![]() |
![]() |
#411 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bu gün bir başka hüzün yüklü gözlerimde, bir başka bakıyorum dünyaya, bir umut desen yok, gözlerinin sanki ışığı sönmüş, ısıtmıyor eskisi gibi yüreğimi, sorun ben miyim yoksa, yoksa sıkıldın mı aşkımdan, sendemi vazgeçeceksin daha başlamadan…
Kilitli kapılar arkasından çıkardım bende güzel kalan ne varsa; senin için, yağmur olup yağmak istedim pıhtılaşmış hayallere, ezberimde tükenmiş sevdaların unutulmuş anılarıyla… Bir sana yükledim yeniden kirli yüreklerin el süremediği temiz aşkımı, adın kadar, yüreğin kadar temiz olan aşkımı… Bu içlenme bana mı, bu keder, bu hüzün, bilmiyor musun tek heceden de olsa kurduğun cümlelere yoksun olduğumu, çiçeğin suya özlemi kadar yalnızım bugün, gözlerimin gözlerine zaafı kadar yalnızım. Bilmiyorum bu sensiz dünyanın bir sonu var mı, bu nefes gibi soluduğum hicran akşamlarının bir sabahı var mı senli. Bir gün kapı çalınacak mı, çalınsa da açınca sen çıkacak mısın karşıma, titrek bir sesle “ben geldim.” diyecek misin? Hoş geldin diyebilecek miyim bir gün… Belki de olabilme ihtimaline sığındığım bir aşkın sabahına hasretim, belki de tetiğini çekemediğim bir sevdanın arpacığındayım bugün, oysa kalbim çoktan vuruldu, kan kaybeden yüreğimin yasındayım. Ne olur bir kerecik gülümse, gözlerin bir kerecik ısıtsın yüreğimi, savur saçlarını kalbimin samyelinde, Bu gün en az hüznün kadar yanıyorum, Bu gün en az gözlerin kadar üşüyorum... alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
#412 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Dostlarını satanlara mektuppp
Aynen şarkıdaki gibi nicesine sarıldım amma velakin her birinden ihanet gördüm. kime dostum(artık demiyorum) desem gözünde bir çıkar gördüm. herkesin kötü gününde sırdaşı yoldaşı olmaya çalıştım ama bana olan olmadı. herkesin derdini dinledim bana derdimi soran olmadı, hadi sormadan anlatayım dedim dinleyen olmadı. ne garip bir dünya burası. hep kendimi niye bu gezegenin dışından gelmiş gibi hissediyorum acaba?...allah beni dertlinin yoldaşı olayım diye mi yarattı ? niye insanlar düze çıkınca arayıp sormaz. kötü günde dost olmayı bildiğim gibi iyi gündede eğlenmesini de bilirim. bu konuları yazmayı düşündüm ama nereden başlayacağımı bilememiştim. birden bire döküldü herşey. meğer ne doluymuşum ve ne kadar üzülüyormuşum. Hikaye o kadar doğruki. biz dostumuzu bi sarmısak tarlasına satmayız demiş hikayade... EVET BEN DOSTUMU BİR SARMISAK TARLASINA SATMAM. ama beni satmayanını da bulamadım zaten bu yaştan sonrada böyle bir dost bulabileceğimi sanmıyorum. artık aramıyorum da.... arkadaş gördüğüm sohbet ettiğim insanları arada bir deniyorum. bunu neden yapıyorum bilmiyorum ama buna engel olamıyorum. bir yardıma ihtiyacım olduğunda beni satacaklarını bildiğim halde gidip yardım istiyorum ama yapmayacaklarını biliyorum. bile bile niye gidiyosun a salak. sonra karşıdan durup onların kıvırtmalarını seyrediyorum. asena haltetmiş, ah bi görseniz. 9 8 kıvamında tüm teka tüm tek. biliyorum yalan söylediklerini ama inanmış gözüküyorum. yemişim gibi yapıyorum aman kırılmasınlar diye. ne salaklık. sonrada o insanlara karşı buz gibi oluyorum. ama onlar ben den bişi istediklerinde yapıyorum. bu da bi salaklık. ben değişik bir insanım. pek normal olduğum söylenemez. ben doğrucu davut, devamlı 9. köyden kovulan ama arkadan konuşmuycam diye ne düşündüğünü insanın yüzüne dank diye söyleyen acayip bişiyim ben. niye böyleyim ne zaman böyle oldum niye böyle oldum, neden niçin niye ben. bende normal insanlar gibi olamazmıydım acaba. yada benim kafaya bi format atsak ve verileri yeniden yüklesek olmazmı? kendimi dışardan durmuş herkesi seyreden, yapılan yanlışları gören, riyakarlıkları, dalkavuklukları herşeyi ve karşılıklı insanların körler sağırlar birbirini ağırlar muhabbetlerini ...... ben sanki yokum , şeffafım ve etrafta olan biteni bitek ben görüyorum başka kimse görmüyor. ben neyim kimim????Temizledim tüm dostlarımı... |
![]() |
![]() |
![]() |
#413 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Yağmur kötülükleri toprakta eritmek istercesine şiddetli iniyor
yeryüzüne. Ve ben burnumu buhar kaplı camlara dayamış, bir güvercin gagası telasiyla cami tıkırdatan yağmuru izlerken kuruyorum hayallerimi. Ben senden öğrendim hayal kurmayı ve hayal kurmanın insana verdiği cesareti. Bilirsin iste, basım öne eğikti hep seni tanımadan önce. Yanaklarımı utangaçlığın yangını basardı sık sık ve bu kentin insani değilmişim zannederdim. Bu karmaşık şehrin, bu telaşlı caddelerin... Üzerime gelirdi hareket eden her nesne, mahmuzlanmış atlardan kaçan Kızılderili bebeleri gibi kaçınırdım sokaklardan. Elimden tutup, pergelin bir ayağını şehrin en sağlam zeminine basarak, diğerini açmayı bana sen öğrettin. Öğrendim ki, hayal; gerçekten olmayana değil, olmasını istediğine atılan en rasyonel adimmiş. O en büyük kurgunun içindeki başka kurguları önemsemeden kendi ufkumu kurgulama temrinlerini de bana sen yaptırmıştın. Simdi bak, yağmur bile indiremiyor toprağa hayallerimi, o kadar güçlü yani, o kadar yenilmez ve azimli... O büyük kâşifler, mucitler, fatihler geliyor aklıma simdi. Ve anlıyorum ki, önce hayal kurmayı keşfettiler sonra kendi kesiflerini. O büyük savaşçılar, uç beyleri önce hayal topraklarını titrettiler güçlü ayaklarıyla. Atlarının nalları önce hayal bulutlarını çiğnedi. Kenti kuşatan hayaletlerin nasıl tuz yemiş sümüklüböcek gibi eridiklerini ise senin öğrettiklerinden sonra kendim keşfettim. Ne ki, 'hayal kuramayana acımalı' dedim kendi kendime akabinde. Hayalsiz yasamak ne büyük bahtsızlıkmış meğer! Korkularım bitti senin rahle-i tedrisinden geçtik ten sonra. Paranoyalarım küflü bodrumlara kilitlendi. Artık ne sonbahar beni ürkütüyor, ne karakış korkutuyor. Çünkü biliyorum her şiddetli kış, ayni şiddette bahar vaat ediyor. Zamanın ve mekânın zincirlerini kırmayı öğretiyor hayal kurmak. İnsanı sarmalayan aczi yet duvarını zır u Zebur ediyor. Simdi gün ortasında kapkaranlık bir gökyüzünün altında yapayalnızlık çekerken bile ümitsiz değilsem bunu sana borçluyum. Bilemiyorum... Belki su an çok uzaklarda olan sen, içine baldıran zehirleri akıtılmış kem hayallere kurban edilmenin sıkıntılarıyla kıvranmakta, yeteri kadar hayalciliği öğretememenin izdirabini yudumlamaktasın. Gerçekten bilemiyorum senin gökyüzünün su anki halini. Bir cam kenarında misin? Bir şömine basında mi yoksa? Bahçende hayalini kurduğun geyikler, sincaplar burunlarından buhar çıkararak evin etrafını mi dolanmakta? Ama bir şeyi çok iyi biliyorum ki, asla şikâyetçi değilsin. Kapkara olsa da gökyüzün, zemheri genizlerini yakıyor bile olsa, kar, tipi, boran her şeyi her ü merc bile yapıyor olsa. Kalbimi kuşatan kollarını alabildiğince açıp, (hani bana öğrettiğin gibi) kalabalıkların içine karışıp o Kızılderili yavruları bulup bulup hayal kurmayı öğreten yetimlerine el mi sallıyorsun? Öyle bir coşku, öyle bir cezbe hali var ki su an bende, bin sair binlerle şiir indirse gökyüzünden bu coşkuyu anlatamaz. Tasvir aciz kalır hayallerimi yedekleyerek burnumu dayadığım buhar kaplı cami sana anlatmakta. Burukluk yok mu sanıyorsun? Var! Elbette var; ama cosku çağlayanları alıp alıp yuvarlıyor burukluğu çakıl taşları gibi ve haykırıyor karamsarlığa hayallerimin akarsuları: 'Ben nehirim, sizler çakıl taslarısınız! ' Cesaret kırılmaz bir katılığa bürünüyor hayalleri yedeğine alınca, buzdan anti-ütopyalar eriyor usul usul hayalin o buğudan soluğuna ilişince. Bilemiyorum belki haddimi asıyorum ama; Büyüyor umutlarım... Beklentilerim kocamanlaşıyor... Sabır her ne kadar ayni vakurlukta dursa da yerinde, içim bayramı bekleyen çocukların içi gibi sığmıyor kendi kendine. Ayağı kayıp tökezleyenleri, yalpalayanları, ona buna su sıçratanları bile anlayışlı bir tebessümle izliyorum. Çünkü... Hayal kuruyorum... |
![]() |
![]() |
![]() |
#414 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Seni bulmuşken kaybetmek o kadar acı ki.. kime yalvarsam boş sanki.. kime küfretsem? Yollara mı, zamana mı? Olmamışlığımıza,hamlığımıza mı?
Buna inanmak gerçekten çok zor.. özlemin soğukluğu bir kez daha yeniyor sevişmenin sıcaklığını ve ellerimizi birleştirecek köprü,daha üzerinden bir kez bile geçememişken yıkılmaya yüz tutuyor. Nasıl göze alamayız, gerçekten anlamıyorum… Bambaşka rüyalardan çağırdın beni, biliyorsun… aklımdaydın, tekrar kalbime düştün… sonsuza dek… sonsuz… seni ne kadar çok sevdiğimi hiçbir zaman bilemeyeceksin. Hiçbir zaman beni, seni sevdiğim kadar sevemeyeceksin. Ve inan bana eğer bir gün başkasının olduğunu duyarsam, sonum olacak… ölmüş ruhumu, bedenime daha fazla yük etmem o saatten sonra… anlıyorsun beni… Dün dokunduğum, parmaklarımı büyüsüyle yıkadığım o saçlarını, gelin olduğun gün bir başka erkek süslerse, bir başka erkek öperse yanağını, yanarım ateşimden… sönmek istemiyorum eğer benimle değilsen… aşkımdan özlemek korkusuyla kaçıp, başka bir şehirde bulursan aradığını, hatırlama beni artık… çünkü olmayacağım. inansaydın yaşardım.. inanmadın, ölüyüm. Seni gerçekten sevmiştim. Sana "benim" diyebilmeyi o kadar çok istemiştim ki… ama benim yüzümden gizli bir vicdan azabı duymanı da asla istemem… mutluluğunu bozacak hiçbir düşünceyi sokma lütfen aklına… beni bile.. Ben tüm yollardan döndüm ve yüzümü sana çevirdim. Ne zaman, hangi gün istersen bana gelip, beni isteyip, kollarımda uyuyabilirsin… belki bugün, belki seneye, belki 3 sene sonra, belki hiç… seni seviyorum… seviyorsan gel… Sana hep söylemişimdir… ben Türk filmlerinden çıkıp gelmiş bir adamım diye. Yine öyle bir yazı oldu bu da… Ediz hun, Cüneyt arkın tadında bir aşktı yaşadığım ve tek isteğim Türkan Şorayım olmandı… Çok muydu? Şimdi aç kulaklarını dinle. Ac gözlerini ve oku.. bu adam seni seviyor…sevmek hiç de ucuz değil … ve benim artık yeni sevgiler alacak ne param ne de arzum kaldı… Git diyorsun... Denerim... Son treni kaçırınca sabaha kadar istasyonda uyurum. Şehre dönmem , kıvrılır saklanırım bir köşede… gelmeni beklerim… bana “ gitme, sana geldim “ diyen sesini beklerim… kolumdan tutup, evimize götürecek aşkımı beklerim… al beni buradan… istasyon çok soğuk ve ben gitmek istemiyorum bu şehirden, senin kalbinden… eğer git dersen, bindirirsen beni sabah trenine, nereye gideceğimi de biliyorsun… aradığın zaman, çık gel sen de ilk trenle… al beni ve evime, kalbine geri getir… hadi gel… gitme, kal de bana… bak sabah yaklaşıyor… seni seviyorum…… |
![]() |
![]() |
![]() |
#415 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Bu sabah, yine sensiz geçecek olan sabahlardan birine açtım gözlerimi. Senin nefesinin olmadığı, kokunu duyamadığım, kulağıma fısıldadığın Deniz Gözlüm kelimelerinin olmadığı bir sabah. Penceremin dışından, mahzun geliyor kuş sesleri. Balkonumda yuva yapan serçe, sanki sensizliğe saygı gösterircesine daha sessiz gidip geliyor yuvasına. Ihlamurlar kokularını saklıyor gibi, Yasemenler boyun bükmüş. Sensizliğime ortak oluyor papatyalar. Balkonumdaki güller neden bu sabah açmadı dersin? İşte sensizliğin senfonisi bu. tüm tabiat uyanmalarda, bir sen yoksun yanımda.
Hadi, gözlerinin yeşil alasında kaybolsun gözlerim yine. Yine sevda şarkıları söylesin bakışlarım, ellerim, yüreğim titresin yine sana bakarken...Gittin AŞKIM, gittin heyhat! Beni sensizliğe mahkum edip, kadınımsın, deniz gözlümsün sözlerini bırakarak, gittin! Şimdi akşamlar daha akşam. ******* daha gece. Sabahlar daha sabah mı sanırsın? Bir gün yeniden seninle açacağım gözlerimi sabaha, seninle karşılayacağım akşamı, seninle aydınlanacak gece. Bir yalnızlık senfonisidir martıların söylediği ve bir sensizlik senfonisidir vapur düdüklerinden yükselen...SENİ SEVİYORUM. |
![]() |
![]() |
![]() |
#416 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Sensizlik denizinde boğuluyorum.. Kurtaranım yok.. Ölüyorum!!
Yıldızlarım kayıyor gökyüzünden.. Çocukluğumu hatırlıyorum... Bebektim daha... Hiç bişeyin anlamı bilmeyen.. Ufak, küçük elleri olan.. Hayatı tozpembe olarak gören bir bebek.. Sadece anneye muhtaç.. Onun sevgisine aç..Ona hasret.. Bebektim daha... Yokluk nedir bilmeyen.. ******* boyu ağlayan ama bir damla için.. Büyümek için.. Huysuz, kimi zaman sevimsiz..Ama yinede temiz bir yüreğe sahip.. Kötülük nedir bilmeyen.. Yalnızlık nedir.. Bebektim daha... Sensizlik nedir bilmeyen! Sonra büyüdüm.. Kelimelerin anlamını öğrendim.. Ellerim büyüdü..bak....Kocaman oldum........ Sonra dahada büyüdüm... Busefer hayatı öğrendim... Yokluğu, sensizliği, hüzünü... Hala açım sevgiye..Bir onu öğrenemedim... Yıldızlarım kayıyor gökyüzünden.. Çocukluğumu hatırlıyorum.. Ne güzelmiş o yıllar.. Seni tanımadan!Bilmeden!.. Şimdi hüzünlü yıllar.... Büyüdüm, büyüdüm... Kocaman kız oldum... Sevmeyi, dostluğu, hüzünü, gurbeti öğrendim... Büyüdükçe kelimeler anlamlaşıyor, büyüdükçe kelimeler çoğalıyordu... Kafam karışıyordu kimi zaman... Kelimelerin anlamına yetişemiyordum.. Kayboluyordum okyanusunda... Zaman zaman sordum.. Araştırdım.. İnceledim.. YAŞADIM! Ve yaşayarak öğrendim... Farkında bile olmadan... Büyümüşüm ben.. Kelimelerde zorlanmıyordum artık... Anlamlaşıyordum.. Kayboluyordum kelimelerin hazinesinde... Değer kazanıyorum... Büyüdükçe hüzünlerim artıyordu.. Büyüdükçe sensizliğim artıyordu... Büyüdükçe "YaLnızLık" anlam kazanıyordu... Büyümüşüm ben... Artık herşeyin farkına varıyorum.. İnsanları anlıyorum... Kimisi beş para etmez.Kimisi saygıya değer... Büyümüşüm ben... Sensizliğin ne olduğunu anlıyorum... Sensizlik okyanusunda kayboluyorum.. Kurtaranım yok.. Ölüyorum..!!!!!! alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
#417 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Elimde kalem senli birşeyler yazmak isterken, hani küçüklüğümüzde defter kenarlarına yaptığımız süsler vardır ya, onlarla dolduruyorum kağıdın her yanını...
" SEN BİR YERLERDE BEN BİR ŞEHİRDE AKŞAM OLUNCA BENİ HATIRLA!..." Seninle konuşur gibi konuşmak istiyorum kağıtla... Ama olmuyor cümlelerim kenar süslerinin arasında asılı kalıyor!... Aklımdan deli fikirler geçiyor, sonra kendi düşüncelerime oturup kendim gülüyorum, yok olmaz diye... O en sevdiğim resmini açıyorum, bakıyor, bakıyor, sonra susuyorum!!!... Ben senin resimlerini değil ki, ruhunu özlüyorum, bunu bal gibi biliyorum!... Cümlelerini, paragraflarını, onlara kattığın manayı seviyorum, bunu ben bal gibi biliyorum ama kimbilir sen bilmiyorsun?... Aklıma yolculuklar geliyor, yolun sana varacağını bildiğimden iptal ediyorum tüm biletleri... Korkuyorum, geldiğim de, seni gördüğüm de, içimdeki seni bulamıyacağımdan çok korkuyorum İNAN!... Yokluğun da, içimde büyüyen sen, sana benziyor mu, kestiremediğimden çok korkuyorum!!!... Bir kartalın ki kadar keskin bakışların, bakıyor mu başkalarına?... Düşüncesi bile kanımı donduruyor, iliklerime kadar üşüyorum, O AN!!!... Seni düşünmeye başlayınca, hani derler ya, kelimenin tam anlamıyla çin işkencesi yapıyorum kendime, olabileceklerin en acısını düşünerek!... Sonra durup düşünüp içime düşürdüğüm yangınlara, yine kendim su serpiyorum... Hayalinle, hasretimin sınırlarını ölçüyorum!!! Öyle bir an gelecek ki, hasretimin sınırı bulunduğum şehrin sınırlarını aşacak, yolculukları göze alıp sana koşacağım!!! Sonu, hayalimdeki seni kaybetmek bile olsa ( belki de olmaz), göze alacağım bunu!!! Göze alacağım!.... alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
#418 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Gidişim neyi değiştirecek bilmiyorum, ama gidiyorum... yüreğimde söylenmemiş sözlerin acısı, ellerimde ellerini tutamamış olmanın sızısı gidiyorum... boğazımı düğüm düğüm eden bir cümle şimdi "seni seviyorum!"söylenmedikçe nefes almamı engelleyen, kulağına ulaşmadıkça anlamını yitiren bir cümle şimdi... "seni seviyorum!" içimde "seni seviyorum"un söylenmemiş acısı gidiyorum.... yaz yağmurları dökülüyor yollarıma. tenindeki yaz kokusu benimle geliyor. ben seni alıp yanıma sensizliğe gidiyorum. tenimde yokluğunun soğuğu dilimde söylenmemiş bir "seni seviyorum" gidiyorum... kendimi sakin bir sahil kasabasına atmak çare sanki. keşkelerin kıyısında bir baraka bulsam... demirlesem yüreğimi... tuzlu kumlara versem sırtımı... yaralarıma bassam denizin tuzunu... acıtsam kanatsam... kanayan, acıyan hep bir "seni seviyorum" cümlesi... içimde bir yanardağ var bilmiyorsun. patlamaya hazır volkanlar saklıyorum. lavlar büyütüyorum yoklukta... tüm bu havai fişek gösterisini harekete geçirecek şey ise bir "seni seviyorum" cümlesi... yolların karanlığı daha çok keskinleştiriyor içimdeki sızıyı. "seni seviyorum" cümlesi bilendikçe bileniyor paslı bir bıçak gibi. boğazımda düğüm düğüm kaldıkça daha da acıtıyor canımı... kanatıyor içimi. yüreğime kadar sızıyor kanım. kan doluyorum... gözlerimle tüm kanı ağlıyorum... "seni seviyorum" bir söylenmemiş söz dilimde..."seni seviyorum"larımı alıp gidiyorum bu şehirden. kaçamak bakışlar atıyorum dikiz aynamdan. yağmur diniyor yollarda. ama hala damlalar dönüyor gözlerimin önünde... yağmur değil gözyaşı damlaları... ıslanıyor "seni seviyorum"lar. ıslandıkça daha da ağırlaşıyorlar... ağırlaştıkça yüreğime daha fazla bir ağrı saplanıyor. gidiyorum... ağlamaklı bir "seni seviyorum!" bırakıp bu şehirde, gidiyorum... (söylenmemiş sözler kadar iç acıtan bir şey yoktur bu dünyada. söylenmemiş sözler mezarlığına gömüp sevdamı gidiyorum bu şehirden... ağlama sevdam. toprak soğuk, toprak karanlık olsa da yeniden doğacağın gün de vardır elbet kaderinde... alnına kazınmış bir isim vardır... doğacağın güne kadar ben, gidiyorum...) sen gidince soğuyor yatak... gece uzuyor... sensiz geçen ******* beni ihtiyar ediyor... hani gitmesen diyorum... "hani gitmesem diyorum!" senin her gidişinde sürgün oluyorum ben... en kötüsü aslında gitmeden sürgün olmak... etimi acıtıyor böyle sürgün yaşamak... "hani gitmesek diyorum!..." alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
#419 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() ![]() Zaman zaman yalnızlık vuruyor camıma.. Yem isteyen kuş kılığına bürünüyorlar.. Acıyorum yalnızlığıma..Parça parça bölünmüşlük, zamanı tam kalbinden vuruyor.. Susmak vakti geliyor.. Kimi zaman yalnızlık ölümle geliyor,kimi zaman zamanla.. Ne kadar da üzülsem,düşünemiyorum artık.. Sen yoksun çünkü,bu yalnızlık değilse ne? Kafamı kaldırıp sana doğru baktığımda aslında hiç olmadığını görmek kadar can acıtan bir elem daha var mıdır merak ediyorum.. Henüz yaşım küçük,yalnızlığı zamanla öğreniyorum..Adımlarımı zamanla atıyorum,koşmak için daha çok vakit var.. Peki,ben koşarken düştüğümde ne yapacağım? Ellerim kan içinde kalacak,ve yüreğime kan bulaşacak..Sen de yoksan yanımda,yaralarımı kim saracak? Yalnızım.. Düşündüğünden daha yalnız.. Beni dostlarımla başbaşa bırakıp gittiğini hayal etsem,dostum olmadığın görüyorum. Gözümü hangi yanlışa kapatsam,başka bir yanlışa açıyorum.. Doğrular nokta olmuş artık,görmekte zorlanıyorum.. Uzak dururken sen bana,ben seni yakınımda hissediyorum. Hayat derken ,ben ölümü yaşıyorum.. Peki ölümü yaşıyorsam,nasıl ölemiyorum,neden ölemiyorum.. Doğrularım yok benim.. Yok,sen doğruları görmek istesen de onları oluşturamıyorum.. Sanırım yaşam denilen labirent yavaş yavaş tükeniyor. Sonuna kadar geldim ben ve çıkış yolunu bulamadım.. Kaybediyorum,yavaş yavaş kaybediyorum sevdiğim her şeyi..Gözyaşı dökmek için saatlerce çaba veriyorum,zaman akmasın istiyorum.. Ve, Zaman akıyor.. Beni hiçe sayarak koşuyor sona doğru.. Direnmeye çalışıyorum,ve direndikçe ışığımı kaybediyorum.. Sıcak bir kucak ararken,kendimi morgda buluyorum. Ve anlıyorum,ben yavaş yavaş ölüyorum.. Maviler soluyor,yapraklar dökülüyor,bulutlar ağlıyor ve buz gibi hava geliyor evime.. Sen gidiyorsun, Ben ölüyorum, Ve sonbahar geliyor.. Yalnızlık kadar soğuk bir sonbahar.. alıntı |
![]() |
![]() |
![]() |
#420 |
Forum Kalfası
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: Napcan!??
Mesajlar: 7,221
Teşekkür Etme: 75 Thanked 78 Times in 60 Posts
Üye No: 24380
İtibar Gücü: 2831
Rep Puanı : 3451
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() Çok uzaklarda, altın değerinde sevdam... Uzansam.. yetişemiyorum /yetişemiyorsun/ Düşlesem.. hep yanlış çıkıyor /yanılıyorsun/ Unutsam.. işte onu yapamıyorum /sen çok iyi yapıyorsun/ Düşle gerçek arasında sevdam.. Yalan mı bilmiyorum.. Yalan sevdalarda örtülmüş yüreğim artık buz.. Hiçbirşey ayırt edemez olmuş.. Hani "g e l" diyorum, gidiyorsun ya.. Hani "s e v" diyorum, unutuyosun ya.. Hani "b ı r a K m A" diyorum, arkana bile bakmadan gidiyosun ya... Sevda yolumu kesmiş.. Kayboluyorum caddelerde.. Çıkmaz sokağa girmişim farkında bile değilim.. /Yolumu bulamıyorum/ Yardım istiyorum senden.. Yalvarıyorum adeta.. "BaK" bi, "GöR" bi.. Yardım et bana.. Yokluğunda kayboluyorum... Diyorum... Ama sesimi duyan yok.. /Sen YoKSun/ Sonbahar geldi işte.. Yokluğunun mevsimi. Sevmiyorum işte.. Anlıyor musun sevmiyorum bu mevsimi Gidişler mevsimi.. Sen G i t m e.. Sonbaharlar yüreğimde çoşsun.. Sen K a L.. Ayrılık vurmasın bizim sevdamıza.. Gölgeler düşmesin.. Ama nafile.. Her aşk gibi bizimde sonbaharlarımız var artık.. Yüreğimize vurmuş ayrılık saatleri.. Çanlar çalıyor.. Ve Sen; Gidiyorsun..! Ben; Arkandan bakıyorum.. Lanetliyorum sonbaharları.. Hayat işte bundan ibaret.. Gidiş ve bitişlerden… .. Yağmurlar yağıyor.. Ardından mevsimini kışa bırakıyor.. Sen; Gelmiyorsun..! Unut Beni Sevda.. AŞK BANA GÖRE DEĞİL… Diye haykırıyorum sonbaharlara.. Sonbaharlar duymuyo, sen duymuyorsun….. alıntı |
![]() |
![]() |
![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 2 (0 üye ve 2 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Çeşit Çeşit Kurabiye Tarifleri | F.S.Mehmet1453 | Yemek Tarifleri | 2 | 07-24-2009 10:28 AM |
143 tane Çeşit Çeşit Msn İfadeleri | alexdesouza1132 | Eskiler (Arşiv) | 6 | 10-04-2007 12:06 PM |
Çeşit Çeşit Modifiyeli Araçlar | UseLanMaz | Eskiler (Arşiv) | 2 | 08-24-2007 12:39 PM |
İşte çeşit çeşit nickler ( arap,dj,mafya,japon,kutulu...) | *KRAL* | Eskiler (Arşiv) | 3 | 10-01-2006 07:54 PM |
En iyi Ve Yeni Antivirüs Tarayıcıları Çeşit Çeşit | Scorpionking2 | Eskiler (Arşiv) | 4 | 03-11-2006 02:12 AM |