www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

 
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 03-03-2006, 12:05 PM   #3
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3040
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan osmanlı Borçları ve Duyun-ı Umumiye

OSMANLI BORÇLARI



GİRİŞ: OSMANLI EKONOMİSİNE GENEL BİR BAKIŞ


I.BÖLÜM: BORÇLANMA SEBEPLERİ

A) İÇ BOÇLANMA SEBEPLERİ

B)DIŞ BOÇLANMA SEBEPLERİ

1) KIRIM HARBİ

2) İLK DIŞ BOÇLANMA


II. BÖLÜM: DÜYUN-I UMUMİYE’NİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ (MUHARREM KARARNAMESİ)


III. BÖLÜM: TBMM’NİN KURULMASI VE DÜYUN’I UMUMİYE İDARESİ

A: LOZAN KONFERANSI

B: PARİS KONFERANSI

C: DUYUN- UMUMİYE’NİN KALDIRILMASI





SONUÇ: GENEL DEĞERLENDİRME



KAYNAKÇA:


BİBLİYOGRAFYA:


GİRİŞ: OSMANLI EKONOMİSİNE GENEL BİR BAKIŞ

Osmanlı Devleti, kuruluşundan XVII. yy sonlarına kadar ekonomi alanında sürekli olarak gelişme kaydetmiştir. Osmanlı ekonomisinin temel yapı taşını toprağa dayalı tarım sistemi oluşturuyordu. Bu yapının düzenli bir şekilde işletilmesi de Tımar sistemine bağlı olarak sürdürülmüştür. Bu kurum, kuruluşundan XVII. yy sonlarına kadar sürekli olarak gelişmiş, buna bağlı olarak da Osmanlı Devleti’nin ekonomisi de gitgide büyüme ve gelişme kaydetmiştir. Ancak bu kurum XVII. yy’dan sonra bozulmaya başlamış, toprak düzeni içerisinde ayanların ortaya çıkması ve gönderilmesi gereken vergileri göndermemeleri, iltizam sisteminin ortaya çıkması gibi nedenlerden dolayı Osmanlı Devleti’nin ekonomik yapısında ilk zayıflamalar belirmeye başlamıştır. Tabi ekonomik yapıdaki bu zayıflamaları sadece bu sebeplere bağlanamaz. Bu sebepler arasında Osmanlı Devleti’nin XVII. yy’da başlayan ve XX yy’ın başlarına kadar devam eden uzun ve yorucu savaşları da gösterebiliriz.

“Osmanlı finans tarihinin en ilginç yönlerinde biri, dış borçlanmanın oldukça geç başlamış olmasıdır. Nitekim, tarihçilerin geleneksel olarak, gerileme dönemini 1699 Karlofça Antlaşması ile başlatmalarına karşın, dış borçlanma, Kırım Savaşı döneminde, yani XIX. yy ortalarında başlar. Osmanlı İmparatorluğu, eğer, tarihinin en zor yüz elli yılında dışardan borç alma mecburiyetinde kalmamışsa, bu başarılı bir şekilde içerden borçlanabilmesi sayesindedir.”


I. BORÇLANMA SEBEPLERİ

Osmanlı Devleti’ni borçlanmaya iten çeşitli sebepler vardır. Bu sebepleri iç ve dış sebepler olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Bu sebepler yukarıda da bahsedildiği gibi devletin mali yapısı, savaşlardaki askeri harcamalar, toprak sisteminde ortaya çıkan bozulmalar yani toprakların belli bir bedel karşılığı kiraya verilmesi, ayanların ortaya çıkması olarak sayılabilir.

“Osmanlı piyasasında dolaşan ve kimi zaman sayı ve miktarı bilinmeyen kaimelerle, Gayr-i Müslimlerin borsa ve para oyunları da iç piyasadaki paranın kararsızlığı ile istikrarsızlığın meydana gelmesi, borçlanma sebeplerinin başka bir boyutunu göstermektedir. Ayrıca bir takım Osmanlı bürokratlarının siyasal düşünceleri ile Rusya’ya karşı Avrupa’yı devletin yanında ittifak yapabilme arzularını borçlanma yolu ile istemeleri de iç sebepler olarak gösterilebilir. Öte yandan Kırım Savaşı esnasında patlayan Avrupa tarzı tüketim, sadece mal ithali ile sınırlanmayıp kuklacı, canbaz, ressam, piyano, keman, ve Fransızca dersleri için gelen ve getirilen hocalar, azınlıkların kurduğu Avrupa tarzı okullar ve inşa edilen Avrupa yaşantısına elverişli meskenler vb. yabancı mal ve hizmet kullanımını gerektiren ödeme bilançosunu öyle bir hale getirmişti ki borçlanmadan başka çare kalmamıştı.”

Osmanlı Devleti’nin borçlanma sürecine girmesinin dış sebepleri de vardı. Avrupa’da meydana gelen Sanayi İnkılabı ile beraber Avrupa devletleri ürünlerini satabilecek pazar arayışlarına girmiştir. Avrupa tüccarlarına tanınan ayrıcalıklar Osmanlı tüccarlarını yabancılar karşısında rekabet edemez hale getirmiştir. Avrupa devletleri artan sermayeyi faiz oranı düşük olan Avrupa’da kullanmak yerine faiz oranı yüksek olan Osmanlı Devleti’ne vermişlerdir. Kapitalist ülkeler siyasi isteklerini Osmanlı Devleti üzerinde mali politikalarla gerçekleştirmek istemeleri de Osmanlı Devleti’nin dış borçlanma sebepleri olarak gösterilebilir.

A) İÇ BORÇLANMA

“Esham, Arapça pay anlamına gelen “Sehim” kelimesinin çoğuludur. Osmanlı hukukunda miras ve miras ve vakıflarla ilgili metinlerde bu anlamda kullanılır. Bir mali terim olarak ise ilk kez, 1775 yılında I. Abdülhamit döneminde uygulamaya konularak 1840 yılında kağıt paranın kullanıma girmesine kadar devam eden belirli bir iç borçlanma sistemini ifade eder. Esham uygulaması, malikane sisteminin sınırlarına ulaşması ve bu yolla yeni kaynak yaratmanın mümkün olmaması, mevcut gelirlerin giderleri finanse edemeyeceğinin anlaşılması üzerine, 1775 yılından itibaren uygulamaya konuldu. Temelde bir iç borçlanma olup, mahiyeti itibariyle Osmanlı maliyesi için yeni ve orijinal bir uygulamayı ifade eder. Tıpkı malikane sisteminde olduğu gibi, esham uygulaması da bir savaş döneminde uygulamaya girer. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1768’de Rusya’ya karşı giriştiği savaşın sonunda 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’yla, Rusya’ya karşı ödenmesi kabul edilen yüklü tazminatın getirdiği sıkıntılı bir dönemde uygulamaya konuldu. Rusya’ya ödenecek tazminat 15.000 keseydi (7.5 milyon kuruş) ve üç yıl içerisinde eşit taksitlerle ödenecekti. Bu oran da o yıllardaki Osmanlı bütçesinin yarısına karşılık gelmekteydi. Gelirler giderleri karşılayacak düzeyde olamadığı gibi, yılda fazladan 2.5 milyon kuruşu tazminat taksiti olarak bulmak zorundaydı.”

Esham uygulaması ilk olarak 1775 yılında İstanbul Duhan Gümrüğü’nde uygulamaya başlanmıştır. Uygulanan esham sistemi toprakların malikane usulune göre verilmesinden çok daha karlı olmuştur. Osmanlı Devleti savaş masraflarını karşılamak ve ekonomik bunalımları atlatmak için kurmuş olduğu bu sistem Osmanlı ekonomisi için çok büyük gelirler sağlamıştır ancak gelen paraların yatırımlara dönüştürülmemesi ve savaşlar için harcanması esham uygulamasının gittikçe artmasına neden olmuştur.

“İç borçlanma sürecindeki bir sonraki aşamaya 1830’ların ikinci yarısında artan askeri harcamalar ve reform harcamaları ve reform girişimleri arasında pek çok devlet biriminin bütçe kaynakları tükenince, harcamaları sürdürebilmek için sergi adlı borç senetleri kullanmaya başlanmasıyla ulaşıldı. 1840 yılından itibaren de İstanbul yöresinde Kaime-i Muteber-i Nakdiye ya da kısaca Kaime olarak adlandırılan ve önceleri faiz geliri de sağlanan borç senetleri basılmaya başlandı. Faiz geliri sağlanan ancak çok yaygın tedavül görmeyen ilk kaimeleri bu günkü devlet bonoları ile kağıt para arasında bir eristürman olarak değerlendirmek gerekir. Daha sonraları faiz boyutu ortadan kalkınca kaimeler tama anlamıyla kağıt paraya dönüşmüştür.”

B) DIŞ BORÇLANMA

1) KIRIM HARBİ

Kırım harbinin çıkmasına neden olan sebeplerden biri Kudüs’teki kutsal yerler meselesdir. Hristiyan mezhepleri için öteden beri kutsal sayılan yerlerin koruyuculuğunu üstlenmek öteden beri büyük bir çekişmeye neden olmuştur. Uzun süreler Ruslar Ortodokslara, Fransızlar da Katoliklere destek vermişler ancak 1789 Fransız ihtilalinin çıkması nedeniyle Fransızlar bu iddialarından vazgeçmişlerdir. Ancak büyük devletlerin asıl amacı ses çıkarmadan Osmanlı devletini kendi aralarında paylaşmaktı.


“Prens Mençikof’un İstanbul’u terk etmeni müteakip Rus Hariciye nazırı bir mektup yazarak Mençikof tarafından hazırlanan takrir müsveddesinin değişiklik yapılmadan imza edilmesini, aksi takdirde Rus askerlerinin Prut nehrini geçerek Eflak ve Boğdan’da denilen Memleketeyn’i işgal edeceğini bildirdi. Ancak olumlu cevap alamadı. Bunun üzerine Rus ordusu savaş ilan etmeksizin Çar’ın emri doğrultusunda Prut nehrini geçerek Tuna’ya kadar bütün Eflak ve Boğdan’ı işgal etti.”

“Rusya’nın Akdeniz ticaretini ele geçirmesinden çekinen İngiltere ve Fransanın da kışırtmalarıyla başlayan Kırım Harbi (1853-1856) Osmanlı maliyesini daha da sarstı. Osmanlı yöneticileri, ordularıyla Osmanlı Devleti’ni destekleyen İngiltere ve Fransa’nın kredi açma konusundaki tekliflerini kabul ederek ilk dış borç antlaşmasını 24 Ağustos 1854 tarihinde imzaladılar. Böylece Osmanlı mali tarihinde dış borçlanma dönemi başlamış oldu.”

Osmanlı Devleti 17.yy’dan sonra sürekli savaşlara girmiştir. Bu durum mali bakımdan oldukça külfetli olmuştur. Devlet bu durumu iç borçlanmalar ile savaş masraflarını 19.yy’a kadar devam ettirebilmiştir. Ancak savaşların bitmek tükenmek bilmemesi, birçok cephede savaşılması Osmanlı Ekonomisini tam bir bunalım içerisine sokmuştur. Osmanlı devleti’nin bütçe açığındaki genişleme bütçe açıklarını iç borçlanmayla kapatılamaz bir hale getirmiştir. Devletin bu kötü ekonomik durumu yabancı elçilikler ve devlet adamları tarafından dikkatle takip edilmiştir ve Osmanlı devletinin dış borç alması için baskılar yapılmıştır.

“Gerek Osmanlı Devleti’nin nakit para ihtiyacının karşılanması, gerekse elçilerin borçlanma konusundaki baskılarının artması dış borçlanmayı hazırlıyordu. Nihayet 1854 kırım savaşı Osmanlı maliyesine indirilen son darbe olmuştu. Kırım savaşının getirdiği askeri harcamalar ve nakit paraya duyulan aşırı ihtiyaç Galata bankerlerinin hükümete vermekte olduğu kısa vadeli avansların çok üzerindeydi. Bu gelir-gider dengesindeki açık, Avrupa piyasalarındaki borçlanmayı zorluyordu.”


2) İLK DIŞ BORÇLANMA

“1854 yılındaki 5 milyon sterlinlik ilk dış borçlanmanın karşılığı olarak İngiltere ve Fransa Mısır’ın cizye vergisi geliri gösterilmişti. 1855’te ikinci bir 5 milyon daha borç alındı. Mısır cizye gelirleri dışında İzmir ve Suriye gümrüklerinin gelirleri de karşılık gösterildi. Sultan Abdülaziz devrinde beş dış borçlanma daha yapıldı. Osmanlı maliyesi borçlanmaya karşılık gösterdiği kaynaklardan geliri yerinde ve zamanında toplayamıyordu; faizler bile ödenemez hale gelmişti. 1875’te maliyenin iflasının ilan edilmesine ve 1881’de Muharrem Kararnamesi ile Duyun-u Umumiye, yani uluslar arası haciz idaresi kurulana kadar, borçlanma devlet giderlerini karşılamak için başvurulan bir yol oldu. 19. yy’ın koşullarında borçlanma ve borç verme bir yatırım ve kazanç alanıydı. Osmanlı borçlanmaları beynelmilel bir spekülasyon, kazanç ve komisyon alanı olmuştu. 19. y.y.ın sonunda demiryolu şirketlerine hattın geçeceği vilayetlerden kilometre garantisi karşılığı olarak o yerlerin aşar gelirleri verildi. Duyun-u Umumiye alacaklılar adına bu yerlerin aşar gelirlerini topluyordu. Nisan 1903’te Alman yatırımı olan Konya-Ereğli demiryolu hattı için Konya, Halep ve Urfa’nın aşarı karşılık gösterilmişti. Bu işlemi İngiltere ve Rusya protesto etti. Tamamen içişlerine ait bir mali işleme dış devletlerin müdahale gerekçesi Osmanlı Devleti’nin “alacaklısı devlet” olmaktı. Rusya bütün gelirlerin demiryollarına teminat akçesi olarak gösterilmesinden dolayı kendi alacağı savaş tazminatının tehlikeye düştüğünü ileri sürüyordu.”
“Osmanlı Devleti, 1854 yılında başlayan borçlanma batağı sürecine 1875 yılına kadar dayanabildi. Öyle ki 1874-1875 yılı bütçe geliri 25.104.928 lira iken, 5 yıla ait dış borç ödeme taksiti 13.200.000 liraya ulaşmıştı. Bu dış borç taksitinden başka iç borç taksitleri de bütçe üzerinde ayrı bir yük oluşturuyordu. Nihayet iç ve dış borç taksitlerini devlet ödeyemez hale gelince dönemin sadrazamı Mahmut Nedim Paşa bir tebliğ yayınladı. Bu tebliğde, hükümetin bütçe açığından dolayı borç ödemelerinde bir değişiklik yapıldığı belirtiliyordu. Faiz ve yıllık ödeme taksitlerinin yarısını para, kalan yarısını da yeni basılıp dağıtılacak %5 faizli hisse senetleriyle ödenmesi ön görülüyordu. Oysa bütçe buna da hazır değildi. Hükümet,1876 Mart ayında bütün ödemeleri durdurdu.”

1875 yılı yani Osmanlı devleti’nin ekonomisinin iflas etmiş olduğu zaman, büyük devletlerin giderek artan baskılarının da etkisiyle, kısa sürede Osmanlı rejimini krize, saray içerisinde işlenen cinayetlere ve Balkanlar’da büyük toprak kayıplarına götürmüştür.

“XIX. yy Osmanlı para ve maliye sistemi, Galata bankerlerinin güçlenmesine tanık olmuştur. Önceleri yeniçeri ileri gelenlerinin himayesinde bulunan bankerler Devletin sürekli denetimi altındaydılar. Galata bankerleri Tanzimat’la birlikte etkinliklerini arttırmışlardır. 1847-1852 arasında çalışan İstanbul Bankası ile Devletin dış ticari ilişkilerini yürütmüşlerdir. Bunlar iç ve dış borçlanmalarda aracılık etmişler, Osmanlıların ihraç ettikleri menkul kıymetlere iç ve dış pazarlar aramışla, devlete kredi temin etmişler ve daha sonra da Galata borsasını kurmuşlardır.(1862)”

“Galata Bankerleri’nin kurmuş oldukları İstanbul Tramvay Şirketi gibi özel şirketlerin tahvilleri de, Devlet tahvilleri yanında bu borsada işlem görmeye başlamıştır. Bu borsa bu gün şahit olduğumuz işlemlerin ve oyunların gerçekleştirildiği ortamı teşkil etmiş ve hatta 1875’lerde Avrupa borsacılarının faaliyet gösterdiği bir alan olmuştur. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Galata Bankerleri Devlet’e kredi açmışlardır. Duyun-ı Umumiye idaresinin kuruluşuna kadar (1881) bu bankerlerin ve borsanın etkinliği devam etmiştir.”

Osmanlı Devleti’nin almış olduğu borçlar iyice çoğalmış ve alınan paraların faizleri bile ödenememiştir. Devlet’in artan borçlarını ödeyememesi, borçların bir bankalar kuruluna devredilmesinin istenmesi ve 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinin gerçekleşmesi Osmanlı maliyesine oldukça büyük bir etki yapmıştı. Devletin itibarı sıfıra inmiş ve dış borçlanmada olan itibarını da kaybetmiştir. Bu durum artık Osmanlı devletinin mali bakımdan tam anlamıyla çöktüğünü göstermektedir.

Rusya ile yapılan Ayastefanos antlaşmasında talep edilen savaş tazminatı, Osmanlı Devleti’nden alacaklı olan Avrupalı devletleri telaşa düşürmüştür. Avrupalı alacaklılar bu antlaşmada Rusya’ya göre önce kendilerine öncelik tanınmasını istemişler hatta Osmanlı Devleti’nin ekonomik durumunun düzeltilmesini bile gündeme getirmişlerdir. Berlin Konferansı’nda yabancı devletlerin Osmanlı maliyesinin atanacak komisyonca yönetilmesi istemine karşı çıkılması üzerine Galata Bankerlerine başvurulmuştur.

“Rusum-u Sitte”: 1789 yılı sonarına doğru Galata Bankerleri bazı gelir kaynaklarının idaresini üstlenmeyi teklif ettiler. Gelirlerin hesaplanması 1879-1890 yılı verilerine göre ayarlanacaktı. Osmanlı hükümeti 22 Kasım 1880 tarihinde Osmanlı Bankası ve Galata Bankerlerinden oluşan sermayedar grubu ile sözleşme imzaladı. Buna göre Osmanlı Hükümeti, gümrük resimleri hariç tutulmak kaydı ile pul ve ispirto vergisinin, İstanbul ve civarındaki balık avı resminin; gümrük resimleri hariç İstanbul, Edirne, Bursa ve Samsun’a ait ipek öşürlerini bu sermayedarlar grubuna kiralamış oluyordu. Bunlara ilaveten tuz ve tütün tekellerinin idaresini de 10 yıllığına bu gruba devretmekteydi. Anlaşmaya konu teşkil eden gelir sayısı 6 olduğu için grubun kuracağı idare Rüsüm-u Sitte idaresi olarak anıldı.”

“Osmanlı Bankası’nın ve Galata Bankerleri’nin adı geçen gelirleri toplayıp işletmek ve kararnamede belirtilen iç borçları ödemek amacıyla kurmuş oldukları yönetime Rusum-u Sitte idaresi adı verilmiştir. Kararname gereği Osmanlı Hükümeti’nin iç borç toplamı 8.725.000 lira idi. Bu miktara 1 Kasım 1880’den itibaren yıllık %8 faiz eklenecekti. Avrupalı alacaklılar, 1879 kararnamesine ve kararname uyarınca kurulan Rusum-u Sitte idaresine çok sert tepkiler gösterdiler. Çünkü iç borçların ödenmesi ve belirtilen gelirlerin yönetiminin Osmanlı Bankası ve Galata Bankerleri’nin eline geçmesi Avrupalı tahvil sahiplerinin hazmedemeyeceği bir gelişmeydi. Öyle ki, Avrupalı tahvil sahiplerinin alacaklarını ne zaman ve hangi şartlarda alacakları iyice belirsizleşmişti. Dolayısıyla Osmanlı Devleti ve tahvil sahibi olan Avrupa finans çevresi mali sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştı. Bunun üzerine Avrupalı tahvil sahipleri, Osmanlı Hükümeti ile iç borç alacaklıların arasında yapılan bu anlaşmanın uygulanmaması için çeşitli girişimlerde bulundular. Bu girişimler, kendileri açısından1880 yılında olumlu gelişmelere sebep oldu. Osmanlı Hükümeti, 3 ekim 1880 tarihinde bir genelge yayınlayarak alacaklıların kendilerinin seçtikleri birer üyeyi İstanbul’a temsilci olarak göndermelerini istiyordu. Osmanlı Hükümeti’nin bu yaklaşımı üzerine alacaklılar kendilerini temsil etmek için aralarından seçerek belirledikleri temsilcilerini İstanbul’a göndereceklerini Osmanlı Hükümeti’ne bildirmişlerdi.”

Osmanlı Devleti ile Avrupalı alacaklılar arasında yaşanan bu gelişmeler her iki tarafın kendi çıkarlarına uygun görülmekteydi. Avrupalı tahvil sahipleri, Rusum-u Sitte İdaresi ile Osmanlı Devleti’nin borç ödemelerindeki kaynakları kendi lehlerine çevirmeyi başarabilmişlerdi. Ellerindeki hisseleri nakit paraya çevirme, hatta Osmanlı Devleti’ne yine faizlerle para verme fırsatını ellerine geçirmişlerdi. Osmanlı Devleti ise Berlin Kongresi’nde alınan kararı yani uluslar arası mali heyetin kurulmasını önleyecekti. Osmanlı Devleti Avrupa’dan gelecek olan temsilcilerle kendi üyeleri arasında kurulacak komisyonda borçlar ve ödenme şekillerini görüşecekti.

“Yaklaşık dört ay süren çalışma ve görüşmeler sonucu taraflar ortak bir metin üzerinde anlaştılar. Bu metin hükümet tarafından bir kararname şekline getirildi. Kararname 20 Aralık 1881’de Padişah tarafından İrade-i Seniyye olarak yayınlanarak resmi bir nitelik kazanmış oldu. İrade-i Seniyye’nin yayın tarihi Hicri 28 Muharrem 1299 yılına rastladığından bu kararnameye Muharrem Kararnamesi denilmektedir.”


II. DUYUN-U UMUMİYE’NİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ ( MUHARREM KARARNAMESİ )

“Hicri tarihle 28 Muharrem 1299’da imzalandığı için bu adı alan kararname , ödemesi çeşitli kanallarca garanti altına alınmış borçlarla Rusya’ya ödenecek 802.500.000 franklık savaş tazminatı dışında bütün Osmanlı borçlarını ki yaklaşık 250.000.000 Osmanlı lirasını içine almakta idi. Osmanlı Hükümeti kararnamenin 15. maddesi gereği alacaklıların menfaatlerini korumak üzere bir idare meclisi teşkil edilmesini (Duyun-u Umumiye-i Osmaniye Meclis-i İdaresi) kabul etmektedir. Merkezi İstanbul’da olan Meclis’e İngiliz ve Hollandalı alacaklıları temsilen İngiltere Bankası müdürünün veya alacaklı meclisinin seçeceği bir üye, Fransız alacaklıları temsilen Fransız bankaları sendikasının seçeceği bir üye, Alman ve Avusturyalı alacaklıları temsilen yine banka sendikalarının atayacakları birer üye girecektir. Mecliste Osmanlı alacaklılarını temsilen ve ödemede öncelikle tahvil sahiplerini temsilen Osmanlı Bankası’nın birer temsilcileri de bulunacaktı.”

Duyun-u Umumiye’de Osmanlı Devleti’nin el konulan gelir kaynakları şunlardır.

22 Aralık 1881’de feshedilen Rusum-u Sitte idaresine verilen gelirler.
Tütün ve tuzlalardan elde edilen gelirler.
İstanbul ve civarındaki balık avı vergileri ve ipekten alınan öşürler
Bulgaristan’dan elde edilen vergiler
Kıbrıs’tan Osmanlı Devleti’ne gelen gelirlerin fazlalıkları
Duyun-u Umumiye’den Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’dan gelen vergiler.

“Duyun’u Umumiye idaresi’nin görevleri Muharrem Kararnamesi’nde belirtilmiştir. Kararname’de bu husus; “Duyun’u Umumiye İdaresinin esas vazifesi, idare altındaki ve taht-ı cibayetinde bulunan tekalif-i emiriyyeyi kabz etmek olup bunların sanai ve idaresiyle dahi iştigal etmesi cihetiyle memalik-i siyae-i şahanede bulunan alelumum mahalleri kendisi işletmektedir” şeklinde belirtilmiştir. Yani kararname gereği idare, kendisine verilen gelirlerin toplanması, tahsili, işletmesi ve tespit edilen plana göre alacaklıların borçlarının ödenmesinden sorumlu idi. Önemle vurgulamak gerekir ki, ödenmesi gereken sadece dış borçlar değildi, iç borç ödemesi de idare tarafından yapılacaktı. İdare, görevi gereği her yıl bir bütçe defteri tutmaktaydı. Bu defterde, iç ve dış düzenli borçlar, düzenli olmayan borçlar , esham-ı cedide ile devletçe teahhüt altında bulunan demiryolları teminatı bulunmaktaydı.”

“Osmanlı ülkesindeki beynelmilel haciz memuru Duyun-u Umumiye etkin bir mali örgütlenme kurmuştu. Bu kuruluşun modern bir bürokratik örgüt ve kayıt sistemiyle çalıştığı ve mali teknikleri uyguladığı biliniyor. Trajik olan husus, Osmanlı maliye örgütünün modern mali tekniklerle bu alacaklı kuruluş sayesinde yüzyüze gelmiş olmasıdır. Duyun-u Umumiye çağına uyum sağlayamayan Osmanlı maliye bürokrasisinin tersine gelirlerin kaynaklarını tesbitte ve toplamakta yeterli ve etkin bir biçimde çalışıyordu. 1880’lerden sonra yabancı yatırımların artmasında ve bunlarla ilgili mali işlemlerin düzgün yürümesinde Duyun-u Umumiye’nin payı vardır. Bu örgüt modern bir kuruluştu ve gelişmiş bir çalışma sistemine sahipti; ama yabancı bir mali kuruluştu ve Osmanlı ülkesinin iktisadi güç ve refahının gelişmesi için değil, temsilcisi olduğu alacaklıların ve yabancı yatırımcıların alacaklarının güvenliği için faaliyet göstermesi doğaldı. Duyun-u Umumiye hisseli kalkınma politikasını değil, alacakları sağlam kaynağa bağlama politikası izliyordu.”

Görünüşte Osmanlı ekonomisinin destekçisi olan Duyun-u Umumiye komisyonu gerçekte imparatorluğun mali haklarını sınırlayan,hükümdarlık haklarına gölge düşüren, ekonomiyi kıskacı altına alan bir komisyon idi. Batılı devletler kendi ülkelerinde yatırım yapmak yerine kazancı daha bol olan faizli paraları Osmanlı Devletine veriyorlardı. Ekonomik anlamda Osmanlı Devletini kıskaçları altına alarak devlet içinde kendi isteklerine uygun bir yönetim kurmuşlardır. Bu idarede Osmanlı Hükümeti kendi istediği memurları atama hakkına sahip değil idi. Ayrıca memurlar Osmanlı idaresi altında çalışıyor gibi gösterilmiş, devlet tarafından maaşları karşılanmış ve emekli ikramiyeleri dahi ödenmiştir. İlk başlarda sadece bazı vergileri toplama hakkına sahipken daha sonradan sanai ve ticaret yatırımlarına girmeye başlamaları ekonominin iflasına ve yabancı devletlerin egemenliği altına girilmesine neden olmuştur.

1914-1918 yılları arasında süren Birinci Dünya Savaşı esnasında bile Duyun-u Umumiye idaresi kendisine tahsis edilmiş olan gelirleri toplamaya devam etmiştir. Bu gelirleri Avrupalı tahvil sahibi sermayedarlara aktarmıştır. Ancak Birinci Dünya Harbi sırasında meydana gelen bloklaşmalar sebebi ile Osmanlı Devleti kendi safında yer almayan devletlere borçların ödenmemesi kararını almıştır. Zaten Muharrem Kararnamesinde savaşlarla ilgili herhangi bir anlaşma da yoktu.

“Birinci Dünya Savaşı bitiminde İdare’nin yapılanmasında değişiklikler olmuştu. Savaşta yenilen ülkelerin tahvil sahiplerinin İdare’de ki temsil hakları sona ermişti. Böylece Haziran 1918 Tarihli Versay Antlaşması’nın 258. maddesi gereği Alman tahvil sahiplerinin, 10 Eylül 1919 tarihli Saint-Jermen Antlaşması’nın 86. maddesi ile Avusturya-Macaristan tahvil sahiplerinin Duyun-u Umumiye İdaresi’ndeki temsilciliklerine resmen son verilmişti. Osmanlı tahvil sahipleri temsilcisi de 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevres Antlaşması’nın 246. maddesi gereği İdare’de ki temsilci haklarını kaybetmiş oluyordu. Böylece idare meclisi tamamen, itilaf devletleri tahvil sahipleri ve Osmanlı Bankası temsilcisi elinde kalmıştı. Bu süreçte idare, Birinci Dünya Savaşı’ndaki sürecin bir telafisi ya da intikamı olarak çalışmıştı. Artık Duyun-u Umumiye idaresi aracılığı ile Osmanlı Devleti üzerindeki emperyalist isteklerini hem daha kolay hem de resmi bir şekilde gerçekleştirme imkanı elde etmiş oluyordu. Ayrıca İngiliz, Fransız, ve İtalyan temsilciler kendilerinin bulunmadıkları dönemlerdeki İdare Meclisi’nin çalışmalarının ve bu dönemde alınan kararların meşru olmayacağını belirtmişlerdi. Fakat bu itirazları haklı olmadığından elde edecekleri bir şey yoktu. Zire Muharrem Kararnamesi’ne göre Meclisin çalışabilmesi için en az üç üye olması yeterliydi.”



III. TBMM’NİN KURULMASI VE DÜYUN’I UMUMİYE

1920 yılına gelindiğinde ulusal kurtuluş mücadelesi başlamış Osmanlı Hükümeti yanında Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuştu. Duyun-u Umumiye idaresi bu durumda artık Ankara Hükümeti ile muhatap olmak zorunda kalmıştı. Duyun-u Umumiye idaresi artık Milli Hükümete bağlı olan alanlarda çalışabilecekti. Türkiye Büyük Millet Meclisi Duyun-u Umumiye idaresine verilmiş olan vergi koyma ve toplama hakkı alnındaki haklarını ellerinden almış, İstanbul Hükümeti ile yapılan antlaşmanın da tanınmadığını ilan etmiştir. Böylece Duyun-u Umumiye müdürlüğü Ankara’da kurulmuş ve memurlar bu müdürlüğe bağlanmış, idarenin kontrolü altındaki gelir kaynakları da Milli Hükümet’e geçmiştir.


A: LOZAN KONFERANSI

Milli Mücadele’nin başarı ile sonuçlanması sonucunda itilaf devletleri Yeni Türkiye devletini mecburen tanımak zorunda kalmıştır. Lozan Konferansı’nda Osmanlı borçları da gündeme gelmiştir. Konferansta Osmanlı borçları Yeni Türkiye Devleti ile görüşülmüştür. Yani TBMM. Muhatap olarak alınmıştır. Bu durum Osmanlı Hükümeti’ni yok saymak anlamına geliyordu. Türk Hükümeti konferansta Osmanlı Devleti’nden kendi hisselerine düşen borcu ödemeyi kabul ediyordu. Bu durumda Duyun-u Umumiye’nin Osmanlı Hükümeti’nde ki resmi sıfatı da sona ermiş oluyordu. Ancak Osmanlı Devleti’nin parçalanması ile ortaya çıkan devletler arasında para konusunda ki paylaştırmalar üzerinde anlaşılamaması nedeni ile Türkiye ile alacaklılar arasında ancak 1928’de uzlaşmaya varılabilmiştir.


B: PARİS KONFERANSI

Lozan Antlaşması’ndan sonra 1928 yılında toplanan Paris Komisyonu çeşitli ülkelere paylaştırılan Osmanlı borçlarını toplamakla görevli idi. Böyle bir borç komisyonunun kurulması da Duyun-u Umumiye İdaresi’nin işlevini kaybetmesi anlamına geliyordu.

“1928 anlaşmasına göre Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Osmanlı genel borçlarından 1912 öncesi kısmının %62’sini, bu tarihten sonraki kısmının da %76’sını ödemeyi kabul etti. Böylece Osmanlı Devleti’nin 1854-1914 arasında yaptığı kırk iki dış borç anlaşmasından doğan 161.303.833 liralık borcun 107.528.461 liralık kısmını ödemeyi taahhüt etmiş oldu. Anlaşma gereğince bu borç doksan dokuz yılda ödenecekti. Eski Osmanlı Duyun-u Umumiye Meclisine benzer şekilde alacaklıları temsilen birer üyeden oluşan Duyun’u Umumiye Meclisi kurulacaktı. Kısaca Borçlar Meclisi denilen bu meclisin başkanlığını birer yıl süre ile Fransız ve İngiliz temsilcileri yapacaklardı.”

C: DUYUN-U UMUMİYE’NİN KALDIRILMASI

1929 yılında ortaya çıkan Dünya ekonomik bunalımı sonucu Türk Hükümeti kalan borçları o yıl içerisinde ödeyememiş, bu durum üzerine Türk Hükümeti ile Avrupalı alacaklılar arasında borçların taksiti ve ödenmesi hususunda yeniden bir düzenlenmeye gidilmiştir. En son şeklini alan bu boç ödeme şekli bu idarenin tamamen son bulmasına kadar devam etmiştir.

“1948 yılı sonlarına doğru Paris Duyun-u Umumiye Meclisini Türkiye’ye çağırdı. Gelen heyet ile 1949 yılı başlarında imzalanan bir protokol ile Paris Duyun-u Umumiye İdaresi’nin Türkiye’ye ait görevlerine son vermişti. Böylece Muharrem Kararnamesi ile kurulan Duyun-u Umumiye İdaresi resmen ortadan kalkmış oluyordu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ise, Osmanlı borçlarından kendi payına düşen son kısmını 25 Mayıs 1954’te ödeyerek bu yükümlülükten kurtulmuştur.”


SONUÇ: GENEL DEĞERLENDİRME


Osmanlı Devleti siyasi ve ekonomik tarihi açısından önemli bir kurum olan Duyun-u Umumiye idaresi ekonomik alanda olduğu kadar siyasi alanda da Osmanlı Devletini büyük bir siyasi darboğaza itmiştir. Osmanlı Devlet yöneticileri XVII. Yüzyıldan itibaren borçlanmaya ihtiyaç duymuşlar ancak bu borçlanmaları genellikle içerden yapmışlardır. İç borçlanmayı ortalama yüz elli yıl gibi uzun bir süre devam ettirebilmilerdir. Ancak imparatorluğun uzun süren savaşları ekonomide büyük zararlara sebep olmuştur.1854 yılındaki Kırım Harbi ile Osmanlı ekonomisi artık gerekli masrafları içerdeki borçlanma ile sağlayamamış, dışardan borçlanmaya zorunlu hale gelmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti’nin ekonomik alanda dışarıya bağımlı olması anlamına geliyordu. Zatan Avrupalı büyük devletlerin amacı Osmanlı Devleti’ne borç para vererek ekonomik alanda Osmanlı Devleti’ni kendilerine bağlamak istemişler bu sayede Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmaya uygun ortam hazırlamışlardır. Osmanlı Devleti dışardan borç para alarak nakit paranın devlete akışını kolaylaştırmış ve ekonomiye o dönem için rahat bir nefes aldırmış olsa da bu durumun devletin lehine bir durum olduğunu düşünemeyiz. Osmanlı Devleti toprakları içerisinde bulunan bu idarenin görevlilerinin bile çalışma hakkının yabancı devletlerin elinde olması devletin ekonomik alandaki hakları kadar siyasi haklarına da vurulan büyük bir darbe olmuştur. Osmanlı Devleti’nin almış olduğu bu borç açıkları yıkıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini 1954 yılına kadar yani kuruluşundan sonra otuz bir yıl dışarıya borçlu bırakmıştır. 1954 yılında borçların ödenmesi ile beraber tam bir asır önce alınmaya başlanan borçlanmalar sona ermiş oldu.










KAYNAKÇA




1. AYDIN, Veli, “Osmanlı Maliyesinde Bir İç Borçlanma örneği Olarak Esham Uygulaması”, Türkler, XIV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.340-349.

2. KÜÇÜK, Cevdet, “Duyun-u Umumiye”,TDVİA, X,İstanbul 1994, s.58-62.

3. ÇİZAKÇA, Murat, “Osmanlı İmparatorluğu’nda İç Borçlanmanın Evrimi”, Osmanlı, III, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s.223-226.


4. KESKİNKILIÇ, Erdoğan, “Duyun-u Umumiye İdaresi”, Türkler, XIV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.371-379.


5. Htpp:// www.google.com. Duyun-u Umumiye.

6. ÖZCAN, Besim, “ Kırım Savaşı”, Osmanlı, II, Yeni Türkiye Yayınları,Ankara 1999, s.97-110.


7. ÖZBİLGEN, Erol, “II. Abdülhamid” , Osmanlı Ansiklopedisi, VI, Ağaç Yayıncılık, İstanbul 1993, s.252-267.


8. TABAKOĞLU, Ahmet, “Yenileşme Dönemi Osmanlı Ekonomisi”, Genel Türk Tarihi, VII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.609-652.
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Türk Edebiyatında İlkler yuko_can Eskiler (Arşiv) 1 03-04-2007 01:34 PM
FenerbahÇe İlkler Enler Ve Teklerİ... Alexdesouza'dan Özel Yapim!!! alexdesouza20.07 Eskiler (Arşiv) 0 01-19-2007 09:33 PM
Sporda İlkler. Bostandere Eskiler (Arşiv) 0 03-16-2006 12:23 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:26 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.