Sözün Bittiği Yer...

[despina]

Kimi zaman sayfalarca yazı yazmanıza, saatlerce konuşmanıza gerek kalmaz. Birileri çıkar, bir iki kelime söyler, olan biteni tüm açıklığı ile gözler önüne serer.

Türkiye gibi, gündemin süratle değiştiği, sorunlara her gün yenisinin eklendiği bir ülkede, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın «çağdaş din adamlarından» (!) birinin ve Mardin Valisi'nin söyledikleri, artık sözün bittiği yerde olduğumuzu gösteriyor.

Muğla'da, imamlara ve kadın din görevlilerine deprem ve zararlarının nasıl azaltılacağı konusunda düzenlenen seminerde Diyanet İşleri Başkanlığı İç Denetçisi Doç. Dr. İsmail Karagöz, depremin Allah'ın insanların sabrını sınadığı bir imtihan olduğunu söyledi. İlçe müftüleriyle birlikte 15'i kadın 75 din görevlisinin izlediği seminerde konuşan Doç. İsmail Karagöz; «Allah bazı toplumları doğal afetlerle imtihan eder. Deprem de Allah'ın insanların sabrını sınadığı bir imtihandır. Olağanüstü hallerde insani boyut değil ilahi boyut önde tutulmalı. İnsanlara sabrı öğretmeliyiz. Deprem sonrasında sabrederek zararlarından kurtuluruz. Afet geçiren birine neden bu hatayı yaptığını sormak yerine Allah'a yönlendirmeliyiz»
dedi. (Vatan, 7.5.2009)

Bu ülkede Cumhuriyet ilan edileli 86 yıl olmuş… Mustafa Kemal Atatürk'ün «yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir» ("hayatta en hakiki mürşit ilimdir") sözü Türkiye'de her okulda asılıdır, daha ilkokul birinci sınıftan itibaren çocuklara öğretilir. Bu ülkede 100'e yakın üniversite, on binlerce öğretim görevlisi var hesapta… TÜBİTAK isimli bir bilim kuruluşu var, başında da bir «Bakan» var! Türkiye'nin dünyaca ünlü bilim insanları var! Ama «Allah bazı toplumları doğal afetlerle imtihan eder. Deprem de Allah'ın insanların sabrını sınadığı bir imtihandır.» diyen işte böyle «çağdaş din adamları» (!) da var! Üstelik bu adam bir «doçent» Bu kafa yapısına sahip biri, devletin kanatları altında yaşarken cübbeli ya da cübbesiz tarikat ve cemaat erbabı ile sözde mücadele ederek mi «laiklik» korunacak? İnsan sormadan edemiyor: hangi «laiklik» ? Gericilik devleti fethetmiş, bir kurt gibi içini oymuş, en ufak birimlerine kadar sızmış, birileri hâlâ «laiklik» masalları okuyor, milleti uyutuyor!

Şimdi kimileri diyecektir ki, «efendim her şeyin başı eğitim…» O zaman al sana eğitim… Bir örnek de eğitimin önemini vurgulayan birinden verelim o zaman!

Tüm Türkiye'yi yasa boğan ve koruculuk sistemi üzerinde tartışmalara neden olan Mardin'deki katliamla ilgili, şehrin valisi Hasan Duruer NTV'de Can Dündar'ın sorularını yanıtlıyor. Can Dündar'ın «Siz bir vali olarak bu konunun çözümü için ne tavsiye edersiniz?» şeklindeki sorusuna Mardin Valisi Hasan Duruer şöyle yanıt veriyor:


«Olay sosyolojik ve psikolojik açıdan çok iyi değerlendirilmeli. Buradaki aşiret yapısının, töre düzeninin, insanların yapısının iyi analiz edilmesi gerekiyor. Kız çocuklarının okuması konusunda gayret göstermemiz gerekiyor. Yörenin inançları gereği, kız çocuklarının ayrı okullarda okumasının faydalı olacağını düşünüyorum. Erkeklerle aynı okullarda okumaları istenmiyor. Bu çocukları eve mahkûm etmemek için, çok sayıda kız okullarına, yurtlarına ihtiyacımız olacaktır.» (Vatan, 7.5.2009)

Vali Bey de Mardin'de yaşanan katliamı fırsat bilip özgün (!) bir çözüm öneriyor: kız çocukları ayrı okullarda okusun!

Devletin valisi bu kafadaysa, kızını erkeklerle aynı okula göndermekten kaçınan ortaçağ kafasına neden kızmalı? Böyle başa, böyle tarak!

Deprem konusunda ahkâm kesen ilahiyatçılar mı istersiniz, «kızlar ayrı okullarda okusun» diyen «laik» devletin valileri mi? Seç seç beğen… İşte 21. yüzyıl Türkiye'sinden insan manzaraları…

Kısacası sözün bittiği yerdir burası… «Laik Cumhuriyet» çoktan yıkılmıştır, artık bunu kabul ve itiraf etmek gerekiyor. Gerçekten laik ve demokratik bir cumhuriyeti yeniden kurmak için atılması gereken ilk adım budur!

Serdar ANT