![]() |
Tezgâhtar
Tezgâhtarlık yaparak, ikna ettim sanma, İkna ettim de, aldattım sanma, İkna olanın da bir yargısı vardır, Aldatan ancak kendisini aldatır. (29.07.1992) Mehmet KIYAK Mehmet Kıyak |
Tövbekâr
Bu kaçıncı hata, Bu kaçıncı pişmanlık' Bu kaçıncı günah, Bu kaçıncı tövbe! Tövbe Allah'ım, tövbe! Verdin almadık, Sonra yalvardık! Tövbe Allah'ım, tövbe! (03.01.1992) Mehmet KIYAK Mehmet Kıyak |
Tren ve Gar
Ne zaman bir tren görsem, bir gar, İçimi bir hüzün sarar… Gözüm dalar, Gönlüm O’nu, Hep gelecek sanar… O an, Bir tren gibi geçer, Gözümün önünden hatıralar, Her biri hatıra yüklü vagonlar… O an yüreğimi, Daha bir derin sızı sarar. Manzara hep aynı, Çehreler hüzünlü, Kalpler buruk… Dillerde hep aynı şarkı… Ayrılık, ayrılık… Kim bilir, Kaç sevgiliyi kavuşturdu, Kaç sevgiliyi ayırdı, Benim gibi… Hala gözümün önündedir, Mahzun bakışı… Pencereden düşercesine, El sallayışı… Onun içindir, Tren beni hep sarsar… Ne zaman bir tren sesi duysam, İçimi hep hüzün sarar… O tren, Ah, o tren! Bir gün bilmem ki, O’nu götürdüğü gibi, Geri getirir mi ki… Mehmet KIYAK Mehmet Kıyak |
Ucuz Adam
Ucuz yedi, ucuz içti, Ucuz giyindi; Ucuz yerlerde gezindi, Ucuz otellerde yattı. Sigaranın, içkinin ucuzunu içti. Çorabının ucu hep delikti. Ne yedi, Ne yedirmeyi bildi. Sanki bir daha gelecekmiş gibi dünyaya, Ömrü yarını düşünmekle geçti. Zavallı! Bir gün ansızın, Öylece göçüp gitti! Mehmet KIYAK* |
Unutur muyum Öğretmenim?
Anlaşılmasa da pek değerin, Kalbimde büyüktür yerin! Seninle başladım hayata, Henüz bilmezken, Hayatın ne demek olduğunu, Sen öğrettin gerçeği bana… Senden öğrendim, Mutsuzken, mutlu olmayı, Hayata sevgiyle bakmayı… Senden öğrendim sevmeyi, İnsanları, doğayı, her şeyi… Bendeki beni… Senden öğrendim, Zorluklarla baş etmeyi, Sıkıntıya düştüğümde, Çelişkilerden kurtulmayı… Unutur muyum hiç, Gözlerimden, yüzümden, Ruhumu okuyuşunu… Yanına çağırıp, Halimi hatırımı soruşunu… Engin tecrübelerinle, Sevgi ve şefkatinle, Daralan yüreğime, Sözlerinin su serpişini, Nasıl unuturum? Unutur muyum hiç, Gülüşünü, bakışını, sesini, Bugün gerçek olan sözlerini? Nasıl unuturum? İnan öğretmenim, Şimdi daha iyi anlıyorum seni. İnsan büyüyünce anlarmış, Hayatın gerçek değerini… Keşke yeniden yaşayabilsem, O güzelim günleri… Her geçen gün, Daha da artıyor değerin, İnan öğretmenim, Kalbimde büyüktür yerin! Bu gün ben, Beni keşfettiğin yerdeyim! Şimdi ben, Çok güzel yerdeyim, Bu gün ben, Beni keşfedenlere, Teşekkür etmekteyim! Mehmet KIYAK Mehmet Kıyak |
Var mısın?
Ah,o bakışın yok mu, Öldürüyor beni! Aslında bilsen ben de, Ne kadar çok seviyorum seni! Bana öyle bakma! Bakıp da kalbimi yakma! Garibin biriyim ben, Ne kardeş,ne baba, Ne mal,ne para..! Biliyorsun aslında, Sen zenginin kızı, Ben fakirin kuzusu! Yok aslında gözüm, Ne parada, ne malda... Ah, Bir bilsem, doyacağını, Tuz-ekmek sofrada...! ..... Bana öyle, Hayran hayran bakma! Bakıp da kalbimi yakma! Garibin biriyim ben! Hint fakiri,aşk sefili..! Nasıl susamışım bir bilsen, Çölde susayan mecnun misali..! Bana öyle bakma! Açın biriyim ben! Doysa da karnım, Bir lokmayla, Doymaz gönlüm, Asla aşka! Bana öyle, Mahzun mahzun bakma, Bakıp da kalbimi yakma! Garibin biriyim ben! Kaç kediyi kıskandım, Kaç kediyi okşadım bu yüzden, Okşanmadığım için ben! Bana öyle arzu dolu bakma! Garibanın biriyim ben! Öyle, Yatlarım, katlarım yok benim! Sana vereyim... Olmasa da param,malım, Sevgi dolu kalbim, Hayallerim,ümitlerim, Gönlümde servetim, Var, benim! Tanrı bana bahşetmiş, Sevdanın en temizini, En ölümsüzünü! Güneş, her gün bende söner! Yıldızlar, her gün bende yanar! Cümle varlık, Aşkı bende sanar! ... VAR MISIN..? ... Bende, hiçbir şey yok! Bende ölümsüz bir aşk, Sönmeyen bir ateş var! Var mısın yanmaya? Bir şey yok bende! Bitmeyen bir enerji, Ferhat'ın dağları devirecek, Gücü var, bende! Var mısın benimle, Dağlar devirmeye? Var mısın, Deviremeyince altında kalmaya? Var mısın benimle, Kederler, mutluluklar paylaşmaya? Var mısın, Yollar, yıllar aşmaya? Var mısın benimle, Bir lokmayı paylaşmaya? Var mısın, Bir elmanın yarısı olmaya? Var mısın, Bir yastık parası kazanınca, Birlikte kocamaya? Hayat bu, olur ya! Kazanamazsam yastık parası, Var mısın bir ömür, Kollarımızı yastık yapmaya? ... VAR MISIN...? ... Kim demiş, Aşk karın doyurmaz diye? Soframda aşım, Aşımda tuzum ol yeter! Kazanırsak... Çocuklarımız olsun! Kazanamazsak... Olmasın! Biz böyle olduk, Onlar bizim gibi olmasın! ... VAR MISIN..? Mehmet KIYAK (21.08.80) (İlk Şiir Denemeleri'inden) Mehmet Kıyak |
Vazgeçtim
VAZGEÇTİM Şu insanoğlu aç mı tok mu acaba? Açlık, midede mi, Yoksa gönülde mi acaba? Karnını doyurursun, gönlü aç, Gönlünü doyurursun, gözü aç… Vazgeçtim insanları yönetmekten… Vazgeçtim insanları memnun etmekten… Bir an tanrı olayım dedim, Dedim: Şunlara yardım edeyim, Memnun edeyim, Onları ben yöneteyim… Vazgeçtim… Aç, açlığını bilmedi, Tokun gözü doymadı, Memnun edemedim insanları… Vazgeçtim iyilik etmekten, Vazgeçtim memnun etmekten, Vazgeçtim insanları yönetmekten… İnsanlarda teşekkür yok, Benim de artık, Kimseye yapacak bir şeyim yok! Vazgeçtim tanrı olmaktan… Vazgeçtim insanları yönetmekten! İyilik yaramaz size, Karışmıyorum bundan sonra işinize! … Mehmet KIYAK YT: 28.02.2007 |
Veda Mektubu
VEDA MEKTUBU (Tüm annelere, babalara, saygıdeğer öğretmenlere ve tüm mezun öğrencilere...) Merhaba, özgürlük kuşlarım! Merhaba, kır çiçeklerim! Merhaba, ateşböceklerim! Öylesine alışmışım ki size meğer Son bir ders vereceğim, dinlerseniz eğer. Dün sınıfa çıktım, irkildim birden, Çünkü hiç kimse yoktu sizden. Duygularım, düşüncelerim Alt üst oldu ilk bakışta, Kalakalmıştım, öylece boş sınıfta! Dersimiz,”Edebiyat’tı”, Konumuz, Fuzûlî… Biliyordum, diyecektiniz: “Hocam, Fuzûlî bizim için zaten fuzuli! ”, Diyecektiniz: “Bu konu ÖSS’de çıkmaz ki..! Ah, Fuzûlî..! Ah, Edebiyat..! Daldım, düşündüm… Sorunlar geldi, aklıma, Acı, tatlı hatıralar… Sonra oturdum masaya, Başladım, düşüncelerimi yazmaya. Nereden nereye..! Nerde benim öğrenciliğim, Nerde benim öğretmenliğim… Geriye giden bir şeyler vardı. Zaman desem, asla… Büyüyen, gelişen…gençlik..! Geriye giden yine gençlik..! Hayır! Yalnız gençlik mi? Gençlikle giden gerçeklik..! … Önce kızdım biraz, Bozulmaya başladı, aklımın dengesi, Sonra başladı, bir vicdan muhasebesi! “Sırası mı” dedim, şimdi, İznin, raporun, devamsızlığın… Daha bir aydan fazla vardı, Kapanmasına okulun! Üzüldüm, alındım! Utandım, suçlandım! Kendi kendime sordum: Eğer dershane yetiştirecekse sizleri, Neden gönderdiler buraya bizleri? ... Sonra, Daha başka sorunlar geldi, Bir bir aklıma! Ve siz..! “Değişmeli”,dedim, “Bazı şeyler değişmeli…” “Sürmemeli böyle, sürmemeli! ” Sonra,”keşke! ”diyorum, Keşke, sunabilseydik sizlere, Daha fazlasını imkânların! Keşke, verebilseydik, Daha fazlasını bilgilerin! Ve keşke..! Ve keşke siz, Bilebilseydiniz, kıymetini zamanın! Ve kaçırdığınız fırsatların..! Her şey daha güzel olsaydı, keşke! Ve biz,'Keşke! ' Demeseydik, keşke! — 2- Sonra bırakıp sorunları, Anlatmaya başlıyorum, duyguları… Böylesi anlarda yaşıyorum ben hep, En yoğun duyguları! Sardı, yine her yanımı Hep o, yalnızlık duyguları! Bilirim, ayrılığın ne demek olduğunu! Bir kez daha yaşıyorum, şimdi bunu! … Hiçbir yer, Biraz önce insanların bulunduğu, Fakat sonra terk edip gittikleri yer kadar, Yalnızlık dolu olmazmış! İşte, varlıkta yokluk! İşte, yoklukta varlık! Her yer, yalnızlık kokuyor, İçimi bir ürpertidir sarıyor..! Hiç sevimsiz bulmamıştım, bu kadar sınıfı, Eski sıcaklığı yoktu ve eski havası! Her şey susmuştu, sanki birden, Sessizlik sarmıştı her yanı, ürküten! Ne bir soru soran vardı, ne itiraz eden, Öylece susuyordunuz, hep birden! Karşımdaydınız gerçi, değişen bir şey yoktu, Ama gözlerinizde ışık, Yüzlerinizde mana yoktu! … Gördünüz değil mi? Nasıl da geçermiş zaman! Sizi ilk gördüğümü hatırladım da şu an, Nasıl da ürkekti, duruşunuz, Nasıl da korkaktı, bakışlarınız! Sizi nasıl görmüşsem ilk bakışta, Şimdi ben de öyle olmuştum, boş sınıfta! … Siz yoktunuz, şimdi bu sınıfta, Yalnızlık sardı, her yanımı. Ve yokluğunuz, tüm benliğimi… Bir ateş sardı, birden yüreğimi Ve yaşlar, gözlerimi… Gördünüz değil mi, Nasıl da geçermiş yıllar, İşte gelmiş, bir yılsonu daha, İşte gelmiş, yine bir sonbahar! Bu yıl yine erken geldi, Benim için sonbahar. Demeyin sakın bana! “Şaşırdın mı hocam, Yeni geldi ya ilkbahar! ” Ben, her öğretim yılı sonunda, Sonbaharı yaşarım çocuklar! Ben, hep ilkbaharda, Yazda yaşarım, sonbaharı! Sevinir, coşarsınız, Siz yaşarsınız, yazı, baharı, Ben yaşarım sonbaharı! Sevinemem, yeşermesine toprakların, Yapraklanmasına, çiçeklenmesine dalların! Bekleyemez sonbaharı, İlkbaharda düşer, benim yapraklarım! İlkbaharda solar, Benim çiçeklerim! Ve İlkbaharda göç eder, Benim kuşlarım! ... Siz ne bileceksiniz, kuşlarım! Kolsuz, kanatsız kalmasını ağaçların! Siz ne bileceksiniz, acısını ayrılığın! … —3- Bir ağacım, şimdi ben, Tüm yaprakları dökülen! Bir bahçıvanım, şimdi ben, Tüm çiçekleri solan! Bir hancıyım, şimdi ben, Ya da bir gar, bir liman, Tüm yolcularını uğurlayan! Bir çeşmeyim, şimdi ben, Derinden derine ağlayan! … Bütün duyguları bir anda yaşıyorum, şu an! Hepsini birden anlatmak istiyorum, inan! Ayrılık, hasret adına ne varsa bütün Ve bütün şiirlerini şairlerin..! Orhan Veli oluyorum bir an, Gözyaşlarını anlatamadığı, mısralarından! Çamlıbel’in ‘Çoban Çeşmesi’, Oluyorum, bir an, Dağ başında yapayalnız ağlayan! Bir ırmak oluveriyorum, bir an, Uzaktan uzağa akan Ve gönülden gönüle çağlayan! Neler, kimler geçmiyor ki aklımdan… Cahit Külebi’nin Küçük Çeşme’si Geliyor aklıma, Dranas, Dağlarca, Tanpınar… Saba, Tecer, Ertepınar… Hepsini aktarıvermek istiyorum sıradan! Yahya’nın Sessiz Gemi’sindeki limanım, Şimdi ben! Bütün yolcularını uğurlayan! Kemal’in gemisiydi sanki bu, sessizce giden Ve sizdiniz yolcuları, sizdiniz giden! Rıhtımda kalansa, yapayalnız ben! … Bütün yolcularımı uğurlamıştım! Rıhtımda boynu bükük, öylece kalakalmıştım! Sizce ne güzeldi değil mi? Ne güzeldi açılmak, maviliklerine enginlerin! Ne güzeldi açılmak, serinliklerine denizlerin! Ya bence… Bunu anlatmak çok zor… Sen kendine bir sor; “Gitmek mi zor, kalmak mı zor? ” Oysa sen gel, onu bana sor! —4- Sonra, bütün acıları atıp içimden, Gerçeğe dönüveriyorum, birden. Gerçekçi düşünmek gerekti..! Bu yolcuya, yol gerekti..! Elbet, bu yollar bir gün ayrılacaktı! Bir gün, bu günler hatıra olacaktı! … Sen devam ederken yoluna, Neler gelmez ki benim aklıma. Hep kuşku, hep kaygı… Haşim’in ‘Merdiven’i gelir aklıma, Fikret’in ' Yollar ' ı gelir bir an, İzleri yollarda kalan! Hep yokuş, hep çakıl, hep diken! … Böyle devam ederken kuşkularım, Aklıma geliverir, bütün yaşadıklarım Ve siz, Siz, kuşlarım! … Boşuna mı sanıyorsunuz, Eridiğini yağlarımın! Ağardığını saçlarımın! Boşuna mı sanıyorsunuz, Geçtiğini yıllarımın! … Doğuşta görürüm, ben ölümü, Gençlikte görürüm, ben yaşlılığı Ve ayrılığı… her kavuşmada! Bunun için sevinemem ben ilkbaharda! —5- Bütün gücüme rağmen, Özleminiz sarıverir yeniden, Daha siz gitmeden! Ve “Gitme, turnam! ”diyesim' gelir. Sonra, yeniden cesaretlenirim. “Uçmalı, kuşlar! ” “Uçmalı! ”derim. Ve Rıza Tevfik gibi, “Uçun kuşlar uçun, burada vefa yok! Öyle akarsular, öyle hava yok! Feryadıma karşı aks-ı seda yok! Bu yangın yerinde kül vardır! ” Diyesim, gelir! Uçmalıydı tabi ki kuşlar, buradan! Uçmalıydı, bu yuvadan! Uçun kuşlar! Uçun! Ama dikkat edin! Yollar uzun, hedefler uzak! Üstelik her yan tuzak! …. Yolculuk deyip geçme sakın! Koru kendini, tehlikelerden sakın! —6- Ağlarım, Böyle zamanlarda ben, Siz gidince… Ağlarım, Gizlice..! … Sanki Asker etmesi gibi bir şeydi bu, Bir babanın oğlunu! Gelin etmesi gibi bir şeydi bu, Bir ananın kızını! Onun için tutamıyorum, Gözümün yaşını! Ağlarım, tabii ki! Ayrılık bu, kolay değil ya! Üstelik ‘Öğretmen Yüreği’ bu! Taş değil ya! Hem, Hangi ana ağlamadı ki, Gelin etti de kızını! Hangi baba ağlamadı ki, Asker etti de oğlunu! Üçünü, beşini değil, Yüzlercesini gönderirim, Her baharda ben! Ağlarım, elbet! Gurbettir bu, gurbet! —7- İşte, böyle geçer benim, Her yılsonum! Bunun içindir, hüznüm! Bunun içindir, acım, kederim! … Her sonbahar bir şeyler götürür benden! Parça parça koparır sizi yüreğimden! Nasıl aşındırırsa taşı sular, Benim yüreğimi de öyle aşındırır, Bu sonbaharlar! Ve Tekrar tekrar gelir, Benim hayatımda sonbaharlar! Ve yeniden, yeniden dökülür yapraklar Onun için, Bekir Sıtkı’nın ‘Hancı’sıyım, Şimdi ben, Yeni yolcular bekleyen! Gelene yeni kapılar açarım ben, Yeniden..! Yeniden..! … Ey giden yolcu! Yolun açık olsun, uğurlar ola! Yolların gibi bahtın da açık ola! Benden size selam olsun, bu yolla! Ama sakın unutma! Bir selam da sen yolla! … Dilerim, Her şey gönlünce olsun! Dilerim..! Ve Ve sizi Allah’a, Emanet ederim! Mehmet KIYAK (Karaman, 15.06.2001) Not: Yeni düzenleme ile yeniden yayımlanmıştır. Mehmet Kıyak |
Vuslat
VUSLAT Odun yanar, köz olur, Köz söner, kül olur, Kül olmak da yetmez, Kül olup uçmak gerekir! Mehmet KIYAK* Mehmet Kıyak |
Yangın
Bir ateş yanar ki öyle… Bir ateş düşmüş ki gönüle… Ben yanarım! Ayıp değil mi? Günah değil mi ki… Ben yanarken böyle… Siz bakarsınız öyle! Mehmet KIYAK* Mehmet Kıyak |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:59 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.