www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Old 10-14-2007, 10:36 AM   #1
KoJiRo
Aşmış Üye
 
KoJiRo Kullanıcısının Avatarı
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Konum: KoCaELi
Yaş: 40
Mesajlar: 34,356
Teşekkür Etme: 21
Thanked 162 Times in 97 Posts
Üye No: 23848
İtibar Gücü: 8774
Rep Puanı : 54700
Rep Derecesi : KoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond reputeKoJiRo has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Arrow Allah Ile Dost Olmamanin Götürüsü Nedir?

ALLAH’A DOST OLAMAMANIN GÖTÜRÜSÜ NELERDİR?


Allah ile dost olmanın getirileri bunlarla sınırlı değil şüphesiz. Sadece önemli gördüğümüz konulara değindik...

Allah’a dost olmanın getirisini öğrenmek dostluk yolunda önemli bir adım; ancak bu işin bir de ‘dost olamamanın götürüsü’ gerçeği var...

Bir şeyin elde edilememesinin neye mal olacağını bilmek O şeyin önemini dile getirir.

Buradan hareketle Allah’a dost olamamanın ne tür bir götürüsü olduğunu bilmek Allah’a dost olmanın önünü açabilir diyebiliriz.

Yeni bir dosya açarak maddeler halinde konumuzu aydınlatmaya çalışalım[27]:



Giriş


Kazancı büyük olan yatırımdan mahrum kalmanın götürüsü de aynı derecede büyük olmalı...

Dostluğunu kazananlara bu dünyada ve öteki alemde huzur ve mutluluk vaad eden Allah-u Teala, kendisinin dostluğuna ihtiyaç hissetmeyenlere de bazı vaadlerde bulunur... Özellikle de seçmiş olduğu yolun dikenlerinden ve nelere mal olacağından uzun uzun bahseder:

‘Allah’ın dışında başka veliler edinenlerin örneği kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi!’ (Ankebut: 29/41)

Dostluk yatırımını Allah dışında kullananların misali örümcek yuvası sağlamlığında... Yani ufak bir üflemeyle bozulan bir dostluk...

Bu satırları yazarken kendisine dost olmak istediğim yaratıcımın şu örneklendirmesi geldi aklıma;

“Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O’na ‘halis kılan gönülden bağlılar’ olarak Allah’a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar.” (Ankebut: 29/65)
Dostluk kavramının daha iyi anlaşılması için kendimizi bir anlık bahsedilen gemide hissedelim. Karadan yüzlerce mil uzaklıkta denizin tam ortasında bir nokta gibi olan gemide...

Aniden gök kararıyor, deniz; durgunluğunu devasa dalgalara bırakıyor... Ve müthiş bir fırtına! hemen arkasında fıtri bir korku;

– N’oluyoruz?!

Cevap çok açık;

– ‘Dostluk’ dersinden imtihan oluyorsunuz...

Dostluğunu Allah’tan yana kullananlar kısa süren fıtri bir panikten sonra tevekkül ederler... Bilirler ki denizin sahibi de O, dalgaların sahibi de O, geminin sahibi de O... Yarattıklarının her türlü tasarruf yetkisinin sahibi de O...

Yine bilirler ki Allah’tan başka hiçbir dost kendilerini o girdaptan kurtaramaz...

Gemiye binmeden önceki dua ve tevekkülün aynısını gemide de sergilerler, inince de sergilerler... Sadece, başları sıkışınca Rablerine müracaat etmezler...

Çünkü onlar çok iyi bilirler ki gerçek dost iyi zamanda da hatırlayan ve hatırlanandır...

Dostluğunu şeytan ve dostlarına yatırım yapanlar da Allah’a yalvarırlar... Hem de ne yalvarış! Ellerini açıp Allah’a yalvarmalarıyla farkında olmadan bir gerçeği haykırırlar... Sanki Onlar şöyle derler;

– Allah’ım! Geminin sallanmasıyla örümcek yuvası misali sen dışında dost seçtiğimiz insanlar bizleri ne görür, ne yalvarmalarımıza kulak verir ne de bizleri bu sıkıntıdan kurtarır!

– Allah’ım! Sen bizleri gören ve işitensin!

– Allah’ım! Durgun denizi harekete geçirmeye gücü yeten ve tekrar sakinleştirmeye kadir olan bir tek sensin!

Yalvarmalar, kara görününceye kadar devam eder. [28]



1. Allah’ı Dost Seçmeyenlerin Duaları Yanlış Adrese Gider.



Yaratılışı gereği her noktada Allah’a muhtaç yaratılan insanoğlu -imtihan için- sıkıntı ve musibetlerle denenir... Sıkıntılara ve el açıp yalvarmalara cevap verebilen tek merci; kullarının tercihlerine bakar...

Kimi eller, dua güzergahından sapmadan Rableriyle iletişim kurarken kimi eller de devayı başka adreslerde ararlar... İşte burada dost seçiminin getirisi ve götürüsüne rastlanır:

‘El açıp yalvarmaya layık olan ancak O’dur. O’nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılayamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki (suya ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kafirlerin duası hedefini şaşırmıştır.’ (Rad: 13/14) [29]



2. Allah’a Dost Olmayanlar Cehaletten Kurtulamazlar.


Tarihin hangi dönemine bakarsanız bakın, Vahye kulak vermeyenlerin ferdi ve sosyal yaşantılarında birbirlerinden ilginç cehaletlere rastlarsınız...

Bir insan düşünün; konuşamayan, düşünemeyen ve saman yiyen bir hayvana, yani ineğe tapıyor!

Bir insan düşünün; yine bir insan eliyle yapılan camdan yapılan -nazar boncuğu- bir boncuğun nazarı def edeceğine inanıyor.[30]

Yine bir insan düşünün[31]; Aşağılık kompleksinden ciğer paresi kız çocuğunu diri diri gömebiliyor... Ya da açlık korkusuyla çocuklarını öldürebiliyor...

Aslında vahyi ihtiyaç hissetmeyen akıl, cehalet içinde yüzmek zorunda... Çünkü;

‘Allah, inananların dostudur, Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların dostları da tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa! götürür...’ (Bakara: 2/257)


Hem de kapkaranlığa!

Allah’ın sözlerine kulak vermeyecek kadar karanlığa! Allah’ın var olan hükümlerini takmayıp unutkan[32] olan akılla hüküm koyacak kadar karanlığa!!

Sünnetullah, dünyanın her yerinde ve çağın her saniyesinde hiç aksamadan işler;

Allah; kendisini dost seçmeyenleri karanlığın ortasında yanlız bırakır... Ve hiçbir güç (kendisi dışında) Onları orada aydınlığa çıkaramaz...

Çünkü;

‘... Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.’ (Tevbe: 9/116) [33]



3. Allah’a Dost Olmayanlarda Rızık Endişesi Görülür.



Allah’a dost olanlar daha kendileri doğmadan önce dünyadaki yiyecek ve içecek miktarlarının önceden yazıldığına iman ettikleri için rızık endişesi yaşamazlar... Bilirler ki,

“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah’ın üzerinedir...” (Hud: 11/6)

İmtihanları gereği gelen rızıkta bir azalma ya da artma olduğunda, akıllarını suçlayıp -övmezler... Bilirler ki o an gelen sorunun cevabı 3 seçeneklidir:

– Sabır

– Şükür

– Ve isyan...

Onlar ilk ikiyi işaretlerler...

Allah’a dost olmayanlar rızık veren mercinin -her ne kadar da rızkı veren Allah olduğunu söyleseler de- Akılları, devletleri ya da patronları olduğuna inanırlar...

Böylelikle rızık konusunda şirk virüsüne müptela olmuş olurlar...

En ufak bir sıkıntıda, ‘aç kalırım’ korkusu iradelerinin önüne geçer ve çorbadaki kaşık sayısını azaltmak için çocuklarını öldürürler... Böylelikle rızıklarının azalmayacağına inanmış olurlar... Oysa ki;

‘Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah’a aittir...’ (Hud: 11/6)

Dünkü cahiliyye aç kalırım diye çocuklarını öldürürken, bu günkü cahiliyye bakamam korkusuyla bir ya da iki taneyle yetinmek durumunda kalıyor...

Dostluğunu ‘ER-REZZAK’tan yana kullananlar;

‘... (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.’ (Hadid: 57/7)

İlahi piriminden yola çıkarak;

‘... mallarını gece, gündüz, gizli ve açık infak ederler.’ (Bakara: 2/274)

Hem de;

‘... bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar...’ (Bakara: 2/236)

‘Er-Rezzak’a dost olmayanlar geleceklerini kurtarmak adına mal üstüne mal yığarlar... Haliyle de azalır korkusuyla cimrileşirler...

Bakalım en büyük dost cimrizedeler için ne diyor;

‘Allah’ın kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.’ (Al-i İmran: 3/180) [34]




4. Allah’ı Dost Seçmeyenlerin Yapmış Oldukları Hayırlar Boşa Gider:



İnsanları yaratarak kendisine -her konuda- itaat edilmesini isteyen büyük yaratıcı, insanların fıtratına bazı şeyler programlamıştır:



Güçlüye karşı boyun eğme

Mazluma karşı acıma hissi...

Yardımlaşma duygusu

Cinsellik vs.

Dünyanın her yerinde -ihtiyaç sahibine karşı- yardım etmek isteyen insanlara rastlamak mümkün...

Kimi insan vardır fıtratın devreye girmesiyle pamuk ellerini cebine götürürken, kimi de; Fıtrat + Sevap mantığıyla hayır işlemeye çalışır...

Sadece fıtratın devreye girmesi ‘riya’ya gebedir... Yapılan hayırlarda daha çok gösteriş ve adının anılması vardır...

– Cami yaptırırlar; Adı konur.

– Okul yaptırırlar; Adı konur.

– Çeşme yaptırırlar; Adı konur.

Akılları sıra bazen;

– Namazımız yok ama; Yapmış olduğumuz hayırları hangi müslümanlar yapıyor!’

Ya da

– Yaptıklarımız ibadet değil mi? diyerek vicdanlarını rahatlatmaya çalışırlar...

Oysa ki bir amelin Allah katında kabul edilebilmesi için

Kur’an ve Sünnet ‘kanunlara uygunluk + İhlas’ şartı vardır...

Allah ile dostluk kurmayanlar –kuramayanlar- ömürlerinin sonlarına doğru biriktirmiş oldukları malların tamamına yakınını hayır! kurumlarına hibe ederler...[35]

Yapmış oldukları hibe, Allah katında şöyle karşılanır:

“Onların harcamalarının kabul edilmesini engelleyen, Onların Allah ve Rasulünü inkar etmeleri, namaza ancak üşenerek gelmeleri ve istemeyerek harcamalarından başka birşey değildir.” (Tevbe: 9/54)


‘Biz onların işlediği her ameli ele alıp saçılmış toz zerreleri yaparız.’

Onlar, yapmış oldukları hayır! ameline karşılık -dünyada- bir ‘Plaket’le ödüllendirilirken, Allah ile dostluğunu sağlam temellere atanların hayır amellerinin dünyadaki karşılığı;

‘Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir...’ (Sebe: 34/39)

iken,

Ahiretteki karşılığı ise;

“Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz danedir.” [36]



5. Allah İle Dostluğunu Kuramayanlar Nefs’lerinin Dostu Olurlar.


Yüce yaratıcı yarattığı her insana; kötülüğü emreden nefs ile, iyiyi kötüden ayırd edebilecek bir akıl vermiştir.[37]

Vahiyle desteklenen akıl; nefsin dizginlerini ellerinde tutar. Her kötülüğü emredişte, gerçek dostunun bir uyarısı -nasihatı ile susturmaya çalışır... Ve genelde nefsine karşı galip gelir...

Aynı başarıyı Allah ile dostluğunu kuramayanlarda göremezsiniz... Onlar için, nefs ne diyorsa O!

Bakalım Allah-u Teala nefs’i nasıl tanımlıyor:

“... Nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefs aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabbim acıyıp korumuş başka...” (Yusuf: 12/53)

Hz. Yusuf’un ağzından çıkan cümleler;

“... Nefs aşırı şekilde kötülüğü emreder...”

Hele de ilahi yardım yoksa! O nefs kişiyi cehenneme kadar sürükler... Çünkü nefsin dini yoktur... Çünkü nefs kişinin hayvanlar gibi -hatta daha da aşağılık bir şekilde yaşamasını ister... Çünkü nefsin işi bu...

Kötülüğü emreden nefsin muhatabı Peygamber bile olsa,[38] -dostluk eli uzatılmadığında- başarılı olması için hiçbir sebep yok...

Bir Peygamberin nefsi ile mücadelesi Kur’an’da şöyle dile geliyor:

‘Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve “Haydi gel.” dedi. O da “Haşa, Allah’a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, Zalimler iflah olmaz!” dedi.’

‘Andolsun ki, kadın O’na meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik) Şüphesiz O ihlaslı kullarımızdandı. (Yusuf: 12/23-24)

Kendinizi bir anlık Hz. Yusuf yerine koyun...[39] Aynı odada... Allah’tan başka gören yok... Tövbe kapısı ardına kadar açık... İnsanlara örnek olmaya çalışan bir uyarıcısınız...

Çok çok dikkatli olmanız gerekmesine rağmen o bayana meylediyorsunuz...

Nefsiniz bir - sıfır öne geçecekken ilahi bir uyarıyla kendinize geliyorsunuz... Daha doğrusu;

‘... Kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir!..’ (Kasas: 28/50)

ayetine muhatap olacakken, dostluk yatırımını ilahi güçten yana kullandığınız için O sizi nefsinizle baş başa bırakmıyor ve

‘... Allah’tan bir uyarıcı olmaksızın...’ (Kasas: 28/50) la destekliyor.

Hülasa; Allah ile iletişim halinde olmayan her irade, nefsin sesine kulak verir. Kişinin, kendi nefsi ile dostluğu Onu ilahlaştırmaya kadar vardırır...

‘Heva ve hevesini tanrı edinen ve Allah’ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?’ (Casiye: 45/23)

Aman Allah’ım! Allah’ı kendilerine dost seçemeyenler -seçmeyenler ne kadar da zarardalar!.. Hakka karşı kulağın sağır, gerçeklere karşı gözün kör ve inanışa karşı kalbin mühürlü! [40]



6. Allah İle Dostluğunu Kuramayanlar ‘Huzur’suz Olurlar.



Allah ile dostluğunu kuranlar kendilerine isabet eden her türlü musibete sabrederler... Bilirler ki yapacakları sabrın karşılığında Allah ile beraber olmak var;

‘... Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.’ (Bakara: 2/153)

Yine bilirler ki;

‘... Allah sabredenleri sever.’ (Al-i İmran: 3/146)


Ve yine bilirler ki;

‘... Yalnız sabredenlere, mükafâtları hesapsız ödenecektir.’ (Zümer: 39/10)


Dostluğunu Allah’tan yana kullanmayanlar,

Nefislerine (Can’a) isabet eden musibetlere karşı aynı sabrı gösteremezler... Sabır yerine isyan seçeneğini tuşlarlar... Dünyayı cennet gördükleri için o zevkten mahrum kalmak sıkar ruhlarını... Huzursuz olurlar... Dünyaları kararır... Çünkü; Allah, sadece kendi dostlarının kalbine huzur ve güven verdi;

‘... Allah, o (mü’min)lerin kalplerinden geçeni bildiği için onların üzerine huzur ve güven indirdi...’ (Fetih: 48/18)

Huzur ve güvenin vaad etmediği tüm dostluklar ‘suni’dir... Ve menfaatlerin bittiği yere kadardır... [41]



7. Allah İle Dostluğunu Kuramayanlar İnsanların En İyi Şekilde Nasıl Mutlu Yaşayacaklarını Bilemezler.... Kendileri de Mutlu Olamazlar.



İnsanlar toplum içinde mutlu yaşayabilmesi için bazı kanunlara ihtiyaç hissederler... Çünkü insanın olduğu yerde adeletsizliklerin, haksızlıkların, tartışmaların olması kaçınılmazdır... Haliyle tamamen kendi fıtratlarına uyumlu ve adaletin ön plana çıktığı bir yönetim altında yönetilmek isterler...

Kur’an ve hadislerin girmiş olduğu topraklarda iki tür yönetim şekliyle karşılaşırlar;

– İlahi ve

– Beşeri yönetim

Yani; İnsanların en iyi şekilde nasıl yaşayabileceğini sadece Allah bilir. Ya da;

İnsanların en iyi şekilde nasıl yaşayacaklarını pis bir sıvıdan yaratılan insan bilir...

Dostluğunu Allah’tan yana kullananlar insanların fıtratını en iyi bilenin kanunlarına uymak isterler... Çünkü bilirler ki o kanunlarda adam kayırmak yok, haksızlık yok, yolsuzluk yok...[42] Yine bilirler ki o kanunlara uyulduğunda bu tarafta mutlu olunurken diğer tarafta ucu cennete kadar gider... [43]



8. Meleklerin Dostluğundan Mahrum Kalırlar..


Günah işlemeye meyyal yaratılan insanoğlu ara sıra şeytanın vesveselerine kulak vererek günah işler... Bu mükemmel dinin sahibi de kullarına acır ve tövbe kapısını gece-gündüz açık tutar.

Dostluğunu kendinden yana kullananlar, işledikleri günahların hemen akabinde tövbe ederek;

“Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip te sonra tez elde edenlerin tövbesidir; İşte Allah bunların tevbesini kabul eder...” (Nisa: 4/17)


Rablerinin sevgisini kazanırlar:

‘... Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever...’ (Bakara: 2/222)

Allah’ın sevgisini kazanan her kul tövbe için ellerini açtığında, belki de milyarlarca nurdan eller O’nun için Rablerinden bağışlanma dileyerek dualarına eşlik ederler;

“Arşı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler. Mü’minlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler)” (Mü’min: 40/17)

Düşünsenize bir! Günah işleyen sizsiniz, bağışlanmanız için Rablerine yalvaranlar; Melekler... Ve böyle bir diyalog’tan habersiz yaşayıp günah işleyen sizsiniz, milyarlarca ağızdan bağışlanmanızı isteyenler; melekler!..

Bunu izah edecek hiçbir akıl tanımıyorum! Olsa olsa Rabbimizin kendi dostuna özel bir rahmeti!..

Bir anlık işlediğiniz günahtan sonra bağışlanmak için iki ellerinizi göğe doğru açtığınızı ve aynı anda gökyüzünde milyarlarca meleğin;

“Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy...”

‘Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur.’ (Mü’min: 40/8-9)

Buna inanın ki babanız bile adınıza böyle bir duada bulunmaz!

İşte, Allah ile dost olmak isteyenler yapacağı tövbe ve dualarının arkasına milyarlarca meleği de alarak bağışlanma olasılığını yükseltirler...

Peki, dostluğunu Allah’tan yana kullanmayanlar? [44]



9. İzzeti Yakalayamazlar... Yani Zillet İçindedirler.



Zayıf yaratılan insanoğlu güçlünün yanında yer alarak geleceğini temin altına almak ister... Ve karşısına iki farklı güç çıkar;

– Allah ve dostları

– Şeytan ve dostları

Gücü, görüntüde - barut’ta - arayanlar zillet dosyasına adını yazdırarak izzetli olduğunu zannederler... Oysa ki;

“Mü’minleri bırakıp ta kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa: 4/139) [45]




10. Sıkıntılı Bir HayatYaşarlar.


Allah’a dost olmayı ihtiyaç hissetmeyenler her ne kadar da şaşalı bir hayat yaşıyorlarmış gibi görünselerde iç dünyaları hiç de öyle değildir... Bir defa dünyayı çok sevdikleri için bu beldeleri terketmekten çok korkarlar...

Dünyada dolu dolu yaşamaları için çok çalışmak zorunda kalıp kaybetmeme korkusu yaşarlar... Yaşadıkları bu iç sıkıntı dönem dönem dışa da yansır. İflas, Psikolojik hastalıklar, intihar vs...;

Bakalım büyük dost; aday dışı olanlar için ne diyor;

‘Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.’ (Taha: 20/124)

Dünyadaki çektikleri sıkıntının uzantısı taa Cehenneme kadar gidecek... Hem burada, hem orada... [46]



11. Allah Tarafından ‘Akılsızlar’ Olarak Suçlanırlar.


Hiçbir canlı ya da cansızın maddi ve manevi yardımına ibadetine ve dostluğuna hiç ama hiç ihtiyacı olmayan Allah-u Teala, kendisine dost olmak istemeyenleri akılsız olarak adlandırır;

‘(Hidayet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünemezler.’ (Bakara: 2/171)

Bakmak ve görmek farklı şeylerdir... Allah’a dost olanlar her hangi canlı ya da cansıza baktıkları zaman, yaratıcının büyüklüğünü görürler... Dost olmayanlar ise bakar, bakar, bakarlar... Sadece bakarlar... Görmelerine Allah izin vermez!

Çünkü Allah-u Teala kendisine dost edinme ihtiyacı hissetmeyen kulunun gözüne perde, kulaklarına da tıpa taktırmıştır... Onlar göremezler, işitemezler de...

‘Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkarcı) kılar.’ (Yunus: 10/100)


‘Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır.’ (Bakara: 2/7)

‘Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönemezler.’ (Bakara: 2/18) [47]




12. Sapıklıkla Suçlanırlar.


Allah’a dost olmayı ihtiyaç görmemek demek basit bir sıvıdan yaratıldığını unutup, Allah’ın direktifleri doğrultusunda yaşamayı düşünmemek demektir...

Başka bir deyişle Allah’ın bunca ikramlarına rağmen gereken teşekkürü yapmayı düşünmemek demek olduğu için Allah tarafından hem nankörlük olarak hem de sapıklık olarak suçlanırlar;

‘Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.’ (Furkan: 25/44)

‘... Allah’tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez.’ (Kasas: 28/50)

‘Şüphesiz biz insana (doğru) yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.’ (İnsan: 76/3)

Dostluğunu Allah’tan yana kullananlar baktıklarında görürler demiştik. Onlar gerçekten de Rableri tarafından doğru yol gösterilince (Peygamber, davetçi ve Kur’an) Rablerinin bu hidayetine karşı şükrederler...

Bakıp da görmeyenler ise her konuda olduğu gibi nankörlük suçlamasını talep ederler.

Bu sayfaya kadar, dostluğunu Allah’tan yana kullananların hem dünyada hem de Ahirette mutlu olacağını, dostluğunu Allah’tan yana kullanmayanların ne kadar da huzursuz yaşadıklarını ve yapmış oldukları ‘hayır!’ların boşa gittiğini ve dostlarının ahirette kendilerine hiçbir fayda sağlamayacağını gördük...

Allah’a hamd olsun ki bizleri gaflet uykusundan uyandırdı... Yine hamdolsun ki kendisine dost olmamız için Peygamberi ve beraberinde hayat klavuzumuzu -dostluk mektupları- gönderdi. [48]



Eti Kemiğinden Ayıran ve Konuklarına Kanlı İrin İkram Edilen Beldelere Konuk Olurlar


Allah ile dostluğun kurulmamasının en son götürüsü;

‘Cehennem’


Dostluk seçiminde hiçbir zorlama yapmayan Allahû Teâlâ, kendini dost seçmek istemeyenlerin akibetinin cehennem olduğunu hatırlatır;

‘... bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.’ (Mü’min: 40/60)


Dostluğunu Allah’tan yana kullanmayanların konaklayacağı mekanlara şöyle bir göz atalım bakalım onları nasıl bir ortam bekliyor: [49]



Allah’a Dost Olmak İstemeyenlerin Konaklayacakları Mekanlar:


Şüphesiz ki ayetlerimizi inkâr eden kâfirleri yarın ateşe atacağız. Derileri piştikçe, azabı duysunlar diye, kendilerine değiştirecek başka deriler vereceğiz...’ (Nisa: 4/56)

İşte o kâfir olanlar için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. Bu kaynar su ile karınlarında olan şeyler ve derileri eritilir. Onlar için, bir de demirden kamçılar var. Her ne zaman ateşten, onun ızdırabından çıkmak isterlerse, yine içine döndürülürler ve onlara: Haydi tadın yangın azabını denir.”

‘Kaynar bir kaynaktan içirilirler. Onlara (Hayvanların bile sakınıp yiyemediği )bir nebattan başka yiyecek yok. O ne besler ne açlıktan kurtarır.’ (Ğaşiye: 88/5-7)


Ya Rabbi! Sana dost olmamak ne büyük bir kayıp!

Allah ile dost olmanın getirisini ve götürüsünü az çok anlattık...

Asıl konumuz olan, Allah ile dostluk nasıl kurulabilir? sorusuna cevap aramadan önce;

– ‘Allah ile dostluğun önündeki engeller nelerdir?’, sorusuna cevap bulmamız lazım...

Allah (c.c.) ile Dostluğun önündeki engelleri kaldırırsak yolumuzu açmış oluruz... 50]
__________________
KoJiRo çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
CevaplaCevapla


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Yayınlama Kuralları
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

Kodlama is Açık
Smilies are Açık
[IMG] code is Açık
HTML code is Kapalı


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:04 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.