www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 03-16-2006, 12:30 PM   #1
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3036
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan Samuray ordusu


Samuray ordusu.

En iyi ordularda olduğu gibi, samuray ordusu da kombine birliklerden oluşuyordu. Klasik olarak piyade, süvari, okçu ve ateşli birlikleri içeriyordu. Sengoku dönemine geldiğimizde ashiragu birlikleri, bir çok klan için çok önemli yeni askeri birlikleri ifade ediyordu. Bir noktada bu kaçınılmazdı: Samuraylara ek olarak dövüşçülere de ihtiyaç duyuluyordu. Samuraylar savaşlara hiçbir zaman yalnız gitmemişlerdir.

Ama bir savaş esnasında rakibin kim olup olmadığına bakılmaksızın savaşın rotasını belirleyenler samuraydı. Geleneksel olarak bir samuray, savaş alanında kendi ismine layık yiğit rakipler arardı. Aradığı tarzda birini bulan samuray onu teke tek dövüşe davet etmiş olacak ve kazanan samuray, kaybedenin kafasını uçuracaktı. Alınan kelleler, ne kadar önemli ve büyük isimlerin başlarına tekabül ediyorsa bu samuray için çok değerli olacaktı. Savaşın sonunda galip gelen general, savaşçılarının bireysel başarılarını denetleyecek, topladıkları başlar için ödül verecekti.

Cesur samuray, hemen terfi atlamak ve derece kazanmak için savaş alanında canla başla mücadele edecek, büyük rakipler arayacak ve rakiplerini yenmeyi umut edecektir. Bu her generale ayrı bir avantaj sağlıyordu. Bushido prensiplerini üzerinde taşıyan samuraylardan oluşmuş bir ordu, büyük bir inatla saldırıları geri püskürtmeye çalışacak ya da inatçı saldırıları gözleri hiçbir şeyi görmeden yapacaktı. Bir samuray kendi sebeplerini ve kendi kişisel durumunu düşünmeksizin düşmanla savaşmayı göz önüne alacaktı. Doğru kararlar alan ve iyi yöneten komutanların altında savaşan samuraylar korkunç savaşçılar olacaktı. Ama savaş anında gözleri görmeyen samurayları yönetmek o kadar kolay olmasa gerek!

Bütün daimyolar ordularının en iyi özelliklerini ve avantajlı yönlerini kullanmaya çalışmıştır. Örneğin Takeda klanı, bir süvari saldırısı ile savaşa başlamaya düşkündü. Çünkü Takeda klanının atlı adamları ülkenin en iyi atlı savaşçılarındandı ve bu Takeda’nın savaş taktiğine yansıyordu. Çok ağır mağlubiyet aldıkları Nagashino Savaşı’nda en başlarda çok iyi işler yapmışlar ama Oda Nobunaga’nın arbeküzcüleri karşısında fazla bir şey yapamamışlardır. Takeda klanı da o gün, savaşın taktiksel anlayışının çok değişmiş olduğunu öğrenmiş olacaktı. Oda klanı, arbeküzcüleri çok etkili kullanıyordu ve bu yolla düşmanlarına ağır zayiat veriyordu.

Bir samuray ordusu için en önemli şey, çok kalabalık ordu karşısında küçük partiler halinde saldırmaktı. İlk gönderilen partilerde ashiragu birlikleri kullanılabiliyordu. Ama ashiragulardan ziyade samurayların katkı payları, yüksek savaş eğitimlerinden dolayı daha fazlaydı. Çünkü bir samuray neredeyse yürümeye başladığı andan itibaren eğitim alıyordu. Durmadan pirinç çeltiklerinde çalışmış eski çiftçilerden oluşmuş ashiraguların, daha kolay alanlarda mücadele etmeleri ve katkı açısından arka planda kalmaları doğaldı.

Oda Nobunaga’nın sınırları her savaşta aynı olan belli bir taktiği yoktu ama ordunun birlikte talim yapmasına, eğitilmesine ve disipline büyük önem verirdi. Ayrıca askeri birliklerinin koyu renkli üniformalar giymesini istemiştir. Onun gerçekleştirdiği askeri gelişimlere rakipleri hayranlık duyuyordu. Nobunaga, bir çok konuda rakiplerinin çok önündeydi.

Savaş alanındaki dizilişlerin ayrı bir önemi vardı. Bir ordunun savaşa başlayabilmesi, savaşa girebilmesi, düzenli ve organize olabilmesi için belli diziliş standartları vardı. Her ordu genellikle savaşa girerken altı diziliş şeklini uygulamaya koymuştur.

Bütün dizilişler eski Çin ordusunun temelinden alınmıştır ve hepsinin ortak öğeleri vardı. Taisho denen general, ordusunu daha iyi yönetebilmek, emirlerini ve yeteneklerini tüm birimlere aktarabilmek için ordusunun merkezine yakın yerlerde olurdu. Süvariler, korunmasız düşman askerlerine göre pozisyonlarını alırdı. Çatışma hattını temsil eden samuray ve ashiragular ordunun en önlerinde yer alır, kendilerine yaklaşan düşmanın düzenli birliklerini dağıtmaya çalışırdı.

Söz konusu dizilişler şöyle isimlendiriliyordu:

Ganko: Kararlaştırılan formasyondan çabucak defansif şekle geçmeyi ifade eden esnek ve güçlü bir diziliştir. Samuray ünitelerinin geriye çekilebilmesi için yapılabilirdi.

Gyorin: Ok başı şeklini andıran bir diziliş şekliydi. Rakipleri karşısında sayıca üstün olan bir ordu bu dizilişi kullanabilirdi.

Hoen: Anahtar deliği şeklini andıran geniş bir bakış açısını oluşturan diziliş şeklidir.

Hoshi: Hücum formasyonuydu ve güçlü bir saldırıyı yapmak için kullanılırdı. Ordu ok şeklini alarak düşman ordusuna maksimum baskı uygulanırdı.

Kakuyoku:Çabucak savaş konumuna geçmek için kullanılan formasyon şeklidir. Saldırı ve savunmayı eşitleyen bir diziliştir. Hareketsiz bir şekilde bu dizilişle durulurken bir anda hoshi formasyonuna geçip harekete geçilebilirdi.

Koyaku: Öncü kuvvetini destekleyen ve düşman kuvvetini içine çeken bir dizilişti. Sayısal olarak denklik olduğu zaman uygulanabilirdi.

Bazı samuray birlikleri şöyle sıralanabilir:

Samuray Okçuları: Ordunun okçu sınıfını oluştururlar ve ok haricinde kılıç da kullanabildikleri için ordu için çok faydalı, ekonomik olmaktadırlar. Mükemmel ok yetenekleri söz konusuydu. İlk önce düşmanı oklarla zayiata uğratırlar, daha sonra da yüz yüze savaşabilirlerdi.

Naginata Samuray: Naginata, samurayın elinde tuttuğu çok tehlikeli bir silahtır. Bu kılıcı taşıyan samuraylar, yakın savaş için çok kullanışlıdır. Naginata kılıçları normal bir kılıca nazaran uzun olduğu için yakın dövüşte büyük avantaj sağlayacaktır. Silahın uzunluğu nedeniyle bu birlikler çok ürkütücüydü. Ellerindeki naginatayla, yaya olmalarına rağmen at üzerindeki askerlerin kafalarını kesebilir ve atlarını sakatlayabilirlerdi. Atlı birlikler için çok büyük bir tehdittiler. Diğer samuray birliklerine nazaran daha ağır zırh kullandıklarından daha hantal bir görünüm sergiliyorlardı. Ama savaşta güçlü savunmanın önemli anahtarlarındandır.

Yari Samuray: Yari, ucunda ustura gibi keskin bir bıçak taşıyan uzun bir mızraktır. Başlangıçta daha hafif mızraklar, atlı samuraylar tarafından kullanılmıştı ama yıllar geçtikçe daha ağır ve tehlikeli bir silah haline getirildi. Yari samuraylar, süvarilere karşı çok etkiliydiler. Birden çok mızrak ucunun kendisine yöneldiği bir noktada, çok iyi bir süvarinin saldırabilmesi çok güçtü. Bu yüzden savunma açısından çok önemlidirler.

No Dachi Samuray: Her samuray bilindiği gibi iki kılıç taşıyabiliyordu. Ama bu birlikler normal kılıçtan çok daha uzun olan ve iki elle tutulabilen no dachi adı verilen kılıcı kullanıyorlardı. Düşman birliklerini kırmak ve şoka uğratmak için no dachi samurayları kullanılmıştır. Dinçliği yüksek olan düşman askerlerine karşı kullanılmada avantaj sağlıyorlardı. Düşmana saldırmak açısından mükemmel katkı yaparlar ama defansif yönleri zayıftır.

Süvari Okçuları: Kılıç ve okla silahlandırılmış, çarpışmak konusunda etkin hafif süvarilerdi. Ata binmeye başladıkları andan itibaren çok iyi eğitilirler ve at üstünde çok usta olurlardı. At üstünde düşmanını hedefleyebilmesi ve çok rahat hareket edebilmesi hiç güç değildi. Düşmanla karşı karşıya kaldıklarında kılıç kullanmaktan çekinmeyecek kadar işlerine kendilerini adamış ve korkusuz bir birliktir. Düzgün bir şekilde organize olmuş savunmacılara karşı etkilidirler ama hatalı pozisyon aldıklarında, kötü yönetildiklerinde etkin olamamaktadırlar. Çok hareketlidirler, rahat manevra yaparlar ve uzaktan hedefi iyi görmeleri sebebiyle katkılarını üst seviyeye çıkarırlar.

Ağır Süvari: Ağır silahlandırılmış ve zırhlanmış bu samuraylar seçkin sınıfa tekabül etmektedir. Yakın mevzideki düşmanla savaşmak için uygundurlar. Bir düşmana yapıştıkları zaman hız, ağırlık ve güçleriyle düşmanı şok edici özelliğe sahiptirler. Yari samuraylar ve arbeküzlü savaşçılara karşı çok zayıftırlar. Eğer ağır süvariler düşman ordusunun hemen dibine girmişse, yari samuray ve arbeküzcüler onlara en büyük zararı verecektir. Saldırıların çoğuna karşı kendilerini savunabiliyorlardı ve bu sebeple bir samuray ordusunda sayıca çok fazlaydılar.

Yari Süvari: Bu samuraylar at üstünde yari dediğimiz mızrağı kullanıyorlardı. At üstünde mızrakları gerekli menzili sağladığından piyade hareketlerini kırmada kullanılabilirlerdi. Ama kullandıkları mızraklar, yaya samuray ve ashigaruların kullandığı mızraklardan daha hafif ve kısaydı. Çok güçlü birliklerdir ama ağır samuray süvarilerinin defansif özelliklerinden mahrumdurlar. Samuray döneminde yukarıda bahsettiğimiz ünitelerin haricinde stratejik olarak kullanılan birimler söz konusuydu. Bu birimler taisho denen general, elçi, ninja, shinobi, geyşa ve Cizvit rahipleriydi.

Taisho: En üst seviyeye çıkmış, güçlü ve yetenekli samuray, bir klanın ordusunun tamamının ya da bir bölümünün başına geçmesiyle taisho ünvanını alan bir generale dönüşürdü. Taisho, Japonya haritası üzerinde orduların stratejik olarak yerleşme konumlarını gösterir ve ayrıca, savaş alanında ordusuna komuta ederek sahne alırdı. Savaş alanında, hatamoto adı verilen bir grup adam onu korurdu. Şeref ve tecrübe kazandığı zaman, generalin komutasındaki birlikler moral kazanırlardı. Generaller düşman orduları tarafından savaş alanında öldürülebilirdi ve ninjanın suikast girişimlerine korunmasız kalabilirlerdi. Generallerin savaş alanında kullanılmasının ve korunmasının çok büyük bir önemi vardı. Çünkü onların savaş anında ölmeleri mağlubiyetle eşdeğerdi.

Elçi: Elçiler, samuraylar gibi eğitim alan saray adamlarından ve özellikle sadık olanlardan seçilen kişilerden oluşurdu. Diplomatik yetenekleri çok güçlü ve iyi pazarlık yapma yeteneğine sahiptiler. Eğer daimyolarla görüşebilir ve anlaşabilirlerse onur ve saygı kazanıyorlardı. Elçiler, diplomatik görüşmelerde hemen hemen başarılı olmuşlar, tecrübe kazanmışlardır.

Ninja: Ninjalar, mükemmel suikastçı ve casuslardır. Rakibine karşı ninjaları kullanmamış bir daimyoya akılsız bile denebilir. Ninjalar, rakip klanların en önemli adamlarına karşı gönderilirdi. Bu kişiler daimyo, general ve elçiler olabilirdi. Günümüzde ninjalara bazı dövüş filmlerinde çok kötü gözle bakılmakta, bu filmlerde düzinelerce ninja hep birlikte saldırıya geçmekte ve kötü karakteri yansıtmaktadır. Halbuki bu onlara yapılan haksızlıktır. Onlar günümüz dünyasındaki ajan, casus, suikastçı gibi görevlilerin ileri düzeyde ustalaşmış bir formasyonuydu. Söz konusu filmlerle gerçek ninja görüntüsünün dışına çıkılmaktadır. Çünkü ninjalar tek başlarına işlerini hallederlerdi ve kalabalık bir şekilde hedefe yönelmezlerdi. Böyle bir durum zaten casusluk ve suikast mantığına aykırıdır. Ninjalar, kuşatma esnasında da kullanılabilirlerdi. Yılan gibi kaleye sızıp ve kale kapısını açabilirlerdi.

Shinobi: Shinobi casustur. Bilgi elde etmek için düşman topraklarına gönderilirdi. Bir daimyo kendisine ait olmayan toprakları kendi bünyesine dahil edebilmek için ön bilgilere ihtiyaç duyabilirdi ve dış topraklara shinobi gönderirdi. Shinobiler, söz konusu vilayetlerin tarımsal ve üretim değerini, önemli birimleri, askeri bilgileri rapor ederdi. Diğer daimyolara karşı isyan çıkarılması için kışkırtıcılık da yapabilirlerdi. Bunun yanında kendi ülkesindeki halkın daimyolara karşı bakış açısının nasıl olduğunu, köylüler ve roninlerin daimyoya karşı isyan edip etmeyeceğini araştırırlardı.

Geyşa: Geyşaları başka bir başlık altında geniş olarak inceleyeceğimizden burada kısaca geçeceğiz. Geyşalar yeri geldiği zaman çok özel diplomat, casus ve suikastçı olarak görev yaparlardı. Daimyoya, bir elçi olarak gönderilebilirlerdi. Ama o ninja gibi gizli saklı görev yapmaktansa bizzat kalenin içinde casusluk yapardı. Kaleyi rahatça kolaçan eder, daimyoya yemek, su, saki götürür, onlara şamizen çalabilirdi. Bu esnalarda onları zehirleme ve suikast yapma ihtimalleri çok yüksekti. Bu noktada geyşaların fahişelik yapmadığı, eğitimli refakatçiler ve şovmenler olduğu dikkate değerdir.

Cizvit Rahibi: Hıristiyan daimyolarla anlaşma yapılmak istendiği zaman Cizvit rahiplerin elçi olarak kullanılması imkanlar dahilinde gerçekleştirilmiştir. Hıristiyan bir daimyoya gönderildiği için, Cizvit rahibinin başı kesilmeyecek ve öldürülmeyecekti. Budist bir daimyo, sırf bu yüzden topraklarında bir kilise açıp Cizvit rahiplerini teşvik edebilecekti. Atilla ÇELİK

Samuraylar ve Bushido Felsefesi

SAMURAYLAR ve FELSEFELERI

Samuray dendigi zaman orta çag Japonyasi’nin görüntüsü beynimize damgalanmaktadir. Ve hala Japonya’yi anlatan, ifade eden çok önemli bir kültürün önemli yapi taslarindandir. Onlar mükemmel savasçilar olarak görünmekte, bir tehlike aninda her an savasmaya hazir, bunun yaninda beklentilerini yerine getiremediklerinde, onursuzluk sergilediklerini düsündüklerinde ve temel prensiplerine aykiri davrandiklarinda her an intihar etmeye egilimliydiler. Düsmanlarina karsi acimasiz ve ölüm fikrine çok bagli akimin en büyük temsilcilerindendiler.

Bir model olarak ele alindigi zaman, samuraylarin bu görüntüsü hem yanlis hem de dogru görünebilirdi. Çünkü onur, cesaret, nezaket, sadakat, büyük düsmanlara deger veris gibi manevi yönü güçlü davranislarinin yaninda bazen asice bas kaldirabilecek, kendi düsüncelerinin dikine gidecek, çok muhafazakar bir görüntüyü sergileyecek, zalimlik gösterecek ve gerektiginde gözünü kirpmadan acimasizca öldürecekti.

Japonya tarihi boyunca onlarin pozisyonlari, katkilari, durumlari sürekli degismistir ve yüzyillar geçtikçe agirliklarini ortaya koymuslardi. 10. yüzyilda imparatorluk sarayi ve büyük toprak sahiplerinin muhafizlari, özel koruma görevlileri olarak ise baslayan samuraylar, özel olarak egitilmis ve silahlandirilmis kiralik askerlerdi. Sonra zamanla klanlar olusturacaklar, daimyolara (feodal derebeyleri) hizmet edecekler, ülkenin politik ve askeri gücünü ellerinde tutacaklar ve Japonya tarihine 700 yil hükmedeceklerdi. Samuray çok serefli prensipleri üzerinde tasimaya özen gösterecekti. Bunlardan bazilari görev sorumlulugu, sadakat, kahramanlik, cesaret, dürüstlük, nezaket, sefkat, samimiyet ve onurdu. Peki samurayin ölümsüz çekiciligini saglayan düsünceler bunlar degil miydi? Bu prensipler siradan insanlarca da belki yerine getirilmektedir ama samuraylarin bu prensiplere bagliligi ve uygulama yöntemleri çok farkli, etkileyici olmustur. Karsimizda bir görev, sorumluluk ve sadakat ugruna karsisina yüzlerce savasçi çiksa dahi, basa çikilmasi olanaksiz olsa bile gözünü hiç kirpmadan kilicini kullanan, kelleler alan ve yeri geldiginde düsman elleri tarafindan öldürülmektense kendisini öldüren bir model vardi. Dünyada bilinen normal savasçi kaliplarinin çok disina çikiyorlardi. Dünya üzerinde onlar kadar tehlikeli ve mükemmel kiliç kullanan savasçi grubu çok az olmustur.

Yedi yüzyillik hakimiyetleri sürecinde bilindik savasçi kaliplarinin ötesine geçmelerinin en önemli nedenlerinden biri; saygideger düellocudan, kiralik askere, silah tasiyan bir profesyonele, sonra da en önemli devlet koruyucusuna ve sosyal sinifin en üst tabakasindaki aristokratlara dönmeleridir. Bunda ülke yönetiminin agir militarist yönde yogunlasmasinin büyük etkisi vardir. Bir kismi samuray (sövalye) olarak adlandirilirken bir kismi da bushi (savasçi) olarak adlandirilacakti.

Samuraylari diger savasçilardan ayiran baska özellikler nelerdi? Samuraylar için söhret kazanmak çok kolaydi. Bunun için çok basarili savasçi olup, savas alaninda yigitlik gösterip, kelleler toplamasi yeterlidir. Savas sona erdigi zaman samuray topladigi kelleleri savas hatirasi olarak generaline sunuyor, karsiliginda ün kazaniyor, altin ve gümüs aliyor, terfi atliyor ve hatta eger toprak alinmissa toprak sahibi oluyordu. Alinan kellelerin önemi neden büyüktü? Generaller basarilarini göstermek, göz dagi vermek ve prestijlerini saglamlastirmak için maglup ettikleri rakiplerinin kellelerini açik alanda halka teshir ediyordu.

Samuraylarin diger farkliligi; savas zamaninda acimasizca kelleler alirken, acimasizca savasirken, ölmek ve öldürmekten baska hiç bir seyi düsünmezken, baris döneminde ya da savasmadiklari zamanlarda farkli dünyalara, boyutlara geçmesiydi. Savasçi samuraylar ayni zamanda dinine çok bagli Budist de olabilirdi. Dinin sogukkanlilik konusunda kendisine kazandirdiklarini, savas teknigine ekleyecek ve teknigini mükemmellestirecekti. Bunun haricinde daimyolar ve üst düzey samuraylar siirler yaziyor, Noh Tiyatrosu oyunlarina katiliyor, çiçek ve çay törenleri düzenliyorlar, hatta samizen (bir çesit ut) çaliyorlardi.

Üst düzey samuraylar en çok çay törenlerine düskündüler ve bu töreni bir nevi dinsel bir havada zarafet gösterisine çevirmislerdi. Söz konusu törenle savas sonrasi yogun olan zihnini dinlendiriyor, ölüm ve yasam ikilemini düsünüyor, o anin zevkini çikariyordu. Ama en önemlisi, egosunu dar bir alana hapsediyor ve savunma halinden uzaklasmis oluyordu. Çay evine girerken samuraylarin kiliçlarini çikarmalari gerektigini eklememizde fayda var. Ayrica bünyeyi yorucu savaslar sonrasi, ufak çay evine girip huzurla dolmak, bir nevi yorgunluk çayi içmek, bazen dogayla iç içe olmak, gözleri kapatarak zihni dinlendirmek onlar için vazgeçilmez motivasyon ve rahatlama yöntemlerinden biriydi. Çay evlerinin çok ufak olmasi, harika bir estetikte yapilmasi ve içine girildigi an huzur vermesinin nedenlerini bilmek güç degildi. Bazi samuraylar için çay takimlari çok önemliydi ve Japonya tarihinde bir iki savasin içeriginde çay takiminin da özel rol oynadigini söyleyebiliriz.
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 03-16-2006, 12:30 PM   #2
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3036
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Samuray denildigi zaman aklimiza gelen en önemli seylerden biri de nisan ayi sonu ve mayis ayi basinda açan, manzarasi nedeniyle günümüz Japonyasi’nda üzerine festivaller, gezintiler yapilan kiraz agaci ve çiçekleridir. Samuraylar diktirdikleri kiraz agaçlarinin çiçekleri ortaya çiktigi zaman uzun uzun seyrederlerdi. Bu olayin felsefe derinligi surada yatiyordu: Kiraz çiçekleri en olgun zamanlarinda düsmektedir ve bu yönüyle samurayin savas aninda, en güçlü zamaninda ölebilecegini, her an ölüme hazir olmasi gerektigini hatirlatiyordu. Yasam ve ölüm kavramlarinin sorgulamasini, kiraz çiçeklerine derin derin bakarak en anlamli sekilde yapmis oluyordu.

Su ana kadar anlattiklarimiz samuraylarin genel özelliklerinden bazilariydi. Ama onlarin degismez prensipleri vardi: Mesela, ölmek ya da öldürmek zorunda olduklari gerçegi... Onlar için en önemli sey buydu ve bununla birlikte bazi prensipler bushido olarak adlandirilan Savasçinin Yolu’nu kapsiyordu.

BUSHIDO FELSEFESI: SAVASÇININ YOLU

Bushido, yani savasçinin yolu, 17. yüzyilda Yamaga Soko isimli neo-konfüçyüsün yazisinda, samuray ahlak kurallarinin tanimlandirilmasi için kullanilmistir. Bushido prensipleri çok daha önceden gelmis, yazilmamis, gayri resmi olarak Japonya’da gelismis ve Çin savas doktrinlerinden temel almistir. Ek olarak, Bushido ögeleri Budist, Zen, Konfüçyüs ve Shinto prensiplerini içermektedir.

Yamaga Soko’nun disinda Edo dönemi sogunu Tokugawa Ieyasu, Buke Sho Hatto (Savasçi Ailelerin Kurallari) isimli bir eser çikarmisti. Söz konusu kitap, bushido prensiplerinin yaninda titiz kurallar ve baris zamaninda samuray klanlarinin davranislarini yönetmek gibi konulara egildi. Savas prensipleri ögelerini biçimleyip samuraylar için yeni ilgi odaklari yaratmayi umut etmistir. Böylelikle kurdugu sogunluga karsi dogabilecek isyanlari azaltmak istemistir. Ayrica samuraylarin kendilerini felsefi islere adamasini, yogun egitimli ve disiplinli bir hayati, baris zamanlari boyunca savas sanatinin muhafaza edilmesini ve arilastirilmasini yansitmistir. Bu kitap klasik samurayi yaratmistir.

Bushido; samuraylarin var olma nedenini ve baslangiç prensiplerini içerir. Bu prensipler sadece Sengoku döneminin sonu (1477-1615) ve Tokugawa döneminin (1603-1867) baslangicinda yazildi. Bushido’nun amaçlari orta çag sövalyelerinin kurallariyla benzerlik gösterir ama daha farkli prensipleri de içerir: Normal savasçilarin aksine samuraylarin yasama dair kendilerine özgü prensipleri ve fikirleri vardir. Dürüstlük, dayaniklilik, tutumluluk, cesaret, nezaket, onur ve hepsinden önemlisi sadakat ve korkusuzluk bushido prensiplerinin içinde yer alan faziletlerdir. Samuray prensiplerinin kilit noktasi vazifedir.

Samuray ölüm korkusundan, acidan kendisini yalitmistir ve efendiye hizmet ilkesini benimsemistir. Bir samuray ancak hizmet verdigi taktirde samuray olabilirdi. Efendisiz, vazifesiz ve amaçsiz samuray sadece bos bos dolasan silahli bir adam, bir ronin ve bir avaredir. Söz konusu basibos samuraylar yani roninler, baris halinde geçen Edo döneminde (1603-1867) çok büyük sikintilara neden olmuslardi.

Ayrica sadakat ve vatanseverligin tüm sekilleri cesaretlendirilmisti. Shinto dininden ulusal onur; Konfüçyüs dininden sadece daimyo ve samuraylar arasinda degil, aile üyeleri ve arkadaslar arasindaki özel iliskilere önem verilmesi gibi etkilenimler söz konusu olmustur. Dürüstlük ve görgü kurallarina hatasiz baglilik çok önemliydi. Bütün iliskilere çok dikkat edilmistir. Ideal bir samuray; bütün akrabalari ve arkadaslari için sirtlarini dayayabilecekleri bir kaya, Japonya ya da daimyoyu tehdit edecek kisilerin cesur bir düsmaniydi. Bütün toplumsal iliskilerde mükemmel bir agirbaslilik, ciddiyet, dürüstlük ve resmiyet çok önemliydi. En sonunda onun sadakati efendisine olurdu. Bir samuray yüce gönüllü, cömert, yardimsever ve koruyucu olmali, kendi bilgisi ve iç odaklarini gelistirmeliydi. Her seyden önce yasli ve zayiflari korumali, dürüst ve merhametli olmali, akil ve bilgeligi arastirmali ve saygin olmaliydi. Nihayetinde diger siniflara, çevresine harika bir örnek olmaliydi. Kendisinde bütün faziletleri örnekleyen, yüksek standartlarda yasayan gururlu bir adam olma olgusu kilit noktaydi.

Samurayin en önemli tutkusu onura sahip olmakti. Bütün fikirlerin ötesinde bu sabit fikir, onlarin en önemli özelligine damgayi vuruyordu: Onurunu kaybettigi zaman tekrar onurunu kazanabilmek için kendisini gözünü kirpmadan öldürmesi, yani seppuku, batida bilinen adiyla harakiri yapmasidir. Düsmanlari tarafindan sarilan bir samuray, hala onlara dogru ilerliyorsa, sonuna kadar savasiyorsa, yasamini verene kadar mücadele ediyorsa bunun nedeni bagli olduklari bushido prensipleridir. Bu olay samuraylarin söz konusu prensiplere bagliliklarini samimi bir sekilde gerçeklestirdiklerini kanitliyordu. Hem prensiplere baglilik hem de hizmet ettikleri kisilere, liderlere ve güçlere baglilik... Bu noktada günümüz insanlari bu erdemlere çok tuhaf gözlerle bakabilmektedir. Özellikle samuraylarin kendilerini öldürmelerine. Günümüz insanlarinin bu prensiplere nasil baktiklari su an için önemli degil. Bu durum, günümüz insanlarina çok sasirtici, anlamsiz geliyorsa demek ki manevi degerlere bakis noktasinda dönemlere göre farkliliklar ve degisimler söz konusu. Tabi kültürel, geleneksel özellikleri de hesaba katmamiz gerekiyor. Samuraylarin bir çok fikri, Orta Çag Avrupasi’nin sövalyelerinin prensiplerinden çok farkli degildi. Bushido felsefesinin tüm rüzgarlariyla dolu olan bir samuray, hareketlerini yaparken ve adimini atarken kendi hayatini bencilce düsünmemistir. Ölüm ve yasam sonuç olarak tesadüfiydi, o kadar da önemli degildi. Önemli olan dogru seyleri yapmak ve degerleri korumakti. Nerede ve nasil yasandigi, ölü ya da canli olmak önemli degildi. Önemli olan hayatin her yerde olmasi, onurun ve manevi degerlerin korunmasiydi. Çabalamak, denemek ve ölmek, hiç bir sey yapmamaktan çok degerliydi. Çünkü bu girisimler kisisel ve bedensel korkular tasimadan, büyük bir rahatlik ve içtenlikle yapiliyordu.

Bu prensipler savaslardan kaçmak zorunda kalan samuraylari da durdurmuyordu. Her seyden önce onlar bir insandi. Ama hiçbir sey yapmadan kaçmak zorunda kalinmissa, bushido prensipleri yerine getirilememisse yapilacak sey belliydi. Eger prensipler yerine getirilememisse artik yasamanin bir anlami yoktu. Artik intihar etme zamaniydi. Bir örnek vermek gerekirse; bir kaleyi düsmana vermektense kaybedecegini ve ölecegini bile bile direnmek, her seyi göze alip kaleden çikip düsmana saldirmak ve son adam kalincaya kadar savasmak da farkli bir intihar yöntemiydi. Bir düsman kaleyi kusattigi zaman kaleyi düsmana kaptirmak, intihar etme sebeplerinden biriydi. Eger düsmanin kaleyi ele geçirmesini engellerse, bagli oldugu efendisinin savasi kazanmis olmasini saglayabilirse bu sadakat ve cesaret dolu bir davranis sanatina eslik edecekti.

Günümüz kosullarini göz önüne aldigimizda binlerce, on binlerce askerin iki yüz kisilik bir kaleyi kusattigini düsünelim. Söz konusu iki yüz kisinin kaleyi savunmanin ötesine geçip, kaleden çikarak devasa düsmana saldirmasi sizce bir nevi intihar degil midir? Bu örnegi dogrulayan yasanmis bir gerçek olaydan bahsedebiliriz: 1600 yilinda Japonya Bati ordulari Fushimi Kalesi’ni kusatmislardi ve iki yüz kisilik Tokugawa klani savunmacilari, kale kapisini açip düsmana defalarca saldirmislardi. Iste bu saldirilara banzai saldirilari denilmektedir. Banzai saldirisi, her seyi göze alarak yapilan saldiriydi ve derinligi bushido felsefesinde yatiyordu. Ikinci Dünya Savasi sirasinda Japonya birlikleri tüm Pasifik’te sayisiz banzai saldirisini gerçeklestirmistir. 20. yüzyil Japonya imparatorlugu askeri kuvvetlerinin bushido kurallarini yasattiklarini görebiliyoruz. Ayrica Ikinci Dünya Savasi’nda Amerika Japonya’yi isgal ettigi zaman tüm kiliçlari toplatmistir. Çünkü Amerikalilar kiliçtan, kilicin mistik gücünden çok korkmuslardir. Eline kilicini alan bir samuray ya da samuray kanini tasiyan bir Japon, mistik güçlerle kaplanmis gibi her an banzai saldirisini gerçeklestirebilirdi. Kiliç ve samuray arasindaki iliski baska bir baslik altinda incelenecek bir konudur.

Bushido, davranis prensiplerini biçimlendirdigi gibi karanlik yönlere de sahip olabilirdi. Samuraylar esirlere sik sik acimasiz ve sert davranmislardir. Çünkü tutsaklar bushido prensipleriyle yasamanin gerekliliklerini yerine getirememis, basarisiz olmus sayiliyorlardi. Bazi düsmanlar sirf bu nedenden dolayi idam edilmislerdir. Ayrica esir düsen büyük savasçi samuraylarin onurlarini kazanabilmeleri için seppuku yapmalarina imkan verdiklerini de söyleyebiliriz. Orta Çag Avrupasi döneminde önemli savasçilar ve sövalyeler fidye karsiligi serbest birakilabilirken, samuray savaslar döneminde nakit karsiligi esirleri serbest birakmak yöntemine asla basvurulmamistir. Savas alaninda esir alinmis bir samuray ya da daimyo, onlarin elinde rezilce ölmeyi bekleyecekti. Gerçek bir samurayin çok yetenekli bir savasçi olmasinin yaninda çok kültürlü bir yapiya sahip olmasi da beklenir. O sadece kiliç kullanma konusunda ustalasmis degildi ve yukarida anlattigimiz gibi bir çok vasfa sahipti. Özellikle siirler yazilirken en büyük rakipleri düsünülerek çesitli siirler yazilir, akilli sözcük oyunlari ve imalar kullanilirdi. Bunu yapabilmek için iyi bir zekaya sahip olmak gerekiyordu.

Samuraylar, sosyal sinifin en üstünde yer alarak yasamin en güzel yönlerini saf kendi gücüyle saglamis; daimyolar da dünyanin en zengin insanlarindan biri olarak yasamisti. Onlarin asagidaki siirsel inançlari pek çok seyi açikliyor:

Anne babam yok; gökyüzü ve dünya anne babamdir.

Evim yok; Tan Tien evimdir.

Ilahi gücüm yok; dürüstlügüm ilahi gücümdür.

Huysuzlugum yok; uysalligim huysuzlugumdur.

Büyü gücüm yok; kisiligim büyü gücümdür.

Ne ölümüm ne de yasamim yok; Um ölüm ve yasamimdir.

Bedenim yok; sabirlilik bedenimdir.

Gözlerim yok; simsegin çakmasi gözlerimdir.

Kulaklarim yok; duyarliligim kulaklarimdir.

Bacaklarim yok; çabuklugum bacaklarimdir.

Kanunum yok; kendimi savunmam kanunumdur.

Stratejim yok; dogru öldürmem ve yasamimi dogru vermem stratejimdir.

Planim yok; firsati degerlendirmem planimdir.

Mucizem yok; dürüst kurallarim mucizemdir.

Prensiplerim yok; bütün kosullara adapte olmak prensibimdir.

Taktiklerim yok; bosluk ve doymuslugum taktigimdir.

Dogal yetenegim yok; zekami hazir tutmak dogal yetenegimdir.

Arkadaslarim yok; aklim arkadasimdir.

Düsmanim yok; dikkatsizligim düsmanimdir.

Zirhim yok; yardimseverligim zirhimdir.

Kalem yok; degismezligim kalemdir.

Kilicim yok; zekam kilicimdir.

Atilla ÇELIK

SAMURAY VE KILIÇ



Sadece samuraylar iki kılıç taşıyabilirdi. Bu kılıçlar, uzun ve kısa kılıçlardan oluşur ve benzersiz savaşçıların statüsünü yansıttığı için kılıçlar genel olarak daisho diye isimlendiriliyordu. Bu iki kılıçtan uzun olanına katana, kısa olana wakizashi adı verilmiştir. Her iki kılıç savaş esnasında taşınıyordu ve ikisi de kullanılıyordu. Kılıç kullanma sanatı hakkında yazılmış en iyi kitap olarak bilinen “A Book of Five Rings” kitabının yazarı olan kılıç ustası Miyamoto Musashi, aynı anda iki tane kılıçla dövüşmenin iki gökyüzünün mücadelesine benzetmiştir. Bir diğer kılıç no dachi olarak adlandırılır. Bu silahlar iki elle kullanılan muazzam uzunlukta kılıçlardı ve sadece ayakta kullanılabiliyordu.

Samuraylar katanayla saldırdıkları gibi aynı zamanda onunla korunurdu. Asla kalkan kullanmamışlardır ve katana aynı zamanda kalkan görevini görmüştür. Onlar kalkana asla ihtiyaç duymamışlardır. Çünkü katana mükemmel bir metal işiyle yapıldığı için kalkana gerek duyulmamıştır.

Japonya’da çelik kılıçların varlığı söz konusu değilken Çin ve Kore’den çelik kılıçlar gelmiş, zamanla Nihon Tou denilen kılıç ustaları kılıç üretmeye başlamışlar ve bu meslek babadan oğula geçmiştir. İlk zamanlarda koto adı verilen düz şekilli kılıçlar yapılmış ve daha sonrasında kılıç ustaları yeteneklerini arttırarak kılıçların şekillerini değiştirmişlerdir. Katana denilen Japonya’ya özgü kılıçların en önemli özelliği; kavisli olması, sırt tarafının keskin olmaması ve çoğunlukla hamon adı verilen sınırıdır. Hamon kenardaki sert çelikle kılıcın gövdesindeki yumuşak çeliği birbirinden ayırır. Çift tarafı keskin kılıç yapılmamasının nedeni, Japonlarda solaklığa ve çift yönlü kullanıma yer olmamasıdır. Kılıca eğim verilmesinin sebebi de kılıç batırıldığı zaman esneklik kazandırılması ve yaranın genişletilmesinin kolaylaştırılmasıdır. Bu yönüyle samuray kılıçları en iyi kılıçlar olarak nitelendirilmektedir.

Samurayların nezdinde kılıçların çok büyük önemi vardı. Kılıç, sahibinin gücüyle beraber savaşçı ruhunu da temsil ediyordu. Kılıcın kendi içinde savaşçının ruhunu ve gücünü barındırdığına inanılır. Her samuray kılıcına bir isim verilirdi. Samuraylar kılıçlarını çok özenli muhafaza eder, evlerindeki kılıç askılığında kısa olanı üstte uzun olanı altta olacak şekilde yerleştirirlerdi. Bunun sebebi samurayın sabah uyandığında ilk olarak kısa kılıcı alması ve sonrasında da dışarı çıkarken uzun kılıcı kemerine takmasıdır. Ayrıca alt tabakadan biri samuray kılıcına çarparsa, samurayın onu öldürme hakkı bulunuyordu.

Tarihi Japon kılıç yapım sanatı hemen hemen yok olmuştur. Çünkü Meiji restorasyonu ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerikan işgali sonucunda kılıç taşımak ve yenilerinin yapılması yasaklanmış, tüm kılıçlar toplanmıştır. Amerikan askerleri kılıçtan ve onun mistik gücünden çok korkmuşlardır. Çünkü eline kılıcını alan bir Japon her şeyi yapabilirdi. Ama yine de Japonlar bir çok kaliteli kılıcı saklamayı başardı ve 1953 yılında yasak ortadan kalktı. Bununla beraber kılıç üretimi yeniden başlamış, koleksiyon halini almıştır. Japonya’da kılıç bulundurmak özel izin ve kayıt belgesi ile sağlanabilmektedir.

Çok eski samuray kılıçları 200,000 dolardan alıcı bulabilmekte, koleksiyoncular yeni yapılmış hakiki kılıçlara 35,000-40,000 dolar verebilmektedir. Çünkü ustura gibi keskinliğiyle, üzerinde yansımalarımızı görebileceğimiz pırıl pırıl görünümü ve estetiğiyle bir sanat eseri olmasının ötesinde kılıcın, evi ve aileyi koruduğuna inanılmaktadır.

Atilla ÇELİK

Ölüm Ve Samuray

Hakli ya da haksiz, ölüm samurayla daima baglantili olmustur. Hayal gücünü yakaladigi ve diger savasçilardan daha kararli oldugu için samuray ölüme daha yakindir. Kesinlikle, ölüme gitme konusunda en ufak bir tereddüt içinde oldugu dahi düsünülemez. Ama biz her ne kadar inanamasak da gözünü kirpmadan ölümüne dair yazi-tura atmaya her an hazir miydi? Bushi ögretisinde, hece olarak geçen shi kelimesi ölüm anlamina gelmektedir. Samuraylara da ayni zamanda bushidoka da denilmektedir. Bushidoka ölüm korkusunu yenmis kisi anlamina gelmektedir.

Samuraylar için degismez nokta suydu : Ya öldürecekti ya da ölecekti. Daha farkli bir durumu düsünme lüksü yoktu. Onur ve gururlarina çok düskün olduklari için eger savas aninda esir düsecegini anlarsa, esir düsmemek için kendisini öldürecekti. Verilen görevi layikiyla yapamamak, basarisiz olmak ve utanç verici bir duruma sebep olmak durumunda da ayni eylemi yerine getirecekti.

Bilindigi gibi Japonya dedigimiz zaman aklimiza gelen en önemli seylerden biri de ilkbaharda açan kiraz agaci çiçekleridir. Ortaya muhtesem güzel renkli dokumalar çikmakta, böyle bir manzara karsisinda huzurla dolmaktayizdir. O anki görüntünün cennetten farki yoktur. Günümüz Japonyasi’nda kiraz çiçekleri açtigi zaman çesitli festivaller, gezintiler ve etkinlikler yapilmaktadir. Insanlar objektiflerine harika manzarayi almakta, gezinmekte ve dogayla bas basa kalmaktadirlar. Aslinda bu gelenek samuraylardan gelmistir. Söz konusu agaçlari dikenler ve uzun uzun düsünerek açan çiçeklere bakanlar da samurayin kendisiydi. Dogayla her zaman iç içeydiler. Özellikle kiraz agacinin açan çiçegiyle... Peki savas alaninda acimasiz, gaddar olan ve kelleler toplayan bir samuray nasil oluyor da dogayla iç içe olup incelesebiliyor ve farkli dünyalara gidebiliyordu? Bunun nedeni de suydu : “Kiraz çiçekleri en güzel ve en olgun zamanlarinda solmadan düsmektedirler. Samuraylar da bu görüntüye bakarak savas aninda her an ölebilecegini aklina getirmekte ve felsefik bir boyuta gitmektedir. Kiraz çiçekleri ona hem yasami hem de her an ölebilecegini hatirlatiyordu.” Eski Japonya klanlarinin insa ettikleri kalelere bakarsaniz, çevresinde hep kiraz agaçlarini da görürsünüz. Bu baglamda kiraz agaçlarinin ve çiçeklerinin ne kadar önemli oldugunu az çok anlayabilmisizdir. Örnegin Kamakura’da bir geçit vardir ve geçidin yolu üzerinde karsilikli dizilmis kiraz agaçlari vardir. Bu agaçlar yüzyillar önce ilk sogun Minamoto Yoritomo tarafindan diktirilmistir. Kendi varisini saglikli olarak dünyaya getirecek esi Masako için hediyesi olmustur.

Samuraylarin ölüm ile iç içe oldugunu bilmemizde 18. yüzyilda olusturulmus bir kitap olan Hagakure’ye çok sey borçluyuz. Son samuray ordusu savasa gittikten sonra Hagakure uzun uzun samuray sinifini süsleyen savasçi ruhunu yazdi. Söylemek gereksiz ki kitabin sayfalarinda idealizmin iyi yönleri bulundu, ama ayni zamanda içerilen bilgelik çarpitildi ya da yanlis yorumlandi. En bilinen örnek Hagakure’nin ilk bölümünde veriliyor...

“Samuray yolunu ölümde bulmus olur. Ölüm gelirken, sadece çabucak ölümü seçmek vardir”1

Aktarilan bu çizgiler popüler Samuray magazin ve kitaplarinda, Japon dövüs kültüründe bulunabilir. Daha fazlasini okumak istiyorsak su pasajlari sunabiliriz :

“Hepimiz yasamak isteriz. Ve neyi yapmak istiyorsak çogunlukla mantigimizi ona göre sekillendiriyoruz. Ama bizim amacimiz hedefine ulasmazsa, yasamaya devam etmek korkakliktir. Bu çok ince, tehlikeli bir çizgidir. Birinin amacini kazanamadan ölmesi, bir köpegin ölümü ve bagnazligidir. Ama bunda bir utanç yoktur. Bu samuray yolunun asil anlamidir. Ama biri her sabah ve aksam kalbini dogru kullanirsa, onun bedeni ölü olsa bile güçlü bir sekilde yasayabilir, bu yolda özgürlügünü kazanir. Tüm yasami suçsuz olacak ve hevesi basariya ulasacaktir.” 2

Edo samurayi Daidoji Yuzan yazmis :

“Samuray olan birisi daha önce olan tüm seyleri sabitçe aklinda tutmalidir. Ölmek zorunda oldugu gerçegini... Eger o buna dikkat ederse, evlatlik görevini ve sadakatini basarili bir yasamla uyumlastiracak, sayisiz kötülükler ve güçlüklerden uzak kalacak, kendisini hastalik ve felaketten uzak tutacak, hayattan zevk alacaktir. Çok övgüye deger, kaliteli, iyi bir kisilik olacaktir. Varolus için savasçinin yasami kesinlikle aksamin çiyi, sabahin kiragisi gibi süreklidir...” 3

Lakin baris zamanlarinda samuraylarin ölümleri ne kadar ilgi çekebilir? Edo samurayinin savas lordunu gücendirdigi ya da saygin kisilere karsi geldigi zaman intihar etmesi muhtemeldir. Ayrica, Edo Japonya’si günlük yasama ek olarak yanginlar, depremler, hastaliklar gibi zor yasamin her türlü çesidine sahipti. Aslinda Japonya’da sayisiz savaslar olmasina ragmen bir savasta ölü sayisi göreceli olarak bini geçmezdi. En büyük ölümler veba salginindan, yangin ve depremlerden olmustur. Bu noktada yasam Kamo no Chomei’nin yazdigi gibi biraz farklilik göstermistir : “Huzurlu bir yer nerede bulunur? Ve bizim kalplerimize kisa yasamimizda huzuru nasil getirir?” 4 Samurayin ölüm fikri ve görüsü yönlendirilmis degildi, belki yasamin gerçeklikleri gibi savasin yollarindan kaynakliydi. Japon yasaminin her yönü, ansizin dayanilmaz ve sok edici bir ülkede uygun yasam biçimini yeniden sekillendirdi. Depremler, devrilen kaleler ve kirsal alani kirip geçiren salgin hastaliklar, vebalar ve yanan sehirler... Chomei söyle demis : “Insanlarin yaptiklari her is anlamsizdir / ama servetini tüketir / ve kendine eziyet eder / bu tehlikeli sehirde bir ev insa etmek / özellikle akilsizliktir”5 Açlik mevcut olan bir tehlikeydi, 1181-82 yilindaki eziyetlere Chomei bizzat sahit olmustu : “Ticaret çok ufakti ama tahil altindan degerliydi / Sokaklar dilenci doluydu, eziyet yaygaralari, kederlice havayi doldururdu / Sen bunlari izlerken hastalik tasiyan insanlar ansizin düserdi / Açliktan ölen bedenler sokakta evlerin duvarlarina serilirdi / Çikmaz korkunç bir les kokusu vardi. Çürümüs cesetlere bakmaya katlanilmaliydi.” 6 Ayni açlik meshur Gempei savasini getirmisti.

Yüzyillar önce bir çok ünlü adam savasta ölmeyecekti ama hastaliktan vefat edecekti. Iki büyük rakip Uesugi Kenshin ve Takeda Shingen gibi. Gelecek vadeden Mori Takamoto ve Taira Shigemori gibi lordlar, genç yaslarinda yatakta öldüler.
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Old 03-16-2006, 12:31 PM   #3
Bostandere
Forum Aşığı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3036
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Varsayılan

Savas Alaninda Ölüm

“Yasama siki tutunanlar ölür, ölüme baskaldiranlar yasar”7 Sengoku Ciday dönemi daimyosu Uesugi Kenshin, ölümünden önce çevresindekilere bu sözcükleri birakmisti. Hagakure kitabi bilgeligin kirintilarini oldukça iyi veriyor. “Düsman oklarina hedef olmak istemeyen bir insan ilahi korumaya sahip olmayacaktir. Bir askerin oklariyla vurulmayi istemeyen bir insan için, tercihen ünlü bir savasçiysa, istedigi için korunmus olacaktir.”8 Baris zamaninda bir samuray ölümü düsünmek için bos olurken, dövüsen bir samurayin daha iyi bir düsüncesi olmayacakti.

vSavastayken ölümün gölgesinde emniyette olan hiçbir samuray yoktu ve bir çok ünlü isim savas alaninda öldü. Uesugi Kenshin’in babasi savasta öldürüldü ve onun gibi bir çok isim düsman kiliçlari karsisinda yere düsecekti : Imagawa Yoshimoto, Ryuzoji Takanobu, Saito Dosan, Uesugi Tomosada... Önemli savas lordlari düsman saldirilari karsisinda katledileceklerdi. Bazilari da savasi kaybettikleri için intihar edeceklerdi : 12. yüzyilda Minamoto Yorimasa’dan 16. yüzyilda Sue Harukata’ya kadar. Gördügümüz gibi samuray ölüme felsefi bir açidan yaklasti. Güzellik yada kalici bir dokunaklilik bir samurayin hayatinda görülebilirdi. Daha dogrusu savas alaninin iç karartici ayrintilarinda bir katliam yasar ve No Drama eseri Atsumori’yi okursak bunu az çok anlayabiliriz. Bu eserde 1184 yilinda Ichi no Tani Savasi’nda ölen genç savasçi Taira Atsumori’nin ölümünden bahsedilmektedir ve öldürülen bu adamla onun hayaletinin karsilasmasi anlatilmaktadir.

O zaman onun tüm klaninin arkasinda, heybetli gemiler süzüldü. Gemi içinde olmaktan tedirgin kiyiyi gördüm. Ama bütün savas gemileri ve imparatorluk mavnalari, uzakta duruyordu, denizin disinda. Karaya çikmistim. Atimi dizginledim, Durdum, bir kayip aninda ne yapilabilecegi için. Dörtnala arkamdan gelen Kumagai no Jiro Naozane seslendi. “Silahimdan kurtulamayacaksin” Atsumori atina bindi ve çabucak, bütünüyle korkusuzca kilicini çekti. Biz ilk önce çabucak yerlerimizi degistirdik, sonra, hala at sirtindaydi, bogusma durdu, düstü ve dalgalarla yikanan kiyi üzerinde gürestiler. Ama sen benim en iyimdin ve kaybettim. Karma ögretisi ile yine yüz yüzeydik. Atsumori seslendi “Sen benim düsmanimsin!”, Kumagai kilicini vurmak için kaldirdi; ama eski düsmanligini nezaketle degistirdi, huzurlu ruhunu vermesi için ismini seslendi. En sonunda onlar cennette nilüfer taht üzerine beraber yeniden dogdular. Rensho Kumagai, sen benim düsmanim degildin. Benim için dua et, özgürlügüme kavusmam için dua et! Benim için dua et, özgürlügüme kavusmam için dua et! 9

Söz konusu Atsumori isimli No Dramanin 16. yüzyilin acimasiz savasçi lordu Oda Nobunaga’nin favori oyunlarindan oldugunu not olarak ekleyebiliriz. Savasta ölüm ve intihar arasindaki çizgi çok inceydi, özellikle savas alani üzerinde ölmek fikrinin yüceltilmesi ölçüsünün ortaya çikmasindan beri... Kaybeden savasçilarin cesurca ölümlerine de sahit oluyoruz. 1575’de yasanan Nagashino Savasi’nda bir örnegini görüyoruz. Takeda klani ordusu, Oda Nobunaga ve Tokugawa Ieyasu’nun birlesmis ordusu karsisinda kaybetmisti ve on binin üzerinde ölü adam vardi. Saygin Takeda generali Baba Nobufusa sabah katliamindan sag salim kurtulmustu ve simdi geri planda savunma hareketine baslamisti.

Nobufusa kosarak Takeda klani daimyosu Takeda Katsuyori’ye seslenir, “Efendim, hemen burayi terk edin, size yalvariyorum. Ben burada kalacagim ve ölecegim.” O seksen atliyla gelmisti ve hepsini kaybetmisti. Bir tepeye tirmandi ve Katsuyori’nin iyice uzaklastigini gördü ve düsmana yüksek sesle bagirdi, “Ben Mino’nun sefi Baba. Beni öldürün ve büyük hediyeyi kazanin.” 10 Düsmanlar onu biçaktan geçirdi ve o öldü. Eski generaller ve Baba Nobufusa, Takeda Katsuyori’ye rakibin birlesmis bir orduya sahip oldugu bilgisini alip saldirmamasini salik verse de Nobufusa’nin ölümü ona daha çok aci vermistir. Katsuyori, Baba’nin ve meslektaslarinin tavsiyesini dinlememis ve en ünlü adamlarini kaybetmisti.

Tavsiyeleri dinlenilmeyen, görmezlikten gelinen ve savas alaninda ölen bir baska savasçi Taira klaninin en büyük generali olan Taira Tomomori’ydi. Yakin zamanda olan Gempei Savasi’ni ileri sürerek daimyosu Taira Munemori’ye yeni savasin gereksizligini anlatti. Munemori de onun önerisini reddetti. 1185 Dan no Ura savasinda (bu bir deniz savasiydi) bir çok Taira generali hayatini kaybetti. Bütün umudunu yitiren Tomomori kendi yasamini almayi kararlastirdi.

“Yeterince gördüm” dedi Tomomori. “Simdi yasamimi alma zamanidir” diyerek kendi yetistirdigi kardesi Iga no Heinaizaemon Ienaga’ya emretti. Ienaga’ya “Ne diyorsun? Sen de vaadinde duracaksin, degil mi?” dedi. Ienaga da “Kesinlikle” Ienaga onun ikinci zirhini giymesinde yardimci oldu, kendisi de baska bir tane giydi ve birbirlerinin ellerini kavrayarak ikisi denize atladi. 11

Tomomori’nin yardimcisinin onu ölümünde takip etmesi, düsüncesizce olaganüstü bir hareket degildi. Bu ayni zamanda Tomomori’nin, Taira Klaninin basi Munemori’ye karsi gelmemesiyle ayni manaya geliyordu.

Munemori ve onun oglu Kiyomune teknelerinde takilip kalmislardi, atlama düsünceleri olmadan saskinlikla çevrelerine bakiniyorlardi. Birkaç Taira samurayi bu durumdan utandilar ve gemiden denize saldirdilar. Kiyomune de çabucak onlardan sonra siçradi. Bütün herkes agir zirhlariyla suya girmisti, agir malzemelerle arkalarina dönüyorlar ya da güçten kesilinceye kadar ellerini kontrol altinda tutuyorlardi. Baba ve oglu hiçbir sey yapmamisti, üstelik, bogulmayacak kadar mükemmel yüzücülerdi. Öylece gemide bekliyorlardi. Ise no Saburo Yoshimori ansizin kürek çekiyor, Kiyomune bir tirmikla yardimci oluyordu ve çevrelerine bakiniyorlardi. Munemori kendisini bogmayi düsünmeksizin bakiyordu ve Yoshimori de onu sürüklüyordu. 12

Munemori tamamen kendisini koruma güdüsünde olan bir insandir, ama daha iyi bir sebepten dolayi ölümden kaçindi. 14. yüzyil öncesinin Imparatora sadik ünlü Kusunoki Masashige daha iyi resimleyemezdi baska bir ölüm konusunu. O, iki klasik defansif mevki olan ve inatla çok büyük düsman ordularina karsi direnen Akasaka ve Chihaya’nin mühendisi olarak hatirlanir. Taiheki eseri Akasaka’nin düsüsü hakkinda sunlari yazar :

Malzemeyi tedarik etme konusunda zamana sahip olmaksizin Kusunoki Masashige, aceleyle bu kaleyi (Akasaka Kalesi) insa etmisti. Sadece yirmi gün geçtikten sonra savas baslamis ve kale kusatilmisti, kalede sadece dört ya da bes gün yetecek kadar erzak kalmisti. Masashige adamina bakti ve söyledi : “Biz birkaç savas kazandik ve sayisiz düsmani yok ettik. Ama onlar oldukça fazla ve bunu düsünemezler. Bu arada yiyeceksiz kosturuyoruz ve az da olsa kurtarma ekibi yok. Ülkeyi birlestiren efendiye yardim etmek kararliligiyla bu sehir kuruldugunda ilk askerlerdendim. Eger zaman dogruysa ve hareket yerinde olacaksa hayatimi vermek konusunda tereddüt etmeyecegim. Yürekli savasçi önemli firsatlarda tedbirini alan ve olay örgülerini seçen kisidir. Bu yüzden ben Masashige, bu kaleyi vermek ve düsman eline geçmektense intihar ederim. Niçin intihar ederim açiklayayim. Eger onlar intihar edecegimi anlarsa dogu vilayetlerinden gelen adamlar sevinçli bir sekilde ülkelerine geri dönecek. Eger onlar bunu yaparsa (ihanet ederse) ben çikacagim ve savasacagim, geri dönerlerse de daglara çekilecegim. Eger dört bes kere bunu yapip onlari kizdirirsam, bir noktada yorulacaklar ve geri dönmeye niyetlenecekler. Bu düsmani yok etmek hususunda nasil korunacagimiz hakkindaki planimdir.” 13

Masashige’nin karari Chihaya’daki dogu ekiplerini utandirdi, ama kazanamayacagini bildigi bir savasa mecbur edildi. Savasi bitirmek için bir saldiriyi arzulayan Imparator gerekenleri yapmisti. Önceden hazirlanmis olan Masashige 11 yasindaki oglunu ziyaret ediyor...

“...Eger kulaklarinda benim tek bir sözümü tutmak istersen, simdi söyleyeceklerim bir daha kulagindan gitmez. Su an yaklasan savasin bizim ülkemizin kaderini belirleyecegini düsünüyorum ve bu yasamda senin yüzünü son kez görmüs olacagim. Insanlar savasta öldügümü ögrendigi zaman Ashikaga Takauji’nin bizim ülkemizi ele geçirdigini farz edebilirsin. Ne olursa olsun, sadakatimiz yok olmayacak ve kendi yasamini kurtarmak için teslim olmayacak. Klanimizda sadece birkaç genç adam sag kalabilir, Kongo Dagi’nda saklan ve düsmanla savas. Bu senin ilk evlatlik vazifen olacak” 14

Bunlari söyleyen Kusunoki Masashige 1336 tarihli Minatogawa Savasi’na gidiyor, alti saat boyunca dövüsüyor ve en sonunda da kaybediyordu. Çevresi tamamiyla düsmanlarla çevrelenince intihar ediyordu. Onun oglu Masatsura da babasinin sözlerini kalbine isliyor, onun mücadelesini devam ettiriyordu. Acidir ki Masatsura da bir savasta hayatini kaybediyordu ama, onun soyunun isimleri bir tapinak kapisinin üzerine kaziniyordu...

Dönmeyecegim, cüret edecegim Adimi koruyacagim Oklarla öldürülmüs olanlarin arasinda 15

Ölümünden sonra söhret kazanma yoluyla bir çok samurayin anlamli ve dramatik bir sekilde kendisini öldürdügünü görüyorduk. Biraz da o isimlere bakalim:

Taira Noritsune (Ölüm. 1185) Dan no Ura savasinda Tomomori kendisini bogdugunda, ayni anda Noritsune, klaninin büyük varagini almak için kararliydi. Tekneden tekneye atliyordu ve ariyordu. Ta ki düs kirikligi içinde meydan okumak için sesleninceye kadar. Üç Minamoto savasçisi ileriye dogru geldi, onu boyunduruklarina aldilar, ama onlardan birini tekmeleyerek denize yolladi. Noritsune diger iki saldirganla ugrasmaya basladi ama adamlar onu kistirmisti. Iki adami da iki kolunun arasina aldi, büyük bir güçle kollari arasinda sikistirdi ve onlarla beraber dalgalara atladi. Atlarken de söyle sesleniyordu : “Anlasildi, gelin. Shide Daglari’nda arkadaslarim olun.” 16 Noritsune, 26 yasindaydi.

Shiaku Saburozaemon (Ölüm.1333) Saburozaemon, Hojo Bakufu’nun düsük rütbeli bir üyesinin ogluydu. 1333’de Hojo, Imparator Go-Daigo’nun destekçileri tarafindan yenilgiye ugratildi ve Kamakura’ya saldirildi. Saburozaemon’nun babasi efendileriyle beraber intihar etmeyi kararlastirdi, ama ogluna kaçmasini ve Budist bir rahip yasam tarzini tavsiye etti. Saburozaemon reddetti. “ Senin yardimsever, zerafetli koruman altinda büyüyen bir çocuk olsam da, ben aktif ve bizzat efendilerimizle bagli degilim. Eger ben simdiden kesisligin yasamini takip etseydim farkli bir sey olacakti. Bir samuray ailesinde dogmadim mi, seni ve efendimizi nasil birakabilirim ve bir rahip olarak kendimi mi kurtaracagim? Bundan daha utanç verici ne olur? Eger efendimizin kaderini paylasmamiz gerekiyorsa, yeni dünyada rehberiniz olmama izin verin.” 17 O konusmasina baslamadan önce karnini açip kesmisti bile. Daha sonra onu babasi izledi...

“Kilicimi ileriye dogru tuttum, boslugu kestim, büyük atesin ortasinda, rahatlatici bir esinti akti” 18

Makara Naotaka (Ölüm.1570) (Asakura) Makara Jurôzaemon olarak da bilinen bu büyük savasçi, 1570 yilinda Anegawa Savasi’nda Tokugawa Ieyasu ve Oda Nobunaga’nin birlesmis ordusuna karsi savasti. Teke tek dövüste Ogasawara Nagatada’yi öldürdü, sonra ogluna yardim etti ve uzun kiliciyla klanina zaman kazandirdi. En sonunda Anegawa’nin sig sularinda Makara ve oglu Naomoto dograndi.

Matsunaga Hisahide (Ölüm.1577) Oda Nobunaga’ya karsi basarisiz bir isyanda bulunan Matsunaga, düsman askerleri kalesinin duvarlarina saldirdigi anda intihar etmisti. Matsunaga’nin çay ustasi oldugu ve Nobunaga’nin onun çok meshur çay takimi “Hiragumo”ya göz diktigi biliniyordu. Nobunaga, istedigi iki seyin Matsunaga tarafindan reddedilecegini saptamisti. Matsunaga intihar ettikten sonra kendi kellesinin ve çaydanligi Hiragumo’nun barutla havaya uçurulmasini emretti. Istedigi iki seyi kaydeden Nobunaga’nin reaksiyonu bilinmiyor.

Nishima Morinobu (Ölüm.1582) Morinobu, Takeda Shingen’in besinci ogluydu. Abisi Katsuyori 1575’de Nagashino Savasi’ni kaybetmisti ve Oda Nobunaga’nin ordulari Takeda topraklarina akin ediyordu. Takeda’nin adamlari yerlerini hemen hemen terk ettigi için hayal kirikligi içindeydi, ama Takato Kalesi kontrolü altindaydi. Kale, savunucular arasinda dinç kadinlar da dahil olmak üzere saldirilara gögüs geriyordu ama nihayetinde çok yipranmislardi. Morinobu mazgalli siperlere çikti ve saldirganlara bagirdi. Nobunaga’nin suçlarini listeledi ve Oda Klaninin çökecegini önceden bildirdi. Hemen sonrasinda da karnini tamamen kesti. Onun basi kalabaliga cesaret vermisti ve ilginçtir ki birkaç ay sonra Oda Nobunaga öldü.

Sanada Yukimura (Ölüm.1615) Birkaç samurayla birlikte yaptigi isten ün kazanan Sanada’ya en büyük söhret, Hideyori’nin Osaka Kalesi savunucularinin hizmetinde geldi. Osaka Kalesi, Tokugawa Ieyasu’nun ilk ani saldirilarina karsi dayandi ve barisçi yeni bir yerlesim alani olusturuldu. Sanada’nin hünerine tesekkür etmek gerekirdi. Fakat bu baris kismen Hideyoshi ve onun annesinin kararsizligi kismen de Tokugawa’nin dönekligiyle uzun sürmedi. Sanada ve diger savunucularin Tennoji Savasi’nda doruga ulasan cesur ataklari, kazanma sansinin baska kusatmalarda zayiflayacagini gösteriyordu. Savas çok vahsiydi ve çogunlukla sonuç açisindan kuskuluydu. En sonunda Osaka askerleri yolu vermeye basladi. Sanada’nin adamlari daha fazla mücadele etme paylasimi içine girmislerdi. Liderleri kaybetme nedenlerini anlamisti ve kamp sandalyesine yigilmisti. Bir Tokugawa savasçisi ona dogru atilmis ve mizragini dogrultmustu.

Sanada yorgun sekilde ona bakti, “Ben Sanada Yukimara’yim ve süphesiz çok degerli bir düsmanim. Ama savasmaktan iyice tükendim” 19 Migferini kaldirdi, boynunu açiga çikardi ve Tokugawa’nin adaminin kafasini almasina izin verdi. Galip olan da onun ödülüyle gelmesine ragmen büyük ün kazanamadi ve Sanada birinci rütbeden bir adam ve savasçi olarak herkes tarafindan hatirlandi.

Ayrica Nitta Yoshisada’nin düsman askerlerinin biçak darbelerini yedikten sonra iradesi yerindeyken kendi karnini kestigi ve ölümünü kendi eliyle sagladigi, Miura Yoshinobu’nun da kendi basini keserek intihar ettigi söylenmektedir.

Seppuku (Harakiri)

Samuray efsanesinin en önemli ögelerinden ve belki de en inanilmaz yönlerinden biri intihar etme yöntemlerinden olan seppuku’dur. Eski Japonya’da samuraylarin intihar etmesi çok köklü bir gelenek olmustu. Çünkü gururlarini yitirdikleri anda seppuku tarzi intihar ederek onurlarini kurtarmislardir. Samuraylar soguna, topluma karsi kusur isledikleri, küçük duruma düstükleri, savas esnasinda esir düseceklerini anladiklarinda batida bilinen adiyla harakiri yapmislardir.

Seppuku’nun ilk uygulayicilari 12. yüzyilin son yarisinda Minamoto Tametomo ve Minamoto Yorimasa olarak biliniyor. Bu ölüm ve intihar metodu bir nevi pratik ders gibi motivasyona tabi tutulmustur. En baslarda Seppuku yöntemi oldukça aci veriyordu. Çünkü biçak mideye sokulup çevrilmekteydi ve ölüm bir anda gerçeklesmezdi. Bu çok büyük bir aci veriyordu ve intihar eden birinin kendi kafasini kesmesi çok zordu. Yüzyillar boyunca seppukunun arkasinda bir yasam felsefesi rafine edildi.

Bir samuray, Minamoto Tametomo ve Minamoto Yorimasa’nin ölümünden yüzyillar sonra, bir insanin ruhunu elmanin çekirdeklerine benzetmistir. Elma bütün olarak vardir ama çekirdegini kimse görememektedir. Eger sözler bunun aslini anlatmaya yetmiyorsa bunu göstermenin asil yolu gözlere göstermektir. Bunu göstermenin tek yolu vardir. Bir biçagi elmanin derinligine firlattiginda göbek kismi açilacaktir ve çekirdek açiga çikacaktir. Iste o an elmanin çekirdeginin varligi da ortaya çikar. Bu özel bir bakis açisidir.

Bazilari da samuraylarin kendilerini sereflendirmek ve olaganüstü yigitlige ihtiyaç duyduklari için karinlarini kestiklerini yazar. Asil olmayanlar, alt tabakadan olanlar kendilerini asabilirken, bogabilirken, samuraylarin kadinlari kendi bogazini kesebilirken, sadece samuraylar Seppuku yapabilirdi.

Edo dönemi ile birlikte Seppuku yöntemi Shinto’nun fisiltilariyla gerçeklestirilen bir ayin gibi gelisti ve asil halini aldi. Ilk önce seppuku yapacak kisi beyaz bir kimono giyip büyük bir minderin üzerinde dizlerinin üstünde oturur. Bir metre arkasinda kaishakunin denen intihara yardimci olacak baska bir kisi yer alir. Sol tarafinda dizleri üstüne çökmüs ikinci bir kaishakunin de yer alabilir. Kaishakunin olan kisiler, intihar eden kisinin en yakin arkadasi olurdu. Kaishakunin görevi, intihar eden kisi karnina biçagi sokup çevirdikten sonra böyle bir ölüm çok zor oldugundan ve çok aci çektirdiginden kiliçla basini kesmekti. Böyle bir ayini bozmak, yanlis yapmak ya da yapamamak çok utanç verici bir durumdu ve çok saglam bir el gerektiriyordu. Seppuku kisaca nasil yapilir?

Samurayin önünde cilalanmis tepsi üzerinde bir biçak durur. Samuray kendisini hazir hissettigi zaman kimonosunun önünü açar ve karni açiga çikar. Bir eliyle biçak kinini tutarken, diger eliyle biçagi çikarir. Biçagi karninin sol tarafina sokar ve saga dogru çeker. Biçak karin içinde dönmüs olacak ve yara iyice açilacaktir. Bir çok samuray böyle bir sona kolay kolay katlanamaz, seppuku inanilmaz bir aci verir ve bu aciyi daha fazla çekmemesi için yardimci samuray, harakiri yapan samurayin kafasini kiliç ile keser. Inceden inceye düsünülmüs bu haliyle seppuku yani harakiri tilsimli bir tören havasina dönerdi. Harakirinin sona erdirilmesi jumonji olarak da bilinmektedir. Hakagure eseri ve diger Edo dönemi eserleri, kaybeden samuraylarin sogukkanli bir sekilde intihar etmelerini nakleder ve karinlarini yardiktan sonra hemen ardindan kafalarini da kaybetmeleri, olayi farkli bir boyuta getiriyor. Sonuçta samuraylar her seyden önce bir insandi ve belki de yeni bir hayata hazir olmak açisindan seppukuya her zaman hazirdilar. Bir samuray niçin kendi karnini dograyacakti? Bunun bir çok sebebi vardi ve yukarida da açiklamistik. Ama bu nedenlerin bir kaç tanesini isimleriyle beraber asagida listeleyebiliriz...

Junshi : Bir lordun ölümü sonrasi onu takip etmek açisindan yapilan intihardi. Savas zamanlarinda görülüyordu ve Edo döneminde yasaklandi. Son meshur örnegi, 1912’de Imparator Meiji öldügü zaman General Nogi Maresue’nin intihar ederek onu takip etmesidir.

Kanshi : Sikayet etmekten kaynakli olarak yapilan intihardir. Yaygin bir intihar nedeni degildi ve bir efendiyi ikna etmek ve dikkat çekmek için yapilirdi. En önemli örnegi; Hirate Nakatsukasa Kiyohide’nin genç ve saygisiz olan Oda Nobunaga’nin takip ettigi yolu degistirmesi için 1553’de intihar etmesidir.

Sokotsu-shi : Bir samurayin yaptigi bir hata sonrasi, hatasini telafi etmek için kendisini öldürmesidir. En iyi bilinen ve en çok gördügümüz intihar sebebidir. En iyi bilinen örneklerinden biri, 1561’de kendi kurguladigi plan sonucu efendisinin ölümüne sebep olan Takeda generali Yamamoto Kansuke Haruyuki’nin kendisini düsmanin önüne atmasidir. Çok kötü yaralanmis, geri çekilmis ve intihar etmistir.

Her ne kadar bir samurayin uzun ömürlü olmasi alisilmadik bir durum olsa da bir çok ünlü samurayin çok ilerlemis bir yasta öldüklerini de görebiliyoruz. Bu ünlü samuraylar Mori Motonari (74), Mori Terumoto (72), Nabeshima Naoshige (82), Ryuzoji Iekane (92), Sanada Nobuyuki (92), Shimazu Yoshihiro (84) ve Ukita Hideie (90).

Samuraylarin ölüme felsefi bakislarinin en iyi sekilde özetleyen dizeler belki de kiliç ustasi Tsukaha Bokuden’den gelmistir. Samurayin ögrenmesi gereken sadece tek sey vardir,

Son bir sey-

Ölüme korkusuzca bakmak. 20

ÖLÜM SIIRLERI

Ünlü samuraylar, sogunlar ve daimyolar ayni zamanda siirler de yaziyorlardi ve onlardan birkaç örnegi yansitalim.

Hojo Ujimasa21

1538-1590

Sonbaharin son esintileri, bulut kütlelerini uçurur ayin saf isigina ve bulutlanan aklimiz bugulu, seni pinar gibi çevreler. Simdi gözden kaybolduk, Güzel! Neyi düsünmeliyiz? Biz gökyüzünden geldik. Simdi yeniden geri dönmeliyiz. Bu görünen son noktadir. *****

Minamoto Yorimasa22

1104-1180

Çürümüs bir kütük gibi yarisi topraga gömülmüs – Hayatim çiçek açmadi, aci son geliyor. *****

Ota Dokan23

1432-1486

Bilmemis miydim simdiden ölü oldugumu. Yas tutacaktim kayip yasamim için.

*****

Ouchi Yoshitaka24

1507-1551

Hem fatih hem de alt edendir. Ama çiyin damlalari, ama yildirimin çarpislari, dünyayi böyle görmeliyiz

*****

Shiaku Nyudo25

Ölüm 1333



Kilicimi ileriye dogru tuttum, boslugu kestim, büyük atesin ortasinda, rahatlatici bir esinti akti

*****

Takemata Hideshige26

(Shibata Katsuie tarafindan yenilgiye ugratildiktan sonra)

Benim gibi bir adam Ashura’nin boyundurugu altina mi girecek? Yeniden dogacagim ve sonra Katsuie’nin basini kesecegim...

*****

Tokugawa Ieyasu27

1542-1616

Zamanin geçmedigi ya da kalmadigi bütünüyle aynidir. Senin kendinle sinava girmedigin tek farktir. Ah, ne kadar hos! Iki uyanis ve tek uyku. Kaçan bir dünyanin rüyasi! Erken safagin kizilimsi renkleri!

*****

Toyotomi Hideyoshi28





1536-1598

Yasamim çiy gibi geldi çiy gibi kayboldu. Naniwa’nin tamami Rüyadan sonraki rüyadir.

*****

Uesugi Kenshin29

1530-1578

Basarili uzun bir yasam neredeyse bir kupa sake’dir; kirk dokuz yillik yasam bir rüyayla geçti; ne yasamin ne oldugunu bilirim ne de ölümün. Yillar yili – Hepsi bir rüya. Cennet ve cehennem arkada birakilir; Mehtapli safakta bekledim, Baglanan bulutlardan özgür olarak.

NOTLAR

1. Hagakure sayfa 1

2. Hagakure sayfa 1-2

3. Code of the Samurai sayfa 15

4. Hojoki sayfa 58

5. Hojoki sayfa 38

6. Hojoki sayfa 46-47

7. Zen and Japanese Culture sayfa 78

8. Hagakure sayfa 154

9. Japanese No Dramas sayfa 48

10. Legends of the Samurai sayfa 228

11. Tale of the Heike sayfa 381

12. Tale of the Heike sayfa 379

13. Legends of the Samurai sayfa 164

14. Legends of the Samurai sayfa 184

15. Samurai: a Military History sayfa 97

16. Tale of the Heike sayfa 380

17. Zen and Japanese Culture sayfa 83

18. Zen and Japanese Culture sayfa 84

19. Maker of Modern Japan sayfa 289

20. Zen and Japanese Culture sayfa 73

21. Sadler The Maker of Modern Japan sayfa 160-161

22. Hoffmann Japanese Death Poems sayfa 48

23. Ibid. sayfa 52

24. Ibid. sayfa 53

25. Suzuki Zen and Japanese Culture sayfa 84

26. Hoffmann Japanese Death Poems sayfa 54

27. Sadler The Maker of Modern Japan sayfa 324

28. Berry Hideyoshi sayfa 235

29. Suzuki Zen and Japanese Culture sayfa 82

NOT : Bilindigi gibi Japonya Tarihi ve Kültürü, Samuray Tarihi ve Kültürü adi altinda bir çalismaya baslamistim. Bu baglamda akliniza gelebilecek her türlü incelemelere yer verecektim. Aslinda çalismaya direkt Japonya Tarihi ile baslamaliydim ama bu konu çok ilgi çekecek diye düsündüm. Simdiki çalisma ileride ortaya koyacagim çalismanin ufak bir kismidir. Buz daginin görünen kisminin ufak bir noktasidir. Diger çalismalari da sabirla beklemeniz dilegimle. Saygilarimla!
__________________




Bostandere çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Hitlerin Dev ordusu mel_i_ke Enteresan Olaylar 0 06-16-2010 04:48 AM
Küfrün Ordusu GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 10-02-2007 09:20 PM
sovyet ordusu [FX][SOLDIER] Eskiler (Arşiv) 0 07-18-2007 04:31 PM
07/07/07 - Gazprom ordusu Nǿ ŦΞДЯ™ Eskiler (Arşiv) 0 07-07-2007 10:30 AM
Ege Ordusu lağvediliyor 24.08.2006 14:53 walsman07 Eskiler (Arşiv) 2 08-25-2006 09:37 AM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:29 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.