www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

 
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 09-25-2005, 02:45 PM   #1
djcrueL
ÇaKaL Üye
 
Üyelik Tarihi: Aug 2005
Mesajlar: 1,349
Teşekkür Etme: 61
Thanked 1,454 Times in 518 Posts
Üye No: 11
İtibar Gücü: 2511
Rep Puanı : 79583
Rep Derecesi : djcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond reputedjcrueL has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Tiyatro ve Bizler

Günümüz insanı kendini tanımaya daha çok önem vermeye başladı. Kendini tanıma ve kendisi ile başkaları arasındaki benzerlikleri bularak, insanlığın birbirine benzer olduğunu doğrulama isteği de zaten yeni bir düşünce değil. Ancak yerleşik toplulukların, insanı tanıma ve anlama, yönetim biçimlerini, sistemlerini ve yaşama tarzlarını da bu temel anlayış üzerine kurma konusunda gösterdikleri çabalar, ancak göçebe toplumlarda önemli bir sorun olarak görülmüyor.

Tiyatroculuk mesleği insanla uğraşan topluluklarda neden somut bir gereksinim halini almıştır? Bu topluluklarda tiyatroculara yapılan yatırımlar; binaların inşası ve bakımı için genel bütçeden ayrılan ciddi harcamalar, projelere ayrılan önemli miktarlar, tiyatroculuk mesleğinin özel çalışma koşulları olduğu, hak ve hukukunun belirlenmesi, verimliliğinin ve üretkenliğinin arttırılabilmesi için sistemler oluşturulması, hep bu toplumların tiyatronun gerekliliğini, yaşamın vazgeçilmez gerekliliklerinden birisi olarak görme süreçlerinin sonucudur.

Demokrasi kültürünü insanın kendi kendisini yönetmesi olarak gören, bu sorumluğu bireylere dağıtmak isteyen felsefe, tiyatro kültürünü de vazgeçilmez bir gereksinim olarak görmüştür. Çükü tiyatro, demokrasi kültürü sürecini hazırlayan bir meslektir.

Tiyatroyu böyle bir sorumluluk bilinci ile anlamak, onun sahiplenilmesini de birlikte getirir. Çünkü toplumun demokrasi kültürünü benimsemesi, eleştiri ve özeleştiri kültürünün de gelişmesi demektir. Tiyatro bu kültürün gelişmesine doğrudan hizmet eder.

Tiyatrocu etik, estetik ve adalet konularında, siyasetçilerle karşılaştırıldığında, onlara göre romantik sayılabilecek düşünceler peşinde koşabilir; ortak idealler üretebilir, toplumu buna ikna etmeye çalışabilir. Bu genel perspektif içinde salt insanı konu alan tiyatro, onun zaafları, tutarlılığı, güçlülüğü - güçsüzlüğü, sapmaları, kişilik bozuklukları, özlemleri, hayalleri, sevgisi - sevgisizliği, sorumlulukları - sorumsuzlukları, sevdası, insan ilişkileri, hep tiyatronun konusunu oluşturur.

Tiyatrocu sistemleri de sorgular, sistem zaaflarını yaratan nedenleri, bu nedenleri oluşturan insanları da inceler. Bazen sorunların kaynağına inebilmek için tarih öncesine gidebilir. Bugünü de, geleceği de işleyebilir. Gelenekleri ele alır.

Ancak bunlar rastlantılarla olmaz. Sadece sezgi ise zaten yetmez. Sezgilerinin diğer kişilerininkine benzediğinin ayırdında olmayan bütün sıradan insanlar, kendilerinin özel yaratıldıklarını düşünürler.

Halbuki tiyatrocu, yaratacağı ürünlerde, bu sorunlara yanıt arayan bir mucit sorumluluğu ile çalışmalıdır. Oyun yazarı, yönetmeni ve oyuncuları, bu sorumluluğun heyecanını duymalıdır.

Kendi dertleri ile toplumun dertlerini kaynaştırmış, ama kendini tiyatro yolu ile ifade etmek isteyen, bu duyarlılığın başkaları tarafından da anlaşılıp paylaşılması için yanıp tutuşan insanlar olmalıdırlar! Bu nedenle kendini daha iyi ifade edebilmek için, nasıl bir text, nasıl bir sahneleme, nasıl bir oyunculuk, nasıl bir yorum, dekor, kostüm, ışık, müzik, dans gibi soruları yanıtlayabilen, olanakları değerlendirebilen bir bilgi, beğeni, birikim ve beceri gelişmişliği içerisinde olmalıdırlar; çünkü bu gelişmişlik onları giderek kendi sınırlarını aşmaya da zorlayacaktır. Ancak, tiyatroculuğu sadece bir vitrin olarak kullanan, kendini geliştirmek için hiçbir çaba sarfetmeyip, sürekli çevresindeki başarılıların aslında ondan daha başarısız olduğunu söyleyen, farkedilmek için başkalarına sataşmak ve onları eleştirmekten başka bir şey yapmayan, çözüm üretmeyen, bilgiye ulaşmak için yanıp tutuşmayan, sıkıştığı zaman 'bu dünyaya bir defa gelinir' deyip beyninin almadığı sorunları aslında dert de etmediğini ifade etmeye çalışan, ancak 'kendisi bu kadar özel bir yetenek olduğu halde, niçin hala keşfedilmemiş olduğuna şaşarak' sürekli eleştirel ama bilgisiz kalan, o kendini sollamış olanlara dersini vereceği günü, bir gün ne olursa olsun kaderin gelip onu saklandığı köşeden çıkaracağına hayal ederek yaşayanlar da var.

Bu kişileri ne demokrasi kültürü, ne tiyatronun insanlık tarafından hangi ihtiyacı karşılamak için keşfedilmiş olduğu, ne buradan çıkacak tanıma dayalı sorumluluklar üstlenilmesi, ne de bu mesleği yapma sorumluluğu ve heyecanı ilgilendirir. Onları ilgilendiren tek şey kendileridir. Bu kadar dar ve sınırlı bir ilgi alanına sahip olmak ise, son derece sıradan olduğu için doğal olarak bireyin gelişmesini de engellemekte.

Ülkemizde henüz ulusal tiyatromuza malzeme olamamış, ancak ele alındığında dünyadan da ses getirebilecek olaylar ve malzemeler varken, onları ele alarak yeni ve özgün yapıtlar yaratmak yerine, hiçbir yenilik de katmadan tekrarın tekrarını yapmak sanki en kabullenilir tutum. Zaten bu kısırlık da yukarıda sözünü ettiğimiz ideallere ve onların gerektirdiği heyecanlara sahip olmamaktan kaynaklanıyor!

Tiyatronun empati kültürünün sürecini oluşturan bir meslek olduğun bilmek dahi, yaratıcı düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olabilecek bir anahtar cümle olabilecekken, heyecanlar yaratabilecekken, bu değerlerden habersiz yaşamak ne kadar kötü....

Artık ülkemizde de tiyatro bilinçle kabul edilmesi gereken bir gelişme sürecine girmiştir.

Bu nedenlerle önümüzde yapılacak çok iş var. Ve ben 'güneşli elleri ile kapımızı çalacak gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman.' Ama bunun kendiliğinden gerçekleşmesi mümkün olamayacağından, alanın gerektirdiği kültürü temel alıp, tiyatrocuların kendi mesleklerinin tanımları etrafında birleşmesini, anlaşılmamışlıktan kaynaklanan kıskançlıklar yerine, yapılanı takdir ederek kendi eksiklerini giderme kültürünü geliştirmeleri gerektiğine inanıyorum. Ancak o zaman alanımızda bilinçli bir profesyonelleşme, alanın içinden gelişecektir. Zaten olması gereken de budur. Çünkü alan kendi kendisini tanımlayıp ifade etmedikçe, bu tanımların yapılması yetkisini başkalarına bırakır. Bu toparlanma, bir gün olmak zorundadır. Ama ne kadar erken ve bilinçli olursa, kazanılan zamanın da o kadar verimli kullanılması söz konusu olabilecektir. Böylece tiyatrocular da, mesleklerinin gereği öncülük misyonu konusunda, örnek olma konusunda, toplum için örnek bir davranış sergilemiş olabileceklerdir.



TAMER LEVENT
kaynak : tiyatro keyfi
__________________
satış yapma hakkı Yönetimin bilgisi dışında gerçekleştirilemez..
djcrueL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Tiyatro BBY'den Oyunculuk ve Tiyatro Eğitimi theater Eskiler (Arşiv) 0 09-23-2008 02:30 PM
Bizler Susuyorduk GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 01-19-2008 09:49 AM
Bizler Sokak Çocukları aLeMDaR Eskiler (Arşiv) 0 11-21-2006 08:01 PM
Tiyatro Seans Saatleri ve Tiyatro Adresleri Stinq Eskiler (Arşiv) 1 10-21-2006 11:06 PM
işte bizler bilgisayar hastaları RoStWell Eskiler (Arşiv) 0 05-18-2006 11:47 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:42 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.