www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

 
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 04-17-2007, 07:25 PM   #1
DAREDEVİL
Banned
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Yaş: 39
Mesajlar: 1,836
Teşekkür Etme: 60
Thanked 248 Times in 100 Posts
Üye No: 23664
İtibar Gücü: 0
Rep Puanı : 11921
Rep Derecesi : DAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond reputeDAREDEVİL has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Varsayılan Fıkraların Devamı4:)

DOĞRU SÖYLEDİĞİN İÇİN
Bektaşinin biri, boynunu bükerek bir zenginin yanınayakXlaşır. Sadaka ister.COLOR=["DimGray"]

Zengin adam:

— Utanmıyor
musun dilenmeğe yaX
hu... Baksana güçlü -
kuvvetli bir adamsın.

Sormayın... bir derdim var ki çalışmama mani
oluyor.
Neymiş o dert?
Ne olacak tembellik!
Bu cevap zenginin hoşuna gider ve cebinin köşesinXdeki kuruşu Bektaşi'ye uzatır:

— Al şu kuruşu bakalım... der. Bu parayı sana acıdıX
ğımdan değil, doğru söylediğin için veriyorum.



BİR GÖZÜN KÖRMÜŞ



Adamın biri evlenmiş. Her akşam, eli kolu dolu olarak evine gidermiş. Bir gün, her nasılsa, eli boş gitmiş. O güne ka- *- dar, hep kocasının eline bakan karısı, elini boş görünce, yüzüne bakmış ve bir çığlık atmış:

— Aaa! Senin bir gözün körmüş.

SON ÜMİT
Nasreddin HocaX nın çok sevdiği eşeği bir gün kaybolmuş. Hoca, eşeği aramak için, kırlara doğru açılmış. Bir taraftan da bir türkü söylemeX ğe başlamış.

Böylece dolaşıp dururken bir tanıdığına rastlar.

Tanıdığı:

— Hoca, böyle türkü çağıra çağıra nereye gidiyorX
sun? diye sorar.

Hoca merhum da eşeğini kaybettiğini, onu aramakta olduğunu söyler.



Ahbabı:

— Bu ne iştir Hoca efendi? Benim bildiğim, insan
eşeğini kaybetti mi, feryat eder, ağlar, dövünür. Sen ise
türkü söylüyorsun!

Hoca, ona önündeki tepeyi gösterir.

— Bir ümidim şu dağın ardında kaldı. Eşeğimi oraX
da da bulamazsam, o zaman siz dinleyin bendeki feryaX
dı!

NİYE KOŞAYLAR?

Cemâl gazetesinden baX şını kaldırıp sorar:

— Haa bu uşaklar ne ko-
şaylar böyle?

Temel cevap verir:

Ula bunlar koşicudur,
başbakanlık kupası için ko-
şaylar.
Ha kupayı çime vereceklerdur?
Birinciye.
Öbürkilere bir şey yok midur?
Yoktur.
Öyleyse onlar niye koşaylar?


YALANCI
Asker, komutanın karşısına çıktı, izin istedi. Komutan seX bep sordu:

Efendim, karım çocuğuX
muzun çok hasta olduğunu
yazmış da...
Yalan söylüyorsun. ÇünX
kü karından gelen mektubu
ben de okudum, hiç öyle bir
şeyden bahsetmiyordu.

Asker selâm verdi, tam kapıdan çıkarken, döndü ve samimiyetle:

— Komutanım, dedi. İkimiz de yalancıyız anlaşılan, çünkü ben evli değilim.

İLK ATIŞTA VURMAK

Temel ile Dursun evlerinin bahçelerinXde otururken bir tane, bir tane daha derken 21 pare top atılır.

Temel merak eder:

Nedir bu ses-

ler?



— Bugün komşu devlet başkam geldi. Onun için top
atılıyor, der Dursun.

Temel sinirli sinirli başını sallar:

— Şu işe bak! Bizim zamanımızda tek atışta vururX
lardı...

DÜNYADA HERŞEY GEÇER
Baba erenler bir gün sokakta gezinirken dehşetli bir yağmura tuX tulmuş.

Bir ağacın altına sığınarak boş bir arabanın geçmesini beklemiş. Bir saatten fazla beklediği halde oradan hiç bir araba geçmeyince kendi kendine mırıldanmış:

— Bir de şu fani dünyada her şey geçer derler. ŞuraX da bir saattir bekliyorum, daha bir araba bile geçmedi.

ALIŞMAK LAZIM
Gazeteci Halil Lütfi ile Peyami Safa, Bebek'e gidiX yorlardı.

Tranvay gelince, Peyami Safa öndeki birinci mevki kompartımanına doğru yürürken Halil Lütfi, Peyami Safa'yı arkadaki 2. mevkie doğru çekti. Buraya bineceX ğiz, dedi.

Peyami Safa:



Senin gazeteci kartın yok mu? diye sordu.
Var, dedi Halil Lütfi.
Peki, neden birinci mevkie binmiyelim öyleyse?
Alışmak için.
Bakalım her zaman kartımız olacak mı?

FARZ EDELİM Kİ...
Temel'in küçük takası, on kişilik tayfasıyla KaradeXniz'in engin sularında yol almaktadır. Temel tayfaX larını yanına çağırır. OnX lara şöyle der:

— Uyy uşaklar, ha purada pi teneke altinumuz olsa idu ne ederduk?

Uşaklar:

— Uyyy paylaşirduk onlari...

Temel öneriyi kabul eder ve altınları paylaştırmaya başlar:

— Uyy... on peş altin bağa, pi altin süze, on peş altın
bağa, pi altin süze...

Tayfalar buna itiraz ederler ve aralarında müthiş bir kavga başlar. Kıyasıya dövüşürler. Neden sonra Rize'ye geldiklerinde durumu mahkemeye intikal ettirirler. Mahkemede yargıç olayı anlattırır. Hem Temel, hem de



tayfaları olduğu gibi olayı anlatırlar. Bunun üzerine yar-

Peki getirin altınları, dediğinde, hepsi bir ağızdan:
Uyy hacim pey, pizum altinumuz falan yok, ola-
cağinu farz edeyduk.
MAYMUN
Din dersi öğretmeni öğrencileX re bütün insanların Adem ve HavXva'dan geldiğini söyledi. Bir öğX renci söz aldı:

Bu doğru değil.
Nasıl yani? dedi öğretmen.
— Babam bize maymundan
geldiğimizi söyledi.

— Sevgili çocuğum, dedi öğretmen, sizin özel aile
tarihiniz bizi hiç ilgilendirmiyor.

ŞİŞEYİ EVDE BIRAKMIŞ

Doktor muayenede hastasına sordu:

Sigara içiyor musunuz?
Hasta:
Elbette, dedi. Ve cebinden
sigara paketini çıkararak ikram


etti. Doktor reddetmedi. İkisi de sigaralarını yaktı. DokX tor muayeneye devam etti:

İçki içiyor musunuz?
Aahh be doktorcuğum! İçerim, ama ne yazık ki şiX
şeyi evde bıraktım.
AKŞAM SERİNLİĞİ
Bir grup turist, kendi aralarında konuşuyorlardı. İngiliz hidrojeni patlatacaklarını, Rusla Amerikalı Ay ve Merih'i fethedeceklerini söylüyorlardı. Sıra bizim Temel'e gelince:

— Şu yakında, ha biz da cüneşe ci- deceğuz, dedi.

Böyle bir tasarıdan hiç birisinin haberi yoktu. Hayretle sordular:

Nasıl olur, henüz yıldızların keşfedilmediği bir
evrende, güneşe gidebilmek, olacak şey değil!
Peki o kadar sıcağa nasıl karşı koyabileceksiniz?
Hesabı sıkı yapılmıştır. Akşam serunluğunda ci-
deceğuz da... der bizim Karadenizli.


LİSTE

Adamın birini kuduz köX pek ısırmış. Ama adam çok vurdumduymaz olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğX ne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da kuduz olduğu gerçeğini anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler karalamaya başlamış.

Doktor uzun süre beklemiş, bir ara dayanamayıp hayretle sormuş."

Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu?
Vasiyetname hazırladığımı söyleyen kim doktor?
Ben ısıracağım siyasilerin listesini yapıyorum! demiş.
İPE UN SERMEK
Nasreddin Hoca, münasebetsiz komX şusunun hemen her gün olur olmaz şeyler istemesinden bıkmış.

Komşu bir gün çamaşır ipi isteyince:

Veremem, demiş. İpe un serdim.
Aman Hoca, ipe un serilir mi?
Adamın vermeye niyeti olmazsa
ipe un serer...


AYNI YERDE
Temel uzun zamandır görX mediği arkadaşı Cemal'le İstanbul'da karşılaşır:

Uşak nasilsun pakayum?
İyiyum...
Çocuklarun nasuldur?
Onlar da çok iyidur...
— Ha karin nasuldur?

Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü değiX şir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü haX tırlayıp hemen şöyle der:

— Yani aynı mezarda mi yatayii?
DAREDEVİL çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Fıkraların Devamı5:) DAREDEVİL Eskiler (Arşiv) 0 04-17-2007 07:26 PM
Fıkraların Devamı3:) DAREDEVİL Eskiler (Arşiv) 0 04-17-2007 07:25 PM
Fıkraların Devamı2:) DAREDEVİL Eskiler (Arşiv) 0 04-17-2007 07:24 PM

Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:13 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.