![]() |
![]() |
#1 |
Banned
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Yaş: 39
Mesajlar: 1,836
Teşekkür Etme: 60 Thanked 248 Times in 100 Posts
Üye No: 23664
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 11921
Rep Derecesi :
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cinsiyet : Erkek
|
![]() DOĞRU SÖYLEDİĞİN İÇİN
Bektaşinin biri, boynunu bükerek bir zenginin yanınayakXlaşır. Sadaka ister.COLOR=["DimGray"] Zengin adam: — Utanmıyor musun dilenmeğe yaX hu... Baksana güçlü - kuvvetli bir adamsın. Sormayın... bir derdim var ki çalışmama mani oluyor. Neymiş o dert? Ne olacak tembellik! Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesinXdeki kuruşu Bektaşi'ye uzatır: — Al şu kuruşu bakalım... der. Bu parayı sana acıdıX ğımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum. BİR GÖZÜN KÖRMÜŞ Adamın biri evlenmiş. Her akşam, eli kolu dolu olarak evine gidermiş. Bir gün, her nasılsa, eli boş gitmiş. O güne ka- *- dar, hep kocasının eline bakan karısı, elini boş görünce, yüzüne bakmış ve bir çığlık atmış: — Aaa! Senin bir gözün körmüş. SON ÜMİT Nasreddin HocaX nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söylemeX ğe başlamış. Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar. Tanıdığı: — Hoca, böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyorX sun? diye sorar. Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler. Ahbabı: — Bu ne iştir Hoca efendi? Benim bildiğim, insan eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise türkü söylüyorsun! Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir. — Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi oraX da da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki feryaX dı! NİYE KOŞAYLAR? Cemâl gazetesinden baX şını kaldırıp sorar: — Haa bu uşaklar ne ko- şaylar böyle? Temel cevap verir: Ula bunlar koşicudur, başbakanlık kupası için ko- şaylar. Ha kupayı çime vereceklerdur? Birinciye. Öbürkilere bir şey yok midur? Yoktur. Öyleyse onlar niye koşaylar? YALANCI Asker, komutanın karşısına çıktı, izin istedi. Komutan seX bep sordu: Efendim, karım çocuğuX muzun çok hasta olduğunu yazmış da... Yalan söylüyorsun. ÇünX kü karından gelen mektubu ben de okudum, hiç öyle bir şeyden bahsetmiyordu. Asker selâm verdi, tam kapıdan çıkarken, döndü ve samimiyetle: — Komutanım, dedi. İkimiz de yalancıyız anlaşılan, çünkü ben evli değilim. İLK ATIŞTA VURMAK Temel ile Dursun evlerinin bahçelerinXde otururken bir tane, bir tane daha derken 21 pare top atılır. Temel merak eder: Nedir bu ses- ler? — Bugün komşu devlet başkam geldi. Onun için top atılıyor, der Dursun. Temel sinirli sinirli başını sallar: — Şu işe bak! Bizim zamanımızda tek atışta vururX lardı... DÜNYADA HERŞEY GEÇER Baba erenler bir gün sokakta gezinirken dehşetli bir yağmura tuX tulmuş. Bir ağacın altına sığınarak boş bir arabanın geçmesini beklemiş. Bir saatten fazla beklediği halde oradan hiç bir araba geçmeyince kendi kendine mırıldanmış: — Bir de şu fani dünyada her şey geçer derler. ŞuraX da bir saattir bekliyorum, daha bir araba bile geçmedi. ALIŞMAK LAZIM Gazeteci Halil Lütfi ile Peyami Safa, Bebek'e gidiX yorlardı. Tranvay gelince, Peyami Safa öndeki birinci mevki kompartımanına doğru yürürken Halil Lütfi, Peyami Safa'yı arkadaki 2. mevkie doğru çekti. Buraya bineceX ğiz, dedi. Peyami Safa: Senin gazeteci kartın yok mu? diye sordu. Var, dedi Halil Lütfi. Peki, neden birinci mevkie binmiyelim öyleyse? Alışmak için. Bakalım her zaman kartımız olacak mı? FARZ EDELİM Kİ... Temel'in küçük takası, on kişilik tayfasıyla KaradeXniz'in engin sularında yol almaktadır. Temel tayfaX larını yanına çağırır. OnX lara şöyle der: — Uyy uşaklar, ha purada pi teneke altinumuz olsa idu ne ederduk? Uşaklar: — Uyyy paylaşirduk onlari... Temel öneriyi kabul eder ve altınları paylaştırmaya başlar: — Uyy... on peş altin bağa, pi altin süze, on peş altın bağa, pi altin süze... Tayfalar buna itiraz ederler ve aralarında müthiş bir kavga başlar. Kıyasıya dövüşürler. Neden sonra Rize'ye geldiklerinde durumu mahkemeye intikal ettirirler. Mahkemede yargıç olayı anlattırır. Hem Temel, hem de tayfaları olduğu gibi olayı anlatırlar. Bunun üzerine yar- Peki getirin altınları, dediğinde, hepsi bir ağızdan: Uyy hacim pey, pizum altinumuz falan yok, ola- cağinu farz edeyduk. MAYMUN Din dersi öğretmeni öğrencileX re bütün insanların Adem ve HavXva'dan geldiğini söyledi. Bir öğX renci söz aldı: Bu doğru değil. Nasıl yani? dedi öğretmen. — Babam bize maymundan geldiğimizi söyledi. — Sevgili çocuğum, dedi öğretmen, sizin özel aile tarihiniz bizi hiç ilgilendirmiyor. ŞİŞEYİ EVDE BIRAKMIŞ Doktor muayenede hastasına sordu: Sigara içiyor musunuz? Hasta: Elbette, dedi. Ve cebinden sigara paketini çıkararak ikram etti. Doktor reddetmedi. İkisi de sigaralarını yaktı. DokX tor muayeneye devam etti: İçki içiyor musunuz? Aahh be doktorcuğum! İçerim, ama ne yazık ki şiX şeyi evde bıraktım. AKŞAM SERİNLİĞİ Bir grup turist, kendi aralarında konuşuyorlardı. İngiliz hidrojeni patlatacaklarını, Rusla Amerikalı Ay ve Merih'i fethedeceklerini söylüyorlardı. Sıra bizim Temel'e gelince: — Şu yakında, ha biz da cüneşe ci- deceğuz, dedi. Böyle bir tasarıdan hiç birisinin haberi yoktu. Hayretle sordular: Nasıl olur, henüz yıldızların keşfedilmediği bir evrende, güneşe gidebilmek, olacak şey değil! Peki o kadar sıcağa nasıl karşı koyabileceksiniz? Hesabı sıkı yapılmıştır. Akşam serunluğunda ci- deceğuz da... der bizim Karadenizli. LİSTE Adamın birini kuduz köX pek ısırmış. Ama adam çok vurdumduymaz olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğX ne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da kuduz olduğu gerçeğini anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler karalamaya başlamış. Doktor uzun süre beklemiş, bir ara dayanamayıp hayretle sormuş." Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu? Vasiyetname hazırladığımı söyleyen kim doktor? Ben ısıracağım siyasilerin listesini yapıyorum! demiş. İPE UN SERMEK Nasreddin Hoca, münasebetsiz komX şusunun hemen her gün olur olmaz şeyler istemesinden bıkmış. Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince: Veremem, demiş. İpe un serdim. Aman Hoca, ipe un serilir mi? Adamın vermeye niyeti olmazsa ipe un serer... AYNI YERDE Temel uzun zamandır görX mediği arkadaşı Cemal'le İstanbul'da karşılaşır: Uşak nasilsun pakayum? İyiyum... Çocuklarun nasuldur? Onlar da çok iyidur... — Ha karin nasuldur? Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü değiX şir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü haX tırlayıp hemen şöyle der: — Yani aynı mezarda mi yatayii? |
![]() |
![]() |
Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir) | |
|
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Fıkraların Devamı5:) | DAREDEVİL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 04-17-2007 07:26 PM |
Fıkraların Devamı3:) | DAREDEVİL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 04-17-2007 07:25 PM |
Fıkraların Devamı2:) | DAREDEVİL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 04-17-2007 07:24 PM |