![]() |
![]() |
#11 |
Aşmış Üye
![]() Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70 Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Ateş Çiçeği-14
Bir koyağa pusulanmış Arif Bey'in çeteleri Beklediler çığsilah uzaktan gelenleri Tam da bir bayırdan devrilince öteye Pustukları yerlerden fırladılar Atlıları hakladılar Başlarında Kar' Ahmet Efe Sarsıldı toprak Şöyle bir döndü gök Devrilir gibi oldu Kar'Üseyin'in başına Kaçmayı denese kaçamayacak Havada / pusuda avcı susuşu Mustafa'nın şafaklamış gözleri dokunsan ağlayacak Sanki bin yıl sürdü kancık suskunluk Ne ağacın yeşili / ne taşın sertliği Ne dikenin batışı / ne kuşların ötüşü Çörtüğün Fakı / Köçeklerin Tahir Bacının Aptil ve ötekileri... Emriniz Komutanım dedi Kar' Ahmet Arif Bey ansızın değişti Bir azrail kesildi atının üzerinde Farklılaştı atlıların ara yerinde Sesi patladı Yakalayın şunları alaşağı edin atlarından Bağlayın kollarını.... Urganlarla bağlanırken elleri Kel Mustafa küfretti Kar' Üseyin Helal olsun sana beylik - ağalık Saldığın nam helâl olsun Sözünün eriymişsin Arif Bey dedi Arif Bey kükredi Ben size vergi mi toplayın Adam mı soyun dedim Köp'oğlu köpekler dedi Tutsaklar yaya / müfreze atlı nadastan nadasa yürüdüler Ekizce'li Bekir Çavuş yaklaştı Arif Bey'e Dedi ki komutanım İzin ver şuna bir dokunayım Silahını doğrulttu Arif Bey kolunu tuttu Attırma kafamın tasını Gösteririm ananın nemben nesini Bekir Çavuş korkarak kesti sesini Sövdü Kel Mustafa / bağırdı Ulan hay avına mı çıktınız Erkeklik buysa eğer Doğrudan kısırak utansın Durdu bir daha sövdü Sağdan soldan- sus- dediler Kar' Üseyin yaylaları düşündü atının üzerinde aktığı kayaları Köprüler geldi aklına karanlık *******de geçtiği Hatçe'si Aklına yaralı yüreğinin şahan gibi uçtuğu Çiğilli Kartal pınarı Ve bütün pınarlar eğilip su içtiği... Kel Mustafa pırtıverdi aradan Bağırdı Kara Ahmet / gitme lan Ekizce'li Hüseyin Çavuş doğrultup bastı tetiğe Düşüp kaldı nadasların içine Sonra ayağa kalktı Beni vurmayın ha dedi ölmem bu yaradan Yüzünde ölüm korkusu Kurşun geçmiş baldırından Arif Bey öfkeden kıpkırmızı kesilmiş Tuu ulan yüzüne rezil- kepaze Eğer ben de bu dilleri sormazsam Şu bıyıklar ayıp olsun Anlatırlar ki Ekizceli Bekir Çavuş Arif Bey'e yaklaştı Eğer vurmasa idim Keloğlan kaçacaktı Arif Bey konuşmadı Bir süre öyle gittiler Ne gök maviydi / ne toprak sarı Ne taş sert Aman ha beyim dedi Hüseyin Çavuş Bunları öldürmez de katarsanız orduya Bir yerlerde denk getirip punduna sizi vururlar Çünkü kan içmektir bunların işi Vazifem sayarak ben size deyim Aman ha Beyim... Beş yüz atlının önünde Rahvan atının üstünde Yarbay Arif Bey yüzü dörtnal asabi Yedlerinde urganlara bağlı ganimetleri Ahali sokaklara döküldü Bin bir ayak bir ayağa derildi Suvermez köprüsüne varmadan Kuva-i Milliye'nin avlusuna girildi Çözüldü elleri tutsakların içeri buyurun denildi İlkin Kar' Üseyin yürüdü Söylenir ki üç beş basamak çıktı merdivenleri Tek kuruşun attı Arif Bey Kar' Üseyin kara bir dağ Devrildi... Kel Mustafa şaşkınlığın tam ortasında O da tek bir kurşunla serildi basamaklara Taş kesildi kalabalık Ayakları yalın - giyneği yırtık Kalbura dönmüş gözleri Yıkık suratları sarı Havada uçuşan gazellerin hazin hışırtıları... Derler ki Esti kaba boyra yeller Taşıdı yelkovan dikenleri ölüm haberlerini Deli Arif denen yarbay Kar' Üseyin çetesinin noktaladı kaderini Sevinenler sevindi / üzülenler üzüldü Sevinci- üzüntüyü artık unutmuş olanlar yalnızca merak etti Arif Bey cesetleri kaldırın dedi Şu mermer direklere sarın Gavurlar işgal etmiş vatanı Zay olmuş cephelerde onca insanın canı Bir yandan düşman talanlar Bir de böyle asalaklar yağmalar Sarın ki direklere ibret-i alem olsun Yetim hakkı yiyenlerden bir gün bir soran bulunur desinler Dağlarda dolaşanlar duyup bilsinler El mi yaman bey mi yaman görsünler... Pusatları- mermileri yeniden kuşatıldı Mermer direklere asıldı cesetleri Dağları aştı ölüm haberleri Varıp Karacalar'a ulaştı Düştü Üğü Kayasına top atılmışça Ürktü çeteleri baskın olmuşça Atına binen sıvıştı her biri başka bir yana can korkusuyla Bir deli yel kaldı karargâhında Hatçe'nin iri ela gözleri ansızın açılan körün şaşkınlığında Anlatılmaz bir duyguyla Baktı ilk kez görür gibi Uzaklara / bulutlara / dağlara Yaban kalıverdi her şeyin ortasında Belkız'ı bastı bağrına öbür elinde bohçası Yalın ayak düştü yola Ne gök maviydi Ne yollar tozlu Ne taş sert Dağ demedi taş demedi Dere tepe düz eyledi Yürüye yürüye ağladı Ağlaya ağlaya yürüdü Ve neden ağladığını Kendisi de bilemedi Gün çoktan devrilmiş gece inmişti Karanlık yarlardan aştı Kesekli tarlalardan geçti Gül bedeni ter içinde Suvermez Köyüne ulaştı Yeni bir yaşama kaçarcasına daldı içeri kapıdan Filik Kadın ağıt- figan Sarılıp sarmaştılar / ağlaştılar... |
![]() |
![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|