www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

 
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-17-2006, 05:59 PM   #1
bluekeys™
Forum Demirbaşı
 
bluekeys™ Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Nov 2005
Konum: Ç.KALE/BİGA
Yaş: 44
Mesajlar: 5,907
Teşekkür Etme: 594
Thanked 2,624 Times in 685 Posts
Üye No: 3332
İtibar Gücü: 3940
Rep Puanı : 132808
Rep Derecesi : bluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond reputebluekeys™ has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Exclamation AvŞa Adasi

Avşa Adası
Denizi, Kumu bir de Şarapları ile ünlü; Avşa Adası
Marmara Denizi ortasında Kapıdağ Yarımadası'nın uzantısında oluşmuş adalar grubundan biri. Bir ismi Avşa, diğer ismi Türkeli, halk arasında ise Şarap Adası olarak ünlenmiş. İstanbul'a çok yakın olmasına rağmen İstanbul'dan çok farklı. Marmara'dan Çanakkale Boğazı'na kucak açmış. Ege havası var . Deniz suyu lezzetiyle Ege gibi tam karşınızda Kara Biga, arkanızda Tekirdağ, yanınızda Marmara Adası, elini uzatsanız Ekinlik, Koyun, Paşa Limanı, biraz ilerde Erdek.
Ege, Akdeniz'in kıyılarının keşfedilmediği, yollarının olmadığı yıllarda, İstanbulluların bir numaralı tatil merkezi olan Erdek ve Avşa inanılmaz ölçüde rağbet görür, Avşa'da tatil dilden dile dolaşır, anlatıla anlatıla bitmezdi. Avşa'ya bir gelen ne yapar yapar "yedi kez daha gelir, kumu çeker" denirdi. Deniz suyu öylesine net, dip öylesine berraktı ki yolcu motorları iskeleye yanaşırken 10-15 yaşındaki ada çocukları 1 lirayı 50 kuruşu denize at dibi bulmadan çıkaralım diye teklifte bulunurdu. Avşa'ya gelen ziyaretçilerin denize attığı nikel paraları çıplak gözle 8-10 metrede yakalar su yüzüne çıkarırlardı. Size de bu küçük bahşiş karşılığı seyir zevki yaşatırlardı. Hemen hemen her köşede açık şaraplar satılır Avşa şarabını içen gençler geceleyin kumsalda yaktıkları ateşle sabaha dek şarkı söyler, kumsalda dans edip neşelerini bulurlardı. Bu anlattıklarım 60'lı yıllardaydı. Şimdi ise 2002 Temmuz'unun ilk haftası Avşa'dayız. İnternet'ten deniz otobüsü seferlerine bakıyoruz, bir telefon yerler hazır. Hareket saatine 15 dakika kala 09:45'te Bostancı'dan gelen deniz otobüsüne 10:15'te Yenikapı'dan biniyor, air condition salonun serin havası içinde hareketle 12:45'te Marmara Adası'na uğrayarak 13:15'te Avşa'nın yeni yapılan ve Marmara'nın sayılı iskelelerinden biri olan 260 kazıklı 4600 metrekarelik platforma yanaşıyoruz. Yazlığa tatile gidenler malum. Her gün 3-4 kıyafet değiştirme zevkine sahip olduklarından mı bilinmez, evden eve taşınır gibi koca koca valizlerle geldikleri için deniz otobüsünün valiz bölümü önünde az da olsa bir kargaşa yaşanıyor. Valizini kapan Avşa Belediyesi'nin tahsis ettiği plakalı 3 tekerlekli, şu bizim bildiğimiz seyyar satıcılarının kullandığı çek çek arabalarına binerek çıkışa doğru harekete geçiyorlar. Çıkış yakınlarını karşılamak isteyenlerle huni misali daraltılsa da kucaklaşmalar, hasretle hararetli ayaküstü sohbetleri kaçınılmaz oluyor. Gelen yolculara pansiyon görevlileri de boş odaları olduğunu, fiyatları, şartları ayaküstü fısıldıyorlar. Avşa iskelesi, bilet satış, çeşitli büfeler, turizm information, jandarma noktasını geçip Atatürk Heykeli'nin sağına ve soluna uzanan plajlar geri planda yer alan yazlık ve pansiyonlarla kıyı boyunca uzanırken arada kalan daracık sokaklar hediyelik eşya tezgahlarının iyice daralttığı kaldırımsız geçitler arasında ilerliyorsunuz. İskele çıkışında belediye binasına doğru direk yürüyenleri gölgelikli durakta bekleyen taksiler karşılıyor. Yaz mevsimi boyunca trafiğe kapatılan sahil yolu kullanamayan araçlar çarpık yerleşim nedeniyle labirent misali arka yollardan yol alıyorlar. Avşa merkezinde, sahil kesiminde üstü açık yiyecek satan dükkanlar, cafeler, hediyelik eşya tezgahları, lokmacılar ve plaj iğne atsanız yere düşmeyecek türden. Kumsal ise neredeyse görünmüyor. Genelde nüfus genç. Aile ve özellikle hanım oranı dikkat çekiyor. Belediye bahçesinde Osmanlı mezar taşları, Bizans kalıntıları, lahit parçaları, Rumlar'dan kalma amforalar, granit taş örnekler görülebiliyor. Belediye Başkanı odasında antik şarap küpleri, amfora, mezar stelleri korunarak teşhir ediliyor. Sahilde yer alan düzgün parklar içinde geçtiğimiz yıllarda yapılmış etkinlikler arasında granit taşların biçimlendirilmesi yarışmasıyla kazanılmış "uyuyan kız" heykeli, ortopedik oturma grupları, çeşitli granit heykeller gözü okşuyor. Alışverişte büyük farklılıklar yaşanıyor. Örneğin bir pet şişe suyu her dükkandan başka fiyata alabiliyorsunuz. Avşa esnafında samimi, sıcak, güleryüz gibi özelliklere rastlanmıyor. 6 Milyon'dan başlayıp 25 Milyon'a kadar çıkan pansiyonlar için alabildiğine pazarlık yapılıyor. Adanın gelişmekte olan faaliyetlerin başında ise marina inşaatı geliyor. Kapıdağ Yarımadası'nın övgüye değer koyları bir keşfedilebilse, Avşa Marina'da tekne bağlayacak yerin bulunmaz olacağına kesin gözle bakılıyor. Adanın kuzeybatı tarafında yoğun ağustos böceği sesi, kah martı sürüleri, kah suya paralel gruplar halinde uçan karabatak sürülerine tanık oluyorsunuz. Rüzgar hep var. Nem oranı ya çok düşük ya hiç yok. Kıyılarda denizin dalganın oyununa gelmiş, biçimlenmiş, granit anıt kayalar yer alıyor. Bazılarının üstünde portakal renkli uzun sürede oluşan bir tür yosuna rastlanıyor. Az da olsa ağaçlık bölümler, deniz ortasında fenerler, ada siluetleri panoramayı tamamlıyor. Adanın kuzeybatı ucundan ayrılıyor, bu defa tam aksi yöne diğer sahile Avşa merkezi haricindeki tek yerleşim köyü olan (Araplar) Yiğitler'e uzanıyoruz. Güzergah üzerinde adanın tek akaryakıt istasyonu BP'nin önünden geçerek gidilen Yiğitler'de korunaklı bir plaj olan Altınkum'u ilgi görüyor. Koca bir çınar, üzüm bağları, birkaç kır lokantası, sahil boyunca uzanıyor. Köy içinde balık ağlarını onaran balıkçılar, sahilin uzak ucunda kıyı dolgu çalışması liman inşaatı, birkaç tekne çoğu yerde olduğu gibi yılda 1-2 ay kullanılabilen ve ev sahiplerini bekleyen yazlıklar yer alıyor. Adanın en dikkat çeken yeri şüphesiz ki Adakarası üzümlerinin hayat bulduğu Avşa şarabının ünlü olmasında pay sahibi olan "Bortaçina" şarap fabrikası oluyor. Rumlar'dan kalma devasa boyuttaki antik meşe fıçılar hazineyi saklarcasına mahzende yer alıyor. Mistik hava, fantastik koku, ahududu renkli şaraplar arasında nefes alırken bile kendinizden geçip büyüleniyorsunuz. Tüm fıçılardan tatmak, küçük yudumlar alıp ağzınızın içinde dolaştırmak, kadehin iç çeperinde şarabın bıraktığı bacaklara, tadındaki buklelere tanık olmak istiyorsunuz. Bortaçina şarapçılık ailesi yarattıkları eserin mağrurluğunu yaşarcasına ağırbaşlı vakur davranıp az konuşuyorlar. Fabrika yanına Avşa'nın en güzel, en özellikli restoran ve şarap evini kazandırmış olmanın mutluluğunu hissettiriyorlar. 8-10 basamakla çıkılan şarap evinde uzun süre deniz dibinde kaldığı yüzünden belli kocaman bir çıpa göze çarpıyor. Tuğla duvarlı salonda şaraplar, fıçılar, masalar, arkada şarap imalathanesi, şişeleme üniteleri bulunuyor. İsterseniz fabrikadan alışverişte yapabiliyorsunuz. Şarap evinde kahvaltı, öğlen veya akşam yemeği balık, ızgara çeşitleri, balık çorbası ve tabi şarap çeşitleri bulunuyor. Alakart dışında 2 mönü var. Birinde hamsi omlet (veya hamsi tava)+salata+şarap 3 milyon. Soğutmalı fıçılardan litre litre açık beyaz şarap doldurup götürmek isterseniz litresine 3 milyon daha ödüyorsunuz. Et mönüde ise kasap köfte veya piliç şiş, pilav+patates+salata+şarap 3 milyon.
Adres: Avşa Adası Yiğitler Köyü Yat limanı
Beyaz Saray Koyu
Şimdi de adanın bir başka koyuna gidiyoruz. Adı Beyaz Saray Koyu. Baştan beri anlattığım kalabalığa, kargaşaya, dükkanlara burada hiç mi hiç rastlanmıyor. Özel bir koya kurulmuş iki katlı restoranlı bar ve bahçeli Avşa'nın en büyük, en geniş alanına sahip Beyaz Saray Oteli bu koyda yer alıyor. Sadece otel müşterilerinin kullandığı kum plajlı koyda, Kara Biga Çanakkale yönünden gelip, denizde filtre edilmişçesine ılık esen rüzgar bir yandan terletmeden, bunaltmadan, açıkçası çaktırmadan cildinizi bronzlaştırırken diğer yandan taşıdığı yüksek oksijen ile enerjik olmanızı sağlıyor. En kötüsü de iştah açıyor, sürekli bir şeyler yiyip içme hissi uyandırıyor. Vücuda yapışmayan granit kayası kumu bacak ağrılarını alıyor. Vücudunuzda elektrik, stres hiçbir şey bırakmıyor. Kumsaldaki yürüyüşünüz sonrası, her şeye boş veren dertsiz, nötr biri olup çıkıyorsunuz. Kum yürüyüşünüz kondisyon kazandırıyor. Adale ve mide kaslarınızı güçlendiriyor. Eğer varsa sarkan göbek kaslarınız geriliyor dimdik oluyorsunuz. Hasır şemsiyeler, ortopedik plastik şezlonglara veya kuma yatıyorsunuz. Çığlık çığlığa ağustos böcekleri geri planda çalan Tom Jones parçalarına vokal yaparken sabah sesleriyle uyandığınız kumsalı yalayan dalgalar sürekli denize girmeniz için adeta size davetiye çıkarıyorlar. Bahçede oturma üniteleri gruplar halinde ağaçlar altına yerleştirilmiş, içinde puf yastıklar bulunan hamaklar, ağaçtan ağaca gerilmiş beşik gibi uyumanız için hazırlanmış. Çimlerde çıplak ayakla dolaşabiliyor isterseniz iskelede güneşlenebiliyorsunuz. Gözlerden uzak huzur ve sakinlik arayanların gözdesi olan Beyaz Saray'da kalkan özel servis Avşa'ya gitmek isteyenleri 10 dakikada iskeleye götürüyor. Sırf iş olsun diye gelen gemiyi karşılamaya gidip Avşa'ya kimler gelmiş, kimler gidiyor diye bakabilirsiniz. Yada gazete vs. gibi siparişlerinizi gitmeden verebilirsiniz. Akşama doğru gün boyunca bikinileri ile dolaşıp bronzlaşan hanımlar bu defa bikiniden biraz daha büyük elbiseleri ile sahile yürüyüşe çıkıyorlar. Güneş bile bu saatlerde batmak istemezcesine ufuk hattına yaklaşırken bir müddet asılı kalıyor ve çevreyi, gri ve kızıla boyuyor. Başka yerde rastlanmayan böylesi bir durum Avşalılar'ca şölen gibi izleniyor. Gece yaklaşıp gökyüzü yeterince lacivertleşince Beyaz Saray otel bahçesinde renkli spotlar, ağaçlara sarılmış tüp lambalardan çıkan renkli ışıklar, adeta dans ederek koyda kaybolan güneşin renklerine misilleme yapıyorlar. Hele mehtap varsa, yakamoz farklı oluyor, takılıp kalıyorsunuz. Ağustos böcekleri susuyor, ütülenmiş gibi dümdüz görünen denizin kokusuna Avşa şaraplarının ve rakının kokuları karışıyor. Ayak altında dolaşan kedi, kolunuzu yüzünüzü ısıran sivrisinek olmadığı için gecenin ilerleyen saatlerine kadar huzur içinde oturabiliyorsunuz.
Coğrafi durum
Marmara'nın yüzey suları genellikle az tuzlu olup ortalama binde 22 tuz oranındadır. 15-20 metrelik bir katmana sahip yüzey suları sıcaklığı 24 derece civarında seyrederken Ege'ye doğru yüzey, Karadeniz'e doğru dip akıntısı bulunur. Marmara Denizi'ni güneybatısında üç büyük ada olan Marmara, Avşa, Paşa Limanı ve dokuz küçük Ekinlik, Koyun, Mamali, Hasır, Pala, Fener, Asmalı, Paşa Limanı koyunda iki adacık görülür. Avşa 20,62 km2 yüzölçümü ile çevresinde 33 km.lik yol bulunuyor. Adayı çevreleyen koylar arasında kuzeyde Değirmen, Mavikoy, Kambur Tarla, Çiftlik, Aleko, Küllü Yalı, Yiğitler, güneyde Aksa, Manastır, Beyaz Saray, Çınar, Kum Burnu, Altınkum, koy ve plajları yer alıyor. Arazi yapısı bakımından Ayit, granit, grays, kristalin, sist ve mermer egemen olup granit ve grano diyotrit anakayasından oluşan kumlu topraklar görülür. İstanbul'a 65 mil uzaklıkta yer alan Avşa, dördüncü zamanın sonunda denizin yükselmesiyle diğer adalar gibi Kapıdağ Yarımadası'ndan ayrılmış. En soğuk ayı Ocak'ta, en sıcak günleri Temmuz'da, en çok yağmuru Aralık ayında görüyor.
Tarihçesi
Kizikoslu Diogenes, Propontis Marmara Adaları'ndan bahsederken OFİOUSA ile FİSİA"yı birbirinden ayırıyor. Pilinius bu adaya OPHİUSSA diyar diyor. Bizans tarihinde adanın ismi AFOUSİA olarak geçiyor. Toprak durumu yüzünden hiçbir zaman zengin olamamış ve bağımsız idareye kavuşamamış olan bu ada, tarihi akışına göre çevresinde hakim olan kuvvetlerin egemenliğine girmiştir. Ada Hıristiyan din adamları için sürgün yeri olarak kullanılmış. Ve GEDEON'un iddiasına göre ortaçağda boş kalmış.

NASIL GİDİLİR?
Nasıl İtalya'da her yol Roma'ya çıkıyorsa Marmara'da da her yol Avşa'ya çıkar deniyor. Avşa'ya gitmek için çeşitli seçenekler var. İstanbul, Bostancı ve Yenikapı'dan deniz otobüsleri ile seyahat en pratik, en çabuk, en konforlu, en az zahmetli gidiş şekli (Temmuz-Ağustos'ta yer bulmak sorun oluyor). Salı günleri Sarayburnu'ndan denizcilik işletmesine ait feribot. 08:30'da kalkıyor. 13:45'te Avşa'ya Marmara Adası uğraklı geliyor. Hafta içi Salı hariç, Mavi Marmara gemisi sadece yolcu seferi yapıyor ve 5 saatte geliyor. Her gün Silivri'den Öz kaptan gemisi 16:00'da kalkarak otomobil ve yolcu taşımacılığı yapıyor. Tekirdağ'dan 15:30'da 30 araç kapasiteli tekneler yolcu 5 milyon, araç 20 milyon TL karşılığı sefer yapıyorlar. Erdek'ten Avşa'ya saat 11:00'de arabalı vapur seferi yapılıyor. Erdek'ten 30 araçlık özel tekneler 15:30'da kalkıyor.



İDO Deniz Otobüsleri : (0-266) 896 42 30 - (0-212) 516 12 12
Ömer Kaptan gemisi : (0-266) 896 13 82
Öz Kaptan gemisi : (0-266) 896 38 87 - 896 11 01
İst. Denizyolları İşl. : (0-266) 896 13 04 -896 30 44
__________________



[sakın] bana bulaşma kalp kırarım bazen]
bluekeys™ çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Marmara ve Avşa feribot seferleri başladı 9 Mart GooD aNd EvıL Eskiler (Arşiv) 0 03-09-2008 05:59 PM
AŞk Adasi djcrueL Adult eski arşiv 1 12-11-2005 11:01 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:58 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.