www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 08-16-2007, 12:43 PM   #11
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-04

Şalvarının uçkurunu koparttı yırttı çıkarttı
Yırttı çıkarttı güllü fistanını al köyneğini
Kaydı kurtuldu Hatçe / devrildi çırılçıplak
İçinde ne varsa korkulara dayanan
bütün setleri yıkıldı
Ay aylası bir dişilik fışkırdı
yuvarlanan kalçalarından
korkunç yakıcı bir pembelik
Avcının azgınlığı zaptolmaz bir delilikte
Ve diri memeleri yuvarlandı kurbanın
aklını aldı avcının
Kösnü çıldırtan çığlıklar aklını başında zay etti
Kar’Üseyin çıktı insan olmaktan
Baştan başa şaha kalkmış bir erkeklik kesildi
Yakaladı avını / elini ayağını
bağladı dört yanına topakevin
Hatçe’yi sımsıkı gerdi
Çığlıklar bir kamçı gibi
Soyundu bir solukta giysilerini
Ve yanaştı avına
Bütün hışmıyla diz gelip
Bütün hışmıyla yekindi
Geceyi bir sancı gibi yırttı kurbanın sesi
Bin renkli kilimin üstüne
bir de kan rengi eklendi
Soldu sıtara çiçeği...

Bütün arılıkları dünyanın
çıkartmaz kötülüğün kirini
İspirto rengiydi gece
Bedeninin altında bacakları köpek kesildi
Hatçe’nin ruhunu dalayacak yaşadıkça
Bir ölü soykası gibi taşıyacak
destan güzelliğini bundan sonra

Peri kızı Skylla bozkırlar ortasında
Filik kızı Hatçe oldu o gece
Kim bilir kaçıncı kez
Dirildi acının yazılmayan tarihinde
Bozkırda bir yerlerde...

İşte o gün ağladı Hatçe
Çiğillipınar’ca coştu
Yağdı kırkikindilerce
Yaşanmamış ergenliği içinde
setlerini yıktı taştı
Daha memeleri çıkmamış
Kızım deyi- er yüzüne bakmamış
Başına da al duvaklar vurunmadan
Eline de al kınalar yakınamadan
Kollarına gümüş cebe
Kulağına altın küpe
Duluğuna dulukbastı takınamadan
Çalgılar çaldıramadan
Okuntu saldıramadan
Yüreği mılcımış canı ezilmiş
Soyka çıkmış güzelliği
Gayrı kendi eti kendine düşman
Isırır Kar’Üseyin’in etine değen yerler
dalar tüm gövdesini
Kırılmış gökçegülün goncası
Allı turna yaralanmış uçamaz
Böyle görse aklını yer anası
Oturmuş bir utanç gibi
Ağlar da ağlar olmuş Hatçe Kız
ırmağı kurumuş turaç gibi

Babasız büyümüş omuzu düşük
Doyamamış kokusuna anacığının
Ha yaşamış- ha ölmüş hiç mühimi yok
Ağlar da ağlar olmuş Hatçe Kız

Bir amanı yerde bir amanı gökte
Aklına olmadık bir şeyler düşer
Pencerenin deliğinde ıtır çiçeği
Gayrı susuzluktan kurumuş mudur
Tentenesi garip kalmış sandıkta
Acep mor fistanını kimler giyecek
Ağlar da ağlar olmuş Hatçe Kız

Avazı yayılır yayla yelinde
Duyanın içini oyar da oyar
Ağlaya ağlaya uyur Hatçe Kız
Uyanır ağlaya ağlaya

Gecenin bir yarısı
Alaçığın duldasında
Kıpırtısız dört beş insan
Yıldızlar cohcohlu parlıyor
Suskunluk utanca boğulmuş
Birisi konuştu ansızdan
Sesi yarısı yanmış ağalar gibi
Çok eski bir yarayı sır diye saklar gibi sesi
Dedi ki Arap cephesinde
kum ve ateş cehenneminde
Balkanlarda kan içinde
Allahuekber tipisinde
Çanakkale içinde bomba selinde
Hasılı tüm cephelerde savaştık

At bokunda arpa devşirmenin
Ve her ne sebeple olursa yenilmenin
öğünecek bir yanı yok

Kimisi kum altında kimi kar
Yeri yurdu belirsiz kaldı kalanlar...

Dünyada bozulmuş ordudan berbat
Ne bir hayvan- ne bir nebat...

Aylarca aç
Ve bilmediği ellerde
gidecek yersiz asker
Akıl almaz derecede korkak
Ama on adamı boğabilir tek başına

Hasılı çöl harbinde bozulduk
Döküldük yollara yayan yapıldak
Kimi sayrı- yaralanmış kimisi
Kimi su geçerken kimi donarak
Sinekler gibi öldük

Kalanlar ayak yalın- baş kabak
Hayvan gibi otları avurtlayarak
Bir deri- bir kemik Adana’ya döküldük...
Adana İstasyonu’ nda tren
Say ki bir kara umut
Üstü üste-alt alta yığıldık vagonlara
Kaçıp gitmiş makinistler
Arayıp-sürecek adamlar bulduk
Gördük ki kömür yok yola çıkacak
Baktık ki istasyonun dört bir yanı baraka
Söktük tahtaları kaydık kömür kazanına dehledik
İkinci istasyonda sonra da üçüncüde
Cümle uğrak yerlerinde ne kadar baraka varsa
yağmaladık da yaktık dehledik
Tüm memleketi dolaştık
Asker bindi - asker indi
Kimisi dağlara sindi
Kimisi sevk oldu başka cepheye

Nasıl dile dökülür onca acılar
Nasıl unutulur memlekette melûl- mahzun kalanlar
Kar altında- kum altında ölenler
Nasıl anlatılır mecalsiz- silahsız asker...
Ölsem de çıkmaz aklımdan
Tüm bunların hiç birisi
Gayrı bir de kuzular gibi meleyen
şu fukara kızın sesi

Adam usulca sustu
Orman usulca sustu
Ay usulca sustu
Hatçe susmuştu...

Çiğillipınar yaylasında alaçıklar
Bir fısıltı kesilmiş Hatçe
Düşmüş yellerin önüne
Önce Karacalar’a iner
Oradan ulaşır kendi köyüne
Derler ki Kar’ Üseyin
Zorla ilişmiş Hatçe’ye
İp atıp ölmeyi denemiş becerememiş
İlkin topakeve bağlamış
Bir gece- bir gündüz başına çökmüş
O çökmüş Hatçe bağırmış
Kar’ Üseyin dediğin eşkıya başı
Tutuvermiş kolundan kaldırmış dağa
Gece sekiz gündüz dokuz yıkmış altına...

Filik kadın hükümete şikayet etmiş
Aptil Ağa sulhçu gitmiş
Kel Mustafa olmaz demiş
Hatçe bizim gelinimiz

Hatçe’yi her yıktığı çalı dibine
Kar’ Üseyin üç taş dikmiş

...itmiş
...ditmiş
...şitmiş
...litmiş
...itmiş
...imiş
...mişmiş
...niş
şşşşşşş...

Bir fısıltı oldu Hatçe
Hüseyinin yanında dolaştı dağdan dağa...

Kayanın kuytusunda uyurken
Tam da kuşluk zamanı
Hatçe uyanıp da kaçmış
O sırada Hatun gelin yün yıkarmış su başında
Hatçe birden çıkıvermiş
Kar’ Üseyin peşimdedir sakın beni deme demiş
Dulukbastısından bir altın yolmuş
Hatun’a Anahor vermiş
Az sonra Kar’ Üseyin sorunca Hatun
başıma çöker sanıp söyleyivermiş
Ormanın içinde bir kovuğa sinmiş
Üseyin şirpeden bulmuş
Geçerken Hatun’un yanından
Altınımı geri ver kız zilli -demiş
Hatçe oturumu üstüne gelemeyince
Kar’ Üseyin dağdan inmiş

...itmiş
...ditmiş
...şitmiş
...litmiş
...itmiş
...imiş
...mişmiş
...niş
şşşşşşş...

Kel Mustafa usul usul konuştu
İnadından vaz geç Hatçe
Neylesek olanlar oldu
Sen de namlı bir atanın kızıydın
Allah bir gelinimizsin
Sen dile düğünler kuralım

Erkek seldir- kadın büvek
Azıcık da sen uyar ol
Abılalık düşer sana
Dile kutnu kumaş dile al duvak
Dananın oynaması kazıktan
Bu çetecilik de canıma yetti
Gir aklına Üseyin’in
Belayı kadayı savak
Cayıp bu işlerden varıp gidelim
Kurtulak kargıştan- yazıktan
Başka diyarlarda vatan çatalım
Paraysa para bizde / malsa mal gani
Kar’ Üseyin gecenin geç yarısı
Açıp girdi kapıyı lambayı yaktı
Dışardan Hatçe’nin çığlıkları duyuldu...

Ertesi gün konuştu Kel Mustafa
Haklısın dünyanın bütün dağları kadar
Çiğillipınar’ın akmasından çok
Sıtara çiçeğinin açması kadar
Gayri ne fayda

Gece yarısı girdi Kar’ Üseyin
İçerden çığlıklar duyuldu
Hatçe bir fısıltı oldu
Düştü yellerin önüne
Kel Mustafa konuştu
Memlekette büyük savaş olmakta
Her yanda kan yürümüş meşe selleri gibi
Dünyanın dört bucağında
askerler kırılmakta
Bizim asker yenilmez aslında
Açlık sürüleri- bit orduları
Açtırmıyor gözünü ki vuruşsun koçlar gibi
Kar’ Üseyin ağam bu gün
cepheye asker sevketti

Kar’ Üseyinin atlıları
Toz bulutlarından bellidir
Kimisi Çifteler’de kimisi Dişliköy’de
Daydallı’da- Çaykışla’da- Honam’da
Bazan birkaç kişi bazan ellidir

Varır dayanırlar varlının kapısına
Kar’ Üseyin adına vergi toplarlar
Kelep kelep altın gelir yığılır ortalığa
Mecidiye- reşadiye altınlar
dökülür Gelin’in ayağına
Ve yoksul hanelerde un uçar- kepek kaçar
Tarlalar tohumsuz ocaklar odunsuz kalmış
Gülüşler bile sap sarı
Bakışlarda geri dönmez yolcuların kanayışları
Ülkenin dört yanından kan çığlıkları
Ve başka bir karabasan düşman postalları....
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:43 PM   #12
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-05

Önce sapsarı kesildi gece
Sığır sidiği renginde / sonra safran
Ardından limon ve yumurta sarısı

Birden yeşil oldu her şey
Çimen yeşili- ardıç
Püren rengi / acı güveyik
çamaşır kili
üzerlik
Yeşil yeşil kanadı
bir ala geyik
Bir göz cacık cacık baktı
Ardından dudu yeşili
Kıpkırmızı bir kuş yardı
Ağulcu acı otunu
Gagası gece karası
Gözleri ap ak
Elinde kırık bir sıtara
Geldi de başına kondu Hatçe’nin
Kekme vurdu alnına
Uzaktan anasının ağlayan sesi geldi
kurum rengi bir ormanın içinde
yanık yanık ağıt eder oturur
Hatçe o yana seyirtti
Seyirttikçe uzaklaştı ormandan
Ağladı deliler gibi
Birden babasını gördü
demirkır bir at üstünde
Baba dedi
Bu kimin atı baba
Babası gülümsedi
baktı manalı manalı

Bu Tebelek gavurunun
O kuşu da ben saldım
başını keksin diye

Sonra at konuştu

Ben Kar’ Üseyin’in atıyım
Ben de havasım Hatçe’ye
Ben de gelip gireceğim koynuna

Babası gülmeğe başladı
Sonra da kişnemeğe
At güldü / babası kişnedi
Anası güldü
Kar’ Üseyin ağıt etti

Bağırarak uyandı Hatçe Gözleri yaş içinde
Karşısında Kar’ Üseyin bağdaş halinde
Mayıl mayıl bakıp durur
Hatçe ağlamağa durdu
O ağladı / Kar’ Üseyin baktı yüzüne
Bir yalvarış / çığlık çığlığa
Uzaktan bir horoz öttü

İçimi mılcıttın / canın mılcısın
Güzelliğim miydi cümle günahım
Al işte cılkımı çıkarttın

Sonra arkasını döndü eğdi başını
Sabah ezanı duyuldu
İki gölge gibi kalakaldılar
Şafak ışıdı dışarda / yayla ayazı çöktü
Çıkıp gitti Kar’ Üseyin
Oturduğu yerde uyudu Hatçe...

Küçük ilçenin sokaklarında
Ölü çıkmış evlerin hali
Kerpiç evlerin alnında güneş keder eğiriyor
Bir yerlerden ağıt sesi geliyor
Bir çocuk / çöpten bacaklı / çember çeviriyor
Neredeyse kemikleri görünecek yüzünün
Dam diplerinde yaşlılar
Işıksız gözlerinde acıya bağdaş kurmuş
Uğursuz bir kıtlık yeli esiyor

Karşı mahallede kavgalaşan kadınlar
Güllü kakınç kakıyor
Satı oynuyor
Satı bağırıyor
Güllü oynuyor

Küçük ilçenin sokaklarında
Kasalak ağa evleri
Önü salındırma kuyulu
sırtları kavi

Bir de ellik gavurları
Demirci- kalaycı- rakıcı- arabacı
sair meslek erbapları
Bir elleri yağda- diğeri balda
Yüzleri güleç mi güleç
Tüm bunların arasından
Al kutnu sayasının içinde
boynu eğik
Geçip gider Filik kadın
Bu kaçıncı gelişin Bayraklı Kapıya
Kaçıncı ağlayıp yalvarması

Kızımı alıp kaçtı eşkıya
Kör tırnaklarınıza kurban olayım
Varın alın cerenimi çapulculardan
Ben garip bir kadınım kimsiz- kimsesiz

Tamam abıla dediler
Sen git çaresine bakarız
Bütün dünyalara küsmüş
Yürüdü istenci yıkık boynu bükülmüş
Suvermez’e doğru yaya yapıldak

Rahmetli kocası del’izzet
Heybetli bir adam idi
Udlu- küşümlüydü insan içinde
Hey gidi Deli İzzet hey gidi
Derdi ki kurt- kuş börtü- böcek
Onca hayvan içinde en şereflisi biziz
en şerefsizi
Katili- hırsızı- yüreklisi- yüreksizi
hey gidi - hey hey gidi
Ne harplere girmiş- belalar görmüş
Tarlaysa - evirmiş araziyi
Ekecek tohum yok ki

Derler ki Del’ İzzet’in ala bir kısrağı vardı
Sıkıştığı zamanlar da yol keser
ellik gavuru soyardı
İzzet daha tıfıl iken
Pörnek’te şaki Dimitri
Gelenin- geçenin yolunu keser
Soyardı deveyi- katırı
İnsan oğlu çiy süt emmiş
Korkudan sayar hatırı
Gözleriyle görmüş İzzet
Yalvarmış kervancılar
Demişler Dimitri gardaş merhamet et
amanı- imanı bilin mi
Karıncanın ocağına kuş bile konmaz
Ellik gavurundan eşkıya olmaz
Kimisi de dedi bu gavur değil
Türk’ün içinden tutması / adını saklıyor
Kimisi / niye saklasın
Gavurun köpoğlu köpeği
Kimisi öyle dedi - kimisi böyle dedi
Dimitri eşkıya / ne gavur ne müslüman
Dediler zaptiye baskın eylemiş
kuruşunu yemiş

İlçede hanayı var
şu Tebelek gavurunun
Pörnek’te akan çayı var
suyunda değirmeni var
Del’ İzzet önünü kesti ekizce’nin berisinde
Tebelek gavurunun atı yeğindi
Dizginleri salıverdi aktı bozkırın göğsünde
İzzet’in cılız atı erişemez ki
Avını kaçırmış bir avcı gibi ağlarcasına söylendi

Len zalım Osmanlı dedi
Yazıklar olsun sana
Gavuruna şahan atlar verirsin
Sıskası kalır müslümanına

İsmail’den olma / Hapılı’dan doğma
Beş bacının bir goncası
En kibarı en incesi
Deli İzzet’in karısı
Oturdu taşın dibine
kocadım gayrı dedi
Neredesin Del’ İzzet’im gel geri
Uzak cephelerden gelmiş
Altında ala beygiri
adına Del’ İzzet denmiş
Ortalık kaçak kaynıyor
Kaç kadın kurtardı başına çökülmekten
Kimi selinti toplarken
kimisi cacık kazarken

Kişifleyip kıstıran kaç çapulcu yakaladı

Ellerini urganlara bağlayıp
Dolaştırdı sokak sokak- köy köy
Attığı dayakları seyre çıktılar
Tilki tövbesine çekti çoğunu

Sığmadı dağa- taşa Del’ İzzet’in yüreği
Cem- i cümle cephedeyken
Ar etti kendisine buralarda beklemeyi
En sonunda çekip gitti ala kısrağın sırtında
Bir daha geri dönmedi

Arta kalanına biçilen yazgı
acı bir ağıt üstünde
Adı bilinmez bir yerden
Şehitlik haberin verdiler
sarı bir kağıt üstünde...
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:44 PM   #13
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-06

Ardıcın başına bir kartal kondu
Gagası alev rengi / pençeleri kınalı
Vahşisarı gözleri hançer keskini
İki kilim gibi gerdi kanatlarını
Bir çift dev yalım gibi aşağı- yukarı ığraladı
Gösterdi bin bir nakışını
Sonra kaşıdı gagasıyla koltuk altını
Hatçe’ye çevirdi
kor kesmiş bakışlarını
Uzaktan çan sesleri
Büyük hardal
Armudiye
Koyun curası
Zil
Sürünün önünde bir kiraz kuzusu
Tüyü kıvır kıvır
alnı çakal
Sürünün ardı sıra Kar’ Üseyin
Ha bire kaval çalar...
Kartal kiraz kuzuya baktı
Dal sarktı
kartal kalktı
aktı
Cırnağını yağırnısına taktı
Kar’ Üseyin habire kaval çalar
Kavalından kan aktı

Dışardan adam sesleri geldi
Hatçe uyandı
Fırladı dışarı
Baskın var sandı

Adamlar sustu
Bir garip süzdüler Hatçe’yi

Süzdüler
ılgıt ılgıt yürek yağı eriten
cihana nam veren güzelliği

Bir kadın
Gel bacım dedi
Topakev sökülecek
Karacalar’a göçülecek

Yürüdü kadının ardından
Pınarın dibine oturdular
Sonra Kel Mustafa geldi atıyla
Kucağına düvele kavunu
Çömelip kesmeğe oturdu
Bir dilim yedi
Bir dilim Hatçe’ye sundu

Öğle ezanıyla köye varıldı
Kimisi dam başından kimisi pencereden
Köylüler seyre çıktı
Gene çiyansı bir dokunuş gibi
Mılcımış yüreğinde duyarak
insan gözlerini
Kendi derinlerine çekildi
Ve tiksindi her şeyden bir kez daha
Her şeye küsmeğe yeniden karar verdi...

O gece Kar’ Üseyin daha bir yakışıklı
Girdi Hatçe’nin koynuna
Soyup giysisini üryan bıraktı
Kurban hiç kıpırdanmadı
Ve aygır at gibi
Doludizgin sevişti eşkiyabaşı
Sonra da çekip gitti

O öylece kaldı yatağın üzerinde
Sımsıkı gözlerini açmağa utanarak
Ve and içti kendine
Bundan gayrı hiçbir şey gönlüyle olmayacak

Ertesi gün gene geldi Kar’ Üseyin
Kurbanını kucakladı soydu yatırdı
Ve sabaha karşı Hatçe
Hiç bilmediği bir zevkin
ilk kez ayrımına vardı...
Ertesi gün aynı tadı
Daha bir derinden aldı
Acı bir zevkten ağladı
Kar’ Üseyin çıkıp gittikten sonra

Vuruverdi başını taş duvarlara
Dizlerini dövüp- saçını yoldu

Demek böyle bir köpekten hazzetmek
Benimkisi kahpelik
Ne demek keyfe gelmek

Sonraki gün sürgüledi kapıyı
Gece gelip kırıp açtı Kar’ Üseyin
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:44 PM   #14
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-07

Köseden köse kısadan kısa
Taş altında kalan arpa
ayaz çalmış buğday gibi büyüyememiş
Öyle kızıl kıvrım
Öyle çalgın
Adı Kemiş

Üzerlik suyuyla yıkar saçını
Ne savaş umrunda ne gidip dönmeyenler
Kızlara baygınlık geçirir
Ama ille de gelinler
Dünyanın tüm türkülerini ezberlemiş
Her taşın altından çıkar
Adı Kemiş

Düğünlere baş köçeği
Şafakları kulak diker Kar’ Üseyin çetesi
bu gün neylemiş
Nerede kim türemiş
nasıl nam vermiş
Velhasıl adı Kemiş
Her gün başka bir ucar
Bu gün devecileri soymuşlar
Yalvarmış kervancıbaşı
Diz gelip aman dilemiş
Bu gün Honam yörükleri
Evveli gün
Kayıştaşak
Damracılı
Boynugıllı köyleri
Kulunuz olalım kıymayın demiş
Kar’ Üseyin vergi kesmiş
Kel Mustafa adam vurmuş

Bir de Kör Durmuş...
Dinler de coşa gelir
Adı Kemiş

Karacalar sokaklarında çocuklar
Çığlık çığlığa bağırıştılar
Zaptiyeyi yalvartanların içinde
Vallahi Kemiş Efe de var

Yüzbaşıya dayak atmış
Kemiş Efe de var ımış
Çifteler zenginine
bir tekme vurmuş
Biri Kar’ Üseyin
Biri Keloğlan
Kör Durmuş
Ellik gavuru Petiri
Kemiş Efe de var ımış

Köylüler dona kaldı
Şaşkınlık dolaştı yüzlerde
Ne güleceklerini bildiler
Ne diyeceklerini
Kimisi seyirtti çocukların üstüne
Ulan bu nasıl laf böyle
Kim öğretti size böyle

Çocuklar bağrışıp kaçtı
Kepenek altında er yatar ımış
Kemiş Efe de var ımış

Ortalık durgunlaştı
Gülüp geçtiler
Devresi gün kapıları çığlıklarla açtılar
Çocuklar kuş gibi çığrıştılar

Ondan hökümet bile korkar ımış
Çeteler bir köy basmış Çöl Ovası’nda
Kemiş Efe de var ımış

Sonunda konuştu bir çocuk anasına
Sakın kimseye söyleme
Kemiş Emmi hepimizi topladı
Çıkarıp birer birer para dağıttı
Dedi amanın çocuklar
amanı bilir misiniz
Çıkıp bağırın sokaklara
nam olsun Karacalar’a
kemiş Efe de var ımış desinler

Uzun zamandan beri
gülmeyi unutan yüzler
Kemiş Efe’ye güldüler

(Aradan doksan yıl geçti
Gülünesi olaylarda
Kemiş Efe de varmış dediler)

Mayın patlar gibi patladı haber
Düştü duman gibi yerlere yayıldı

Kar’ Üseyin’in evini
zaptiye basmış
Çetesi Üğü Kayasındaymış
Hatçe’yi almışlar elinden
Kendisi yarıp kaçmış
Getirip Filiğe teslim etmişler
Görün Yeşil Hatçe nasıl da solmuş
Kurumuş bedeni- bed çehre olmuş

Filiğ’in azıcık udu küşümü olsa
Papaz Aptil Kadir’e yalvarıcı varmazdı
Elden günden utansa zaptiyeyi salmazdı
Mılcımış kızını geri almazdı

Sarı saman sardırmışlar beline
Kötü kader kara yazmış
Kar’ Üseyin dediğin ayının teki
Kız oturum üstüne oturamazmış

Karacalar Köprüsü’nün orada
Çınlayan ayaz
Duvar duldalarına
Sinlenmiş kalabalık
Çeltelerde gıcım gıcım cankesen poyraz
İnce bir kar altında can alıcı kesmiş dağlar
Bacalarda duman tütmez odunsuz
Mart kapıdan baktırır
Ekmek atlı- insan yaya
Un uçar- kepek kaçar
Ve korkunç güzel bir düş gibi
Dumanlı dağların ardında bahar
Bir zulüm izi gibi çökmüş yüzlere
Uzak cephelerde kar altında kalanlar
Bulanık havadan gün ummak gibi
Bir umut bekler olmuş ölgün bakışlar

Karşıdan atlılar belirdi
Kar’ Üseyin- Kel Mustafa- Kör Durmuş
Kalabalık ösürgelendi
Atlılar gelip durdu
Bıyıkları buz tutmuş
Ayakları dolaklı
Sırtlarında kürkleri
Kafaları şayaklı

Selam verdi Kar’ Üseyin
aldılar
Bir süre suskunluk çöktü
Aç açlığına yansın
Cıbır çıplaklığına
Dam dibinde birikip
Onu bunu koğulamak ayıptır
Benden selam edin Filik kadına
İstersem yeniden kaçırırım kızını
Yedi düvel gelse engel olamaz
Filik Kadın rahat olsun
Hatçe evinde otursun
kaçırmıyorum
Kaçırırsam şu bıyıklar ayıp olsun
Fakat kimseye varamaz ben yaşadıkça
Alsın hangi baba yiğit alacaksa
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:44 PM   #15
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-08

Ah Del' İzzet
Dön de gel
Öldüysen diril de gel
Ala beygirin üstünde
Kasal da gel- kurul da gel
dedi Safiye Teyzesi
gözlerinden on on döktü

Kimlere darılsın gelsin
Nesine kurulsun gelsin
Namusunu on paralık ettiler
Hatçe'sine sarılsın /gelsin
dedi Çatallı Teyzesi
gözlerinden seller aktı
Babası gelmezse gelmesin
Altınımız pul oldu
Gelip gözleri görmesin
Körpecik kızımız dul oldu
dedi Eşe Teyzesi
Hatçe'nin bağrını yaktı
Çapulcu konar üstüne
Esas yiğitlerden geri kalanın
Varıp ırzıyla oynarlar
Boynu buruk- dalı kırık olanın
dedi Fadime Teyzesi
sesi yürekleri söktü
Ağladı Filik kadın
Ağladı kanadı kırık Hatçesi
Haberler geliyor uzak cephelerden
Memleket paylaşılıyor
Bir yerlerde şehirler yanıyor
Açlık orduları dolaşıyor dağlarda
Sırtları bit kıvıldıyor
Gavurun soluğu ensemizde
Bir ocağın bir umudu olanlar
Yüreklerde ağıt olup yandılar
Köpekler uludu aç sokaklarda
Boşalmış hanelerde öttü baykuşlar
Zaman kan gibi aktı
Katmerledi acıyı başka acılar
Gülmeyi unuttular
Zaman sancı gibi aktı
Uykusuz koyarak *******i
Eridi kar
Dağlar masmavi baktı
Bahar söyledi yayla yeli
Titredi sinesi tohumsuz kalan toprak
Gür ekinlerin yerinde
kangal dikeni yeşerdi
Zaman avcı gibi aktı / insan av
Sağnaklar boşuna indi nadasa
Boşa gitti tarlada tav

Korkuda ve yoklukta kürnemiş kalabalık
Çalmaya- savaşmaya- teslim olmaya hazır
Canı derdine düşmüş çaresizlikten
Hatçe'nin yaresini unuttular

Su yolunda görenler laf çarptılar
Gittin de gürleyi gürleyi
Şimdi geldin oturursun
Neyin varsa zay olmuş

Utanmadan el içine çıkıyor
Çeşmenin başında esvap yıkıyor
Kendini el değmemiş çiçek sanıyor
Neyine kurulursun Filiğ'in kızı
Hatçe ağladı da sustu
Çıkmadı evden dışarı
Yüklük odasına pustu
Bir telaş sardı Filiğ'i
Sokağa çıktı bağırdı
Sövdü- saydı- kargış etti

Derler ki Aziziye'ye gitti
Papaz Aptil'in yanına
Aptil Ağam kurban olam yoluna
Ocağına düştüm / hal böyle böyle
Git Kar' Üseyin'e söyle

Aptil Kadir Ağa bindi atına
Yanında adamları / vardı Karacalar'a
Üğü Kayası'nda boru çaldı Kör Durmuş
Kara Hüseyin'e haber ettiler

Dedi- Aptil Ağa beni hiç sevmez
Adama boşuna papaz demezler
Korkacak falan değilim
Var çekin atımı gidelim

Hac'Ahmet Ağa'nın evinde buluştular
Aptil Ağa ağır adam
Varlıksa varlık onda
Tarlaysa tarla- ağalıksa ağalık
El etse hökümet ayağa kalkar
Kapısında yüz köpek beslenir
Göz kırpsa adam vururlar

Gel benim deli oğlum Hüseyin dedi
Kocaman kafasında şinik gibiydi fesi
Taslak suratında keder

Sen burada eşkiyalık edersin
Haberin var mı ola memleket gitti gider
Ordumuz yenildi tüm cephelerde

Sustu / dalıp gitti derine
O ara kahve verdiler

Ben buraya bunun için gelmedim
Elin körpe kızını zay edip attın

Atmadım Aptil Emmi
Helallığına aldım
Kaçırmak benden mi adet
Kancıkladı zaptiyeler

Durdu
Çevresine baktı
Çıkın len dışarı
Çıktı içerdekiler

Kader buymuş Aptil Emmi
Sen beni sevmezsin emme
Doğru düzgün ordu olsa
Sonra ben değmem yoksula
Varlı olanı soyarım
Gavur şurdan çıkıp gelse
Ben de kellemi koyarım
Filik kızına gelince...
Sözünü kesti Aptil Ağa
Bak hey benim Deli Oğlum
Filiğin kocası yiğit adamdı
Sana yakışmazdı alıp kaçırmak
Gelin sizi sulh edeyim
Allah'ın emrince evlenin

Tamam Aptil Emmi / dedi sevinçle
Çetecilikten de vaz geç
Oturaklı bir adam ol

Şimdi vatan savunmanın vaktidir
Gittiğin yanlış bir yol
Yedi düvel bağrımıza süngü dayamış

Anlattı Aptil Ağa
Dinledi Kar' Üseyin

Filiğin kapısına atlılar geldi akşamleyin
Oturup konuştular
Ağız tadı / kutu kutu lokum koydular

O günün çocukları anlatırlar ki
Aziziye'de tevir tevir donattılar Hatçe'yi
İpek keme entari / meydani
Al- yeşil- mor kadife sayalar
Livali ayakkabı / Trablus kuşak
Başına da yapraklı maşallah
Bacağına püsküllü top şalvar
Hatçe'yi donattılar
Karacalar Köyü'ne düğün kurdular
Dört gece- dört gündüz çalgı çaldı aptallar
Doymadık aç kalmadı
Ağalar- beyler indi yaylı arabalarla
ve hükümet adamaları
Rakıcı Anton'dan yük yük rakı taşındı
Seyirlik çıkarıp- kaşık kırdılar
Uzak cepheleri
Ve Kar' Üseyin'in sicilini unuttular

Gönülsüz gelin oldu Hatçe kız
Gönülsüz güldü oynadı
Gelin giderken ağladı
Gerdeğe girdiler hiç konuşmadan
Yattılar- kalktılar
Hiçbir dağ yoktu
Hiçbir yol hiçbir ırmak
Hatçe'nin içindeki küslük kadar....

Kaç gün geçti aradan
Aylar aktı sular gibi
İki baş yastığa geldi
Dem oldu Hatçe Gelin
Kar' Üseyinden zevklendi

Başını duvarlara vurdu yalnız kalınca
Dövdü bağrını
Gün oldu
dizme dizme cebe taktı koluna
Aş pişirdi / sofra kurdu...
Kar' Üseyin hanesi bu
Al atlı iner- kır atlı biner
Unutuldu verilen söz Aptil Ağa'ya
Çeteciliğe devam ettiler

Yedi iklim- dört bucaktan kara haberler
Dediler Kar' Üseyin cepheye asker sevk eder
Kıtlık hışım gibi zaptetmiş ortalığı
Onun hanesinde yokluk ne gezer...

******* devrildi günler dürüldü
Bazan tek adam kalmadı ortalıkta
An geldi bin bir ayak bir ayağa derildi

Köyler mezarlığa döndü
Kuş pisliği sıvandı kapılar
Cephede kalanlardan arta kalanlar
kıranda- kıtlıkta talanlandılar
Dağlar dolusu kaçak
çift süren kadınlara saldırdılar
Umut ateşleri söndü...

Bir asker kaçağı anlatıyordu
Neylesek fayda vermedi / yenildi ordu
Yediğimiz otlar ağudan acı
Ağzımın yarası- yüzlerimizin şişi
Bir iğdelik bulduk bilmem nerede
Günlerce iğde yedik tam sekiz kişi
Üçü öldü sonra / geriye kalan beşi
İğdenin unları durmaz midede
İsraf olmasın diye yuttuk çekirdekleri...

Yaralı bir asker anlatıyordu
Yaralı bir ata saldırıverdik
Hiç birimiz pişirmedik
Herkes çiy çiy yapıştı bir yerine
Say ki birer aç köpektik
Ne damarlarımızda kan kalmış
ne de dizimizde derman
Herkes kaptı bir yanını koparttı
Bana ise çavı kaldı
On kişi koştu peşimden
Kapıp paypança ettiler
Dinleyenler acı acı güldüler
Anlatan ağlıyordu...
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:44 PM   #16
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-09

Aziziye sokaklarında
Bir kıran yeli gibi eserken zaman
Bir bedenin kolları / bir ağacın dalları gibi
Kardeşçe yaşardı ellik gavuruyla müslüman
Halince koydun muydu insanoğlunu
dünya bahçesinde çiçekleşirdi
Minarelerde ezan / Kiliselerde çan
Anton Dayı rakıcıydı
Gevork süpürge satardı
Kutnu- kumaşçıydı Arşıncı Artin
Kalaycı Diren -Duvarcı Yanko
Haşhaş simsarı Karabit
Dimitri -Sarımsak
Avran –Aliko
Nalbantı- kalaycısı
Cümle meslek erbabı
ellik gavurundandı

Duaları ve türküleri
Türkçe’nin hesapsız renginden
Tabandan oynarlardı düğünlerde
aynı çalgının ahenginden

Yokluydu Türkmen oğlu
Varlıydı Ellik Gavuru

Uzak cephelerden
Sarı sarı kağıtlarda künyeler

Sokaklarda bozulayan yaşlılar
Bir uçta bir uca ağıt edenler
Her sabah kulaklar kirişte
Uğursuz haberler heyiklenirdi
Derler ki gizli boğaya gelen
eşkare kuzular

Petiri ilk önce haydıncı bilinirdi
Katırlara yük vurunup
dolaşır civar köylerde
Bir görünür- bir yiterdi
Arasan bulamazsın
Bekleyince gelmezdi
Olmadık yerde biterdi
Tuz- kil-arılık satardı ilkin
Bağırırdı kadınlara
Eyisi kiliiin / Eyisi kilin

Kızarlar- bağırırlar
Gene de sevilirdi

Dediler ki Aziziye Sokaklarında
Ulan bu Petiri gavuru
adamıymış Kar' Üseyin'in
Hem erzak taşırmış Dişkaya'ya
Hem de laf

Bazıları dudak büktü
Memlekette adam mı yok
hırsız- hayın ve gammaz
Hadiyin oradan ulan
Ellik gavurundan eşkıya olmaz

Laf enikleyip çoğaldı
Kulaktan kulağa aktı
Ellik Gavuru Petiri buz gibi şaki çıktı

Varıp haraç aldı ağadan beyden
Üseyin Ağa'sından selam iletip
Apaçık taşıdı erzağını
Kimseler açamadı ağzını
Akşamın alacakaranlığında
Petiri katıra binmiş
Aptil Ağa at sırtında yamaçlaştılar
Selam verip geçecek oldu
Durdurdu Aptil Ağa
Bana bak Petiri dedi
Köpek takke giymeyi bilmez
tingildedi mi düşürür
Ellik gavurundan eşkıya olmaz
Vaz geç bu işlerden gayri
Üç günlük seyissin
beş günlük at boku eşeleme

Ben erzak satarım emmi
Hem de kim alırsa ona

Sinirlendi Aptil Ağa
Hele bir bakın şuna
On paralık köpek taşağı enersin
Bir mecitlik arılıkla elin yunarsın
Vebalı- ziyanı boynuna
Biz biliriz ne eylersin

Sürdü atını ileri
Ardından baktı Petiri
Seyredenler duydular
Ben Kar' Üseyin'den yanayım
Kellem bile gitse dedi....

Söylenir ki/ buralarda bir zaman
sular tevatür akardı
Ağustos orağı kızartırdı tarlada
Zemheri can yağmalardı
Kör kalan ocakların dumanı tütmez
Çıkmadık candan umut kesilmez
İnsan çığlık çığlığa aç
Muhanetin kapısı aman bilmezdi
Cümle savaşlarda oğul bırakmış
Eşkıya talanında gitmiş ekmeği
Ağalar insafa gelmezdi
Kervanlar geçerdi
Bilinmez bir yerlerden tuz
kil ve kutnu- kumaş
buğday ve haber götürürdü
bilinmez başka yerlere

Bazan sıçankıran kördumanlardan
Bazan kervankıran ayazdan
Sıyrılıp gelirdi Türkmen savranlar
Giderek kötü haberler getirdiler
Giderek yol kesti haramiler
Gelemediler

Önce bebeler öldü
babası cephede olan
Sonra yaşlılar
kara zemherilerden çıkamadılar
Söylenir
Kal ü bela'dan beri
Sözü kerpiç kerpiç ören ağıtçılar
Ölenin kendini bile ağlatırdılar
Gün oldu sustular
Diyecek söz bulamadılar

Yabanıl bir korkuda
yalnızca beklediler
Attan- itten ucuz insan
Gene de
Allah devlete zeval vermesin
dediler...











Yüce yaylalardan ben geçemiyom
Doldurma sevdiğim ben içemiyom
Sevi dedikleri bir yeşil ipek
Dolaşmış sevdiğim ben açamıyom

Bir Suvermez Köyü türküsünden






Akşam inmiş gül pembesi
yeşil çimen üstüne
Böcek cikilemeleri kaplamış dağı
Bülbül aman eder keder üstüne
Gökyüzü yıldız sağnağı
Küskün yürür tozlu yolda dor' atı
İçlenir Kar' Üseyin demir yüreği hamur
Bir kanadı kırık gibi boynu burulmuş
Süngüsü düşük düşük bakar gözleri
Vursalar ses çıkarmaz
Kesseler aman demez
öyle bir duygu

Topakevin kapısında Hatçe'si
Çimenler içinde ayrıksı bir gül
Yıldızların arasında ay gibi
Nice hapis damlarını yardım da kaçtım
Dizlilere diz çöktürdüm
Başlılara baş büktürdüm
Nam eyledim yiğitlikte
hükümdar oldum dağlara
Sana gönül düşürdüm
şu ölümlü dünyada...
Sustu
Set çekilmiş su gibi
Soluğu körükleşti
İçin için birikti
Kar' Üseyin kara dağ
Sıtara çiçeği Hatçe'nin
önü sıra diz geldi
Yıkıldı büvetleri
Gözlerinden seller gitti

Ve Sıtara çiçeği
Tüm ihtişamıyla geceyi gördü
Yıldız tarlalarının
cikileyen ormanların coşkusu
gözlerinden yüreğine doluştu
Yel yaladı yanağını
Kekik kokularını duydu...

Delidir devranın kaba yelleri
Ömrümüzün çeçi savrulur gider
Dişin- tırnak topladığın ne varsa
Zamanın önünde devrilir gider

Hani nerede nam yürütmüş insanlar
Baki mi kalacak bizden kalanlar
Harcı kan saraylar- görkemli hanlar
Gün gelir tersine çevrilir gider

Hazanda gör yeşil biten otları
Bir deli yel eser eritir karı
Örnek alsan dağdan inen suları
İner düz ovaya kıvrılır gider

Ne kalır geriye geçip gidenden
Can çeker acıyı çökerir beden
Bir insan var/ birbirine zulm eden
Ömür farir - yürek kavrulur gider.

Aylı ******* devrildi
yalnızlığın yarlarından
Aydınlık günler çevrildi
Bir deli inilti kaldı geride
yanık yellerde savrulan
Ağlaya ağlaya açan gül gibi
Sabıkası saydı güzelliğini
Bu hangi Hatçe
kaçıncı eşkıya ganimeti
kanar en yeşil dalından
Bu kaçıncı hatçe onuru yağmalanmış
insanlığı dalanmış kaçıncı kurban
Seçimi olmayan kara yazgıyı
kurban gibi yaşayan

Zemheriler esti dağlarda / kurtlar uludu
Atlılar-yayalar geldi karlı yollardan
Gözlerinde taşıyarak kahredilmiş bir umudu
Ateşten sözlerle konuştular
parçalanan bir vatandan
ve yenilmiş ordulardan...
Bakışları bakışlara
Tarlaya tohum saçarcasına ekti hüzünü
Hiçbir ölüm haberi yaşadıklarından daha çok
üzemezdi Hatçe'yi
Hiçbir sevinç güldürmezdi yüzünü
Saya giydi ipekliden / dizim dizim altın taktı
Yumuş tuttu- heyket etti
Yeniden karışmak için yaşama
Kızdı- yerindi- öğündü
Güldü herkesle birlikte
Ağladı cepheden gelen haberlere
Hepisi de boşa gitti
Yaptığı yaşıyor gibi yapmaktı
Acemi oyuncu gibi yaşadı
Kim bilir kaçıncı Hatçe'ydi
Aylar aylara devrildi / yıla çevrildi....
Bazan geriye dönerdi bol yıldızlı *******de
ağaç gölgesinde / duvar dibinde
Geçmişine saplanırdı gözleri

Çiğillipınar'ın orada
Ana kız suya giderken
Çobanlar kaval çalar
hey gidi günler
Yakışıklı erkeklerin
kimisi ayna tutar kimisi türkü söylerdi

Ana- kız suya giderken
Hatçe kız ana dedi
Şu Aziziye toprağında
Bizden yoylu
Bizden güzel var mı
Güldü de anası Filik
Bir türkü söyleyiverdi

Caminin önünden görünür mezar
Bilmiyom ısıtma bilmiyom nazar
Anası kızından ilvanlı gezer
İlvanlı kadının kızına yandım

Zalim zemheriler tükendi
ince baharların kucağında
Kurt ulumaları dinledi
sarı ayazların çığlıklarında
Kuzuların bebeksi meleyişleri
kanattı içindeki masum şeyleri

Kanadı yüreğinde kaval sesleri
Davar çanlarını sevdi
Dualar mırıldandı sabah ezanlarında
Gün geldi / vaz geçti
Eskiler söylerdi ki
Bir yiğit de bir güzeli sevince
Bazan su yolunda - bazan tarlada
İlkin ayna tutar - işmar ederdi
Yüreği sevdadan kavrulasıya
Dağlara- taşlara savrulasıya
kız yüzüne gülmez imiş

Ne babasının çatal topakevleri
Davarı- devesi- parası- pulu
Ne de fidan boyu kâr etmez imiş
Gün olup dolup taşacak
El alem içinde türkü yakacak
*******ce söyleyecek
Cümle oba dinleyecek

Kızdan gönül almak için
türküler yakmak gerek
Sevi bilmez sayılırmış
türkü yakamayan yürek
Ki sonra havas olunur
ayna- mendil salınır / dünür varılır
Babası vermezse kaçılır imiş

Obalar türkü bahçesi olmuş bu sebep
Sevi bilmez imiş türküsüz yürek

Gün gelip başlık parası
aç köpekler gibi saldırmış
sevilere
İcat olununca böylesine yoksulluk
Varsıllar basıvermiş parayı
babalar kesmiş sözü
kızları satmış
Sevenlerin boynu buruk
kanadı kırık
Yürekler dalından kopmuş
O gün bu gün
Türkü yakabilen yanık yürekler
Yavuklusu yad koynuna girenler
“Gelin.. gelin..”

diye hasret söylerler

Yanar türküsüz ömrüne bu güzellikle
Kim bilir kaçıncı Hatçe
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:44 PM   #17
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-10

Aylar yıllara devrildi
Kar' Üseyin'in koynuna
Bir kez gönüllü girmedi
Gözünün çiçeğine bakmadı yüreğiyle
Bir kez sıdk ile gülmedi...

Gebe kaldı- sevinmedi
Sancılandı bağırmadı
Bebesinin adını Belkız koydular
Canının yongası saydı
Ciğerinin bir parçası
Bir onu severken güldü gönülden
Sırrını bir ona açtı

Günleri- ayları savurdu zaman
bitmez bir kırımın devranlarında
Uzaklara gidenlerden
kara muştular geldi
Ağaç ayaklı gaziler
Çökük yüzlerinde yitirilmiş zaferlerin küslüğü
Tam gidip- yarım geldiler
ağıt acısı bakışlar
Açlığa- kıtlığa sığındılar
Ayakları yalın / sırtları üryan
Çocuklar ve yaşlılar
Ekmek atlı- insan yaya
Un uçar- kepek kaçar...

Anlatırlar ki:
Ayağına varmış koskoca Aptil Ağa
Altına döşek serip
Eline kahve vermişler
Almış karşısına Kar' Üseyin'i
Memleketin ahvalini
bir bir anlatıp
Sonunda söylemiş ki:

Bak oğlum
sonu yok bu şakiliğin
Milli Kuvvetlere gel sen de katıl
Osmanlı- mosmanlı kalmadı
Memleket iki başlı
Arada kaynar sicilin
Gel teslim ol/ tam vaktidir
Vazife seni bekliyor
Vatan ki anadır
elinden ekmek yeyip- suyun içtiğin
İnsan anasını gavura teslim etmez
Gel teslim ol Kar' Üseyin
Bu devran böylece gitmez

Koyunun kaval dinlediği gibi
dinledi Kar' Üseyin
Bir şey demedi.

Bak oğlum Kar' Üseyin
bende sana söylemesi
Dök- düşün- yolunu seç
Gelmezsem belalar gelir başına
Gayrı bu işlerden vaz geç
Sonra da bindi atına
Düştü Aziziye yoluna
Üğü Kayasına doğru
saklı bir öfkeyle baktı giderken
Atını hırsla sürdü
Üseyin o düşman bakışı gördü...

Uzakta / tül gibi / belli belirsiz
Daha ışımadan Emir Dağı
Uykulara iniverdi kurşun sağnağı
Kör Durmuş borusuna davrandı
Çeteler can havliyle toparlandı
Çatışma kızıştı sabah ezanı
Karacalar Köyü
baskın var sandı
Belce Tepesinin omuzbaşında
Hesapsız mermi yandı
Eşkiyanın gözü kara

O saat bir yerlerde
Yabancı potin nalçaları
Babasının yurdunda dolaşır gibi
arşınlıyordu sokakları

O saat bir yerlerde
Dövüyordu toprağı
yabancı at nalları
Ölüyordu bir yerlerde
Adı sanı belirsiz
Bu toprağın çocukları...

Soğukkuyu Köyünden Kara Ahmet Efe
Çevirdi zaptiyeyi arkadan
Yanında birkaç askeri
Dedi ki hadiyin ulan
Gün öğle üzeri sesler kesildi
Çeteciler zaptiyeyi zaptetti
Uykusuz / kara yağız askerleri
Katıp önlerine köye indiler
Kel Mustafa- Kar' Üseyin- Kör Durmuş ve Petiri
Toplanıp kavil ettiler
Çetelere emir verip
Askeri camiye kapatın dediler

Ulan ben o Papaza sormazsam
Anam da avradım olsun
Karım boş olsun
Ben de bu askeri vurmazsam
Şu bıyıklar ayıp olsun
Kır Aptil deyyusunun kıçında bitsin
Karacalar ahalisi dinleyin beni
Ulan ben kime neyledim
Kimi soydum aranızda
Garibin hakkını korumadım mı
Var mı içinizde şikayet eden
Köylüler yok dediler

Ağır ağır dağıldılar gittiler
Toplandı çete
Tartıp- danıştılar
Kar' Üseyin Kar' Ahmet'e
Sağol Ahmet Efe dedi
Senin gibi bir yiğide böylesi yakışırdı
Adamaların dağ ardından sarmasalardı
Biz de zaptiyeyi alt edemezdik

Uzun uzun konuştular
Sürekli sövdüler Aptil Ağa'ya
Öldürecek askerleri
Kar' Üseyin'e kalsa
Sonra sofralar kuruldu
Tutsaklara da verildi
Başlarındaki yüzbaşıyı buyur ettiler

Sizi bize salan Papaz Aptil olmalı
Hele öldürek de görsün dediler

Yüzbaşı hiç istifini bozmadı
Doyurdu karnını / şöyle bir baktı

Madem öyle diyorsunuz
Gelin öldürün dedi
Sonra da üsteledi
Öldürün hadi
Susup kaldılar öylece

Siz devlet içinde devlet misiniz
Yüz binlerce insan kelle verirken vatana
Ya siz kimsiniz
Madem öldüreceksiniz gelin öldürün
Beni korkacak mı sandınız
Yalvaracak mı sandınız
Hele öldürün de görün
Bu toprağın yüzbaşısı
eratı tükenir mi
At atı basar Kar' Üseyin
yiğit yiğidi
Yiğit isen
öldür beni

Götürüp camiye kapattılar yüzbaşıyı
Susup kaldılar
Dağıldılar
toplandılar
Bir karara varamadılar
Gene söze girdi Kar' Ahmet Efe
Bakın Aslanım dedi
Benimkisi bir yardımdı sizlere
pırtıp kaçsınlar deyi
Siz tutup askeri esir aldınız
Kızarmış demiri eline almak gibi
Sözün kısası
Benim ömrüm cephelerde geçmiştir
Balkanlar'dan Çanakkale'ye kadar
Kuva'ya katılmak işin doğrusu
Ben şimdi gidip varayım
Aptil Kadir Ağa'ya sulhçu olayım
Ben kuva'ya katılayım
sizleri bilmem
Dökün düşünün
Başınıza iş gelmeden
bir karar verin gidip varayım
Aptil Kadir Ağa'ya sulhçu olayım
Ben kuva'ya katılayım
sizleri bilmem
Dökün düşünün
Başınıza iş gelmeden
bir karar verin

Kar'Ahmet çekip gitti
Askerler bırakıldı
Kar'Üseyin çetesi dağa çekildi
Sesi kesildi...
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:45 PM   #18
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-11

Arif Bey geldi de bağlar karıldı
Deli deli akan sular duruldu

Arif Bey türküsüne ait, Bayat ilçesinden derlenmiş iki dize.



Yol kıyısında çürümüş at kemikleri
Çürümüş bir suskunun üstünde gerili gök
kişiliksiz bir mavi

Köyler terkedilmiş gibi / can- cin yok
Yoksul mezarlıklar yol kıyısında
taşları esamesiz sarı birer diş gibi
Toprak tepeden tırnağa çopur
Tepeler tıknaz- bodur
Kıpırtısız bir yol / silinmiş gibi
Bin yıldır hiç kimse geçmemiş gibi
Ve küstahça oturan zaman
kulak kesildi / ösürgelendi
Kişiliksiz maviliğe akşam yürüdü
Ve arkasından gece
Kuva-i Milliye’den yana kavi
Ufuktan beriye bir kara yaylı
tırıs halinde
O zamanın çocukları bugün anlatırlar ki
Çanlarına çaput sarılmış
duyulmaz kara yaylının sesi
Üzerinde şimşek gözlü bir deli
Yarbay Arif Bey ve avanesi

Derler ki
kitaplar yazmadı bunları daha
yazsa ne çıkar
Arif Bey'in yüreğini
anlatamazlar
Ki bir gün Mustafa Kemal
Toplamış başına böylesi delileri
Her birini bir diyara göndermiş

Gelsin hele kurtuluş
Kiminiz Cumhurreis
Kiminiz başbakan demiş

Bu bir söylentidir elbet de yalan
Ama budur hikaye
Arif Bey'in dolaştığı yerlerde anlatılan



Kitaplarda söylenir ki:
Arif Bey l875'de Harput'ta doğdu. Binbaşı Osman Bey'in oğludur. l895'de harp oklunu bitirdi. Sicil numarası 1311-C-piyade 27. Balkan Harbinde 32. Alay, l. Tabur komutanı olarak görev yaptı. Birinci Dünya Savaşında, 12. Alay komutanı olarak Çanakkale'de Arıburnu'nun sol cenahında görev yaptı. Daha sonra 12. Alayla Diyarbakır ve Bitlis'de bulundu. Yarbay rütbesiyle İzmir Merkez Komutanlığına tayin edildi.*
* İplikçioğlu, Niyazi, Milli Mücadelenin Meçhul Kahramanlarından Yrb. Bayatlı Arif Bey ve ölümü,
3. Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyum Bildirileri.sf. 9l

Diyarbekir tireninde
Yollar bitmiyor
*******e giriyor külüstür vagonlar
tünellerden geçiyor
Loş bir kompartımanda
Müthiş zamanların kokusu
Birisi
'Mavi gözleri çakmak çakmak'
General Mustafa Kemal
Diğeri
Yarbay Arif
Gözleri eladan karaya doğru
Deli ateşler tutuşuyor
Yarbay Arif'in yüreğinde
Şimşekten yontulmuş sözler söylüyor
Mustafa Kemal
Yangınlar çıkarır yürekte
Umutlar dokunur
rayların üzerinde
Diyarbekir tireninde

Ve bir köşede kıpırtısız
Yüzü mum gibi hüzünlü
Loş lambanın ışığında
Uzun parmakları ıssız
Kuzguni saçları dökülmüş
omzuna kelep kelep



Dal gibi genç bir kadın
Diyarbekir ovasında
bir tarlada bir bakışta vurulmuş
Arif Bey'in ikinci hatunu Zeynep
Kara tren gidiyor yüce dağlar devirip
Yüreğini biler gibi
Binbir beladan çıkmış
Yarbay Arif'in
Kitaplarda söylenir ki;
Yunanlılardan İzmir'e çıkışında ilk direnişi başlatan O'dur. İzmir 'den tek başına Bursa'ya kaçtı Yanında birkaç subay ve er olduğu halde, kıyafetini de değiştirerek, Seyitgazi'ye geldi. Arif Bey bu yörede bir taraftan milli bilinci uyandırmaya çalışırken, bir taraftan asker toplamağa başladı.*
Kitaplarda söylenir ki; Eskişehir Ahz-ı Asker kaleminden mevrut 23 Haziran 335 (1919) tarih ve 506 numaralı şifreli telgraf özeti:
I Kor Ahz-ı Asker kalemi Riyasetine
Refakatinde 8 piyade neferiyle tek atlı iki yaylı arabası bulunduğu halde Seyit Gazi'ye muvasalat eden piyade kaymakamlarından Arif Bey, Binbaşı Abdullah, İstihkam Yüzbaşısı Nurettin ve meçhul bir topçu teğmeni, dolaştıkları mıntıkalardan asker topladıkları, İzmir'i kurtarmağa gidecekleri ve Yunanlılardan intikam almak fikriyle mah-ı hali 21 Cumartesi günü ezani saatle Seyyit Gazi'ye geldikleri hükümeti mahalliye tarafından Eskişehir mutasarrıflığından alınan istihzanda derdestleri emir alındığında mahalli jandarma komutanlığı 3 defa teslim olmaları teklifine ademi inkiyatda bulundukları tarafeynden olunan müsademede bir nefer meyyiten (ölü olarak) Binbaşı Abdullah Efendi ve bir nefer de hayyen (sağ olarak) elde edilerek Eskişehir mutasarrıflığına teslim edildikleri.. Arif Bey bu badireden kurtulduktan sonra...
* İplikçioğlu,Niyazi (a.g.y)
** Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, 39.sayı, 939 no'lu belge.(aktaran,N.İplikçioğlu-agy-)
İşte böyle kaçılmış Seyitgazi müsademesinden
Osmanlı zaptiyesi
bir hayli at koşturmuş peşlerinden
Üstlerine yaylım ateş etmişler
Vurulmuş yaylıdan bir kuvacı er
kalmış yolun ortasında
Eskiler ekmeğe el basıp söyler
Sonradan satırla doğramış
tetik çeken parmağını
Arif Bey'in askerini vuran asker

Arif Bey düşünür / yüzü çığsilah
Aziziye toprağında ne olmuş görek
Bayat yaylasına karargâh kurak
Afyon'da paşalar neylemiş sorak
Soğukkuyu Köy'ünden Kara Ahmet
Ekizceli Bekir Çavuş - Seydi Çavuş
Suvermez'den Üseyin - Bayat'tan Püsküllü
Tatar Hasan / Abiloğlu
Ayı Veli - Aşık Halil
Genlik'li Maşta ile Osman Onbaşı
Kayılı Hasan Çavuş
Bir de Gımık Bekir vardı Çukur Kuyu'dan
Aziziye'den Tahir Efe - İbici
Gömü'den İzci ve ötekileri
Kim bilir sağ döndü hangileri
Hey gidi Balkanlar
Hey gidi Çanakkale
ahd olsun size
Arkamızda mezarı taşsız kalan
Binlerce şehidin kemikleri / size and olsun

Çapulcuya sorgu- sual sormadan
Döneklere hiç mahkeme kurmadan
Halkı soyanları konuşturmadan
Alalım kellesini tavuk başı koparır gibi
Böcek çiğnercesine ezelim cesedini
Kalanlar bize yeter
Kalanlara alem-i şan olsun
Sür atları Seyis Vahit
Varalım hayır olsun..

Arif Bey dediğin kan içer kanmaz
Düğmeni açık unutsan yatırır falakaya
Dedi içinden içinden
Tabaklar’lı Kara Vahit
Vurdu kamçıyı atlara

Kaçsan kaçamazsın Azrail gibi
Yer yarılsa yere girsen
bulun izini
Öldürse kurtulursun
Öldürmez oyar gözünü
Yarbay Deli Arif derler
şakası yoktur
Vurdu kamçıyı atlara
Tabaklar’lı Kara Vahit

Balkan Harbi geçti gözlerinin önünden
Ve sonra Çanakkale- Arıburnu

Kan ve yangın cehennemi
Şimdi / binlerce asker firarisi
Bütün dağlarında Anadolu'nun
Satılmış bir devletin dağılmış ordusundan
Açlığın ve bitin yağmasından
geriye iskelet kalan
Gecede köyler geçildi insansız

Arif Bey uyumaz
yüzü depremler içinde
Yer gök düşman içinde
Hainler ne kadar çok
Çete kuracak bozkırdan
Başka yolu yok
Sahi bir de Kar' Üseyin var idi
Karacalar Köyünde efelik yapar idi
Arif Bey bir aralık geçmişti de buradan
Duymuştu da namını
Gidip bulmuştu karargâhını
Tevatür davar kesilmiş
Kan ve ölüm günlerinde yenilip içilmişti
Düşündü Arif Bey
Hüseyin biraz ayardı
O kel kardeşiyse kurnaz
Madem ki çete kurdunuz
Ayırın haklıyı haksızdan
Devlet kendi canının derdine düşmüş
sağlayın buralarda asayişi
Soygunculuk çapulculuk olursa
Bir gün mutlaka gelirim
Gidin sorun nasıl adam
Deli Arif'i demişti

Aradan zaman aktı
Bir de aklında kalan
sis rengi rakı
ve kuzu gözlemenin tadı

Düşündü Seyis Vahit
Dedi ki
Yarbayım meramım vardır

Eveleyip geveleme - kısa kes- denk yükle
Söyle len nedir derdin...

Körpe gelin koymuş idim ardımda
Şimdi bilmem kimim kaldı yurdumda
Kısmet yolumuzu sılaya vurdu
Birkaç günlük izin verirseniz bana
Düşündü Arif Bey
Sustu
çıkardı tabakasını
bir tütün sardı

Tabaklar’ lı Kara Vahit
Nice yangınlar yaşadık
Bir türkü çığır bakalım
Olsun açlığımıza katık
Bu yel Emir Dağları'nın yeli
kokusunu bildin mi
Bir türkü söyle ki yanık efkârdan
Ölüm var- ayrılık var
Belki de bir daha esmez bu dağlar
yarına çıkmamak var

Bir güzele yanar oldum özümden
Kendim ladim oldum kendi sözümden
İk'ellerim gitmez oldu gözümden
Hala gitmektedir dem dem üstüne

Bu dünyada vefa gitti naz kaldı
Yandı ciğer kebap oldu köz kaldı
Bu dünyada ocakzade az kaldı
Halâ gitmektedir dem dem üstüne

Tabaklar’lı kara Vahit
Avaz etti karanlıkta sesi dağları dağladı
Gevşedi de Arif Bey'in demir yüreği hamur oldu
Nedenini kimsecikler bilmedi
İçin için hıçkırarak ağladı

Ağaç ayaklı gaziler doğruldu yerlerinden
çocuklar ve kadınlar çevreledi yaylıyı
Ali oğlu Mıstafa babam olur bilin mi

İlebeç oğlu Seydi dayımdır tanır mısın
Halil oğlu Iramazan kocamdır gördünüz mü

Hoş geldiniz konuklar
Cephede ne var- ne yok
Burada işler bozuk
Kıtlık çalar - yokluk oynar
Telef çok

Atladı yaylıdan Yarbay Arif Bey
Koca bir dağ gibi dikildi
Baktı
sıska
sefil
perişan kalabalığa

Derler ki
Tevatür olmasın
boyu üç metre filan gibi
Tıpkı bir yanardağ gibi kükredi

Kesin lan başıbozuklar
Biz ne asker kaçağıyız
bazılarınız gibi
Ne de haberci- tatar
İvedi su dökün atlarımıza
Açız / ekmek getirin
Altımıza hasır serin
dinlenek
Ki ondan sonradır ki
vardır elbet bizim de bir lafımız
Diyek...

Korku ile kalakaldı suratlar
Sesler kesildi
Maden kovalardan sular boşaldı
ardıçtan hatıllara
Atlar süzdüre süzdüre içti
Doru olanı tınsırdı
Kır olanı kaşandı
Ve ancak tanıdı anası Vahit'i
Kuzum - dedi
Meledi kuzular gibi
Sarıldı...

Haşhaşlı katmer ve oymaç yediler
Sonra Arif Bey konuştu
mavzer patlarcasına

Benim adım Yarbay Arif
Deli Arif derler lakabıma
Kuva-i Milliye ordusundanım
Esasen Bayat'tanım
Cellat olmaya geldim
İngilize- Fransıza- Yunana
Azrail tayin oldum asker kaçaklarına
çapulcuya- eşkıyaya
Eli silah tutanlar bana katılacak
Katılamayan peyderpey asılacak
Çünkü cümle memleket işgal altına.
Herkes bunu böyle bilsin
Kara Vahit
şimdi sana gelelim
Madem izin istiyorsun
kal
Yarından sonra gel
Bayat'ta beni sor
bul
Altında bir at olsun

Ki seni tanırım / eğer gelmezsen
Gelir mutlaka bulurum
Bulur ateşe veririm
Kaçsan izini sürerim
Leşini itlere veririm
Sen de beni tanırsın
sakın unutma...
O günün çocukları bu gün anlatırlar ki
Tam iki gün sonra akşam köründe
Ulu azatın altında atlılar durdu
Terli ve dehşetliydi yüzleri

Ölüm- yaşam arasında suskundu dallar
Kaç ölüden artakalan soykalarıyla
canlı cenaze insanlar
Bir korku ateşinde / rüzgâr kupkuru
Arif Bey Vahit'i sordu
Üç gündür saklandığı ağacın tepesinde
Kara Vahit korkudan geberiyordu
Çekti silahını Deli Arif
iki el ateş açtı havaya
Dalların arasından aktı mermiler
Vahit işedi donuna

Yaktılar samanlığını Mıstafa Emmisi'nin
Kardeşi Tatık'ı götürdüler yerine
al bir gürenin sırtında

O günün çocukları bu gün ihtiyar
Samanlık yandı dumana boğuldu sokaklar
Anlatırlar ki
Gece aysız ve sırdaş
hırsızlayın karanlıktı
Bayat Boğazındaki konak yerinde
Tatık gözlerini kırpmadı
Çeteciler uyuyunca
al gürenin sırtına atayıp kaçtı

Ve aynı gece sabaha ulaşmadan
Yitti iki kardeş Emirdağ toprağından
Bir daha dönmediler
Arif Bey ölene kadar
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:45 PM   #19
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-12

Kitaplarda söylenir ki:
(Seyitgazi müsademesinden kurtulduktan sonra)
'Arif Bey doğruca Bayat'a geldi.. Eğrilitepe yaylasına çıktı.. Civar köylere adam salarak ilk Kuva-i Milliye birliklerini kurmağa başladı, Milli Mücadelenin ünlü Karakeçili alayının nüvesi bu şekilde kurulmuş oluyordu.'
İplikçioğlu, Niyazi, a.g.y.












Mangalı gümüş de maşası altın
On iki jandarma takınır martin
Gavık süpürgeci, arşıncı Artin
O güzel günler de yadıma geldi

Kır atına binmiş önüme geldi
Odasına düştüm halı döşeli
Bedel gabil olsa yeterdi malı
Kör Vali gelir de ister sabini

Yerine de sadık Beyi salalım
Beyim kalksın biz yerine ölelim

Emirdağ Kuva-i Milliye Reisi Aptilkadir Ağa'nın ağıdı;
(1928'de karısı Kezban yakmış) **

Yaldızkaya, Ömer Faruk,Türkmen ağıtları




Bütün kavgalarda böyle olmuştur
Varsıllardan para
Yoksullardan can

Kaçaklar
Aç bi ilaç - saldırgan
Binlerce serseri mayın
ortalıkta dolanan
Yenilmiş ülkenin dul kadınları
Yapışmış sabanın sapına
El gölgeliği eder mert olan
Namussuz saldırır
şehidin namusuna
Yıkıntılar arasında
bir depremin dumanları
Kan ile sulanıp
yalımlara kızarır ateş çiçeğinin goncaları

Bütün kavgalarda böyle olmuştur
Varsıllardan para - yoksullardan can

Söylerler ki
Beş yüz atlı
Yüz yetmiş piyade tamam eyledi
Bir bakarsın
Sandıklı Ekinhisarı'nda
Bir bakarsın Şuhut'ta
Çobankayası’ nda
Yapıldak'ta at sular
Eşkıya kovalar Aziziye tez Köyü'nde
Derler ki dağlara haber salar
İneni bağışlar orduya katar
İnmeyenin evini yakar

Anlatırlar
Aziziye Kuva- i Milliye Reisi
Aptil Kadir Ağa
Dededen atadan varsıl
Neredeyse iki yüz okkalık
kara okkayla
Ak kadın diye birini
kıçını yumaya hizmetçi tutmuş

Yaylasında topakevi- davarı
Urum'dan- Şam'a gider
katar katar kervanları
Lakabına Papaz derler
Gövdesi dehşetle kıllı
Aziziye Kuva- i Milliye Reisi
Aptil Kadir Ağa

Arif Bey oturmuş ağanın konağında
Aklı Kuva- i Milliye karşıtlarında
Gözleri çığsilah
Dikir dikir seyriyor alın damarı

Bana bak Aptil Ağa
Ya külliyen ölürüz
Ya vatan kurtulacak
Önemi kalmadı gayri
Sıkışmışız - çemberimiz dar ımış
Erzak- silah yok imiş
Köyler aç- dağlar kar imiş
Duyduk ki burada da
yeygisi fazla gelip anrışanlar var imiş
Dedik ki
buradan başlayalım
Kuva- i Milliye'ye cephe tutanı
atın bokunu tepelediği gibi tepeleyelim
Derler ki
Soğukkuyu'lu Kar' Ahmet Efe
Ekizce'li Bekir ve Seydi Çavuş
Köçekoğlu Tahir Efe
orada idi

Aptil Ağa toparlandı
Senin dediğin adamlar
üç- beş kendini bilmez
Lakin bunların dışında
Kendini devlet sayıp vergi toplayan
Cepheye gideni- ben saldım- sayan
Ordu kurmuş Emirdağı'nın başına
Sanır ki çeteleri yenilmez - kolu bükülmez
Daha başka eşşekler var anrışan
Memleketi işgal eylemiş gâvur
Kendi gavurumuza gücümüz yetmez

Vay anasını / diye bağırdı Arif Bey
Hay senin ananı avradını / milyon kere...

Oltu Taşı boncuğunu karşı duvara fırlattı
Boncuklar saçıldı yere
Yüz küsür okkalık
Aptil Kadir Ağa dirkeden attı

Sustu Arif Bey
Ateşin bir anlık susuşu gibi
parlamadan önce

Hey ulan hey dedi
Hey ulan hey..

Kalktı
Yürüdü iki adım
Bir süre dışarı baktı
Oturdu yerine
Bir tütün sardı
yaktı

Bak Aptil Ağa
dedi
Kan içinde bir ömrü
kim isterdi...
Merhamet, iyilikten farklı olarak çoğu kez gaddarlık olarak görülür. Ekleminden çıkmış bir kemiği düzelten hekimin yarattığına benzer bir sızı yaratır insanda merhamet. Bir aptal, cahil, hatta suçlu kişi bile iyi olabilir. Ama cahil bir insan merhametli olamaz. İşin özünü anlamak gereklidir merhametli olabilmek için..

Fiş, Radi, Ben de Halimce Bedreddinem,
Mazlum Beyhan çevirisi
İlk çığlık
Yıkılmış bir dünyaya
ilk isyan haykırışı
Duyduğu hep inilti - hep ah
Gördüğü / Kolları kopuk
Yarası bülgüyen cesetler
Nere gitse / işgal edilmiş insanlar
Kısır gök - dul toprak
Unutulmaz derecede umutsuz gözler
Korkak ve hayvani bakışan

Bir de
derin bir yerlerde okunan Kur'an
Ve Binbaşı Osman Bey'in
sevdiği gramafon plakları

Çok eski zamanlardı onlar
Yitik birer masal gibi kaldılar
Hiçbir şey yakışmazdı insan yüzüne
sevgiyle gülmek kadar...

Arif Bey'in suratı
fırtınalı bir gök gibi devindi
Konuştu birden bire / sesi sakindi
Bak Aptil Ağa dedi
Babam Binbaşı Osman / Bayat'tan olur
Nereliyim unuttum aslını ararsan
Hayat her yerli yaptı beni
Askercilik oynayarak büyüdüm
Ve bitirir bitirmez harp mektebini
Balkan Savaşı'nda buldum kendimi
O gün bu gün
Öldürdüğüm insanların sayısını unuttum

Artık öldürmek
Bir çobanın her akşam
oyunlarını sayması gibi...
Ama
öyle bir dünyada birilerinin
an okuması gibi bir müezzinin
dürmeyi iş sayarak
ürmesi gerek...

Çanakkale - Arıburnu
Diyarbekir – Bitlis derken
İzmir Merkez Komutanı tayin edildim
Yunan'a karşı teşkilâtlanıp
direnmeyi denedim
Çıkarttım osmanlı üniformasını sırtımdan
Pis bir paçavradan sayıp yaktım...

Hasılı vel kelam
Daha nice badireden atlayıp geldik buraya

Cem-i bedenimde kavga izleri
Canalıcı benden korkar
Unuttum kaç kelle kopartmışım
kulak kesmişim - avurt dilmişim
Kar' Üseyin dedikleri kim
Korkudan dağlara kaçan
Bir zavallı pislik - bir garip sıçan
Ki nice Kar' Üseyinleri haritadan silmişim
İndirin içinizden kaygı yükünü
gerisi benim işim...
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 08-16-2007, 12:45 PM   #20
F.S.Mehmet1453
Aşmış Üye
 
F.S.Mehmet1453 Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Jun 2007
Konum: İstanbul
Mesajlar: 50,906
Teşekkür Etme: 70
Thanked 143 Times in 89 Posts
Üye No: 43266
İtibar Gücü: 12091
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi : F.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond reputeF.S.Mehmet1453 has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan

Ateş Çiçeği-13

O günü yaşayanlar anlatırlar ki
Atlılar göründü Belce yolunda
Uzaktan izlediler

Gelen Arif Bey ve birkaç adamı
Köyün ortasına topladı köylüleri
Kar' Üseyin nerde dedi
Dediler bilmiyoruz beyim
Bir an düşündü
Bıyığını burdu / durdu
Dedi
Tez'de Çatallı'da
Dağdan inen eşkiyayı çeteme kattım
kimsenin canını almadım
Duymuşsunuzdur
Dağdan inmeyenin damını yaktım
Korkudan- ürküden değil elbet
Bilekse bilek - Yürekse yürek
Ama memleket işgâl altında
Bana asker gerek...

Üseyin'in anası kim / burda mı

Burda dediler

Siz köyün ileri gelenleri
Sen / Hacı Ahmet Ağa
Bir de sen Hasan Hoca
Eğer Kar' Üseyin bura gelmezse
yakarım Karacalar Köyünü
Bunu koyun aklınıza

Ayrıca / kendisi arkadaşımdır
hanesinde ekmek yedim zamanında
hatır vardır
Selamımı söyleyin / gelsin konuşak

Ulaklar ulaşıp haber iletti
Maviyle sarı arası
Karayla ak arası
Gök ve toprak arası

Sustu Kar' Üseyin / sustu yel
Arif Bey söylüyor ki
Gelsin teslim olsun hele
Bildirin avanesine bize katılsın / bağışlayalım

Altlarına atları
Bellerine pusatlarıyla gelsinler
Vakit kurtuluş vaktidir
Varın selam edin Kar' Üseyin'e
kardaşı Mustafa'ya
omuzdaşı Dursun'a - ötekilere...

Çetecek teslim olup katılsınlar bize
Düşmana birlikte dalalım
Yol tepip- yoldaş kılalım
Varım selam eylen Kar' Üseyin'e

Kel Mustafa dedi ki
inanma Ağa
Kancıklayıp pusu kurdular sana
Kimseler gelemez bilmediği dağa
Varalım gitmeyelim / eyvallah etmeyelim

Kar' Üseyin dedi
yalan değildir
Arif Bey yiğittir- yılan değildir
Kalsa / ne zamana kadar
Gün olur gelip bulurlar
Varalım teslim olalım
Orduya katılalım
Şu meslekten kurtulalım...
Karacalar Köyü'nün orta yerinde
Köprünün yanında- duvar dibinde
Gözlüyor kalabalık / suskun meraklı
yamaçtan inen karartıları
Havada yalnızca
uçuşan güz yapraklarının
hazin hışırtıları

Gözleri eğik
Yüzünde zorlama / dehşetli bir ifade
Adımları kaldırdıkça tedirgin
yere bastıkça kuvvetli
En önde yürüyen yorgun bir dev
alabilesiye heybetli

O günü yaşayanlar anlatırlar ki
Muhtarın evinde döşek serildi
Oturup hoş beş ettiler

Cephelerden konuşuldu
Yenilgilerden
Kuva-i Milliye'den söze girdi Arif Bey
Mustafa Kemal'i anlattı
Memleket işgâl altında
Neyin nasıl olacağını

Umut var mıdır
dediler
Dedi
hem de dağlar kadar
Beni dinle Kar' Üseyin
Kurtuluş vaktidir gayri
Beş yüz atlı topladık
iki yüz yaya
Ve dahi dağlardan çığ gibi adam
bizim orduya katılmakta
Ki şimdi sıra sizdedir
Sicilin kabarıkmış / öyle söylendi

Memleket kurtulacak sen olmasan da
O vakit hiç şansın yok
Yedi düvele baş gelen
Kuva-i Milliye ordusuna

Yol tepip yoldaş olalım
Mavzer sıkıp at sürelim
Gâvurdan hesap soralım
Omzuna rütbe verelim
Bize katıl Kar' Üseyin

Benden sana söylemesi
Dök- düşün- akıl yürüt
Var git konuş kardaşınla- kızanınla
Bana hemen cevap getir

Kel Mustafa işmar etti Kar' Üseyin'e
Maviyle sarı arası
Karayla gök arası
Çıktılar
genişleyip daraldı
daralıp genişledi
gök ve toprak arası
Ne poyrazda esen pohur kokusu
Ne ardıcın başında öten bülbül
Ne gök mavi
ne taş sert
Nedensiz bir daralma
Garip bir sıkılcım...

Kel Mustafa dedi ki / inanma Ağa

Del' Arif'in gözünde
hiçbir gözde görmediğim
bir garip ışık
Nice katiller gördüm
böyle bakanı yoktu
Yalakları idam sehpası
Karası kandil isi
Zifiri *******den
zindanlardan bin beter
Kalbur kalbur açılmış
Herif sanki Ezrailin kendisi

Sustu Kar' Üseyin
Bir tütün sardı usulca
Çömeldi / sırtını dayadı kayaya
Kara kara - bel bel baktı uzaklara
Horan düzlüğüne- Karacalara
Baktı melul melul Emir Dağına

Ben Arif Bey'i bilirim
Bir zaman geldiydi buraya
Emanet ettiydi bizim civarı
köyleri- dağları- insanları
Erkek adamdı namı var
Hiç unutmam o zaman
-Buralar sana emanet- demiştir
Delidir - bellidir ama
tükürüp yaladığı görülmemiştir...

Kel Mustafa acı acı bakındı
Yüzünde kekre bir gülüş
Hani Göğüs Yayla'da bir akşam
beygir soluklayıp - ekmek yediydik
Ardıcın dibinde dediydin bana
-İnsanoğlu çiy süt emmiş
güvenme ben dahi olsam-

Hani Tekne Çukurunda şaşırtıp zaptiyeyi
kayanın dibinde duldalanırken
aynı lafı gene tekrar ettiydin

Aman ağam kadan alam
güvenme Arif Bey'e

Aah Mıstafa bahtı kara kardaşım
Senin aklın üçe- beşe ermiyor
Memleket paypança ediliyor

Dağlar eşkıya tarlası / asker kaçağı
Milletin canı burnunda
Devlet yok- yokluk içinde

Askeri mi var ki ileri sürsün
Var mı üstümüze mavzer sıkmakta
Biz gibi yiğidi niye öldürsün...

Sürmez eşkiyalık bir ömür boyu
Bir gün bu inişin yokuşu olur
At atı basarmış yiğit yiğidi
Korktu sanma sakın
beni tanırsın
Çoluk çocuk büyür dağda- bayırda
yıl yıla devrilir gider
Bir gün çıkıp gelirler
El mi yaman- bey mi yaman kardaşım
Alî Osmanlıyı dahi yendiler

Konuştular
Deli bir tedirginlik gibi yel
bostan otlarını estirdi
Köskenmiş döşeğine Arif Bey
kaçıncı kadehi içti

Geldiler / Tamam dediler
Sordular / bütün çete toplansın mı
Olmaz dedi Arif Bey
Aziziye'de baskın oldu sanarlar
Ayıp olur Aptil Kadir Ağa'ya
Yalnız ikiniz gelin
Hele varalım yanına
Sizleri barıştıralım
Oturup yol- yordam konuşalım
Tamam dediler
Eğerlenen atlarına bindiler
Horan yönüne sürdüler...

Havada garip bir sıkılcım
bir şeyler olacakmış gibi
Tarifsiz tedirginlik
boy verdi yüreklerde kamış gibi
Çeteler kaldı geride
Konuşmadılar bir süre
Ne berbat bir duyguydu
Ağlamak isteyip de ağlayamazmış gibi

Atlılar yitti bozkırda
Horan'ı atlayınca Aziziye'den yana
F.S.Mehmet1453 çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:19 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.