En İyi Filistinli Ölü Filistinlidir !!

[flywalker]

Gökhan HİLAL
04.07.2006



Artık maalesef, İsrail’in terörü bir yöntem olarak kullanmasına, bütün uluslararası hukuk normlarını, bütün ahlâkî ve insanî değerleri yok saymasına, sivilleri bile çoluk-çocuk, kadın-erkek, genç-yaşlı ayrımı yapmadan katletmesine, bütün dünya alıştı.


İsrailli bir keskin nişancı 8 yaşındaki bir çocuğu mu vurdu, eğer çocuk Filistinliyse normaldir, keskin nişancının canı sıkılmıştır, basmıştır tetiğe, vurmuştur. Hem vurmayıp da ne yapacaktı, şeker mi verecekti? Vardır bir bildiği elbette, belki çocuk büyüyünce işgal altındaki ülkesini kurtarmak isteyen bir “terörist” olacaktı, İsrail askerlerine kurşun sıkacaktı. Özgür demokratik rejimleri tehdit eden büyük bir tehlike hâline gelecekti. Terörist olmasa bile, her halükârda bir Filistinli yâni bir Müslüman Arap olduğu, yâni bir Batılı olmadığı için, en azından pis kokacaktı, belki de Kudüs’ü ziyarete gelen bir Batılı’nın burun direklerinin sızlamasına sebep olacaktı. (Elbette sizlerin de çok iyi bildiği gibi, Batılılar hiçbir zaman pis kokmazlar. Niçin? Çünkü terlemezler. Niçin terlemezler? Çünkü Batılıların ter bezi gibi zararlı bezleri yoktur! Esasında Batılıların sâhip olduğu tek bez, her gittikleri yerde ellerine kollarına bulaşan mazlumların kanını sildikleri bezdir.)

İsrail savaş gemileri plajda piknik yapan aileleri mi bombaladı, katletti, normaldir! Kim iddia edebilir ki o sivillerin yeni bir 11 Eylül’ü plânlayan soğukkanlı, cani, gaddar, kaba, vahşi Müslümanlar olmadığını?

Zavallı İsrail, bu vahşi insanların toplaştığı coğrafyada 1947 yılından beri var olmaya çalışıyor, lâkin İsrail’in temsil ettiği özgür, demokratik yaşam formuna karşı saldırılar hiç bitmiyor. O yüzden öncelikle bu Filistinli terör örgütleri silâh bırakmalıdır!


Evet, bütün dünyaya ve tabiî ki Türkiye’ye de, kelimenin tam ve hakikî anlamıyla korkunç bir ikiyüzlülükle verilen mesaj budur. Akıl sağlığı normal insanlara ruhsal travma geçirtecek denli yanlı haberlerle, çarpık köşe yazılarıyla, uçuk filmlerle, bu mesaj ilmek ilmek örülmektedir.


O yüzden kimsenin sesi çıkmamaktadır Filistin’de yaşananlara, aynı dünyanın diğer yerlerinde de sahneye konulan benzer senaryolarda olduğu gibi, kötü adamı; Türk, Arap, Müslüman, Zenci gibi kimlikler temsil etmektedir, iyi adamı da elbette Batılı, Beyaz, Hıristiyan, Yahudi gibi kimlikler.


Fakat bu senaryonun içine farklı unsurlar katıldı, zenginleştirildi, nasıl olsa çocukların katledilmesine alışan, hatta benimseyen milyonlar, bir ülkenin kabine üyelerinin bir başka ülke tarafından rehine alınmasına ses çıkartmayacaklardı! Nitekim bir İsrailli askerin kaçırılmasına içerleyen İsrail yönetimi, hem de kendisinin yapılmasına izin verdiği seçimlerden galip çıkan Hamas’ın bakanlarını gözaltına alıverdi! Yâni rehine İsrail askerine karşı rehine kabine üyeleri!

Veee, bingo! Hesap tuttu, kimsenin gıkı çıkmadı! Hatta olaylar dolayısıyla Hamas’ı suçlayanlar galebe çaldılar. Bush’tan R. Tayyip’e kadar herkes, Hamas’tan İsrail askerini serbest bırakmasını istedi.

Şaşakalıp küçük dilinizi yutmayın, elbette R. T. Erdoğan’dan hani şu Kasımpaşalı olanından bahsediyorum. Bakınız, Filistin konusunda son derece yetkin bir isim olan ve buna rağmen R.T. Erdoğan’ın İsrail ve ABD’ye rağmen politika yaptığını iddia eden gazeteci Hüsnü Mahalli bile, Akşam gazetesindeki 4 Temmuz tarihli köşesinde R.T. Erdoğan’a sitemini şu satırlarla belli etmek durumunda kalmış:

“Şimdi ise Sayın Başbakan, İsrail’in Gazze’ye yönelik son saldırılarını orantısız güç kullanımı (OGK) olarak niteliyor.
…
Sayın Başbakan, istemeyerek de olsa bu deyimi kullanacaksa bunu askerî kaçıran Filistinliler için kullanmalıydı.”



Yâni Sayın Mahalli diyor ki, Hamas’ın kurucusu Şeyh Yasin katledilince Erdoğan İsrail’i teröristlikle suçlamıştı, şimdi aynı İsrail daha feci eylemlere imza atıyor, fakat neden Erdoğan önceki tepkisini tekrarlamıyor?

Oysa 2004 yılındaki o çıkışın da hiçbir kıymetinin bulunmadığı, bir başka deyişle kendi tabanının gazını almak için sergilenen bir orta oyunu olduğu, bu sun’i krizi takiben gerçekleştirilen İsrail ziyaretinde ortaya çıkmıştı.


Ayrı bir haber de, Hürriyet gazetesinden… R.T. Erdoğan, Ankara Sheraton Oteli’nde düzenlenen 5. Glokalizasyon Konferansı’ndan ayrılırken, gazetecilerin konuyla ilgili sorularını cevaplıyor:

“…
Bir askerin kaçırılması doğru değildir, yanlıştır. Peki, bunun bedeli 8 bakanın kaçırılması, bunun bedeli kalkıp oradaki parlamenterlerin ve yerel yöneticilerin kaçırılması anlamına mıdır, onları esir almak anlamına mıdır?

Şu anda ne Sayın Abbas ne de İsmail Haniye 'bizim elimizde değil bize anlayışla yaklaşsınlar biz bulduğumuz anda zaten teslim ederiz’ diye bana taahhütte bulunmuşlardır. Ben Sayın Olmert'ten güvence de aldım, 'Ben size güveniyorum’ dedi. Fakat arkasından bu gelişmeler bizi ciddî mânâda üzdü. Biz şu anda yine de umudumuzu kesmiş değiliz. Elimizden gelen bütün çalışmaları yapacağız. Temenni ederiz ki bir neticeye ulaşalım.”


Bu sözlerin; daha önce resmî açıklamalarında İsrailli askerin kaçırılmasıyla ilgilerinin olmadığını açıklayan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile Başbakan İsmail Haniye’den R.T. Erdoğan’ın, İsrailli askerin serbest bırakılmasını istediğini göstermekte olduğunu bir kenara bırakalım… R.T. Erdoğan’ın bu açıklamayı nerede yaptığına dikkat çekelim; AKP’li İ. Melih Gökçek’in himayelerinde düzenlenen 5. Glokalizasyon Konferansı! Kim düzenledi bu konferansı? David Kimche. David Kimche’ye soralım bakalım; kimsin sen? Bu zât-ı muhterem; eski bir Mossad ajanıdır, hem de öyle böyle değil, yıllarca Mossad’ın ikinci adamı olarak çalışmıştır! Yahudi kökenli Barzani ailesinin en büyük destekçilerindendir!

Yoksa, R.T. Erdoğan’ın bu sefer tabanının gazını almak için bile olsa İsrail’e yüklenmemesinin altında Dışişleri Bakanı A. Gül’ün ABD ziyareti mi vardır?