![]() |
Acının Duvarı Asılınca
Kendisi çatlamadan Toprağı çatlatamaz tohum Aşmışım sınırını mutsuzluğun Ayrımsayamıyorum bile öyle mutsuzum Acısını artık duyamıyorum Ki kendim öyle bir acı olmuşum Nasıl görmezse göz kendini Kendimi arıyor bulamıyorum. |
Rastgele
Aldım elime gönül Oltamın billurdan sapını Savurdum onu engin Ve berrak duygu denizlerime Sabırla bekliyorum Göz kırpan şiir akınlarını ki.. Takılsın güzel güzel şiirler Takılsın oltamın hisli iğnesine Haydi arkadaşlarım o zaman Müsaadenizle bana rastgele. (5 Aralık 2006/ İstanbul) |
Rüzgarın Hışırtısı
Karardı yine her yer Güneş yorgunluğunu dağların ardına saklanarak gösterdi Bir sessizlik çöktü buralara Ne çocuk sesi, ne ana sesi, ne yarin sesi Çünkü buralar çok uzaktı onlara Onlar dağların, ovaların, ufukların Taaa ufukların ötesinde bir yerdeydiler Uzandım otların üzerine Gökyüzüne, birbirine gözkırpan yıldızlara baktım Onların sesi gelmiyordu buralara Hayallere daldım, kah bir düğünde, kah bir eğlencede, kah bir kalabalıktayım Onlarda seslerini gizlediler benden Yalnızdım, bir tek gecenin karanlığı Ve bazen, sessizlği bozan, rüzgarın hışırtısı Rüzgarın hışırtısı, rüzgarın hışırtısı, rüzgarın hışırtısı,............. 09/05/1999 |
Anasını Satem
Yok mu ellerimden tutan? Ölldüm anasını satem... Ölürken güler mi adm? Güldüm anasını satem... Tarlada gördüm Ceren'i Tutmadı gözüm fireni Hiç acımadan kalbini, Çaldım anasını satem... Bekle dedi samanlıkta Hemde zifr-i karanlıkta Şöyle birtek sarımlıkta, Daldım anasını satem... Mevsim kış,aydan Mart oldu Ceren başıma dert oldu Gayrı bir çare şart oldu, Buldum anasını satem... Tırmaladı her yanımı Zor kurtardım şu canımı Şimdi de Bursa'da şanımı, Saldım anasını satem... Yamandır Bursa kızları Bakmaz Hüsam'a gözleri Payıma düşen sözleri, Aldım anasını satem |
Ben Seni Hiç Unutmayacağım
Ben seni hiç unutmayacağım Sen herşeyi unutabilirsin Yenik ama pişman olmadan gidiyorum Sen ol istersen,zararı yok Yeri geldiğinde aşk canımı acıtmalıydı Suskun kalsaydık bizimkisi aşk olmazdı Seni de aldım hayatın yüküyle yanıma Nereye kadar taşırım seni ve ne kadar Bilemiyorum Ağladığımda gözyaşlarımı sildin Bunu hiç unutamıyorum. |
Beyaz gül
Seni arıyorum kalabalık caddelerde, Tanımadığım insanlar geçiyor, sen yoksun... Perişan hayallerimin başladığı yerde, Sana sesleniyorum, duyuyor musun? Beyaz güller açtı bahçelerde, sevdiğin... Ya o karanfil... Baygın kokulu çiçek. Gel, yalnızlık bahçeme beyazlar giyin, Anladım ki, bu ömür sensiz geçmeyecek. Odamı süsleyen ellerini uzat, Hazzından dile gelsin bastığın halı.. Açılsın sevincinden perdeler kat kat... Işık ve ateş senin için yanmalı... Sonra çevir düğmesini, radyonun Sevdiğin musiki dolsun odama, Dinle şarkısını büyük koronun, Beni düşün! beni düşün, ağlama... İçimden bir ses diyor ki; sabret.. Sonu gelecek bu yalnızlığın. Bütün aynalar gülecek elbet, Açılacak kapılar ansızın.. Yalnız sen varsın beyaz gülüm, Evde, bahçede ve sokakta, Bir eylül akşamı gördüğüm , O, beyaz hayalsin uzakta.. Yakınsın; yalnızlık kadar, Uzaksın; yakınmış gibi, Sensiz yaşadığım yıllar Bu kadar güzel değildi. Yeter... Gel artık yeter... Karanfiller açtı gel !! Kış bahçesinde güller, Beyaz güller açtı gel... |
Sır
gecenin üçünde kağıt toplayan gibi gönül çöplüklerindeki sevgi kırıntılarını topluyorum bir seferde yüreği dolduracak sevgiyi gösterecek olup olmaması sevme grevime etki etmiyor bu bir var olma hali ki yokluğuma kudreti yeten karışmıyor ya da bu karışıklığa akıl yetmiyor gönlün titreşimleri uyandırmıyor herkesi uyumayan biliyor aşk nöronları arasındaki sevginin ne eksi ne artı elektiriğini nötr değil, yokluk hali sevginin gelgiti ve sevgili dediğin su gibidir bazen farklı hallerde bazen de odunda diye ona sevgililer demenin luzumu yoktur sevgili dediğin bir tanedir tektir yaşamanın amacı ölmenin gereğidir kömürdür sigaradır anandır yarindir ahbabın dostun kardeşin baban Rabbindir sudur susuzluktur cennetten kovuluşundur bir ömür süren gecenin yalnızlığıdır yanlızlığındır dünyayı ilk görüşünde ağlaman ondandır |
Şeytan Taşlama
Şeytana taş atan atana Bir izdiham çıkıyor Yerde yatan yatana Buna bir dur diyen yok Ölülere ölü katan katana Hep aynı hazin manzara. |
Kömürhan'a Kursam Sevda Köprüsü
Kayalar yükselir, bozkır bir çok yer, Kimi yerler bodur meşe ve dağ armudu, Sanki gururla dağlara kafa tutarlar, Nede çoktur, Tatlı " Ternebi" beyaz üzüm bağları... Uçurum ganimet, Yol , kıvrımlı olsa da, Otobüs beyaz bir kuş misali, Gider ha gider, Adeta uçar... "Beyler Deresi" derler, güzel bir vadi, En derin yerinde ince su akar, Ve suyun üstünde eski bir köprü, "Sultan söğüdü" dür suyun etrafı, Sonra bir kaç sıra da; selvi kavak var... Dallar üzerinde ki cıvıldamalar, Dinlesen kuş sesi değil de, Sekiz köşe şapkalı çobanın, Söylediği türkü'ye, Sanırsın eşlik etmekte dir sazlar... Bir şey var ki, ince dere yalnızdır, Sanırsın çağlamaz da, İçinde dertli bir gelin, Sessizce durmaksızın ağlar... Dili de olsaydı, hiç konuşmazdı, Biliyorum dostlar, biliyorum ki, İnce dere, kaderim der, hep susar,susar... "Kömürhan Köprüsü" , İiki yanından demir korkuluklu kömürhan, Ve üzeri ise, çift yönlü asvalt, Bekler jandarmalar doğu yönünü, Karakol önünde, Er nöbet bekler, Geçeriz önünden, bize el sallar, İçinden geçeni okurum sanki, Terhis olmuş ve bizimle bu otobüste yolcu olmak var, Sanki aklında... Haklıdır da, benim gülüm, haklıdır, Sılasında onu bekler hanesinin efradı, Mahallede ise, gününü sayar durur tatlı yar... Bazı düzdür asvalt, bazı kıvrımlı, Bir bakınınca etrafına, Mevsimidir, sararmıştır artık kaysılar, Yol boyunca köyler, çiftlikler, Ve yol kenarlarında, Siz geçerken, Çocuklar, çocukça el sallar, Ve beyaz toprak sıvalıı, kerpiç evlerde, Hele hele toprak damların üstünde, Bakakalır bir an gelinlik kızlar... Ve işte Malatya, görülecek il, Bir Eski Malatya, bir yeni derken, Bu yıl kayısı bol, festival bekler, Hele "Kanal Boyu" off, offf, görülecek yer, "Şelale" o yarin gözleri mi ne, Şelale çağlar, çağlar durur da, O yar ise sanki olmuş benim içimde, binbir şelale, Sessiz hıçkırıklarla içimde ağlar, ağlar, ağlar, Kimse duymaz sesini, Bir yüreğim hisseder, bir o duyar... "Kermek" neden, neden, neden sensiz dir canım, Neden dir ki a gönül,kermek sanki ıp ıssız, Bir yetime benzemekte o gülsüz kermek, Hele benim içinde ki kermek,hepten virane... "Fatih Lisesi" nde Canan Öğretmen, Konu : "Leyle ile Mecnun" , Ders edebiyat, Sınıf sessiz, duyguludur liseli, Off, offf, Off, bilir mi ki, öğretmen canan, Sınıfında o an, Yirmibirinci asrı temsilen, Kaç genç kız birer "Leyla" dır, Kaç delikanlı vardır bilirmi acaba, sanki "Mecnun" ... Hüzünlenir canan öğretmen, Yaşarmıştır ya, güzel, badem gözleri, Çatılmıştır ya , kadere karşı duramayan kaşları, Onca "Leyla ile Mecnun" un içinde, Kara tahtaya döner yüzünü, Siler gözlerini belli etmeden, Sonra döner; çocuklara yüzünü, "Ne oldu hocam, yaksa ağladınız mı ?" "Hayır çocuklar,gözüme tebeşir tozu kaçtı sanırım" , Ve dersi bir espriyle bitirir : "Çocuklar, haydi size bir soru sorayım , Bir dişi aslan ile bir erkek kedi nasıl arkadaş olurlar ? Sorunun ardından zil çalar, Kapıdan çıkarken canan öğretmen, Çocuklar merakla sorarlar, "Nasıl olur öğretmenim, aslan ile kedinin arkadaşlığı,olmaz ki, Ve öğretmen gülümser, Olamazlar tabii çocuklar, olamazlar, Olsa olsa aslandan efendi, Kediden se köle olur ancak ço cuk laaarrr..." 18.06.2004 Taşkışla/Taksim |
Önce
Önce okumaya çabaladım Alt yazılı filmlerden Aktörlerin ağız oynatışı Katıksız ekmek misali Ve siyah beyaz ekran Yazıyı bile okuyamadan THE END |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:09 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.