizami, Nevai, Saidi, Hafız ve Fuzuli’nin eserlerinden ne bulursa okudu. Gençlik döneminde yazdığı şiirlerinden birinde şöyle demektedir: “Fuzuli, Şemsi, Seyhali /Nevai, Saidi, Firdevsi /Hoca Hafiz – bu hemmesi /Medet ber ya şairi feryad.” Medresedeki üçüncü senesinde Abay, şehirdeki bir Rus okuluna devam ederek Rusça öğrenmeye başladı. Ancak, bu fazla sürmedi. O sene babası Kunanbay, Abay’ı kendisine yardımcı olması için yanına aldırdı. Kunanbay Bey, oğulları içinde kendisinin beylik işlerine en yatkın olanının Abay olduğunu fark etmişti. Böylece Abay daha 13 yaşındayken Kazak halkının idari işlerine karışmış oldu. Abay babasının yanında Kazak halkının bir çok meselesine aşina oldu. Kazak halkının ileri gelenleriyle tanıştı. Onların sohbetinde bulundu. Özellikle, Kazak şair ve ozanlarının çalıp söylediği eserleri zevkle dinledi. Böylece Abay, Kazak halkının edebi eserlerini, örf-adetlerini, sosyal olaylarını, geçim kaynaklarını yakından öğrenmek fırsatını buldu. Abay, duyduğu bir şeyi hiç unutmazdı. Ozanlardan ve tecrübeli aksakallardan duyduğu ilginç ve ibretli hadiseleri, kendi konuşmalarında ustalıkla kullanmasını bildi. Böylece genç yaşlarda bölgede iyi bir hatip ve şair olarak tanınmaya başladı. Abay bu yıllarda, Semey ile bağlantısını kesmedi. Sık sık şehrin kütüphanesine giderek edebi, felsefi ve tarihi eserleri okudu. Bu sıralarda Rusça kitaplara merak sardı. Mihaelis isimli bir Rus demokrat aydını Rusçasını ilerletmesine yardımcı oldu. Böylece Abay, Puşkin, Krilov, Çernişevski, Lermantov ve Nekrasov gibi Rus yazar ve düşünürlerinin kitaplarıyla tanıştı. Aynı zamanda, Spencer, Goethe ve Byron gibi Avrupalı yazarların Rusça’ya çevrilmiş eserlerini de okumak fırsatını buldu. Bütün bunlar, Abay’ın ufkunun genişlemesine yol açtı. Okuduklarının ışığında Abay, Kazak toplumundaki sosyal ve siyasal olayları daha iyi değerlendirecek bir hale gelmişti. Abay, kitaplar vasıtasıyla, Kazakistan bozkırlarından hiç çıkmamasına rağmen, dünyadaki siyasi ve sosyal gelişmelerden haberdar olmuştu. Böylece Çarlık Rusyasının yönetiminde halkının çektiği sıkıntıları ve geri kalmışlıkları çok iyi anlamış bulunuyordu. Özellikle halkının yerel yönetimler tarafından çok büyük haksızlıklara uğratıldığını farkediyordu. Abay, halkının uğradığı haksızlıkları azaltmak maksadıyla yerel seçimlere de katıldı. Konırkökşe ilçesindeki seçimleri kazanarak İlçe Başkanı (Bolıs) seçildi. 1876-1878 yıllarında başarılı bir yönetim sergiledi. Mazlumlara zulüm yapanlara yol vermedi. Hırsızlık ve gasp yapanları şiddetle cezalandırdı. 1885 yılında Semey Vilayeti Kazakları için ceza kanunları hazırlama komisyonuna başkan seçildi. Abay’ın başkanlığındaki komisyon Kazak örf ve adetlerine dayalı kanunları çok kısa bir sürede hazırladı. Bu durum bize Abay’ın sadece bir düşünür ve yazar değil, aynı zamanda iyi bir devlet adamı olduğunun bilgisini vermektedir. Abay, 23 Temmuz 1904’de Cengizdağı sırtlarında Balaşakpak yaylasında vefat etti. Mezarı Semey vilayetine bağlı Abay ilçesindedir. Abay’ın yazdığı şiirler, Rus şairlerinden yaptığı çeviriler ve nesir yazıları üç şekilde okuyucularına ulaşmıştır. Birincisi matbu eser olarak, ikincisi halk arasında ağızdan ağıza yayılarak, üçüncüsü birbirinden kopya edilen elyazmaları şeklindedir. Abay’ın şiirleri toplu olarak ilk defa, ölümünden beş yıl sonra, 1909’da kitap olarak yayınlandı. Daha sonra bu kitap, bulunan başka şiirleriyle ikmal edilerek tekrar tekrar basılarak günümüze kadar gelmiştir. Abay’ın eserleri günümüzde iki cilt halinde basılmaktadır. Birinci ciltte onun manzum yazılarıyla çevirileri, ikinci ciltte ise nesir yazıları yer almaktadır. Abay’ın 200 civarındaki şiirlerinde ve Rus şairlerinden yaptığı manzum çevirilerde, tabiat, birlik-beraberlik, dürüstlük, bilimin aydınlığı, sevgi, aşk, yardımseverlik, ölüm, yaşam, örf-adetler, tarih ve efsane gibi çeşitli konular ele alınmaktadır. O şiirlerinde Kazak halkını geri kalmışlıktan ilerlemeye, cahillikten ilim ve bilime, tembellikten çalışmaya ve güzel huy ve ahlak sahibi olmaya öğütlemektedir. Bir şiirinde şöyle demektedir: Allanın özi de ras, sözi de ras, Ras söz eş vakıtta calgan bolmas. Köp kitap keldi Alladan, onın törti, Allanı tanıtuvga sözi ayrılmas. Allah’ın kendisi de gerçek, sözü de gerçek, Gerçek söz hiçbir zaman yalan olmaz. Çok kitap geldi Allah’dan, onun dördü, Allah’ı tanıtırken sözü ayrılmaz. Abay nesir yazılarında felsefi düşüncelerini ortaya koyar. Sade ve etkili cümlelerle ve genellikle soru-cevap türünde kaleme aldığı bu yazılarında çocuk terbiyesi ve psikolojisi, insanın tabiatı, bilimin önemi ve yüce Mevla’nın buyruklarına uygun yaşamanın gerekliliğine işaret eder. Abay’ın gerek manzum ve gerekse nesir yazılarındaki bazı ifadeleri o kadar etkilidir ki, onlar Kazak Türkçesinde birer vecize halini almıştır. Bunlardan birkaç örnek vermek gerekirse: İnsanın insanlığı akıl, ilim, iyi baba, iyi anne, iyi arkadaş ve iyi öğretmenden meydana gelir. (Adamnın adamşılıgı akıl, gılım, caksı ata, caksı ana, caksı kurbı, caksı ustazdan boladı.) İnsanoğlu insan oğlundan akıl, ilim, ar, huy denen şeylerle üstün olur. (Adam balası adam balasınan akıl, gılım, ar, minez degen narselermen ozadı.) Kötü arkadaş gölgedir. Başına talih kuşu konarsa ondan kaçıp kurtulamazsın, başına bir felaket gelirse, arayıp bulamazsın. (Caman dos kölenke, basındı kün şalsa kaşıp kutıla almaysın, basındı bult şalsa izdep taba almaysın.) Bütün insanoğlunu rezil eden üç şey vardır. Onlardan kaçmak gerekir: Evvela cahillik, ikincisi üşengeçlik, üçüncüsü zalimlik. (Külli adam balasın kor kılatın üş narse bar. Sonan kaşpak kerek: Aveli nadandık, ekinşi erinşektik, üşinşi zulımdık.) Mal tükenir, sanat tükenmez. (Mal cutaydı, öner cutamaydı.) Netice olarak şunu söyleyebiliriz ki, Abay yazılarıyla halkını devamlı iyiye, güzele ve gelişmeye, kalkınmaya teşvik etmiştir. Bunu yaparken de söz sanatının inceliklerini büyük bir maharetle kullanmıştır. Böylece sözlü edebiyatı çok zengin Kazak edebiyatının yazılı türünün oluşmasına da büyük bir katkı yapmıştır. * Makale, Kazak Turkleri Vakfi Arman Dergisinin Aralik 2004 sayisinda (sayfa 22-24) yayinlanmistir. |
04-30-2010, 09:07 PM | #2 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdi İpekçi
1929 senesinde İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bir müddet sonra da genel yayın müdürü oldu. 1961 senesinden 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikesi, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul’daki evinin yakınlarında kimliği meçhul kişi ya da kişiler tarafından öldürüldü. ESERLERİ Abdi İpekçi’nin Afrika, İhtilalin İçyüzü, Dünyanın Dört Bucağından gibi eserleri vardır. |
04-30-2010, 09:07 PM | #3 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdullah Aymaz
1949'da Kütahya'nın Emet ilçesinin Hacımahmut köyünde dünyaya geldi. İlkokulu Hacımahmut köyünde okudu. İmam Hatip Lisesi ve Yüksek İslâm Enstitüsü'nü İzmir'de okudu. Lise yıllarında Gurbet dergisinde yazıları yayınlandı. Tire ve İzmir'de öğretmenlikler yaptı. 1978'de yayınlanmaya başlayan Sızıntı dergisinde yazıları yayınlandı. Özel vakıf idareciliği ve eğitim hizmetlerinde bulundu. 1988 yılından bu yana gazetecilik yapmaktadır. İsmail Yediler, Hüseyin Bayram, Safvet Senih gibi müstear isimlerle kitaplar neşretti. Halen ZAMAN gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı ve yazarıdır. Temiz bir Türkçe, net ve açık bir ifade, "sehl-i mümteni" vasfıyla nitelendirilebilecek cümleler; Abdullah Aymaz'ın Türkçesinin belirgin karakterlerini teşkil eder. ESERLERİ: 1- Yaratılış ve Kader, 2- Peygamberler, 3- Kaderin ilmi isbatı, 4- Ölüm ve Diriliş, 5- Kur'an ve İlimler, 6- Zeka Tomrukları, 7- Hep taze mucize, 8- İbadetlerin Getirdikleri, 9- Ruhlar ve Ötesi, 10- Şüpheler üzerine, 11- Sen Yusuf musun?, 12- Kelimeler Armonisi, 13- Hadislerin Işığında Hadiseler, 14- Onlar Yıldız Gibiydiler, 15- Duyduklarım, Gördüklerim, 16- Hatıralar Işığında, 17- Mercan Mağaraları, 18- Gaybın Haberleri, 19- Hikmet,20- Dışa Yansıyan İç Dünyamız (1-2), 21- Miraç Şehsuvarı, 22- Hücre Devleti. |
04-30-2010, 09:08 PM | #4 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdulvahap Kara
19.11.1961’de Istanbul’da doğan Yard. Doç. Dr. Abdulvahap Kara, Zeytinburnu Gazipaşa İlkokulu, Abdülhak Hamit Ortaokulu ve Yeşilköy Ticaret Lisesini bitirdikten sonra, 1982’de Boğaziçi Üniversitesi Elektronik Yüksek Teknisyenliği bölümünden mezun oldu. 1982-1985 Yeşilköy Atatürk Havalimanı Elektronik bölümünde görev yapan Kara, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünü bitirdi. 1987-1988 arasında Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünde görev yaptıktan sonra, Almanya’nın Münih şehrinde bulunan Hürriyet Radyosu’na giderek, burada 1988-1995 yıllarında Kazak Türkçesi yayınlarda editör olarak çalıştı. 1995 yılında yurda dönerek Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlayan Kara, 1997’de Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “Kazakistan’da 1986 Almatı Olaylarının İçyüzü ve Etkileri” adlı teziyle Yüksek Lisans eğitimini ve 2002’de “Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Bağımsızlığı Yolundaki Mücadelesi” adlı teziyle Doktora eğitimini tamamladı. Doktora tezi “Türkistan Ateşi Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Mücadelesi” adıyla kitap olarak basıldı ve Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2002 Biyografi dalında birincilik ödülüne layık görüldü. Türkiye’de ve Kazakistan’da yayınlanmış bir çok makalesi bulunan Kara, İngilizce, Almanca, Rusça ve Fransızca gibi batı dillerinin yanı sıra Kazakça, Özbekçe, Kırgızca gibi Orta Asya Türk lehçelerini de bilmektedir. |
04-30-2010, 09:08 PM | #5 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdurrahman Dilipak
1949 Haruniye (daha önce Adanaya bağlı iken bu gün Osmaniyeye bağlı bir ilçe ve yeni adı: Düziçi) de doğdu. Annesinin adı: Fatma Pakize (Aksay), Baba adı Ali; 1 Aralık 1975 de Ankara'da, Asiye (Turgut) la evlendi. Çocukları Ali Osman(1976), Ahmet Taha(1981), Fatma Zehra(1983), Ahsen Büşra(1993). Öğrenimi: 1969 da Konya İmam-Hatip okulundan mezun oldu, Güzel Sanatlar Akademisine girmek için resim dersleri aldı. Ancak İstanbu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arap ve Fars Filolojisine girdi ve bu arada ikiyıl okuduktan sonra İstanbul Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksek Okuluna kaydoldu ve 1980 de bu okuldan mezun oldu. Çalışma ve Yazı hayatı 1964 yılında kısa süreli "Düziçinde Kasırga" isimli bir kartela gazete çıkarttı. 1969 da, D.S.İ. 6. Bölge Müdürlüğünde Arazi Elektirifikasyonu Kontrolü olarak çalışma hayatına başladı, 1971 judo antrenörü oldu, 1972 kurucu Fetih Yayınevini ve Hertür Yayın Dağıtım Şirketini kurdu, 1973 Yeni Sanat Dergisi Yayın Kurulunda yer aldı. Aynı yıl MTTB Sinema Kulübü üyesi oldu. Ardından, Burak Filim Kurucu Ortakları arasında yer aldı ve Milli Sinema Tartışmalarına Katıldı. 1977 Adım Dergisi Genel Yayın Müdürü, 1988-1990 Dış Politika Dergisi Yayın Yönetmeni, 1972-1993 Milli Gazete yazarı, 1978-93 Bazın Hicret Dergisi Genel Yayın Müdürü, Seriyye Dergisi sorumlu Yazı İşleri Midürü, 1994 Cıngar Mizah dergisinde yazar. 1993 den itibaren Akit gazetesi, 1990 dan itibaren haftalık Cuma Dergisi nde yazar, 1996-1997 Haftalık Selam Gazetesi, 1996 günlük Yeni Şafak Gazetesi, Aylık Görüş (Almanya), Aylık Pir (Almanya) dergisi, Gazete Gazetesi (Avusturalya) yazar. TV Programları: 1993-94 Kanal 7 Ateşten gömlek, 1994-95 Kanal D Haber Yorum, 1994 Kanal 6 Haber Tartışma Programı 2x2, Kanal 6 Haber Tartışma Programı Analiz, 1995-96 Beyin Fırtınası Haber Tartışma Programı, 1995-1997 NTV Haber Programı Tartışa Tartışa, 1998 Teha ya aid, 105 yerel ve bölgesel TV den oluşan Networkde yayınlanan IQ isimli program. Ödülleri: 1996 Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Hoşgörü Ödülü, 1997 Kombassan Hoşgörü Ödülü, 1998Human Right Watch Helman Hamlet Uluslar Arası İnsan Hakları Ödülü. Ayrıca bir çok kuruluştan şükran plaketi ve belgesi... Askerlik: 58. Er Eğitim Tugayı Kısa Dönem 1981 Burdur Hobi: Resim yapmak ve Metapisişik konular. İlk resim sergisi 1998-İstanbul Üyelikler: Düziçi Milliyetçi Gençler Derneği kurucu üye 1964-1965,Mazlum-Der İnsan Hakları Ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği, TGC Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Dış Basın Derneği, KUDÜS Derneği, Kurucu üye 1997, 1996 TÜREV Türkiye Engelliler Vakfı 2. Başkanı, Acıbadem Faikbey Camii Yaptırma, Yaşatma, Kültür, Sanat, Çevre Derneği Üyesi. Danışmanlıkları ve Yönetim Kurulu Üyelikleri: 1978-1980 MSP Genel Merkezinde danışman, 1978-1980 MİLA Milli Haber Ajansı Genel Müdürü, 1989-1990 İslami Çevre Hareketi Maltepe Çevre Kültürü Gurubu Üyesi, 1989-91 Panel Dergisi Yayın Yönetmeni, 1990, 1992 Yeni Zemin Dergisi Yayın Kurulu Üyesi, Mazlum-Der, İnsan Hakları Ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği Genel Başkan Yardımcısı, 1997 Kudüs ve Filistin Halkıyla Dayanışma Derneği Kurucu üye, 1991 Risale, Emre, Esra, İşaret Yayınevlerinde Yayın Danışmanlığı, 1994Teha Telif Hakları Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi, 1996Spag Stratejik Planlama Araştırma Geliştirme AŞ, 1998 Seha Sanayi ve Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Üyesi, 1997 Müsiad Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Basın Danışmanı, 1994, 1995-96 İhlas Finans İstişare Kurulu Üyesi, Türkiyede Kim Kimdir (Who is Who in Turkey) Biyografi Asiklopedisi Seçiciler Kurulu üyesi 1995 Bu güne kadar on binin üzerinde makale, 40'a yakın kitap, 2500 e yakın konferans ve 20 yağlıboya tablo... ESERLERİ Cumhuriyet'in Şeref Kitabı Abdurrahman Dilipak İşaret Yayınları / Belgelerle Yakın Tarih Dizisi HAKKINDA YAZILANLAR İslamcı ressam kapış kapış Arzu AKBAŞ Hürriyet 7 Mayıs 2001 Eskidji Müzayede Evi'nde özel bir koleksiyon, dün satışa sunuldu. Bu koleksiyonda, Faruk Cimok, Metin Akarslan, Edis Tezel, Abdurrahman Dilipak, Mahmut Kocamemi gibi Türk ressamlarının yanısıra Avrupalı sanatçıların tabloları da bulunuyordu. Müzayedede İslamcı Akit Gazetesi'nin ressam yazarı Abdurrahman Dilipak'ın 6 tablosu yer aldı. Satışa sunulan 328 tablo, 35 ile 1500 dolar arasında alıcı buldu. Dilipak'ın eserleri ise 115 dolar ile 400 dolar arasında satıldı. Abdurrahman Dilipak'ın üç tablosunu satın alan Cemal Batur adlı kişi 200'e yakın eserin de sahibi oldu. Dilipak'ın diğer üç tablosu da farklı kişiler tarafından satın alındı. |
04-30-2010, 09:08 PM | #6 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdurrahman Şeref
Devlet adamı, tarihçi ve Osmanlı Devletinin son vak’anüvisti. 1853'te İstanbul’da doğdu. 1925'te öldü. İlk tahsiline Eyüp mahalle mektebinde başladı. Eyüp Rüşdiyesinde okudu. Bundan sonra 1873’te Mekteb-i Sultaniyi yani Galatasaray Lisesini bitirdi. Mahrec-i Aklam adlı mektebe umumi tarih hocası oldu. Bu vazifesinden sonra da Mekteb-i Sultanide daha sonra da, Muallim Mektebinde umumi tarih hocalığı yaptı.Daha sonra Mülkiye Mektebine müdür oldu. Burada genel coğrafya, Osmanlı tarihi, İslam tarihi, istatistik ve ahlak dersleri okuttu. Sonra da Darülfünuna devletler tarihi hocası oldu. Pekçok yerde hocalık ve müdürlük vazifeleri yaptıktan sonra, Defter-i Hakani Nezaretine, A’yan meclisi üyeliğine, Maarif Nazırlığına tayin edildi. İki defa Maarif Nazırı oldu. Bu vazifesinin yanında telif edilen eserleri tetkik komisyonu üyeliği, vak’anüvistlik, Tarih-i Osmani Encümeni Reisliği ve A’yan Heyeti ikinci reisliği gibi vazifeler verildi. Birinci Dünya Savaşından sonra İttihat ve Terakki hükumeti iktidardan çekilince yeni kurulan Müşir İzzet Paşa kabinesinde önce Posta ve Telgraf Nazırı sonra da Devlet Şurası başkanı oldu. Salih Paşa kabinesinde önce vekaleten sonra da asaleten Maarif Nazılırlığı yaptı. Salih Paşa istifa edince açıkta kaldı. Kuvay-ı Milliye İstanbul’a gelip A’yan Heyeti kaldırılınca, Abdurrahman Şeref’in a’yan üyeliği sona erdi. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisinin ikinci seçim devresinde, 1923’te İstanbul Milletvekili oldu. Ankara’ya gidip Kızılay’a başkan seçildi. Milletvekilliği sırasında hastalandı ve İstanbul’a döndü. 1925’te öldü. Mezarı Edirnekapı’dadır. Devlet adamlığından ziyade tarihçiliği ile meşhur olan Abdurrahman Şeref, saliseden balaya kadar bütün rütbeleri kazanmıştı. ESERLERİ Fezleke-i Tarihi Düvel-i İslamiye (İslam Devletleri tarih özeti), Tarih-i Devlet-i Osmaniye, Fezleke-i Tarih-i Devlet-i Osmaniye, Zübdet-ül-Kısas, Tarih-i Asr-ı Hazır (Yaşadığımız asrın tarihi), Harb-i Hazırın Menşei (Birinci Dünya Harbinin sebeplerine dairdir), Sultan Abdülhamid-i Sani’ye Dair, Tarih Muhasebeleri, Umumi Coğrafya-yı Umrani, İlm-i Ahlak ve İstatistik, Lütfi Tarihi’nin sekizinci cildini hazırlamış ve Tarih-i Osmani Encümeni ve Türk Tarih Encümeni mecmualarında pekçok makaleleri neşredilmiştir. |
04-30-2010, 09:08 PM | #7 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdülhak Hamit Tarhan
Tanzimat döneminde batı tesirlerini Türk şiirine sokan şair, tiyatro yazarı ve diplomat. 5 Şubat 1851’de İstanbul’da doğdu. Babası, dedesi ve soyu ilim aleminde isim yapmış şahsiyetlerdi. Dedesi Abdülhak Molla, İkinci Mahmud ile Abdülmecid Hanın hekimliğini yapmış, şiir ve tarihle uğraşmıştı. Babası Hayrullah Efendi ise, meşhur bir tarihçi ve diplomattı. Abdülhak Hamid ilk tahsiline Evliya Hoca, Behaeddin ve Hoca Tahsin Efendi gibi özel hocaların huzurunda başladı. Özellikle Hoca Tahsin Efendinin Abdülhak Hamid üzerindeki etkisi büyüktür Daha sonra Bebek Köşk Kapısındaki mahalle mektebi ile Rumelihisar Rüşdiyesine kısa süre devam etti. Ailesi tarafından Paris’te eğitim yapması uygun görülünce ağabeyi Nasuhi Bey ile 1863 Ağustosunda Paris’e gitti. Orada özel bir koleje başladı. Kısa zamanda Fransızcasını ilerletti. 1,5 sene tahsilden sonra, yanlarına gelen babası ile İstanbul’a döndü. İstanbul’da Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını ilerletmek için Babı ali’de tercüme odasına girdi. On dört yaşlarındayken, Tahran büyükelçiliğine tayin edilen babasıyla birlikte İran’a gitti ve 1,5 sene özel olarak Farsça dersleri aldı. Babasının 1867’de vefatı üzerine İstanbul’a döndü. İstanbul’a döndükten sonra, önce Maliye mektubi, daha sonra sadaret kaleminde vazife yapan Abdülhak Hamid, buralarda Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Sami Paşa’dan Hafız Divanı’nı okudu. Bu arada Tahran hatıralarını anlatan Macera-yı Aşk adlı ilk eserini yazdı ve meşhur Makber mersiyesini yazmasına sebeb olan Fatma Hanımla evlendi. 1876 senesinde hariciye mesleğini seçen Abdülhak Hamid Paris Sefareti ikinci katibliğine tayin edildi ve iki buçuk sene vazife yaptı. Bu arada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatını buldu. Paris dönüşü bir süre açıkta kalan Abdülhak Hamid, 1881’de Poti, 1882’de Golos, bir sene sonra da Bombay başşehbenderliklerine tayin edildi. Bombay’da üç sene kaldı. Eşi Fatma Hanımın rahatsızlığının artması üzerine, İstanbul’a dönmek için yola çıktı ise de, Fatma Hanım Beyrut’ta vefat etti. Abdülhak Hamid Bombay dönüşünde Londra elçiliği başkatipliğine tayin edildi. Fakat Zeynep isimli manzum piyesi yüzünden vazifeden alındı. Bir süre boşta gezdikten sonra edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine, tekrar Londra’daki eski görevine gönderildi. Bu gidişinde İngiliz olan Nelly Hanım ile evlendi. 1895 senesinde Lahey büyükelçiliğine iki sene sonra tekrar Londra elçiliği müsteşarlığına tayin edildi. Hanımının rahatsızlanması üzerine, 1900’de İstanbul’a dönen Abdülhak Hamid, 1906’ya kadar İstanbul’da kaldı. 1906’da Brüksel büyükelçiliğine tayin edildi. 1911’de hanımı Nelly’nin ölümü üzerine Belçikalı Lüsyen Lucienne Hanım ile evlendi. Balkan savaşları sırasında kabine tarafından azledilince İstanbul’a döndü. Maarif nezareti teklif edildi ise de kabul etmedi. Bir süre açıkta kaldıktan sonra ayan üyeliğinde bulundu. Mütareke yıllarında Viyana’ya gitti. Burada sıkıntılı günler geçirdi. Cumhuriyetin ilanından sonra anavatana döndü. 1928 senesinde İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar mebus olarak kaldı. Kendisine vatana üstün hizmet fonundan maaş bağlandı. Ayrıca belediye de, dayalı döşeli bir apartman dairesi verdi. 12 Nisan 1937’de İstanbul’da öldü. Mezarı Zincirlikuyu’dadır. Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimatı, meşrutiyetleri ve cumhuriyeti görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat, Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıdı. Ayrıca uzun seneler doğuda ve batıda diplomat olarak bulunması her iki edebiyatı tanımasına sebep oldu. Bu sebeple Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirdi. İlk başlarda Tanzimat ekolünün tesirinde kalmış sonra batıyı tanıyınca, klasik edebiyattan ayrılarak batı tekniği ile eser vermiştir. Edebiyatımızın yeni bir çehre kazanmasında Recaizade Ekrem daha çok teorik yönünü işlerken, Hamid yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Eserlerinde batı edebiyatından bilhassa Shakespeare ve Victor Hugo’nun tesirleri açıkça görülür. Şiirlerindeki başlıca konu romantik ve felsefi düşünceler, ölüm duyguları ve insan kaderi hakkındadır. Şiirlerinde pekçok yabancı kelime vardır. Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı dramalar Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Kendisine son zamanlarda Şair-i azam (en büyük şair) ünvanı verilmiştir. ESERLERİ Abdülhak Hamid’in eserleri iki grupta toplanmaktadır: Şiirleri: Makber, Ölü (1885), Kahpe (1885), Bala’dan Bir Ses (1911), Validem (1913), Yadigar-ı Harb (1913), İlham-ı Vatan (1918), Tayflar Geçidi (1919), Garam (1919), Yabancı Dostlar (1924). Tiyatroları: Hamid’in tiyatroları mensur ve manzum olmak üzere iki kısımdır. Mensur tiyatroları: Macera-ı Aşk (1873), Sabrü Sebat (1875), İçli Kız (1875), Duhter-i Hindu (1876), Tarık yahut Endülüs’ün Fethi (1879), İbn-i Musa (1880), Finten (1898). Manzum tiyatroları: Nesteren (1878), Tezer (1880), Eşber (1880), Sardanapal (1908), Liberte (1913). MAKBER’den Eyvah! Ne yer ne yar kaldı. Gönlüm dolu ah u zar kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede, gelip ezelden, Ben gittim, o hak-sar kaldı. Bir guşede tarumar kaldı. Baki o enis-i dilden eyvah, Beyrut’ta bir mezar kaldı. |
04-30-2010, 09:08 PM | #8 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdülhamit Avşar
Ailesi 1961 yılında Doğu Türkistan'dan Afganistan'a göç etti. 1964 yılında Afganistan'da dünyaya geldi. Ailesi 1965 yılında Türkiye'ye gelerek Kayseri'ye yerleşti. İlk ve orta öğrenimini Kayseri'de tamamladı. 1986 yılında Marmara Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu (İletişim Fakültesi) Radyo-Televizyon Bölümünden birincilikle mezun oldu. Okul sırasında Yeşilçam'da bir süre çalıştı. 1987 yılında TRT'ye prodüktör olarak girdi. Çeşitli drama, belgesel ve kuşak programların yapım ve yönetimini üstlendi. Kimi yurt dışı toplantılarda TRT'yi temsil etti. Halen TRT'de prodüktörlük görevini sürdürüyor. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi SBF Siyaset Bilimi ana bilim dalında master yaptı. Şu anda da aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler bölümünde Orta Asya üzerine doktora yapmaktadır. Türkiye'de basın siyaset ilişkilerini ele alan "Serbest Cumhuriyet Fırkası" adlı yayınlanmış bir eseri olan Abdulhamit Avşar'ın çeşitli dergilerde de zaman zaman makaleleri yayınlanmaktadır. İngilizce'nin yanı sıra Uygurca ve Özbekçe başta olmak üzere çeşitli Türk lehçelerini okuyup konuşabilen A. Avşar evli ve iki çocuk babasıdır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Birsad üyesi ve Basın Birliği Derneğinin yönetim kurulu üyesidir. |
04-30-2010, 09:08 PM | #9 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Abdüllatif Benderoğlu
Abdüllatif Benderoğlu /gazeteci/yazar/ 1937’de Tuzhurmatu’da doğdu. Bir demircinin oğlu-dur. İlk ve orta öğrenimini Tuzhurmatu ve Kerkük’te yapmıştır. Kerkük’teki Irak petrol şirketinin teknisyen okulunda üç yıl okuduktan sonra 1956’da siyasi sebeplerden ötürü okuldan atılmıştır. Okuldan atıldıktan sonra kimi şirketlerde teknik ressam olarak çalışmıştır. 1964’te siyasi faaliyetlerinden dolayı Irak’tan ayrılmak zorunda kalan Benderoğlu, önce Lübnan, sonra Yunanistan, daha sonra da Bulgaristan’a gitmiş, Sofya’da yayınlanan Türkçe gazete ve dergilerde yazdığı şiirler-le hayatını sürdürmüştür. 1965’te yurduna dönen Benderoğlu, 24 ocak 1970’te Irak Türklerine kültürel hakların tanınması üzerine Kerkük ve Kuzey Bölgesi İrşad Müdürlüğüne atandı. Üç ay bu görevde kaldıktan sonra Irak Tanıtma Bakanlığına bağlı Türkmen Kültür Müdürlüğü ve haftalık Yurt gazetesinin genel yayın yönetmeni oldu. Şair Türklerin yaşadığı bir çok ülkede, bu meyanda Yunanistan, Yugoslavya, Bulgaristan, Türkiye, Azerbaycan ve Kazakistan’da bulunmuştur. Benderoğlu yaptığı hizmetler dikkate alınarak Bakü Memmed Emin Resulzade Üniversitesi tarafından 1992’de fahri doktorlukla ödüllendirilmiştir. Benderoğlu 2000 yılına kadar Yurt gazetesinin redaktörlüğünü yürütmüştür. |
04-30-2010, 09:09 PM | #10 |
Forum Kalfası
Kayit Tarihi: Aug 2005
Nerden: ManisA
Yaş: 38
Mesajlari: 7,071
Teşekkür Etme: 5 Teşekkür Edilme: 16 Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 4
Rep Power: 3489
Rep Puanı : 67186
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Aclan Sayılgan
HAKKINDA YAZILANLAR Aclan Sayılgan öldü Radikal 07 Eylül 2001 AA - İZMİR - Devlet Tiyatrosu'ndan emekli oyuncu Aclan Sayılgan İzmir'de öldü. Sayılgan 77 yaşındaydı. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nü bitirdikten sonra Devlet Tiyatroları'nda oyuncu ve yönetmen olarak görev alan Sayılgan'ın 'Türkiye'de Sol Hareketler Tarihi' isimli bir araştırma kitabı ile 'Tutuklama' ve 'Deprem' adlı romanları bulunuyor. Sayılgan, dün İzmir Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi'ndeki törenden sonra Hamidiye Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi. X Aclan Sayılgan Celal Öcal Orkun 45.Sayı "Bir pınarın serin sularına giden biri gibi Komünizm'e gittim ve boğulmuş cesetlerin ve sel basmış şehirlerin enkazı ile zehirlenmiş bir nehirden tırmanarak çıkan biri gibi komünizmi terkettim" diyen ARTHUR KOESTLER'e benzer şekilde Türkiye'yi Sovyetler Birliği'ne bağlı bir sözde cumhuriyet yapma eylemlerinin olanca şiddetiyle hüküm sürdüğü yıllarda bir tiyatro sanatçısı eserleriyle bu tehlikeye dikkat çekiyor, Sovyet devrimi gibi Türkiye'de de kan dökmekten çekinmeyen insanlara, şuursuzca bu eylemlere destek verenlere, Sovyetler Birliği'ni, Marksizmi, Sultan Galiev'i, İhtilâlin önce kendi adamlarını nasıl yediğini anlatıyordu. Kendis iyle gazetelerin adından çok bahsettiği, Tarık Buğra'nın meşhur eseri "Ayakta Durmak İstiyorum" tiyatro oyununun İzmir'de sergilenmesi nedeniyle tanışmıştım. Macar İhtilâli'ni konu alan bu oyunda, Sovyet işgaline karşı yurtlarını savunan Macarlar anlatılıyordu. İçine girdiği Komünist örgütlerin iç yüzünü anlayınca bu büyük tehlikeye dikkat çeken eserler verdi. Geçen zaman, onun düşüncelerinin ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Aclan Sayılgan'ın, sağlık ve çeşitli sebeplerle 1970'den sonra yeni eserler meydana getirememesi kaybımız oldu. Oysa Sovyetler Birliği'nin dağılmasının, Türkistan Türk Cumhuriyetlerinin oluşumunun, cezaevi isyanlarıyla kendi militanlarını yakarak ölüme götüren sol terör örgütlerinin durumunu yaşadığı tecrübelerin ışığında Aclan Bey'in değerlendirememiş olması büyük eksiklikti. Aclan Sayılgan 1924 yılında İzmir'de doğdu. 5 Eylül 2001'de İzmir'de vefat etti. Basınımızın eski tüfek sanat eleştirmenleri Aclan Bey'e duyarsız kalarak tepkilerini gösterdiler. Hizmetlerini saygı ve rahmetle anıyoruz. Eserleri: 1- İnkâr Fırtınası (1962) Otobiyografi. 2- Tutuklama (Roman) 3- Deprem (Roman) 4- Yeni Sol 5- Ansiklopedik Marksist Sözlük 6- Bizim Radyo ve Operlörleri 7- Marksist Diyalektiğin Sonu 8- Soldaki Çatlaklar 9- Soldaki Bitmeyen Kavga 10- Mazlum Milletler Karşısında SSCB-Sultan Galiev 11- Yunanistan Buhranı 12- Solun Doksan Dört Yılı (1. Baskı) 13- Türkiye'de Sol Hareketler (2. Baskı Hareket Yayınları, 3. Baskı Otağ Yayınları) 14- Dünyayı Saran Tehlike 15- Parazit 16- Gölgenin Bitimi (Mehmet Soğuksulu) Hâkimiyet Gazetesi, tefrika 17- Kabahat Kimde Çehreler 18- Lenin'in Kadavrası (imzasız). Ayrıca, çok sayıda basılmamış tiyatro oyunları bulunmaktadır. |
Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1) | |
|
|