![]() |
|
Eskiler (Arşiv) Eski konular |
|
Konu Araçları | Görünüm Modları |
![]() |
#1 |
Forum Aşığı
![]() Üyelik Tarihi: Dec 2005
Mesajlar: 4,764
Teşekkür Etme: 111 Thanked 1,308 Times in 803 Posts
Üye No: 4863
İtibar Gücü: 3034
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet :
|
![]() Türk milletinin ilelebet var olabilmesi ve dünya milletlerine varlığını kabul ettirebilmesi için; bilimin ışığı altında kültür değerlerini iyi incelemesi, etkili olarak tanıtması ve bilinçli olarak yaşatıp geliştirmesi zorunludur.
Atatürk bu konuda şunları söylemiştir; "Efendiler ! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri eğitimin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, önce biz kendi benliğimize bu saygıyı, duygu, düşünce ve uygulamada bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avı olur." Mücadele edilmesi gereken önemli konulardan birisi KÜLTÜR’dür. Kültür, bir insan topluluğunun kendi tarihi gelişimi içerisinde sahip olduğu şuurdur. Toplum bu gelişme biçimine dayanarak varlığını devam ettirme azmini gösterir ve gelişmesini sağlar. Atatürk kültürü şu şekilde tanımlamıştır: ”Bir insan topluluğunun; Devlet hayatında, Fikir hayatında, yani fen bilimlerinde, beşerî bilimlerde ve güzel sanatlarda, İktisadi hayatta, yani tarımda, endüstride, ulaşım ve iletişim teknolojisinde yapabildiği şeylerin toplamıdır.” Milletin tarihinden gelen kendi yapısına uygun maddî-manevî değerlerini, bütün olarak düşünmek gerekir. Bir milletten kişilerin bilgi ve görgüleri, davranışları, inançları, gelenekleri, zevkleri, sanat anlayışları, fikir ürünleri öteki milletlerden farklı bir özellik gösterir. Bu özellik, o milletin "MiLLÎ KÜLTÜR"ünü oluşturur. Atatürk'e göre millî kültür; ”Onun millî tarihinden kopup gelen bir ata mirası, maddî varlığının, inanç ve ahlak yüceliğinin, dil ve sanat zenginliğinin, geleneklerinin oluşturduğu ortak değerlerin toplamıdır.” Bu değerlerin içerisinde Malazgirtler, Mohaçlar, Çanakkaleler ve Millî Mücadele gibi nice kahramanlıklar, verilen sayısız şehitler vardır. Onda Orhun Kitabeleri, Manas ve Ergenekon Destanı, Dede Korkut Masalı, Nasrettin Hoca'nın nüktesi, Piri Reis'in haritası, Selimiye'nin haşmeti vardır. Onda Farabi, İbni Sina, Mevlana, Köroğlu, Mimar Sinan, Fuzuli ve Namık Kemal'ler vardır. Kısacası, Türk milleti dediğimiz kutsal varlığın kültüründe, vatan sathındaki her kümbetin, her kervansarayın, her kubbenin, her abidenin, her sanat eserinin ve her şehitliğin katkısı vardır. Türk milletinin ilelebet var olabilmesi ve dünya milletlerine varlığını kabul ettirebilmesi için; bilimin ışığı altında kültür değerlerini iyi incelemesi, etkili olarak tanıtması ve bilinçli olarak yaşatıp geliştirmesi zorunludur. Türkiye’nin; kültür yozlaşmasına karşı hedefi "Milli kültürümüze sahip çıkmak, onu geliştirmek ve şuurlu bir bütün halinde yurt içi ve yurt dışında yaygınlaştırmak olmalıdır." Uzun bir zamandan beri güçlü, medenî ve büyük bir millet olarak varlığını sürdüren Türklerin çok geniş coğrafyada bulunması, bu coğrafyada iç içe yaşadıkları toplulukların eski, köklü kültürleri ile karşılaşmalarına rağmen, erimemiş olmaları, çeşitli kültür ve medeniyetlerin yaşadığı yerleri "Vatan" yapabilmeleri, Türk karakterinin, hasletlerinin eseri ve bu eser de milli kültürümüzün özündeki yaşama ve yaşatma gücünün delilidir. Ancak bu güç geliştirilerek sonsuza kadar yaşatılmalıdır. Atatürk uygarlıkta ve kültürde gelişme vasfına verdiği önemi şu sözlerle en güzel şekilde ifade etmiştir. "... Medeni eser meydana getirmek kabiliyetinden yoksun olan kavimler, hürriyet ve bağımsızlıklarından ayrı kalmaya mahkumdur. İnsanlık tarihi baştan başa bu dediğimi doğrulamaktadır. Medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak, hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde duraksayanlar veyahut bu yol üzerinde ileri değil geriye bakma cahilliği ve tedbirsizliğinde bulunanlar, medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkumdurlar." * * * Atatürk'ün kültür alanında gösterdiği hassasiyeti milli tarih bilincinin oluşturulmasında da gösterdiğini görüyoruz. O, ortak yaşanmış bir tarihin, bir milletin oluşmasında en etkin unsur olduğuna, tarihi bağlılığın aynı zamanda, bir arada bağımsız yaşamanın başlıca dayanağı olduğuna inanmaktadır. Atatürk, tarih üzerine çalışmalarını millî tarihimizi ülke içinde ve dışında gerçek bilgisi olmayan yabancı tarihçilerin görüşlerinden kurtarmak ve tarihimizin gerçek karakterini ortaya çıkarmak amacıyla başlatmıştır. Bu çalışmalar, 1932 yılında Ankara'da toplanan Türk Tarih Kongresinde Türk tarih tezi şeklinde millete mal edilmiştir. Kültür alanında bir inkılâp ifade eden bu tezin esası şu şekildedir. "Türk milletinin tarihi şimdiye kadar tanıtılmak istenildiği gibi yalnız Osmanlı tarihinden ibaret değildir. Türkün tarihi çok daha eskidir ve bütün milletlere kültür ışığını saçmıştır. Türk ırkı öne sürüldüğü gibi sarı ırktan değildir. Bugünkü yurdumuzun sahipleri, en eski kültür kurucularıyla aynı vasıfları taşıyan çocuklarıdır. Türkler bulundukları yerlere uygarlıklarını da götürmüşlerdir. Irak, Anadolu, Mısır, Ege medeniyetlerinin ilk kurucuları Orta Asyalılardır. Bugünkü Türkler de Orta Asyalıların çocuklarıdır." Atatürk'ün ortaya attığı bu tarih tezi bazı batılı bilim adamlarına bile ışık tutmuş ve Avrupa kültürünü Yunanlılarla başlatan tarihçilerin yargıları sarsılmıştır. Bugün Türk milletini bölmek için oynanan oyunları, Sevr Anlaşması ile daha önce yaşamış olan yüce Atatürk bugünlere mesaj gönderircesine şunları söylemiştir. "Türk milletinin her kişisi, aralarında birtakım farklar olmakla beraber genel olarak birbirine benzer. Bazı yaradılış farklarını ise normal karşılamak lazımdır. Çünkü; başka başka iklimlerin etkisi altında, başka başka cinsten yerlilerle binlerce sene yaşamış, kaynaşmış bu kadar eski ve bu kadar büyük bir insan toplumunun bugünkü çocuklarının tamamı tamamına birbirine benzemeleri mümkün müdür? Her zaman her yerde küçük bir aile çocuklarının bile tamamen birbirlerine benzemeleri görülmüş bir şey değildir. Bu sebepledir ki tarih, olaylarını yazdığı kavimleri nerede, nasıl ve ne sıfatta tanıdıysa o şekilde yazmıştır. Böyle olmakla beraber, bugünkü Türk milletinin esası aynı kökün, aynı uzun ortak geçmişin tespit ettiği belirli tiptir." Atatürk bu sözleri ile; Türk tarihinin Türk milletinin birlik ve beraberliğini sağlayıcı en önemli unsurlardan birisi olduğunu belirtirken, milli sınırlarımız dışında kalan Türk toplumları ile olan yakın bağımıza da dikkat çekmiştir. Bu konuda 29 Ekim 1933 yılında yaptığı konuşmada belirttiği hususlar yıllar sonra gerçekleşerek, Atatürk'ün eşsiz öngörüsünü ortaya koymuştur. "Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yapacağını bilmelidir... Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür... İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür... "... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (dış Türklerin) bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir..." * * * Atatürk ; Türk tarihi ve Türk dilinin birbirinden ayrılmazlığını belirterek, Türk tarih tezi gibi gerçek ve bağımsız bir Türkçe yaratılması üzerinde de ısrarla durmuştur. Türk Tarihinin Osmanlı tarihinden ibaret olmaması gibi Türk dili de Osmanlı dilinden ibaret değildir. Çok daha gerilere uzanan kökleri vardır. Dilimizin gerçek yapısı da tıpkı tarihimiz gibi ancak milli şuur anlayışına dayanan çalışma ve araştırmalar yapılarak ortaya konulmalıdır. Millet kavramı için zorunlu olan kültür ve ülkü birliğinin, dil birliği olmaksızın gerçekleşebilmesi söz konusu değildir. Atatürk bu gerçeği, "Millet; dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirlerine bağlı olan vatandaşların oluşturduğu siyasi ve sosyal toplumdur." şeklinde belirtmiştir. Dil, milli kültürün ilerlemesi ve yayılmasında önemli bir araç olduğu gibi, milli duygunun gelişmesinde ve bağımsızlığın korunmasında da önemli bir etkendir. Ayrıca dil, milleti oluşturan kişilerin birbirini kolayca anlaması ve milli bütünlüğün korunması için bir zorunluluktur. Bu nedenle, milli kültür, milli bağımsızlık, milli bütünlük ve toplumsal barışın korunması, sürdürülmesi için milleti oluşturan kişiler arasında konuşulan dilin, birbirinden farklı olmaması, sade, anlaşılır ve zengin olması gereklidir. Atatürk bu konudaki düşüncelerini şu cümlelerle dile getirmiştir: "Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” 1931 yılında yüce ATATÜRK; "Türk demek dil demektir. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında egemen ve esas kalacaktır." diye ifade etmiştir. Türk dili ile ilgili olarak göz önünde bulundurulması gereken temel esasların başında Türkçe'nin güzelliğine, zenginliğine ve gücüne olan güven gelir. Milletin sahip olduğu her türlü milli ve kültürel değerlerin korunmasında Türk dilinin oynadığı rolü Atatürk şu sözleri ile ifade etmiştir. "Türk milletinin dili Türkçe'dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü, Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının kısaca bugün kendi milletini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir." Türk diline gereken önemin verilmesini her fırsatta vurgulayan Atatürk'ün dil devrimi konusunda ilk adımı yeni Türk harflerinin kabulüdür. Yeni Türk harflerinin kabul edilmesinin Türk dili için taşıdığı önemi Atatürk şu sözlerle ifade etmiştir. "Bizim ahenktâr zengin lisanımız, yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak mecburiyetindeyiz." ATATÜRK, Türk toplumunun sadece ilim ve tekniğe yönelmesini yeterli bulmamış, ilim ve teknikteki gelişmeleri yürütecek, vatansever, milli değerlerine bağlı bir gençliğin yetiştirilmesini şart koşmuştur. ATATÜRK'ün kastettiği ve özlediği toplum, ayrı ayrı idealler peşinde koşan bölünmüş ve parçalanmış bir toplum değildir. Aksine Türk milletinin ortak ideallerini temsil eden, yabancı ideolojilerin esiri olmayan bir toplumdur. O toplumdur ki Türkiye'yi çağdaş milletler seviyesine çıkaracak, çağdaş Türk milletinin temellerini daha da sağlamlaştıracaktır. Bu bakımdan Türk milletine hedef olarak gösterilen Atatürkçülük daima ileriye, daima doğruya ve faydalıya yönelmek, çağdaş uygarlık seviyesine yükselme yarışında sürekli bir gelişme içinde olmaktır. Ama bu atılım, bu gelişme kendi kültür değerlerimizi ve milli özelliklerimizi kaybetmeden olmalıdır. Atatürkçülük ve Atatürk başta olmak üzere korunması gereken tüm kültür değerlerimizi yok etmeye çalışanlara karşı Atatürk'ü anlamak, anlatmak, gösterdiği yolda gitmek, Atatürkçü nesilleri yetiştirmek en büyük hedefimiz olacaktır.
__________________
|
![]() |
![]() |
![]() |
#n/a |
Bot
![]()
Giriş Tarihi: Ocak 2005
Yaş: 0
Mesaj : 0
Üye No: 0
Rep Power: Çok
|
techsistem (03-21-2006) bu konu için teşekkür ettiler...
|
![]() ![]() ![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Konya TÜrk Ocaklarinda AtatÜrk'Ün KonuŞmasi! | вσυя∂¢αη | Eskiler (Arşiv) | 0 | 08-29-2007 10:03 AM |
İslamiyet Öncesi Türk Aile Kültürü | Shekil | Eskiler (Arşiv) | 0 | 08-22-2007 01:56 AM |
Tarİh GÖrÜŞÜ (dÜnya Ve TÜrk Tarİhİ) | вσυя∂¢αη | Eskiler (Arşiv) | 0 | 07-12-2007 02:57 PM |
TÜrk Sİnema (yeŞİl Çam) Tarİhİ | bugrahan | Eskiler (Arşiv) | 7 | 09-11-2006 11:33 PM |